UYKU MODunda Bilinç-altı SEYRi !....

Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

UYKU MODunda Bilinç-altı SEYRi !....

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim
KADER DEFTERimİZden!....


24.07.08 saat:17:00- 18:00 arası

UYKU MODUnda
Bilinç-altı SEYRi!

Etrafında denizden başka bir şey göremiyordu…
DENİZ öyle çoşmuştu ki…..
Dalgalar kendisine hırçın hırçın vurmaktaydı.!...
Haykırıyordu.....
DENİZ çırpınarak, ANlatmak istediklerini ANlamak isteyenlere sanki !.....
DENİZin LACİVERTten ziyade MORa yakın muhteşemliğinde !
BİR DAMLA CAN…..
Öyle çırpınıyordu ki dalgaların arasında
Çırpındıkça batıyordu……
Battıkça çıkıyordu derinlerden…..
Korkudan kalbi atmayla-atmama arasında gidip geliyordu.
Hiç bu kadar korkmamıştı şaşkındı…..
YÜZmede bilmiyordu biçare….
DENİZin ortasında biraz kendine gelir gibi olduğunda …
Hiç bir yaşam belirtisi yoktu etrafında sadece azgın dalgalar vardı.
O da ne! UFUKta! çok şiddetli bir SES duydu birden! ….
SESin geldiği tarafa baktı.
Kırmızı tek kişilik bir uçak gördü …..
YOLcu CAN havliyle kurtarılsın diye! bağırıyordu!.
PİLOT görevindeydi verilen EMİRi yerine getiriyordu…
Ama nafile yaşaması gerekenler vardı demek ki! yaşanacak!
YOLcu çaresizdi…..
Çırpınışlarının sonuç vermiyeceğini biliyordu..
İPi uçağa BAĞPİLOTa!....
Birden Kollarının altından göğüs hizasından İPe BAĞlı olduğunu FARK etti.
UFUKta ki uçağa!
Çoooook uzunca bir İPle BAĞlıydı!
Korkularını yenmesi gerekiyordu, boyun eğmesi gerekiyordu…
HADDİNİ BİLMESİ GEREKİYORDU !
Bedenini saran İPin sıkmasıyla AKLı başına geldi.
Şükür ki İPi vardı nasıl olsa bu İP sayesinde tehlikelerle baş edebilirdi..
Ya İP koparsa uçsuz bucaksız DENİZde boğulursam diye de düşünüyordu.
Düşüncelerinin anlamı da kalmıyordu ki…..
Hayatta kalmak için tutunduğu İPle artık bir bütün olmuştu. .
PİLOT denizde öyle tur attırıyordu ki…
Öyle manevralar yapıyordu ki..
GÖREVinde çok çok USTA olduğu belliydi….
YOLcu nefes-nefese…. ha öldü!... ha ölecek!....
O çaresiz anlarında, birden bir mucice gerçekleşiverdi ….
DENİZ içinde kaya gibi sert SUdan TRAPZAN imdadına yetişiverdi..
Boyunu göremiyordu.
O kadar uzun bir SUdan TRAPZANdı ki!....
Dalgaların arasında tur atarken bir eli SUdan TRAPZANda öylece DENİZin üstünde sürat motoruna takılmış gibi hızla ilerlemekte idi.
Ne kadar gittiğini bilmiyordu.
Çünki; zamanla işi de yoktu. Zamanda yoktu sanki !
Sadece kavradığı ona çok uzun gelmesiydi …..
Can havliyle hayatta kalmanın mücadelesini vermekteydi.
DENİZ kendisine SUdan bir TRAPZAN ikram etmişti.
Yalnız değildi artık TESLİM olmuştu
PİLOT YOLcunun iradesi dışında SEYR ettiriyordu.
DENİZin ÜSTünde ne kadar gittiğini bilmediği bir zamanda birden bir KADIN ile ERKEK gördü.
Kendileri ile meşgullerdi görmediler SUdan TRAPZANda SEYR eden CANı!
Seslendi seslendi ama nafile duymadılar
Besbelli ki onlarda HAYAT HİKAYElerinin SAYfalarında SEYR etmekteydiler .
Verilen rolleri oynamakla meşguldüler.
YOLcunun daha önce duyduğu bir SÖZ AKLına geldi ‘’HERKES KENDİ YOLUNDA YALNIZ İLERLER!’’ hayat hikayesinin sayfalarında tektek ilerlerken!
İÇindeki SES ‘’çırpınıp durma KARINCA KADERince yaşa hikayeni ŞUURa ermiş MUHAMMEDi OLarak ‘’ demekteydi
BİRden PİLOT hızla DENİZden çıkardı YOLcuyu….
Havada uçuyordu yükseldikçe yükseliyorlardı dünya artık BİR NOKTA olarak görünüyordu.

Sadece SİYAH BİR NOKTA kalmıştı.

Gördükleri neredeydi!

Neredeydi olup bitenler!

Nerdeydi yaşadığı yer!

HAYALmiydi !

Yoksa bütün olanlar NOKTAnın içinde!

İMKANla İMTİHANımıydı!

Sorgulamaları hem çok uzun hemde çok kısa gibiydi!

Derken ; yükseklerden tekrar aşağıya süzülmeye başladılar YOLcuyla PİLOT arasında sadece bir İPleri vardı kendilerini BİRbirine BAĞlayan!

Amerika kıtası Afrika kıtası , Avrupa ve Asya kıtası o kadar küçüktü ki sanki ellerinle onlara dokunabilecek kadardılar.
Havadan Türkiye’yi gördü tuz gölünü van gölünü atlasam mı? diye düşündü!
İnebilirmiyim ki!
Karaya ulaşabilirmiyim? diye düşünürken hızla ilerliyordu ….
AH Antalya göründü ve Antalya sahili atlasam ağaçlara takılırım diye düşünürken PİLOT YOLcuyu Antalya sahilinin kristal taneleri gibi parlayan kumlarının üzerine bıraktı.
İP çözülmüştü belinden!
Çok yorulmuştu….
Altın tozu gibi olan kumlar vardı bırakıldığı yerde…
Yorgu ama çok mutluluk HALi yaşıyordu..
Onun indiğini gören bir kısım kadın ve erkek ona doğru yaklaşıyordu. Kumların üzerinde Kendisiyle beraber indirilen birde AĞAÇ gördü yanıbaşında!
Çok güzel bir AĞAÇtı….
Gövdesi çok kuvvetli bir AĞAÇtı.
Yaprakları HASAN DAĞIının KEVENlerine benziyordu.
Dikenleri, SARI ÇİÇEKleri vardı yapraklarının arasında.
ÇİÇEKlerinden toplıyayım diye düşündü ve toplamaya başladı.
Çok güzel olan SARI ÇİÇEKlerden!
ÇİÇEKleri toplarken dikenlerin batmadığını hissetti.
Dikenler limon küfi gibi oluyordu elinin değdiği yerlerde!
Kimseler gelmeden toplamalıyım bu ÇİÇEKleri SEVDİĞİMe!.... götürmek için diyordu!
Birden etrafını kalabalık sarıverdi!

UYKU MODUndan ayrılmadan önce….


MUHAMMEDi MuHABBetimİZle!....
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Mesaj gönderen gullale »

Ne güzel seyri ilallah...
Neler yaşattırıyor SULTAN âlemler içre âlemler... ONU seyreylemek ne güzel işlerinde...
Dünya âlemi diyoruz, bitkiler, hayvanlar, su, hava, gezegenler, türlü türlü renk, koku, tat, yarar, sese sahip nice canlılar...
Ruyâ diyoruz, hiç gitmediğimiz görmediğimiz yerler, olaylar, haller yaşıyoruz...
Hayal âlemi diyoruz, derinliklerine daldığımızda nice türlü seyirlerimiz oluyor...
Mânâ âlemi diyoruz, o kısmı anlatmaya ne dil döner, ne güç yeter... Sizin verdiğiniz bu örnekte olduğu gibi...
Bunca çeşitlilik, bunca iş-oluş-seyr içinde bize muhatap, bize değer veren BİR RABBİ'L-ÂLEMİN...
dedirtir ki aman ALLAHIM SEN ne güzelsin...
Hayranlık ve hayret içinde acziyetimizi derin idrak ile içimize gömülen bir nokta oluruz âdeta...
Can taşıyan her nesnede ne âlemler seyredilmekte...
Biz bilsekte bilmesekte, her şey'in hakkı var, bir kuş tüyünün, bir toz tanesinin, bir su zerresinin bir dağın bir okyanusun.....
Paylaştığınız için sağ olun var olun, bizlerde ipimizin sahibi olduğunu hatırladık, bağlı olduğumuz ve ustalığı ile bizi seyran ettiren....
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Çok sağolunuz gönlü güzel kardeşim

KULİHVANİ Hocam derki; Bil - Bul - Ol ve YAŞA yaşanmayan yalandır!

MUHAMMEDi MuHABBetimİZle!....
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Resim
OYNU-YORUM ama!…

Film şeridi gibi olan bu HAYY SAHNEsinde bugün 3 Ağustosu OYNU-YORUM.
Kati kuralların (âyetler) yanında açıklayıcı kuralların (hadisler) ışığında SAHNEdeyim. ROLlerin dağıtıldığı bu oyunda bana düşen HA-KAN’ı oynamak. “NE kadar OYUNcusun ve ne kadar oynayaBİLEceksin. BAKalım” deniliyor.
Kurallara ne kadar UYacaksın.
Ya değilse kendi kurallarını mı koyacaksın?
SAHNEde görelim seni deniliyor.
Çok GENBİR SAHNE sunuluyor.
Çok GENiş de İMKANlar sunuluyor.
DÜŞÜNerek OYNAsam nASıl OLur diye kendi kendime konuşurken, “ hAYır” deniliyor. DÜŞÜNeceksin ancak DÜŞÜNerek de OYNAyacAKsın. Ya değilse sadece DÜŞÜNerek oYUN OLmaz. Bunu harekETE de DÖKeceksin deniliyor.
EV-ET, ANladım diYORum. AYNı amel gibi DÜŞÜNdüğünü İDRAK ederek İŞTİRAKla yerine getireceksin ki oYUNda puAN ALabilesin. Ya değilse düşünmenin ötesine geçemiyorum ve İŞTİRAKta olamıyorum.
Biraz oynadıktan sonra bu oyun kurallarını zorlayayım derken BİRde BAKıyorum ki bir UYarı ”Oyundan çıkan bir daha geri giremez” . Anladım ki kuralları zorlamayacağım. Kural ve kaideler içinde bir kez uyarıldım.
Sen oyunu kuralına göre oyna!. ROLlerini iyi OYNA!. sANA müdaHALe de OLmayacak. AKLınla İDRAK EDerek ; SAHNE de SENin!, OYUN da SENin! Buyurun!………….
BAKıyorum ki SAHNE çok KAYGAN. Oyun oynarken de kayarak düşmek de var. Başta uyarılmıştım.
Oyunu kuralına göre oyna.
Kati kurallara uyarken açıklayıcı ve tamamlayıcı (Rasulullah sav.) in kurallarına da ÇOK DİKKAT ET!.

BAKtım ki SAHNEde, BİZe bıraKIL-AN iki EMANET.
İkisi de DİRİ ikisi de CANLI. İkisi BİRden HADİ diyor HADİ……
BİR-İNCİ EMANETin koruduğu, İkinci EMANETin MİHENG TAŞlarını GÖRdüm. BURADAn diyordu BURADAn. KAYMAdan GEÇeceksin BURADAN.
SAN-Kİ KAR-BEYAZı ÇİÇEKler arak, bas üzerime kaymayacaksın. Bas üzerime ki BİLE OLalım. Et tırnak gibi BİLE OLarak GEÇelim KAY-GAN SAHNEden. Kurallara uya uya geçiyorum, kaymadan.
Bu oyun son oyundu.
sONA GELdik.
Ne sahne var!
Ne kural var!
Ne de oyun kalmış!
Ve Paydos deniliyor!
Oyun bitti.

Ben güzel oynayamadım…….
Tekrar oynayabilir miyim? Diye gönülden geçirirken Hayır, hayır oyun ve roller bir defa içindir deniliyor.
Ve artık izleme zamanı…
Gözlerim takılıyor taaaa uzaklara…

KAR-BEYAZI KUM ZAMBAKlarının göklerden üzerime SÜZÜLdüğünü GÖRüyorum…..

Ne güzel….

Ve ARAlardan sANki tüm CANım ve ZERRemin SÜZÜLerek gökYÜZne ÇEKildiğini GÖRüyorum.

ALLAH’a ısmarladık artık ayrılık zamanı diyordu.

ARTIK AYrıyDIK…
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Mesaj gönderen gullale »

Hakan kardeşim, diyorsun ya ayakların kayabilir, kurallara göre oynayacaksın...
Oyun varsa (ki var olduğuna inanalardanım);
1-SENARİST
2-Yönetmen
3-Set işçileri
4-Süflör
5-Oyuncu
6-Kostümcü
7-Işıkçı
8-Sahne
9-Seyirci
vardır. Başka hangi unsurlar var hatırlamıyorum.
Ben oynamak istemiyorum, oyunu beceremiyorum, ne kurallara göre oynamayı ne ayakta kalabilmeyi.
Ne yapmalıyım, nasıl olmalıyım karıştı birbirine...
Hangi sahnede ne diyecektim, nasıl duracaktım? Ne diyecektim? kime? Ağlıyorum... Bana ne ben yoruldum. Beceremiyorum.
Ne olacak şimdi? Oyundan atılırsam bir daha dönebilmek te yok! Başarısızlığım ile yüzleşmek oyundaki beceriksizliğimden daha acıtacak 'ben'i...
Yardım yok mu? Biri elimden tutsa, nerede duracaksam oraya götürse, ne diyeceksem onu fısıldasa, ne yapacaksam onu gösterse.
Kolaylaştırsa bu oyunu.
Hafızam kuvvetli değil, kurallara uymakta zorlanıyorum. Zor geliyor!
Ben seyretsem? Karışmasam? Oynamasam? Film seyreder gibi...
Oyunun kurallarını seyrederek öğrensem?
Katılmanın şerefinden uzak kalacağım belki ama , oynama şansımı kaçıracağım belki ama SENARİSTİ görebilirim belki...
Belki SENARİSTİN oyunu ne için yazdığını daha iyi anlarım dışarıdan bakınca.
Oyuna katılmaya çalıştığımda oyuna katkım beni öyle oyalıyor ki oyunu göremiyorum...
Sadece yapmam gerekenleri düşünmek ve yapmaya çalışmak telaşı sıkıntısı içinde geçiyor ne oyundan zevk alabiliyorum ne oyunu güzelleştirebiliyorum ne de oyundan çıkmak istiyorum.
Evet ben oyuncu olan değil, oyunu seyreden olmak istiyorum. Böylece sonunu görebilir, SENARİSTİN mantığını anlayabilir ve anlatmak istediğini anlayabilirim sanırım...
İyi bir oyuncu, senaryoyu -oku-yan, -anla-yan, -oyna-yandır. O oyuncu da zaten ödül alıyor.
Ödüle layık görense SEYİRCİ!!! Ama Derman doktorumun tarzı gibi okuyun burayı;
"ne seyirci?" yaaaaaaa!
Sen öyle seyirci olmaya bak... Seyrettiğini ödüllendirecek seviyeye gel hele bakayım... Yoksa bööööööyle mızırdanırsın!
Resim
Kullanıcı avatarı
yektes
Üye
Üye
Mesajlar: 34
Kayıt: 08 Nis 2008, 02:00

Mesaj gönderen yektes »

Mübarek ola kardeşlerim Allah c.c'u razı olsun
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/llllllllllllllllllllllllllllll.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim
KAR-BEYAZI KUM ZAMBAKlarının göklerden üzerime SÜZÜLdüğünü GÖRüyorum…..

ARTIK AYrıyDIK…
HA-KANım HAYY c.c'um Razı olsun RESULALLAH S.a.v Efendimizi hörmetine İNŞAALLAH!....

MUHAMMEDi MuHABBetimİZle.
Resim
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

Resim
Resim

Çok değerli '' SARI ÇİÇEK ''inizden ve ''KAR BEYAZI KUM ZAMBAK''ınızdan çokça feyizlendik ne kadar güzel bir paylaşımlar. Gönülleriniz sevgi ve muhabbetle parlamakta.Yaydığınız O ışıkla bizlerde sizlerden istifade etmeye çalışıyoruz şükür.

SEVgi ve MUHABBETle kalın
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

Bu KUM ZANBAKLARI 20 yıla yakın geçen ve 3 ay süren yazlığımızda Antalya Lara Sahillerinde kumların içinden burnunu çıkarıverirdi..
sadece soğandan üreyen ve eşsiz kokusuyla mest eden bu güzelim çiçeği ahşap barakamızın dört bir yanını çevirtmiştim
âdeta bem beyaz bir çember oluşurdu her yaz..

efsunlu kokusuyla yok olup gitmekde olan bu güzelim çiçekle ilgili zevklerimiz vardı hatralarımız çoktu..

AŞK ve SEVgi dense aklıma ak kum zambakları gelirdi..

sağ olasın Hakan can beni nerelere sürükledin..

muhabbetle..
Resim
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen sdemir »


İki Kocaman Çiçek



Az önce rüyasında gördü sevdiğini ve yazmak istedi
Kalktı balkona baktı iki çiçek gördü
Kocaman iki çiçek
Biri gül'dü
Rengi mavi
İçine sığardı bedeni
Biri papatyaydı oda kocamandı
Dans ediyorlardı
Sevdiği geldi koşarak
Gitti çiçeklere sarıldı
Yanına geldi sevdiği ona doğru baktı
O an dayanamadı yüreği
Hıçkırarak ağlamıştı
Gözlerini açtığında hala hıçkırıyordu
Oysa sevdiğinden çoktan ayrılmıştı
Yaşananların hepsi meğer birer rüyaydı
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
ser-ay
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 74
Kayıt: 20 Tem 2009, 02:00

Mesaj gönderen ser-ay »



BİLİNÇALTININ GÜCÜ

Tek bir zihne sahip olmamıza rağmen zihnimiz iki ayrı özellikte çalışır. Bunlardan birisi uyanık olan, karar veren, düşünen, yorumlayan, onaylayıp-onaylamayan, mantık yürüten objektif zihnimizdir; ”Bilinçli Zihin” olarak da ifade edilmektedir. Diğeri ise uyuyan, derindeki sübjektif zihnimizdir; “Bilinçaltı Zihin” olarak da ifade edilir.

Duygularımızın depolandığı yaratıcı zihnimiz bilinçaltımızdır. Bilinçaltımız, bilinçli zihnimiz gibi sorgulamaz; düşünce kalıplarımızı olduğu gibi kabul eder. Bilinçli zihnimiz olayları beş duyumuza göre değerlendirir; deney, gözlem, deneyim, eğitim vasıtalarıyla öğrenir, akıl yürütür. Bilinçaltı zihnimiz ise sezgiyle algılar. Bilinçaltımızla akıl ötesi olayları bile çözebiliriz. Bilinçli zihin, Fatih Sultan Mehmet’e, gemilerin, deniz üzerinden çekilmiş devasa zincirleri aşamayacağını ve bu şekilde karşı kıyıya geçmenin imkânsız olduğunu söylüyordu. Bilinçaltı ise bu işlemin bir şekilde gerçekleşebileceğini, gerekirse gemilerin karadan yürütülüp karşı kıyıya geçilebileceğini söylüyordu. Sorularımızın cevapları bilinçaltımızdadır. Sabah 5’te kalkacağımıza dair telkini sağlam bir şekilde bilinçaltımıza vermişsek, saat çalmadan da o saatte uyanabiliriz. Benzer durumu bu güne kadar yaşamış olmanız kuvvetle muhtemel… William James, dünyayı yerinden oynatacak gücün bilinçaltınızda olduğunu söylemiştir.

Bilinçli zihnimizle bir şeyler öğrenir, düşünür, yorumlar, mantık süzgecinden geçirir, değerlendirir, onaylar ya da onaylamayız. Bilinçaltımız ise bilinçli zihnimizden gelen uyarılara göre otomatik olarak çalışır. Bilinçaltımız bir şeyin doğru olup olmadığına bakmaz; bilinçli zihinden ısrarla gelen mesajları olduğu gibi kabul eder ve vücudun fiziğini de kimyasını da bu mesajlara göre etkiler. Bu husus çok önemlidir; zira bilinçli zihnimizle sürekli olumsuzluk, üzüntü, keder, öfke, kin, çökkünlük, bitkinlik düşündüğümüzde ve bunda ısrar ettiğimizde bu tür duygular, düşünce paketleri olarak bilinçaltımıza yerleşir ve tüm hayati fonksiyonlarımızı olumsuzluk ve hastalık olarak etkiler. Kısaca, bilinçli zihnimizle ısrarla ve sürekli olarak neler üzerine çalıştırırsak, bu çalışmaların sonucu olan mesajları bilinçaltımız olduğu gibi kabul ederek yaşam tarzımızı derinden etkiler.

Zihnimiz bir bahçedir ve bizler buranın birer bahçıvanıyız. Tüm düşünce kalıplarımızı gün boyunca birer tohum olarak bahçeye ekiyoruz. Nasıl düşünce kalıpları ekersek, bedenimizde ve çevremizde o türlü etkileri biçeceğiz… Huzur, bolluk, mutluluk, bereket, başarı ve iyilik düşünürsek vücudumuzda ve çevremizde olumlu ve başarılı etkileri hissetmeye başlayacağız.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/smflogofi9.gif[/img]
Cevapla

“İlim” sayfasına dön