Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi
Gönderilme zamanı: 01 Eki 2014, 20:04
22.nci ŞİİR
RÂ’ ile biten ŞİİRLer..
Müstef‘ilün Müstef‘ilün Müstef‘ilün Müstef‘ilün
Ey cismine cân isteyen
Gel mâh u günden al haber!.
Ey kâmil îmân isteyen
Gel togrı dînden al haber!.
Bu ÂLEMe insÂN beden-cismine, Nefs-Kalb-Ruh cÂNı isteyen-tercih eden, SiLM Akıl Sahibi, şu mekÂN içinde zaman algısını doğuran ay nedir, gün nedir BİZden haber al!.
Ey MuhaMMedî Mükemmelliğe ulaşmış îmân isteyen, gel dosdoğru MuhaMmedî ÂŞIK DİLinden BİZden haber al!.
Ey ‘ilm ü ‘irfân isteyen
Bir zerreden kân isteyen
Ey hükm-i Kur’ân isteyen
Kâf-ile nûndan al haber!.
Ey MuhaMmedî ŞuÛRu BİLen ve İLİM isteyen, Ey MuhaMmedî Nûru Bulan ve İrfân isteyen, TEK-BİR ZERRede KüLLî ŞEY’in KÛN feyeKÛN Kaynağını görüp inanmak isteyen,
Kur'ân-ı Kerim’in her ÂN ŞeÂNuLLAHta geçerli ve OLmakta oLan hükmünü ANLAmak isteyen, o zaman “KÛN” MURADın EMRini ve feyeKÛN “OLuş”um sırrını BİZden haber al!.
Bir mürşide vir özüñi
Gafletten aça gözüñi
İzle ezelki iziñi
Sen yine senden al haber!.
EL ELe EL VeliyyuLLAHa, RasûLuLLAH’a ve YEDuLLah’a BAĞLı olan bir MuhaMmedî MuhaBBet Mürşidine tamm teslim olup, ÖZünü Bağla!.
Ve o, senin gaflet ve cehâlet perdelerini MuhaMmedî Tâlim ve Terbiye ile açsın ki,
Sen de EZEL ELEST Bezminde verdiğin SÖZ İZİni İZle!. Ki bu haber el ÂN sende mevCÛDdur kendini BİLince kendinden haberini al!.
Al tevhîdi dilden dile
Ola ki cânıñ yol bula
Sen şehriñi sorma ile
Ayne’l-yakîndan al haber!.
“EL ELe EL ALLAH’ın ELİne”den maksad DİLden DİLe, gönülden gönüle Tevhîd Telkini, Tekemmülde BİZ BİR-İZliğidir ki; Nefsin, cÂNın ASLı-ÖZü RÛHuna ULAŞım sağlayabilesin!
Sen, şu ÂNdaki OLUŞum ŞeÂN ŞEHRinin Merkezi ki, KUL için NÛR-u MîM ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin mübârek gönlüdür ki, BİLip-BULup-OLan ve de senin zamanında YAŞAyan BİRisinden ki, Yaratanımız ALLAH celle celâluhu’yu ayne’l-yakîn bilen Hakk Dostlarından AŞKuLLah ADresini ve haberini al!.
Ten fânîdür eyle fenâ
Hergiz koma nefse binâ
Gir bâtınıñ esrârına
İlm-i ledünden al haber!.
Bu senin gel-geç, görüntü, izafî, gölge, ölümlü bedenin/TENin YOKluktur, bunu ANLA!
Ve asla nefsin gözcülügüne inanıp kanma şu zâhirindeki dünya imârı hevâ hevesine kapılmayasın!
Sen AŞK AYNasın ardına geç, Bâtın Sırrlarını sil, Sırat-ı Mustakîmi dosdoğru gör ve İlm-i Ledünn/Esrar-ı İlâhiyye Sırlarını Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SESinden duy ve haberini al!.
Ol ma‘den-i sıdk u safâ
Ya‘nî Muhammed Mustafâ
Geldi cihâna hôş
Safâ buldı mı andan al haber!.
Her şeyin her hususta tÜMM doğruluğu olan SıDKın ve tertemiz tam imânın/itminânın maden ocağı-yatağı MuhaMMed Mustafâ aleyhi's-selâm ki,
Bu cihâna geldiği günden itibâren bir hôşluk ve gönül şenliği gördü mü bizzât KENDİsinden al haberini!.
Gaflet seni yıglamasun
Dürlü sûret baglamasın
Cân mülkünü taglamasun
Cism ü bâtından al haber!.
Sakın haa KuLLuk İmtihÂNI gereği geçmen gereken Gaflet/Oyalama çÖLü seni yutup yolundan yıldırmasın, türlü türlü sûretler giymiş Eşya-Olay-Zaman-zANN gölgelerini gerçek sanıp kafanı gaflet kumuna sokmayasın!.
Gafletin görevlisi ŞeytÂN ve ŞeytÂNLaşmışlar, senin CÂNıyın Kabı, kılıfı, mülkü olan, nefsini ve bedenini yağmalayıp talan etmesin ki,
Sen en iyisi BİZe gel de, zâhirdeki cİSİM nedir?. Bâtındaki cÂN nedir, cÂN İÇİndeki cÂNÂN nedir Haberini al!.
Nefse câna olan kuvâ’
Vahdet bulursa hôş revâ
Budur sülûk-i müntehâ
İns-ile cînden al haber!.
Bu ÂLEMde ALLAHu zü’L- CeLÂL’e KULLukla emr olunan, insÂN ve CİNlerin yaradılış sebebi MuhaMMedî KULLuk için,
MuhaMMedî bir Müslim-Mü’minin İZLeyeceği Maddî-Manevî YOLu, YOLdaşı, YOLLuğu ilk önce kendisinin dışta Nefsine bedenine İçte Kalbine-Rûhuna-CÂNına bizzât Manevî bir CeZB-İTici ve CeRR-ÇEKici güc kuvvet olmalı ve SONuÇta VaHdetuLLAHa ULAŞtırmalı ki bu;
KULun Yaratılış Sebebine en Lâzım, en Lâyık ve en Uygun SON-uç-tur!.
Ve işte budur KULLUK İMtihÂNı dediğimiz İnsÂNoğlunun DüNyaya GELiş-GİDiş Seyr-ü-Sülukunun SON uCu..
ANLAtılanları DUYup ANLAyıp UYmak zorunda olan İns ile cîn hakkında BİZden al haberi!.
Ey tâlib-i vahdet olan
Rahmânına ârzû kılan
Gel hazrete vuslat bulan
Ümmî Sinândan al haber!.
Eyy el ÂN EMRuLLAH gereği, ŞeÂNuLLahta SünnetuLLAH üzere, izâfi Vahdet-i MevCÛD içinde gerçek “Vahdet-i VüCÛD”u dileyip, RahmÂN ALLAH celle celâluhuda FenâfiLLah DEnİZinde yok/var olamayı arzu kılan cÂN MuhaMmedî MeLÂMimİZ,
Gel sen bu haberi, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi DUYup, Kur'ân-ı Kerime UYup, LİveChİLLAH SüNNetini HaKkça yaşayarak Bizzzât HAZRET-i ALLAH celle celâluhuYa ki ASLına-SILAsına vUSLat BULup ULAŞan Hazreti Ümmî Sinân kaddesallahu sırrahu’dan aL AŞKuLLAHın YOL ve ULAŞım haberini!.
Kân: f. Bir şeyin menbaı. * Kuyu. Kaynak. * Mâden ocağı. * Bir keyfiyetin. (niteliğin) bol olarak bulunduğu kimse.
Togrı: Doğru.
Hergiz: f. Aslâ, kat'iyyen. Hiçbir suretle.
İlm-i Ledün: (İlm-i ledünn) Garib bir ilim ismidir. Ona vakıf olan, mesturat ve hafâyayı, gizlilikleri münkeşif bir halde göreceği gibi, esrar-ı İlâhiyyeye de ıttıla' kesbeder. Bu ilm-i şerifin hocası ve sultanı Fahr-i Kâinat Aleyhi Ekmelüttahiyyât vessalâvât Efendimiz Hz. leridir. Bu ilmin ehli ise, Enbiyâ-ı izâm (aleyhisselâm) ve Ehlullâh-i Kiram Efendilerimiz Hazretleridir.
Ma‘den-i sıdk u safâ: Sadakt ve en saf iman madeni.
Mustafâ: (Safvet. den) Güzide. Istıfâ edilmiş. Has ve seçilmiş. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in mübârek bir ismi.
Safvet: Sâfilik, temizlik, pâklık. Hâlislik.
Yıglama: Yılgındırmak, yıldırmak, kaçırmak.
Taglamak: Dağlamasın, yağmalamasın.
Kuvâ’: (Kuvvet. C.) Güçler. Kuvvetler. * Hisler. Hasseler. Takatler. * Şeriatın birer hükmü.
Revâ: f. Lâyık, uygun. Meydana gelmek.
Sülûk: (Silk. den) Belli bir gruba girme. Bir yolu takib etme. Bir tarikata bağlanma. Mânevi terakki mertebelerinde devam etme.
Müntehâ: Son, en son derece, en son yer, nihayet. Son uç.
Tâlib: (C.: Tulleb-Tullâb-Talebe) İsteyen, istekli. * Talebe, öğrenci.
Safâ buldı mı andan al haber!.:
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Lâ rahate fi’d- dünya: Dünyada rahat yoktur.. Mü’mine, RaBBine kavuşuncaya kadar rahat yoktur! ” buyurmuştur.
(Hatib, İbni Nasr)
KÛN feyeKÛN:
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
---“İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn: Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir.” (YâSîn 36/82)
AYNe’l-Yakîn:
ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ
---“Summe le terevunnehâ ayne’l- yakîn(yakîni): Sonra mutlaka onu Ayn'el Yakîn ile (gözünüzle) göreceksiniz.” (Tekâsür 102/7)
İZle ezelki iZini:
وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
---“Ve iz ehaze rabbüke mim beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim e lestü bi rabbiküm kâlû belâ şehidnâ en tekulu yevmel kiyameti inna künna an haza ğafilin : Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.” (A’raf 7/172)
EL ELe EL VeliyyuLLAHa, RasûLuLLAH’a ve YEDuLLah’a BAĞLı:
إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
---“İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh (yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ: Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.” (Fetih 48/10)
RÂ’ ile biten ŞİİRLer..
Müstef‘ilün Müstef‘ilün Müstef‘ilün Müstef‘ilün
Ey cismine cân isteyen
Gel mâh u günden al haber!.
Ey kâmil îmân isteyen
Gel togrı dînden al haber!.
Bu ÂLEMe insÂN beden-cismine, Nefs-Kalb-Ruh cÂNı isteyen-tercih eden, SiLM Akıl Sahibi, şu mekÂN içinde zaman algısını doğuran ay nedir, gün nedir BİZden haber al!.
Ey MuhaMMedî Mükemmelliğe ulaşmış îmân isteyen, gel dosdoğru MuhaMmedî ÂŞIK DİLinden BİZden haber al!.
Ey ‘ilm ü ‘irfân isteyen
Bir zerreden kân isteyen
Ey hükm-i Kur’ân isteyen
Kâf-ile nûndan al haber!.
Ey MuhaMmedî ŞuÛRu BİLen ve İLİM isteyen, Ey MuhaMmedî Nûru Bulan ve İrfân isteyen, TEK-BİR ZERRede KüLLî ŞEY’in KÛN feyeKÛN Kaynağını görüp inanmak isteyen,
Kur'ân-ı Kerim’in her ÂN ŞeÂNuLLAHta geçerli ve OLmakta oLan hükmünü ANLAmak isteyen, o zaman “KÛN” MURADın EMRini ve feyeKÛN “OLuş”um sırrını BİZden haber al!.
Bir mürşide vir özüñi
Gafletten aça gözüñi
İzle ezelki iziñi
Sen yine senden al haber!.
EL ELe EL VeliyyuLLAHa, RasûLuLLAH’a ve YEDuLLah’a BAĞLı olan bir MuhaMmedî MuhaBBet Mürşidine tamm teslim olup, ÖZünü Bağla!.
Ve o, senin gaflet ve cehâlet perdelerini MuhaMmedî Tâlim ve Terbiye ile açsın ki,
Sen de EZEL ELEST Bezminde verdiğin SÖZ İZİni İZle!. Ki bu haber el ÂN sende mevCÛDdur kendini BİLince kendinden haberini al!.
Al tevhîdi dilden dile
Ola ki cânıñ yol bula
Sen şehriñi sorma ile
Ayne’l-yakîndan al haber!.
“EL ELe EL ALLAH’ın ELİne”den maksad DİLden DİLe, gönülden gönüle Tevhîd Telkini, Tekemmülde BİZ BİR-İZliğidir ki; Nefsin, cÂNın ASLı-ÖZü RÛHuna ULAŞım sağlayabilesin!
Sen, şu ÂNdaki OLUŞum ŞeÂN ŞEHRinin Merkezi ki, KUL için NÛR-u MîM ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin mübârek gönlüdür ki, BİLip-BULup-OLan ve de senin zamanında YAŞAyan BİRisinden ki, Yaratanımız ALLAH celle celâluhu’yu ayne’l-yakîn bilen Hakk Dostlarından AŞKuLLah ADresini ve haberini al!.
Ten fânîdür eyle fenâ
Hergiz koma nefse binâ
Gir bâtınıñ esrârına
İlm-i ledünden al haber!.
Bu senin gel-geç, görüntü, izafî, gölge, ölümlü bedenin/TENin YOKluktur, bunu ANLA!
Ve asla nefsin gözcülügüne inanıp kanma şu zâhirindeki dünya imârı hevâ hevesine kapılmayasın!
Sen AŞK AYNasın ardına geç, Bâtın Sırrlarını sil, Sırat-ı Mustakîmi dosdoğru gör ve İlm-i Ledünn/Esrar-ı İlâhiyye Sırlarını Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SESinden duy ve haberini al!.
Ol ma‘den-i sıdk u safâ
Ya‘nî Muhammed Mustafâ
Geldi cihâna hôş
Safâ buldı mı andan al haber!.
Her şeyin her hususta tÜMM doğruluğu olan SıDKın ve tertemiz tam imânın/itminânın maden ocağı-yatağı MuhaMMed Mustafâ aleyhi's-selâm ki,
Bu cihâna geldiği günden itibâren bir hôşluk ve gönül şenliği gördü mü bizzât KENDİsinden al haberini!.
Gaflet seni yıglamasun
Dürlü sûret baglamasın
Cân mülkünü taglamasun
Cism ü bâtından al haber!.
Sakın haa KuLLuk İmtihÂNI gereği geçmen gereken Gaflet/Oyalama çÖLü seni yutup yolundan yıldırmasın, türlü türlü sûretler giymiş Eşya-Olay-Zaman-zANN gölgelerini gerçek sanıp kafanı gaflet kumuna sokmayasın!.
Gafletin görevlisi ŞeytÂN ve ŞeytÂNLaşmışlar, senin CÂNıyın Kabı, kılıfı, mülkü olan, nefsini ve bedenini yağmalayıp talan etmesin ki,
Sen en iyisi BİZe gel de, zâhirdeki cİSİM nedir?. Bâtındaki cÂN nedir, cÂN İÇİndeki cÂNÂN nedir Haberini al!.
Nefse câna olan kuvâ’
Vahdet bulursa hôş revâ
Budur sülûk-i müntehâ
İns-ile cînden al haber!.
Bu ÂLEMde ALLAHu zü’L- CeLÂL’e KULLukla emr olunan, insÂN ve CİNlerin yaradılış sebebi MuhaMMedî KULLuk için,
MuhaMMedî bir Müslim-Mü’minin İZLeyeceği Maddî-Manevî YOLu, YOLdaşı, YOLLuğu ilk önce kendisinin dışta Nefsine bedenine İçte Kalbine-Rûhuna-CÂNına bizzât Manevî bir CeZB-İTici ve CeRR-ÇEKici güc kuvvet olmalı ve SONuÇta VaHdetuLLAHa ULAŞtırmalı ki bu;
KULun Yaratılış Sebebine en Lâzım, en Lâyık ve en Uygun SON-uç-tur!.
Ve işte budur KULLUK İMtihÂNı dediğimiz İnsÂNoğlunun DüNyaya GELiş-GİDiş Seyr-ü-Sülukunun SON uCu..
ANLAtılanları DUYup ANLAyıp UYmak zorunda olan İns ile cîn hakkında BİZden al haberi!.
Ey tâlib-i vahdet olan
Rahmânına ârzû kılan
Gel hazrete vuslat bulan
Ümmî Sinândan al haber!.
Eyy el ÂN EMRuLLAH gereği, ŞeÂNuLLahta SünnetuLLAH üzere, izâfi Vahdet-i MevCÛD içinde gerçek “Vahdet-i VüCÛD”u dileyip, RahmÂN ALLAH celle celâluhuda FenâfiLLah DEnİZinde yok/var olamayı arzu kılan cÂN MuhaMmedî MeLÂMimİZ,
Gel sen bu haberi, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi DUYup, Kur'ân-ı Kerime UYup, LİveChİLLAH SüNNetini HaKkça yaşayarak Bizzzât HAZRET-i ALLAH celle celâluhuYa ki ASLına-SILAsına vUSLat BULup ULAŞan Hazreti Ümmî Sinân kaddesallahu sırrahu’dan aL AŞKuLLAHın YOL ve ULAŞım haberini!.
Kân: f. Bir şeyin menbaı. * Kuyu. Kaynak. * Mâden ocağı. * Bir keyfiyetin. (niteliğin) bol olarak bulunduğu kimse.
Togrı: Doğru.
Hergiz: f. Aslâ, kat'iyyen. Hiçbir suretle.
İlm-i Ledün: (İlm-i ledünn) Garib bir ilim ismidir. Ona vakıf olan, mesturat ve hafâyayı, gizlilikleri münkeşif bir halde göreceği gibi, esrar-ı İlâhiyyeye de ıttıla' kesbeder. Bu ilm-i şerifin hocası ve sultanı Fahr-i Kâinat Aleyhi Ekmelüttahiyyât vessalâvât Efendimiz Hz. leridir. Bu ilmin ehli ise, Enbiyâ-ı izâm (aleyhisselâm) ve Ehlullâh-i Kiram Efendilerimiz Hazretleridir.
Ma‘den-i sıdk u safâ: Sadakt ve en saf iman madeni.
Mustafâ: (Safvet. den) Güzide. Istıfâ edilmiş. Has ve seçilmiş. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in mübârek bir ismi.
Safvet: Sâfilik, temizlik, pâklık. Hâlislik.
Yıglama: Yılgındırmak, yıldırmak, kaçırmak.
Taglamak: Dağlamasın, yağmalamasın.
Kuvâ’: (Kuvvet. C.) Güçler. Kuvvetler. * Hisler. Hasseler. Takatler. * Şeriatın birer hükmü.
Revâ: f. Lâyık, uygun. Meydana gelmek.
Sülûk: (Silk. den) Belli bir gruba girme. Bir yolu takib etme. Bir tarikata bağlanma. Mânevi terakki mertebelerinde devam etme.
Müntehâ: Son, en son derece, en son yer, nihayet. Son uç.
Tâlib: (C.: Tulleb-Tullâb-Talebe) İsteyen, istekli. * Talebe, öğrenci.
Safâ buldı mı andan al haber!.:
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Lâ rahate fi’d- dünya: Dünyada rahat yoktur.. Mü’mine, RaBBine kavuşuncaya kadar rahat yoktur! ” buyurmuştur.
(Hatib, İbni Nasr)
KÛN feyeKÛN:
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
---“İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn: Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir.” (YâSîn 36/82)
AYNe’l-Yakîn:
ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ
---“Summe le terevunnehâ ayne’l- yakîn(yakîni): Sonra mutlaka onu Ayn'el Yakîn ile (gözünüzle) göreceksiniz.” (Tekâsür 102/7)
İZle ezelki iZini:
وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
---“Ve iz ehaze rabbüke mim beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim e lestü bi rabbiküm kâlû belâ şehidnâ en tekulu yevmel kiyameti inna künna an haza ğafilin : Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.” (A’raf 7/172)
EL ELe EL VeliyyuLLAHa, RasûLuLLAH’a ve YEDuLLah’a BAĞLı:
إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
---“İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh (yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ: Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.” (Fetih 48/10)