<==>
BEN DOST!.
Ben Dost hevâsına düştüm
Özge hevâ neme gerek!.
Başımda Dost sevdâsı var
Dahi sevdâ neme gerek!.
Ben MuhaMMedî HAKk Âşığıyım ki, hevâmı İlâhım edinmedim de, hevâmı El İLÂH ALLAH celle celâlihu’ya KUL edindim ve O’nun derdine düştüm!. Bundan daha başka Nefsî hevâ-heves neme gerek!.
Benim BAŞımda herYERde her zamANda, her HÂLde ve de her NEFeste, Dostun kara SEVdÂsı hastalığı var ki, benliğimi yuttu başka sevdâlar artık neme gerek!.
أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
---“E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh(hevâhu), e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ(vekîlen) : Kendi istek ve tutkularını (hevâsını) iLâh edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın?” (Furkân 25/43)
Ey zâhid-i dünyaperest
Var zühdünü arz eyleme
Ben âşık-ı şurideyem
Zerk u riyâ neme gerek!.
Eyy zavallı nefsini Dünyani’metleri kaşısında zikkeleyip zincirleyen, kabuğun kulu ve de dünya görüntüsüne tapıcı ham akıllı zâhid!
Bir de BİZe karşı: “şuna buna yan bakmıyorum!” deyip yellenmeden teyYÂRe zühdünü ileri sürme!
Ben se, HAKK teÂLÂ’nın tutkunu, âşığı, meftunuyum ki, benim sencileyin ona-buna sataşma ve çirkin söz söylememe ne gerek!.
Ben Dost yolunda nakdümü
Hep oynayıp öldürmüşem
Çün gitti küllî varlığım
Havf u recâ neme gerek!.
Ben ki,DOST ALLAH celle celâlihunun Sırat-ı Mustakîm YOLUnda KULu OLaraka yaratılış sermâyemi ki, NEFsimi KÛN feyeKÛN OYUNunda “Mutü kable en temut!.” edip, Ölmeden Öldürüp Diriltmişim ve de şeytÂNımı MüslmÂN etmişim El Hamdulillahi!.
Ve de neticede, izafî-iğreti-gel-geç-gölge bENlik VARLığım yerlebir oldu gitti!.
Atık bundan sonra Nefsimin hevâ hevesoyuncağı ve de geçek olmayan korku ve umut oyununu DİLLendirmek nemegerek!.
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!: “Mutü kable en temutü: ÖLmeden önce ÖLünüz!” buyurdu.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)
---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytanım müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.
(İbn-i Mes'ud’dan, Müslim)
Ben lâubâli giderim
İki cihânı niderim
Meylim yok sekiz uçmağ'a
Pes mâsivâ neme gerek!.
Ben ki, bu ALLı-PuLLu Dünya GELinine karşı senli benli olamam alâkasızım ve de kayıtsızım ki ben,
Dünayâ âhireti neylerim ki, benim gönül yönüm ceNNetlere, Hurilere-Gılmanlara, kadınlara-oğlanlara değil, dosdoğru KIBLem CeMÂLuLLAhadır hamd olsun!. Ben daha bundan sonra O’ndan gayrısı ki, ALLAH celle celâlihu’dan başka her şey neme gerek!.
Ben uykumu fikretmezem
Düş görüp tâbir etmezem
Ben gelmezem ben gitmezem
Bekâ fenâ neme gerek!.
Ben her ÂN Yeniden YARaTIŞ SIRRın Yaşamaktayım ki, UYKU NEdir BİLmezem ki, sencileyin NEFis DÜŞLeri görüp ham aklımca YORumlayayım!.
Ben her ÂN ->“feyeKÛN”um!.
Doğmak-Ölmek GELmek-GİTmek de ne?.
Ölümlü gÖLge bENLiğim için Bekâ imiş, Fenâ imiş neme gerek!.
Ben mest-i ezel gelmişem
Ben tâ ebed mest giderim
Hiç ayılmaz esrüklüğüm
Zühd ü Takvâ neme gerek!.
Ben ki EZeLin BEZM-i ELEST’inden “BeLÂ!. ->BiLÂkis RABBImsın!” demiş ÇIKmışım.. GELmişim bu en ESFELine.. KULLuk İMtihÂNı ÇÖLÜne!.
Ben Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin PÂK Yüreğinde ->“Kendi NEFsimi ve de RABBımı ANLAdım” artık EBEDen zilzurna SER-HUŞş giderem bu Âlemden..
Bu SıRR-ı SıFır SONsuz SERHOŞşLuğum asla AYIKmaz ki sizin hamaklınızca YORumladığınız Zühd ile Takvânım benim neme gerek!..
Ben Dost ile peymanımı
Elest'den ön berkitmişem
Ben Dost'u ıyan görmüşem
Hayal u rüyâ neme gerek!.
bEN bENi Yaratan RABBu’L- ÂLEMîn’im ile AHADî AHDımı, YÂR yeminimi ELESTinde de ötelerde berketmişim ->sağlam SÖZE BAĞLamışım hamdolsun!.
Kısacası ->ben RABBımı, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin müBÂrek GÖZLerinden AÇık-SEÇik GÖRmüşüm!. Artık bundan sonrası ->bu yalan DÜN-ya da hayalmış rüyaymış daha benim neme gerek!.
Gerçi sûretde insanım
Ben sultân-ı ins ü canım
Ben fariğ-i dü cihânım
İşbu gavga neme gerek!.
Gerçi şu Yalancılar DÜNyasında sizler gibi insan sûretinde görülmekteyim zâhirinde..
Oysa ben ->Ebdâl-Ebrâr-AHYÂR-AHRâR Âlemlerinin İNSÂN-SULTÂNıyım.. cÂNda CÂNÂNıyım hamdolsun!.
Ben İki cihân derdini BOŞalttım ->alâka İpini kestim!.
Ki, sizin sürdürdüğünz ŞEY-t-ÂN-Lık SAVAşında ne İŞİm var ve bu kuru gürültü kavga daha benim neme gerek!.
Ben Eşrefoğlu Rumî'yem
Ben bâkiyem ben kadîmem
Ben ol mür-i lâhutîyem
Arz u sema neme gerek!.
Ben ki, SÎNe-yi MuhaMMed aleyhisselâm’da Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu'yem!.
Başlangıcı olmayanım!. Sonu gelmeyenim!.
Ben ş’ol HAKK ÂŞIKım ki, İlâhî Uluhiyet âlemine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem SÂYesinde GEÇip GİTmişim hamdolsun!
Bundan sonra sizin KULLUK İMtihÂNı DARAĞACınız yermiş göklermiş vs.. daha benim neme gerek!.
Özge: Başka
Sevdâ: f. Fazla sevgi sebebiyle meydana gelen bir çeşit hastalık. Aşk. * Hırs. Tama. * Heves, istek.
Şuride: f. Perişan, karışık. * Tutkun, âşık, meftun.
Zerk: Çirkin söz söylemek.
Riyâ: Özü sözü bir olmamak. İnandığı gibi hareket etmeyiş. İki yüzlülük etmek. Gösteriş için yapılan hareket.
Nakd: (C?: Nukûd) Madeni para, akçe. * Bir şeyin bedelini peşinen ödemek. * Para olarak bulunan servet. * Vezin ve ayarı tamam olan para.
Havf: Korku, korkutmak.
Lâubâli: Alâkasız, kayıtsız, hürmetsiz, dikkatsiz. Senli benli. ("Lâ" harfi ile" Ubâli" muzari fiilinden müteşekkildir.)
Uçmak:Cennet.
Mâsivâ: Ondan gayrısı. (Allah'tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler.
Bekâ: Devamlılık. Evvelki hâl üzere kalma. Dâim ve sâbit olma. * İlm-i Kelâm'da : Varlığının asla sonu olmayan Cenab-ı Hakk'ın bir sıfatıdır. * Bâki olmak. Ebedîlik
Fenâ: (Bekâ'nın zıddı) Yokluk. Yok olma. * Geçici dünya. * Geçip gitme. * Tas: Kendi varlığından geçmek.
Mest: Sarhoş. Aklı başında olmayan. Kendinden geçercesine haz duymak mânasında "mest olmak" şeklinde kullanılır.
Tâbir: İfade, anlatma. Söz. Mânası olan söz. Deyim. * Terim. * Rüya yorma.
Esrük: Sarhoş, mest. * Azgın, kızgın. * Zayıf, hasta, hâlsiz, dermansız, tâkatsiz.
Zühd: Dünyaya rağbet etmemek. Nefsâni zevk ve arzudan kendini çekerek ibâdete vermek.
Takvâ: Bütün günahlardan kendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek.
Peyman: f. And, yemin, muahede, ahitleşmek.
Berkitmek: Sağlamlaştırmak, tahkim etmek, takviye etmek.
Iyân: Ayân. Aşikâr. Belli. Herkesin bilebileceği ve görebileceği.
Fariğ: İşini bitirmiş, boş kalmış, alâkasını kesmiş, rahat, vazgeçmiş, çekilmiş. * Fık: Tasarrufu altında olan mülkün kullanma ve tasarruf hakkını başkasına devreden.
Dü: İki.
Bâki: Ebedî, dâimî. Sonu gelmez. Ölmez. * Sonsuz. * Cenab-ı Hak. * Artan. Geri kalan. * Bundan başka.
Kadîm: Eski zaman. * Başlangıcı olmayan. Uzun zamandan beri var olan. * Evveli bilinmeyen hâl ve keyfiyet.
Merr: Geçmek. Mürur etmek.
Mürur: Geçmek, gitmek. Bir taraftan girip öteden çıkmak. * Sona erme, nihâyet bulma.
Lâhutî: İlâhî âlem. Uluhiyet âlemi. Ruhanî, mânevî ÂLem.