Münir DermAN ZeVKLeriMm!..

Konu başlıkları sadece Kul İhvani'ye aittir.
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DermAN ZeVKLeriMm!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

AZîZ DERMÂN HOCAM
kaddesallahu sırrahu..


REGAİBin=>KUTLu OLsun!
İZLEyenLer MUTLu OLsun!
=>SADIK İse>SAMÎMÎyse
SEVENLER UMUTLu OLsun!.


ZEVK 9167


HASBî HİZMEt =>İZİN-deyİZ =>HAKk RIZÂsı=>LİVECHiLLAH
"BİZ BİR-İZ-in =>BİZi"-ndeyİZ =>PEŞİN SıRa =>İNŞÂALLAH
KELÂMuLLAH RESÛLuLLAH =>SIRATında DERMÂN HOCAM
RABBımıza=>RAGBETimİZ=>FITRATında FERMÂN HOCAM
RAHMETENLi’L- ÂLEM’inden =>NÛR YAĞDIRsın =>AZîZ ALLAH!.


celle celâlihu..
sallallahu aleyhi vesellem..
kaddesallahu sırrahu..


07.03.19 21:49
brsbrsam..tktktrstkkmzthremrrgbkndLi..


ResimAZîZ DERMÂN HOCAM
kaddesallahu sırrahu;


bEN =>SENi, sadece ALLAH celle celâlihu CELÂLi için SEVdim ve,
=>ReSûLuLLaH sallallahu aleyhi vesellem'in ÖZünde ve SÖzünde
=>HASBî HASBîBî HİZMEt İZİNde ve BİZ BİR-İZ-in =>BİZindeyİZ..
=>EL HAMDU LiLLâHi RABBi’L- ÂLEMÎN!.


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Azîz ve CeLîL olan ALLAH kıyâmet gününde şöyle buyuracak: ”Benim CeLâLim için birbirini SEVenler bugün neredeler? Benimkinden başka hiçbir gölgenin olmadığı bu günde onları gölgelendireyim!.” buyurdu.
(Ebû Hureyre radiyallahu anhu’dan; Müslim, Birr, 37)

LİVECHiLLAH.: Bu KULLuk DENEmesi ÂLeMinde; KuLun her İşini ancak ve ancak sâdece ALLAHu Zü’l- CeLÂL VACHi İÇin İŞLemek..
VeCH.: HAKku’L- HAKk Hakikat NÛRunun CihÂNa CÂN OLarak, Mazhar AYNAsı NÛr-u MuhaMMed aleyhisselâm KâiNâtında TeceLLî Tevhid Şerefi ve Şefâat Şifâsı..


Regâib: (Rağibe çoğulu) Çok istenilecek şeyler. Hediye, atiyye. Çok rağbet olunan şeyler. Bol bol ihsan etmek.
Rağbet: (Rağbet) İstek, arzu. İyi sayılmak. Bir şeyi çok iştiyakla istemek. İhlasla dua etmek, teveccüh etmek.

Regâib ilginçtir ki;…
Re-Gâib…
İÇeride“”gâib” ki,
Gâib, şu ÂNda da olduğu hâlde gözükmeyen demektir.
Yitik, kayıp olmuş da aranan değildir..

Kendi kimlik ve kişilik “BEN”imizden tutun da, her şeye muhit iken şahdamarımızdan yakîn Olan ve olduğu hâlde gözükmeyen RABBimiz TeÂLÂ’ya kadar nice gayblarımıza Rızâlarımızı ulaştırıcı, Rızâ buldurucu vesîlemiz OLsun;
ALLAH celle celâlihumuzun Lutuf ve İhsÂNıyLa,
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemimizin Şefâat Şifâsıyla,
Münir DERMÂN kaddesallahu sırrahu HOCAmızın HİMMetiyle,
Regâib Gecemiz İnşâe ALLAHu TeÂLâ!.

BİZe, ÖZ ÖRnek Azîz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizinki gibi sâdece ve sâdece RABBİMİZE RAĞBET etmeyi bu hususlarda kendisinden Râzı Olmayı ve BİZDEN DE RÂZI OLMASINI İhsÂN ETmesini NiYÂZ ederiz İnşâe ALLAH!.
DOSt GÂİBÎ DUÂ-Larımız
BİZ-de BİR OLsun İnşâe ALLAH!.


MuhaMMediYyet =>MahmudîYyet =>HAMidiYyet =>AHMEDîYyet =>AHADiYYet!.

Rasûlullah SALLallahu aleyhi vessellem'in;
MuHaMMedîyyetine,
MaHMuDîyyetine,
AHMeDîyyetine,
HaBiBîyyetine Es SeLâM OLsun!..


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
Resim

Âmin!. Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin!. Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin!. Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin!. Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin!. Âmin!. Âmin!. Âmin!.


MuhaMMedî MuhaBBetlerimİZle!..
Kul İhvâni
Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DermAN ZeVKLeriMm!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


NÛR İÇİnde =>ANNe-OĞUL
En NÛR NAHNU’su>NiYAZım
SÂHİBimiz =>ALLAH->RASÛL
=>SIRRı SIRfta =>SÎNE SAZım!.


ALLAH DOStu=>DERMAN HOCaM
ELden =>ELe =>FERMAN HOCaM
==>“YuSEBBİHu=>SEMÂ’sı”-nda
ZERRe-KÜRRe =>KİRMAN HOCaM


Er RAHMÂN ==>NEFHa =>NEFESi
==>RESÛLuLLAH’ın =->SIRR SESi
=>EL =>ELe =>ELLer => ALLAH’a
=>NÂZa ==>NİYÂZın===>NEŞEsi!.


ZEVK 9169


MuHABBet MAHŞERi=>HOCaM=>SÜTü SAĞLam=>NESLi PÂKktır!
RESÛLuLLAH =>KELÂMuLLAH =>BiR ÖMüR =>HEDEFi=>HAKktır!
VEKîL-KEFîL=>YÜCe ALLAH
KENDi GiBi =>LİVECHiLLAH
=>HABÎBî ve =>HASBî HİZMEt => HOCaM => İZ’in-de OLMAKktır!.


11.03.19 01:11
brsbrsam..tktktrstkkmzthremrsrrrseherlerimm..


AŞKuLLAH ÂHENgi HOCAM
AŞKın>YEDi RENgi HOCAM
EHL-i BEYt’in =>EDEBİ-nde
HİZMEtin MİHENgi HOCAM!.


KULİHVÂNİ’n==>TEKe TEKte
TEK-BİR-İZ’in->TEK GerÇEKte
GÜL YÜZÜn GÖRür=>GÜLerim
AÇan =>GONCAda=>ÇİÇEKte!.

celle celâlihu..
aleyhumusselâm..


Resim

ALLAH DOSTU
Münir DERMAN (ks.)
DEMİŞti Kİ…

Resim ANAM ve 70.000 TEVHİDi!..

İçinizde benim anamı tanıyanlar var 86 yaşında.
Ölümünden yarım saat evvel dedi ki:
“Oğlum dedi ben sana söz verdim ama dedi sözümü tutmayacağım!.”
“Ne sözü ana?.”
Anama dedim: “Etme gitme bu günlerde ölme!.” dedim.
“Benim zâten sıkıntım var, senden başka kimsem yok!”

“Yok oğlum ölmem!.” dedi.
İyi, geziyor, iyi rahat, hasta masta ömrü geçti!..
Akşam namazı oldu abdestini aldırdım ona. Yatağında kıldı namazını.

Dedi: “Bana su ver!.” verdim suyu.
“Oğlum!.” dedi
“Ne var?.” dedim.
“Kurban olayım sana!.” dedi.
“Ben dedi söz verdim sana dedi sözümü tutmayacağım.”

“Ana etme gitme!.”

“Valla tutmayacağım!.” dedi.
“Etme gitme ana!.”
Sarıldı bana kokluyor: “Etme oğlum, ellerini öpeyim!.”
“Ana nasıl elimi öpersin ben senin ayaklarını öpeyim!.”
Biz epey boğuştuk yani anamla.
“Yok gideceğim, yok kalacağım!.”

“Oğlum dedi ben 50 senedir dul ananım.”
“Oğlum Allah sana ana Hakk’ı sormasın.” dedi.

Zâten kırk senedir hizmet ediyorum.
Aha burada birisi vardı onun çocukluğunda sabahları kalkar ayaklarını yıkarım. Başını tararım. Tırnaklarını keserim 15 günde bir.
Hiç bana toz ne o bana kondurdu ne ben ona. Öldü gitti.
Müteessir değilim Allaha gidecek.
Bu işten emekliye ayrıldım, asıl hikaye o.
Sabah namazına kalkıyorum. Su dökecek yer bulamıyorum.
Ayağına dökeceğim, tırnağını keseceğim, saçını tarayacağım, yemeğini yedireceğim.
Yok, bu işte, dokunuyor insana..

Neyse sarıldık:
“Ana etme gitme!.”
“Ahaaaa!” dedi.
“Oğlum dedi benim dedi bu kadar sene dedi 11 tane 70.000 im var!” dedi.

“Eee ana!.”
“Bunun bir tanesini babana hediye ettim.” dedi.
“Birini de ölen ağabeyne hediye ettim.” dedi.
“Bir tanesini de kendime hediye ettim!.” dedi.

“Peki ana!.”
“Geriye kaldı 8 tane, bunu da sana veriyorum oğlum!.” dedi.
“Peki dedim ana!.”
“Şimdi 8, 7 de bende var, etti 16!.”
“Ana!” dedim “Bende sana 5 tane hediye ediyorum!.”

Bir alış veriş geçti, yine bana 11 tane kaldı.
Bir de, yatsı okunuyordu falan anam dedi ki: “Oğlum!.” dedi.
“Anam!” dedim sarıldı bana kokladı. Ben de onu kokladım.
“Allahuekber!.” dedi kaldı kucağımda.
“Lâ havle velâ kuvvete.”
Yatırdım çenesini bağladım, bilmem ne ettim.
Ama insana bir şeyler oluyor tâbi.
Yaptık bitti felan, gittik mezarlığa gömdük mömdük.
Orda dedim ki:
“Yâ Rabbi dedim anamdan gelme, benden kalma şu 11 taneyi var ya dedim hepisini anama hediye ediyorum!. Ben yine sağsam söylerim bunları!.” dedim.
Her gün sabah namazından sonra yağmurlu olmazsa gidiyorum mezara, okuyup hastahâneye yetişiyorum.
Böyle gittik geldik, gittik geldik.
Bir gece rüyamda gördüm anamı.
Gece namazına kalkmıştım şöyle biraz.

“Oğlum dedi nedir vız vız vız yukarı gelip gidersin!.”
Aynen anam işte, anamı tanımam mı yav, bir ay evvel gömdüm.
“Oğlum vız vız ordan kalk evden teee tepeye gel ondan sonra hastahâneye git, nedir bu?.” dedi.
“Tecessüs etme, gelme dedi daha ben çok rahatım!.” dedi.

Yeşil bir şey giymiş ayaklarında terlikleri, başında da yaşmağı yine aha bu.
Bunu ben nerden uyduracağım.
Birisi sinema mı soktu kafama…



Resim

Münir DERmÂN
kaddesallahu sırrahu

Resim7 MEHMET-ler!..

(ALMANYA SOHBETi)


Genç bir insan şeklinde gördüm” diyor.
Topraktan, toprak nerden alındı. Suyunan karışımından. Ondan sonra Büyük insan deriz.
Bu Dünya da iken Âdemiyet Hamulesi ile görünmek hünerine sırrına ermiştir.
Onun için burada elmas çelik, ikincisi işlenmesi görürüz biz insanoğlunu, cesed başka, insan başka.
Namaz, mi’racta emr olunmuştur, doğrudan doğruya, arada Cebrâil yoktur ondan sonra Rasûlullah nâibdir.

Geçen günüde biraz iş karışıyor, tanıdıklarımdan..
(Sesim o kadar benim siz biraz kulağınızı daha şey edin!)
Gittik oturuyoruz orada Sabri Bey var, şu var bu var daha tanıdıklarım var eskiden oturuyoruz böyle.
Birisi geldi, reislerden birisi herkes ayağa kalktı, bizde kalktık.
Sabri Bey” dedi nerden malumatı varsa bunun.
“Ben dedi felan yerde apartumanda oturuyorum, ikinci katta dairede benimdir o kat”dedi. “Karşımda da bir mütekaid oturuyor” dedi.
“Cuma günü akşamı bizim eve geldi” dedi. “Bizim hanım da onlara gitti” dedi. Orada tek teke bir hanım varmış.
“Oturduk koşuyorken, o gün kü Vaiz Efendi...”
Kurtuluş neresi bilmiyorum, o câmide demiş ki: “Namaz kılmayan kâfirdir!''”
“Bu yobaz herif dedi nasıl söyler, bunu böyle şey olur mu?”
dedi, bu Reis, bilmem kaçıncı daire reisi oluyor.
Sabri Bey dedi ki:“Burda bir Hocamız var dedi ona soralım” dedi, beni gösterdi. “Bu yobazlık değil mi Beyefendi?” dedi.
“Değil sil!”dedim.
“Efendi yetiş!” dedi.
Dedim: “Anlamadınız.””
Dedim:“Eskiden efendi varıdı. Abdulmecid Efendi varıdı Abdulmecid Bey!”
Bilir: “Peygamber Efendimiz!” der “”Peygamber Bey!” demez. “Efendilik gitti şimdi kapıcıda” dedim “can çekişiyor.” “Ahmed Ağa Ahmed Efendi şurdan şeyi al!””
Hatta Ahmed Efendiye, Kapıcı Ahmed Bey demeğe utanırmış.
“Yok dedim efendim o vaizin elinde bir defter vardır, bir yazı vardır, bir şeyden okumuştur, Diyânet İşleri vermiştir.”
Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin Efendimiz söylemiştir. Hadisi vardır.
Birisi: “men tereke’s- salate mutaammiden fekad kefere” hadisi vardır. Kim ki namazı terk etti mi, küfürdedir.
Müşriklerde yani inkarda şirkte olanlarla, İslamlar arasındaki perde namazdır. Bu hadislere göre şey etmiştir.
Onun için denilecek bir şey.
“İyi dedi ben onu sormuyorum, namaz kılmak, kılmayan kâfir midir?” dedi.
Bende insanım benimde bir sinir sistemin var değil mi?
“Efendim kızacak bir şey yok. Zât-i Âliniz namaz kılar mısınız?”dedim.
“Hayır!” dedi.
“Namaz kılmayan kâfir değildir!” dedim “Kâfirler, namaz kılmaz!”dedim.
Dedi ki: “Benim yukarıda imzam var!” ”Kızdı o tarafa gitti…

Onun için oğlum din bahsini bilmem neyi zırıltı mırıltı edenlere cevab:
“Sen haklısın Beyim!” diyorsun.
Ama varyozunu biliyorsan.“Dur orada.” İnsan başka Âdem başka...
Şimdi buradan okuyalım da işimize bakalım.
İzmir de bir müsabaka açılmış. Eskiyi ve yeniyi anlatmak için.
Ahmed geldi dedi: “Hocam bir şey yaz da dedi gönderelim”dedi.
Ben de şeylerimde varıdı anamla konuşurken yazdığım bazı şeyler vardı.
Dedem varıdı benim, Dedemiz vardı sizin de vardır sizin Dedeleriniz vardı hepimizin. Nur yüzlü melekler kadar temiz.
Gül kokan Nineleri vardı hepimizin. Bizden uzaklaştı gittiler. Niçin?
Onlar Efendi ve Hatun oldular. Efendi ve Hatun nasıl olunur?
Onlar, Efendiliklerini geride bırakmayarak göçüp gittiler Rabbülâlemine biliyorlardı ki bir gün istihza duyacaklar.
Artık söz bağlıdır. Söz sizin ne diyeceksiniz, bir şey söyleyecek halde değilsiniz değil mi? Evet.
O halde içinizi yoklayın, birazcık hürmet ve gözlerinizde yaş belirdiyse bu kitabı okuyun. Yoksa bu kitabı lekelemekte hiç olmazsa ..
İmza, namsız nişansız biri.

“O ne demek efendim?”
Kul nedir? “Kulum!” der Cenâb-ı ALLAH bu “söylemek” kelimesinden gelir ALLAH namına konuşmaktan. Konuştuklarınızın hepsi vahyin devâmıdır.
Resûlullah’ın hadisleri hep var, o halde ALLAH namına konuşunuz.
Nasıl haramı sokarsın, insan vücuduna elini değdiği zaman..
Hepimizin aklı başında daha niçin akıl etmiyoruz?

Ben iki kul hatırlıyorum.
Birinci dünya savaşı başlamak üzereydi, bu hakikattir.
Bir gün hava birden kararmıştı, doğuda gök kıpkırmızı oldu.
Büyük bir kuyruklu yıldız görülmüştü.
Onu, herkes dünyaya bir felâket gelecek diye yorumlamıştı.
Bu yazı o zamanın çocuk zihninde kalmış bir hakikatı kısa olarak anlatacağım.
Ninem vardı benim, halı döşeli, sedirli, raflı, duvarında yeşil kadife kılıf içinde Kur’ân’ı asılı odasında, seccadesinde dâima, yeşil gözlü, beyaz pembe ciltli, başında kar gibi beyaz yaşmağı.
Dâima güzel gözleri yaşlı dua eder, dudakları ötelere bir şey fısıldar.
Ruhunun güzelliği yüzüne şekilleşmiş temiz yüzünün altında hiçbir günah izlerine rastlanmazdı.
Gözleri çevrili nur dolu kalbine, kalbini ise Hakk’a doğüru çevirmiş.
Hepimizin ninesi, benim ninem, ama sizin de nineniz sayılır elbette.
Çünkü yalınız benim ninem olsaydı, ben bunu utanırdım yazmaya.
Kanaat sabır, merhamet, hoş görme, güzel yüz timsalı Pembe Ninem, ismi Pembeydi.
Anasının ismi Gül Hatun veya Evliya Kadın derdiler.
Eski Gümüşhâne’nin Hedre Köyünde türbesi vardır hâlâ.
Hedre Köyü o zamanlar 40 hâneliydi, bir kış o Köyde kalmıştık, sonra da oradan muhacır çıktık, Rus gelince... O günden bu güne uzun yıllar geçti.

(Yorulduğunuz zaman söyleyin… “Yok Hocam ALLAH razı olsun!”)

Köyü ceseden ziyâret mümkün ve nasib olmadı.
Muhacır çıktık, kâfile halinde yürüyerek Hedre’den, nerelerden geçtik nerelerde konakladık Ankara’ya kadar geldik.
Pempe Ninem Ankara’da Hakk’a göçtü. Bend Deresi denilen semtte küçük bir evde oturuyorduk, buldum orayı. Hacı Bayramı Velinin Türbesi yanındaki mezarlığa defnettik.
Sonra o mezarlıktan rahmetli dayım, Ninemin kabrini toprak ve kemikleriyle aldı, Hedre Köyüne götürerek büyük Ninesi Evliya Kadın kabri üstüne koydu. Benim çocuk hatıramda kalan bu kadar...

Rahmetli anam anlatırdı, Hedre Köyünde 7 Mehmet varıdı o zamanlar.
Yaşları 20 nin üstünde idi, ben kendilerini gördüm.
Ama çok küçüktüm simâları hafızamda buğulu bir hayal âleminde kalmış, zorla hatırlıyorum onları.
Anam söyledi ve sözlerle resimlerini şöyle çizerdi Mehmetlerin.
Bu 7 Mehmet’in boyları boy boy, elleri el el, hep aynı makinadan çıkmış aslan gibi. Yüzleri Analarının sabrı kadar ak.
Siyah gözler, siyah saçlar, beyaz tenli evliyalar kadar temiz yürekli, burada anamın gözlerinden yaşlar gelmeğe başladı.
Noldu Ana niçin ağlıyorsun?”
Hiç oğlum! Bazı yaşlar vardır sebebi bilinmez.”

Yaşları sessiz devâm ediyordu, içini çekiyordu. Ben biliyordum, harb bitmişti.
Dal Mehmet, İnce Mehmet, Deli Mehmet, Çakır Mehmet, Koca Uzun Mehmet, Hafız Mehmet bu Mehmetlerden bir manga olurdu.
Gün doğmamıştı bunların üzerine.
Sabah namazlarını Hedre’nin tahtadan yapılmış câmisinde dâima bir saf halinde kılarlardı. Bu 7 Mehmet’in kursaklarına haram girmemiş,
analarından abdestli olarak helâl süt emmişlerdi.
Vücudlarında, gözlerinde, seslerinde tavırlarında temkinli bir sevgi görülürdü.
Dertlerini söyleyemezler de ALLAH’a dönüp dua ederlerdi.
Bunlar her tohumun içinde bir orman gizlendiğini bilirler amma, ormana baltayla girenlerden dâima kaçarlardı.
Yalan bilmezlerdi. Gözleri dâima yere bakar, yalnız birbirlerinin yüzlerine bakarlardı.
Ana ve babalarının yüzlerine da âdeta utanarak nazar eder.
Gözleri çevrili idi kalblerine. Kalbleri ise Hakk’a doğru çevrili onların.
Anam durmadan anam anlatıyordu.
Henüz içlerinde Uzun Mehmet çok doğruydu. Aynaya bile bakmaktan utanırdı.
Resûlullah SallALLAHu aleyhi veselleminin hadisi var “Geceleri aynaya bakmayınız!””
Şimdi ben niye bakmayınız diye anlatırsam bu kitab İslamın dışına çıkar. Zâten bize İslamı anlatmamışlar. İlmihalde okuttular.
Bunların hakikatı anlatılsa bilinilir bunlar oğlum. Secdeden başımızı kaldıramazsınız burda var Anamın sözleri.
Hepisinin ayrı ayrı mânevî bir hüner ve Hakk Vergisi birbirinden üstün şahıslarınan Hass Meziyyetleri vardı ki, bu meziyyetlerine ayrı ayrı büyük hürmet ve ta’zim gösterirlerdi birbirlerine karşı.
Herkes söylerdi bunlar için. “Evliya Duası almışlar, Evliya kisbeti takınmışler.”
Büyüklerden derin bir himmet aldıkları hareketlerinde ve yüzlerinde âdeta sessiz sözsüz okunurdu.
Anamın sesin de: “oğlum muhacır çıktık, köyde kimse kalmadı, hayvanlarımızı, tavuklarımızı bile yanımıza aldık.
Hatırlar mısın bir gün senin bir kedin, siyah bir horozun vardı onları da baban almıştı kediyi bir torbaya, horuzu bir kafese koymuştu.
Sen ağlamıştın“bunları da alalım” diye!”

“Ana, hatırlayamıyorum!” dedim.
“Hatırlamadığın iyi oğlum. O dertlere tahammül edecek a’za insan vücudunda yok.
Yalınız 7 Mehmet köyü terk etmediler, niçinini de kimse bilmiyor..
Onlar bir defa cihada gitmesinler, aklın derir görünmeyen melekler hep bunlar anamın sözleri oğlum.
Anam çok güzel anlatırdı, aklın derir görünmeyen meleklerdir.
Evliyalar fırlardı kabirlerinden.
Bu bir manga teşkil eden 7 Mehmet’in vücudlarında gözlerinde, narelerinde, saldırışlarında, secdadelerden dua eden gül kokan yaşmaklı ninelerin duaları arşta kabul olunmuş diye..

Anam sustu, gözlerinden sessiz yaşlar süzüldü.
“Ana niçin ağlıyorsun?”dedim.
“Oğul! Nur yüzlü oğlum! Bu bir insanın diğerine öğreteceği, anlatacağı şeyler değil. Öğretmek çok güç. Anlatılmasına da söz yok bulunmaz, dil yetmez. Ağlayan bile anlayamaz niçin ağladığını. Bu soruları çok az kişi sorar, söylemediyse bile cevabını çok az kişi bilir.
Bana sordun kulağında kalsın “Bu ANA GÖZYAŞIdır” Büyük Nenemiz Gül Hatun’a sormuşlar da o böyle cevab vermiş ben de onun sözünü söylüyorum. ANA GÖZYAŞIdır, onu ancak ALLAH bilir!””


Ana” dedim “Resûlullah’ın bir hadisi var: “Bir kimse anasının ayağını öpürse cennetin eşiğini öpmüş olur.””
Diğer bir hadiste “Cennet anaların ayağı altındadır” buyuruluyor.
Bu ne demek?” diye sordum anama. İyi de anam onların birisini kitabta görmedi, ben 3 tâne fakülte bitirdim.
“Ah oğul, onun ne olduğunu bir bilseler insanlar, sana bir iki söz söyleyeyim onlarla bunu çözmeye çalış ben sana izahını beceremem.
Kadınlara Cuma Namazı farz değildir. Cuma Namazı vakıtla FARZDIR.
Bu farz, haftada 1 gün muayyen bir vakıtta edâ olunur. O vakit, o dakika girmeden de farz olmaz. Kadınlardan imam olmaz, sebebi büyüktür. Hayzlı kadınlara namaz bağışlanır, kaza edilmez. Bunların niçinleri vardır. Bu mertebe, makam meselesi değildir.
“Kadın erkekten küçük, erkek ondan büyüktür!” deyip hataya girersiniz. Hatta oğlum, küfre girersiniz.
Hayyın Tezgâhı olan kadınlar, hayzdan kesildikten sonra çocuk dahi yapamazlar. Hayy Tezgâhı artık onlardan alınmıştır.

“Onun hikmeti nedir?””
“Onun ne olduğunu kadınlar bilseler, secdeden başlarını kaldırmazlardı. Onun hikmetini erkekler bilselerdi, böyle kadınların ayaklarının altını öperlerdi.
Onun için ALLAH cenneti anaların ayağının altına sermiştir. Âdem topraktan halk edildi. Havva Âdem’in eğe kemiğinden. Havva’yı, Âdem gibi yaratmaması Hakk’ın bir sırrı. Böyle olmasaydı Hakk, analarının ayağının altına cenneti seremezdi, sermezdi değil. “Hakk’ın Şa’nı ne?”
Bir müddet Anam sustu.
Bana: “Kalk oğul imam ol sen akşam namazı kılalım birlikte.” dedi kıldık. Ana kokan küçük odasında, küçük tenceresinde pişirdiği yemeği beraber yedik, kahvesini yanında da beraber içtik.
“Ana daha anlatmayacak mısın?””
“Olurr oğul!””
Anam çok güzel konuşurdu, eski şeyleri anlatırken öyle basit cümlelerle söylerdi ki, sanki o anda o geçmişi yaşıyor gibi olursun.
Uzun yıllar geçti anam göçeli, hâlâ kokusu yanımdadır.
Anam 27 yaşında dul kaldı, ömrünü, ağabeyimle bizi vermişti 86 yaşında göçtü gitti. Ağabeyim anamdan 10 sene evvel Hakk’a yürüdü.
Bir akşam namazından sonra benimle helâllaştı:“Korkma ağlama oğul, Hakk sana Ana Hakkı sormasın!” diye dua etti
Yassı namazı okunduktan sonra mezara anamı ben kendim indirdim,
Nur içinde yatsın!.

Anam: “Oğul dedi Koca Uzun Mehmet var ya onun anası Emine Hatun uzun boylu heybetli bir kadındı.
Siyah saçlı, beyaz tenli gözleri dâima yaşlı. Bizim eve çok gelirmiş.
Anam kendisine çok hürmet ederdi. Anamın elini üç defa öperdi Emine Hatun.
Koca Uzun Mehmet’ten küçük bir oğlu daha vardı Hasan.
Babasız büyüdükleri için Hasan abisini, baba gibi sayar herkes bu hale şaşardı.
Hasan Gümüşhâne’de gurut denilen topraktan çömlek, güveç yapan yerler vardı “gurut” derlerdi.
Bunların ustaları Ermenilerdi. Hasan bunların yanında çalışırdı.
Her gün Mehmet ve Hasan öğleleri eve yemeğe gelirdi.
Emine Hatunun pişirdiği ne varsa onları yerlerdi. Dışardan katiyyen yemezlerdi.
Koca Mehmet’in evin arkasında 1 dönümde tarlası vardı.
Dâima orada çalışır biber, tomates, maydanoz, nâne yetiştirir, onları mevsiminde taze, nâneyi yalınız kurutarak satardı.
Bahçe o kadar temizdi ki, o bütün köy halkı şaşardı bu bahçenin temizliğine. Bahçede vişne, kızılcık ağaçları ve armut.
Bir de iki tâne kütükten yapılmış kovan arı beslerlerdi.

Anam: “Hey gidi oğlum hey. Bu küçük basit gibi görünen yaşamayı hayal bile edemiyoruz. Ne güzel günlerdi onlar, gitti bir daha gelmeyecek. Fakat sana vasiyetim olsun, benden gördüğün aza kanaat et! Sadelikten ayrılma! Açta kalsan, mânevî gururunu kaybetme! Başka kapı çalma, Hakk Kapısı dururken. Bir yoksula imkan bulup da yardım edeceksen o yoksulun gururunu okşa! Zedelemeyeceğini anladığın zaman yardım et! Başa kalkarsan verdiğin her türlü yardım ne sana helâl olur ne arkana. Bu sözüm çok ince bir hikmettir. Hakk’ın Rezzâk-ı Âlem olduğunu bu hareketinle tesbih et. Cömerd ol, Hâsid olma!. Cömerd olursan el Ganiyy Esmâsı seni zırh gibi içine alır.

Oğul, bir gün öğle üstü Hasan eve geldi, yemek yedi, odada öğle namazı kıldı. O sırada Koca Mehmet geldi: “Ana şehre ineceğim bana bir parça ekmek veya bazlama ver hemen gideceğim!”dedi.
Koca Mehmet anasının pişirdiği ve yaptığı yemek ve ekmekten başka kimseden yemek yemezdi.
“Ana Hasan gelmedi mi?”
“Geldi oğlum içerde öğle namazı kılıyor. Kılmamış onu kılıyor.
Mehmet odanın kapısını araladı Hasan’a baktı, Hasan namaz kılıyor. Mehmet kapıdan baktı, içini çekti: “Hayy kardeş hayy!” dedi kapıyı çekti. Anasının elini öptü, gitti.
Mehmet gittikten sonra Hasan namazı bitirdi. Geldi anasının elini öptü gidiyor. Birden geri döndü: “Ana kapıyı açan Ağam mıydı?”
“Evet oğlum Koca Mehmet idi!””
“Niye güldü ağam, benimle alay mı etti?””

Emine Hatun: “Yok oğlum sen çıldırdın mı, Ağan hiç seninle alay eder mi? O hiç kimseyle alay etmez, bilmez, ben size bunları öğretmedim.
O halde, yavrum seni namazda gördü kardeşin Mehmet gülerek farkında değil, yanındaki seninle namaz kılan melekleri gördü de ondan sevindi, ondan dolayı güldü!”
“Görülür mü?””
Görülür oğlum!. Aha bunu göremezsin, onu görürsün. bir yere sür elini gel o vakit dolu mikrobu görürsünn. Elini yere sürüp de ağzına götürmüyorsun, mikroskop arıyorsun. Hep mikroskopu da sen buldun, senin gözünde onun için, biraz aç gözünü. Hepimize söylüyorum, ben 70 yaşındayım oğlum.
“Peki Ana, ben niçin göremiyorum da ağam melekleri görüyor?” …. Niçin ana?”
“Oğul sana bir gün çok ağlıyordun, namaz abdestsiz mememden süt verdimde ben, ondan beni bağışla oğul. Bunu sana söylemezdim. Hakk ile aramda SIRR idi.”
demiş Emine Hatun!
Benim gözlerim dolmağa başladı. Anamın gözleri de doldu.
Geldi anam: “Oğlum niye dolsun gözlerin, ben ne sana ne rahmetli ağabeyine namaz abdestsiz süt vermezdim.
Büyük Nenemiz söylerdi: “Sütün abdestle süslenmesi lâzımdır!”
Abdestiz ne babana, ne size ne de hizmetçiye yemek pişirmedim!”
dedi.
Kalktım anamın ellerine sarıldım: “Hakk senden razı olsun ana!”dedim.
Oğul bu benim vazifemdir. Analık kolay şey değil zor oğlum, anladın mı sen söyledin “Hakk cenneti ayağının altına sermiş.” Analar bu Hakk’ın verdiği kıymetini nasıl ödeyebilir. Sütün musluğu memedir amma oğlum, o çok uzak pınarlardan gelen ALLAH’ın büyük bir lütfudur.. Analar! Gül Hatun Ninemizin sözüdür bu… Hele bil sen sen bile…”…


Resim

Hamule: f. Yük. Yük taşıyan nakil vasıtalarının yükü
Mütekaid: Tekaüd olan. Emekli.Yobaz: Dinde bağnazlığa aşırılığa vardıran, başkalarına baskıyapmaya yönelen (kimse). Bir düşünceye, bir inanca aşırıölçüde bağlıolan (kimse). Kaba saba, inceliksiz (kimse).
İstihza: Alay etmek, birisi ile eğlenmek. Birisini gülünç duruma düşürmek, maskara etmek.
Vahy: Bir fikrin, bir hakikatın veya emrin ALLAH (cc.) tarafından Peygambere bildirilmesi.
Muhacır: Göç eden, bir memleketten kalkıp, başka bir yere yerleşen. Mc: ALLAH'ın yasak ettiğinden uzaklaşan.
Ceseden: Bedenen.
Defn: Gömmek, gömülmek. Cenazenin mezara gömülmesi.
Hass: (c.: Havass) Hususî. Hâlis.
Meziyyet: (Meziyyet. c.) Meziyyatlar. Üstünlük vasıfları.
Ta’zim: Hürmet. Riâyet. İkramda bulunmak. Bir zât hakkında büyük sayıldığına delâlet edecek sûrette güzel muâmelede ve hürmet ifade eden tavırda bulunmak.
Himmet: Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret. ALLAH indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi. Tabiî şevk ve meyil ve heves. Lütuf, yardım.
Aklın derir: aklını derer-toplar götürür.
Manga: Ask. Tek bir kumandanın kolaylıkla sevk ve idare edebileceği kadar erden kurulu küçük askerî birlik.
Edâ: Yerine getirmek. Ödemek. Borcunu vermek. Vazifesini yapmak.
Mertebe: Derece. Basamak. Rütbe. Pâye.
Hayz: (c.: Hiyaz) Kadınlara mahsus aybaşı. Kadının âdet hâli. Böyle bir kadına hayize denir. (Kadını döl yatağı denen rahminden, bir hastalık veya çocuk doğurma sebebi olmaksızın, muayyen müddetlerde kan gelmesine o kadının "aybaşısı" denir. Buna ve kan geldiği müddete de hayız müddeti denir. İslâmiyetçe, bu halde bulunan bir kadın, namaz kılamaz, oruç tutamaz ve cinsî münasebette bulunamaz, haramdır.)
Tezgâh: f. Dokuma âleti. Ticaret masası. İş yeri.
Heybet: Hürmetle beraber koruk hissini veren hal. Sakınıp korkulacak hal. Azamet.
Rezzâk: Bütün mahlukatın rızkını veren ve ihtiyaçları karşılayan. (ALLAH).
Hâsid: Hased eden, kıskanan.
Kerrü vakit: Bir vakit.
Ganiyy:Ganî, Zengin, kimseye muhtaç olmayan, elindekinden fazla istemiyen. Varlıklı, bol.
El Ganiyy: (Gani-yi ale-l ıtlak) Cenab-ı Hak. Her şeye sahib ve hiç kimseye hiçbir cihetle ihtiyacı olmayan gani.
Varyoz: Balyoz, Taşlarıkırmak, kazık çakmak gibi işlerde kullanılan, çok iri ve ağır çekiç, varyos.



ALLAH celle celâlihu.:
Resim

Er Rahmânu celle celâlihu.:
Resim

El Ganiyyu celle celâlihu.:
Resim

El Kefîlu celle celâlihu.:
Resim

En Nûr celle celâlihu.:
Resim

Er Rezzâku celle celâlihu.:
Resim

El Vekîlu celle celâlihu.:
Resim



Resim

Resim---Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : " Men tereke’s- salate mutaammiden fekad kefere: Kim namazı terkederse "kâfir" olur" dedi.
(İbnu Mes'ud (ra)'dan; Taberâni Kebir de (8939) ve Âcurri Şeria da (133) sahih olarak)

Resim---Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : "Şübhesiz ki, kişi ile "şirk ve küfür" arasındaki şey sâdece namazı terketmektir."
(Câbir (ra)'dan; Müslim (82) Ebû Davut (4678) Tirmizî (2619) Nesei (465) ve ibnu Mâce (1078)

Resim---Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : "Her kim ki, kasten "namazı" terkederse "açıkça küfre" düşmüştür."
(Enes İbnu Mâlik (ra)'dan; Taberâni Evsat; Heysemi Mecmau-Zevaid'de (1/295)

Resim---Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : "Her kim ki namaz'ı kılmazsa o kâfirdir."
(Ali İbnu Ebi Talib (Ali kerremullahi veche)’den; MuhaMMed İbnu Nasr Kitabus-Salat'ta (933) Acurri Şeria'da (135) İbnu Ebi Şeybe Musannaf da (10485) ve İman'da (126) Beyhaki Şuabul' İman'da (41) ve Buhâri Tarihul' Kebir'de sahih olarak rivâyet etmişlerdir.)

Resim---Muâviye İbn Câhime’nin anlattığına göre; Câhime radıyALLAHu anh Peygamber aleyhissalâtu vesselâma gelir ve: “Yâ Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin , ben gazveye (cihad) katılmak istiyorum, bu konuda sizinle istişare etmeye geldim” der. Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : “Annen var mı?” diye sorar. ''“Evet” deyince, “''Öyleyse ondan ayrılma, zira cennet onun ayağının altındadır.''” buyurur.
(Nesâî, Cihâd, 12)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DermAN ZeVKLeriMm!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

İZİNdeyİZ ==>AZîZ HOCAm,
HİMMEtin=>HAZIR HÂLimİZ!.
SÖZü->EZEL=>LEZîZ HOCAm,
=>KEMÂLinde =>CEMÂLimİZ,
NAHNU SIRRInda BİZ BİR-İZ!.


TANımıYOR=>“SEVdim!.” DiYOR,
=>İNSÂNLara=>ŞAŞ!.ıYORumm!.
=>YAŞA!.mıYOR===>O’nun Gibi!.
“YOLU”nu İZLE!.yEN==>SEViYOR,
=>AŞKktır=>İMÂN! ÂMEL=>SEVgi,
=>“BİZ BİR-İZ”in =>YAŞıYORumm!.


ZEVK 9407


DERMÂN HOCAmın SAĞ ELi =>KÛN feyeKÛN =>KELÂMULLAH!.
DERMÂN HOCAmın SOL ELi =>EL=>ELe =>EL=>RESÛLULLAH!.
BİZe KALAN =>TEK MİRASı,
=>HAKk’a HİZMEt HATIRAsı,
MÜNİR DERMÂN=>HASBî HİZMEt=>SEBîLiLLAH>Lî-VECHiLLAH!.


21.09.19 13:02
brsbrsmmm..tktktrstkkemdeöğLeezÂNımıızzz..


KUL TERCİHi =>KADER =>HİZMEt,
=>Bî-İZNİLLAH ==>KUL İHVÂNim!.
SON NEFESe ==>KADAR=>HİZMEt,
=>RESÛLULLAH =>ŞEREFi=>ELBEt,
RABB’ı=>BÂKi!. =>KENDi=>FÂNim!.

..celle celâlihu..
..sallallahu aleyhi vesellem..
..kaddesallahu sırrahu..


ResimAZİZ HOCAM!..

"Benim Hocam, Münir Derman Hazretleri bir doktordu. Ömrü boyunca kimseden hiçbir şekilde muayene ücreti almadı. “Hastahâneden aldığım maaş bana yetiyor!.” derdi. Çok mütevâzı bir hayat sürerdi. Bâzan gece yarısı yatağında yatamaz kalkar giyinirdi. Hanımı sorardı.: “Ne oldu?” derdi. “Filan hasta!.” derdi. “İdrar yapacak, zile basıyor basıyor, kimse gelmiyor!. Hastabakıcı uyumuş!. Adamcağız öyle zor durumda ki gidip yardım edeceğim!.” Bazan.: “Falanca hastanın serumu bitti. Kimse farkında değil. Gidip yardım edeceğim!.” Rahmetli gece yarısı yatağından kalkar hastâneye gider, hastalarına yardım eder, sevgi ve şefkat götürürdü!."

Sabri Tandoğan Efendi Hz.


Hepsinin Azîz RÛHLarı ŞÂd OLsun İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.



Resim

ALLAHümme saLLi ve seLLim ve bârik aLâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
RasûLike ve
Nebiyyi'L- ÜMMîyyi ve alâ ÂLihi, EhL-i Beytihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DermAN ZeVKLeriMm!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

=>ŞE’ÂN=>ÂNı-m,
=>MîM MÜNİR-im!.
=>CÂN DERMÂNI-m,
=>TEVHİD=>PÎRİ-m!.


Resim

MuhaMMedî=>MeLÂMette,
HAKk’ın FERMÂNı HİZMEti!.
İkİ ÂLEMde ==>SeLÂMette,
SEVmek>DERMÂNı>HİZMEti!.


Resim

BU ÂLEM =>KULLuk FEZÂ-sı,
OYNAŞta =>OYUNCAk DEĞiL!.
EZEL<->EBED=>RABB RIZÂ-sı,
ÜZme!. ÜZÜLme!.. SEV!. SEViL!..


Resim

Resim RahmetLi Azîz Hocam,
MÜNİR DERMAN kaddesallahu sırrahu’nun,
MuhaMMedî TEVHİDULLAH ÇİZimi-yle..


ZEVK 9427

ÖZ-ü MÜNİR =>SÖZ-ü DERMÂN =>ALLAH DOStu ki=>EHLULLAH!
=>KELÂMuLLAH =>RESÛLuLLAH ==>İŞi-GÜCü =>TEVHİDULLAH!
BİZ BİR-İZ=>HAYy İZin-deyİZ
“SIRR-ı NAHNU=>BİZ”-indeyİZ
=>HASBî<->HABîBî HİZMEtte ==>LîVECHİLLAH ==>SEBîLULLAH!.


07.10.19 15:49
brsbrsmmm.. tktktrstkkmdhyrÂNnn..



Resim

HASBî HİZMEtçi=>HERKEsin,
=>“HÂL-i HAZIR”ı=>HABîBî!.
“E-Ke-Ge”si==>HeR NEFESin,
=>MuhaMMedî TEVHİD TABîBî!.


Resim

CÜMMLe EŞYÂ MuhaMMed NÛRu,
=>HAKk’ı HAYykırır =>HAKAİKi!.
=>YAŞA!.mak==>MÜNİR ŞÛURu,
=>ALLAH DOStu-n===>DAKAİKi!.


Resim

“MuhaMMedî MîM”de=>HERKEs,
=>“İBRÂHÎMî=>HANÎF DİN”de!.
=>ÖZde-ki SEs==>SÖZde NEFEs,
=>KUL İHVÂNİ’n=>TEVHİD-inde!.


celle celâlihu..
aleyhumusselâm..
kaddesallahu sırrahu..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allahümme erinî hakaikun eşyâin kemâhiye.: ALLAH’ım, bana eşyânın gerçek hakikatini göster!.” diye DUÂ ederdi..
(Fareddin Razî Tefsirü’l- Kebir, TâHâ Sûresi)


EKG.: Vücuda yapıştırılan elektrotlar aracılığı ile grafiksel olarak kalbin elektriksel aktivitesini (kalbin ritmini, frekansını, kalp atışlarının ritmini, yayılmasını ve reaksiyonun tekrar yok olması) kaydeden dalga formudur..
E-Ke-Ge.: İÇ DENGE İle DIŞ DÜZEN'in =>BİZ BİR-İZ-liğinin =>GöNüL GRAFİğidir.. Ve’s-seLÂM..
FEZÂ.: İnsÂNoğlu AKLınca/US-unca Sonsuz ve Sınırsız UZAYy..
HAKAİK.: (Hakayık) (Hakikat. c.) ÖZ Hakikatleri..
DAKAİK.: (Dakayık) (Dakik. c.) İncelikler. Anlaşılması çok dikkat isteyen incelikler. Çok ince. Anlaşılması dikkat isteyen keyfiyetler..
LİVECHiLLAH.: Bu KULLuk DENEmesi ÂLeMinde; KuLun her İşini ancak ve ancak sâdece ALLAHu Zü’l- CeLÂL VACHi İÇin İŞLemek..
VeCH.: HAKku’L- HAKk Hakikat NÛRunun CihÂNa CÂN OLarak, Mazhar AYNAsı NÛr-u MuhaMMed aleyhisselâm KâiNâtında TeceLLî Tevhid Şerefi ve Şefâat Şifâsı..
SEBîLULLAH.: ALLAH celle celâlihu YoLu. Karşılıksız. ALLAH celle celâlihu Rızasını esas alan YOL..
HANÎF.: TEK-BİR ALLAH’ı BİR-Liğine İnanan, ALLAH celle celâlihu DİNi İSLÂMın iLk TEBliği..

HANÎFLer.: ALLAH celle celâlihu DİNi olan İSLÂMı, ALLAH celle celâlihu’ya tahsis edip, İslâm inancına sıkı ve samîmî olarak bağlanarak, bâtıldan sakınıp Hakk’ı tercih ederek ancak ve ancak ALLAHu zü’L- CELÂL’e ibâdet eden Hate’n- NEBîYyü’L-ÜMMî MuhaMMed aleyhisselâm ÜMMeti..


Resim nOt.:
İBRÂHÎM aleyhisselâm, Kur’ân-ı Kerîm’de;

Bakara 2/125,126,127,130,132,133,135,136,140,258,260; Âl-i İmrân 3/33,65,67,68,84,95,97; Nisâ 4/54,125,163; En'âm 6/74,75,83,161; Tevbe 9/70,114; Hûd 11/69,74,75; Yûsuf 12/6,38; Ra'd 13/43; İbrâhim 14/35; Hicr 15/51; Nahl 16/120,123; Meryem 19/41,46,58; Enbiyâ 21/51,60,62,69; Hacc 22/26,43,78; Şuarâ 26/69; Ankebût 29/16,31; Ahzâb 33/7; Sâffât 37/83,104,109; Sâd 38/45; Şûrâ 42/13; Zuhrûf 43/26; Zâriyât 51/24; Necm 53/37..

Kur’ân-ı Kerîm’de İBRÂHÎM aleyhisselâm’ı metheden muhtelif isim ve sıfatlar yer almaktadır ki.:
Evvâh.. çok âh eden, niyâz eden,
Halîm.. hilm sâhibi, yumuşak huylu,
Munîb.. ALLAH’a gönülden yönelen,
Hanîf.. şirk ve dalâletten uzak durup tevhîd dînine sımsıkı sarılan,
Kânit.. ALLAH’a kulluk eden,
Şâkir.. çok şükreden’dir…

Resim
MÜNİR DERMAN ZİKRin BİL!.mek!
MÜNİR DERMAN FİKRin BUL!.mak!
MÜNİR DERMAN ŞÜKRünde OL!.mak!
MÜNİR DERMAN SABRın YAŞA!..mak!.
Resim AHMEDî AŞKULLAHtır!.


ResimMuhaMMedî MuhabbetLerimİZLe...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DermAN ZeVKLeriMm!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

AZîZ HOCAm;
KOKUn>GÖNLüm BÜRÜmekte,
ZÂHiRin=>BÂTINın=>CENNet!.
=>SEBİLULLAH=>YÜRÜmekte,
BIRAKtığın YERden =>HİZMet!.


ZEVK 9297

KELÂMuLLAH RESÛLuLLAH MÜNİR DERMÂN’ın REHBERi,
ÖMRü BOYUnca YAŞAdı =>RÂÛFun RAHîM PEYGAMBERi,
SÖZe DÖKüp=>ÖZÜ-ndekin,
BİZe HiBE ==>SÖZÜ-ndekin,
ZÂHiR-BÂTıN ZUHUR ZEVKi =>ALNINda BiR DAMLA TERi!.


04.07.19. 04:14
brsbrsam..tktktrstkkmdhayrÂNnn..



CÂN HOCAm;
BAZı GECELER=>DÜŞÜNÜR,
ÇİLEM =>ÇİLENe BAĞLarım!.
GÖK YÜZÜ-nde SENi GÖRÜR,
SONRa SESsizce =>AĞLarım!.


=>RABBu’L- ÂLEMînden,
RAHMetenLi’L ÂLEMînden,
MÜNİR DERMÂN ÂLEMîne,
RAHMEtLer YAĞSın EBEDen!.
=>İnşâe ALLAHu'r- RAHMÂN!..


celle celâlihu..
sallallahu aleyhi vesellem..
kaddesallahu sırrahu..



Resim

TER..

MÜNİR DERMAN
Kaddesallahu sırrahu..


İnsan vücudunun muayyen yerlerinde cild altında bulunan ter guddelerinin ifrazıdır.
Vücudun bazı yerlerinde de ter guddesi yoktur.
Ter guddeleri kılların yanında bulunur.
Fakat kıl kökleri ile alâkadar değildir.
Yan taraflarından küçük kanallarla kılın cildden çıktığı yere dökülür.
Kılların yanlarında da yağ bezeleri vardır.
Bazı gençlerde yağ bezi cilde yakın ve dışarıya atılabilir durumdadır. Hava sonucu bu yağ tabakası hava tarafından derine bastırılır. Bu, iltihap yapar sivilce teşekkül eder.
Bu, mekanikî ve tıbbî bir sebeptir.
Böyle olmasının da manevî bir sebebi vardır. Sonra izah edilecektir...

Terin terkibinde kimyasal olarak % 99 su, tuz. Yağ ve kollestrin bulunur.
Genel olarak tadı tuzluya yakındır.
Kendine mahsus bir kokusu vardır.
Vücuda alınan bazı maddeler ter guddeleri yoluyla dışarı ifraz olur.
Bazı vücudların teri çok keskin ve fenâ kokuludur.
Bazıları da kendine mahsus ter kokar veya kokmaz.
Bazıları da güzel kokuludur.
Ter kokusunu şahıs kendisi kat'iyyen alamaz. Sebebi vardır.
Vücudun ter guddesi olmayan yerlerinden de ter çıkar.
Alında, avuç içinde ter guddesi olmadığı halde terler.

Vücuddan ter.:
Ateşli hastalıklarda. Sıcakta. Fazla yorgunlukta. Hastayı terletirler.
Hasta açılır. Bu sûretle ter vücuddan birçok vücuda zararlı toksinleri dışarı atar.
Bazı hastalıklarda hususi bir ter kokusu çıkar.
“Kızıl hastalığında kokusu vardır”.
Bazı hastalıklarda ter mevcuttur. Bazılarında yoktur.
Bazı ruhî hallerde ter çıkar: Utanmada, Sıkılmada, Bunalmada, Korku ve suç işlemede...
Ter birçok sun’î renklerin boyalarını eritir.

Ruhî hâletlerdeki terin sıcak ve soğuk ile alâkası yoktur.
Bazen vücudun muayyen yeleri terler.
Bazen de vücudun tamamı terler.
Bazen ter soğuk, bazen sıcaktır.

“Resulü Ekrem'in teri gül kokardı”.
Terlemelerin içinden sıyrılan bir ter vardır.
“Alınteri”... “Alın yazısı”. “Alın açıklığı”. “Alın kırışıklığı” bu ifâdelerin içinde de bir şey gizlidir.

Canlı mahlûklarda hatta nebatlarda buhar veya su çıkar cildlerinden, yapraklarından, gövdesinden.
Bazılarının cildlerinde mesamat, küçük delikler yoktur.
Yorgunluk, sıcak, hastalık hallerinde bu buhar yani su, ter ismini alır...
Soğuk zamanlarda, istirahatte, hastalık olmadan da ter gelir...
Hepsinin sebepleri vardır.
Nebatat ile uğraşanlardan, hayvanat ile uğraşanlardan bu terin fennî, ilmi sebebini sorup öğrenebilirsiniz.
Ter geldiği sebebe göre kokulu veya kokusuzdur.
Tad itibarı ile de, terkip itibarı ile de farklıdır, insanlarda ve bazı hayvanlarda umumiyetle terde iğrenç olmayan dereceden, insanı tiksindirecek dereceye kadar koku vardır.
Bu kokuları çıkaranlar kendi kokularını ya duyarlar ya duymazlar.
Duyarlar dedik. Kokuya alışmışlardır da ondan.
Asıl olarak bu kokuyu duymazlar.
Her insanın kendine mahsus bir kokusu vardır.
Bu kokuyu almazlar.
Başkalarının aldıkları kokuya göre hükmederler.
İnsanlar kendi kokularını alsalar çıldırırlar.
Çocuklarda ter kokusu normalde yoktur. Sebebi vardır.
Tıp hududunun dışında izah edilebilir.
Alın terler, avuç, el içleri terler.
“El üstü değil”.
Koltuk altları terler, ayak parmakları arası terler ve altı terler.
“Ayak üstü değil”.
Göğüs terler, omuzlar terler, saç dipleri terler, kasık araları terler.
Bütün bu terlemeler normal hallerde olur.
Bu hastalık rolleri değildir.
Hastalıklarda terin karakteri değişir.
Diğer bazı arazlarla birlikte...
Kaşıntı, yanma, sızı ve hafif yara kuru veya yaş şekilde...
Birçok hastalıklarda da az veya çok bu yerlerin bir kısmı terler veya kokar...
İnsanlar bu kokuları gidermek için güzel kokuları icad etmiştir.
Nebatlarda. Çiçeklerde. Kokusuz olanlar vardır.
Gül kokusu. Yasemin. Menekşe. Limon. Nergis. Saymakla bitmez.
Soğan, sarımsak gibi fenâ kokular bunlar da çoktur.
Birşey aslını tazeliğini kaybetmeye başladı mı varsa kokusu tiksindirici olur.
Et güzel kokar bozuldu mu çok fenâ kokar.
Limon güzel kokar, çürüdü mü fenâ kokar.
Herşey böyledir, insanlardaki ter de böyledir.
Hastalık perdesi arkasına gizlenmiş manevî bir sebebe bağlıdırlar.
Şarap ve içki kullananlarda, zinâ yapanlarda, gusulsüz olanlarda,midesinde haram olanlarda, dedikodu, gıybet, yalan, haset, kendini beğenmiş, ne yaptığını bilmeyen münafık kimselerde, domuz eti yiyenlerde ter kokusu vardır.
Haram yiyenlerde koku duyulmasa da bu duyulmayan koku, elbiseyi ayakkabıyı eskitir.

Doğru, dürüst, âdil, mütevazi, ahlâklı kimselerde kim olursa olun fenâ koku çok enderdir.
Hakk esmalarının akisleri insandan uzaklaştı mı insanlarda
“leş” kokusu ortaya çıkar.
Dindardır, hatta hacıdır fakat fenâ kokusu vardır.
Sebebini kendisi ruhî muhasebe yaparak kendi kabahatlerini düzeltmezse, o fenâ koku her yerde onu aşikâre vurur.
Onun için
Resulü Ekrem: “Güzel kokular sürünün!” buyurmuştur.
Bu hali yüze vurmamıştır.

Koku.:
Burun vasıtası ile alınan, görünmez izah edilmez bir his ve duygudur.
Koku hava dahilinde duyulur.
Havasız yerde koku naklolmaz.
Canlı, cansız, neb'at, hayvan, mikrop, görünür görünmez her şeyde hissedilir, edilmez bir koku mevcuttur.
Mikropların kendilerine mahsus kokuları vardır.
Kadın ve erkeklerin kendine has ayrı bir kokusu vardır.
Bu tabii olarak, kirli veya temiz olmakla alâkası yoktur.
Sebep meçhul olmakla beraber mevcuttur. Sebep manevîdir.

Bazı insanlar terleseler de terlemeseler de koku duyulmaz.
Bazılarında terledikleri zaman zuhur eder.
Bazıları da hiç terlemezler.
Bunlarda ya koku vardır yahut da yoktur.
Normal insanlarda yani hasta olmayanlarda bu koku yek diğerini rahatsız ettiğinden insanlık tarihinde bu fenâ kokuyu gidermek için parfüm sanayii icâd edilmiş, binlerce fenâ kokuları kapamak için güzel kokular kullanmaya başlamışlardır.
Hele bu asırda deodorantlar çoğalmıştır.

Gıdaya, yaşamaya, hastalığa bağlı kokular varsa da hiçbir sebebe bağlayamadığımız fenâ kokular da vardır.
Sebebi için uğraşır dururlar.
Hakiki sebep: Manevîdir.
“Manevî ne demektir?.”
Bu çok ince bir şeydir.
Manevî dediğimiz zaman neyi kastediyoruz.
Ne dindarlar vardır. Kokarlar... .

Manevî: Ruhî ve maddî muvazenenin en iyi
“Ahsen” şekilde olmasıdır.
Kiminin nefesi kokar.
Kiminin ağzı kokar.
Bunlar maddî olduğu gibi, manevîdir de.
Kiminin, ağzı konuşurken kokar.
Kiminin, aldığı sarımsak soğan kokusunu etrafa salar.
Yanlarına ne yanaşılabilir ne de onlarla konuşabilirsin.
Bunlardan hiçbiri farkında değildir.


Resulü Ekrem: “Soğan ve sarımsak da vücuda nafi’ bazı hastalıklara iyi tesir eden hassalar vardır” buyurmuştur. “Yalnız bunları yiyenler içimize ve kalabalık yerlere gelmesinler!”demişlerdir.
Bu, yemeyenleri rahatsız etmemek için, dolayısıyla men etmiştir.
Kendilerine niçin yemedikleri soruldukta:
“Her an Cebrail ile temastayım” buyurmuşlardır.

Meleklerde yeme içme olmadığından bu kokulara karşı Hak onları hassas kılmıştır.

“Meleklerin koku alma hassaları mı, yahut burunları mı var?”
Hayır.

“Peki bu nedir?.”
Onu bir söylersem çıldırmak işten değildir.
Kokular dünyaya aittir. Rüyada koku olmaması bunu te’yid etmektedir.
Rüya, Dünya Âlemi değildir. Başka bir âlemden dünyaya bakmaktır.
Gül ve çiçek tohumlarının hiç birinde koku yoktur.
Bâtınında gizli olan renk, yaratılış muradı zâhir olduğu zaman renk ve kokusu dünyada görünür ve ortaya çıkar.

Büyük insanlar da bir gül tohumu gibidir.
Bâtını hafif dışarı vurdu mu “her insanda bu vardır” kokusu ortaya vurur. Ve kendisi bunu duymaz.

Herkes kendi kokusunu alsa çıldırır.
O büyük insanların yüzüne bakabilirsen gördüğün anda ne hâlet-i ruhîyede olursan, ne durumda bulunursan bulun, sana, Allah'ı hatırlatır görünüşü ile...

Meleklerde: İdrak. Anlama. Görme. İşitme. Konuşma. Koku alma hassaları insanlardaki organlar gibi değildir.
Ne yerler, ne içerler, ne yorulurlar, dişi erkek mefhumu onlarda yoktur...

Aç bir insan kızarmış bir tavuk görse ağzı sulanır, rüyada bağırır. Fakat uyanık olanlar bunu duymaz.
Bazı insanlarda erkek veya kadın olsun ağız kokusu vardır. Nefes kokusu vardır.
Bunlar evvelâ tıbbi ve organizma hastalığı bakımından olur.
İkisi de ayrı ayrı sebeplere bağlıdır. Hem nefes kokusu, hem de ağız kokusu. Tek şahısta ikisi birden olmaz.

“Olur!” diyenler bulunursa bu kokuları yek diğerine karıştırıldığı içindir.
Bazı kokuyu şahıs bazen alır, bazen de almaz. Bunun da sebebi vardır.
Ter kokusu terleme esnasında çıkar.
Kıl olan koltuk altlarında. Bir de bütün vücudda vardır. Terlemedikleri zaman yoktur.
Bir de terlesin terlemesin, sıcak olsun soğuk olsun daima mevcuttur.
Bazı kimseler de terlemezler!

Ayak kokusu vardır. Devamlıdır. Ter de vardır.
Gaita kokusu vardır, idrar kokusu vardır.
Bazen bu iki tabii kokusunun üstünde çok fenâ kokarlar.
O zaman bazen geçici bir hastalık neticesidir. Devamlı ise başkadır.
Bir de devamlı vücud kokusu vardır. Şahıs farkında değildir, bu kokuyu alamaz. Yanına yanaşanlar bu kokuyu alırlar...

Normal, hasta olmayan kimselerde:
1-) Ağız kokusu
2-) Nefes kokusu
3-) Ter kokusu
4-) Ayak kokusu
5-) Gaita kokusu
6-) İdrar kokusu
7-) Bütün vücud kokusu.

Bunların sebepleri uzvî bir şeye bağlanırsa da yine bunların hepsi manevîdir. Neden öyle olduğunu açıklayamam.
Sonra bir sırr açıklamış oluruz. Benim için doğru değildir böyle kimselerin...

Bir de herkesin alamadığı kokular vardır.
Onlar da yine insanı tiksindiren kokulardır. Fakat her burun almaz.

“Amma bu risâleyi niçin yazdın? Diyenler sebebini de söyler!” derler.
Söylesem bir fayda vermez...
Fakat küçük bir lif halinde bir ip ucu vereyim:
1-) Kimse kendi kokusunu alamaz. Alırsa çıldırır. Bağırsaklardaki kokuyu alamıyoruz...
2-) Kimse kendi sesini tanıyamaz. Tanırsa bir gün
“günü geldiğinde utanır” Kimden, kendi kendinden...

Cenâb-ı ALLAH bir hadis-i kudsîde: "Ben bir gizli hazine idim. Görünmek istedim"
“Kime görünmek için!” evvelâ bunu hallet!.
“Bütün kâinatı halk ettim” buyruluyor.
Bütün sırlarını, güçlerini, kudretlerini açığa vurdu.
Niçin yağma etmiyorsun?..
Başka ne sır arıyorsun, manevî sebeplere bağlıdır hepsi!..

Nüvelerini evvelâ babadan, sonra anadan alır...
Bulûğdan sonra bunlar o kimsenin kendi gayreti ile ortaya çıkar...
Veraseti inkâr mı etmek istiyorsun. O halde sus!...
Dediklerimiz ilmen de doğrudur.

“İlim nedir?”
Ahlâkın verdiği bir istidad ve kabiliyetin topladığı hakikat olanlar değil midir?

Muhtelif hastalıklarda, yaralarda, muhtelif mikroplara göre hususî koku vardır.
Bazı hastalıklarda, ayak altında bazı kokular peydah olur.
Bazı hastalıklarda, hastanın yanına yaklaşıldığı zaman hususi bir koku duyulur.
Birçok mikrop cinsleri, birçok hastalıklarda vücudda veya vücudun muayyen yerlerinde hususi kokular olur.
En çok ayak altlarında bu koku alınır.
Üremili hastalarda elma kokusu duyulur.
Bunlar kitaplara da geçmiştir. Aseton kokusu.
Kediler normal insanlarda koltuk altı kokusunu çok sever.
Bir kediye koltuk altını koklatırsan hayvan yüzünü oraya adetâ dürterek sürer..


16.06.1982

Resim

=>RABBu’L- ÂLEMînden,
RAHMetenLi’L ÂLEMînden,
MÜNİR DERMÂN ÂLEMîne,
RAHMEtLer YAĞSın EBEDen!.
=>İnşâe ALLAHu'r- RAHMÂN!..


celle celâlihu..
sallallahu aleyhi vesellem..
kaddesallahu sırrahu..


Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet-BİZi de CEM’ et MuhaMMedî HAKk ÂŞIKLarın İÇİne İnşâe ALLAH!..

Âmin! Yâ Muîn! YâRabbenâ!..


ResimMuhaMMedî MuhabbetLerimLe...

Resim

SEBİLULLAH.: Allah (C.C.) yolu. Karşılıksız. Allah rızası.
ZUHUR.: Meydana çıkmak. * Ansızın meydana gelmek. * Baş göstermek. Görünmek. * Hulul. * Galip olmak. * Âlîkadr.
Muayyen.: Görülmüş olan, kat'i olarak belli olan, belli, ölçülü, tayin ve tesbit olunmuş, karalaştırılmış.
Gudde.: Tıb: Bez. Vücudun muhtelif yerlerinde, hususan boyunda bir nevi vücuda lazım su çıkaran depocuk.
İfrazat.: Vücuddan çıkan, bedenden ayrılan kan, irin, balgam gibi şeyler.
Alâkadar.: İlgili, alâkalı, münâsebetdar.
Terkib.: Birkaç şeyin beraber olması. Birkaç şeyin karıştırılması ile meydana getirilmek. * Birbirine karıştırılmış maddeler.
Sun’î.: İnsan yapısı, uydurma, takma, sahte, yaradılıştan olmayan.
Fennî.: Teknik bilgiler. (Teknoloji)
Ruhî.: Ruha ait, ruhla ilgili. Ruhça.
Manevî.: Maddi olmayan kuvvet. Mânâ âlemine âit olanlar. Dinden, imândan, mukaddesât ve imândan gelen kuvvet
Uzvî.: (Uzviye) Uzva ait. Canlı. Organik.
Hâlet.: Sûret. Hâl. Keyfiyet.
Karakter.: yun. Huy. Mizac. Seciye. Bir şeyi benzerlerinden ayırdetmeğe yarayan temel hususiyet.
Ahsen.: En güzel. Çok güzel.
Te’yid.: (c.: Te'yidât) Kuvvetlendirme. Sağlamlaştırma. Metânet verme. * Doğrulama, doğru çıkarma. Destekleme.
Gaita.: Necaset, neces, insan pisliği.
Muhtelif.: Çeşitli. Bir türlü olmayan. Birbirine uymayan.


Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in teri gül kokardı..
(Nesâî, Oruç, 43)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in teri bereket, (Müslim, Fedâil 83) )Ve inci gibiydi. (Müslim, Fedâil 82). ))
En keskin miskten daha güzel kokardı. (Zebîdî, İthafu's-Sadeti'l-Muttakîn, Vll/147))

Resim---Âişe radiyallahu anha Vâlidemiz.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in giyim kuşamı ve kılık kıyafeti ile birinci derecede ilgilenen güzide hanımlarındandı. Kendisi, hayatının her safhasında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i bulabildiği en güzel kokuları sürerek giydirirdi. Nitekim O, “Vedâ Haccı'nda da, “zerîre” adı verilen koku sürerek Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in ihramını bizzat kendi eliyle giydirdiğini” söylemiştir..
(Buhârî, VII, 60, 61)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, günlük hayatında, yanında "sükke" tâbir edilen bir koku (kutusu) bulundurur ve gerektikçe ondan sürünürdü .
(İbn Sa'd, I, 399; Ebû Dâvûd, IV, 107, nu: 4162)

Resim--- Özellikle yolculuklarında birlikte götürülmesi mûtad olan eşyaları arasında bir de "koku şişesi-kârûrefü’d- dühn” yer almaktadır.
(İbn Sa'd, I, 399; Ebû Dâvûd, IV, 107, nu: 4162.; Behce, II, 256)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Üç şey vardır ki, hiç reddedilmez: Yastık, güzel koku ve süt!." buyurmuştur..
(Taberanî, Mekârimu'l- Ahlâk, h. no 152)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Dünyada bana, kadın ve güzel koku sevdirildi; namaz da, gözümün nuru kılındı." buyurmuştur..
(Nesâî, VII, 61, 62; İbn Sa'd, I, 398; el-Hâkim, el-Müstedrek, II, 160.; Aclûnî, Kesfül-Hafâ, I, 405-408, nu: 1089)

Resim---Enes b. Mâlik radiyallahu anhu: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Medine sokaklarının birinden geçtiğinde O'nun misk gibi kokusu hemen sezildiğinden, halk, o yoldan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in geçtiğini söylerdi. Bizler, Nebî aleyhisselâm’ın gelişini, kokusunun güzelliğinden anlardık." buyurmuştur..
(İbn Sa'd, Tabakat, I, 398-399; Mecme'uz-Zevâid, VIII, 282; el-Metâlib'ül-'Aliye, IV, 25)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem içinde sarımsak olan bir yemeği arkadaşlarından birini göstererek ona vermelerini söylerdi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, onun da yemekten çekindiğini görünce: "Sen bana bakma, ye!. Zirâ ben senin gibi değilim, senin konuşmadığınla (meleklere) konuşuyorum!."
buyurdu.
(Buhârî, Et'ime 49; Tirmizî, Et'ime 13)

Resim---Ebû Ziyâd Hıyâr İbnu Seleme radiyallahu anhu: “Âişe radıyallahu anhâ'ya soğan hususunda sordum.
Âişe radıyallahu anhâ.: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in en son yediği yemekte soğan vardı."
buyurdu.
(Ebû Dâvud, Et'ime 41, no: 3829)

Resim---Ubeydullah b. Ebî Yezîd radiyallahu anhu’un babasından rivâyete göre, Ümmü Eyyûb ona şöyle anlattı: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Medîne’ye hicret edip geldiğinde onlara misâfir olmuştu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem için içersinde bu (soğan, sarımsak) sebzelerinin bulunduğu ağır bir yemek yaptılar. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, o yemekten hoşlanmadı ve ashabına: "Siz o yemekten yiyin. Ben sizden biri gibi değilim, ben yanımdaki melek arkadaşımı o koku ile rahatsız edip incitmekten endişe ederim!.” buyurdu.
(Müslim, Eşribe 31; İbn Mâce, Etıme 59)


(Yukarıdaki yazı : M.DERMAN ks.nun "YAZILMAMIŞ SIRLARIN İLKİ YAZILACAK SIRLARIN SONU 3. CİLT" Kitabından alınmıştır.)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DermAN ZeVKLeriMm!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

CENÂB BİLmez=>CENÂBetLer,
=>SENin İSMiN KULLanıYOR!.
ŞERRe-ŞEYtÂN’a
->MÂBetLer,
ÇILDIRdıLar
->İÇim YANıYOR!.


ZEVK 9558

GÖRüYORsun DERMÂN HOCAm=->NASıL COZuttu İNSÂNLar,
=>HAKk’ı DUYup=>HAYRa UYan KİMSELerin=>KİM-i KALdı!.
NEFSİne TAPAN
=>ROBOtLar ==->AKLIn TOZuttu İNSÂNLar,
=>MUHAMMEDî HAKİKAt-ın=->Ne “Ha”sı=>Ne “MiM”i KALdı!.


08.02.2020 08:08
brsbrsm... tktktrstkkmdseyrann..


İZİNdeyİZ==>-İZNİLLAH,
-VECHİLLAH->SEBîLİLLAH,
KELÂMuLLAH
->RESÛLuLLAH,
HASBî HİZMEtte İNŞaÂLLAH
!.


CENÂB.: Büyüklük ifâde etmek için, hürmet etmek maksadı ile söylenir.
Cenâb-ı HAKk celle celâlihu, Cenâb-ı Resûl-i Kibriyâ aleyhisselâm gibi..
CENÂBet.: Pis. Gusletmesi lâzım gelen kimse. Uzaklık..
COZutmak.: Yoldan çıkmak. Kaçmak..
TOZutmak.: Aklını kaçırmak..



Hun ŞÂD OLsun CÂNım HOCAmmm!.

ResimMuhaMMedî MuhaBBetLerimLe!.

ResimKUL İHVÂNi
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DermAN ZeVKLeriMm!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

SOL ELim==>KELÂMuLLAH’a,
SAĞ ELim ==>RESÛLuLLAH’a,
KIRAT<=>KITMİR=>ALİ ŞÂH’a,
KUL İHVÂNİ’m=>ABDuLLAH’a!.

GÖZden IşIK Gİder=->GÜNEŞ’e,
==>Gİden IşIK====>GELir GERi!.
=->MÜNİR DERMAN’La PEŞ PEŞe,
BAKmak ve->GÖRmek->HÜNERi!.


ZEVK 9773

=>EZEL<->EBED==>MuhaMMedî HAKİKAtın HÂMiL HOCAm,
KELÂMuLLAH<->RESÛLuLLAH AŞKı=->ARŞ’a ŞÂMiL HOCAm,
==>Bî-İZNİLLAH İZin’deyim,
AT’ım=>İT’im=>BİZ’indeyim,
YÜCE RABBımın=>HASs KULu=> MuhaMMedî KÂMiL HOCAm!.


12.10.2020. 12:10
brsbrsmd..tktktrstkkmddermÂNnn..


HAKk’ın=>HALk ÂŞIğı->NAHNU,
HALk’ın=>AŞKk KAŞIğı>NAHNU!.
=>NAHNU==>BİZ BİR-İZ NİYÂZı,
=>GÜNEŞLe<->IŞIğı==->NAHNU!.

KALB BUZDAĞI=>GÖZümüzden,
===>İĞNE DELİĞİ’nden GEÇER!.
=>BULut BULut=>SÖZümüzden,
=>RESÛLuLLAH KEVSERi->İÇER!.

=>ÖMRÜNce==>YAPTIĞIN GiBi,
=>RABB’ına===>TAPTIĞIN GiBi,
KUL İHVÂNİ’m=->HASBî HiZMEt,
=>MuhaMMedî=->AŞKk ve SEVgi!.


celle celâlihu..
aleyhumusselâm..


Resim MuhaMMedî KÂMiL;
=>YoZ CÂHİLi =>DÜNYÂ UYKUSUndaki HAYyAL RÜYÂSInın KÂBUSUndan=>
=>UYANDIRan ve GERÇEğe İNÂNDIRan MuhaMMedî HASBî-HABîBî HİZMETçi'dir..


إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ
Resim---“İnnellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ lâ tufettehu lehum ebvâbus semâi ve lâ yedhulûne’l- cennete hattâ yelice’l- cemelu fî semmi’l- hiyât (hiyâti) ve kezâlike neczî’l- mucrimîn (mucrimîne).: Bizim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve deve (veya halat) iğne deliğinden geçinceye kadar onlar cennete giremeyeceklerdir. İşte suçluları böyle cezâlandırırız.” (A’râf 7/40)


Hun ŞÂD OLsun CÂNım HOCAmmm!.

ResimMuhaMMedî MuhaBBetLerimLe!.

ResimKUL İHVÂNi
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DermAN ZeVKLeriMm!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

=>Resim
=>SÖZ YAŞı,
=>GÖZ YAŞı,
=>KÖZ YAŞı,
==>ÖZ YAŞı!.

CÂN ÇİLLesin ÇEKENe SOR,
ÇEKmeyenin->DÜŞÜnü YOR,
AZiZ HocAm Münir DERMÂN,
SÖZün AVCUmuzda AL KOR!.


ZEVK 9977

=>SÎNe SUYU’ndan İNCİLer===->UZaKLardan GELen SESe,
HASRetin=>VUSLÂtın DİLer==>YÜZde SÜZÜLen GÖZ YAŞı!.
Er RAHMÂNu’r-RAHîM ALLAH=>KÜLLî ŞEYy’e ve HERKESe,
=>GÖZ BEBEği=>ÇİLLe ÇÖLü=>GÖZ YAŞıdır=>MİHENk TAŞı!.


19.06.2021.. 01:24
brsbrsm...tktktrstkkmizdcevlânımızzz..


ÇOCUk ve KADıN GÖZ YAŞı,
=>İHVÂNİ’min=>CÂN ACIsı!.
ANA RAHMi==>MeZÂR TAŞı,
ARAsında==->SIRR SANCIsı!.


Resim

Sana bir DUÂ öğreteyim.:

GözLerinde GÖZ YAŞIndan =>ALLAH BÂZÂRI’nda satılan İNCİLer peyda OLurken=>SÖYLEyeceksin:
Sonsuz SaLâvât İNCİLerinin DiziLeriyLe, nihâyetsiz SeLâm CevherLeri MuHaMMeD MuSTaFâ'nın feyizLere açık RÛHu'na, hikmetLere açık Göğsü'ne SaçıLsın!.
Gündüz->parLadıkça, güneş->âLemi aydınLattıkça RÛHu=>RAHMet ve SemâLara gark oLsun... Tertemiz EHL-i BEYt’e SeLâm OLsun!.
sallallahu aleyhi vesellem..


Bu DUÂ=>İmÂNın Zevkine yükseLenLer İÇİNdir. Henüz maddenin kesâfetinde mahcûb/perdeli, örtülü kaLanLar, hayatta harikuLâde hadiseLere tesâdüf etmeyenLer'e âit değildir!.


ResimMünir DERMAN kaddesallahu sırrahu..

Hun ŞÂD OLsun CÂNım HOCAmmm!.

ResimMuhaMMedî MuhaBBetLerimLe!.

Resim
KUL İHVÂNi
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DermAN ZeVKLeriMm!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

Resim LEDÜN/LEDÜNN İLMİ'ni ÖĞRENMEK İÇİN,

MÜNiR DERMAN..
kaddesallahu sırrahu..


DEVRÂN Etmiş DERMÂN BaBam,
SEYRÂN Etmiş DERMÂN BaBam,
CEVLÂN Etmiş DERMÂN BaBam,
KuR'ÂNu’l-MECîD=>DİLİyLe,
HAYRÂN Etmiş DERMÂN BaBam,
RASÛLuLLAH=>MENZİLiyLe,
BAYRÂM Etmiş DERMÂN BaBam,
İHVÂNİ’m MERKEZ MİLİyLe,
SULTÂN Etmiş DERMÂN BaBam!.


ZEVK 10.160

GEÇmiş-GELeceğin=>CEM’i=>Şu ÂN=>YEVMi’d-DÎN’in GÜNü,
KULak=>İŞİtir.. GÖZ=>BAKar=>GÖNüL=>GÖRür GÖRdüğüNü,
HıZıR=>LÂZıM.. MUSÂ=>LÂYık,
KALB KADRi’nde=>AKıL=>AYık,
==>LETÂiFü’L-LATîF SIRRı===>HAKiKat-ı LÂM===>LEDÜNNü!.


21.10.2021.. 02:21
brsbrsm...tktktrstkkmdledünnn..


İNSÂN-RASûL-KuR'ÂN->ALLAH,
KALB KEMÂLi==->Bî-İZNiLLAH,
ALLAH-KuR'ÂN-RASûL=>İNSÂN,
SULTÂN-ı SUBHÂN=>ABDuLLAH!.

HeR ŞEyi BELiRtiR=>EŞKÂLi,
İNSÂNLar=>ÖZden SÖZüyLe!.
MÜNiR DERMAN=>HıZıR HÂLi,
KiM GÖRMüş GÖNüL GÖZüyLe!.

DERMAN’ım “BiR DAMLa SU”da,
=>YEDİLeR-ONBİRLeR=>BİLe!.
YAŞANmayan>YALAN!.“HU”da,
YAŞAyaNa==>CENNet=->ÇİLe!.
===>ÖLÜ SAVAŞı==>UYKUda,
=>DİLLi DüDük==>KÂBus İLe!
.

MÜNiR BaBa NAHNU ORMANı,
HIZIR’ın=>KIRkLar DERMANı,
HÂL-i HAZıR=>HuZuR=>HıZıR,
BİZ BİR-İZ->NAHNU FERMANı!.
bEN bAŞKa-BİZ bAŞKa”sı SıR,
DÖNdükçe->DEVRÂN KİRMANı,
İHVÂNİ’m KÜLî ŞEYy=>FıR FıR!.


M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

Resim KuL İHVÂNİ..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DermAN ZeVKLeriMm!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

YÜCe GÖNüL>DERMAN HOCAm,
=>ÖMRÜ’nce=>HASBî HİZMEtte!.
RABBımız’dan FERMAN HOCAm,
DÜN-BuGÜN-YARıN=>CENNEtte!.


ZEVK 10.468

=>MÜNİR DERMÂN=>DEVRÂNı’nda=>KALB KAZANı<->KAFA TASı,
BİZ”in=>BİZLe!. “İZi”n=>İZLE!.==>EHL-i NAHNU HASLaR HASı,
ŞÜPHE PUTLARıNı=>DEViR,
İMÂNın=>AMELe=->ÇEViR,
====>Yu SEBBİtu===>AKDEMENâ=====->AYAK-TABAN HARİTASı!.


05.09.2022.. 05:09
brsbrsm…tktktrstekkmdsehercevLânımızzzz..


Resim

==>İBÂDEt==>YÜCE ALLAH’a,
SÂHiB ÇIKaR==>ABDULLAH’a,
=>Ve->fe SEBBit->AKDEMeNâ,
HİZMEt ETt=>RASÛLULLAH’a!.:


celle celâlihu..
sallallahu aleyhi vesellem..
kaddesallahu sırrahu..


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ
“Yâ eyyuhâllezîne âmenû in tensurûllâhe yensurkum ve yusebbit akdâmekum.: Ey iman edenler, eğer siz ALLAH'a (ALLAH adına İslâma ve Müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır. (ayaklarınızı diretir, size sebat verir.)” (MuhaMMed 47/7)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” buyurmuştur.
(Beyhakî, Şuab, VI, 117; İbn-i Hacer, Metâlib, I, 264)

Ebû Mûsâ radıyallâhu anhu.: "Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem merkebe biner, kaba yünden elbise giyer, koyunun altına oturup sütünü sağar, misâfirleriyle ilgilenir, onlara hizmet ve ikram ederdi.” buyurmuştur.
(Hâkim, I, 129/205)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “…Kul, kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, ALLAH TeÂLÂ da o kulun yardımındadır... Amelinin kendisini geride bıraktığı kişiyi, nesebi öne geçiremez.” buyurmuştur.
(Müslim, Zikr, 38; İbn-i Mâce, Mukaddime, 17)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kimin Allah yolunda bir tek saçı ağarırsa, bu, kıyâmet günü onun için bir nûr olur.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 9/1635; Nesâî, Cihâd, 26)

Ebû Eyyûb el-Ensârî “radıyallahu anhu.: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “ALLAH YOLU’nda sabah ya da akşam cihâd için bir yürüyüş; güneşin üzerine doğup, battığı her şeyden daha hayırlıdır.” buyurdu.” buyurmuştur.
(Müslim rivâyet etmiştir, muttefekun aleyh)

Enes radıyallahu anhu.: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH YOLU’nda sabah ya da akşam cihâd için bir yürüyüş; dünyadan ve dünyanın içindeki her şeyden daha hayırlıdır.” buyurdu.” buyurmuştur.
(Buhârî, Cihâd, 6)


M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

Resim KuL İHVÂNİ..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DermAN ZeVKLeriMm!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

GECEnin=>GÖZ YAŞı HOCAm,
GÜNDÜZün YOLDAŞı HOCAm,
SEYyREYyLEMAViGökLERden,
KITMİR’in=>İŞş BAŞı HOCAm!.

ÇİLLe ÇÖLÜn==>BİZ BİR-İZi,
RASÛLü EKREM==->HAYy İZi,
YAŞANMAdAN=>YALAN OLuR,
=>İLM-i LEDÜNNî=->DEHLİZi!.

YEDi RENgin=>MORu DERMAN,
=>AL ALEVin=>KORu DERMAN,
ZITLar ZEVKin->ZORu DERMAN,
NEFSin BİLen!.->RABBın BİLen!.
Hem CEVÂB Hem SORu DERMAN,


ZEVK 10.508

=>SEYREYyLe=>MÜNiR DERMÂNı=>ÂŞIKk İÇiN=>ÇİLLe NİÇiN,
ÂŞIKk’a HAKk’ın FERMÂN’ı=>FARKına ERmek=>HEPin-HİÇiN,
KÛN fe yeKÛN=>KÛN fe yaKÎN,
ÖMüR=>GELiR-GEÇeR=>LÂKiN,
AŞKk ATEŞi=>SÖNMeZ=>YANaR=>NEFeS>NEFeS =>İÇiN>İÇiN!.


23.10.2022. 01:23
brsbrsm…tktktrstekkmdçilecünbşümüzzzz..


=>ÇÖLde YANKıLaNdı=>SESi,
AŞKk ALEVi OLdu==->NEFESi,
RASÛLü EKREM’e==>HERKESi,
=>ÇAĞIRmak->ÇİLLe BESTESi!.

ÇÖL SICAğı=>YANdı!..=>YANdı!
KAVRuLdu DURdu DERMÂN’ım!.
VAZGEÇmedi=->RABBI’n ANdı!
SAVRuLdu DURdu DERMÂN’ım!.

NURSîLer!. DERMÂNLar NİCe,
=->ARDIndan GELENLERİnCe,
=>TEPe TEPe==>KULLANILdı,
KuL İHVANîm>ÇOk BİNLERCe!.

==>PETROL YEŞiLi CÜBBeLeR,
SARIKLaR==>BiR UCu YERde!.
MÜRŞiD GEÇiNeN=>ZÜBBeLeR,
BİLmedi=->DERMÂN’ım NERde!.

NE de ÇOKkmuş=>OĞLu-KIZı,
=>ÇOĞu=->SOSYOTe SİMSARı!.
=>İÇİMde Hepp==->İNCe SIZı,
BAKkmış>GÖRememiş->VARı!.

LEŞş PEŞinde=>DÜNYâCıLaR,
KÖR KÖSTeBeKk HÜLYâCıLaR,
DüN-Bu GüN-YaRıN ARSIZLaR,
KuL İHVANîm==->İÇiM SIZLaR,
HAKkı GÖRmez->AYNASIZLaR,
MECNÛNum! Der LEYLÂCıLaR!..


nOt.:
BEDELsiz=>KIYASsız=>ŞARtsız=>SEBEBsiz =>AŞKULLAH!..
ÇİLLe ÇÖLÜnün=>ERDEM ERi MÜNiR DERMÂN HOCAm kaddesallahu sırrahu’nun,
ÇİLLe ÇIĞLığını ve SADAKat SELÂMetini Kendi KALEMİnden AKıL ve İNSAf SÂHiBi OLANLaRa SUNuYORum!.
BUYURUNuz ÇÖLümüze.. SÖZde MECNÛNum.. SÖZde LEYyLÂLaR..

DOKTOR MÜNİR DERMANın MEKTUPLARI.. - Muhammedinur
https://muhammedinur.com/forum/viewtopi ... 21#p102521


M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

Resim KuL İHVÂNİ..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DermAN ZeVKLeriMm!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

EL=>YAĞda-BALda SANANLaR,
=>TANımadan->ALDANANLaR,
DERMÂNsız DERde DÜŞeRLeR,
BENLik ATEŞi-nde>YANANLaR!.


ZEVK 10.543

=>MÜNiR DERMAN-ı TANımak=>ÇILGıN ÇİLLEyi TANımak,
=>HeR ELdeki PARMAKLaRLa<=>TIRNaK İLLEyi TANımak,
Bir KUR'ÂN BiR RASÛLULLAH,
YOLU’nda ÖMüR Bî-İZNİLLAH,
BİZ BİR-İZi=>HAYy YAŞAmak=>HeR ÂN BİLLEyi TANımak,


05.12.2022 17:37
brsbrsm…tktktrstekkmizdecevlânımızzz..


KuL İHVÂNim=->GÖNüL GÖZüN,
BAŞ GÖZünden->GÖRsün ÖZüN,
NAHNU SIRRI’nda=->BİZ BİR-İZ,
ONdan=>DERMANca’dır SÖZüN!.


Resim

DOKTOR MÜNİR DERMAN

Bazı kimseler vardır, onlarla tanışmak, görüşmek bir insanın bütün hayatını değiştirebilir. Dünya görüşüne yeni bir ışık, yeni bir renk getirebilir. O şahsı tanıdıktan sonra, hayat bambaşka bir hüviyet kazanır. İşte Doktor Münir Derman böyle bir insandı. Bir Gönül Sultanı, bir Allah Dostu idi..

Altmışlı yılların başı, Ankara’da bir dergi çıkıyor =>İslâm Dergisi. Görür görmez çok beğendim, hayranlık duydum ve derhal abone oldum. Her sayısı birbirinden dolgun, birbirinden zengin. Hem bilim adamlarının, hem Gönül İnsanlarının birbirinden güzel yazıları...

O yazıları tekrar tekrar okuyor, doyamıyordum. Yalnız bir imza vardı ki, hayranlığımın da ötesinde beni büyülemişti.
Doktor Münir Derman’ın yazıları “Allah Dostu der ki...” başlığı altında çıkıyor, okuya okuya ezberliyordum. Gün geldi, kendisiyle tanışmak, elini öpmek, içimde biriken soruları sormak istedim. Soruşturdum, Eskişehir’de Devlet Hastanesinde Operatör olduğunu öğrendim, telefon ettim, görüşme isteğimi bildirdim. “Hayhay evlâdım” dedi, “Eskişehir’e buyurun, sizi bekliyorum”. Ve şükürler olsun beklenen gün geldi, Eskişehir’de Münir Bey’in odasındaydım. Hürmetle ellerinden öpüyorum, sohbet başlıyor. O gün ne kadar mutlu olduğumu, ne kadar huzurla dolduğumu anlatamam. Karşımda olağanüstü bir insan vardı, sorularıma verilen cevaplar beni çok kısa bir zamanda içten fethetti ve o günden itibâren Münir Bey’i kelimelerle ifâdesi mümkün olmayan büyük bir aşkla, heyecanla SEVdim. Bütün varlığımla ona bağlandım. Artık her hafta sonu Eskişehir’e gidiyor, birbirinden güzel “inci dakikaları” yaşıyordum.

Münir Bey çok yönlü bir insandı; bir yönüyle değerli bir Bilim Adamıydı. Hiçbir şeyi tesâdüfe bırakmayan, kılı kırk yaran titizliğiyle her ameliyattan evvel tıp atlasını açar, ameliyat edeceği organı en ince ayrıntılarıyla incelerdi. Yüzlerce defa aynı ameliyatı yapmış olsa bile, yeni de incelemesini sürdürürdü. “Hayatta” derdi, “Tesadüf diye bir şey yoktur, o sadece lügatlarda olan bir kelime. Belli sebeplerden, belli sonuçlar doğar.”
Altı dil biliyordu, Eskişehir’de hizmet süresi bitip emekli olduktan sonra Almanya’ya gitmişti, oradaki Profesörler Münir Bey’in Almanca’sına hayran olmuşlardı. Lise tahsilini yaptığı Trabzon’da okulunu birincilikle bitirmiş, mükafat olarak Fransa’ya gönderilmişti. Sorbon’da Psikoloji tahsili yaptı, orada da çevresindeki insanlar Münir Bey’in Fransızca’sının mükemmelliğine hayran olmuşlardı. Sorbon’u başarı ile bitirdikten sonra Ezher Üniversitesine gitti, orada İslâmî İlimler tahsil etti. Sonra Ankara’ya geldi, Dil Tarih Fakültesinde tarih ve felsefe okudu. İstanbul Tıp Fakültesinde tıp tahsili yaptı.
Münir Bey’in insan aklının ve havsalasının alamayacağı kadar muhteşem bir kültürü vardı. Edebiyata çok meraklı bir insanım ama ömür boyu Münir Bey kadar Türk Diline hâkim bir kimse görmedim. Gerek konuşma üslûbu, gerek yazı tarzı beni her zaman büyüledi. Münir Bey’in sohbetinde bulunmak başlı başına bir güzellikti, bir ilim ve sanat olayıydı. Bâzen sabahlardınız ama yine de doyamazdınız. Münir Bey hayatta gördüğüm en büyük Allah ve Peygamber Âşığı idi. Kırk velî zattan ilim tahsil etmeye çalıştım, her birinde ayrı ayrı güzellikler, meziyetler gördüm. Ama Münir Bey’deki Allah ve Peygamber Aşkını kimsede görmedim. Çok küçük yaştan itibaren, Hocası Ömer İnan Efendi Hazretleri tarafından özel olarak yetiştirilmişti. Münir Bey’i bir kere de olsa gören ve dinleyen insanın bütün dünyası değişirdi, artık o günden itibaren hayata ve insanlara farklı bakar, eşyâdan olaylara kadar her şeyi farklı algılardı. Allah Kelâmı yazacağım diye kaleminin yongalarını çöpe atmaz, bir torbada saklardı. Tırnaklarını edeben atmaz, bir yerde biriktirir, sonra onları saygıyla toprağa gömerdi. Çok az yemek yerdi, birkaç kaşık çorba içer çekilirdi. Suyu çok soğuk sever, kış günü bile buzlu su içerdi.
Hayatının hiçbir döneminde paraya, mala, mülke önem vermedi. Pantolon ve gömlekle gezerdi, Münir Bey’i tanıdığım süre içinde hep öyle gördüm. Çok mütevâzı idi, herkesle çok çabuk kaynaşır, dost olurdu. Almanya’da on yıl operatörlük yaptıktan sonra Ankara’ya geldi, Ulucanlar’da Hanecioğlu Oteli’ne yerleşti.

Yaşadığı sürece ne evi barkı, ne malı mülkü, ne serveti oldu. Hastasından ücret almadı. Fâkir hastalarının ilâçlarını kendi yaptırır, yol ücretlerini verirdi. Münir Bey çok az uyku uyurdu, gecenin önemli bir kısmını ibâdetle geçirirdi. Emekli olduktan sonra birçok eser kaleme aldı. Münir Bey’in kitapları okumakla doyulacak gibi değildir. Aynı eseri otuz kere de, kırk kere de okusanız doyamazsınız, yine okumak istersiniz. Münir Bey’in yanına oturduğunuz zaman mübârek bedeninden mis gibi bir koku yayılırdı. Hiçbir kokuya benzemeyen mânevî bir koku idi bu. Sohbetlerde birçok kimse yanında oturmak için çâreler arardı.

Münir Bey’in Annesi Şahver Hanımefendi, muhteşem bir İslâm hanımefendisi idi. Bir gün Eskişehir’e gitmiştim, Hocam.: “Sabri oğlum, Annem hasta, hastanede yatıyor, görmek, geçmiş olsun demek ister misin?” demişti. Beraber gittik, o günü hiç unutamıyorum, beyazlar içinde sanki bir melek yatıyordu. Elini öptük, sohbet açıldı gelenlere.: “Biliyor musunuz?” dedi, “Ben cambaz olmak isterdim”. Hayretler içinde kalmıştık, seksen küsur yaşındaki bir muhterem İslâm Hanımefendisinin cambaz olmak isteği bizleri şaşırtmıştı. Niçin der gibi yüzüne baktık, sebebini izah etti.: “Efendim” dedi, “Eğer cambaz olsaydım, eğilir ayaklarımın altını öperdim, bu ayaklar seksen küsur sene beni üzerinde taşıdı, kahrımı çekti, onlara teşekkür etmek istiyorum, saygılarımı, minnetlerimi be-lirtmek istiyorum ama gücüm yetmiyor!.”
Aradan bunca yıl geçti, o cevaptaki edebi, inceliği ve zarâfeti unutamadım. Ne zaman hatırlasam ürperirim, gözlerim dolar.
Münir Bey anlatmıştı.: “Küçük bir çocuktum, beş yaşındaydım, sokakta arkadaşlarımla oynamış, terlemiştim. Su içmek için eve geldim, Annem.: “Aman yavrum dikkâtli ol, Sürpik Teyze Bayram Ziyâretine geldi, onu rahatsız etmeyelim!” dedi. Su içtim, tekrar oynamak üzere dışarı çıktım. Bir süre sonra yine susadım, eve geldim annem, Sürpik Teyzenin olduğunu, ses çıkartmamam gerektiğini söyledi. Canım sıkılmıştı.: “Aman Anne!.” dedim, “Bu gavur karısı ne zaman gidecek?.”
İlk ve son olarak, o gün annemden bir tokat yedim, beni şiddetle azarladı.: “Böyle konuşmaya utanmıyor musun?” dedi. “Sürpik Hanım komşumuz, Allah razı olsun bayramda ilk gelen ziyâretçi o oldu.”

İşte rahmetli Münir Bey, böyle muhterem bir Annenin Evlâdıydı. Anneden alınan terbiye, bir ömür boyu evlâdı takip ediyor ve üzerinde hiç silinmeyecek izler bırakıyor.
Tanıdığım Velî bir Zât, çocuklarını terbiye etmek için öğüt isteyenlere.: “Aman efendim” der, “Siz önce kendi kendinizi eğitin, size bakarak çocuklarınız da edepli ve saygılı olurlar!.”

Tanıdığım, beğendiğim, hayran olduğum Münir Bey’le uzun yıllarımız beraber geçti, bu süre içinde kendisini İslâm Edebine, İnceliğine, Peygamber Ahlâkına uymayan bir tek davranış içinde görmedim. Mübârek SultÂN, her ÂN için saygı dolu, edeb ve incelik dolu, son derece dikkâtli ve uyanık bir rûh hâli içindeydi. NûR içinde yatsın, Allah’ın Rahmeti, Peygamberin Şefaati üzerine olsun..
SaBRi TANDOĞAN..

Resim

SaBRi TANDOĞAN.:
(Ankara; 17.08.1934-17.08.2015)

Sabri Tandoğan, 17 Ağustos 1934'de Ankara'da doğdu. Çocuk şahsiyetinin, yedi yaşına kadar geliştiğine inanan, merhum Edebiyat Öğretmeni Annesinin bilinçli eğitimciliği sayesinde 3,5 yaşında okuma ve öğrenme aşkıyla doldu..
Danıştay 2. Daire üyeliğinden emekli bir hukukçu olmanın yanında ilahiyat, felsefe ve tıp eğitimleri almış, 3.5 yaşından itibaren nâdir insanda görülebilecek bir okuma ve öğrenme aşkı ile hayatı ve insanları etüt etmiş, insan psikolojisine vakıf, güzel sanatlara ve estetiğe yaşamın her alanında çok ehemmiyet veren, evrensel bir kültürü olan, ülkemizin en büyük kişisel kütüphanelerinden birini oluşturmuş gerçek bir Hak ve hakikat aşığı idi. Kendisinin bilgiden hâle geçirdiği, yerdeki bir kum tanesinden gökyüzündeki samanyoluna kadar bütün varlığı saygı ve sevgi ile kucaklamaya dayalı Âhi Kültürüne uygun, hikmetli bir yaşantısı vardı..

Başlıca Kitapları Alfabetik Sırayla.: Gönül Sohbetleri Cilt 3, Gönül Sohbetleri Cilt : 5, Gönül Sohbetleri Cilt: 1, Gönül Sohbetleri Cilt: 10, Gönül Sohbetleri Cilt: 11, Gönül Sohbetleri Cilt: 12 olarak sayılabilir..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DermAN ZeVKLeriMm!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

=>BaNa=>“DERMAN”ım SORuYOR,
bEN-sEN-O”Lu=>NAHNU’sUZLaR!.
==>HAM AKLın==>BOŞa YORuYOR,
BULut<-BUHaR<-SU”z=>BUZLaR!.


ZEVK 10.533

KiM ANLAmıştır=>bEN Gibi=>GÖKLeRde MÜNiR DERMAN’ı,
=>ÂRsız ÂŞIKk.. SÂfî SEVgi=->RABBım-ın LÜTF-ü-FERMANı,
=>ÂLEMde->AKıL ÂHENgi,
MiM-i MuHABBEt MİHENgi,
SEVen<=>SEViLen=>SEVgiLi=>CİHÂN’da=>ÇİLLe HARMANı!.


21.11.2022 05:13
brsbrsm…tktktrstekkmizdedermanımızzz..


=>YAŞAmak==>AŞkı ANLAmak!.
=>AŞkı ANLAmak==>YAŞAmak!.
GÜBRe-GÜLün->SONu KÜLdür,
DIŞındadır=>ÂŞIKk!.=>AHMak!.

AŞKk DEdiğim=>SÖZ GELiŞi,
NERde=>HABeR VEReN KİŞi,
=>İBRAHîMî<->MUHAMMEDî,
İHVÂNİ’m==->ATEŞ DERVİŞi!.


M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

Resim Resim
Resim
Cevapla

“►Kul ihvâni ZEVKleri◄” sayfasına dön