KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 26 EKİM 2010

Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 26 EKİM 2010

Mesaj gönderen Gul »

Kul İhvâni: İnşALLAH , ALLAH razı olsun Barbaros.
Gerçekten o anlattığın Hıristiyan bizim İmama selâm vermiş.
İkisi de biliyorlar. O hıristiyan olduğunu biliyor o da imam olduğunu biliyor.
Hıristiyan incelik gösteriyor ve İslam dini üzere selâm veriyor adama.
O ise diyor ki sen Hıristiyansın onun için selâmını almam.
Halbu ki doğru verilen selam dosdoğru alınır.

Yahudiler Medine döneminde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile karşılaşınca:
"Sana ölüm olsun" anlamına gelen "Es-samu aleyke" şeklinde selâm veriyorlardı.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onların bu kaba selâmlarına:
"aleyküm: size olsun!" diye cevap vermekle yetinir, edebli ve yumuşak tavrını değiştirmezdi.
Bu arada inen bir âyetle yahudilerin bu tavrı kınandı ve onların cehenneme girecekleri bildirildi:

İnen âyet:


أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ نُهُوا عَنِ النَّجْوَى ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُوا عَنْهُ وَيَتَنَاجَوْنَ بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَإِذَا جَاؤُوكَ حَيَّوْكَ بِمَا لَمْ يُحَيِّكَ بِهِ اللَّهُ وَيَقُولُونَ فِي أَنفُسِهِمْ لَوْلَا يُعَذِّبُنَا اللَّهُ بِمَا نَقُولُ حَسْبُهُمْ جَهَنَّمُ يَصْلَوْنَهَا فَبِئْسَ الْمَصِيرُ
Resim---“E lem tere ilellezîne nuhû aninnecvâ summe yeûdûne li mâ nuhû anhu ve yetenâcevne bil ismi vel udvâni ve ma’siyetir resûl(resûli), ve izâ câûke hayyevke bi mâ lem yuhayyike bihillâhu, ve yekûlûne fî enfusihim lev lâ yuazzibunâllâhu bi mâ nekûl(nekûlu), hasbuhum cehennem(cehennemu), yaslevnehâ, febi’sel masîr(masîru) : “Gizli toplantıların fısıldaşmalarından (kulis) men edilip sonra men edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve Peygamber'e isyanı (aralarında) fısıldaşanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman, seni Allah'ın selâmlamadığı biçimde selâmlıyorlar. Ve kendi kendilerine: "Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azab etse ya!" derler. Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir.” (Mucâdele 58/8)

Ashabı kiramdan kimilerinin yahudilere, aynı sözlerle, hatta: "ölüm, kınama ve lânet size olsun!" gibi ilavelerle cevap vermesi üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ehl-i kitapla olan selâmlaşmayı şu şekilde belirledi:
Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Size ehl-i kitaptan birisi selâm verince "aleyke veya aleykum (sana veya size de olsun)" şeklinde cevap veriniz."
(Buharî, İsfi'zan, 22, Murteddîn, 4; Müslim, Selâm, 9, 87; Malik, Muvatta', Selâm, 3; A.b. Hanbel, II, 9, III, 99; İbn Kesîr, a.g.e., III, 462.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ashab-ı kiramın birbirleriyle: "Es-selâmu aleyke veya es-selâmu aleykum (Allah'ın selâmı sana veya size olsun)" sözlerini kullanarak selâm verdikleri tevatür derecesine ulaşan hadislerle sabittir.
(Buharî, İsti'zan, 1,3, 28; Tefsiru Süre, 33/8; Enbiya, 1; Müslim, Edeb, 37; Ebü Davud, Akdıye, 21, Libas, 24 45; A. b. Hanbel, l, 85, 146.)

Burada bir şey var, Bizim İmam Efendinin bilmesi gereken. Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem düşmanı olduğunu kesin bildiği bir insanın selâmını alıyor bir defa ve aynen iâde ediyor. Fazlasını vermiyor kötü olduğu için.
Eğer iyi olsaydı “Es Selâmu aleyküm ve rahmetullahi” derdi ve eklerdi berakatuhu’yu.
Öyle desyedi bir daha eklerdi. İşte bunu anlaması lâzım ve selâmı alacaktı.
Çünkü kötü bir kelime kullanmıyor adam.

Es Selâm olan ALLAH celle celâluhunun Es Selâm..
ALLAH celle celâluhu herkesin ve her şeyin, kurdun-kuşun da iyinin-kötünün de.
ALLAH celle celâluhu’nun es Selâm esmâsı olsun diyorsun ne diye işi başka yere çekiyorsun onun hıristiyanlığından sana ne. Açık seçik belli bir insan demek ki.
Birbirini tanıyan birisi ve çok üzülmüş çünkü. Bunları bilen insan.

Siz müslüman bir insansınız.
Neden ben sana dosdoğru selâm veriyorum da sen benim selâmımı almadın!
diye üzüntü duyacak kadar islama saygılı bir insan.
Selâmını alacaktı, fazlasıyla cevap verecekti ve ona İslamın ne kadar muhteşem bir yaklaşım içinde olduğunu bir çıkış kapısı olduğunu anlatacaktı.
İşte orada Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem olsaydı muhakkak ki ona en güzel cevabı verirdi ve ona iyiliği ve güzelliği sunardı.


Ölçü hep Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 26 EKİM 2010

Mesaj gönderen Gul »

O değil de bir domuza bile mübarek hayvan buyuruyor.
Kur’ân-ı Kerîm’de bile mundar diye bildirililiyor.

“Ne yapayım bir hayvan için güzel ahlâkımı mı bozacağım!” buyuruyor.
Ben rahmeten li’l- âleminim. O da benim nûrumdan yaratıldı. Onun domuzluğu kaderi taktiri gereği insanların Kulluk İmtihanı aracı oluşundan buyururcasına..
Gübre çok kötüdür berbat bir şeydir. Aman ne kadar kötüdür.
Bir de güle sor bakayım bir. Gübre nasıldır
?
Altın Tozunda mı yetiştireceksin sen GÜLü?
Sana kim diyor onu ye diye kokla diye.
Sen niye gül reçeli yemiyorsun da gübre yemeye kalkıyorsun
?
Niye gülü koklamıyorsun da gübreyi kokluyorsun?
Gübrenin kötülüğü neymiş ki?
Yaptığı işten dolayı öyle gözüküyor.
Kaldı ki yaptığı işin bir de Bâtın tarafına bak bakalım!.
Gül ondan alıyor rengini tadını ve kokusunu.
İnsanın kemâlâtı, akıl gelişimi, nefs rüşdü de böyle bir iştir. İnsan erimeden önce erişmez.
İstediğin kadar döv Buz Dağını ezersin sadece ama eritmeden SU Alamazsın!
Demir mi bu döve döve saç yapacaksın.
Eritirsen var ya eritirsen SU Harmanı sacdan da daha ince olur.
Her noktasıyla secde eder yere dökersen bir tas suyu.
Secde etmeyen bir damlasını bulamazsın.
İşte böyledir MuhaMMedî Tasavvuf insanları, Gerçek İNSANlar. MuhaMMedî Merhamet ve Muhabbet İNSANları.

Özden DUYulan Rahîmiyyet, ve UYulan Rahmânîyyet Şuuru..
Rusuliyyette TÜMMleyenler.
Sen
“ALLAH!” diyemezsin.
Dersen kendi adına dersin.
Selim-Teslim olmuş Akıllıysak Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’de
“ALLAH!” deriz ki;
ALLAH! kelimesini-dinini getiren O’dur BİZe.
Kur’ân-ı Kerîm; ALLAH celle celâluhu SÖZdür ama Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SESiyle DUYulur ve UYulur
Bizi ötekiler ilgilendirmez kimin ne dediği.
Biz Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’de;

“ALLAH ve RASÛL’une Teslim olun, İman edin, Tâbi olun, İtaat edin!”
Buyurulan âyetlerine bakarız!
Biz, Kur’ân-ı Kerîm’e inanlarız.
Onun için şunu demişler, bunu demişlere kulak asmayız!
Biz Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’e bakarız.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 26 EKİM 2010

Mesaj gönderen Gul »

Dün Konuştuk biliyorsunuz. Hz. Ömer (r.a) Kudus’e gittiğinde diyorlar ki: Mâdem ki bize siz özgürlük tanıyacaksınız, bizi zorla müslüman yapmayacaksınız, o hâlde bizim kilisemize saygı gösterin, hadi gelin kilesimiz içinde namaz kılın! diyorlar. Diyor ki: Elbette kılarım . Kilisenizin içinde kılarım!
Onlar ise: Şurda kılın! diyorlar.
Hazreti Ömer radiyallahu anhu:
Önümdeki putu kaldırın kılayım! diyor..
Çekiyorlar ve
ALLAHu Ekber! diyor ve namazını kılıyor.

Yani kilise mesele değil ki, esas Kilisede yapılan iş mesele. “Nasıl?”
Şimdiki Kâbe, şimdiki Kâbe’mizin başına gelenleri biliyorsunuz değil mi?
İslam Dini bir Karmatî Felaketini yıllarca başından atamadı.
İslâm mezhepleri arasında en çok ihtilafa sebep olan fırkalardan birisidir ve islamla alakası yoktu.
Bunlar oruç tutmuyor ve namaz kılmayan sapıklardı.
317/930 yılında, hacc döneminde Mekke'deki hâcılara saldıran Karmatiler, müslümanları kılıçtan geçirdiler ve Hacerü'l-Esved'i yerinden söküp Hecer'e götürdüler.

(İbnü'l-Esir, VIII, 173).

Yaklaşık yirmi iki sene bu sapıkların elinde kalan mübârek taş nihayet Fatımî halifesi Mansur'un hususi emri ile 339/951 yılında Mekke'ye iâde edildi.
(İbnu'l-Esir, VIII, 417).

Abbâsi Halifeleri Karmatiler'le başa çıkamadılar ve Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'dan yardım istemek zorunda kaldılar.
(Çağatay, Âhilik, 67).

Nitekim Melikşah 469/1077 yılında, Türkmen Reislerinden Artuk Bey'i Ahsâ ve Bahreyn bölgelerinde isyan halinde bulunan Karmatiler'i haddini bildirme vazifesiyle Hulvan (Luristan)'a gönderdi.
İlk seferinde başarılı olamayan Artuk Bey, daha sonra tertiplediği bir seferle Karmatiler'i itaat altına almaya muvaffak oldu.

(Ali Sevim, "Sultan Melikşah Devrınde Ahsâ ve Bahreyn Karmatiler'ine Karşı Selçuklu Seferi", Belleten, Ankara 1960, c. XXIV, sayı 94, s. 217-218, 224).

İsimlerini, tarikatın kurucusu olan Hamdan b. Karmat'tan almışlardır.
Karmatî faaliyetinin en büyük merkezi durumuna gelen Bahreyn'de güçlü ve iktisâdî bakımdan başarılı ve dayanıklı bir devlet kuran Karmatiler yıllar sonra ancak 458/1066 yılında,
Fatımî Halifesi Mustansır devrinde yıkıldılar.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 26 EKİM 2010

Mesaj gönderen Gul »

Yine İslâm Âleminin en acı ve kara günlerinin yaşandığı, Medine-yi Münevvere’deki HARRA OLAYI vardır!.

İslam Tarihinde üç gün Mescid-i Nebevi’de ezan okunmamıştır.
O günler işte . Üç gün. Kara günler.
Harra ne demektir?

Harra diye bir yer vardır Medine-yi Münevvere’ye yakın, taşlık kayalık bir yer.
İnsanlar Emevî Kralı Yezid zülmünden, çoluğunu çocuğunu ırzını alıp kaçmıştır oraya…
Ancak neler neler oldu bakınız!

Emevî Kralı lânetlik, kana doymayan Yezid b. Muaviye devrinde Medine'de Ashab çocuklarının yönetime karşı çıkmaları neticesinde Medine'nin yağmalanması ve insanların katli için ordu gönderdi.
Medineliler Harra Bölgesinde şehri korumak üzere bir hendek kazmış ve bu bölgede bütün kuvvetlerini dörde bölerek dört ayrı ordu oluşturmuşlardı.
Müslim b. Ukbe denilen komutan, Medinelileri tamamen dağıttıktan sonra üç gün müddetle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Şerefli Şehrini yağmalattı.
Ashabın ve ashab çocuklarının malları ve eşyaları Emevî askerler tarafından talan edildi.
Bu durumda Medine'de bulunan sahabiler bir hayli üzülmüş ve durumdan endişe duyarak çok korku duymuşlardı.
Rasûlullah'ın yakın ashabından ve bir çok hadis rivayet eden Ebu Said el-Hudrî büyük bir korkuyla şehrin dışına çıkıp bir mağaraya gizlenmişti.
Fakat Yezid'in askerlerinden birisi onu öldürmek üzere mağara kapısına kadar gelmiş, ancak:
"Ben Ebu said el-Hudrî'yim, Rasûlullah'ın arkadaşı Ebu Saidim" diyerek kurtulabilmişti.

Lânetlik Yezid b. Muaviye, Medinelilerin kanlarını, namuslarını ve mallarını Müslim b. Ukbe'ye havale etmişti.
O da Üç gün müddetle zaten Medine halkını kılıçtan geçirip malların yağmaladıktan sonra onlardan zulümle Yezid’e bey'at istedi.

Harra Olayı
28 Zilhicce 63 (27 Ağustos 683) tarihinde meydana gelmişti.
Bu olayda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şehri yağmalanmış ve her türlü kötülük bu kudsal şehre revâ görülmüştü.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Kim Medine Hareminde kitap ve sünnete muhalif bir bid'at işlerse Allah'ın azabı meleklerin ve bütün insanların lâneti o kimse üzerinde olsun" buyurmuştu.(Buhârî, Fadâilü'l-Medine,1, Müslim, el-Hacc 85/469 ve 371.)

Lânetlik Yezid b. Muaviye dediğimiz haktır!
Bu hadis-i şeriflere rağmen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Mübarek Şehir, Kurtuluş Ülkesi ve Hicret Şehri diye isimlendirdiği Haram Bölgesi ne haller ve acılar yaşadı “İslamız!” da diyen Kâfirlerin kılıçlarıyla!
İmansızca saldırıp yağmaladılar, talan ettiler ve ashabın çocuklarının mal ve namuslarına ellerini uzattılar.

Geçen zaman içerisinde öyle acılar öyle şeyler olmuştur ki tüm bunlar yapılan
İŞ lere göredir.
Siz Kâbe’ye saygı duyarsanız Kâbetullahtır.
O kişiler de Nûr-u MuhaMMed’den yaratılan kişilerdir.
Ne kötü tercihtir ki İşleri kötüdür.
Şimdi Tâhiri, pırlanta gibi bir çocuktur çok harika bir çocuktur.
“Hırsızlık yaparsa ne olur?”
Hırsız Tâhir olur.
İpsizlik yapsa İpsiz Tâhir olur.
Resim yapsa ressam Tâhir olur. Yaptığı AMEL-İŞinden dolayıdır.
“Ama kendisi temelinde nedir?”
Nûr-u MuhaMMed’den halkedilmiş ALLAH celle celâluhu’nun Nûr’udur. Herkes.



اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---“ALLÂHU NÛRU’S- SEMÂVÂTİ VE’L- ARD(ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.” (Nûr 24/35)

Onun içindir zâten. ALLAH nûru’s- semâvâti ve’l- ard
Bu anlamdadır ve sadece insan aklı için söylemiştir.
Kedi bunu bilmek zorunda değildir.
Elma ağacı da bilmek zorunda değildir.
İnsanın sırrıdır bu!.
Yani Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’in sırrı.
O yüzden ALLAH O’nun sırrıdır.
Sırrdan kastım, kendi AKLının pasını silse, AYNAsının arkasındaki sırrı silse, CAM olduğunu görecek Ana Rahmi buradaymış diyecek!
Ama kendini göremediği için karanlıkta, mutfakta mı tuvâlette mi anlayamıyor ki ne DEdiğini ne Yediğini BİLsin!.
Ne dediğinin yediğinin ne farkında değil ve avara kasnak konuşuyor.

İşte bu ANlayış isimde de böyledir.
Eğer
Mim sende sin olsun!
Mim sende SîNen olsun senin SîNen MiMleşsin zâhir ve bâtın MuhaMMedî Hakikate ulaşsın, SeNleşsin, SîNleşsin dediğim bu. SîN, Arapçada mezar demektir.
“SîN” insanda insan “SîN” bir tek ne vardır başında insanoğlunun başında biliyormusunuz? “SîN”.

Ne demek bu?
İçindeki Nûr, dışındaki Nûr.
İçten de yakını, Habli’l- Verid’deki Rabbu’l- Âlemin,
Dıştan da yakını
ALLAH nûru’s- semâvâti ve’l- ard”.
Yerde gökte gördüğün ALLAH celle celâluhu’nun NûRudur.
Sen neyle bağlıyorsun
?
Senle bağlıyorsun.
Sen ne? Akıl.
Aklın ne?
Akıl işte iki türlü. Dur bakalım. Hizbuşeytan mı olacak Hizbullah mı olacak?
İkisinden birisi olacaksın çünkü AKIL var.
İşte burada kimin sinesi, senliği yani iyeliği, senlik başka şey! Bardak diyorum, Mehmet diyorum, kuş diyorum.
Onların “sen”likleri ordaymış.
İyelikleri, kimlik, kişilikleri diyorum.
Sinlik budur senlik budur.
İşte bu içindeki nûrla dışındaki nûrun aynı olduğunu anladığın zaman Sîn Sırrın silinir ve o SENsin!
Objektifi ve Okuleri yerleştirirsen DERUNÎ DÜRBÜNÜ Bulursun Dışını İçini MuhaMMEdî Görüşle GÖRür
DUYar ve UYarsın inşae ALLAH!
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 26 EKİM 2010

Mesaj gönderen Gul »

Diyeceksin “Kul İhvani sözlerine kahkaha ile gülecekler!”
Gülsünler can, çünkü onlar çoook akıllı!.
Elbette, Barbaros gecelerin bu saatlerinde sabahlara kadar, akşamlara kadar ALLAHu Zu’l- Celâl’in Adına Hesabına, Şerefine Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’in Adına, Hesabına, Şerefine elbette çaba sarfedeceğiz.

ANlamaya, BİLmeye, BULmaya, OLmaya, YAŞAmaya çalışacağız.
Elbette arkamızda kendi adımızaİZ BIRAKmak değil,
Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’in Şeriat-ı GARRA İZİ-ni temizleyerek, dillerimizle yalayarak Kervan Köpeği KITMİR-i OLduğumuz için ALLAH celle celâluhu’nun izni ile!.
Mutahharun-Tertemiz yaparak ; bir şey katmadan, eksiltmeden sadece insanların o İZleri görmesini sağlayarak
BİZ BİR-İZ için!
Bütün bunları yaparken; bizim bir şey kazanacağımızı asla hayal etmeden tıpkı, aynen Rehber-i Mutlak ve Rahmetenlilâlemin Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şu buyruğunu hiç unutmayız :


Resim --- Ümmü Alâ'nın Osman İbni Maz'un'un ölümünden sonra onu tezkiye için söylediği "ALLAH (bu imânlı tâatli kuluna ikrâm etmez de) ya kime ikrâm eder?" demesi üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "ALLAH'a yemin ederim ki ben ALLAH'ın bir peygamberiyken bana, (ve size yarın) ALLAH tarafından ne muamele yapılacağını bilemem!" buyurmuştur.
(Buhârî,Cenâiz 3; Tâ'bir, 13)

Biz de deriz ki: Rabbimiz bizi cennete mi sokar cehenneme mi sokar bilmiyoruz, ama umarız ki Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’in yüreğine sokar!
Bu kadar basittir MuhaMMedî Gayret ve Hasbî Hizmeti..
Ne cehennemden kaçmak, ne cennete koşmak işimiz değil.
İşimiz Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’in İZİni dillerimizle yalayarak ortaya çıkarmak!
Ebette kaderlerimiz, hayatımız çeşitli yerlerde geçirilir. Ne var ki Bizler Ahmedullah Arabasının tekerleriyiz ve MuhaMMedî MelâMiyiz Hamdolsun!.
Her noktayı öperiz. Her noktada secde ederiz.
Her noktada. Pismiş, pasmış, cehennemmiş, kâfirmiş, müslümanmış, öteymiş, beriymiş bizim işimiz değil.
Kimin ise onlar ona gitsin.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in DeDesi Abdulmuttalib Diyor ya:
Ben devemi isterim diyor. Kâbe’nin sahibi ben değilim. Yıkacaksanız yıkın istiyorsanız. Benim develerimi niye alıyorsunuz?
Bizim değil o kâfirler Müslümanlar!.
Onlar her kim iseler Rabbimizin kullarıdırdır.
Biz MuhaMMedîyiz.
Biz sadece diyoruz ki
ALLAHu Zu’l- CELÂL’İN İNÂYET, HİDÂYET VE SELÂMET YOLU MuhaMMed aleyhissalâtu vesselâm’ın yüreğinden geçer diyoruz.
Biz buraya gelini bekliyoruz!

Biz: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İZi budur ve Kapısı bu İlim, Edeb, İrfan ve Erkan Kapısıdır!” diyoruz..
Firavun olarak kapıyı çalarsanız vALLAHi içeriye Musa olarak girersiniz!.
Dünyanın en kötü kadını olarak kapıyı çalarsanız içeride Fatumatu’z- Zehra vâlidemizsiniz.
Dışkapı. Çünkü orası Hizbullah kapısıdır.
Hizbu’ş- Şeytan Kapısı değildir.
Dönme geriye, dönersen Hizbu’ş- Şeytan’a dönersin!..


Bu dediğimi çok iyi anlamak lâzım.
Binlerce kilometre gidiyorsun Kâbe’ye varıyorsun Barbaros. Kâbe’ye sırtını dayıyorsun, çok gördük ALLAH korusun onları!. Orada, Kâbe’nin içinde kötü konuşanları gördük, ALLAH korusun!.
Korusun da adam kendini korumuyor. Ne yapıyor?
Sırtını dayıyor Kâbe’nin kapısına: “ALLAHu Ekber” hatimle namaz kılacağım!”
Be adam senin kıblen 180 derece bozuk bir defa!.
Bir kere önünü-yönünü dön, alnını KÂBE’ye daya da:
elif-lâm-mimde. “ALLAHu Ekber” de yeter!. Değil mi?.
Üç harfle namaz kılabilirsin hiç bilmezsen kıt akıllıysan!.
Üç harf. “ALLAHu ekber!”, “elif-lam-mim” dedin mi bir âyettir.
Kılarsın işte!
“Kur’ân okudun mu?”
Okundu. Kılarsın. O kadar.
Bu kadar önemli
TESLİMİYET ve İSTİKAMET.
Öyle haydutlukla, eşkiyalıkla evliyâlık olsaydı o zaman millet yolları keserler milleti öldürürlerdi ALLAH korusun!.
Onun için söyleyecek laf yok.
Bir kişi MuhaMMedî MelâMet yolundaysa hiç kafasını yormayacak.
Asla tenezzül etmeyecek.
Gökteki bulutlar gibi bakmayacak aşağıya.
Aka mı yağıyor, karaya mı, kakaya mı yağıyor diye bir dert düşünmeyecek.
Sadece RAHMET Yağacak.
ALLAH yağdıracağı yere yağdırır.
Kulunun işi değil yağacak yeri seçmek.
Bu çok önemli çünkü.
Gül üzerinden geçerken gül kokusu demeden.
Gübre üzerinden geçerken gübre kokusu demeden her cANa yağacak!.
Rüzgâr götürecek dağıtacak taşıdığı BULut BULut Rahmetini.

Ne yapacak?
Ama dâima Hakkı, Hakikati MuhaMMediyyeyi!.
Güneş gibi herkesin üzerine doğacaktır.

Çünkü Raufu’r- Rahîm olan MuhaMMed aleyhi’s-selâm’ın Yolundadır, Kolundadır, Canındadır, İmanındadır ve Herşeyindedir.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 26 EKİM 2010

Mesaj gönderen Gul »

Bu söylediğim şeyler çok basit gibi gözükür ama öyle değildir.
Onun içindir ki Yunus Emre’yi asla bir Kral Sofrasında bulamayacaksınız. Bulamadınız da zâten.
Bir Münir Derman’ı da katiyen bulamazsınız!
Ankara’nın göbeğinde ömür sürmüştür.
Bit Bazarındaki bir meşhur otelin bir odasında can verip gitmiştir.
Ordinaryüs Profesördür biliyorsunuz.
10 yıl profesör olarak Almanya’da çalışmıştır.
Bizim 1970 yılında gönderdiğimiz akrabalarımızın Aksaray’da apartmanları var sayısız.
Münir Derman profesör olarak kazandığı paraları meyhânelerde yememiştir.
Hüsnü Dede gibi kimsenin bilemediği ancak
ALLAH celle celâluhu’nun bildiği; ihtiyacını sadece RABBına arzeden muhtaçlar, miskinler, yetimler, öksüzler, garibanlara dökmüştür kazancını!
ömrü boyunca, ama hiçbir zaman göstermeden, dağa yağan yağmurlar gibi kimse farkına bile varmamıştır.
Çünkü
ALLAH adına yağmıştır, ALLAH adına gelip geçmiştir. Öyle Şair Nedimler gibi kaplumbağa sırtında Lâle Devri yaşamamış ve yaşatmamaıştır!
Ya da başkaları gibi, isim lerini vermek istemiyorum.
Mesele şu ki,
ALLAH Dostlarının SEVİYEleri MuhaMMedîdir.
Başka akılların başka insanların seviyesi olmaz.

Neden öyledir?
Çünkü Akl-ı Küll dür.
Bütün akılların TÜMüdür ki onun için
MuhaMMedî SEVİYE dir, yoksa Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem olamaz hâşâ!.
Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem bu; kimseyi ayıramaz kayıramaz herkes kendini ayırır, kendini kayırır.
Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem sadece sevinç ve üzüntü duyar.
Kâbe bir Put Evi-ydi biliyorsunuz.
Sohbetimizi bitiriken bunuda söylemem lâzımdı.
Mekke fethedildi, Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem ilk iş olarak doğru Kâbe’ye geldi.
Kâbe’nin dış ve iç yüzünde o zaman her kavmin yani fırka fırka üstünde, yüzünde putlar var.
Putlara ait kovuk gibi yerler var.
Oraya getirip kurbanlarından bir parça koyuyorlar.
Şiirler asıyorlar. İbadet ediyorlar kendileri bişiyler yapıyorlar.
Hemen bunları temizleyin emretti ve temizletti.
İçeriye girildi.

Giren kim?
Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem ve Ali keremullahiveche.
Bir de İbni Mesûd radıyALLAHu anh.
İçerdeki putları aldılar dışarıya attılar.
Ama bir tanesi ki bana göre o kapıdan girince soldaki yüzün en üstünde biliyorsunuz Kâbe 6 metrenin üzerinde herhalde yüksek öyle bir merdiven bulmak, yapmak zaman alacak. Dışarıdakilerde bekleşiyorlar.

Ordaki baş putu nasıl alacak? diye.
Merdiven bulun, yapın gelin! dense.
Putumuzu indirmeye gücü yetmedi! diyecekler.
Bir şeyler olacak.
İşte o zaman
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim kimin omzuna basacak da alıp inidirecek o putu Yâ Ali?”
Ali keremullahiveche diyor ki : “Yâ Resûlullah ben biliyorsun pehlivan adamım.Sen beni taşıma, sen omzuma çık al!”.
“Yok yok sen Beni taşıyamazsın, omuzun çöker Kâbe’nin içinde!”
Anlıyor musun?
Kâbe’nin içinde sen Beni taşıyamazsın”.
Dışarı-ZÂHİR değil, BÂTIN bu!.
“Sen benim omzuma bas çık, şu putu indir!”
Bundan ne anlıyorsun? Barbaros ne anlıyorsun?
Ayaklarımızı sabit kıl!

وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ إِلاَّ أَن قَالُواْ ربَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِي أَمْرِنَا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
Resim---Ve mâ kâne kavlehum illâ en kâlû rabbenagfir lenâ zunûbenâ ve isrâfenâ fî emrinâ ve sebbit akdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne) : Onların sözleri, sadece şöyle demekten ibaretti: Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı bağışla; ayaklarımızı (yolunda) sabit kıl; kâfirler topluluğuna karşı bizi muzaffer kıl! (Âl-i İmrân 3/147)

İşte basıyor Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in omuzlarına o putu indiriyor Velâyet ELİ!.

Ben zavallı Kul İhvâni de: Bi'smi'llâhi'r-Rahmânî'r-Rahîm! diyeceğim de;
Şu benim Kalb-Kâbe’min içindeki Hevâ Putumu, Ali keremullahiveche’ ye ne zaman indirte bileceğim acaba
?
Ne zaman indirecek?
Ne zaman açacağım Kâbe’nin kapısını?”
Kim adına indiriyor.
Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’in omuzunda indiriyor. Omuzunda.
Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem Adına, Hesabına Ve Şerefine indiriyor.
Biliyor musun? Bu öyle İran’ın şiiciliği ya da falanın sunnîciliği falan değil haa!.
Bu düpedüz MuhaMMed aleyhissalâtu vesselâm’ın Gerçekçiliği-Hakikatı.
İşte bunlar İÇ-ÖZ temizlikleri!.
Edebsizlik dâima içten gelir, dıştan gelmez.
Dıştaki ne ? Dıştaki bir şey değil ki!.
Eline pislik bulaştı bir iki dakikada yıkarsın.
Ama içerdeki var ya girerse çıkarmak zor ve illâ doktor gerek nalbant değil!

Eee bir bardak zehir içtim hocam!
Bir bardak zehir içtim bütün hücrelerime girdi!
Şimdi ne yapacağız!
Kanını sıksak yine çıkaramayız içerden o zehri can!
İçler içler. Bâtın.
Edeb bâtındadır.
Onun için Mürşidi Kâmil dediğiniz sokakta bulunsaydı eğer sebze pazarı gibi tırlarla alırlar kara borsa satarlardı.
O bir kaderdir. Daha doğrusu takdirdir.
O bir
BİLiş, BULuş, OLuş ve YAŞAyıştır.
ALLAH onları senin kalbinin temiziliğine göre HİZMETçin olarak denkleştirir. Getirtir götürtür.
Sen yeter ki hedef ALLAHu Zu’l- Celâl, Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem, ALLAH dostları olsun.
ALLAH gerisini kendisi takdir eder. Ayarlar.
Bi'smi'llâhi'r-Rahmânî'r-Rahîm derken bunuda çok iyi anlamak lâzım. İnşae ALLAH. Evet.


''ALLAHümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyyike ve Resûlike ve Nebîyyûl-ümmîyyi ve alâ âlihi ves-sahbihi ve Ehl-i Beytihi''

Subhaneke allahümme ve bi hamdike, eşhedu en lâ ilâhe ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve’etubileyke!
Subhaneke allahümme ve bi hamdike, eşhedu en lâ ilâhe ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve’etubileyke!
Subhaneke allahümme ve bi hamdike, eşhedu en lâ ilâhe ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve’etubileyke!


ElhadulillahiRABBilâlemin!


ALLAH cümlemize Hak ve Hayr versin!.
Affetsin bağışlasın, Rızasında kılsın!.
Bizi Rahmet ve Merhametine gark etsin.


GEÇEN zamanlarımızın hata, günahlarını, eksiklerini, noksanlarını Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’in TÖVBE istiğfarına sarsın. “BİZ BİR-İZ” eylesin!.

GELECEKte bizi hak ve hayrda Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem Efendimiz’in DUA demeti içinde Bize de ihsan buyursun. “BİZ BİR-İZ” eylesin!.

YAŞAdığımız süre boyunca rızalarımızı Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’in RIZAsında rüşde erdirsin. BİZ BİR-İZ eylesin!.

Ve SON NEFESimizde Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’in mübarek nefesinden ve sesinden Eşhedu en la ilahe illALLAH eşhedü enne muhaMMeden Resûlullah şereflii ŞEHÂDETini şefaat ve şifamız kılsın. “BİZ BİR-İZ” eylesin!.

Bizi ebeden, Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem YOLUnda Hasbî-HaBiBî Hizmetçisi kılsın!.
Benlik başlarımızı MuhaMMedî Mahviyette gark etsin, yok etsin!. Bizler, Ben başsızı olalım, ama yaşadığımız sürece varlığımız Tevhid Tekeri olsun!
Herkes sırtımızda SIRATı geçsin, herkes Cennete bizim sırtımıza basarak gitsin Cehenneme BİZ Sırat Köprüsü olalım!
Biz dâima bir yük çeker TEK-ER gibi yeri öperek, Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’in Hasbî-HaBiBî Hizmetçisi olalım
inşae ALLAH!
Ve asla AŞK Arabasında; Rot olmaya, Direksiyon olmaya, başka bir şey olmaya ALLAH bizi heveslendirmesin inşae ALLAH!
Çünkü biliyoruz ki en büyük hizmetçi ALLAHu Zul- Celâldir.
Ondan sonra en büyük hizmetçi Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellemdir.
Bizde selim AKLımızla karar verdik ve NAKlen de görüp inandık ki;
Ebeden Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellemin Hasbî-HaBiBî Hizmetçisi OLmak bu âlemde;
En Mübârek, Muhteşem, Muazzam ve Mukaddes bir İŞ-tir.
Ve gerçekten yaradılış sebebimizdir.
Gerisi boştur. Hava, civadır.
Nefsin kendisini bişey sandırması ve sanmasıdır.
İçerde BİZim RABBu’l- Âleminîmiz şah damarımızıdan da yakındır.
Dışırıda gördüğümüz küllî ŞEY ise, El Zâhir Esmâsının açık zuhurudur ve ALLAH celle celâluhu’nun Nûrudur.
Bizim hesabımız BİZle her AN, ŞE’EN-de yeniden var edilmektedir zâten.

Seriül- Hisabtır bizim RABBımız ALLAH celle celâluhu.
Onun için iyilik yapsak da yani sevap işlesek de, günah işlesek de;
MuhaMMedî Melâmîler OLarak yüreğimiz içimizde “cızzz!” eder BİZim.
Çünkü ikisinin arasında perde yok.
Bu dediğim şeyi iyi anlaman için Barbaros biraz sonra kahve yaparsın ya da bir çorba yaparsın tencereyle yani AŞ ile ATEŞin arasına bir tencere koyarsın.
Öyle ikisinin arasındaki SIRAT KÖPRÜSÜ tenceredir.
Geçemediği için ateş suyu söndüremez.
Fakat sevgili eşiniz, güzel kızımız Sıla’yla (Sheila) senin aranda bir tencere yok!.
Umarım ki
inşae ALLAH bu İnsanlık Sırat Köprüsünü tamlayarak birbirinizi TAMMlayarak Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’in oğlu ve kızı olarak geçmek ve Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’in yüreğinde Onların iftihar vesilesi olarak İngilizce - Türkçe şöyle böyle hizmetinde dâima olmak, geriye eserler bırakmak nasinizi olur inşae ALLAH!.
Bir insanı bir harfle ALLAHu Zu’l- Celâl’e döndürebilirsiniz. Bundan daha büyük bir bahtiyarlık asla yoktur.
Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’in yüzünü güldüren tek şey budur.
Geri kalan
ALLAHu Zu’l- Celâl’in İmtihan Takdirleridir.
Kimisini vezir eder kimisini rezil eder.
Kimisini kral kimisini köle kılar.
İndirir bindirir. O’nun işleridir o.
Bizim işimiz çok basittir.
Başını kaldırma yürü, bakma, geri dönme!
Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’in rotasından çıkma!.

ALLAH celle celâluhu’yu arama!.
Her yerde NURU OL-AN-ıı ancak ahmak arar.
Sen dosdoğru yürü!
Resûlullah sallallahuu aleyhi ve sellem’den elini çekme!.

ALLAH celle celâluhu’nun Eli-Yedullah O’nun eli üzerindedir Arama!
Es Selâmu Aleykum ve Rahmetullah.
Dua edelim. Dua edeliiimm. Dua edelim. İnşaALLAH!.
ALLAHu Zul- Celâlin selâmı, selâmeti, bereketi ve ihsanı üzerimize olsun.
Hayrlı geceler olsun.

Resim

Ve Aleyküm es Selâm ve Rahmetullahi ve Berakatuhu
Resim
Cevapla

“►Sohbetleri◄” sayfasına dön