cÂN-dan cÂN-a ~ cÂN-dan cÂN-a ~ cÂN-dan cÂN-a~ cÂN-da cÂN-ıM

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

cÂN-dan cÂN-a ~ cÂN-dan cÂN-a ~ cÂN-dan cÂN-a~ cÂN-da cÂN-ıM

Mesaj gönderen Gul »

BİR CANdan CANa, CAN IŞIğı

Resim

cÂN-dan cÂN-a ~ cÂN-dan cÂN-a ~ cÂN-dan cÂN-a~ cÂN-da cÂN-ıM!

ZEVK 4572

ARA-daki cAN-ı AN-la!. GÜBRE, GÜL-ün ANAsı iken!
AYNı KÖKün gÖZ BeBeği.. GÜL-le KORUyanı DİKEN
BüL BüLYetmiş İki Fırka
.. Farkı-ARKı ÇARKı- GARKı..
Kul ihvÂNi AN-la ARTık!.. ZıDlar ZEVKin, Zincir ŞiKeN!..

ResimKul İhvâni

Bu şiirinizi okuyunca yazmadan edemedim Canım Hocam,
yoksa mubarek zamanlarda sizi meşgul etmek arzu etmiyordum,
affınızı istirham ederek inşaallah söze başlayayım.


Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu

Sizin gül ve gübreyi bize anlattığınız sohbetlerinizi özellikle çok dikkatle dinliyor
ve üzerinde kendimce devamlı düşünmeye gayret ediyordum.
Çünkü böyle misallerle anlamam daha kolay oluyor benim,

Yine Ramazanın ilk günlerinde hep bunları düşünmekteydim,
aradaki canı nasıl sabit ve değişmeyecek bir anlamak ile anlarım diye didiniyordum.
13 yaşında olan ve iki senedir bütün oruç tutan, ve İslam'ı çok ciddiye alan bir yetişmeyle yetişmekte olan yeğenim bizde kalmıştı.
Adı Ömer'dir.
(Esasında adı Ömer değildi, babamın adını vermişti kardeşim ona (Ünal)
ama ben taa bebekliğinden itibaren ona o isimle hitap edemeyip, Ömer deyip durdum ve artık herkes ona Ömer diyor.
Bence bu isim ona daha çok yakışıyor.)

Tek başıma sahura kalkmaktan çok hüzünlendiğim için, onunla sahur yemeyi yiyecek olmak bana bayram gibi gelmişti.
İkimiz için özel hazırlıklar yaptım, yemekten sonra karşılıklı kahve bile içtik.

Biz neşe içinde sohbet ederek sahur yemeyi yediğimiz sırada,
Ömer bana balkondaki saksıları gösterdi, yer sofrasında kapıya yakın oturuyorduk ve çok az da olsa ayın ışığı balkona vuruyordu,
bizde açık olan kapıdan çiçek saksılarını ve balkonu görüyorduk.
mutfakta ışık yakmamıştık evdekileri rahatsız etmemek için, ufak bir aspiratör ışığından istifade etmekteydik


-Hala bak, sende görüyor musun, şu iki çiçeğin gövdesinde ışık var.
Baktım birçok çiçek saksıları olmasına rağmen özellikle arada kalan iki tanesinin gövde çubukları fosforlu yeşil ve parlak bir ışık saçıyordu,
-Bir yerden ışık vuruyordur Ömer, yoksa neden parlasın, dedim
-Ama hala öbürlerine neden ışık gelmiyorda aradakiler parlıyor
-Bilmiyorum oğlum, biryerden öyle isabet etmiştir.
-Hala, bana çiçeklerin canı görünüyor gibi geldi, dedi.

Ürperip kalakaldım, bütün sahur boyu o ışıklı gövdeleri seyrettik, aynı bitkinin yaprakları ve çiçeklerı görünmüyordu bile,
sadece gövdede akmakta gibi ışıldayan yeşil bir ışığa bakakaldık .

Sonra bunu hiç konuşmadık.
Ama eğer gerçekten biz can'ı görmüşsek bu benim için anlamamın gerçekleştiği anlamına geliyor.
Toprakla tohumun birleştiği o noktada, gülü gül yapan canı artık anlayabildim sanırım.

Hem deniyor ya hani canım hocam,
"gölgelerin olması bir ışık kaynağının varlığına işarettir.
Hakîkat güneşi olmasaydı bu gölgeler alemi olan dünya nasıl görünür olacaktı"

İşte bunları düşünerek zamanlar geçiyor,
(zaman geçmiyor aslında değil mi hocam, ben yine gafilane konuştum.)
zamanı da anlamak imkanı ihsan ve lutuf olur inşaallah,
yoksa bu hayal mi asıl mı olduğuna bir türlü akıl erdiremediğim dünya ve hayat düşünceleri gün günden kalbimi üzmekte,

Çok daralıp bunaldığımda size olan muhabbetim ve sizin bize
"BİZ BİR-İZ " müjdeniz ve verdiğiniz ümit ile teselli oluyorum.

"Bir günde olmaz, ama BİR gün de olur" en son bu cümle takıldı kaldı bana,
ama ne olacak bilmem,
tek istediğim İnşaallah Resulullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimizin bizi kendi muhabbetinde cem' etmesi ve O'nda buluşmamız,

ALLAH daima yar ve yardımcımız olsun inşaallah.

Daimen ve ebeden ALLAH'a Celle Celaluhu emanet olmanızı dua ederim,
bâki selâm eder ellerinizden hürmet ve muhabbetle öperim.
Resim
Cevapla

“Kul İhvâni ŞİİR ve ZEVKleri” sayfasına dön