KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

Devamı artık Ahadiyyete doğru gider. MuhaMMed sallallahu aleyhi ve sellem, Şeriat da, Tarikat da MuhaMMed sallallahu alyehi ve sellem’in.. ben buraya başka isim koymadım. Gerekmiyor çünkü. Ama şunu söylüyorum “Nübüvvet,Velâyet içine derc edilmiştir, veLÂyet kablosunda CeRRyÂN gibi.”
Ve kıyamete kadar da şu anda da Hayydır, icraat halindedir.
Çünkü velâyet Kebân’dan bize elektrik getiren kablolar gibi Ehl-i Beyt aleyhi’s-selâm’dır.
Ehl-i Beyt aleyhi’s-selâm olmak piyasaya çıkıp üç-beş tane şaşkın-taşkın için, şunun için, bunun için Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gururunu şerefini hâşâ yerlere sürmek değildir.
Bu aynı kanı taşısa bile Ebu Lehebliktir. O iş başka bir iştir.
Güneş, güneşin ışığı gibi olmaktır.
Buluttaki yağmur gibi olmaktır.
Esen rüzgardaki gibi olmaktır.
Tertemiz üretgen Toprak gibi olmaktır. Hak olmaktır.
İrfan Makamı,
Mârifet Makamı, Allah’ı Tanıma Makamı.
Kendini bilme, RaBBini bilme makamı.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’de bulma makamı, olma makamı.. Makam-ı Mahmud budur.

Bu
Hakikat-i MuhaMMediyye Ahmed aleyhi’s-salâtu ve’s-selâmın Resûliyet Makamıdır.
Ahmed, tek hamdedendir. İlk hamdedendir. Son hamdedendir, hep hamdedendir.
Sen de Hamdedeceksen gell Makam-ı Mahmud’a, gel!.

İşte bu dörtlü şeriatta ben varım kardeşim.
ALLAHu zu’l- celâl’de bana diyor ki “seni cehenneme sokacağım, cennete sokacağım.”
Ben varım. Ben hep olacağım Şeriatta.
Ben cennette de ben olacağım, bu “ben” lik şeytÂNlık HizbuşeytÂN “ben” liği değil..
Hizbullah “ben” liği olacak onu diyorum.
Yoksa ben hep olacağım. Kördöğüşü bırakmamız gerekiyor.
“Ben nefsi anlamadım öldürün o nefsi!.”
Kendisinde nefis var çünkü tarikatta.
Şeriatta beden var. Tarikatta nefis var.
Bir sürü büyük tarikatların kitaplarını getireyim size. Ana kitaplarını ana: “Nefsinizi öldürün!.” vs ve nice kınamalar!

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şeytÂNı öldürmeyip müslüman ederken, adam nefsini öldürmek için, domuz gibi görürsen bak, eşek gibi görürseniz, köpek gibi görürseniz, domuz gibi görürseniz, neler, neler, neler.
Akıl fikir ermez. Bu kadar rezillikler yâni.

Bunu peygamber aleyhi’s-salâtu ve ‘s-selâm, şeytÂNını Müslüman edip hayrı emreder bana der iken bu kendi nefisini daha aşağılara götürmenin yollarını arıyor ahmakça!


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de: "Sizden her birinizin bir şeytÂNı vardır. Evet, benim de şeytÂNım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytÂNım müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.

(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)

“Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh “ Eyy tatmin olmuş nefis, buyur RaBBul âlemine ve cennetime!.

“RABB-e RucÛ” SıRRı ve NEFS:

يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh(mutmainnetu) : (Allah, şöyle der:) “Ey huzur içinde olan nefis!”
(Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---“İrciî ilâ RaBBiki râdıyeten mardıyyeh (mardıyyeten) : dön RaBBine, sen O'ndan O senden hoşnut olarak!”
(Fecr 89/28)

“RaBBına dön!” işte cennetime buyururken o adam diyor ki “benim nefsim şeytÂNdır!”
Evett tabi şeytÂNdır, çünkü Müslüman etmiyorsun!
Yâni neyle uğraştığımızı söylemeye çalışıyorum. Neyle?!.. Diyorum ki “yüreğimizden Kâbe’ye kadar giden MuhaMMed aleyhi’s-salât-u ve’s-selâm’ın yolu neden pisle-pasla doldu?!” diyorum.
Kim teker olacak, kim yol olacak ki, tüm kâinât üzerinden geçsin.
Kim ayırmayacak gülle gübreyi.
İşte bu bugünün cihâdı budur da.
Bugünün asıl cihâdı amelde değil imanda olmaktır. İtikatta olmaktır kendi vicdanlarımızda...


Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »


Onun için çok dikkat etmek zorundayız.
Tarikat bir nefis makamıdır. Nefsi anlamayanlar taşa tutuyor.
ŞeytÂNı anlamayanlar akşama kadar şeytÂNa küfrediyor.
Kendi şeytÂNlığıyla şeytÂNa küfrediyor. Müslüman etmeğe hiç uğraşmıyor.
Kadını Kur'ân-ı Kerimce anlamayanlar kadına verip veriştiriyor. Yâni nasıl bişey bunlar, neyi anlamamışsa onu taşa tutuyorlar. Kur’ân-ı Kerimle anlamaya çalışmıyor, ben bunu tenkid için söylemiyorum.
Bizim işimiz onlarla uğraşmak değil.
Bizim işimiz güneş gibi ortaya çıkarmak Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Hakikatını.

Kalb, çift MîM Makamıdır. MahMud aleyhi’s-selâm makamıdır. Zâhir MîM’i, bâtın MîM’inin kalb gibi Rahîmiyyet ve Rahmâniyyet MîMlerinin berzahıdır.
Hamd kalbte edilir. Kalbe giren kalbi nefis hamdeder.
İrfan sahibidir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i
BİLmiştir. Şeriatta kendini bilmiştir.
Tarikatta nefsini BULmuştur.
Mârifette Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kalbinde OLmuştur.
Hakikatta Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şerefini YaŞıyordur. Adına hesabına ve şerefine.
Öyle uydur kaydır “bana şunu deyin bunu deyin!” falan ne demişim de olmuş demişsem ne olmuş. TEK Mübarek olan en daima Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dir.
Kendisine öyle dedirse ne olacak?.
Kimlere ne dememişler de ne olmuşlar.
Ne diyor Firavuna, ne buyuruyor ALLAHu zu’l- celâl!.
Bir ömür bütün imkanları savurup savurup son nefeste gördün deniz nasıl yarılır nasıl yutarmış “ben Musa’nın ve Harun’un RaBBi’ne inandım” demekle kurutulamazsın.
Senin bu secdeni ebedîyyen Londra müzelerinde insanlara teşhir ederim diyor gibi değil mi? Etmiyor mu?


İşte bu elbette şeriatta bizimdir hamdolsun, tarikatta bizimdir, mârifette bizimdir, hakikatta bizimdir.
“Efendim siz nesiniz?”
Biz bişey değiliz biz sadece Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Şeriatında, Tarikatında, Mârifetinde, Hakikatında olmak zorunda olan
BİZ BİR-İZ birisiyiz.
Çünkü;

Şeriatına Muhtacız, Çünkü Tarikatına Mecburuz, Çünkü Mârifetine Me’muruz –Emredilmişiz. Hakikatına Mahkumuz. Rasûlun hakikatına mahkumuz.
Çünkü Allahın hakikatına mahkum olmak ne demek daha beter.Yâni olmayacak iş.
Bunu, burayı çok iyi anlamamız lâzım.
Diyor “hocam niye şeriatın 1.2’si, 3, 4’ü var?”
E tabi var. Tabi var.
Şeriatın şeriatı var, şartları var. Şeriatın tarikatı var, şeriatın yolu var tabiî ki. Şeriatın mârifeti var bir irfanı var. Şeriatın da bir hakikatı var. Tabiki Şeriat iman esaslıdır.
E tarikatında vardır. Tarikat ameldir de, tarikatın şartları yok mudur? Şeriatı yok mudur? Tarikatın yolu yordamı yok mudur? Tarikatın irfanı yok mudur, hakikatı yok mudur? Niye amel ediyoruz bir hakikatı yok mu?
Var tabiî ki…

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

Bismillâhirrahmânirrahîm

ZİLZÂL SÛRESİ

إِذَا زُلْزِلَتِ الْأَرْضُ زِلْزَالَهَا
وَأَخْرَجَتِ الْأَرْضُ أَثْقَالَهَا
وَقَالَ الْإِنسَانُ مَا لَهَا
يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ أَخْبَارَهَا
بِأَنَّ رَبَّكَ أَوْحَى لَهَا
يَوْمَئِذٍ يَصْدُرُ النَّاسُ أَشْتَاتًا لِّيُرَوْا أَعْمَالَهُمْ
فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ
وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ

فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ
Resim---“Fe men ya’mel miskâle zerretin hayren yereh(yerehu): Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür.”
(Zilzâl 99/7)

وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ
Resim---“Ve men ya’mel miskâle zerretin şerren yereh(yerehu): Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.”
(Zilzâl 99/8)

Yemin ederim ki zerre kadar hayr ve şerri göreceksiniz.

E mârifetin de vardır. Mârifetinde şartları vardır. Müsaade edilirse vardır.
Gel-geç midir Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hâşâ yâni.
Neden Ebul hikem olan hikmet babası denilen Ebu Cehil tenezzül etmediği için şartlara uymadığı için MuhaMMed’e sallallahu aleyhi ve sellem gözünün önünde kendisine “Ne olur İslâm ol!” diyen Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e tabi olamamıştır.
Ebu Talib de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi öksüz-yetim büyütmüş ama RESÛLLüğüne tâbi olamamıştır.
Şartları yok muymuş mârifetin. Var tabi.
Mârifetin de tarikatı var. Var tabi.
Hamza aleyhi’s-selâm’ın yüreğini söken ve daha can vermeden yerde kıvranırken ciğerini yiyen ve yediren Vahşi yoldan gelmiştir. Mârifetin yolundan gelmiştir.
“Eğer din ALLAHın diniyse bende girmek istiyorum!” demiştir.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in o tabloyu yeniden o videoyu koymuş izliyor tekrar.
Ama, Cebrail aleyhi’s-selâm araya girip diyor ki: Yâ Resûlullah Vahşi döndü öyleki devenin memesinden çıkan süt gibi küfürden çıktı tevbe etti!”

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Din ALLAHındır. Gelsin girsin ama gözüme çok gözükmesin bende bir beşerim!” buyuruyor.
Tarikatı gördün mü mârifetin tarikatını, yolunu?
Elbette irfanı vardır. Ortada ne Ebu leheb var ne Hamza var.
Lâ ilâhe illallah” var.
Elbette bir irfanı var, elbette bir hakikatı var mârifetin de. ALLAHu zu’l- celâl için, benim için, senin için, televizyonda izlediğin, insan mıdır, görüntü müdür?
Ordaki bal tatlı mıdır? Zehir acı mıdır?
Hayır. Tiyatro gibidir bu âlem. Elbette mârifetin hakikatı var.
Hakikatın şeriatını benim anlatmam Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in halleri hangi şartlarda oluşuyor “Kâbe Kavseyn” hâlleri, ben acizâne o zamanda söylemiştim.


فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى
Resim---“Fe kâne kâbe kavseyni ev ednâ: O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.”
(Necm 53/9)

“Kâbe kavseyn gibi mi ya Rasûlullah?”
“Vallahi o da beni ilgilendirmez!” demiştim, çünkü ben böyle bir insanım biliyorsunuz.
Oda beni ilgilendirmez. Sizin aranızda yâni.
Benim hallerim ne olur onu da bilmiyorum. ALLAH hayr versin.
Yâni anlatılamayan şeyler haller hakikatlar.
Ama Hakikat-ı MuhaMMediyye her insanın parmak izi, alın yazısı, kimlik, kişiliği, nitelik, niceliği, iyeliği gibi kendisinde vardır.
Ve ALLAH celle celâluhu, her insanın Resûliyet Rüşdünü kalblerine yazmıştır.
Nasibinde vardır. Kısmet için yapması gerekenleri yapacaktır. O kadar akıl vermişse.
Vermemişse zâten ibret için yaradılmıştır.
İbret için başkalarına “Bak seni de böyle yaparım haaa!” demek için.
“Biz ne anlayalım biz şeriatın 1.1, 1.2, 1.3,1.4’den?
Burdan şunu anlayabailiriz. Ben dörtlü sistemlerden yürüyen bir insanım.
Kur’ân-ı Kerim, Hadis-i Şerifler, vicdanımda dörtlüyü çok kullanırım.
Çünkü öyle bulmak isterim.

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

ŞERİATın Şeriatında İMAN vardır. Yâni İSLÂM ve İMAN vardır.
Şeriatın şartlarındandır İslâm ve iman. ŞERİATın yoludur

Tarikatıdır AMEL. ŞERİATın Mârifetidir AHLÂK. Halkedildiğin gibi bebek gibi yaşamak, yaşamaya çalışmak. Hulkıyette, ahlâkta MuhaMMedileşmek. Elbette mârifetidir, irfanla bilmesi gerekenidir.
Şüphesiz ki ŞERİATın
Hakikatı HALlerdir. Ahlâk değişebilir. Hal, huy gibidir. Asla değişmez. Sabitleşir.
Ne gibi. Sümeyye Anne gibi. Dörde bölebilirsiniz bedenini, her şeyini, ama dördü de:
Lâ ilâhe illallah” çeker.
Sen doğuya, batıya, kuzeye gitti zannedersin kolları bacakları, her birisi bir yerden ses çıkarır.
İbrahîm aleyhi’s-selâm’ın kuşlar gibi:
Lâ ilâhe illallah” duyarsın Mekke Dağlarında.
Ben “yuhhh!” demişim kendime orada o sesi duymadığım zaman.
Hiçbir çığlık, hiçbir can çığlığı Sümeyye Anne’nin çığlığı kadar çağları delip gelmemiştir yüreğime.
Ve onun için o vefânın vuslat anahtarı ALLAHın rahmet kaynağı yüce Peygamberimiz aleyhi's-selâm, Mekke’nin kapısına, Kâbe’nin kapısına tek kadın ismi vermiştir, o da Sümeyya Kapısı üst katta Hicr-i İsmaile denk.
Kapının önüne diz çöküp ağlamışımdır. Niye biliyor musunuz? Sevincimden “Sen ne vefâlısın Ya Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. Nasıl annenin ismini vermedin de, Fatma Anamızın, Hatice Anamızın ismini vermedin de Sümeyye Anamızın ismini verdin değil mi! Ne büyüksün sen ne yücesin!”


Oyun bizi bir yere götürmez.
En kötü oyun aklının kendine söylediği yalan ve oyundur. Aklımızı İblislikten, İblis ne demek; edebsiz ilim sahibi demek.
İlmi var edebi yok. İlmi var edebi yok. Başına dert açtı çünkü.
ALLAH zu’l- celâl’le çok konuştu çünkü çok.
Her cenneti gördü bizim gitmeye çalıştığımız her şeyleri gördü ama edeb, MuhaMMedî edeb olmadı mı işte böyle olur.
Onun için halkedilmiş zâten. Edebi nasıl anlatacaktık edebsiz olmasaydı. Nasıl anlatacaktık?
Güneş olmasa geceyi nasıl anlatacaktık akla.
Demek ki doldurabiliriz. Daha nelerle doldururuz bütün dörtlüleri yerleştiriveririz.

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

Tarikatta ne yapacak, nefs âleminde.Tamam bedenen iman ettik, amel ettik, ahlâkımızı yaşadık. Hallerimizi de bedenen yaşadık. Bedenen yaşamak. Beden, beden, beden, beden.
İkinci yere geldiğimizde.2.1’e baktığımızda demek istiyorum tarikat kısmında nefis kısmında baktığımızda ne görüyoruz?
Orda da işte ben yazdım oraya;

TARİKATın Şeriatıı İLİMdir. Tarikatın yolu edebtir.
TARİKATın Tarikatı EDEBtir. Ehl-i Beyt elinden geçmeyen, gönlünden geçmeyen iyi düşünsün.
TARİKATın Mârifeti İRFANdır.
TARİKATın Hakikatı ERKANdır.
Onları kim öğretir? Satırlar öğretmez SADRlar öğretir.
“Canım Kebân bana biraz elektirk gönderiri misin?” demek…
Yazmakla Kebân anlamaz. Kebân’ın elini tutacaksın, elini Barbaros!.
Hayal ahmaklık işidir. Hakikat aşığın kendi yüreğidir zâten. Varlığıdır yâni.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

Üçüncü de ben böyle gönlüme gelenleri yazıverdim yâni.
Ama doğru olduğuna inanıyorum.

Mârifet; mârifetinde bir ilmi vardır. MuhaMMedi bir ilimdir çünkü. İkincisindeki ilim Ehl-i Beyti bir ilimdir. Ehl-i Beyti bir edebtir. Ehl-i Beyti bir irfandır. Ehl-i Beyti bir erkandır. Velâyet makamıdır çünkü orası.
Veliyullah olmak mı istiyorsun?
Dinle Ehl-i Beyti. İlmini kuşan, edebini kuşan, irfanını kuşan, erkanını kuşan.
Kesinlikle erenlerdensin. Başka yol yok.


Üçüncüsü Mârifet âlemine baktığımızda onun kendi irfanı ilmi vardır.
Yâni
MARİFETin Şeriatı İLİMdir. Ama Tarikatı İRADEdir.
MuhaMMedi bir irade göstermek zorundasın. Seçeceksin.
Kesinlikle seçeceksin çünkü burada Hizbullah ve hizbuşeytÂN ayrılmaya kesinlikle başlayacak.
Neden burada böyle, neden burada böyle?

ŞeytÂNımı müslüman ettim burada, şeytÂN âyetleri burada.
Bundan sonra olmayacak o.
İDRAK edeceksin. Doruğa çekeceksin inancını. Yâni her şeyini.
Ve
İŞTİRAK edeceksin. İştirak edeceksin ki: Eşhedü en lâ İlâhe illâllahıeşhedü enle MuhaMMeden resûlullah söylesin.
Sen sus! Çünkü sen O’ndasın, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemde.

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

Ben hakikatı çok anlamam. Var ya hani diyor ya Münir Hocam, “eğer bunu dersem şöyle olayım” diyor. Demeyeceğim diyor.
Ama diyor sonra. Elbette hakikatta anlaşılır.
Bence;

HAKİKATın Şeriatı AŞK-ı CEZBEyle anlaşılır.
HAKİKATın Tarikatı ZÜHD-ü TAKVA ile anlaşılır.
HAKİKATın Mârifeti SIDK-ı HUŞU ile anlaşılır.
HAKİKATın Hakikatı HAVF-U RECA ile anlaşılır.

Aşk-ı Cezbe öyle bir şeydir ki cerr ve cezb demektir. Seni bi çeker bi çeker bi çeker bi çeker ki.
İçerden de çekiyor gibi bir iter ki. Kalır mısın iki arada bir derede.
O zaman atom ve elektron gibi döner durusun bu âlemde olduğun sürece.
Yakîn gelinceye kadar Barbaros!.


Zühd-ü Takva içinde öyle bir zühd olacakki öyle bir hidâyet sahibi olacaksın ki sana değen ALLAH kesicek.
Ve dışarda öyle Kavi olacaksın ki asla yıkılmayacaksın. Kıyamet kopsa dahi sen varsın. Zühd-ü Takva bu denli içli-dışlı olmaktır.


Sıdk-ı Huşu’ da hakikatın mârifetidir.
Öyle bir sadakat ki sıdk ki, öyle bir haşyet ki hani şehidler oluyor ya: “Bir savaşta bu kadar ucuz ve kısa sürede kazançlı olan görmedim” buyurmuştur Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. Neden?
Karşıda savaşan birisi yaklaşmış iyice diyor ki:
Yâ Resûlullah ben müslüman oldum beni öldürmesinler!. Ben sizin tarafa geçiyorum. Bana ok atmasınlar!
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de diyor ki: Ona ok atmayın. O müslüman oldu!.
Bizim taraf atmıyor. Ama arkadakiler diyorlar ki: “Mâdem o tarafa geçiyorsan bir ok mu diyorsun bin ok atıyoruz sana arkandan!”
Ve vurulunca:
Eşhedü en lâ İlâhe illâllah eşhedü enle MuhaMMeder Resûlullah!.
“Bu kadar kısa sürede şehid olan birisi zor oldu!” buyuruyor Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.
Çok kısa sürede şehid oldu. Yâni şâhid oldu ALLAH’a. Beş dakka önce karşı tarafta savaşıyordu…
Sıdk-ı Huşu böyle bir şeydir. Haşyettir çünkü. Yağın erimesi gibi erir. Buzun suda erimesi gibi haşrolur gider.


Havf-u Reca ise çok ilginçtir. Melâmetin. Mîm, Lâm, Mîm’idir yâni.Tam böyle.
“ALLAHu zu’l- celâl bir kişiyi cehenneme sokacakmış!” desen, “VALLAHİ BENİM” diye yemini basar ve “EYVAH” çeker.
“ALLAHu zu’l- celâl bir kişiyi kurtaracakmış!” desen,
“KESİNLİKLE BENİM” der ve “HAVAYA FIRLAR”.
Bu denli havf korku ve umut hatem gibi birleşmiştir onda HATM olmuştur.
O birleşti mi zâten konuşmaya bile gerek yok.
Ne şeriat kalır ne hakikat kalır.
Tıpkı bükülen hep söylüyorum ya söylüyorum da ben sizden çok celâlli bir insanım biliyorsunuz.
En ufak bir şeyden alınır, kırılır, incinir, yıkılır, her şey olurum yâni.
Birisi bana iki yüzlü desin tepemin tası atar.
Halbuki ben çok iyi bilirim ki bizim asla iki yüzümüz olmaz. Bizim yüzümüz sonsuzdur. Bizde yüzsüzlük 1 numaralı özelliktir. Tıpkı küre gibidir.
Başsızlık, ayaksızlık, şusuzluk, busuzluk, her şeysizlik, tek noktada TEK OLuş.
Bir tek noktada tek oluş. Onun için her noktamız baş, her noktamız kanat, her noktamız her şeydir. Ama bir şeydir.

Ben severim küreden Kâbe’yi.
Küpten Kâbe’yi Beden Ülkesinde bilirim.
Küreden Kâbe akdes ülkesindedir.
Araya küreden yâni bir gün onuda düşündüm öyle Barbaros.
Yahu bu bizim zar gibi olan altı yüz, sekiz köşesi, on iki ayrıtı olan bu KÂBE’nin sekiz köşesinden diyelim ki bir köşeden bir santimllik üç köşe geliyor ya oraya üç santimlik bir kapak kaldırsam geride kalan Kâbe’nin kaç ayrıtı olur acaba, kaç köşesi olur?
Dört köşeden dört tane şöyle kıymık koparsam, onu küreleştireceğim de sonra her köşeden koparsam sonra her köşeden koparsam kopara kopara kopara kopara ömrüm yeter mi dersiniz?.
Kalmayan ömrüm. Evet hayrlı insan hayrlı can ben hep söylüyorum biliyorsunuz bugün İslâm Âleminin en büyük ihtiyacı MuhaMMedî kadındır.
Fatumatuz-Zehra İffetinde, Hatice Hayatında, Fatumatuz-zehra Zevkinde ve Ayşe Anne Neş’esinde, fettanlığıyla, kıskançlıgıyla, kadınlıgıyla, her şeyliğiyle, şunuyla, bunuyla, her şeyiyle ama MuhaMMedî. Bu nerde?.
Bunu şunun için söylüyorum.
Bu bu zevklerin sebebi, bu güzelliklerin, bu renklerin sanki benim iç içimdeki sonsuz ışık hüzmelerini dışarıya döküyor ve insanların daha iyi anlamasına hizmet ediyor diye bu.

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

Resim

ZEVK 1842

Düştüm Şu GuRBet EVİne.. Nefsin OYUNcağı OLdum!
Makarr-ı MuhaBBet KaLBim.. OLur-Olmazlarla Doldum
Aşk u Cezbe, Zühd-ü Takvâ, Sıdk-û-Hüşû’, Havf u Recâ
ÜNSiyyetimi KAYBettim Ulu MevLÂm BİLmem NOLdum!..


06.10.01 14:57
antalya..


Makarr: (Karar. dan) Karar yeri. Karargâh. Kararlı yer. Merkez. Pâyitaht.
ÜNSiyyet: Alışkanlık, dostluk. Birlikte düşüp kalkmak. Ahbablık.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

Ben meselâ Ayşe’ye dua ediyorum, MuhaMMedî Gayretkeşlikle rengarenk çalışmakta Hasbî Hizmet etmekte...
Çünkü biliyorum ki bizim MuhaMMedî kadınlarımız haramlarımız, Habibî Haramlarımız ancak;
MuhaMMedî İlimle, MuhaMMedî Edeble, MuhaMMedî İrfan ve MuhaMMedî Erkanla Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e yaklaşır.
Şöyle buyurmakta Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
Yâ Fatma, sen cennet kadınlarının seyidisin

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Fâtıma cennet ehli kadınlarının Efendisidir-Seyyidesidir”

(Buhârî, Sahîh, tah. Mustafâ Deyb Elbgâ, Dâru İbn Kesîr, Beyrut 1987, III, 1374.)

Yâni zâhir-bâtın dâimiyyet yaşayışında sen onların “ SİN”isin SEN.
Hiç biiir insana Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ayağa kalkmamıştır.
Tek Fatımatu’z -Zehra validemiz ne zaman meclisine girdiyse ayağa kalkmış, alnından öpmüş ve yerine oturtmuştur.
Çünkü ilelebet Ehl-i Beyt’in rahîm kapısıdır. Muhteşemdir Annemiz.
Onun için de hep belli bir yaştan sonra hep hayalederdim yâni bir gün İslâmı çok iyi anlayan, çok iyi anlatan kadınlar kendi hissiyatları, yapıları, ağaçtan yapılan şeyler gibi daha iyi uyuşurlar.
Ağaca çivi çakmak gibidir bir erkeğin bir kadına anlatımı, oysa kadın kadına daha yakındır.
Onların anlatımları böyle sütlü keçiler gibi meleyip meleyip de şunun kılığında bunun kıyâfetinde değil. Dosdoğru, dosdoğru. Haticetu’l- Kübra Ana gibi, Meryem Ana gibi.Asiye Ana gibi. Hacer Ana gibi. Sümeyye Ana gibi.
Üç günlük dünyaya başını eğmeden kendisine on özelliğin dokuzu olarak yüklenen, on özelliğin dokuzu olarak yüklenen HAYÂsıyla, heva ve hevesine uymaz, çünkü hayatı o yönlendiriyor.
Hiçbir insan 24 saat çocuğunu düşünemez yeni doğurmuş bir kadın gibi.
Ama o, asla unutamaz. Ona öyle özellikler yüklenmiştir ve güzellikler yüklenmiştir.
Onun için Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Kadınlar kadınlar 30 gün oruç tutun, 5 vakit namaz kılın, kocanızla iyi geçinin eliyle mübarek ağzına götürüyor ağzınıza sahib olun cennetin hangi kapısından istiyorsanız buyurun girin ben sizin kefilinizim!”

Benzeri hadis:
Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kadın, beş vakit namazı kılar, orucunu tutar, kendini yabancılardan korur ve kocasına muti olursa, Cennete girer.”

(İbni Hibban)

Neden çünkü bu beşer hayatında öyle ağır yükleme yapılmıştır ki aklına vicdanına yâni çok zordur.
Ve erkeğe emânet edilmiştir.
Erkeğin fazileti fazlalığından değil fazlalık yükündendir.
Onun için de bizim kızlarımız, kızkardeşlarimiz, analarımız, bacılarımız, gelinlerimiz, İslâm kadını, MuhaMMedî kadınlar.
Vakkodan giyinip çeşitli kıyâfetlere bürünüp şundan bundan görünüp, kahkahasından otobus sallanıyor.
Sesi saçından bin kere daha mahrem ama kıyâfetine bakıyorsunuz sıfır numara makyaj ve vakko.
Ben tenkid etmiyorum. Ben MuhaMMedi kadını söylüyorum.
MuhaMMedi kadın Aslı bacım gibidir, Deli Anşa gibidir. Anam gibidir.
Beton çivisi gibi çaksan yerin dibine geçer. İmanı Mükemmeldir. Herşeyi mükemmeldir.
Ben Hatice Yıldızdan bahsediyorum.
Bütün kâinat bir araya gelsin ona hâşâ bir kötülük yaptıramaz, yaptıramamıştır.
Yarmış geçmiştir kâinatı genç yaşında binbir çileyle.
Taşlara çakılan hani kamalar vardır. Köylerde yaparlar. Koca kayaları birazcık açarlar oraya bir kama yerleştirir balyozla vurdu mu kayayı ikiye böler. Ben ondan bahsediyorum.
İyi bakın, Hatice’nin o resmine. Kul İhvâni bir kadına öyle demez.
Haketmeyene demez. Susar. Kul İhvâni olarak demez.
Ama öyle ise cehenneme girse çıkar söyler yine girer.
Çünkü hakkıdır O’nun. İşte bunu söylüyor.
Bunlar bilmemiz gereken şeylerdir Sevgili Ayşe.
Ellerine, kollarına sağlık. Çok güzel şeyler bırakıyorsun, ben de hasbel kader Allah’ın izni ve inâyetiyle becerebildiğim kadar doldurmaya çalışıyorum aralarını ki.
Evet buradaki 1.1, 1.3, 1.4 sayıları yerleştirmek değil bunların içi her zaman dolar.
Herşeyle dolar bildiğiniz bütün dörtlüleri koyun doldurursunuz inşallah.
Doldurmalısınız inşaALLAH.

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

Barbaros:
Hocam merkezdeki sükutla kasdedilen sükut nedir hocam?
Bildiğimiz sessizlikle bağlantılı olan bir şey mi? Yoksa başka bir mânâsı mı var?


Hocam:
Sekinet-i MuhaMMediye vardır? Bu civarda başlıyor sanırım.Mü’minlere sekinet verildi.Artık dünya olaylarını..Bedir’de diyorlar ya. O Bedir Kuyusu başındaki savaş ki 1989 da taksi tutup gitmiştim bir zamanlar..

Bedir Savaşı, Miladi 14 Mart 624, Hicri 17 Ramazan 2 cuma günü Müslümanlarla Mekke'nin Kureyş'li müşrikleri ile Müslümanların ilk savaşı..

Bedir’de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dizleri kuma gömülüyor. Sırtındaki rida düşüyor. Ebu Bekir radıyallu anh diyor ki: “Duydu Ya Resûlullah RaBBul âlemin duydu.”
Öyle candan dua ediyor, böyle çaresisiz diyor, diyor.


وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّهُ بِبَدْرٍ وَأَنتُمْ أَذِلَّةٌ فَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Resim---“Ve lekad nasarakumullâhu bi bedrin ve entum ezilleh(ezilletun), fettekûllâhe leallekum teşkurûn(teşkurûne): Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah, Bedir'de de size yardım etmişti. Öyle ise, Allah'tan sakının ki O'na şükretmiş olasınız.”
(Âl-i İmrân 3/123)

Ama diyor ki sahabe: “Bir şey oldu diyor.
Bir yağmur çiseler gibi oldu hepimizi uyku bastırdı.
Uyumayan kalmadı sanki diyor yâni hepimize uyku çöktü.
Ve bir fırtına koptu öbür tarafta!”


ثُمَّ أَنَزلَ اللّهُ سَكِينَتَهُ عَلَى رَسُولِهِ وَعَلَى الْمُؤْمِنِينَ وَأَنزَلَ جُنُودًا لَّمْ تَرَوْهَا وَعذَّبَ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَذَلِكَ جَزَاء الْكَافِرِينَ
Resim---Summe enzelallâhu sekînetehu alâ resûlihî ve alâl mu'minîne ve enzele cunûden lem terevhâ ve azzebellezîne keferû ve zâlike cezâul kâfirîn(kâfirîne): Sonra Allah, Resûl'ü ile müminler üzerine sekînetini (sükûnet ve huzur duygusu) indirdi, sizin görmediğiniz ordular (melekler) indirdi de kâfirlere azap etti. İşte bu, o kâfirlerin cezasıdır.”
(Tevbe 9/26)

Sonra Müslüman oldu onlar ne diyorlar Abbas radıyallahu anh da bunlardan birisidir.
“Kimdir sizin içinizde bu üç bin-beş bin atlı!..”
Âyet bunlar.
“Onlar kimdi öyle sizinle savaşa katılanlar?”..
“Biz öyle bir şey görmedik biz!” Neden?
Sekinet-i MuhaMMediye içindeler. Sükunluğu, sükutluğu içindeler yâni.
“Biz biz hiç haberimiz yok!” diyorlar.
“Hiç haberimiz yok.
Ama diyorlar ki “nasıl olur, işte yeşil sarıklılardı, beyaz sarıklılardı, şöyleydi, böyleydi”.


إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّي مُمِدُّكُم بِأَلْفٍ مِّنَ الْمَلآئِكَةِ مُرْدِفِينَ
Resim---“İz testegîsûne rabbekum festecâbe lekum ennî mumiddukum bi elfin minel melâiketi murdifîn(murdifîne): Hatırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da, ben peşpeşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek duanızı kabul buyurdu.”
(Enfâl 8/9)

بَلَى إِن تَصْبِرُواْ وَتَتَّقُواْ وَيَأْتُوكُم مِّن فَوْرِهِمْ هَذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُم بِخَمْسَةِ آلافٍ مِّنَ الْمَلآئِكَةِ مُسَوِّمِينَ
Resim---“Belâ in tasbirû ve tettekû ve ye’tûkum min fevrihim hâzâ yumdidkum rabbukum bi hamseti âlâfin minel melâiketi musevvimîn(musevvimîne): Evet, siz sabır gösterir ve Allah'tan sakınırsanız, onlar (düşmanlarınız) hemen şu anda üzerinize gelseler, Rabbiniz, nişanlı beş bin melekle sizi takviye eder.”
(Âl-i İmrân 3/125)

Ve darmadağın oluyor müşrikler.
Bu bir hikaye değil. Bunlar müslüman oldular.
Bize Hadis getiren, Kur’ân getirenler. Güvenilir insanlar.
Sekinet-i MuhaMMediye bu.
Birde Sükut-u Subhan ALLAH var: “Kim var diye sorarım”
“Cevabı ben veririm” diyor değil mi?
“Vahidu’l- Kahhar ALLAH celle celâluhu.
Hiç kimse kalmamış. Sükut bu. Sonsuz susuş.
Konuşacak kimse kalmayışı. Ebedîn ezele dönüşü.
“ALLAAAH!” diyecek birisi yok.

Onun için diyor Azîz Şeyhü’l- Hazin Babam, dedem. Ne diyor? Bir makam var ki orada “ALLAH!” demek küfürdür orda diyor.
Diyecek kimse yok çünkü.
Böyle bir şey yok. Kara delik. Yutuş Akdes-Uluhiyyet Ezelliği dedim, ilk defâ diyorum. Diyeceğiz.
Rububiyet dediğimiz sıfatın özünde Uluhiyet vardır Allahlık vardır ve ezelliktir. Oraya gidilemez.
Rububiyet bizimle ilgili olduğu için bize konuşuyor. Yaratma ile ilgili çünkü. Evet cevapladım mı?


Barbaros:
Teşekkür ederim Hocam.

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

Hocam:
Evet bu tabloda söylenecek çok şey olabilir ama genellikle söyleyeceğimiz şeyler bunlardan ibaret.
Burada bizim yapacağımız şeyler çok basit.
Ben buradan falan yere gideceğim vs. ye hiç gerek yok.
Hiçbir yere gitmeye gerek yok. Oturduğun yerde otur.
Bunlar sana gelecektir. Senin gidecek bir yerin yok.
Sormadan söylenecek, istemeden verilecek, olmadan olacak.
Her şey burada olacak.
Sanma ki portakal bahçesindeki zehir-zıkkım portakal çağlaları bir yerlere giderek bal-baklava olmuyor.
Her şey onun ayağına getiriliyor. MuhaMMedî Kemâlât hep böyledir MuhaMMedî Melâmette.
Onun için BİZ BİR-İZ inşae ALLAH!


“Bir insana şunu görüyor musun, şu adama bak diyorlarsa kendisine başka şer aramasın bu yeter” buyurmuştur Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Bir insanın parmakla gösterilmesi, şer olarak onun için yeterlidir."

(Beyhakî, Taberanî)

Eğer başkaları diyorsa “şuna bak şuna görüyor musun şunu!” Böyle meşhur bir adam diyorsa başka şer aramasın o onu çökertir.

Resim---İmam Ali kerremullahi veche Efendimiz de: "Selâmet bulmak istersen kendini meşhur etme, nefsini yükseltme, amel ve meziyetlerini gizle, bunları teşhir etmek için konuşma." Buyurmuştur.

Onun için MuhaMMedi Melâmette esastır ki, “Elenecekler elenir”
Çünkü onun kendi özünde vardır.
Bu ağaçtan, Nuriye çok iyi bilir ki bu ağaçtan kurtlu meyveler bugün değilse yarın düşer, olmadan, rüşde ermeden!.
Onun için kurtlanmamaya bakmak lâzım.
Düşmemeye değil, kurtlanmamaya bakmak lâzım.
Kurtlanma düşmezsin. Kurtluysan hiç dayanamazsın bugün değilse yarın düşersin!. ALLAH korusun!.
Sen Kurtlanmayı tercih etme!. ALLAH celle celâluhu kurtlandırmaz. İnsan kurtlanır. Akıl kurtlanır!.
Evet, sormak istediğiniz bir şey var mı?.
Zaman nasıl diye baktım da. Bunlarla ilgili sormak istediğiniz bir şey var mı?


Gül:
Hocam konuşa bilir miyim?

Hocam:
Buyur tabi konuş canım buyur.

Gül:
Meryemnur kardeşimde özelden mesaj atmış çok teşekkür ediyor.
Sağolsun yâni şunu söylemek istiyorum zâten bu tabloyu çizerken siz renk tonlarına kadar her şeyi nasıl yapacağımı anlattınız.
Barbaros Can aşağıdaki tabloyu çizmiş, çok güzel ellerine sağlık Barbaros Can.
Sizin emeğiniz çok fazla çok sağolun.
Tabloyu izlediğimde hep sizin anlattıklarınızı görüyorum çok şükür.


Hocam:

Evet bu türlü çalışmalarımız inşallah devam edecek. Bir tablo daha inşallah çizeceğiz.
O tabloda bunları yayınlayıp yayınlamamakta ciddi bir tereddütüm var ama ALLAHu zu’l- celâl bize hayr yolu göstersin.
Ama bunları gerçekten Kur’ân-ı Kerim ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem açısından doğru olarak birlikte değerlendirmeliyiz.
Bunun daha o yana bu yana çekecek tarafı kalmadan Kur’ân-ı Kerim’e bağlı olarak ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bağlı olarak yürümesi lâzım.
Elhamdülillahi RaBBil âlemin.
“Er Rahmân Rahîmiyyeti”, efendim ve “Mâliki yevmiddin Mülkiyeti..
Ama bu sefer bizim daire böyle dışarıdan içeri gitmeyecek içerden dışarı gidecek.
Uluhiyyet yine olduğu yerde durucak.
Rububiyyet yine burada durucak.
Rahmâniyyet yerini alacak, Rahîmiyyet yerini alacak.
Mülkiyyet dışarı çıkacak. Mülk âlemindeyiz çünkü.
Ve bunu yaptığımız zaman göreceğiz ki âlem nereymiş, yerler gökler.
Kürsî nereymiş , Arş nereymiş, öteki neymiş.
Yâni kürsî denilen Rahîmiyyet sahasında mı kalıyor, Arş denilen Rahmâniyyet sahasında olduğunu zâten ALLAHu zu’l- celâl kendisi buyuruyor: “Er Rahmân arş istiva”
“Allah arş istiva etmiş midir?”
Hâşâ böyle bir soru sorulmaz. Bir tek âyet daha vardır biliyorsunuz RaBB’ta istiva etmiştir.

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

ARŞın istivası ilginçtir;

O-Huve celle celâluhu ARŞı istiVÂ etti-SEVİYEledi:


هُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ السَّمَاء وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
Resim---“Huvellezî halâkas semâvâti vel ardafisitteti eyyâmin summestevâ alel arş(arşi), a’lemu mâ yelicu fîl ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu mines semâi ve mâ ya’rucu fîhâ, ve huve meakum eyne mâ kuntum, vallâhu bi mâ ta’melûne basîr(basîrun): O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'ın üzerine istivâ edendir. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.”
(Hadîd 57/4)

Er Rahmân celle celâluhu ARŞı istiVÂ etti-SEVİYEledi:

الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى
Resim---“Er rahmânu alel arşistevâ: Rahmân, Arş'a istivâ etmiştir.”
(TâHâ 20/5)

الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ الرَّحْمَنُ فَاسْأَلْ بِهِ خَبِيرًا
Resim---“Ellezî halâkas semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ alel arşir rahmânu fes’el bihî habîrâ(habîren): Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden (ona hükmeden) Rahmân'dır. Bunu bir bilene sor.”
(Furkân 25/59)

Er RaBB-ALLAH celle celâluhu ARŞı istiVÂ etti-SEVİYEledi:


إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim---“İnne rabbekumullâhullezî halâkas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alel arşı, yugşîl leylen nehâre yatlubuhu hasîsen veş şemse vel kamere ven nucûme musahharâtin bi emrih(emrihi), e lâ lehul halku vel emr(emru), tebârekallâhu rabbulâlemîn(âlemîne): Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.”
(A’râf 7/54)

إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُدَبِّرُ الأَمْرَ مَا مِن شَفِيعٍ إِلاَّ مِن بَعْدِ إِذْنِهِ ذَلِكُمُ اللّهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ أَفَلاَ تَذَكَّرُونَ
Resim---“İnne rabbekumullâhullezî halâkas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alel arşi yudebbirul emr(emre), mâ min şefîin illâ min ba'di iznih(iznihî), zâlikumullâhu rabbukum fa'budûh(fa'budûhu), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne): Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah'dır. Onun izni olmadan hiç kimse şefaatçı olamaz. İşte O Rabbiniz Allah'tır. O halde O'na kulluk edin. Hâla düşünmüyor musunuz!”
(Yûnus 10/3)

ALLAH celle celâluhu ARŞı istiVÂ etti-SEVİYEledi:

اللّهُ الَّذِي رَفَعَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لأَجَلٍ مُّسَمًّى يُدَبِّرُ الأَمْرَ يُفَصِّلُ الآيَاتِ لَعَلَّكُم بِلِقَاء رَبِّكُمْ تُوقِنُونَ
Resim---“Allâhullezî refeas semavâti bi gayri amedin terevnehâ summestevâ alel arşı ve sehhareş şemse vel kamer(kamere), kullun yecrî li ecelin musemmâ(musemmen), yudebbirul emre yufassılul âyâti leallekum bi likâi rabbikum tûkınûn(tûkınûne).: Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır.”
(Ra’d 13/2)

اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ مَا لَكُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا شَفِيعٍ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ
Resim---“Allâhullezî halâkas semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ alel arş(arşi), mâ lekum min dûnihî min veliyyin ve lâ şefîi(şefîin), e fe lâ tetezekkerûn(tetezekkerûne): Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı günde (devirde) yaratan, sonra arşa istivâ eden Allah'tır. O'ndan başka ne bir dost ne de bir şefaatçınız vardır. Artık düşünüp öğüt almaz mısınız?”
(Secde 32/4)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

O’nu görünce haa kim kapsar?
ALLAH celle celâluhu kapsar, sonra RaBB celle celâluhu kapsar, sonra Rahmân celle celâluhu kapsar kimi kapsar Rahîmiyyeti kapsar.
Rahîmiyyet neyi kapsar?
Mülkiyeti kapsar.
Mülkiyet dediğim nedir?
Küllî ŞEY..Elim ayağımdır, gözüm kafamdır. Kuştur taştır. “Allah nurussemâvati vel ard”dır.


اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---“ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD(ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.”
(Nûr 24/35)

Şunu demek istiyorum. Kur’ân çalışmalarımız vesaire derken akıllarımız bir iman etsin, Kur’ân-ı Kerimimize göre bir güzellik versin ama bir de geriye bakalım, geriden gelen çocuklarımız var ya sorumlulukta olduğumuz Siirtli Hocam’ın çok güzel bir lafı vardı. Bâzen sıkıştırırdım ben onu çünkü kaçmaya çalışırdı sonra derdi ki: “Abdullatif söylemem gerekiyor çünkü sorumluluğum var. Hakkın var!” derdi yâni.
“Mâdem ki bunu soruyorsun sormayı akıl ettin ya. Cevap almayı da hakkettin yalnız. Çünkü anlıyorsun. Söylemem lâzım sorumluluk doğdu!” derdi.
Sorumluluğumuzda var elbette.
Bu çok güzel bir çalışma oldu inşa ALLAH ve bunun devamı olacak inşaALLAH.
Bunların üzerinde sizler de fikirlerinizi söyleyin.


Barbaros:
Hocam bir şey yazmış Hindu. Size resimlerini göndermiştim daha önce. Ondan bir söz göndermiş.
Bir uzay atmış. Uzayın içerisinde bir güneşi orda ışık kapkaranlık gezegenler ve her şey, bir dönüş var orda.
Öyle bir resim atmış. Onların üzerine yazmış. Bende Kur’ân-ı Kerim’den Yâ Sîn Sûresinden kısımları göndermiştim.
Ondan sonra aşağıya yazmış demiş ki, bir alıntı yapmış diyor ki; “Kalbin içinde bilinçli bir ruh var bir hakikat ki o sizsiniz. Sizden ayrı değil. Sizde yâni sende bir mükemmel bir kudret var!” diyor.
Ben de dedim ki ben düşündüm dedim ki: “Bu RaBBu’l- âlemin olamaz ve ya ALLAH celle celâluhu olamaz. Çünkü ALLAH celle celâluhu için bilinçli bir nur diyemeyiz. Olsa olsa El Alîm sıfatının yansıdığı bir ve ya El Âlim sıfatının zuhuru olur.”
“O da ne olur? Aklı küll olur!”
Ben de dedim ki: “Aha dedim Akl-ı Küllden bahsediyor. O şimdi bunu bilmediği için bunu RaBB diye algılıyor.
Çünkü başlığına RaBBi ismini vermiş, koymuş. Onu o şekilde algılıyor.
Halbuki bilemediği için bunu her insan gibi o da onu o şekilde söylüyor.
Ben dedim: Yok o bir AYNadır ki bir aynadan bahsediyor ki bir Kudret Aynasından bahsediyor ki o bizim Akl-ı Küll dediğimiz Kudret Aynasından bahsediyor.
“Şimdi RaBB ayrıdır, Allah dediğimiz zaman o daha başka!
Hepsini câmi eden bir isimdir!” dedim.
Ondan sonra yazmış: “Yaa ben bunu alıntı yaparken yâni iki üç cümlesini koymuştum. Bunu devamında aynı dediğin gibi bir ayna olduğunu bahsediyor. Tam senin dediğin gibi!” diyor yâni.

Sonra paragrafı tüm vermiş.
Diyor ki: Bunun bundan bir zerre bir atom yâni gölgeden gölgeden doğuran bilinçlilik giyinmiş..
Yâni İngilizceye çevirince hep bunlar gidiyor işte.
O kim bilir o ne diyor da öyle diyor..
Hiç kesilmeyen bir dönüş ile..
Demek bizim Mevlevîlerdeki dönüş, yâni devrÂN diyor.
Şu andaki, şu anın kesilmeyen bir devrÂNında dönen kendi aynasında sûretlenmiş bir bir nur!” diyor. Yâni kendi aynasında sûretlenmiş kendi düşünce nurunun aynasında sûretlenmiş. Böylece bu zerrenin imajı yanı sûreti içteki mükemmel harika bir âlemdir. Ve böylece dıştaki dıştaki de hisslerin âlemdir!” Merkez-Muhitten bahsediyor Hocam yâni.
“Ey Rahmet Tepesi tuval sendedir. Yâni resim yapılan tuval sendedir. Öyle ki o senden ayrı değildir. Akıldan akıl merceğinden doğru kıpırdayan gölge gölgenin düştüğü parıldadığı pırıldadığı şey pırıldayan yâni bunu yapan şey senden ayrı değildir. Fakat sen orada hareket etmiyorsun kıpırdamıyorsun. Orada sen sabitsin kıpırdamıyorsun!” diyor. Böyle not düşmüş.
Bizim şimdi bu yaptığımız resimle alâkalı diye söylüyorum.
Biz o kısımları şekille anlatıyoruz işte yazıyoruz, şimdi insanlar bunu okuyor bilmiyorlar tabi. Onu açıklamış yâni Hocam.
Şimdi bu muhit kısmında Muhitte -> Kurb, hareket, sûr, nâr dörtlü açıklamışsınız.
Bu bu dörtlüyü bir nasıl çevireyim yâni.
Kurbu yakınlık olarak mı, hareket derken hareketten kasıt nedir?
İngilizce de moving var hareket var bi şeyin bir yerden bir yere gidişi-dönüşü gibi öyle mi çevireyim?
Sur dediğimiz ne surudur. Narı ateş diye mi çevireyim. Fire mi diyeyim İngilizce.
Sur dediğimiz zaman suru ne diye çevireyim?
Yâni o bu dörtlüyü bir söyleyebilir misiniz?.
Sonra bunu İngilizce kısmımıza koyalım mı?.
İngilizceye çevirdim ben bu şekli şimdi bitirdim. Bunu yayınlayalım mı?


Nur-ye:
Şimdi ben şeyi araştırayım müsadenizle Hocam lafı aldım ama. Sizin şiirlerinizin içinden ben bu paragrafı alıp ekledim. O şiiri bulayım da Barbaros sana gönderirim. Tamamlanmış olur.

Barbaros:
Bu şeyden farklımı sendeki şiir. Gül’ün attığı foruma attığı ha o şiir değil zâten o. Tamam abla sen gönder onu da koyalım altına.

Hocam:
Ben anlayamadım. Çünkü irticâlen konuşuyorum ben biliyorsun bazılarını yazılı bazılarını söylüyorum ama böyle şekle falan sokarken düşünmek zorunda kalıyorum.
Hem nasıldır o kurb-nar-nur dediği şey.
Nasıl bir dörtlüdür hatırlamıyorum. Nasıl bi şeydi acaba?


Nur-ye:
Sanırım 9. Defterdeydi Hocam ben onu bi şiirinizin altından kopyalayıp oraya ekledim.

Barbaros:
Evet Nuriye’nin en altta eklediği Hocam. İç içe dörtlü daire diyor ya onun üstünde hocam.
Merkezde -> RaBB, sükût, sırr, nur.
Muhitte -> kurb, hareket,sûr, nâr.
Ondan sonra iç içe dörtlü daire diyor.
Orda Merkez Noktasında Ruh -> ALLAH,
Muhitte İLK DEVR-AN: Kalb. Gördünüz mü hocam.


Merkezde Resim Rabb,sükût, sırr, nur
Muhitte Resim kurb, hareket, sûr, nâr


Allah Allah

İç İçe 4 lü dâirede

Merkez Noktasında : Ruh Resim ALLAH
Muhitte İLK DEVR-ÂN: Kalb Resim İllâ
Muhitte İkinci DEVR-ÂN: Nefs Resimİlâhe
Muhitte Üçüncü DEVR-ÂN: Beden Resim



Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

Bak bir şey var hani biliyorsun;
e çekişleri insana,
i çekişleri peygambere
u çekişleri Allah’a dır diye. Nar, nir, nur gibi.

Evet merkezde gerçekten RaBB vardır.
Muhitten geliş kurba kadardır.
Merkezde sükût vardır hakikaten. Susuş vardır yâni.
Söz vardır, Sohbet vardır, Zevk vardır, Hazz vardır hazdan sonra Sükût vardır. Yâni gerçekten sükût vardır.
Merkezde Sırr vardır, muhitte Sûr vardır.
Yâni her kesin sûru üfürülmeli. Dirilmesi lâzım.
Sûrdan geçmeyen sırra ulaşamaz.
Muhitte nâr vardır. Merkezde nur vardır.
Muhitteki narlık aklın narlığıdır. Nakle karışsa o da nur olur.
“Vay bee ben de suymuşum!” diyecek Testi, buzdan ya!.
Ama erimesi lâzım.
Evet ben bunu ne zaman yazmışım hiç bilmiyorum!
Eski olması lâzım çünkü üzerinde hiç yazmadım çalışmadım.
Ama o zamanda bunun yâni bu bi şiirin içindedir muhakkak.
Doğrudur yâni merkez ve muhit böyledir.
Muhit mâsivâdır. Kurbiyyet âlemidir.
“Şah damarınızdan yakınım” “habli’l- verid âlemidir” netice olarak.
“Kabe kavseyn” sınırıdır onun.
Sidret-i münteha denilen kurbiyyetin sınırıdır.
Sadır da sıdır da, yine kurb gibidir çünkü sadırdan kasıt nefistir yâni.
Hareket muhittetir. Muhitte hareket vardır.
Burdan kasıt şu: Merkez mildir. Her dönenin merkezinde dönmeyen bir nokta vardır o nokta sükuttadır. Öbür noktalar onun etrafında döndüğü için o nokta dönemez zâten.
Onun etrafında dönülüyor çünkü. Döndüren odur. O sükût halindedir yâni.
Bir bir bir dönmesi söz konusu değil onun.
Onun dışındaki bir tek nokta dahi olsa onun etrafında döner daire çizer. “Hareket” ten kastım bu.
Bunun anlatımı “Hareke” dendiği zaman hareket değil de yâni harf, hareketten harf doğduğunu düşün “harfin harekesi” içindekini anlatması mânâlaşması.
Şüphesizki RaBB vardır yâni. RaBB zâhir ve bâtını bağlayan bağın adı RaBB.
Rahîmiyyet ve Rahmâniyyet bağının adıdır RaBB.
Yâni ordaki o BİRliktelikleri biz tam çözmüş değiliz yâni.
O “B” ler Rahmâniyyet ve Rahîmiyyet “B” leridir gibi.
Onun için bu konulara girdikçe sizi batağa çekeriz.
Zamanla yavaş yavaş inşae ALLAH!
Ben de sizlen iyi anlarım/z diye umuyorum.
Çünkü yavaş yavaş anlaya anlaya gitmek istiyoruz biliyorsunuz.

Ama sırr, sırat; sırlar demektir zâten.
“Sırat Köprüsünden geçeceğim” filan.
Geçeceksin de sırat sırlar demektir zâten.
Hayvan ve hayvanat gibidir. “at” arapçada çoğul yapar.
Nebât, nebâtat. Ne diyorsanız çoğul yapar yâni.
“Sırat”ta yine “sırlar” demektir kısacası.
Sırlarını geçeceksin. Sır nedir?
Sır o dur ki zâhir ve bâtın rüşd sahibliğidir. Yâni o işi biliş sahibliğidir.

BİLiş, BULuş, OLuş ve YAŞAyışın adı RÜŞDdür.
“Rüşde erdi” demek o işi artık biliyor, buluyor, oluyor, yaşıyor demektir.
Rüşde eren bir çocuk çocuk değildir babadır artık.
Yâni o işi bilir, bulur, olur yaşar demektir. Sırr budur.
Sûr bunu Allah adına çağrış gibidir yâni merkeze çağrış gibidir. Sûr üfürülümesi.
SÛRRdur, TÛRRdur, NURRdur, HURRdur
HuriAYN var.. A’yan-ı sabitelerin HÜRRleşmesi yâni. Bağlar.
Buz ne demektir buz?
Buz su molukullerinin birbirine zincirle bağlanmasıdır.
Ne zaman hür olur bunlar?
Erir ise hürr olur.
İşte şimdi hureyn-ayınları serbest bırakırsan testi mahvolur, erir.
Nâr, Nûr’a sahib çıkıştır biliyorsunuz.
Nâr, Nûr’a sahib çıkıştan doğar.
Yoksa hep söylüyorum. Elektirk tellerinde 5000 volt elektirk vardır.
Kargalar türkü çağırıyorlar konmuşlar.
Sen aşağıdan toplu iğneyi değdirirsin kıyameti koparır, Nâra dönüştürüverir onu. “Dokunma!” diye. “Üzerime dokunma!” diye.
Ama tele teslim olsan sahib çıkmasan asla çarpmaz etki yapmaz.
O koca 5000 volt karganın yüreğinden gelir geçer bir şey yapmaz.
Ama kanadının teli değsin bir toprağa bir taşa yâni topraklasın bak ne yapacak!.
Bu böyle bir iştir Nâr ve Nûr!. Zâten ceheNNemlik de budur. Cehennemlik; aklın cehennemliği, aklın şeytÂNlığı falan budur.
Yâni akıl ALLAH celle celâluhuya ait olana sahib çıktı mı işi karıştırır.
Yoksa İbrahîm aleyhi’s-selâm gibi ceNNete çeviriverir, ceheNNemini.
Berden selâmen Dünyada berden ol diyor, âhirette Es selâm ol!
Zâhirde berd-ılık ol! Ne sıcak ne soğuk. Taaam ceNNeti târif ediyor. Ve selâmen diyor. Daru’s-selâm ol. Es Selâm ol gel!.

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »


قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ
Resim---Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm(ibrahîme): Biz de dedik ki: “Ey ateş! İbrâhîm’e karşı serin ve selâmet ol!”
(Enbiyâ 21/69)

NÂR-Ateş İfratta sıcaklığıyla yakar/mahveder ki, câhimm ceheNNemidir ki ALLAH celle celâluhu: “kûnî berden: soğuk ol!”
NÂR-Ateş Tefritte bürûdetiyle-soğukluğuyla dondurur/mahveder ki, zemherira ceheNNemidir ki ALLAH celle celâluhu: “kûnî selâmen: seLÂmet ol!” EMRediyor.
NÂRın-Ateşin İ’tidalde oluşu NÛR ceNNetleridir ki,
basit çe anlatımı, ateşiniz ifratta 41 dereceye çıksa yanarsınız! 30 dereceye inse sıtma tutar titrer donarsınız..
Amma 37 dercede ceNNettir, aklınıza bile gelmez vüCÛD ısısı vesseLâmmm!..

Güzel yâni anlatış bakımından bir şey olmuş.
Yâni güzellik olmuş ama o defterlerin orjinalleri Antalya’da kaldı.
O yazıldığı zaman o şekiller falan tam çizildi mi o içindeki notlar o defterlerin içine ne kadar yazıldı.
Bu defterlerin içinde notlar vardı zaman zaman ben çiziyordum işte şu şöyledir, bu böyledir.
Meselâ şimdi Kur’ân çalışmalarım var yanımda.
Fahreddin Razi’nin 24 cildini 24 ayda okumuşum. Her ayda bir cilt.
Oraya notlar düşmüşüm âyetler okurken sırayla. Çok ilginç notlar düşmüşüm.
Şimdi bak akıl ozaman ben demişim şunlar şunlar aklıma takılıyor. Ve onların bir kısmının çözümünü bulmuşum bir kısmının hâlâ bulamamışım.
Merkez noktasında insan için ruh vardır.
O zaman düşünmüşüz bunu merkez noktasında ruh vardır, Muhitte.
Ruh değişmez çünkü Ruh emir âlemindendir.
Ruh öyle bir şeydir ki cam gibidir, katıyyen içine bir şey almaz sadece sigarayı üfürdüğün gibi dışardan ya da ampulun sinek pisliği ya da toz pisliği gibi dışardan pislenir.
Onun için tecliyesi-cilalanması gerekir ruhun.
İçini temzilemek diye bir şey yok. Giremez içine çünkü bir şey.
Ruh emir âlemindendir.RaBB’in emridir ve Emr Âlemindendir.


وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُم مِّن الْعِلْمِ إِلاَّ قَلِيلاً
Resim---“Ve yes’elûneke anir rûh(rûhı), kulir rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen): Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir.”
(İsrâ 17/85)

Ruh, RABBimizin “KûN! OL!” EMRinin, her ÂNda ŞeÂNda durmadan-yeniden “feyeKûN-OLuş” balkıması-AKLın, yeniden YARATış- YARATılışı ALGIlamasıdır.
“KûN! OL!” EMRin-SÖZün ezel-ebedliği, mâsivâ sûretinin sanallığını ÖLÜM ile anlatan koca Yûnus EMRemiz;

“Söz ıssı sözünü alır, sûretse toprakta kalır”


Iss: sahib demektir.

“Ruh yaratık mı değil mi?” diye insanlar öldürülmüş.
Yaratık olsa ne yazacak olmasa ne yazacak. Ama bu işte kafa. Bu ruhtur. Neden bu böyle?
Allah’ın uzanımı mı değil mi?
Uzanımı değil Allah’tan ne ayrısın ne gayrısın tamam.
DevrÂN “Lâ” dediğimiz Beden Âlemindedir.
Zerrede döner. Atom durmadan döner yaratılalı beri.
Kürre de döner yaratılalı beri duramadan… Döner de döner artık.
Dönmeyen kim var ki mezar taşlarıdır. Ölüler dönmez yâni. Ölü akıllar.

İkinci devrÂN. Üçüncü devrÂN burda beden olduğu sabitleşti devrÂN artık bunun adı devrÂNdır, DEVRÂN âlemidir bu âlem her şey geçer.
Ama ikinci devrÂNa dışarıdan döndüğümüz zaman “Lâ ilâhe” dediğimiz zaman seyrÂN Âlemi başlar.
“Lâ ilâhe”yi çözdük mü “illâ” dediğin anda cevlÂN Âlemi başlar.
Hele içeriye baktık mı hayrÂN Âlemi başlar dehşet ve hayret içinde kalırsız!
Mütekellime muhatab kalmaz “ALLAH!” bile diyemyiz.
Çünkü diyecek halin kalmaz sen kalmazsın. Ben kalmam. Kimse kalmaz KAHHAR ALLAH celle celâluhu kalır.


يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Resim---“Yevme hum bârizûn(bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li menil mulkul yevm(yevme), lillâhil vâhidil kahhâr(kahhâri): O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır." (Mü’min 4 O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır."
(Mü’min 40/16)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

Şu Şiirimde bunlar anlatılmış değil mi?

KİM KİMDİR?..

zamAN-mekAN HAKK Hızarı
ŞE’EN’in yazar-bozarı
Burası Belâ Bazarı
Satan kimdir? Alan kimdir?..


Bizim Zaman ve Mekan dediğimiz Hakk’ın hızarıdır. Dâima ikiye biçer yâni.
Bir mekan içinde zamanı yaşayan insan kendi ömrünü gerçekten biçer indirir.


ŞE’Enin yazar-bozarı
Kûn fe yekûn, Kûn fe yekûn, Kûn fe yekûn, yeniden, yeniden YARTIŞ nefesleri..

Burası Belâ Bazarı
Elestin Bazarı bura yâni. “Elâstü bi RaBBikum!” dedikte dedik ki: “Kalu belâ-bilâkis evet!”
Ama başımıza dert oldu, geldik ki bura Belâ bazarıymış.
Şâhidi olduğumuzu ahdin-sözün Şehâdet Âleminde İmkanla İmtihan sahasında isbatı istenmekte KULLUK kıyamında..
Dedim mi demedim mi? Dedim!..


Satan kimdir? Alan kimdir?..
Bu bazarın tek müşterisi, AKLı, Bedeni RÜŞDe eren, imkan bulan, tebliği duyan her HÜRR insandır..

*

Para Putun Müşrikleri
Bırakmaz AŞKa şirkleri
Sırr Sahrasında sirkleri
Oynayan kim? Çalan kimdir?..


Burası bir Tevhid Tiyatrosu, canlar cengi sirki..
İnsanlara yapılanlara ya da insanların kendilerine karşı yaptıklarının bir iç üzüntüsü yâni..
Para putunun tapıcısı olarak aşka şirk koşarlar.
Çünkü bunlar sanki sırr sahrasının sirkleri gibi sanıyorlar.
Şimdiki- şu ANdaki Yalan Dünya hayatının şamata şakşukasına dalan akıllar, gemişini ve geleceğini düşünemedi, tek oyuncu kendi sandı ve oyunun sürdüğünü unuttu.
Halbuki SUBHÂNALLAH SAHRAsında “sebbeha” çalıp oynamakta idi.

Bir baksan ya atom sonsuz hızla dönmekte.
Dünya 1600 km hızla dönmekte yâni hesap edilen.
Bu hız aynı zamanda her akıl sahibi can için Ölüme koşuş HIZIdır!..
ZeRRe-KüRRe Kâinat dönmekte.
Çalan oynayana bir baksan ya sebbeha’da kim yok ki!.



“YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard”
ZeRRe – KüRRe “SeBBaha!” da..:
“SeBBaha”:


يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
“YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gaalib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet saahibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.”
(Cuma 62/1)
Yusebbihu: tesbih eder.
Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yâni ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüşRAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılara ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâmindeyiz inşae ALLAH..


Kur'ân-ı Kerimde 39 yerde çeşitli çekim ve isimlerle geçmektedir:
Bakara 2/30; A'raf 206; Ra'd 13/13; Hicr 15/ 98; İsrâ 17/44; Meryem 19/11; Tâhâ 20/33, 130; Enbiyâ 21/20, 79; Nûr 24/36, 41; Furkân25/ 58; Secde 32/15; Ahzâb 33/42; Sâffât 37/143, 166; Sâd 38/18; Zümer 39/75; Mü'min 40/7, 55; Fussilet 41/38; Şûrâ 42/5; Kaf 50/39, 40; Tûr 52/48, 49; Vâkıa 56/96; Hadîd 57/1; Haşr 59/1, 24; Saff 61/1; Cumua 62/1; Teğâbün 62/1; Kalem 68/28; Hâkka 69/52; İnsân 76/26; A'lâ 87/1; Nasr 110/3.

Bu muhteşemliği neden göremez insan?
Bugün baktım yâni cumaya işte giderken okuyordum da Cuma Sûresini dikkat etmemiştim daha önce 4 tane mi ne esma arka arkaya yapıştırılmış. Evet. Evet dört tane.

“YUSEBBİHU” şimdi sebbeha etmekte
“lillâhi” Allah için yapmakta bunu. Allah yapmakta. Allah, lillahi, lehu, huve yapmakta.
Yusebbihu; şimdi sebbehadalar yüzüyorlar..Dönüyorlar. DevrÂNdalar yâni.
Sebbeha yüzmektir Arapçada.
Tesbih ediyor tesbih çekiyor. Sen çek tesbihini bu şekil. ”Yusebbihu lillâhi” “mâ”; her ne ki var ise “fîs semâvâti” semâlarda “ve mâ” ve her ne ki “şey” ise akıl da dahil “fîl ardı” arzda-yerde “el Melikil, el Kuddûs, el Azîz, el Hakîm” etti mi beş.
Allah Melik Kuddus, Aziz, Hakîm ALLAH celle celâluhu.

Yâni bir anlamda şöyle bakıverdiğinde ALLAH Hakîmullah, Azîzur-Rahmân, Kuddusul Rahîm, Maliki yevmiddin gibi nasıl bir âyetin içerisine kimliğini oturtuveriyor ALLAHu zu’l- celâl sebbehasında yâni.
Namaz mı kıldıracaksın atoma buyur kıldır hadi.
Zerreye namaz mı kıldırmak isitiyorsun buyur kıldır.
Bırak namazına iştirak mı etmek istiyorsun hadi sende katıl. Tesbih mi sebbeha mı yapmak istiyorsun buyur.


Bismillâhirrahmânirrahîm
YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm

İşte bu âyet-i kerime, Kur'ân-ı Kerimi okumaya-ANlamaya başladığım ilk zamanlarda belki 40 yıl önce, Allahın lütfu keremiyle, izzeti şerefiyle gökler dolusu okunup da “artık unutmazsın!” buyurulduğunda ve asla unutmadığım hep OKUyup/OKUnduğum Kur'ân-ı Kerimin ANAhtarıydı bu kul Kıtmir için canlarım!
Kur'ân-ı Kerimimizde 7 tanedir bu yusebbihu âyeti çeşitli çekimleriyle 7 tanedir. 7 nefis için 7 tanedir.
Ve 5’lisi Sûre başıdır. İslâmın şartı gibi.
Tabi ki şiirimde ben insanlara düşmanca değil de insanların kendi kendine kötülük etmesinden üzüntü duyarım da: “Kendine gel özünü tamla!. Bak dikkat et!. Özünü tamla yâni özünü tamla özün tam değil. Özünde şah damarından yakın RaBBını BİL! İlk SÖZünü unutma!” demek istememdendir.

Yaratıklarıyla-Yaratanın ne AYNı ne gAYRı olduğu bir Şehâdet Âleminde KİM KİMDİR?..

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

KİM KİMDİR?..

zamAN-mekAN HAKK Hızarı
ŞE’Enin yazar-bozarı
Burası Belâ Bazarı
Satan kimdir? Alan kimdir?..


*

Para Putun Müşrikleri
Bırakmaz AŞKa şirkleri
Sırr Sahrasında sirkleri
Oynayan kim? Çalan kimdir?..


*

Kendine gel, ÖZün TAMla
Yoldaş olma YOZla HAMla
Kalbden gÖZe DOL-AN damla
AŞK Ummanı dalan kimdir?..


Kendi kalbinden gözüne dolan damla senin AŞK UMMANındır. Dalsan ya kendinde kendine yâni.
Bir damladan yartılan İnsanoğlu Dost Deryasıdır da..
ÂLEMde OL-AN ÂDEMdedir..


Yüreğime CEMRE düştü
Hâlime kuşlar gülüştü
CEM’ dedim cANlar buluştu
Cansız - Ölü kalan kimdir?..


*

Bırak BENlik Davasını
HİÇken HEPlik Hevesini
SÂLİH’in SIRR Devesini
SU Başına salan kimdir?..


*

Asa-Ejderha, HÂL Zekâtı
TEVHİDde Makam Mikâtı
Hem hayal hem Hakikâtı
AKILları çelen kimdir?..


Tevhidin bir makam mikâtıdır bunlar asa-ejderha. Mikât nedir?
Mekke’ye girerken bir sınır vardır oraya vardın mı elbiseyi çıkarıp ihramı giymek zorundasın. Bu farzdır.
Tevhidin mikât makamı neymiş ejderhanı asâ yapabiliyor musun? Yapabiliyor musun? İçeri gireceksin ejderhayla giremezsin Hacca gittin. Asâ yapabiliyor musun?
Nefsinin/Aklının ikiliğini-iki Şey-t-ÂNlığını MüslümÂN edeBİLiyormusun Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gibi..


وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ يَا مُوسَى
Resim---“Ve mâ tilke bi yemînike yâ mûsâ: Şu sağ elindeki nedir, ey Musa?”
(TâHâ 20/17)

قَالَ هِيَ عَصَايَ أَتَوَكَّأُ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَى غَنَمِي وَلِيَ فِيهَا مَآرِبُ أُخْرَى
Resim---“Kâle hiye asây(asâye), etevekkeu aleyhâ ve ehuşşu bihâ alâ ganemî ve liye fîhâ meâribu uhrâ: O, benim asamdır, dedi, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkelerim; benim ona başkaca ihtiyaçlarım da vardır.”
(TâHâ 20/18)

قَالَ أَلْقِهَا يَا مُوسَى
Resim---“Kâle elkıhâ yâ mûsâ: Allah: Yere at onu, ey Musa! dedi.”
(TâHâ 20/19)

فَأَلْقَاهَا فَإِذَا هِيَ حَيَّةٌ تَسْعَى
Resim---“Fe elkâhâ fe izâ hiye hayyetun tes’â: Böylece, onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (oluvermiş).
(TâHâ 20/20)


MUSÂ PÎRi HIZIR gibi
Pişmiş balık hazır gibi
FETÂ’sı OL-AN Nazır gibi
Can İncisin delen kimdir?..


Kim delecek can incisini?
Gerdanımıza takalım. Kulağımıza küpe yapalım. Var mı Sümeyye gibi canını deldirecek, can verecek Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için..


HACER’in Hücresin HİCRi
SÂFÂ-MERVE à ZemZem Ecri
Fahr-ı Kâinât’in FECRi
Kuşak kuşak gelen kimdir?..


Fahr-ı kâinat MuhaMMed aleyhi’s-salâtu ve’s-selâm’ın her gün fecri çökmektedir ve kuşak kuşak yavrular gelmektedir. Bedelyalar gelmektedir. İbrahîmler gelmektedir. Emreler gelmekte. Fecr fecr gelmektedir. Ceryan etmektedir. Akmaktadır yâni Gelecekten Şu ÂNa yani ŞeÂN-a…

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

Meyden Çölü
Allah’ım ya. Kim yazdı? Ah, ah, ah, ah ah ah.
Bunu düzeltemiyorum. Medyen Çölüdür Medyen.
Meyden Çölü diyor ya Medyen çölü Musa Aleyhi’s-selâm’ın. Değil mi bunların çoğunu ben hiç bir kere okumamışımdır belki de yâni.


Medyen Çölü’n ÇİLEsine
Nazda Niyaz Neşesine
Nedir Âşık, Tûr-i SÎNE?
Yolları KIŞ kılan kimdir?..


Eğer kış kıyamet kopmasaydı Musa Aleyhi’s-selâm hanımı için kucağında çocuğuyla-ehli-ailesi diyor çünkü.
Siz soğuktan donmayın şurda oturun ben dağda bir ateş görüyorum ateşten bir haber getiririm size, umarım ki bir ocak yakarsınız yâni bir çıkış.
Eğer kış kıyamet kopmasaydı o Tûr-i SÎNE Dağına çıkmayacaktı yâni.
Çileler, çileler. Kara kış.


إِذْ قَالَ مُوسَى لِأَهْلِهِ إِنِّي آنَسْتُ نَارًا سَآتِيكُم مِّنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ آتِيكُم بِشِهَابٍ قَبَسٍ لَّعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ
Resim---“İz kâle mûsâ li ehlihî innî ânestu nârâ(nâren), se âtîkum minhâ bi haberin ev âtîkum bi şihâbin kabesin leallekum tastalûn(tastalûne): Hani Musa, ailesine şöyle demişti: Gerçekten ben bir ateş gördüm. (Gidip) size oradan bir haber getireceğim, yahut bir ateş parçası getireceğim, umarım ki ısınırsınız!”
(Neml 27/7)

Bu SIRR nedir? Nedir bu SÛR?
Mukaddes TUVÂ’daki TÛR
Nurun alâ NUR OL-AN NUR
ASA’daki Yılan kimdir?..


Yoksa asa ile yılan mıdır Nurun alâ nur.
Yoksa Dâru’s- selâm bir yüzü cennet bir yüzü cehennem “Lâ ilâhe illallah” mıdır darusselâm?
Bu mudur aklın İslâm olması?
ŞeytÂNının Müslüman olması bu mudur?


İyi dinle ey Dost BENi
Sırr-ı Sohbet TEVHİD Dini
RABB’ından önce kendini
Kendi ÖZün BİLen kimdir?..


Tevhid dininin aslı astarı sırr sohbetidir.

*

Melâmetin Menzilini
Verip Ehl-i Beyt’e elini
Âğyâri anan DİLini
DİLim DİLİm DİLen kimdir?..


*

Dört Dağın Dört Kuşu nedir?
ÖLüme Uçuşu nedir?
DİRİlişte HUŞU’ nedir?
SÎNE SIRRın SİLen kimdir?..


وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ أَرِنِي كَيْفَ تُحْيِي الْمَوْتَى قَالَ أَوَلَمْ تُؤْمِن قَالَ بَلَى وَلَكِن لِّيَطْمَئِنَّ قَلْبِي قَالَ فَخُذْ أَرْبَعَةً مِّنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلَى كُلِّ جَبَلٍ مِّنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا وَاعْلَمْ أَنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Resim---“Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun): İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir, buyurdu.”
(Bakara 2/260)

*

YILDIZa Aya GÜNEŞe
“RABB’ım!.” Diyeni ATEŞe
“İnnî veccehtü..” peşpeşe..
Nâr ne?.. Nemrud OL-an kimdir?..


وَكَذَلِكَ نُرِي إِبْرَاهِيمَ مَلَكُوتَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَلِيَكُونَ مِنَ الْمُوقِنِينَ
Resim---“Ve kezâlike nurî ibrâhîme melekûtes semâvâti vel ardı ve li yekûne minel mûkınîn(mûkınîne).: Böylece biz, kesin iman edenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.”
(En’âm 6/75)

فَلَمَّا جَنَّ عَلَيْهِ اللَّيْلُ رَأَى كَوْكَبًا قَالَ هَذَا رَبِّي فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لا أُحِبُّ الآفِلِينَ
Resim---“Fe lemmâ cenne aleyhil leylu reâ kevkebâ(kevkeben), kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle lâ uhıbbul âfilîn(âfilîne): Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi. Yıldız batınca, batanları sevmem, dedi.”
(En’âm 6/76)

فَلَمَّا رَأَى الْقَمَرَ بَازِغًا قَالَ هَذَا رَبِّي فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَئِن لَّمْ يَهْدِنِي رَبِّي لأكُونَنَّ مِنَ الْقَوْمِ الضَّالِّينَ
Resim---“Fe lemmâ reel kamere bâzigan kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le ekûnenne minel kavmid dâllîn(dâllîne): Ay'ı doğarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batınca, Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum, dedi.”
(En’âm 6/77)

فَلَمَّا رَأَى الشَّمْسَ بَازِغَةً قَالَ هَذَا رَبِّي هَذَآ أَكْبَرُ فَلَمَّا أَفَلَتْ قَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تُشْرِكُونَ
Resim---“Fe lemmâ reeş şemse bâzigaten kâle hâzâ rabbî,hâzâ ekber(ekberu), fe lemmâ efelet kâle yâ kavmî innî berîun mimmâ tuşrikûn(tuşrikûne): Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki: Ey kavmim! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.”
(En’âm 6/78)

إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Resim---“İnnî veccehtu vechiye lillezî fatares semâvâti vel arda hanîfen ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne): Ben hanîf olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.”
(En’âm 6/79)

İnnî veccehtü… Ben özümü Allah’ın özüne döndüm.
Kurban keserken de bu âyet okunur.
İnnî veccehtü… ben müşriklerden değilim. Özümü özümü yaratana döndüm..
Fatarasemâvati vel ard. Semâların yerin fıtratını yaratana döndüm.


*


Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

BENlik BUZuyken ERİyen
SU OLup cansız YÜRÜyen
BUHAR-BULUTu BÜRÜyen
Garib Gönle DOL-an kimdir?..


Kim bu böyle BUZluktan SUluğa, Suluktan BUHARlığa, BULUTluğa göklere çıkıp garib gönlümüze dolan kimdir acaba?

BİR Ateş Atıp İçime
AL Alevi à AK saçıma
Çarmıhtaki HÂL HAÇıma
Soru SORup SOL-AN kimdir?..


Kim gerdi böyle ben-sen, beden-nefs-kalb-ruh diye çarmıha böyle kim gerdi haç gibi?

*

Kuzulayan koyun gibi
İKİnci cAN OLdu SEVgi
HAYY da İKİ à BİR SEVgili
gÖBEK BAĞın yOl-an kimdir?..


Kuzulayan koyun gibi, kuzulayan yavrulayan yâni
İKİnci cAN OLdu SEVgi
Ben kuzulamadan bendim. Kuzulayınca doğurduğum kuzu sevgi mi oldu? Sevgi.
HAYY da İKİ à BİR SEVgili

Hayy da ki iki HaYY daki iki “Y” var ya bir sevgili. Hakk’a gider çünkü.
gÖBEK BAĞın yOl-an kimdir?..
Kendi hayatının göbek bağını Ha’sını çekip HAYYYY diyen kim?


ÂDEM’den GELen DİRİlik
BENdeki EZEL berilik
SÖYLEmemiz à SERserilik
DOĞ-AN kimdir?.. ÖL-EN kimdir?..


*

İnkârla İkrârdır TEVHİD
Zararlardan Kârdır TEVHİD
NÛR İÇinde NÂRdır TEVHİD
KESRET İçre BÖLen kimdir?..


Nûr içinde Nârdır tevhid.
Allah nurus semâvati velârd’ın içindedir içindeki cehennemin adıdır tevhid.
Cehennem Allah’ın nurunu yutmamıştır Barbaros.
Akıl akıl, nârdır, nûr içindedir ama.
Allah hâşâ kimseye çekemeyeceği yük yüklememiştir-mükellef kılmaz.


Bismillâhirrahmânirrahîm

لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
Resim---“Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne): Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!”
(Bakara 2/286)

Hiçbir nefse taşıyacağından fazla yük verilmemiştir. NÛR içindedir NÂRlar.

Dikkat et Yalan-Harama
ÖZün ARIt!.. Laf tarama
“her yerde OL-AN” ı ARAma
ARAyAN kim? BUL-AN kimdir?..


وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا

“Ve lillahi ma fis semâvati ve ma fil ard ve kanellahü bi külli şey'im mühiyta: Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır ve Allah her şeyi kuşatmıştır. (Hiçbir şey O'nun ilim ve kudretinin dışında kalamaz).”
(Nisâ 98/126)

*

Kul İhvanî yâd et O’ nu
O’ na ÇIKar İşin sonu
Biter bu à AKIL OYUNu
AĞLAyAN kim? GÜLen kimdir?..

Evet. Yâni bir çok şeyler çalışılmıştı zamanında ama şimdi de meselâ aklımıza gelmeyen şeyler hep oralarda görüyoruz. Çünkü ben kendi şiirlerim üzerinde çalışma imkânı çok zor buldum.
Evet. Nuriye Allah razı olsun bunarlı bulup bulup geliyor.
Ne güzel evet çok güzel şeyler tâbi.

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

Resim

EY DOST!

Ger Firavun ger Musa’sın
Ne giysen tanırem SENİ..
Nâr-ı odun, Mâr- ı ASA’sın
Bende, Benden, Bana, Beni
Sende, Senden, Sana, Seni


*

ATEŞsiz ODUNa üfleme!
Şiş başka şişman başkadır
“Fikrî Bakışım var!” deme
Sırr AKLa değil AŞKadır
KEŞF, Kalbî Olan meşkedir…


*

Üsul -> Vüsul… Yol -> Yolunca
İlim – İradeyle – İdrak
Ehl-i Kâl -> Ehl-i Hâl olunca
Kemâl-i Tevhid = İştirak
Mâhiyyet Hak.. Hüviyet hak…


Olur o zaman. İçi-dışı hak olur yâni.

*

Gayrı bir şâhid arama
Şâhidi oldunsa “Bir kez”
Sus da seyret!.. Tel tarama
Dönsün Muhit, Dursun MERKEZ
Tevhid Tavafında bin kez…


İstersen. Sonsuuz dönsün yâni.
Bunlar hep böyle coşku şey bir an o anların duyuşlarıydı.

Kıtmîrî Kul İhvanî’yem
Nur-i AYN-ı Arabî’yem
“ASL” ım Bâki, Ben fâniyem
Melâmîyem.. Harabîyem..
Türabîyem.. Şarabîyem..
Melâmîyem. Türabîyem.


Ben bâdeli ÂŞIKlardanım.. dönem dönem HİMMetler aldım hamdolsun.
Bu dönem de Arabî dönemleridir bu..
Muhyyiddin Arabî ve MuhaMMed Nuru’l- Arabî neşesindedir yâni.
Onların sözlerinden dolayı değil neşe olarak aynı frekanstadır yâni.

Ebu Türabîyem. Evet, Ali kerremullahi veche Efendimizden bahsediyorum.
Şarabîyem, kendisinden BÂDE almışım çok şükür...
Evet. Evet bunların üzerinde de düşünebiliriz yâni neler dört âlem Her Şeyde- Her Yerde- Her Zaman- Her Halde OLabilmek..KALB.
Böyle notlar almıştım evet. Evet.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 24 ARALIK 2010 SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

Resim

ZEVK 1378
ASLıma AYNa!..
Ne DIŞ bükey, ne İÇ bükey, Düz AYNa da SEYRet ÖZün!
NEFSini BİL -> RABBini BİL! GAYrısın görmesin gÖZün!
Bezm-i Elest Meclisinden Haşr ü Neşir Mahşerine
Bunca ÖMüR bunca ÇİLE! İLK sÖZe Uysun SON sÖZün!

Ne DIŞ bükey, ne İÇ bükey, Düz AYNa da SEYRet ÖZün!
Yâni ifrat ve terfide gitme.


NEFSini BİL -> RABB’ini BİL! GAYrısın görmesin gÖZün!
Bezm-i Elest Meclisinden Haşr ü Neşir Mahşerine
Bunca ÖMüR bunca ÇİLE! İLK sÖZe Uysun SON sÖZün!


Evet öyle Nuriye gerçekten.
Dışta sonsuz sırrı sonsuz sırrı kâinattır. İçte sıfır sırrı..
Ben AYNası dediğimiz bundan ibarettir.


Resim

ZEVK 1327

BENlik Küresin MAHPUSu, İÇ bükey AYNada TEK “BEN!”
Her yer-Her zamAN-Her hâlde, BENi gören BEN TUTSAğı
BEN SIRRInı gÖZ yaşınla sehERde SİLmeden neden?
AYNalar ->CAM’a DÖNüşür.. AŞK Yakîn eder ırağı…


BENlik Küresin MAHPUSu, İÇ bükey AYNada TEK “BEN!”
Eğer benlik küresinin mahpusu olursak, iç bükey aynada tek ben.


Resim

Her yer-Her zamAN-Her hâlde, BENi gören BEN TUTSAğı
BEN SIRRInı gÖZ yaşınla sehERde SİLmeden neden?
AYNalar ->CAM’a DÖNüşür.. AŞK Yakîn eder ırağı…

Aynalar sırlarından dolayı aynadır. Silinse cama dönüşür.

Evet epey oldu vakit. Sizlerin yarın işleri Hayy Dost diyelim..

Hayy Dost
Habibullah hamamında pislere hay, paslara hayy.
Resûlullah tamamında aslara hayy, haslara hayy
Nebiyullah zem zeminde ağzı açık taslara hayy,
Nebiyullah dem deminde nefis-nefeslere Hayy Hayy Allah.


Bir bensin sen bende YâRim.
Sen bende ben sende YâRim.
İKİmiz bir TENde YâRim.
Sırr AYNasın SİLsiz gerek.


Biz sırr aynamızı silmeyiz. Neden?
Evet güzel şeydir, AYNa olmadığını bilerek AYNa olmak harika şeydir.
Evet yakıyn gelinceye kadar ALLAHU EKBER inşaALLAH.

Allahumme salli ve sellim ve barik alâ seyyidina MuhaMMedîn abdike ve nebiyyike ve resûlike ve nebiyyül ümmiyi ve alâ alihi ve sahbihi ve ehli beytihi.

Subhâneke Allâhumme ve bihâmdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyke.


Yüce RaBBımız, şah damarımızdan yakın olanımız, ezelsiz, ebedsiz zâtında ZÂT olanımız ve El Evellimiz, el Âhirmiz, El Zâhirimiz, El Bâtınımız celle celâluhumuz!
GEÇen zamandaki eksiklerimizi, noksanlarımızı, aziz sahibimiz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bağışla
TEVBE sinde Bizi BİZ BİR-İZ et!
Şu ANda yaşarken RAZI olacağımız işleri Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin RIZAsında BİZ BİR-İZ et!
GELecek zamanlarımızda dualarımızı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin
DUAsında BİZ BİR-İZ et!
Ha bugün ha yarın son nefeslerimizde ALLAH celle celâluhuya şehâdetimizi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin
ŞEHÂDETinde BİZ BİR-İZ et!

Birbirimize gıyabî dualar edelim hak ve hayr üzere geçsin inşallah.
Dinimiz hasbi hizmet içinde geçsin, adımız gökten düşen damlalar gibi bıraktığımız her kelime her söz ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in iftihâr ettiklerinden olsun inşaALLAH.
Herkes köpekliği hakir görür ama ben çok severim.
Çok iyi bilirim ki 500-600 yüz koyunu bir köpek kollar-korur, koyun kıymetldir çoban için, ama köpeğin değeri başkadır.
Köpekliği severim. Yeter ki Allah bir köpek sadakatı versin bana inşaALLAH.
MuhaMMedî MeLÂMet, Sadakat-Samimiyet-Sabır ve Selâmet yoludur.
Çünkü biz MuhaMMedi Melâmiyiz hamdolsun.
Bu bize Kur’ân-ı Kerimimizin bize taşıdığı bir can ceRRyÂNıdır.
Her an Hayy olan Allahu zu’l- celâl, Her an Hayy olan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ve her an Hayy olan Ehli beyt aleyhi’s-selâm’a ve her an Hayy olan bize el veren ALLAH Dostlarına ve her an Hayy olan BİZ BİR-İZ EHLine es SeLÂM olsun inşae ALLAH!..
Resim
Cevapla

“►Sohbetleri◄” sayfasına dön