Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-9

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-9

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim Münir DERmÂN
kaddesallahu sırrahu

MD.TMMSHBTLR-9

Resim

HÂLvet!..

(EV SOHBETi)


Şimdi size dâima “HÂLvet” diye bir husustan bahserderdim.
Biraz HÂLvetten konuşacağım! HÂLvet nedir?
HÂLvet, “insanı İNSAN İNSAN yapar!”
İşte hakiki İNSAN olmağa çalışan ve namzed olan bir insanı hakiki bir Mürşidin ceseden elinden tutup, ruhu ile birlikte maddî bir yere girmek demektir.
Bu maddî yerde, maddî bir takım riyazât ve çileler vardır.
Bunu hepisine birden “HÂLvet” derler. Hem-BEZM olmağa derler…

HÂLvete girmeden evvel, bir çok hususların tamamlanması gerekir.
HÂLvetin birinden diğerine geçilir, 7 odası vardır.
İlk odanın kapısının önünde ayakkabı çıkarılacak yerdeki sözlerden biraz mikroskobik olarak bahsedeceğim, fakat uzun olmayacak!
U kapıda ilk evvel bir ses duyulur amma bu kulak ile değil çünkü o gizli bir âlemden gelen bir sestir.
Nasıl ki rızk, cana ruh hatırı için verilmiştir, rızık bitmeden can çıkmaz!
Rızık bitti mi ruhu kabz için melek gelir. Melek, ruha iltifat ve refakat için teşrif eder.
Ruh bu hadiseden korktuğu için iltifat olsun diye ölüm zamanını Hakk kuldan gizlemiştir. Bu söylediğim Hadis-i Kudsîdir.
Herkes ölümü tadacak! Küllü nefsin zâikatul mevt.” demek "bu güzel ANı yaşayacak!”demektir.
Zâika tadmak mânâsınadır. Bilirsiniz dil, en güzel şeyleri alır ve tadar.
Onun için Zâika-tadma lafzı âyet-i kerimede buyurulmuştur.
Hastalıklar dâima âlet bozukluklarıdır, bu kapıda duyulan ses de bunun gibidir..
Bir nevi HÂLvete girmek için refakat sesidir..

Şimdi buyurun bu seslerden bazılarını söyleyeceğim dinleyin!

1 - bütün mahluklara karşı devamlı sonu gelmez bir şefkat içinde bulun! Bir gün gelir sizde bulunan ve Hakk tarafından kula bahşedilen Rahîm Esmanız er RAHÎM ile kopmaz bir irtibat temin eder. Bu arada merhamet hamuleniz dâima nöbette bulunsun, bir su deposu gibi, lüzumunda derhal musluğunu açabilesiniz! O zaman er RAHÎM ile kopmaz bir bağ temin etmiş olursunuz.

2- Tevazuuyu vücudunuzun en mühim bir parçası olarak biliniz!
El Mütekebbir Esmasına büyük hürmet etmiş olursunuz, Hakkın sevgisini kazanırsınız.

3 - İsminiz bedeninizle birlikte sabır olsun! Allah’ın en büyük Esmalarından biri olan es Sabır ile zırh giymiş olursunuz. Sabır zâten büyük bir zaferdir. Sabrın sonunda bir şey beklemeyin ki Sabrınız devamlı olsun! “Sabrettim sonunda kavuşacağım, şu derde sabredeyim iyi olurum!”gibi mülahazalarla izah edilemeyen Sabır anladığımız Sabır değildir. Onu insanlar icâdetmişlerdir.

4 - Allah’tan dâima korkun emirlerini yapın! Nehiylerinden süret-i katiyyede kaçının! Allah’tan korkmak demek bu korkunun altında Allah’ın sevgisi gizlidir. Allah’ı tesbih vardır ki, bu en büyük zikirdir: “ve le zikrullâhi ekber!”
Velîlik hududuna bu kapıdan geçilebilinir. Cesedî olarak başlayan Allah korkusu dâima teslim olmaktır.
Gusul icabettiği zaman kelâm etmeden, mideye bir şey göndermeden evvel gusletmek, ağzı dâima temiz tutmak, Cesedî korkudur altında bu korkunun yine Allah sevgisi gizlidir. Hakk Settar olduğu için sen korku ile Allah sevgisini örtüyorsun dikkat et gafil olma! “Settar İsmini tesbih etmiş olursun” demektir. Resul-i Ekreme misvak kullanmak farzdı biliyorsunuz.

5 - Dâima fakirliği tercih et! Kanaatkâr ol! Dâima boynun bükük olsun! Hiddetten, korkudan, sabırdan, isyandan çekinmek için değiiiil huzurdaymış gibi ol, bu halinle dâima namazdasın demektir. Cesedini aç bırak bu Er Rezzâk ile verilen rızka karşı bir şükür ve kanaatkâr olmak demektir. Sedef aza kanaat ederek SU altında beklediği için Allah içini inci ile doldurdu ve süsledi.. “lûluu vel mercân” düşün biraz hem!.

6 - Çok uyumaktan kaç! Resule gece namazı farzdır, bize bir şey değildir. Gece, DeyyÂN ile sohbet edenleri görür duyarsın!

7 - Gözün dâima yaşlı olacak! Allah’ın en çok sevdiği şey Göz yaşıdır bunu unutma!.

8 - Resul-i Ekremin İsmi söylendiği zaman, işittiğin anda “sallallahu aleyhi ve sellem” söyle! Salavat-ı şerife işittiğin zamanda bunu söyleyi unutmaaa! Bunda Hakkın Evvel ve âhir olan Resulüne desdek gizlidir! Allah’ı tesbih etmiş ve hamd etmiş olursun! Ve kendinde gizli Resule karşı da ta’zim yapmış olursun! Ama bunlar dâima abdest iken yapılır!

9 - Öfke, hiddet, hırs, sabırsızlık İslamın malı değildir! Dedikodu, münakaşa, gıybet, tamahkârlık, kibir, yalan, iftira münafıklıktır! Sonunda küfre gider Allah’ın gazabına uğrarsın! Gazab, şiddeti değildir haaa! Allah’ın sevgisini kendi kendine tepmektir. Ateş mukaddestir yakmaz, sen temiz olarak ateşin yanına yanaşmadığın için yanmak hassası olan bir nesne oldu demektir. Ateşe yanacak madde olarak girersen yanarsın! Yanmayacak halde temiz olursan sana gül bahçesi olur ateş!
Amyant diye bir maden vardır bilirsiniz yanmaz, hatta Ateşte soğuk durur bu neyi anlatıyor!
“Efendim ben üniversitede Amyant böyledir!” Evet öyledir de!.
Bu da korku değil! Gazab-ı İlahî dediğimiz de politiktir.
Bu da korku gibidir altında Allah’ın sevgisi gizlidir..
Allah’ın rahmeti gazabına galibdir” âyettir.
Hüsniyye bunları tefrik eden tarafından bahşedilmiştir.
Allah kulun tahammülünden fazla yük vermez.” Âyeti Allah sevgisini gizli bir sırr olarak belirtir:
Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ
Hayâ ar utanma insanın elinde olmayan bir İlahî haslettir. Bu hasleti muhafaza etmek için Hakkın emirleri vardır. Bu derce derecedir bu hiss ortadan kalktığı zaman o kimse veya kadın hakkın sevgisini tepmiş demektir!
Bu hiss, insanlardan kalktı mı Allaha kasem ederim ki, o Allah’ı da Resulü de tanımıyor, vüs’anın çukuruna düşmüştür.

Eski devirlerde gençlerimiz; nur yüzlü, terbiyeli, mütevazi’, basit ve temiz bir elbise, Hakkın emirlerine mutî, baba ve anaya hürmet edenler çoklukta idiler.
Bu gün hokkabaz kılıklılar, köpek tâbiatlı, iğrenç, ne İslam, ne hrıstiyan ne Yahudi ne olduğu meçhul bir mahlukturlar!

Kızlar; mahçup, temiz yüzlü kadınlığa yakışır ilerle meşğül.. nur gibi idiler.
Şimdikileri, târif mümkün değildir.

Yaşlı erkekler; mütevazi’, olgun, nur yüzlü idiler.
Şimdikiler; ne olduğu meçhul, münafık kılıklı, kara yüzlü, yobaz gibi saldırgan mahluk haline gelmişlerdir.

Ninelerimiz seccade üstünde bembeyaz yaşmaklı gül kokan cennetlik annelerdi!.
Şimdikiler; sinirli, dedikodu kaynağı, utanmaz, acuze yüzlü dişiler haline gelmişlerdir.

Bütün eskilerin işleri, Allah ve Resulüne dopdolu idi.
Şimdikilerin işleri; muzib, dedikodu, isyan, mideleri haramla dolu, zikirleri şarkı, hareketleri tepinmek, Kavm-i Lûtun torunları halindedirler.
Küfür işelemeye ilericilik medeniyet diyorlar!
Zikir işlemeye de gericilik simini vererek, bu iki grup bilmeden inanmadan yekdiğerine saldırıp durmaktadırlar.
Gerici diye ilericilik diye bir şey yoktur. Bunlar muhtelif karekterde güyâ dindârız diyenle kindârın münakaşası ve kavgasıdır. Her ikisi de cehennemliktir.
İlahî sevgiyi kaybettiklerinden hüsranlarının farkında olmadan derdin nereden geldiğini bilmeyen, kendi kendine hakaret eden kitleler halindedir.
Bu gün bir çok İslam diye geçinenler İslam olmayanlar..
Hakiki, Allaha ve Resule bağlı olanlar dışlarını gösterir, içlerini kimseye göstermezler, gösteremezler. Çünki Hakk onlara kendiliğinden izhar etmiştir.
Bu gün dindâr görünen topluluklarda munafık ve kendikendine mertebe verip ağzından büyük laflar çıkaran yalancı kâzib mürşidlerle doludur cemiyet.
Aman Efendim siz bilmiyorsunuz kerametini gördük, bildiğin gibi değil, toplanıyoruz ziyaretine gidiyoruz, yardım ediyoruz bir görsen!
Peki ne gördün anlat bakalım! İçindeki mezbeleyi gördün mü?”
Nereden göreyim Efendim!”
Yaa göremezsin onu görenler bu Kubbenin altında binlerce vardır, onların listesinde bu adamların biraz zordur...
Efendim Mekke’ye gitti geldi!”
Ama neyle?”
teyyareyle!”

Teyyaresiz gidenleri sen bir görsen kafan boynunla birlikte yerinden çıkar, çıldırırsın! Timarhâne bile seni almaz!
O halde sukutî ve sakin ol, Allah her yerde hazır ve nazırdır.
Kelâmı Kitabı halinde elinde, Resulün Ruhaniyyeti her an tecellî halindedir, bunlar yetmiyor mu sana da başka tarafta yer arıyorsun!
Evinin temiz, sade, mütevâzi bir köşesinde, basit bir seccade üzerinde hepsini bulman mümkün! Ne tepinip duruyorsun hadi git işine!
Halbuki daha ayakkabı çıkarılan yerdeki sözler bunlar.
Hep Serlevhalar gibi.. Söylediğim bu maddelerin uzun sayfalarca izahı vardır.
Bundan sonra öteki 7 tane o da içeri girmeye dair.. çok güç, çok naif.. Çünkü çetin olay!. YOLun AÇık OLsun!.


Resim

HÂLvet: Yalnızlık. Tek başına kalmak. Tenhaya çekilme. * Gizlilik.
Namzed: (Nâm-zed) f. İsteyen veya istenilen kimse. * Sözlü. Nişanlı. * Bir vazifeye tayin edilmesini isteyen veya istenilen kişi. Aday
Riyazât: (Riyazet. C.) Nefsi terbiye maksadıyla az gıda ile geçinmek, nefsini hevesattan men' ile faydalı fikir ve işle meşgul olmak.
BEZM: f. Sohbet meclisi. Muhabbet yeri. Yiyip içme, îş u nûş. Meclis.
Hem-BEZM: her husuta bir olmak, BİZ BİR-İzlik.
Refakat: Arkadaşlık, beraberlik.
Gusul: Gusl.Gusül. Boy abdesti. Temizlenmek. Maddi, manevi temizlik için şartları dahilinde yıkanmak. Taharet-i Kübrâ da denir.
Haslet: Huy. Ahlâk. Yaradılıştan olan tabiat.
Mütevazi’: Gururlu olmayan, alçak gönüllü, kendi fakrını bilen. * Gösterişsiz.
Acuze: Saçı ağarmış kocakarı.
Mezbele: Çöplük. Pis şeylerin bulunduğu süprüntü yeri.
Serlevha: f. Yazıda başlık.
Lût aleyhi's-selâm: Hz. İbrahim'in kardeşi Harran oğlu Lût aleyhi's-selâm onunla beraber Bâbil diyarında Şam yakasına geçmişti. Sodom nahiyesine peygamber oldu. Bu nâhiyenin ahalisi ehl-i küfr ve fücur idi. Yolsuz giderlerdi ve hiçbir kavmin yapmadığı fuhşiyatı yapalardı. Hz. Lût, onları doğru yola dâvet etti, dinlemediler ve çok nasihat etti, kabul etmediler. Cenab-ı Hak da onların başına taş yağdırdı ve zelzele ile köylerinin altını üstüne getirdi. Cümlesi helâk oldu. Yalnız Lût aleyhi's-selâm ehl-i beytiyle geceleyin içlerinden çıkıp kurtuldu.
Es Settâr: Örten, kapayan gizleyen. En çok gizleyen ve örten ALLAH celle celâluhu .
El DeyyÂN: Herkesin hesabını ve hakkını en iyi bilen ve veren. Hâk Teâla. Kahhar. Hâsib. Hâkim. Kadir. Râi. Cenâb-ı Hak ALLAH celle celâluhu.


El DeyyÂN:
Resim

Er RahîM:
Resim

El Mütekebbiru:
Resim

Es Sabûru :
Resim

Er Rezzâku :
Resim

Resim

''nefsin zâikatul mevt.”:

كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَمَن زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ وَما الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ
Resim---Kullu nefsin zâikatul mevt(mevti), ve innemâ tuveffevne ucûrekum yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), fe men zuhziha anin nâri ve udhılel cennete fe kad fâz(fâze), ve mâl hâyâtud dunyâ illâ metâul gurûr(gurûri): Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir.” (Âl-i İmrân 3/185)

''ve le zikrullâhi ekber!”:

اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Resim---Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne): (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût 29/45)

lûluu vel mercân”:

يَخْرُجُ مِنْهُمَا اللُّؤْلُؤُ وَالْمَرْجَانُ
Resim---Yahrucu min humel lûluu vel mercân(mercânu): İkisinden de inci ve mercan çıkar.” (Rahmân 55/22)

Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ”:

لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
Resim---Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne): Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kilâr. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!” (Bakara 2/286)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-9

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

Resim

ZEVK 3579

ÇÖPlükten GÖNÜL ÇÖLüne >GEÇtik Yalan DÜNYAsından
İLM ü EDEB-İRFAN-ERKAN >HÂL Aldık HASLARHASIından
RABBimiz BİR - RUHumuz BİR >BİZ eyledik BEDEN-NEFSi
->BİZ-BİR Ağızdan “SU” İçtik ->Münir DERMANın TASI’ndan!...(ks)


18.04.09 19:29
MnDrm zyrt..


"El-Hannânü'l- Mennânü'l- Bediu's- Semavati ve'l-Ard Zü'l- Celâli ve'l- İkram el-Hayyü'l- Kayyum! celle celâliHUU!.."
Münir DERMAN (k.s)
Resim
Cevapla

“SOHBET - 9” sayfasına dön