2010 Mart H.A; MELAMİLİK

Cevapla
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

2010 Mart H.A; MELAMİLİK

Mesaj gönderen sev-guzel »

MELÂMİLİK
Tarih: 03.02.2010 Saat: 11:56 Gönderen: kulihvani



Resim


MELÂMİLİK


Mustafa KARA

Arapça "levm" kökünden türeyen melâme, kötü görmek, azarlamak, serzenişte bu­lunmak, çirkin bulmak, kötülemek gibi an­lamlara gelir.
Tasavvufî bir meşreb, daha sonraları bir tarikat olarak ortaya çıkan Melâmetiye: "Kınayanın kınamasından kork­mamak, bunu uygulamaya koymak için de nefsin istek ve arzularına karşı durmak, ruhi halleri gizlemek veya aksini dışa vurmak" esaslan üzerine kuruludur.
Hicri II. yüzyılda ortaya çıkan zühd ve tasavvuf hareketi, aradan bir yüzyıl geçme­den şekillenip kurumlaşmış ve bunlara bağ­lı olarak adab-erkan, seyr ve sülük, halvet-uzlet belirli hale gelmiş, sufîlere mahsus kı­yafetler, davranış tarzları ortaya çıkmış der­gah ve tekkeler yapılmaya başlanmıştır.
İlk şekliyle melâmilik (Melâmetiye) bu ku­rumlaşmaya karşı bir hareket olarak ortaya çıktı. Bu meşrebi benimseyenlere göre, zühd hareketinin yukarda belirtilen şekiller altında kendini göstermesi, zühde ters bir anlayış olarak algılandı…



Bölgelere göre yapılan tasavvuf hareket­leri tasnifinde Melâmilik hareketi, Horasan mektebi olarak verilmektedir
Melâmetilik hareketinin kaynaklan ara­sında Fütuvvet Önemli bir yer tutarken, de­vamı olarak da Kalenderilik özel bir yer ka­zanmaktadır.
İlk dönem tasavvufî tabakat kitaplarında Melâmi büyüklerinin, "fütüvvet ehlinin ileri gelenlerinden" şeklinde sunulmaları da bu açıdan önemlidir.
Fütüvvetin şu dört ilkesi Melâmi hareketin de en önemli umdeleri arasındadır.
1.Nefsin ar­zularına aykırı hareket etmek,
2. kendini beğenme duygusunu içten çıkarmak,
3. Sır ve batını zahirden çok gözetmeleri gizlemek.
Kalenderilikteki tavır ise çok açıktır.
Saç-sakal-bıyık-kaşı (cihar darb) ve çevreye aldırışsızlık; kınanmaktan korkmamak, kınanmayı tarif etmek için çok açık örneklerde Melâmiliğin kurucu Kassar (öl. 271/884) gösterilmiştir.
Bununla beraber IX. ve X. Yuzyıllarda yaşayan büyük sufîlerin birçoğunda Özettikle Ahmed b. Hadraveyh (öl. 240/854), Ebu Türab Nahşebî (öl. 245/859), Ebu Hafs Haddad (öl. 260/883), Şah Suca Kirmani (öl. 270/883), Ebu Osman Hiri (öl. 295/910)'de melâmi tavır çok açık olarak bulunmakta­dır.
Melâmi hareket için ilk bağımsız eser, Sülemi (öl. 412/1021) tarafından yazılan er-Risaletu'l-Melâmetiye adlı kitaptır.
(Ömer Rıza Doğrul tarafından İslam Tarihinde “İlk Melâmet” adıyla Türkçeye çevrilmiştir).
Sülemi, bu kitapla melâmiliğin esaslarını 45 maddede özetlemektedir.
Daha sonra Hucviri (öl. 465/1072) Keşfu'l-Mahcubaâh eserinde "Melâmet" başlığı altında, konuyu geniş olarak ele almış, melâmi menkıbeleri­ne yer vermiş ve bu harekete karşı tenkitler de geliştirmiştir.
Daha sonraki kaynaklarda melâmete ya özel bölümler ayrılmış veya melâmi sufîlerin hal tercümesi verilirken, bu meşrebten genişçe bahsedilmiştir.
Me­sela, İbn Arabi (öl. 638/1240) Fütuhat el-Mekkiye adlı eserinin 309. babım melâmete ayırmış, melâmileri ricalullahın en üst ma­kamında bulunan kişiler olarak değerlen­dirmiştir.
Melâmiliği bir tarikat olarak ele alanlar, bu hareket için üç dönem üzerinde durur­lar:
1. Melâmiye-i Kassariye (Tarikat-ı ali-ye-i Sıddıkiye): Hamdun Kassar,
2. Melâmiye-i Bayramiye (Tarikat-ı ali-ye-i Bayramiye): Dede Ömer Sikkini (öl. 880/1475),
3. Melâmiye-i Nuriye (Tarikat-ı aliye-i Nakşı ben d iye): Muhammed Nuru'l-Arabi (öl. 1305/1887). Bunlara birinci, ikinci ve üçüncü dönem Melâmileri adı da verilir. Son iki melâmi hareket Osmanlı Devleti sı­nırlan içinde doğup gelişmiştir.

İkinci dönem melâmiliği (Melâmiye-i Bayramiye): Bu dönem melâmiliğinin orta­ya çıkışı hakkındaki en yaygın menkıbe şu­dur Hacı Bayram Veli'nin vefatından son­ra, onun tanınmış halifesi Akşemseddin ile Dede Ömer Sikkini arasında meşrep farklı­lığı ortaya çıkar.
Zikir meclisleri, kıyafet ve adab-erkana karşı olan Sikkini, Akşemsed-din'in zikirlerine katılmaz.
Akşemseddin bu davranışlarım sürdürmesi halinde Sikki-ni'den tac ve hırkayı alacağını söyler.
Sikki­ni de tac ve hırkayı vereceğini söylediği cu­ma günü bir ateş yaktırır ve:
"Buyurun ateşe girelim, keramet tac ve hırkada ise, biz ya­narız onlar kalır, değilse onlar yanar biz ka­lırız" der ve ateşe girir.
Tac ve hırka yanar,
kendisi sema ederek yanmadan ateşten çı­kar.
Böylece Ömer Sikkini ayrı bir meşrebe sahip olarak Melâmiye-i Bayramiyeyi kur­muş olur.
Şeyhlerine uyarak Bayrami melâmiler tac ve hırkaya iltifat etmezler.
Daha sonra tarikat vahdet-i vücudçu düşüncele­rin büyük çapta etkisinde kalır.
Safeviyeden gelen aşın ehl-i beyi sevgisi de tarikatta önemli bir yere sahip olur.
Bu iki unsur Bay­ramı melâmilerin Osmanlı Devleti tarafın­dan zaman zaman takip edilmelerine, öldü­rülmelerine neden olur.
Sikkini'den sonra bağlıları Ayaşlı Bünyamin'e (öl. 1510) tabi oldular.
Ayaşlı'dan sonraki meşhur Bayra-mi-Melâmi pirleri şunlardır:
Pir Ali, onun oğlu İsmail Maşukî, Ahmet Sarban, Anka­ralı Hüsameddin, Hamza Bali, İdris Muhtefı, Sütçü Beşir Ağa, Seyyid Haşim, Paş-makçızade Seyyid Ali, Şehit Ali Paşa. Bun­lardan başka âlim ve ediplerden Abdullah Bosnevi, Lâmekani Hüseyin, Oğlan Şeyh ibrahim Efendi, Sunullah Gaybi, Neşati Ahmed Dede, Sarı Abdullah, Çevri, Lalizâde Seyyid Abdulbaki de bu meşrebe mensuptur.
Sikkini'den sonraki pirlerden Pir Ali, şikayetler üzerine Kanuni tarafından ziyaret edilmiş, İsmail Maşukî 12 müridiyle Atmeydanı'nda asılmış, Hamza Bali idam edilmiş, Sütçü Beşir Ağa boğularak cesedi denize atılmıştır.
Hamza Bali'den sonra Hamzaviler adını alan Bayrami-Melâmiler sonlarından korkarak gizli bir tarikat hüvi­yetine bürünmüşlerse de, izlenmekten kur­tulmaları mümkün olmamıştır.

Üçüncü devre melâmiliği (Melâmiye-i Nuriye):
Bu dönem melâmiliğinin kurucu­su olan Muhammed Nurul-Arabi önce Hal­veti, sonra Nakşi tarikatından el almış, daha sonra da Derviş Mehmed'e intisap ederek melâmi olmuştur.
Bayramı melâmileri Nurul-Arabi'ye uyanlara (Melâmilik taslayanlar) derler.
Bu kolu, Haririzade gibi, Nakşiliğin bir kolu olarak değerlendiren, yazarlar da vardır.
Daha çok Rumeli'de yaygın olan bu kola göre, salik için üç şey gereklidir:
1. Mücahede,
2. Dai­mi zikir,
3. Yaratılış sırlarını kavramak.
Bu dönem melâmîliğine belli nisbette adab-erkan, şekil ve rüsum girmiş dergah açmaya da önem verilmiştir.
Tibyan yazan Hariri­zade Kemaleddin (öl. 1299/1881), Ali Urfi (öl. 1305/1887), Bursalı Mehmet Tahir (öl. 1924) bu dönem melâmilerinin önce gelenlerindendîr. Nuru'l-Arabi'den de el alan-Ahmed Amiş Efendi (öl. 1920) yoluyla da bu dönem melâmiliği yayılmıştır.
Amiş Efen­di, Şabaniye tarikatına mensup olmakla ve çoğunlukla Halveti icazetnamesi vermekle beraber, saliklerini melâmet yoluyla irşad ettiği bilinmektedir.
Onun müritleri ve ya­kınları arasında Bursalı Mehmet Tahir, Babanzade Ahmet Naim, Hüseyin Avni Ko­nuk, Evrenoszade Sami, İsmail Fenni Ertuğrul, Abdülaziz Mecdi Tolun, Mustafa Enver, Hattat Hasan Rıza bulunmaktadır.
Dini-tasavvufi edebiyat verimlerinde melâmi unsurların yer alışının, tasavvufun ortaya çıkışıyla yaşıt olduğu söylenebilir. Türkçe yazılan verimler için de aynı durum sözkonusudur,
Melâmilik konusunda bağımsız olarak yazılmış Türkçe meşhur eserler şunlardır: Lalizade Seyyid Abdulbaki, Menahb-ı Melâmiye-i Bayramiye (ts.), Müstakimza-de: Risale-i Melâmiye-i Bayramiye (l.Ü. Ktp, Ty. Nu. 3357), Bursalı Mehmet Tahir Menakıb-ı Şeyh Hace Muhammed Nuru'l-Arabi ve beyanı melâmet ve ahval-i melâmetiye (yazmalarından bir nüshası Gölpınarh kitaplığmdadır). Sadık Vicdani: Tomar-ı Turuk-ı Aliyye-Melâmilik (1921), Abdulbaki (Gölpınarlı): Melâmilik ve Melâmiler (1931).
Özellikle son kitap Melâmi edebiyatı açısından çok önemlidir ve çokça ömek içerir.


Mustafa KARA
Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Re: 2010 Mart H.A; MELAMİLİK

Mesaj gönderen sev-guzel »

Re: MELÂMİLİK (Puan: 1)
Gönderen: meteksk Tarih: 08.02.2010 Saat: 23:18
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)

Merhum Kuşadalı İbrahim Hakkı Öçal sohbetleri Meksav (Melami Kültür sanat vakfı) tarfından 1998 de yayınlandı.İnternet de Meksav aktif.
Ayrıca İnternet arama motorlarından izmir de faal melami grupları olduğunu öğrendim. Bir tanesinde uzun uzadıya tarikatlerden ne farkları olduğunu yazmışlar.
Resim
Cevapla

“MART” sayfasına dön