ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

ResimÜMMÎ SİNAN kaddesallahu sırrahu DİVÂNI ŞeRHi

SUNUM:


Resim

Doç. Dr. A. Azmi BİLGİN’in hazırladığı Divan, pek çok nüsha ile karşılaştırılarak en doğru ve ÜMMÎ SİNAN kaddesallahu sırrahunun o günkü dil şivesincedir. Değerli ilim adamımıza candan gönülden teşekkürlerimi sunarım..
Bende Antalya’da yaşarken 30 yıl içinde sayısız ziyaretlerinde bulunup eserleriyle hemhâl olmuş bir meLÂMî olarak aziz ÜMMÎ SİNAN kaddesallahu sırrahu Efendimizin bu müstesnâ DivÂNını günümüz Türkçesiyle elimden/gönlümden geldiğince şerhedip açıklamaya çalışacağım inşae ALLAH!..


ÂLEM-deki ASL OL-AN AŞK İmiş! İnsaf!
ÂDEM-deki SıRR”, GeRİsi Lâf-ı Güzaf!..


Güzaf: f. Boş, bîhude-beyhude. Lüzumsuz. Lâzım ve lâyık değil..

ResimSaNa,
SON-suz TeSLiMiYYeT-SELL-iMiz ve İSTiKâMeT SALL-ımız OLsun Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!..


Resim''Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike (Muhammedîyyeti) ve nebîyyike (Mahmudîyyeti) ve Resûlike (Ahmedîyyeti) ve Nebîyyûl-ümmîyyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi ves-sahbihi ve Ehl-i Beytihi...''Resim


ÂMiN Yâ LaTîF ALLAH celle celâluhu!
ÂMiN Yâ KeRîM ALLAH celle celâluhu!
ÂMiN Yâ RaHiM ALLAH celle celâluhu!
ÂMiN Yâ VeDûD ALLAH celle celâluhu!
ÂMiN Yâ FeTTâH ALLAH celle celâluhu!
ÂMiN Yâ GaFFâR ALLAH celle celâluhu!
ÂMiN Yâ SeTTâR ALLAH celle celâluhu!

Elhamdülillâhirabbiâlemîn!..


MuhaMMedî MuhaBBetlerimle…


Resim



ResimÜMMÎ SİNAN kaddesallahu sırrahu DİVÂNI ŞeRHi

Müfred

Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilün

ResimTevhîd-i esmâdan aldı dersini Ümmî Sinân
Vâridâtıñ pertevinden şerh olundı bu Dîvân...


Ümmî Sinân kaddesallahu sırrahu, Âdem oğluna ezelden-fıtren yüklenmiş olan Esmâü’l-Hüsnânın Tevhîdinden aldı derunî dersini.
Bu Dîvân, gönle doğan İlahî İlhamların, zevklerin, hazların ziyasından-nurundan AÇılan ANlatımlardır..


Resim

Vâridât: (Vâride. C.) Kâr, gelir. * Vârid olan. Bir kimseye veya hazineye ait gelir ve paralar. * Hatıra gelen, içe doğan.
Pertev: (Pertav) f. Ziya, ışık. * Atılma, sıçrama, hız.
Şerh: Açma, genişletme. * Açıklama. Anlaşılanı anlatma. Bir yazı veya konuşmayı kolay anlaşılması için izah etme, tafsil etme. * Bir şeyi dilim dilim kesme. * Bollaştırma. * Bir müşkil ve mübhem makaleyi açıklama, keşif ve izhar etme. * Açıklanmış yazı, risale.

Resim

وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلاَئِكَةِ فَقَالَ أَنبِئُونِي بِأَسْمَاء هَؤُلاء إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Resim---Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn(sadikîne): Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları bana isimleriyle haber verin" dedi.” (Bakara 2/31)
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim1- TEVHİD

Olmazsa OLmaz/ Şartsız Şart Tevhidimiz..

Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün

ALLAH:
Resim

ResimTa‘âla’llâh yâ hannân ki zâtıña zevâl olmaz
Yüce Sultân yâ Mennân nüzûle intikâl olmaz


Ey yüceler yücesi Şe’Ânullahında, merhametin en ince letâfetini tecellî ettirip duran, her ÂN, el Hannân olan ALLAH celle celâluhu vâcibu’l- vüCÛD olan ZÂTına zâil olma-sona erme asla olamaz.
Sisteminde sultası-saltanatı hep süren Yüce Sultân yâ Mennân, ihsanı-nimeti devamlı olan, minnetimiz ve şükrümüz Sana, ve Senin her husustaki Nüzulün-İndirip-verip duruşun süreklidir.. hep, esen rüzgarlar, yağan yağmurlar, coşan ilhamlar gibi devamlı Rahmetin hamd olsun!.


ResimZehî Sultân-ı a‘lâsın ‘inâyet issi Mevlâsın
Hem evlâlardan evlâsın ki künhüñe hayâl olmaz


SEN ki, en/pek yüksek/iyi/güzel olan el SultÂNsın. İnâyet-yardım/lütuf/meded sahibimiz el Mevlâsın, lütfu vücûda getirensin..
Akıl için sebeb/sonuç, eşya/olay, mekan/zaman yaratan en TEK olansın ki MUTLAK oluş AHadiyyetini insan AKLı asla anlayamaz/hayal bile edemez de olsa olsa NAKLen koklar, o da AHMED aleyhi's-selâm burnunda OLuşla!..

El Mevlâ :
Resim


ResimZehî evvelsin ey Hâdî viresin cümle murâdı
Senüñdür kaygu vü şâdî aña bir gayri hâl olmaz


Târifsiz güzellik zihînle Mutlak el Evvelsin ki Senden dileriz hidâyetimiz olan muradımızı El Hâdî ALLAH celle celâluhu..
Sendendir tüm tasa/kaygı ve şâd oluş neşeleri bunun değişmesi başka hallerle zuhuru oluşu imkansızdır âlemlerde..

El Evvelü :
Resim

El Hâdî :
Resim


ResimKi sensin Vâhid ü Kahhâr bizi eyle saña sen yâr
Ne öñüñ var ne soñuñ var ne sag u ne şimâl olmaz


Aklen-Naklen el Vâhidu’l- Ahad, hep TEK-EŞsiz olan, ham aklımızın var zannetiği bu gölge mevcudlar tek “KÛN” EMRinle “feyeKûN” olurlar da.. Sana, SEN cevab verirsin elbet..
Bizim Zarflarımızı ERit de ZÂTına YÂR eyle! Senin bizim gibi ÖNün, SONun, Sağı, Solun düşünülemez.. Resimlerdeki ön-arka gibiyiz.. Sen ise ReSSamısın kâinâtın..

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Resim---Yevme hum bârizûn(bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li menil mulkul yevm(yevme), lillâhil vâhidil kahhâr: O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır."” (Mü’min 40/16)

هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın(bâtınu), ve huve bi kulli şey’in alîm: O ilktir, sondur, zahirdir, batındır. O, her şeyi bilendir.” (Hadîd 57/3)

El Vâhidu :
Resim

El Kahhâru :
Resim


ResimSanî‘u’llâh-ı a‘lemsin rahîmu’llâh-ı erhamsin
Kerîmu’llâh-ı ekremsin kemâlıña misâl olmaz


Âlemlerin Sanîsi-Sanatkârı-muhteşem denge ve düzende yaratanı olan ALLAH celle celâluhusun. Merhametin var edicisi er Rahîm olan ALLAH celle celâluhusun.
Biz insanoğularını mükerrem kılan, ikram edenin en cömerdi el Kerîm olan ALLAH celle celâluhusun ki, akıl için sonsuz süren bu tecellî tezgâhında gelişim olgunluklarını yaratıpdurmana asla örnek verilemez.

وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى كَثِيرٍ مِّمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلاً
Resim---Ve lekad kerremnâ benî âdeme ve hamelnâhum fîl berri vel bahri ve razaknâhum minet tayyibâti ve faddalnâhum alâ kesîrin mimmen halaknâ tafdîlâ: Andolsun ki, Biz ademoğullarını mükerrem kıldık ve onları karada ve denizde (nakil vasıtalarına) yükledik ve onları leziz, temiz şeylerden merzûk ettik ve onları mahlûkatımızdan birçokları üzerine ziyâdesiyle üstün kıldık.” (İsrâ 17/70)

er Rahmân:
Resim

er RahîM:
Resim

El Kerîmü :
Resim

El Ekremü :
Resim


ResimCelâliñ kibriyâsından eger keşf eyleseñ envâr
Kamu ‘âlem ola fânî ki ceng ü cim ü dâl olmaz


Lütuf ve lânetin kaynağı, celâlinden ikram eden, gübreden gül veren, el Kebir Kibriyaynın Celâiyyet tecellîsini âşikâr kılıversen, Nar/Nurun zuhura tamm gelişiyle bütün âlemler, her türlü VARlıklar küllî şey yokmuş gibi yok olurlar da, bu cihanda canlar cengi susar.. CiDâlın/mücadelenin “Cim”i de “Dâl”i de kalmaz ortada..

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
Resim---Kullu men aleyhâ fân: Yeryüzündeki her şey yok olacaktır.” (Rahmân 55/26)

تَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِي الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
Resim---Tebârekesmu rabbike zîl celâli vel ikrâm: Azamet ve cömertlik sahibi Rabbinin ismi ne yücedir!..” (Rahmân 55/78)

Zü'l-Celâli Ve'l- İkrâmü :
Resim


ResimOlursa vakt-ı ma‘a’llâh meger ire habîbullah
Pes andan gayrı ‘abdullâh melek cin perr ü bâl olmaz


Eğer insanoğlu, DUYduğunda/Uyduğunda ilk HaBBe Habibullah-ReSûl aleyhi's-selâma EReR-Sall eder-ULAŞırsa, Taptığı-Yaptığında VAKTını tanırsa ve VAKTInı ALLAH celle celâluhu ile BİZ BİR-İZ yapaBİlirse işte artık bundan sonra ondan üstün Allahın kulu “Abdullah” bulunamaz melek, peri kanatlılarından bile.. ReSûlsüz ALLAH arayanlara şaşarım.. ReSûl ALLAHa eS selâm olsun!..


ResimKelâmıñdur senüñ yâ Hû ki lâ ilâhe illâ Hû
Okur zâkirleriñ Hû Hû çü senden infisâl olmaz


El Hüve-el HUu, Kelâmullahında hükmündür ki seni zikreden selim akıllar durmadan “Hû Hû!” çekerler ki asla infisâl-ayrılma-başka fasıl olamaz.. canlarına CERRYÂNdır Huu İsm-i Şerifin..

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
Resim---''Fe in tevellev fe kul hasbiyallâh(hasbiyallâhu), lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm: (Ey Muhammed!) Yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım. O yüce Arş'ın sahibidir.”
“Resulüm! Eğer -büyük bir şefkat ve samimiyetle kendilerine ders vermek istediğin- adamlar, yine de aldırmaz, senden yüz çevirirlerse, de ki: Allah bana yeter, O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnız O’na dayanırım. Çünkü O, büyük Arş’ın, muazzam hükümranlığın sahibidir.”
(Tevbe, 9/129).


ResimBuyurduñ çün atî‘u’llâh yaratduñ her şeyi li’llâh
Diyeler tâ ki zikru’llâh yeg andan min fi‘âl olmaz


KeLÂMullahında “ALLAH celle celâluhu ya itaat edin!” buyurdun da ALLAH-Zâtullah için küllî ŞEYi yarattın ki, tek diyecekleri “Zikrullâh” ola ki ondan üstün fiilleri olamaya..

قُلْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ فإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الْكَافِرِينَ
Resim---Kul etîûllâhe ver resûl(resûle), fe in tevellev fe innallâhe lâ yuhibbul kâfirîn: De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.” (Âl-i İmrân 3/32)

اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Resim---Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn: (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût 29/45)

El Kebîrü :
Resim
../…
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim1.nci ŞİİR

OLMAZ..


ResimEger insân eger hayvân her eşyâ emriñe fermân
Ki senden gayrıdan ey Cân kamu halka Zevâl olmaz


Ey Cân,
Bu mevCÛDlar-gölgeler Âleminde her ne ki görmektesin, cansız sandığın dağlar-taşlar ŞEYler, bitki, hayvan ve de insan..
Her birisi her AN şeÂNullahta “seBBaha zikrinde OLmakta sürekli ki, sen ham aklından dolayı zeval bulup yok olup gideceğini sanmaktasın..
Şe’ÂN-Şe’eNULLAH:

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin: Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an yaratma halindedir.” (Rahmân 55/29)

RABBimizden her ÂN GEL-iş, DÖN-üş zannedilen YENiden YARATış ŞE’Nliği,
şu ANda ve ŞE’ENULLAHta her AN Devam etmektedir çok şükür:

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ
الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm (hakîmi): Göklerde ve yerde olanların hepsi padişah, mukaddes, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih etmektedir.” (Cuma 62/1)


Resim Delîlim âyet-i Kur’ân ki sübhâne’llezî burhân
Ki lâ-ezmân ve lâ-imkân veyâhûd mülk ü mâl olmaz


Buna delilim, isbatım ALLAH celle celâluhu nun keLÂMullahındaki sübhâne’llezî âyetidir,
Ki Yaratansız, zamanlar, mekanlar, imkanlar, mülkler ve de mallar olmaz yaratıklar olarak..

تَبَارَكَ الَّذِي بِيَدِهِ الْمُلْكُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---''Tebârekellezî bi yedihil mulku ve huve alâ kulli şey’in kadîr: Mülk elinde bulunan (Allah) ne yücedir. O, her şeye güç yetirendir.'' (Mülk 67/1)

ResimMünezzehsin tasavvurdan ve fi’l-cümle bilinmekden
‘Akıllar mât u sergerdân bilinmek ihtimâl olmaz


Nakilsiz AKILLarın kısır ve karanlık labirentlerinde felsefik çıkmazlarla; zihinlerinde şekillendirmesinden, tasarlamasından, dar düşünceleri içinde BİLinmekten münezzehsin- pâksın, kusur ve noksanlıklar bulunmaktan uzaksın..
Ham Akıllar mat olur-yenik düşer, sergerdân- başı dönmüş, şaşkın, hayran ve hayrette kalmışlara döner de, SENi BİLmek ihtimali yok olur..
Ahadiyyet BİLinemezlik tekliğinde TEKe TEK kalırsın!..


ResimCelîl ü zü’l-celâlsın hem Cemîl ü zü’l-cemâlsın hem
‘Azîm ü Bî-misâlsın hem çü zâtıña misâl olmaz


Küllî TeCELLîlerin, “zü’l- Celâli ve’l- İkrâm” bereket kaynağı-YARATanı SENsin. YAP-YAPma Emrin, Lütuf ve Lânet teCeLLîn her ÂN..
Hem Celâl Sahibi sensin bize NÂR teCELLîn el Celîl ismin zuhuru,
Hem de Cemâl Sahibi sensin bize NÛR teCELLîn el Cemâl ismin zuhuru..
Misli-benzeri-zıddı olmayan bir Azamaet sahibisin el Azîmsin ZÂTına misâl olamaz!.

El Celîlü :
Resim

Zü'l-Celâli Ve'l- İkrâmü :
Resim

El Cemîlü :
Resim

El Azîmü :
Resim

فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Resim---''Fâtırus semâvâti vel ard(ardı), ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve minel en’âmi ezvâcâ(ezvâcen), yezreukum fîh(fîhi), leyse ke mislihî şey’un, ve huves semîul basîr: O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu suretle çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.” (Şûrâ 42/11)


ResimSeni söyler kamu diller uçan kuşlar esen yeller
Cemâliñ bâgına güller müzeyyen ak u al olmaz


Bu âlemde canlı-cansız tüm DİLLer seni söyler-ANaltır durur konuşarak ya da HÂL DİLLeriyle, esen yellerin sesi, rahmet nefesi milyarlarca suyumuzu okyaonuslardan taşıyıp gelemeleri hep Seni Analtır BİZe.
Bu cihÂNda küllî ŞEY Cemâl GÜLL BAĞın ki ak kırmızı demeye ne hacet sonsuz renkle tezyin edilmiş SÜSlenmiş HÂLde her ÂN..


ResimKime kim irdi bir zerre dîdârıñ zevkıniñ derdi
Dü ‘âlemde aña emsâl nebât u kand u bal olmaz


Her kime ki bir zerre kadar Gül Yüzün VARlık- BİRlik- GÖRünüş Kokusu ZEVKi-ZÂİKAsı-Kıvılcımı değdi AŞKuLLAH Derdine düştü,
İşte artık o kimsenin bu ÂLEMde öbür ÂLEMde bir benzeri bulunamaz ki kendisi tekdir kaderi tektir ve onun bu HaKK’ı ANLAyış zevkinin-hazzının derdinin tadına benzer bitkiden üreyen kand- şeker kamışının donmuş suyu ne de hayvanın ARInın ürettiği Bal olamaz!.


ResimKanı şol derd-ile yanan kim oldur ‘aşkıla kanan
Visâliñ gibi ey Cânân ki bir dahı visâl olmaz


Nerde o kimse ki AŞKuLLAH ile yanmakta, deniz suyu içer gibi içtikçe susamakta susadıkça içmekte kanmak nerede?.
Ey canları yaratan cÂNÂN ALLAH celle celâluhu sana kavuşmak gibi visâl- ASLına vâsıl olma, sevdiğine ulaşma-kavuşm ve bu iğreti-izafî ayrılıktan kurtulmak gibi bu âlemde bir örnek kavuşma olamaz!..


ResimKime kim ‘aşkıñ odından kıgılcım irdi bir zerre
Ne meyl-i bâkî ne fânî ne gussa hırka şâl olmaz


Bu Âlemde kime ki bu AŞKuLLAH Ateşinden bir kıvılcım-bir zerrecik denk geldi-değdi,
Dış âlem-Mâsivâ örtüsünü kül etti de artık o kimseye; ne bâkiye koşmak ne fenâdan kaçmak meyli-arzusu ne de bir tasa-gam-keder-hüzün hırhası giyip boynuna benlik şalı takma olamaz..
Onlar ALLAH Dostlarıdır, geçmişlerinden korkuları geleceklerinden hüzünleri yoktur:

أَلا إِنَّ أَوْلِيَاء اللّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
Resim---''E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn: Haberiniz olsun; Allah'ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır.” (Yûnus 10/62)

Çünki onlar bu hayatta Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi DUYup UYdular:

Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsini BİLen RABB’isini BİLir” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Arefe: idrâkle bilmek ve tanımaktır.
Arafat: tanışma mahali.
Âraf: yükünü bilen nefistir.
Ârif ise: yükünü bilen, nefsini ve RABB’ini bilen Azîz kişidir.



ResimHayâliñ derdiniñ zevkın kime keşf eyleseñ bir kez
Ki devlet tâli‘i böyle mübârek kutlu fâl olmaz


Ham Akıldan Silm Akıla tekemmül ederken her kim ki hayalinde ASLına kavuşma, burada yaratanına gerçek şâhid olma hayali ZEVKinin, Nakil Kapılarını açıverdiğinde-keşfe izin verdiğinde,
Bu kimseden daha baht-ı yâr, başına devlet kuşu konmuş kim olabilir başına devlet kuşu konmuş ve de bu ne mukaddes bir bahttır ki berket-i MuhaMMediye iştirak ettirdi bir benzeri olamaz…


ResimAçıla vahdetî güller şakıya mürg u bülbüller
Niçe şerh eyleye diller kim anda kîl u kâl olmaz


Hakikat-ı MuhaMMediyye Gül Bağına dönüşen bu gönüllerde artık Tevhid Gülleri açılır, cennet kuşları ve bülbülleri şakımaya başlar,
Bunu Ancak Yaşayan ANlar, yaşamayana yalan gelir ki nasıl açıklanacak bu oluşum, doğurmamaış bir kadına doğurmak nasıl anlatılabilir ki bu HÂLin anlatımında kîl u kâl-dedikodu, konuşmak, söz, harf, sarf olamaz..


ResimŞu kim ‘aşkıñ ile hayrân bulupdur kâmil-i imân
Yoluñda kim ki virdi cân aña hadd ü su’âl olmaz


Bu âlemde kim ki, MuhaMMedî Şuuru BİLdi, Nurunu BULdu, Sürurunda oldu ve Onurunu Yaşadı da devrÂN-seyrÂN-cevlÂN EDip HayrÂN kaldıysa.. hayretine şaşanlar deli dediyse gerçek kâmil imanı elde etmiştir. Ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hak burmuştur:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’ı öyle çok zikredin ki, tâ -insanlar- size mecnun/deli desinler.” Buyurmuştur.
(Ebu Said el-Hudrî ‘den; Ahmed b. Hanbel, 3/68; Hâkim, 1/499; Mecmau’z-Zevaid, 10/16).

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’ı öyle çok zikredin ki, tâ -insanlar- size mecnun/deli desinler.” Buyurmuştur.
(Ebu Said el-Hudrî ‘den; Ahmed b. Hanbel, 3/68; Hâkim, 1/499; Mecmau’z-Zevaid, 10/16).

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem: “Bir kimseye deli denmedikçe onun îmanı tamam olmaz!”
(İmam Rabbanî, 65 Altmışbeşinci Mektûb)

Bu âlemde kim ki, yaratılma sebebi olan ALLAH celle celâluhuya KULLUK görevini yerine getirip son nefesinde gerçek “Eşhedü” sahibi olduysa- can verdiyse ona artık bir hadd-karlığı-cezası-derecesi ve de su’âl- sorguya çekilecek bir hususu olmaz!..
Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hak burmuştur:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!: “Mutü kable en temutü: ÖLmeden önce ÖLünüz!” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

ResimŞu kim zikriñi derd-ile getürdi ‘aşk-ıla dile
Aña şeytân ne kâr kıla pes aña mekr ü âl olmaz


Bu âlemde kim ki, Tevhidullahın zikrini tüm dünya derdlerinin üstüne çıkardı Zikrullahı zikr-i dâimi yaptıysa ve her yerde her zaman her halde dilindeyse,
Onun şeytanı zaten Müslüman olmuştur, İKİLİKten kurtulu TEKlik-Vahdetine dalmıştır ve artık ona şeytan mekri-hilesi, aldatması, oyunu ve çeldirme-yanıltma düzeni işleme ve olamaz.
Çünkü o en büyük ZİkruLLahta ER-imiştir:

اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Resim---''Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn: Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tir. Allah, yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût 29/45)

Çünkü o halis muhlis MuhaMMedî bir kuldur ve şaytanı Müslim olmuştur:

Resim---Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve selem: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytanım müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.
(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)


Resim Bilürsin kim hatâmuz çok ‘inâyet eylegil ey hak
Çü sensin Fâ‘il-i mutlak ki hergiz gayrı hâl olmaz


Ey RaBBımız HaKK teâlâ!
Elbette birlisin ki, biz kullarız ve hatamız haliyle olmaktadır ve çoktur, sen ise Gafuru’r- Rahimsin inâyet eyle- yardım eyle, lütfunla meded et!.
Çünkü sen Bizi, fiillerimizi ve düşüncelerimizi dahi yaratansın!
Ki, bundan başka hergiz-aslâ, kat'iyyen, hiçbir surette gayrı Hâl olamaz..
Fâil-i Mutlaksın:

فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Resim---Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ rameyte iz rameyte ve lâkinnallâhe ramâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm: Onları siz öldürmediniz (Bedir’de o kâfirleri kendi kuvvetinizle öldürmediniz), ama onları Allah öldürdü; (Ey Rasûlüm, bir avuç toprak) attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü'minleri kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.” (Enfâl 8/17)

El Gâfuru:
Resim

er RahîM:
Resim


ResimCân alup cân viren sensin getürüp gideren sensin
Bu devrânı süren sensin saña bahs-i cidâl olmaz


Bize can verip alan Sensin, bu imkanla imtihan âlemine getirip götüren Sensin;

اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ هَلْ مِن شُرَكَائِكُم مَّن يَفْعَلُ مِن ذَلِكُم مِّن شَيْءٍ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Resim---''Allâhullezî halakakum summe rezekakum summe yumîtukum summe yuhyîkum, hel min şurekâikum men yef’alu min zâlikum min şey’(şey’in), subhânehu ve teâlâ ammâ yuşrikûn: Allah; sizi yarattı, sonra size rızık verdi, sonra sizi öldürmekte, daha sonra sizi diriltmektedir. Ortaklarınızdan bunlardan herhangi birini yapacak var mı? O, şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir.” (Rûm 30/40)

Bu devrÂNı döndüren Sensin, bu husuta Seninle asla cidal- mücadele-savaş mezu-u bahs, söz konusu olamaz!..


ResimÇü sensin Hâdî-i burhân kerem kıl lutfıla ihsân
Ki senden gayrı yâ Deyyân ve lâ-mennü zü’l-mâl olmaz


Çün ki Sen el Hâdîsin, el Burhânsın ihsanını lutfunla kerem kıl, kemâl-i rızanla yâ el Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Ey Deyyân olan Rabbımız Teâlâ, Senden başka “lâ-mennü zü’l-mâl: Ettiği iyiliği başa kakmadan lutfedenmal sahibi el Mennân” olamaz!.
Ed Deyyân: Herkesin hesabını ve hakkını en iyi bilen ve veren. Hâk Teâla. Kahhar. Hâsib. Hâkim. Kadir. Râi. Cenâb-ı Hak ALLAH celle celâluhu..
El Mennân: İhsanı bol. Çok çok ihsan eden. En çok nimet veren Cenâb-ı Hak ALLAH celle celâluhu..


El Hâdî :
Resim

El Bürhân :
Resim

El Kerîmü :
Resim


ResimEgerçi karadur yüzüm velâkin togrıdur özüm
Saña yalvarmaga bir dem kanı tâkat mecâl olmaz


Her ne kadar yeryüzünde yüzüm karaysa da, âhiret kaygum ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemle UYuş ÖZüm-niyyetim doğrudur,
Ya RaBBenâ! Seni BİLdikçe Sana bir ANlık bile yalvaracak tâkat, mecâl-güç, kuvvet, iktidar, imkan, fırsat nerede ve de olamaz zâten…


ResimEger fazl-ı ‘inâyâtıñ olursa derdime dermân
Ne gam gussa baña gayrı işimde hiç melâl olmaz


Meğer ki Senin fazl-ı inâyetlerin; cömertliğinle, ihsanınla, kereminle lutfen meded kılıp derdime derman olursa,
Bana ne gam ne keder-tasa bundan sonra hiçbir işimde melâl-can sıkıntısı, usanmak, zaaf ve fütur olmaz inşae ALLAH!..


ResimHudâvendâ Hudâvendâ hemân fazlıñ ola cânda
Kim zîrâ Ümmî Sinânda havâss-ı hâssı hâl olmaz


Ey Hudâvendâ-Halik, Mâlik ve Hakîm olan ALLAH celle celâluhu!
Hemân- hemence, derhal çabukça FAZLın- cömertliğin, ihsanın, keremin, lutfun,inâyetin CANım olunca, Kim-bundan spnra belli ki, ÂŞIK Ümmî Sinân kaddesallahu sırrahuda, Hâssların- mukarrebunların-yakınlarıyın havâssı- keyfiyetleri nasıl HÂLe dönüşmez nasıl olmaz?.
Zîrâ-çünkü Kulluk Sebeblerini MuhaMMedî Fırka-yı Nâciyye yolunda İŞleynelerin SON-uÇu budur ve bu da ALLAH celle celâluhunun vâdidir..

وَعَدَ اللّهُ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ
Resim---''Veadellâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum magfiretun ve ecrun azîm: Allah, iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ecir vardır.” (Mâide 5/9)
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim2.nci ŞİİR

ELİF (ikinci beyti Elifle biten)

Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilün

ResimEvveliñe olmadı hiç ibtidâ
Âhiriñe dahı yokdur intihâ


O yüce ALLAH celle celâluhu ki, O’nun evveline ibtidâ- başlangıç-O’ndan öncelik asla olmayan el Evvel celle celâluhu dur.
O yüce ALLAH celle celâluhu ki, O’nun âhirine de intihâ-nihayet-O’ndan sonralık da olmayan el Âhir celle celâluhu dur.

El Evvelü :
Resim

EL Âhiru :
Resim

ResimZâhir ü bâtın saña hep muntazır
Bâb-ı fazlıñdan ider küllî recâ


İnsan aklı için, her ne ki zâhir ve bâtın var gözüküyorsa tümü de sana muntazır-emrine hazır-emrini bekleyenler olup FaZL Kapında tümünün recâsı-duası-umudu-yalvarması, Senin FAZLın- cömertliğin, ihsanın, keremin, lutfun, inâyetin, hidâyetin ve selâmetindir..
Sensin ez Zâhir celle celâluhu ve el Bâtın ALLAH celle celâluhumuz..
Ez Zâhiru :
Resim
El Bâtinu :
Resim

هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---“Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın(bâtınu), ve huve bi kulli şey’in alîm: O, Evveldir, Ahirdir, Zahirdir, Batındır. O, her şeyi bilendir.” (Hadîd 57/3)


ResimEy Kerîma’llâh Kuddûsü’s-selâm
V’ey Rahîm ü Hâlik-ı arz u semâ


Ey el Kerîm olan ALLAH celle celâluhu! El Kuddûs celle celâluhu, es Selâm celle celâluhu..
Ve ey Rahîm celle celâluhu! Ey yeryüzünün ve gökyüzünün Yaratanı el Hâlik celle celâluhu!

El Kerîmü :
Resim

El Kuddûsü :
Resim

Es Selâmü :
Resim

er RahîM:
Resim

El Hâliku :
Resim

ResimMâlikü’l-mülk-i hakâyık ins ü cân
‘Arş u kürs levh u kalem tahte’l-‘ulâ


Ey insanların ve cinlerin, Arşın ve Kürsinin, Levhin ve Kalemin, Arşın altı, hakikatlarının, hakikatler mülkünün sahibi El Mâlikü’l- Mülk celle celâluhu..

El Mâlikü'l-mülki :
Resim

ResimOn sekiz biñ ‘âleme sensin İlâh
Râzıkı hem hâfızısın ey Hudâ


18.000 âlemin el İlahı Sensin, Rızıklarını ver er Rezzâk olan el Hâfız ve el Hafîzlerisin ey Hüdâmız ALLAH celle celâluhu..
El İlâhu:
Resim

Er Rezzâku :
Resim

El Hâfizu :
Resim

El Hafîzu :
Resim

ResimSensin ol Cebbâr-ı ‘âlem zü’l-celâl
Kahr iderseñ yek nefs olur fenâ


Yarattıkları kendisine Cebren mutlak anlamda tâbi olan ce Celâliyyet Sahibi, her nefs üzerinde kudreti kahharolan ALLAH celle celâluhu..
Her nefsin gölge varlığı kahretmemene bağlıdır ve NÛRundur..
El Cebbâru :
Resim

Zü'l-Celâli Ve'l- İkrâmü :
Resim

El Kahhâru :
Resim

ResimCins ü misliñ yok nazîriñ bir dahı
İllâ mahbûbuñ Muhammed Mustafâ


TEKlikte, cinsin bir mislin, benzerin, dengin asla yoktur Ahadiyet Senindir el Ahad ALLAH celle celâluhu..
Ancak senin Habibin, Varlığın-MevCÛDların UMMü-ANAsı-İLK Tohumu-HaBBesi Habibullah MuhaMMed Mustafâ aleyhi's-selâmın AHMEDiyyeti de tekdir 18.000 âlemde..
El Ahadu :
Resim

ResimNûr-ı vechiñden anı var eyledüñ
Sevdüñ anı derdlere kılduñ devâ


O MuhaMMed Mustafâ aleyhi's-selâm ki ilk yarattığın HaBBedir, En NÛR Esmana Mazhardır Nur-u MÛhaMMed ki Nûr-u MîM..
Muhabbetiyin İLK-TEK HaBBesidir ki yartılanların her derdine her şeyine rahmet kapısıdır MuhaMMed aleyhi's-selâm ..
El Ahadu :
Resim

Habîbullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Evvelden, Zâhire zuhûru ise “Rahmeten li’l-âlemin: Âlemlere rahmet olarak” gönderilen Rasûlullah MuhaMMed Aleyhi’s-Selâmdır.

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Evvele mâ halakallâhu nûrî: ALLAH’ın en evvel halkettiği (yarattığı) Benim nûrumdur.” Buyurdu.”
(Aclûnî, Keşfü’l- Hafa, c:1, shf:311)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Evvelu mâ halakallâhu nûra nebiyyike yâ Câbir: ALLAH Teâlâ herşeyden evvel senin Peygamberinin nûrunu yarattı ey Câbir!”
(Câbir bin Abdillah tarikiyle Abdürrezzak’tan; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:205, 2:129.)

Resim---Câbir bin Abdullah radiyallâhu anhu'’dan: “ Yâ Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)! Anam babam sana fedâ olsun, ALLAHın en evvel yarattığı şeyi bana söyler misin?” dedim. Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Yâ Câbir! eşyâdan önce, kendi nûrundan (Nûrullah) senin Peygamberinin Nûrunu (Nûr-u MİM) yarattı.” Ve şöyle buyurdu: “ O nur ALLAHın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, cehennem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin ne de ins var idi.” Ondan sonra buyurdu ki: “ALLAH Teâlâ mahlûkatı yaratmak istediği zaman, o nûru taksim edip 4 parça yaptı: İlk parçadan kâlemi yarattı. İkinci parçadan Levhi yarattı. Üçüncü parçadan Arşı yarattı. Dördüncü parçayı taksim edip dört parça yaptı: İlkinden gökleri yarattı. İkincisinden yeri yarattı. Üçüncüsünden cennet ve cehennemi yarattı. Dördüncü parçayı yine taksim edip dört parçaya ayırdı: Birincisinden mü’minlerin gözlerinin nûrunu yarattı. İkincisinden kalblerinin nûrunu yarattı ki o, ALLAHı bilmedir. Üçüncüsünden dillerinin nûrunu yarattı ki o da Kelimeyi Tevhiddir....””
(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)

Rasûlu'r-Rahme sallallâhu aleyhi ve sellem..
Rasûlu'r-Rahme: RaHMet Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem.
RaHM: Acıma, koruma, esirgeme, şefkat etmek. Hısımlık, karabet, akrabalık.
RaHMet: Merhâmet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek. Mc: Yağmur.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, er Rahmân ve Er Rahîm Celle Celâluhu esmâlarının RaHM Mazharı Hakîkat-ı muhaMMediyye Menba’ıdır.
Esmâullah'ın Kur'ân-ı Kerîm ve Hadis-i Şerif mesnedli şerhimizde gönülden geldiğince açıklamaya çalıştığım Rahmet Rasûlu Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Kâinât ÂLeMinin zâhir-bâtın “OLuş-feyeKûN” HiMMet Rasûludur hamdolsun:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizin İRSALL seBeBi tek-gerçek olup maddî-mânevî Tümm mevcûdata-ÂLEMe RAHMet Kaynağı OLUŞ-udur:

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-âlemîn(âlemîne): (Rasûlum!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.
(Enbiyâ 21/107)


ResimA‘zam-ı şânıñ bilinmeklik muhâl
Şerh olunup dile gelmez Kibriyâ


El Azîm olan Rabbımız Senin Azametini bilebilemk yartık AKIllarımızca bilmek imkansızdır.. Azametin yutucudur, muhittir.
El Kebîr olan Rabbımız Kibriyanı açıklamak anlatabilmek asla dile gelemez ifadeler yetersiz kalır..

El Azîmü :
Resim

El Kebîrü :
Resim

El Mütekebbiru:
Resim

ResimGeldi her kim ‘âleme her kim gele
Nûr-ı vechiñden olurlar âşinâ’


Bu âleme her kim ki geldi, izafi-itibârî-geçici-gölge KİMlik kazandı hepsi de ZÂtıyın NÛRundan Tanınan bir ŞEY olabilirler.. kısacası ZÂTen Nurullahtırlar.. bir Varlık-Şey olarak tanınmaları NUrullahtır.. izafî Vechleri Vechullahtandır..
En Nûr :
Resim

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.” (Nûr 24/35)


ResimNûr-ı zâtıñ kıble kılduñ cânlara
Bendesidür enbiyâ vü evliyâ


ZÂTullahın en NÛR yansımasında Merkezde sabit NOKTA Rabbu’l- âlemîndir..
Her CÂNın-Nefsin Özünde Şahdamarından da AKREBi-YAKINı RaBBısı Teâlâdır..
Bütün Kâinâtın Nurullah bağı-CAN CeRRyÂNı KABLOsu ise İrSALL ettirci Murselin olan NEBÎler ve ellerin Onlarda olan Veliyullahlardır..

MERKEZ-de O..
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.(Kaf 50/16)


ResimBahr-ı zâtıñdan haber bilmeklige
Bulmadı yol ger veli ger enbiyâ


ZÂTullah Ummanından bir kapsayıcı bilbi bilmek yaratıkların için asla mümkün değildir..
Resimlerin RESSAMını, eserlerin USTAsını bilmesi nasıl olabilir ki bu âlemde bile bu imkansızdır.. buna yaratık olan SEÇkinleri Resûllerinde ulaşamazlar..
Kaza-Kader, İrade ve Meşiyyetinle Uluhiyyetin ZÂTına mahsustur.
ALLAH:

Resim

Yarttıklarını kapsayan MUHit SENsin..
Âfâkta (dış) küllî şey'i yutansın..
Âfak Akıl için, Ulaştıkça daha ilerisi OL-AN târifsiz Sonsuz UFUKlar, DIŞımız olup:
MUHiT-te O ALLAH celle celâluhu..

وَلهِç مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اهُا بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Resim---Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in MUHÎTâ(muhîtan) : Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatan-kapsayandır.(Nisâ 4/126)


ResimBahr-ı mutlak lâ-te‘ayyün künh-i zât
Vasf olunmaz niçedür ol Hû bekâ


Ahadiyyet ki, BİLinemzlik Bulunamzlıkta Mutlak TEKlik.. asla insan aklınca; meydana çıkarmak, görünür kılmak, belirlemek. Anlaşılır kılıp zâhir ve âşikâr etmek imkansızdır..
ZÂTıyın-ZÂTullahın ZÂTlığı Mutlak Sana Mahsutur ki; aslı, cevheri, mikdarı, özü, nihâyeti, vechi SENindir..
Bu Mutlaklık BEKÂsı da senindir ve sıfatlarını saymakla insan aklı bitirip başa çıkamazlar...
Bekâ; (sebat ve devam etmek, kesintiye uğramadan geleceğe doğru sürüp gitmek) kökünden türeyen sıfat isim. Devamlılık. Evvelki hâl üzere kalma. Dâim ve sâbit olma. İlm-i Kelâm'da : Varlığının asla sonu olmayan Cenab-ı Hakk'ın bir sıfatıdır. Bâki olmak. Ebedîliktir.

Bâkî; (ebedî-ezelî), fenânın (gelip geçici, sonlu) zıddıdır. Ebedî, dâimî. Sonu gelmez. Ölmez. Sonsuz..

وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
Resim---Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm: Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (kendisi) baki kalacaktır.” (Rahman 55/27)

Vechu allâhi: Allah'ın Zât'ı..ki ebkâ..

Aklın hududuna girmeyen ZÂTuLLAHı anlamaya çalışmaktan men edilmişizdir;

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : “Allah’ın yaratıklarını, sanatını düşünün, fakat onun zat-ı akdesini düşünmeyin, çünkü siz onu hakkıyla değerlendirip anlayamazsınız” buyurmuştur.
(Aclûnî, Keşfü’l- Hâfâ 1/311).


ResimDem-be-dem dir tapuña tübtü ileyk
Secde kılmış pâyiñe nûr-ı ‘amâ


Bu ÂLEMde kim ki yaratıktır ve DÖNüşü TEVBEsi ancak ve ancak yine Yaratanı sanadır..
Görünür de ana-babası olsa da varlık sebebi Hakikatte daima SENsin MevCÛDların Vâcibu’l- VüCÛDu.. her Nefs kapında KULundur..

وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَانًا حَمَلَتْهُ أُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًا وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلَاثُونَ شَهْرًا حَتَّى إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَ الْمُسْلِمِينَ
Resim---''Ve vassaynel insâne bi vâlideyhi ihsânâ(ihsânen), hamelethu ummuhu kurhen ve vadaathu kurhâ(kurhan), ve hamluhu ve fisâluhu selâsûne şehrâ(şehren), hattâ izâ belega eşuddehu ve belega erbaîne seneten kâle rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye ve alâ vâlideyye ve en a’mele sâlihan terdâhu ve aslıh lî fî zurriyyetî, innî TUBTU İLEYKE ve innî minel muslimîn: Biz insana, 'anne ve babasına' iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca, dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip SANA YÖNELDİM ve gerçekten ben müslümanlardanım."(Ahkâf 46/15)

Yarattığın küllî ŞEYin ilk HaBBesi NÛR-u MuhaMMEd ki,
BİLinemzlik Ahadiyyet ‘AMÂsı-KÖRlüğü-Karanlığıyın AHMEDiyyet kapısı, Nûr-u ‘Amâ, Nûr-u MîM olan Nebiyyü’l- ÜMMün MuhaMMed Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İlk Hamdeden ilk SüCÛD edenindir elbette..

Ahadiyyet:
ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'in gerçek şahsiyetinin, kişiliğinin, zâtlığının, insanın akıl kapasitesiyle kavranamayacak, anlaşılamayacak ve kaldırılamayacak oluşunun;
"EL AHAD" celle celâluhu olarak buyurduğu zifiri karanlık ve bilinemezlik perdesinin arkasında bulunup bize perdeli olmasında "Tek" oluşudur.
Bu bakımdan "Bir" tane, eşsiz ve benzersiz oluşudur.

Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e soruluyor: "RABB'ımız, gökleri ve yeri yaratmadan önce neredeydi?"
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Üstünde ve altında hava bulunmayan bir "a'mâ" daydı"
buyuruyor."
(İbni Mâce, Mukaddime 13)

Resim---Ebu Rezîn el Ukaylî (Radyallahu anhu) : "Yâ Rasûlullah! Mahlukatını yaratmazdan önce Rabbımız nerede idi ?" dedim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "a'mâ da idi. Ne altında hava (hevâ) ne de üstünde hava vardı. Arşını su üzerinde yarattı." buyurdu.
(Tirmizî, Tefsir, Hûd, (3108)

İmâm-ı Alî keremullahi veche ise: "El ân (şu anda) dahi öyledir" buyuruyor.
A'mâ ise körlüktür... Sonsuz ve zifirî karanlıkta asla bir şey görememek oraya ait bir hususu bilememektir...



ResimEyle olsa işbu remzi añlayan
Eylemez bundan öte çûn ü çirâ


Öyle olsaydı şimdi bu REMZi-İşareti-Anlatımı Anlayan neden başka gerçekler arasın “o vakit, değil mi ki” lerle uğraşsın dursun bir ömür boyu..
Bu hakikat-ı MuhaMMediyyesine EREN MuhaMMedî MeLÂMî bundan öteye yol almaz artık!..


ResimBu Sinân Ümmî temennâ kıldugı
Pâk zâtıñdan hemân ancak rızâ


Bu KULun-Âşığın Ümmî Sinân kaddesallahu sırrahunun SENden temennâ kıldıgı; dileği, isteği, duâsı, ricası o ki Tertemiz ZÂTından hemence ancak ve ancak Rızandır Yâ ALLAH celle celâluhu…

Kelamullahımızda BUYURduğun;

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَشْرِي نَفْسَهُ ابْتِغَاء مَرْضَاتِ اللّهِ وَاللّهُ رَؤُوفٌ بِالْعِبَادِ
Resim---Ve minen nâsi men yeşrî nefsehubtigâe mardâtillâh(mardâtillâhi), vallâhu raûfun bil ıbâd: İnsanlardan öyleleri de var ki, Allah'ın rızasını almak için kendini ve malını feda eder. Allah da kullarına şefkatlidir.(Bakra 2/207)

وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُم بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ وَلَا تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْ تُرِيدُ زِينَةَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَا تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَن ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ وَكَانَ أَمْرُهُ فُرُطًا
Resim---Vasbır nefseke meallezîne yed'ûne rabbehum bil gadâti vel aşiyyi yurîdûne vechehu ve lâ ta'du aynâke anhum, turîdu zînetel hayâtid dunyâ ve lâ tutı' men agfelnâ kalbehu an zikrinâ vettebea hevâhu ve kâne emruhu furutâ: Sen de sabah akşam O'nun Vechi'ni-Zat'ını-Rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme!(Kehf 18/28)

وَعَدَ اللّهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللّهِ أَكْبَرُ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---Vaadallâhul mu’minîne vel mu’minâti cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ ve mesâkine tayyibeten fî cennâti adnin, ve rıdvânun minallâhi ekber(ekberu), zâlike huvel fevzul azîm: Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara orada ebedî kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler vaadetti. Adn cennetlerinde güzel meskenler (vardır). Ve (bunların) en büyüğü, Allah'tan bir rızadır (Allah'ın razı olmasıdır). İşte o, fevz-ül azîmdir (en büyük kurtuluştur).(Tevbe 9/72)

جَزَاؤُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَّضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ
Resim---Cezâuhum inde rabbihim cennâtu adnin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), radıyallâhu anhum ve radû anh(anhu), zâlike li men haşiye rabbeh: Rab'leri Katı'nda onların mükâfatı, altlarından nehirler akan adn cennetleridir, orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah onlardan razı ve onlar O'ndan (Allah'tan) razıdır. İşte bu, Rabbine huşû duyan kimseler içindir.(Beyyine 98/8)

Ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemimizin DUYURduğu:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ilk Cuma Hutbesinde şöyle buyuruyor: "Size ölüm gelmeden Rabbinize ulaşın ve teslim olun”
Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi: Yâ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Kim Allah'a kavuşmak isterse, Allah da ona kavuşmak ister. Kim Allah'a kavuşmak istemezse, Allah da ona kavuşmayı arzu etmez" buyurdu.
Bunun üzerine ben: „Yâ Resûlallah! Ölümü sevmediği için mi (kavuşmak istemez)? Öyleyse hepimiz ölümü sevmeyiz!“ dedim.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Hayır, öyle değil. Mü'mine Allah’ın rahmeti, rızâsı ve cenneti müjdelendiği zaman Allah Teâlâ'ya kavuşmak ister; işte o zaman Allah da ona kavuşmayı arzu eder. Kâfire Allah’ın azâbı, gazabı haber verildiği zaman Allah'a kavuşmaktan hoşlanmaz; Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz!"
buyurdu."
(Müslim, Zikir 14-17. Ayrıca bk. Buhârî, Rikak 41; Tirmizî, Cenâiz 67, Zühd 6; Nesâî, Cenâiz 10; İbni Mâce, Zühd 31)


Resim

İbtidâ : Baş taraf. Evvel. Başlangıç. En önce, başta.
İntiha : Son, nihayet, uç.İNTİHA' : Eğilme. Dayanma, yaslanma.
Muntazır : Bekleyen. Gözleyen. Birisinin gelmesini bekleyen.
Fazl : Âlimlere yakışır olgunluk. * İmân, cömertlik, ihsan, kerem, ilim, ma'rifet, üstünlük, hüner, tefâvüt, inayet. *
Recâ : Emel, ümit, yalvarmak. * Cânib, taraf. * İstek, arzu, dilek.
Kuddus : Kusur ve noksanlıklardan müberrâ olan, en mukaddes. Hiç eksiği olmayan, pâk, temiz. Cenab-ı Hakk'ın sıfatlarındandır. * Mübarekliğin hadsiz derecesini ifâde eder. "En mukaddes" gibi.
Hakâyık : (Hakaik) (Hakikat. C.) Hakikatler.
Tahte’l- ulâ : Arşın altı.
Râzik : Rızık veren; yiyecek, içecek, giyecek gibi canlı mahlukata lüzümu bulunan her çeşit ihtiyacını te'min edip veren. (Allah)
Habbâr : Çok haber alan, haberdâr.
Kahr : Zorlama. Cebir. * Ezme. Mahvetme. * Fazlaca üzüntü. Keder içine işleme. * Cenâb-ı Hakkın şiddetli ve azab verici vasıflarının tecellisi. (Kahr, lütfun zıddıdır.) (Bak: Celal)
Leb : f. Dudak. Şefe. * Kenar. * Sahil. Kıyı.
Âşinâ : f. Mâlumatlı, haberli olan. Arif. Bilgili. Mâlik. Tanıdık. Yabancı olmayan. * Yüzücü.
Künh : Bir şeyin aslı, cevheri, mikdarı. Dip. Kök. Özü, nihâyeti, vechi. * Vakit, zaman.
Dem be dem : f. Bazan. Vakit vakit. Arasıra.
Çün : f. Gibi. * Zira, çünki, madem ki. * Nasıl, nice.
Temennâ : Eli alnına götürerek selâmlama işareti yapma. * Minnettar olma.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim3.ncü ŞİİR

Resim ‘Âşıklarıñ eglencesi ism-i zâtıñ yâ Rabbenâ
Cânlarınıñ diñlencesi zikr-i zâtıñ yâ Rabbenâ


Ey RaBBımız Teâlâ! Ehl-i MeLÂMet MuhaMMedî âşıklarıyın her nefes YAŞAyış Anlayışları İsmullahın her AN Tecellîsi Olan SEBBEHA RAKSına İştiraktir.. Yaratılalı beri ve kıyamete kadar DÖNen Rakseden ZeRRelerle-ATOMlarla BİZ BİR-İZ İçindeler ŞeÂNda şu ANda.. bu Onların Hayat Eğlencesidir..
RABBimizden her ÂN YENİden YARATış ki GELiş-DÖNüş ŞE’Nliği,
şu ANda ve ŞE’ENULLAHta her AN Devam etmektedir çok şükür:

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ
الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm (hakîmi): Göklerde ve yerde olanların hepsi padişah, mukaddes, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih etmektedir.(Cuma 62/1)

Resim---Bu Zâhiri DÖNüşün Bâtınını GÖRemeyen KÖR NEFS&AKıL ve AN-layamayan Kapalı KALB için Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Zikrullah Ehli Ehlullahın sükut bulacakları Sekînet-i MuhaMMed aleyhi's-selâm Mazhar Makamı Zatî Zikrin Lafzullah “ALLAH”ı ZiKR ve el ÂN Câri olan Fiili Batınî Zikrullaha İştiraktir her nefes ki;

اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Resim---Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne): Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah'ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.(Ankebut 29/45)


ResimFazlıñ kime beyân olur gizli râzı tuyan olur
Aña katı ‘ayân olur keşf-i zâtıñ yâ Rabbenâ


Ey RaBBımız Teâlâ!
Hangi kuluna ki SENin FAZlın- ihsanın, keremin, İnayetin Nasrullahın beyân olur- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin Pâk yüreğinden yansır açıkça açıklanır-AKLına ANLAtılırsa, onun Kalb Kulağı artık gizli SıRRları fiilen DUYan olur.
MuhaMMedî Fethe mazhar olunca Fethullah Tecellîsinde ZÂTullah ANLAyışı AYNen İyân-Aşikâr ŞüHÛDî Şe’EN eyler.. Şâhidi olduğu Hakikakt-ı MuhaMMediyyesini Yaşar inşae ALLAHu Teâlâ!..
Artık Kalbi tüM NaSSların dalga dalga DOLuştuğu Kevser havuzuna döner.. gerisi hak ve hayrdır..

إِذَا جَاء نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ
Resim---İzâ câe nasrullâhi vel feth:Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman.(Nasr 110/1)

وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا
Resim---Ve reeyten nâse yedhulûne fî dînillâhi efvâcâ: Ve insanların grup grup Allah'ın dînine girdiğini gördüğün (zaman)” (Nasr 110/2)

فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا
Resim---Fe sebbih bi hamdi rabbike vestagfirh(vestagfirhu), innehu kâne tevvâbâ: O zaman Rabbini hamd ile tespih et. Ve O'ndan mağfiret dile. Muhakkak ki O, tövbeleri kabul edendir.(Nasr 110/1)


ResimNe gelmiş ne gelesidür ne olmuş ne olasıdur
Ne bulmuş ne bulasıdur misl-i zâtıñ yâ Rabbenâ


Ey RaBBımız Teâlâ!
ZÂT-ı ÂLÂ’yın eşi-benzeri-denği-zıddı-misli;
Ne gelmiştir ne de gelebilecektir.. Ne olmuştur ne de olabilecektir.
Hiçbir yaratık bu imkanı bulamamış ve bulamayacaktır ebeden.. ReSSamından haberi ReSMin kendisidir.. Eser USTAsın hüneridir.. Nakışlar sadece Nakkaşın İMZAsıdır hepsi o kadar Sünnetullahta Sistemullahta..
Ahadiyyet’in BİLinemezlik A’masında sadece Ahmediyyet haberlerince haber alınabilen ALLAH celle celâluhu..

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
Resim---''Kul huvallâhu ehad: De ki: “O Allah, Bir'dir (Tek'tir).(İhlas 112/1)

اللَّهُ الصَّمَدُ
Resim---''Allâhus samed: Allah Samed'dir (herşey O'na muhtaçtır, O, hiçbir şeye muhtaç değildir)(İhlas 112/2)

لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ
Resim---''Lem yelid ve lem yûled: O, doğurmadı ve doğurulmadı.” (İhlas 112/3)

وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ
Resim---''Ve lem yekun lehu kufuven ehad: Ve O'nun bir dengi olmadı (olamaz)(İhlas 112/4)

فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Resim---Fâtırus semâvâti vel ard(ardı), ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve minel en’âmi ezvâcâ(ezvâcen), yezreukum fîh(fîhi), leyse ke mislihî şey’un, ve huves semîul basîr: Gökleri ve yeri yaratan, sizin nefslerinizden eşler kıldı ve hayvanlardan da eşler kıldı. Orada sizi çoğaltır, yayar. Hiçbir şey, O'nun gibi değildir-O’nun misli olamaz. Ve O, en iyi işiten, en iyi görendir.” (Şûra 42/11)


ResimHalkıñ çogı hakkı bilmez ancalar râh arar bulmaz
Degmelere nasîb olmaz vasl-ı zâtıñ yâ Rabbenâ


Ey RaBBımız Teâlâ!
Halkın çokları Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi DUYuy-Uymadıklarından el HAKKı ve hakkı bilemez. Ve oncalar-onlarcık durmadan bir ULAŞım Yolu arar dururlar, ona-buna sorar dururlar amma boşuna.. ASLımız Olan ZÂTına Kavuşmak her yiğide nasib olacak iş değildir.. MuhaMMedî Gayret ve bâsîret gerektirir..


ResimGerçek erleriñ hâlıdur gideniñ ugrar yolıdur
Cümle ‘âleme tolıdur hüsn-i zâtıñ yâ Rabbenâ


Ey RaBBımız Teâlâ!
Ehl-i Beyt EDEBiyle yetişmiş gerçek ERENler Erlerinin MuhaMMedî Şuur Halleridir ki, bu yola düşenlerin yolu uğrayacaktır MuhaMMedî NÛR Kaynağına..
Rahmetenli’l- ÂLEMîn olan Mazharlı Hüsn-ü ZÂTın her ZeRR/KüRRede ez ZÂHİR Yansıması NÛRuLLAH olarak ZÂTen AYÂN-beyÂNdır ey RABBımız Teâlâ!..


ResimHûr-i cinân sohbetine magrûr olma devletine
İremezler lezzetine kurb-ı zâtıñ yâ Rabbenâ


Ey RaBBımız Teâlâ!
Ne yazık ki bir kısım kullarında CeNNetler, Huriler, Gılmanlar derdine düşüp, ibâdetler edip gelecekte onaların devletini Hayal içinde ömür bitirirler..
Oysa ZÂTî KURBiyyetin-YAKINlığın her ÂN her CÂNdadır.. ve bu Lutf ü İhsanullah lezzetinden, ez Zâhir olan şimdi açık-seçik MuhaMMedî ŞeHÂDEtin İştirakı Hazzından habersizlerdir.. çünkü RESÛLün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi solladılar, Hududullahı çiğnediler ve nefislerine zulmettiler..

Her AN şeÂN da..MERKEZ-de O..

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)

Şe’ÂN-Şe’eNULLAH:

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin: Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an yaratma halindedir.” (Rahmân 55/29)

RABBimizden her ÂN GEL-iş, DÖN-üş zannedilen YENiden YARATış ŞE’Nliği,
şu ANda ve ŞE’ENULLAHta her AN Devam etmektedir çok şükür:

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ
الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm (hakîmi): Göklerde ve yerde olanların hepsi padişah, mukaddes, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih etmektedir.” (Cuma 62/1)


ResimCezb eyleseñ kime seyrden eger giçden eger irden
Hergiz ayrılmaz nazardan resm-i zâtıñ yâ Rabbenâ


Ey RaBBımız Teâlâ!
ZÂT-ı ÂLÂ’yın RESmi olan ve CihÂNı DOLduran; yazma, çizme, desen, eser, iz, nişân, alâmet, sûret, tertib, tarz, stil, üslub olarak ne varsa ki;
Kafa Basarı-Kalb Basîreti GÖRmekte, seyredenleri CEZBe sokar ÖZe ÇEKersin. Ama geç ama erken VaKTın bilen SENsin!
Kesin olan o ki o kulun nazarını mâsivâya-SENden gayrıya candan çeviremez olur da Küllî ŞEYde ZÂT-ı ÂLÂ’yın CeMÂLin görür bir ömür Ey RaBBımız Teâlâ!.


ResimBahr-ı mugrıkdur dalınmaz bu bahra gavvâs bulınmaz
Lâ-te‘ayyündür bilinmez künh-i zâtıñ yâ Rabbenâ


Ey RaBBımız Teâlâ!
Künh-ü VEChullah, Künh-ü ZÂTuLLAH.. Yaratan ALLAH celle celâluhu SENin ZÂTını ANLAyış, yarattıkların için mutlak anlamda asla imkansızdır.. Künhünü- aslını, cevherini, özünü, vechini, hüviyetini, kudretini vs. ancak ZÂTına Mahsus olan ALLAH celle celâluhu SEN Bilirsin..

Bu Konu Dipsiz ve düşeni garkedici bir Ummandır ki bu Denize dalacak Yaratık Dalgıç olamaz!
Lâ-te‘ayyündür bilinmez ki; meydana çıkmaz, görünmek, belirmekz, anlaşılmaz. zâhir ve âşikâr olma yani ta’yin edilip BİLinemez ZÂTına Mahsus MUTLAK Uluhiyyetin Ey RaBBımız Teâlâ!

Bunun için dir ki, ÂLEMlere RAHmet Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem biz KULLarını hep uyarmıştır;

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’ın zâtını düşünmeyin, onun nimetlerin düşünün.” buyurmuştur.
(Mecmau’z-Zevaid, 1/81, Kenzu’l-Ummal, h. No: 5707).

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’ın yaratıklarını düşünün, sakın Allah’ın zatını düşünmeyin, helâk olursunuz.” buyurmuştur.
(Kenzu’l-Ummal, h. No: 5705).

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yaratıkları düşünün, Yaratanı(n zatını) düşünmeyin. Çünkü, onun kadrini hakkıyla takdir edemezsiniz.” buyurmuştur.
(Kenzu’l-Ummal, h. No: 5706).

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah-u Teâlâ’nın zatını düşünmeyin. O’nun nimetlerini ve yarattığı varlıkları düşünün. Çünkü siz Allah’ın zatını düşünmeye güç yetiremezsiniz.” buyurmuştur.
(Muhammed Nâsıruddin el-Albânî, Sahiha)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’a şükrü ve hamdı düşünün. Allah’ın zatını düşünmeyin!” buyurmuştur.
(Muhammed Nâsıruddin el-Albânî, Sahihu’l-Cami: 2975)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah-u Teâlâ’nın mahlûkatını düşünün. Allah-u Teâlâ’yı -zatını- düşünmeyin!” buyurmuştur.
(Muhammed Nâsıruddin el-Albânî, Sahihu’l-Cami: 2976)

Akıllar, MuhaMMedî Öğretim-Eğitimden geçtikçe ancak Tezekkür-Tefekkür-Teşekkür edebilir..

"Tefekkür, insana mahsus bir özelliktir. İnsan, tefekkür sayesinde diğer varlıklardan ayrılır ve üstün olur. Tefekkür ancak kalpte tasavvuru mümkün olan şeyler hakkında yapılabilir. Onun için, Allah'ın yarattığı varlıklar hakkında tefekkür mümkündür. Fakat Allah'ın ZÂTı hakkındaki tefekkür mümkün değildir. Çünkü Allah hiç bir şekilde sûret olarak vasıflandırılamaz ve şekil olarak hayal edilemez. Bu nedenle Allah'ın ZÂTı hakkında tefekkür edilmez."
(el-İsfahânî, el-Müfredât, İstanbul 1986, 578).


ResimBilen sensin ‘ilme’l-yakîn gören sensin ‘ayne’l-yakîn
Bulan sensin hakka’l-yakîn bahr-ı zâtıñ yâ Rabbenâ


Ey RaBBımız Teâlâ!
Kulların için geçerli olan Kimlik-Kişilik-Nicelik-Nitelik gibi Somut-Soyut sıfatlardan Yaratanları olarak SEN mutlaka münezzehsin!
ZÂtullah UMManını ancak, el Âlim-el Alîm olan ZÂTın;
‘ilme’l-yakîn BİLeBİLir, ‘ayne’l-yakîn GÖreBİLir, hakka’l-yakîn BULaBİLir..

İmkanla İmtihan Kulluğu içindeki İnsanoğlu AKLı, YOKluk-ÇOKluk KESRETinde BOĞulup gitmekte ve TEK-BİR Kurtuluş YOLU olan, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin;
Tebliğ-Tenzir-Tebşir-Teşhidini BİLip-BULup-OLup-YAŞAyarak TEKlik-TEVHid-VAHDETine kavuşabilecektir..

أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ
Resim---Elhâkumut tekâsur(tekâsuru): Çoklukla (mal, mülk, evlât ile) övünmeniz sizi oyaladı.” (Tekâsür 102/1)

حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ
Resim---Hattâ zurtumu’l- mekâbir(mekâbire): Hatta kabirleri ziyaret ettiniz (ölülerinizi bile sayarak çoklukla övündünüz).” (Tekâsür 102/2)

كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ
Resim---Kellâ sevfe ta’lemûn(ta’lemûne):Hayır! Siz yakında bileceksiniz.” (Tekâsür 102/3)

ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ
Resim---Summe kellâ sevfe ta’lemûn(ta’lemûne): Sonra, hayır! (Öyle olmadığını) Siz yakında bileceksiniz.(Tekâsür 102/4)

كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِينِ
Resim---Kellâ lev ta’lemûne ilme’l- yakîn(yakîni):Hayır, keşke siz, İlm'el Yakîn (kesin bilgi) ile bilseydiniz.(Tekâsür 102/5)

لَتَرَوُنَّ الْجَحِيمَ
Resim---Le terevunne’l- cahîm(cahîme): Mutlaka cahîmi (alevli ateşi) göreceksiniz.” (Tekâsür 102/6)

ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ
Resim---Summe le terevunnehâ ayne’l- yakîn(yakîni): Sonra mutlaka onu Ayn'el Yakîn ile (gözünüzle) göreceksiniz.” (Tekâsür 102/7)

ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ
Resim---Summe le tus’elunne yevmeizin ani’n- naîm(naîmi): Sonra izin günü mutlaka ni'metlerden sorgulanacaksınız.(Tekâsür 102/8)


ResimSeni bildüm diyen bilmez seni buldum diyen bulmaz
Dile gelüp şerh olınmaz vasf-ı zâtıñ yâ Rabbenâ


Ey RaBBımız Teâlâ!
Özellikle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin Şariat-ı GARRÂ Havzında tezmizlenmeden;
Kur'ân-ı Kerimdeki,
Allah ve Resûlüne Teslim olmadan,
Allah ve Resûlüne İman etmeden,
Allah ve Resûlüne Tâbi olmadan,
Allah ve Resûlüne İtâat etmeden.. AKLı NAKle ULAŞmadan..
"SENi BİLdim!" diyen BİLmemez, "SENi BULdum!" diyen BULamaz, Diledöküp de Açıklayamaz, ZÂTıyın Sıfatlarını Ey RaBBımız Teâlâ!


ResimBilmeyenler bildüm sanur bulmayanlar buldum sanur
Görmeyenler gördüm sanur nûr-ı zâtıñ yâ Rabbenâ


Ey RaBBımız Teâlâ!
Hamm AKILlarının Hayalî, Kısır Felsefik Labirentlerinde Yaratan Rabbınının ZÂTî NÛRunu; Bildim, Buldum, Gördüm sananlar hayal içinde hayal bildiler, buldular ve gördüler..
Oysa MuhaMMedî Tâlim-Terbiyeden geçen SiLM Akıllar Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin SESinde ALLAH celle celâluhu SÖZü Kelâmullah olan Kur'ân-ı Kerimi Naklen OKUrsa;

Bu âleme her kim ki geldi, izafi-itibârî-geçici-gölge KİMlik kazandı hepsi de ZÂTuLLAH NÛRundan Tanınan bir ŞEY olabildiler.. kısacası ZÂTen Nurullahtırlar..

En Nûr :
Resim

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.” (Nûr 24/35)

Habibullah Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem NÛRu; Varlığın-MevCÛDların UMMü-ANAsı-İLK Tohumu-HaBBesidir.
Habibullah MuhaMMed Mustafâ aleyhi's-selâmın AHMEDiyyeti de tekdir 18.000 âlemde..

El Ahadu :
Resim

MuhaMMed Mustafâ aleyhi's-selâm ki ilk yaratılan HaBBedir, En NÛR Esmasına İLK-ÜMM-ANA Mazhardır, Nur-u MÛhaMMed ki Nûr-u MîM..
Muhabbetiyin İLK-TEK HaBBesidir ki yartılanların her derdine her şeyine rahmet kapısıdır MuhaMMed aleyhi's-selâm ..
Habîbullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Evvelden, Zâhire zuhûru ise “Rahmeten li’l-âlemin: Âlemlere rahmet olarak” gönderilen Rasûlullah MuhaMMed Aleyhi’s-Selâmdır.

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Evvele mâ halakallâhu nûrî: ALLAH’ın en evvel halkettiği (yarattığı) Benim nûrumdur.” Buyurdu.”
(Aclûnî, Keşfü’l- Hafa, c:1, shf:311)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Evvelu mâ halakallâhu nûra nebiyyike yâ Câbir: ALLAH Teâlâ herşeyden evvel senin Peygamberinin nûrunu yarattı ey Câbir!”
(Câbir bin Abdillah tarikiyle Abdürrezzak’tan; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:205, 2:129.)

Resim---Câbir bin Abdullah radiyallâhu anhu'’dan: “ Yâ Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)! Anam babam sana fedâ olsun, ALLAHın en evvel yarattığı şeyi bana söyler misin?” dedim. Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Yâ Câbir! eşyâdan önce, kendi nûrundan (Nûrullah) senin Peygamberinin Nûrunu (Nûr-u MİM) yarattı.” Ve şöyle buyurdu: “ O nur ALLAHın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, cehennem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin ne de ins var idi.” Ondan sonra buyurdu ki: “ALLAH Teâlâ mahlûkatı yaratmak istediği zaman, o nûru taksim edip 4 parça yaptı: İlk parçadan kâlemi yarattı. İkinci parçadan Levhi yarattı. Üçüncü parçadan Arşı yarattı. Dördüncü parçayı taksim edip dört parça yaptı: İlkinden gökleri yarattı. İkincisinden yeri yarattı. Üçüncüsünden cennet ve cehennemi yarattı. Dördüncü parçayı yine taksim edip dört parçaya ayırdı: Birincisinden mü’minlerin gözlerinin nûrunu yarattı. İkincisinden kalblerinin nûrunu yarattı ki o, ALLAHı bilmedir. Üçüncüsünden dillerinin nûrunu yarattı ki o da Kelimeyi Tevhiddir....””
(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)


ResimGer enbiyâ ger evliyâ ger asfıyâ ger etkıyâ
Oldılar mazhar-ı zıyâ vech-i zâtıñ yâ Rabbenâ


Ey RaBBımız Teâlâ!
Eğer ki ALLAHın Vahyî Peygamberi, ALLAHın Veysî-Vehbî Dostu, ALLAHın Kesbî Korkanı-Takvâ Ehli olanlar; Sünnetullahtaki İlahî Silsile içinde ALLAH celle celâluhunun NÛruna Mazhar oldular ve NÛRullah Zuhurunu Anlayarak-Yaşayarak Şâhidleri oldular..
Nûrullah -> Nûr-u MuhaMMed -> Nûr-u Mü’min.. Zinciri..

إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ: Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah'a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allah'ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah'a verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah'a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir)(Fetih 48/10)

Aslında, zeRRe/küRRe cÜMMle mevCÛDat Madden-Mânen en NÛR zuhurudur..
Bundandır ki: “SUyun TESTisi BUZdan!” demekteyiz HÂLden BİLene!..

En Nûr :
Resim


ResimHer kimi nûruñ cezb ider ‘aşkıñ yolın turmaz güder
Dâ’im anı ihrâk ider ‘aşk-ı zâtıñ yâ Rabbenâ


Ey RaBBımız Teâlâ!
Bu ÂLEMde ker kimi ki NÛRun, Benlik Zulumatından ZÂTına çekerse, artık AŞKuLLAH YOLunun Yolcusudur.. İçine düşen bu Vechullah kıvılcımı yakar da yakar yüreğini YAKÎN Gelenedek!.. BU CAN bu TENde kaldıkça ZÂTullah AŞKında Zikr-i Dâim, Fikr-i Dâim, Şükr-ü Dâim ve Sabr-ı Dâimdirler bu Meczûbların Ey RaBBımız Teâlâ!..


ResimSensin ‘âlemlerden ganî ister bu cân senden seni
Ayırmasun cân u teni künh-i zâtıñ yâ Rabbenâ


Ey RaBBımız Teâlâ!
Nefsini ve RaBBini BİLen Kulların Mâsivâdan-SENdfen gAYRından ganî olarak, SENden SENi ister ki ZÂTen Şahdamarından da YAKINsın-AKRABAsın!. Madden gözüken, Gölge-İzafî-İ’tibarî-İğreti-Geçici “ben-ten” liği ZÂTına KÂB gibidir ki AKLen-Naklen AYIRmazsın..AKILlarımızın Silmiyyet-Hilmiyyet Kemâlâtı kazanması için gerkenleri İlham et Ey RaBBımız Teâlâ!


ResimÜmmî Sinân fazlıñ ile gitmek dilerler ol ile
Sen mahrem eyledüñ hele sırr-ı zâtıñ yâ Rabbenâ


Ey RaBBımız Teâlâ!
MuhaMMedî MeLÂMî Hakk Âşık Ümmî Sinân kaddesallahu sırrahu KULun da; Fazlınla, Lutf ü İhsanınla Sırat-ı Mustakîm YOLunda Gitmek-Rücu’ etmek diler!
Yaratış-Yaşatış-Döndürüş MURADının SıRRını SEN HÜRMETli kıldın, SEN bilirsin GİZlini ve BİZlere de Muîn-yardımcı-iâne eden ol Ey RaBBımız Teâlâ!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim4.ncü ŞİİR

Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün

ResimMünezzeh zâtı bahrından nedür mevcin kılan peydâ
Ya ol deryâ-yı mutlakdan nedür evvel olan peydâ


Ey Yüca Rabbımız insan aklına anlatmaktan aklın bedeş-kıyas-şart-sebeb arayışından münezzeh-teberri kılınmış alâkası drekt olamayan ZÂTullah Deyandan bu sonsuz sayısız dalgaları ortaya çıkaran nedir?
ZÂTına mahsusluğu mutlak olan- aslâ bir şarta bağlı olmayan yalnız-tek DERyandan, İLK ÖNce peyda olan, mevcud, var olan, açık, âşikâr, meydanda olan İLK NOKTA nedir?.



ResimKi zâtı lâ-teayyünden haber sormak degül ma‘nâ
Anuñ âsâr-ı feyzinden haber virsün bilen peydâ


Allah Teâlânın Nuru ve yaratığı olan insan AKLının teayyünün-belirleyip-görünür olarak anlaması mümkün olmayan ZÂT-ı ÂLÂ’dan habaer sorup araştırmak değil amaç gaye-mânâ ki,
İLK PEYDÂyı bilip-Anlayanlar ZÂT-ı ÂLÂ’yın feyzinin; ilim, irfan, hsan, fazıl, kerem yüceliği eserlerinden –akla yansımalarından bize de haber versin!.


ResimÇün ol ‘ummân-ı a‘zamdan kılupdur nûrı ol câmi‘
Haberdâr ol kim ol nûrdan ne cevherdür olan peydâ


el CÂMi’ celle celâluhu o Muazzam Ummândan İLK NURu yaratmıştır.
Sen iyice ANlaki KâiNâtın ÜMMü-ANAsı olan o İLK NURdan ne Cevher Arazları ortaya çıkmıştır/maktadır..



ResimBudur ol yüce nûr-ı zât kılan cümle sıfâtı mât
Ne hâlik oldı ne mahlûk nedür bundan gelen peydâ


İnsan AKLının hafsalası dışındaki ZÂTuLLAHın NURuLLAHı, tümm aklî sıfatları vasıflandırmaları yok eder ve her AN yeniden Yaratmaktadır küllî Şeyi.. Yaratıkların halkeden olamayacağı gibi mahlukları-yaratıkları da olamayacaktır.. bundan ortaya çıkan nedir?.


ResimNedür ol zât-ı a‘lâdan rızâ taleb kılan evvel
Aña hükm eyleyen sırran rızâ emrin kılan peydâ


O ZÂT-ı ÂLÂ’dan-el AHAD celle celâluhudan Rıza dileyen-isteyen nedir-kimdir?.
ASLında RIZÂ isteyene-dileyene, SIRRen HÜKMeden ve RIZÂ EMRinin Tecellîsini-ortaya çıkmasını da sağlayan KİMdir?..



ResimKi ya‘nî isteye irzâ bilinmeklük-durur a‘lâ
Ki oldur ahsen ü ekber iden ‘irfân kılan peydâ


Ki yani, gönlünü yaparak râzı etmek istenilen en yüce-değerli husus BİLinmeklik ki,
En Ahsen-en iyi, en güzel, en doğru ve de ekber- en büyüklüğünün İrfÂNını ortaya çıkaran KİMdir?..
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri şöyle buyurdu: "Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek için mahlukatı yarattım" buyurmuştur.
(1*)
(1*)
1. Ed-Dürerü’l-Münte’sire, Celâlettin-i Suyuti,125
2. El-Esraru’l-Merfua, Aliyyu’l-Kâri, 273
3. Keşfu’l-Hafa, Aclunî, 2:133
4. El-Fetevâ, El-Halîlî, 1:72
5. Mesnevi, Celâleddin-i Rumî, 5:104
6. Divan-ı Mevlânâ Câmî, 37
7. Divân-ı Niyaz-i Mısrî, 2
8. Divân-ı Şeyh Ahmet Cezerî, 1:190
9. İşârâtu’l-İ’câz, Bediüzzaman Said Nursi, 23


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir”” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)


Resim ‘Amânıñ ‘ilmini evvel ne sırdur eyleyen ihyâ
Ne keyfiyyet kemâlidür kim anda cem‘ olan peydâ


Amâ’nın BİLinmesini ilk evvel ihyâ eden- dirilten-şenlendirmek-uyandıran-ortaya çıkaranın sırrı nedir?
Bu nasıl bir kemâl gelişimidir ki hberi verende tüm CEM’iyyet ortaya çıkmıştır/maktadır..


Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e soruluyor: "RABB'ımız, gökleri ve yeri yaratmadan önce neredeydi?"
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Üstünde ve altında hava bulunmayan bir "a'mâ" daydı" buyuruyor."
(İbni Mâce, Mukaddime 13)

Resim---Ebu Rezîn el Ukaylî (Radyallahu anhu) : "Yâ Rasûlullah! Mahlukatını yaratmazdan önce Rabbımız nerede idi ?" dedim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "a'mâ da idi. Ne altında hava (hevâ) ne de üstünde hava vardı. Arşını su üzerinde yarattı." buyurdu.
(Tirmizî, Tefsir, Hûd, (3108)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Evvele mâ halakallâhu nûrî: ALLAH’ın en evvel halkettiği (yarattığı) Benim nûrumdur.” Buyurdu.”
(Aclûnî, Keşfü’l- Hafa, c:1, shf:311)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Evvelu mâ halakallâhu nûra nebiyyike yâ Câbir: ALLAH Teâlâ herşeyden evvel senin Peygamberinin nûrunu yarattı ey Câbir!”
(Câbir bin Abdillah tarikiyle Abdürrezzak’tan; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:205, 2:129.)

Resim---Câbir bin Abdullah radiyallâhu anhu'’dan: “ Yâ Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)! Anam babam sana fedâ olsun, ALLAHın en evvel yarattığı şeyi bana söyler misin?” dedim. Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Yâ Câbir! eşyâdan önce, kendi nûrundan (Nûrullah) senin Peygamberinin Nûrunu (Nûr-u MİM) yarattı.” Ve şöyle buyurdu: “ O nur ALLAHın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, cehennem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin ne de ins var idi.” Ondan sonra buyurdu ki: “ALLAH Teâlâ mahlûkatı yaratmak istediği zaman, o nûru taksim edip 4 parça yaptı: İlk parçadan kâlemi yarattı. İkinci parçadan Levhi yarattı. Üçüncü parçadan Arşı yarattı. Dördüncü parçayı taksim edip dört parça yaptı: İlkinden gökleri yarattı. İkincisinden yeri yarattı. Üçüncüsünden cennet ve cehennemi yarattı. Dördüncü parçayı yine taksim edip dört parçaya ayırdı: Birincisinden mü’minlerin gözlerinin nûrunu yarattı. İkincisinden kalblerinin nûrunu yarattı ki o, ALLAHı bilmedir. Üçüncüsünden dillerinin nûrunu yarattı ki o da Kelimeyi Tevhiddir....””
(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)


ResimSıfâtı bahsiniñ evvel kadîmî dinilen oldur
Hakâyık andan olmuşdur ne kim geldi gelen peydâ


Sıfatullahın bahsedilen en kıdemli-en öncesi odur ki, tüm gelmiş-gelen-gelecek Hakikatler ondan ortaya çıkar..


ResimGelüp ‘irfân diler insân ola zâhir nihân ihsân
Ki ol nûruñ zıyâsından hakâyıklar kılan peydâ


Nur-u MuhaMMedî Hakikatını tercih eden ve irfÂN dileyen İnsaÂNların SİLM AKILlara nihân—gizli-saklı İhsanullah Zâhir olup açığa çıkar..
Ki o Nur-u MuhaMMed ışığından-aksinden küllî Şey’in Hakikatlarını ortya çıkarmaktadır Rahmeteli’l-âlemin olarak…



ResimNedür ol nûr-ı kand-ile gelen ol nûr-ı câmi‘den
Ki illâ hû kelâmıyla ezel mahlûk olan peydâ


Zâtullahın NUR CEM’inden Mazhar-ı MuhaMMed Nuruna aksedişi nicedir?
“Lâ ilahe İLLÂ Huve” kelamıyla KüLLî Şey’in Ezel halkedilişi nasıl iştir?.


وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---Ve iz ehaze rabbüke mim beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim elestü bi rabbiküm kalu bela şehidna en tekulu yevmel kiyameti inna künna an haza ğafilin : Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.” (A’raf 7/172)


ResimSinân Ümmî hakâyıkda kim anuñ pertevindendür
Pes ol burhân-ı a‘lâdur anı herdem kılan peydâ


Ey Âşık Sinân Ümmî, hakikatte kim (ki o NUR-U MuhaMMeddir) Nurullahtan NUR-ışık Almakta ve tüm ÂLEMler de o NURdan NUR almakta?
İşte odur gerçek yüce el verilecek delil-bürhan-hüccet ki onu her dem var etmektedir ALLAH celle celâluhu ..
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim5.nci ŞİİR


ResimEy cümle halkıñ maksûdı
Al göñlümi senden yaña
Ey külli şey’iñ mevcûdı
Al göñlümi senden yaña


Ey cümle halkedilenlerin kasdı olan/ bile bile, isteyerek, niyet ederek, teslimiyet ve istikametle yolu doğru olarak kavuşmayı dilediği, benim de gönlümü-özümü-gayemi SENden yana çevir!
Ey insan AKLına, izafî-İğretî-geçici şu madde ÂLEMi olan küllî şey’in Vahdet-i MevCÛDuna da MUHİT olan Rabbu’l ÂLEMîn benim de gönlümü-özümü-gayemi SENden yana çevir!

وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Resim---''Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in muhîtâ(muhîtan): Ve, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Ve Allah, (ilmiyle ve rahmetiyle) herşeyi kuşatandır.” (Nisâ 4/126)


ResimBudur yüregüm yâresi
Gitmedi yüzüm karası
Ey bî-çâreler çâresi
Al göñlümi senden yaña


Şu içinde yaşadığım gel-geç dünyasında düşüncemin en derini yüreğimi yakan ateş ve yüzümün karası kusurum budur.
Çâresizlerin tek çâresi olan Rabbu’l ÂLEMîn benim de gönlümü-özümü-gayemi SENden yana çevir!


ResimNefs elinden âvâreyim
Hırs elinden bî-çâreyim
Gayrı kime yalvarayım
Al göñlümi senden yana


Nefs-i EMMâremin sanki ebeden yaşayacakmış gibi, Kulluk imtihanım gereği hep istediği dünya hayatı ve nefs elinden gerçek KULLUK görevlerim dururken âvâreyim/ başıboş, serseri, boş gezen, işsiz güçsüz ve boşuna yaratılmış gibi düşüncesizim.

وَمَا أُبَرِّئُ نَفْسِي إِنَّ النَّفْسَ لأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلاَّ مَا رَحِمَ رَبِّيَ إِنَّ رَبِّي غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun): Ve ben, nefsimi ibra edemem (temize çıkaramam). Muhakkak ki nefs, mutlaka sui olanı (şerri, kötülüğü) emreder. Rabbimin Rahîm esmasıyla tecelli ettiği (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, mağfiret edendir (günahları sevaba çevirendir). Rahîm'dir (rahmet nurunu gönderen ve merhamet edendir).'' (Yûsuf 12/53)

Nefsimin bitmez hırsı/ aç gözlülük, tamahkârlıkla şiddetli DÜNya istek ve arzusu yüzünden çâresizim. Beni yaratan SENsin SENden başka kimlere yalvarabilirim!
Ey Yüce Rabbu’l ÂLEMînim benim de gönlümü-özümü-gayemi SENden yana çevir!

Resim---Enes radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Âdemoğlu ihtiyarladıkça onda iki şey gençleşir: Mala karşı hırs ve hayata karşı hırs".
(Buharî, Rikâk 5; Müslim, Zekât 115, (1047); Tirmizî, Zühd 28. (2340), : İbnu Mâce, Zühd 27, (4234).

Resim---Ka'b İbnu Mâlik (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar, kişinin ma1 ve şeref hırsıyla dine verdiği zarardan daha fazla değildir."
(Tirmizî, Zühd, 43, (2377)

Resim---Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Âdemoğlu için iki vâdi dolusu mal olsaydı, mutlaka bir üçüncüyü isterdi. Âdemoğlunun iç boşluğunu ancak toprak doldurur. Allah tevbe edenleri affeder."
(Buhârî, Rikâk 10; Müslim, Rikak 116, (1048); Tirmizî, Zühd 27, (2338)


ResimKurtar nefsiñ belâsından
Cân bu lutfı bula senden
N’ola ihsân ola senden
Al göñlümi senden yana


Yâ RaBBenâ!
İndirildiği Esfelin derekesinden İlliyin Derecesine çıkarmam gereken nefsimin “EMMÂRE-EMRedicili”ğinden beni kurtar da EMRullahı DUYsun-UYsun inşae ALLAH!.

Resim---Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir”” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Cânım karşılıksız lutf ü keremin diler ve bulsun SENden!
Bu İhsÂNını ancak SENden beklerim ve yoksa mahvolurum bu batakta ben!..
Ey Yüce Rabbu’l ÂLEMînim benim de gönlümü-özümü-gayemi SENden yana çevir!


ResimElim saña irmeklige
Gözüm seni görmeklige
Tapuña yüz sürmeklige
Al göñlümi senden yana


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin ELine EL verenlerin ELLeri YEDULLAH/SENin elinde olanlardan beni de kılman için,

إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen): Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah'a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allah'ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah'a verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah'a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir)(Fetih 48/10)

ceMÂLuLLahı/ SENi görmem için,

Peygamberimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hadislerinde ise cennette rü’yetin vukuunu kesin bir dille anlatır. Nitekim hadiste buyrulmuştur ki:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cennette mü’minlerin derece bakımından en aşağı mertebede olanı bahçeler, saraylar, hanımları ve hizmetçileri ile oturarak bin yıllık bir mesafede olan mülke sahip kimsedir. En üstün derecede olan ise her gün sabah akşam rabbine nazar eden kimsedir” buyurdu ve delil olarak da Kıyame Suresi 75:22–23 ayetlerini okudu.
(Tirmizî, Tefsir, 75–1)

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ
Resim---Vucûhun yevme izin nâdıreh(nâdıretun): İzin günü pırıl pırıl yüzler vardır.(Kıyame 75/22)

إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ
Resim---İlâ rabbihâ nâzıreh(nâziretun): Rab'lerine bakan.” (Kıyame 75/23)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kıyamette ve ahirette bizler Allah’ı görebilecek miyiz?” şeklinde soru soranlara peygamberimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sizler ayın on dördünde, bulutsuz gökyüzünde ayı görme konusunda bir şüpheye ve tartışmaya girer misiniz?” buyurdu. Sahabeler “Hayır yâ Resulallah!” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem devam etti: “İşte sizler Rabbinizi aranızda bir perde olmaksızın bu şekilde göreceksiniz” buyurdular.
(Buharî, Ez3an, 129; Rikak, 52; Müslim, İman, 299)

Cennette rü’yetin vaki olacağı konusundaki delillerden birisi de:

لِّلَّذِينَ أَحْسَنُواْ الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ وَلاَ يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلاَ ذِلَّةٌ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---''Lillezîne ahsenûl husnâ ve zîyâdeh(zîyâdetun), ve lâ yerheku vucûhehum katerun ve lâ zilleh(zilletun), ulâike ashâbul cenneh(cenneti), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne): Onlar için Ahsenül hüsna (Allah'ın Zat'ına ulaşmak) ve ziyadesi (daha fazlası, Allah'ın cemalini görmek) vardır. Onların yüzlerini bir keder kaplamaz ve bir zillet (küçük düşme, hakirlik) yoktur. İşte onlar, cennet halkıdır. Onlar, orada devamlı kalanlardır.(Yûnus 10/26)

“İyi davrananlar için cennet, cennetin nimetleri ve bir de ziyade vardır” ayetidir.
Bu ayette geçen ziyadenin “rü’yet” yani Allah'ın cemalinin müşahedesi olduğu müfessirlerce ifade edilmiştir. Çünkü Ubey b. Kaab (ra) peygamberimizden “ziyade”nin ne olduğunu sorduğu zaman peygamberimiz (sav) “Rahmanın yüzüne bakmaktır” buyurmuştur. Fahrettin-i Razi “Ziyade”nin cennetin nimetlerinden olmadığını, çünkü üzerine ilave edilen şeyin miktarının muayyen olmadığını bundan da ziyadenin ondan başka bir şey olduğunun anlaşıldığını belirtmektedir. Bu ise “Rü’yetullahtır” demektedir.
(Razi, Tefsir-i Kebir, 4:333)

Kudret kapına yüz sürmem için DUÂ Ederim, ve SENden DİLerim Yâ RaBBîm Teâlâ!
Ey Yüce Rabbu’l ÂLEMînim benim de gönlümü-özümü-gayemi SENden yana çevir!


ResimNefsiñ meyine kanmasın
Firkat odına yanmasın
Mâsivâya aldanmasın
Al göñlümi senden yaña


Dünyaya dönük Kulluk İmtihanındaki Nefs-i Emmârem Dünya lezzetleri şarabıyla sarhoş olmasın!
Ve SON-UÇta Şahdamarından da YAKÎN Olan RaBBu’l- ÂLEMînden ebden Ayrılık/firkatına yanmasın!
Mâsivâya/ ALLAH’tan gAYRısına aldanıp kanmasın, Hizbuşşeytanlıktan kurtulsun da HizBULLAH içinde olsun!
Ey Yüce Rabbu’l ÂLEMînim benim de gönlümü-özümü-gayemi SENden yana çevir!


ResimDâ’im sen ol dilde sözüm
Seni fikreylesün özüm
Gayrıya bakmasun gözüm
Al göñlümi senden yaña


Şu yalan Dünyada DİLimdeki SÖZüm/ZiKRim her zaman SEN ol!
Şu yalan Dünyada AKLımdaki/Özümdeki FiKRim her zaman SENol!
Küllî ŞEY’inde SENi Görüp senden başkasına/gayrısına baktırma gÖZlerimi!
Zikr-i dâim, Fikr-i dâim, Şükr-ü dâim ve de Sabr-ı dâim kıl beni!
Ey Yüce Rabbu’l ÂLEMînim benim de gönlümü-özümü-gayemi SENden yana çevir!.

اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Resim---Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne): Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah'ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.” (Ankebût 29/45)


ResimMustafânıñ minnetine
Murtazânıñ himmetine
Şol birligiñ hurmetine
Al göñlümi senden yana


Rahmetenli’l- ÂLEMîn buyurduğun MuhaMMed Mustafa aleyhisselâm’a duyduğum derin MiNNet/Şükrüne İştirakim hürmetine,
İmam Ali kerremullahi veche’in muazzam HiMMeti/ MuhaMMedî Gayreti hürmetine,
VARlığın Nebiyyü’l- ÜMMî NûR-u MîM/MuhMMed BİZ BİR-İZlik ÜMMETi hürmetine,
Ey Yüce Rabbu’l ÂLEMînim benim de gönlümü-özümü-gayemi SENden yana çevir!


ResimGözlerimi giryân eyle
Hem cigerim biryân eyle
Esrârıña hayrân eyle
Al göñlümi senden yaña


fASLımın ASLına Rücu’/DÖNüşü için öylesine Ağlat ki gözlerim kançanağı olsun!
Ciğerim öylesine yansın ki, nefesim ocakta yanan keBÂB/püryÂN giBi koksun!
Yarattığın küllî ŞEY’de seyrettğimi sonsuz SıRRlarınla devrÂN-seyrÂN-cevlÂN-hayrÂN kalayım şu ÂLEMde!
Ey Yüce Rabbu’l ÂLEMînim benim de gönlümü-özümü-gayemi SENden yana çevir!


ResimEvliyâlar hurmetine
Enbiyâlar ‘izzetine
Mukarrebler kurbetine
Al göñlümi senden yana


Evliyâlar, onlarki SENi DOST Edindiler de DOZT Edinildiler de GELecekten korkusuz ve de GEÇmişten Hüzünsüz her ÂN SENden RAZİ kulların hürmetine,

يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَا أَنتُمْ تَحْزَنُونَ
Resim---Yâ ibâdi lâ havfun aleykumul yevme ve lâ entum tahzenûn(tahzenûne): Ey kullarım! O gün size korku yoktur ve siz mahzun (da) olmayacaksınız.(Zuhruf 43/68)

BİLElik NÛRuyun İrSALLcisi NEBÎlerin İzzetine ve şerefine,

يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Resim---Yekûlûne le in reca’nâ ilel medîneti le yuhricennel eazzu min hel ezell(ezelle), ve lillâhil izzetu ve li resûlihî ve lil mû’minîne ve lâkinnel munâfikîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne): “Eğer biz şehre dönersek, mutlaka daha azîz (güçlü) olan, daha zelil (güçsüz, zayıf) olanı, oradan (şehirden) çıkarır.” diyorlar. İzzet Allah'ın ve O'nun Resûl'ünün ve mü'minlerindir. Ve lâkin münafıklar bilmiyorlar.(Münafikun 63/8)

Sana yakın olanlar/Mukarreblerin YAKÎNliği/kurbeti hürmetine,

أُولَئِكَ الَّذِينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ إِلَى رَبِّهِمُ الْوَسِيلَةَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُ إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُورًا
Resim---''Ulâikellezîne yed’ûne yebtegûne ilâ rabbihimul vesîlete eyyuhum akrebu ve yercûne rahmetehu ve yehâfûne azâbeh(azâbehu), inne azâbe rabbike kâne mahzûrâ: İşte o çağırdıkları (da), kendi Rab'lerine “onların hangisi daha yakındır” diye (O'na en yakın) vesileyi ararlar ve O'nun rahmetini ümit ederler, O'nun azabından korkarlar. Muhakkak ki Rabbinin azabı, hazer edilendir (korkulandır). '' (İsrâ 17/57)

Ey Yüce Rabbu’l ÂLEMînim benim de gönlümü-özümü-gayemi SENden yana çevir!


Resim ‘Aşkıña yoldaş olmaga
Derdiñe dildaş olmaga
Sırrıña hâldaş olmaga
Al göñlümi senden yana


Yâ RABBeNâ!
Sırat-ı Mustakîm YOLunda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemle Yoldaş olmağa,
KULLuğun ANA YASAsı Olmazsa olmaz Sıfatları: FAKRiyyet -> ACZiyyet -> ZiLLet -> İLLet DERDini Gönülden ÇÖZmeye,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin yüreğinde SıRR-ı Sıfırında HÂL İÇİnde HÂLlenip “Lâ ilâhe İllâ ALLAH MuhaMMedün ResûLuLLAH!” SON-Uçunu BİLmeye-BULmaya-Olmaya-YAŞAmaya/İÇİn,
Ey Yüce Rabbu’l ÂLEMînim benim de gönlümü-özümü-gayemi SENden yana çevir!


ResimEy keremler kânı hâvce
Sensin yücelerden yüce
Ayrılmasun bir zerrece
Al göñlümi senden yana


Mevcudâtın TÜMMüne İkramlarda bulunan keremlerin kaynağı zü’l- CeLÂL-i ve’l- İkrâm RaBBım Teâlâ! Âliyyü’l ÂLÂ olan SENsin!
Gönlüm öylesine ANLAsın ki şah damarımdan/TEK İpimden de YAKÎNsin ve beni YAŞAT SENle ey RaBBım Teâlâ!

EL ALİYY:
Resim

EL A'LÂ:
Resim

EL MÜTEÂLÎ:
Resim

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)

Ey Yüce Rabbu’l ÂLEMînim benim de gönlümü-özümü-gayemi SENden yana çevir!


ResimÜmmî Sinân dir Yaradan
Götür perdeyi aradan
Kurtar beni bu yaradan
Al göñlümi senden yaña


Bu ÂŞIK KULun Ümmî Sinân kaddesallahu sırrahu, Kulundur ey YARatan RaBBım Teâlâ!
Yartan/Yaratılan ARAsındaki KULLUK ÖRTüsünü KALdır da,
Beni bu kanı DİNmeyen Ebedî AYRIlık YÂRemden kurtar inşae ALLAHu Teâlâ!.
Ey Yüce Rabbu’l ÂLEMînim benim de gönlümü-özümü-gayemi SENden yana çevir!
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen der-ya »

Evliyâlar hurmetine
Enbiyâlar ‘izzetine
Mukarrebler kurbetine
Al göñlümi senden yana
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim5.ncü ŞİİR


Ey cümle halkıñ maksûdı
Al göñlümi senden yaña
Ey külli şey’iñ mevcûdı
Al göñlümi senden yaña


Ey cümle halkın “KûN feyeKûN” ine düştüğü bu ÂLEMde mecburen gittiği yolun sonundaki maksadı- kasdolunanı, istenileni, merâmı ve gâyesi Rabbım Teâlâ!
Bu dünyaya meyyal-eğik-dönük-divÂNe gönlümü SEN’den yana al-çevir-dönder!
Ey izafî-gölge-gelgeç MevCÛDların yaratıcısı Vâcibu’l- VüCÛD oalan ALLAH celle celâluhu!
Bu dünyaya meyyal-eğik-dönük-divÂNe gönlümü SEN’den yana al-çevir-dönder!


Resim

Budur yüregüm yâresi
Gitmedi yüzüm karası
Ey bî-çâreler çâresi
Al göñlümi senden yaña


Senin NÛRun AKLımdan dolayı SON-Uçumu düşündükçe yüreğimde YÂRe oldu!
Bir gel-geç YOLcusu iken oyuna dalmış çocuklar gibi eğlendim-yerleştim kaldım bu Dünyaya, beni utandıran yüzümün bu karası bu HÂLim gölgem gibi beni terk etmedi!
Oysa, ALLAHU Zü’l CELÂL SÖZünü RESULULLAHın SESinden buyuruyordu…


وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَلَلدَّارُ الآخِرَةُ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ
Resim---'' Ve mâ'l-hayâtu'd-dunyâ illâ la'ibun ve lehv(lehvun), ve led dâru'l-âhiretu hayrun lillezîne yettekûn(yettekûne), e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne) : Dünyâ hayâtı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup sakınmakta olanlar için âhiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?” (En'âm 6/32)

SEN ki ey ÇÂResizlerin ÇÂResi ve de DERDlilerin DERmanısın!
Bu Dünyaya meyyal-eğik-dönük-divÂNe gönlümü SEN’den yana al-çevir-dönder!


Resim

Nefs elinden âvâreyim
Hırs elinden bî-çâreyim
Gayrı kime yalvarayım
Al göñlümi senden yaña


Dünyaya dönük NESFim ki ZÂT-ı ÂLİn Kur'ân-ı Kerim’inde; açık ve gizli şirk, zulüm, küfür, yalancılık, şehvetperestlik, nefsî hevâsını- arzusunu ilâh edinme, alaycılık-dedikodu, kibir, israf, cimrilik, hased-kıskançlık, ihanet-vefasızlık, öfke-kin gibi bataklarda beni yüzürmekte ve ben de boş gezen mayın gibi dolaşıpdurmaktayım âvâreyim!.
Nefsimin bitmez tükenmez dünya hırsı-tamahı beni çâresiz bıraktı!
Oysa Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bildirmişti Biz Ümmetine ki
;

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Bir koyun sürüsünün üzerine salıverilen iki aç kurdun o sürüye verdiği zarar, kişinin mal ve şeref hırsının dinine olan zararından daha ağır değildir" buyurdu.
(Tirmizî, Zühd, 30)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olsa, bir üçüncüsünü ister. Ademoğlunun karnını (gönlünü) topraktan başka birşey doldurmaz. Şu kadar ki, tevbe eden kişinin tevbesini Allah kabul eder" buyurdu.
(Buhârî Muhtasarı Tecridi Sarih Tercemesi, 2025 sayılı hâdis: Tirmizi, Zühd,19; İbni Mâce, Zühd, 27)

Ya Rabbî Senin SÖZlerini ve de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin hadis-i şeriflerini dinlemdikten sonra daha ben kime yalvarayım!..
Bu Dünyaya meyyal-eğik-dönük-divÂNe gönlümü SEN’den yana al-çevir-dönder!


Resim

Kurtar nefsiñ belâsından
Cân bu lutfı bula senden
N’ola ihsân ola senden
Al göñlümi senden yaña


Kulluk İmtihanı “BeL”sındaki Nefsimin SoN-uÇ-taki ilâhlık SEVdâsından kurtar beni ki,

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah'tan başka kendilerine ibadet olunan sahte ilahların Allah yanında en kötüsü, kişinin hevasıdır.” (Ebu Hureyre’den; Taberanî)

أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَٰهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
Resim---Eraeyte meni-tteḣaże ilâhehu hevâhu efeente tekûnu ‘aleyhi vekîlâ(n): Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın?” (Furkân 25/43)

Senin yarattığın cÂNım-Nefsim yine SENden bulsun bu lutfu..
Tek çârem SENin ihsanının olmasıdır nefsime..
Bu Dünyaya meyyal-eğik-dönük-divÂNe gönlümü SEN’den yana al-çevir-dönder!


Resim

Elim saña irmeklige
Gözüm seni görmeklige
Tapuña yüz sürmeklige
Al göñlümi senden yaña


Kur'ân-ı Keriminde buyurduğun gibi Ellerini Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi Eline VERenlerin YeduLLahtadır.. Benim de elimin SANA Ulaşması için,

إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ ۚ فَمَنْ نَكَثَ فَإِنَّمَا يَنْكُثُ عَلَىٰ نَفْسِهِ ۖ وَمَنْ أَوْفَىٰ بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---İnne-lleżîne yubâyi’ûneke innemâ yubâyi’ûna(A)llâhe yedu(A)llâhi fevka eydîhim(c) femen nekeśe fe-innemâ yenkuśu ‘alâ nefsih(i)(s) vemen evfâ bimâ ‘âhede ‘aleyhu(A)llâhe feseyu/tîhi ecran ‘azîmâ(n): Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.(Fetih 48/10)

Gözümün SENi-Cemâlullahı görebilmesi için,

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir dolunay gecesi, aya baktı ve: "Siz şu ayı gördüğünüz gibi, Rabbinizi de böyle perdesiz göreceksiniz ve O'nu görmede bir sıkışıklığa düşmeyeceksiniz (herkes rahatça görecek). Artık, güneşin doğma ve batmasından önce hiç bir namaz hususunda size galebe çalınmamasına gücünüz yeterse bunu yapın (namazları vaktinde kılın, vaktini geçirmeyin)." Cerir der ki: "Resulullah, sonra şu âyeti okudu: "Rabbini güneşin doğmasından ve batmasından önce hamd ile teşbih et!" (Tâ-hâ 130).
(Cerir İbnu Abdillah ‘dan; Buharî, Mevakitu's-Salat 6, 26, Tefsir, Kaf 1, Tevhid 24; Müslim, Mesacid 211, (633); Ebu Davud, Sünen)


فَاصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا ۖ وَمِنْ آنَاءِ اللَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَىٰ
Resim---Fasbir ‘alâ mâ yekûlûne vesebbih bihamdi rabbike kable tulû’i-şşemsi vekable ġurûbihâ(s) vemin ânâ-i-lleyli fesebbih veatrâfe-nnehâri le’alleke terdâ: Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol, güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt). Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbihte bulun ki hoşnut olabilesin.” (Tâ-hâ 130)

Tapuna-huzuruna yüz sürebilmem için,
Bu Dünyaya meyyal-eğik-dönük-divÂNe gönlümü SEN’den yana al-çevir-dönder!


Resim

Nefsiñ meyine kanmasın
Firkat odına yanmasın
Mâsivâya aldanmasın
Al göñlümi senden yaña


Gönlüm-Kalbim nefse içirilmiş olan Dünyayperestlik HeVÂsı içkisine kanmasın!
ASLına vUSLat ayrılığında ebediyen yanmasın!
Yaratan ALLAH celle celâluhu’dan gayrısı- Mâsivâya aldanmasın!
Bu Dünyaya meyyal-eğik-dönük-divÂNe gönlümü SEN’den yana al-çevir-dönder!


Resim

Dâ’im sen ol dilde sözüm
Seni fikreylesün özüm
Gayrıya bakmasun gözüm
Al göñlümi senden yaña


Her zaman dilimdeki ZiKRim-sözüm SEN Ol!

وَاذْكُرْ رَبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعًا وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ وَلَا تَكُنْ مِنَ الْغَافِلِينَ
Resim---Veżkur rabbeke fî nefsike tedarru’an veḣîfeten vedûne-lcehri mine-lkavli bilġuduvvi vel-âsâli velâ tekun mine-lġâfilîn(e): Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma!” (A'raf 7/205)

Ya Rabbî! Özüm Senin Şah damarımdan da AKRABa Yakınım olduğunu fikreylesin-düşünüp anlasın!

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---" Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi: Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından (habli'l-verid) daha yakınız." (Kaf 50/16)

Gayrıya-Mâsivâya bakmasın gözlerim ki, küllî ŞEY’in hepisin gelip-geçicidir-gölgedir-sanaldır ve TEK Gerçek SENsin!

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
Resim---"Kullu men aleyhâ fân (fânin): Bütün kişiler (insanlar ve cinler) fânidir (yok olucudur).” (RahmÂN 55/26)

Bu Dünyaya meyyal-eğik-dönük-divÂNe gönlümü SEN’den yana al-çevir-dönder!

Resim

Mustafânıñ minnetine
Murtazânıñ himmetine
Şol birligiñ hurmetine
Al göñlümi senden yaña


ÂLEMlerin RAHMet kaynağı MuhaMMed Musrafa aleyhi's-selâm’ın küllî ŞEYe iyilik yapma kaynağı oluşu hürmetine..

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---Vemâ erselnâke illâ rahmeten lil’âlemîn(e): Seni Biz, âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
(Enbiyâ 21/107)

Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmın Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem BAĞı Aliyyü’l- Murtazânın hiMMetine- kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi hürmetine,
Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır!” diye buyurmuştur.
(Tirmizî, Menakıb,19; İbn Mâce, Mukaddime,11; İbn Hanbel, 1/84,118, 119..)

Benden ->Pîrim-Ali kerremullahi vecheye, Pîrimden -> Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e SON-Uçtaysa ZÂTın ALLAH celle celâluhu Ulaşım BİRliğ-TEVHİDi hürmetine
Bu Dünyaya meyyal-eğik-dönük-divÂNe gönlümü SEN’den yana al-çevir-dönder!


Resim

Gözlerimi giryân eyle
Hem cigerim biryân eyle
Esrârıña hayrân eyle
Al göñlümi senden yaña


Öylesine ki AŞKuLLahla, gözlerimin yaşı hiç kuruması giryân olsun!.
Hem de ciğerim AŞK Ateşiyle biryân kebabı gibi olsun!
AKLım-Kalbim Tekemmülle SIRlarına erdikçe hayrÂN kalsın ki,
Bu Dünyaya meyyal-eğik-dönük-divÂNe gönlümü SEN’den yana al-çevir-dönder!


Resim

Evliyâlar hurmetine
Enbiyâlar ‘izzetine
Mukarrebler kurbetine
Al göñlümi senden yaña


Evliyâlar-ALLAH Dostları hurmetine-Uydukları hürmet hakkına,
Enbiyâların ZÂT-ı ÂLİne ulaşan ‘izzeti hürmetine,


يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Resim---“Yekûlûne le in reca’nâ ilel medîneti le yuhricennel eazzu min hel ezell(ezelle), ve lillâhil izzetu ve li resûlihî ve lil mû’minîne ve lâkinnel munâfikîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne).: “Eğer biz şehre dönersek, mutlaka daha azîz (güçlü) olan, daha zelil (güçsüz, zayıf) olanı, oradan (şehirden) çıkarır.” diyorlar. İzzet Allah'ın ve O'nun Resûl'ünün ve mü'minlerindir. Ve lâkin münafıklar bilmiyorlar.” (Munâfikûn 63/8)

Sana en Yakınların- Mukarreblerin kurbetine-yakınlığı hürmetine,

أُوْلَئِكَ الْمُقَرَّبُونَ
Resim---Ulâikel mukarrebûn(mukarrebûne).: İşte onlar (sabikunlar). Mukarrib (Allah'a yaklaştırılmış) olanlardır.” (Vâkıa 56/11)

Bu Dünyaya meyyal-eğik-dönük-divÂNe gönlümü SEN’den yana al-çevir-dönder!

Resim

‘Aşkıña yoldaş olmaga
Derdiñe dildaş olmaga
Sırrıña hâldaş olmaga
Al göñlümi senden yaña


Tüm Hayat YOLumda Aşkullahla yürüyeBİlmem için,
Yaratılış Sebebimin sorumluluk yükünü-derdini gönlümde devamlı çekeBİlmem için,
KULLuğumun Başındaki- Sonundaki, RuCû’-UruC SıRRıyla HÂLLeşeBİlmem için,
Bu Dünyaya meyyal-eğik-dönük-divÂNe gönlümü SEN’den yana al-çevir-dönder!


Resim

Ey keremler kânı hâce
Sensin yücelerden yüce
Ayrılmasun bir zerrece
Al göñlümi senden yaña


Ey Keremlerin TEK Kaynağı el Kerîm ALLAH celle celâluhu fASLen-CeMiyyet Hüviyyetin ASLen Sahibi beni Mükerrem yarattığın hakkına-hürmetine,

وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى كَثِيرٍ مِّمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلاً
Resim---Ve lekad kerremnâ benî âdeme ve hamelnâhum fîl berri vel bahri ve razaknâhum minet tayyibâti ve faddalnâhum alâ kesîrin mimmen halaknâ tafdîlâ(tafdîlen).: Ve andolsun ki; Âdemoğlunu kerem sahibi (şerefli) kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Ve onları helâl şeylerden rızıklandırdık. Ve onları yarattıklarımızın çoğundan fazilet (açısından) üstün kıldık.” (İsrâ 17/70)

El Kerîmü : Resim

SEN ki el ÂLiyyu’l- ÂLÂsın, bu Dünyaya meyyal-eğik-dönük-divÂNe gönlümü SEN’den yana al-çevir-dönder!

EL ALİYY:Resim

EL A'LÂ: Resim

Resim

Ümmî Sinân dir Yaradan
Götür perdeyi aradan
Kurtar beni bu yaradan
Al göñlümi senden yaña


Ey Yaradan ALLAH celle celâluhu, bu konuşan KULun Ümmî Sinân’dır,
Yaratan ve yaratılan arasındaki İzafî-İğreti-Geçici pERdeyi Aramaızdan kaldır ki, bu gölge benliğim bitsin!
Bu ayrılık yarası-Kulluk İmtihanından kurtar beni ve bu gurbet bitsin fASLım ASLına dönsün,
Bu Dünyaya meyyal-eğik-dönük-divÂNe gönlümü SEN’den yana al-çevir-dönder İnşae ALLAHu Teâlâ!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim 6.ıncı ŞİİR

Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilün

Resim

Ey baña dermân soran derdi haber vir sen baña
Dôst yolında cân viren merdi haber vir sen baña


Et bana derdine derman soran derdli, sen derdin nedir, kimdendir bir haber ver!
Eğer sen de yürekten sevmiş isen, bu sevdânın bedeli en kıymetlin canındır.. candan seven canını KURbÂN eden gerçek ÂŞIKtan haber ver sen bana!


Resim

‘Ayn ü şîn ü kâf içinde gördügüm seyrân-ı Hû
‘Ayn-ı vuslat harfi kim gördi haber vir sen baña


“Ayn ve şîn ve kâf” harfleriyle söylenen “AŞK” içinde Yaşayınca gördüğüm O’nun SEVgilinin SEYR ÂNıydı tüm zamanlarımı sadece o’na HaSsretmiştim.
Sözlere-kelimelere-harflere sığmayan vuslat/kavuşumun AYNen Tecellîsini kim yaşamış haber ver sen bana!.


Resim

Kâmil insânıñ yolında cânı kurbân itmeden
Sohbet-i Sultâna kim irdi haber vir sen baña


Lutfullahın MuhaMmedî Kıvamına ULUŞmış, Mukemmel-Mükemmil MuhaMMed aleyhi's-selâma el/dil/gönül bağlamış ve böylece ELLeri YEDuLLaha ERmiş gerçek EREN Veliyuullah ELinde-YOLunda bu Dünyaya dönük Başını KURB-ÂN etemeden,
Es SultÂNu’s- SubhÂN ALLAH celle celâluhu ZÂTen SAHiBliğine-bu Kemâl YOLUna kim erebildihaber ver sen bana!.


Resim

Kimdür ol hânıñ yolında var varından vaz gelen
‘Aşkına fermân olan ferdi haber vir sen baña


O Yüce SultÂNın Esfelin-İlliyyin, Uruc-Rücu’, Ubudiyyet-Rububiyyet EMRine ve DÂVETini ANLAyıp da bu izafî-İğreti İmtihan Âleminde, gerçekten kendisini sandığı/zannettiği “ben”lik var varından vazgeçip de gerçek “VAR” olan el VÂHİD celle celâluhuya fırlayan.. çok kıymetli Dünya hayatını ve en tatlıcanının-nefsinin tüm hevâ ve heveslerini yerle bir eden o eşsiz ferdî ÂŞIK kimmiş haber ver sen bana!

Resim

Ehl-i derdiñ tapusında zâr u giryân olmadın
Devlet-i Hak devri kim sürdi haber vir sen baña


Zıtların ZEVkinde DERTlerini ZEVK-ü-Devâ eden, tek DERDin Mâsivayı var edene DÖNÜŞ EHLi-EHLuLLAH kapısında-tapısında-yüreğinde gerçek AŞKın gereği, ÖZünden kan yüzünden göz yaşı ateşi döken olmadan aşktan dem vurmak da ne?..
El Hakk celle celâluhu DEVLETine sebbeha ZİKRinde devreden/durmadan dönen ZERRE/Atomlarla ezel-ebed DEVR DEVRine, şu ÂNda şe’ÂNda biİZnillah kim ERmiş haber ver sen bana!


Resim

Kul gerek sultân öñünde kulluga bel baglaya
Ol mübârek bâba kim girdi haber vir sen baña


Şah damarından da AKRABA/YaKın Sultânı RaBBı Teâlâ’sına, EMRolunduğu gibi dosdoğru abd/kulluğa candan-gönülden ilk AHD-SÖZünden geri dönmez/caymaz sözünün ERİ ERENlere EL veren KUL gerek..
Her canın kendi ÖZündeki Habli’l- VERÎD Kapısından içeri Mutlak Merkeze-DÖNmeyen DÖNdüren diYÂRına kim GİRdi haber ver sen bana!..


Resim

Bu Sinân Ümmî olupdur bâb-ı ‘aşkıñ bendesi
Ol kapudan anı kim ırdı haber vir sen baña


Ey âşıkcan, işte bu yüzdendir ki Sinân Ümmî kaddesallahu sırrahu ömrü boyunca bu AŞKuLLAH Kapısının kölesi olmuştur.
Sen şimdi bana onu bu kapıdan onu/beni kim kopardı attı ondan haber ver bana!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim7.nci ŞİİR

Müstef‘ilün Müstef‘ilün Müstef‘ilün Müstef‘ilün

Resim

Pirüm ‘azîzüm bâ-safâ
Seyrâna gelmişem saña
Mazhar-ı zât-ı Mustafâ
Sultâna gelmişem saña


Çok izzetli, sevgili, çok nurlu, dost, şerif Pîrim, safâ ile sana Seyrâna geldim. Aşka açılmaya, ferahlanmaya teferrüce-iç seyrine geldim sana!.
Elenipde en üstte kalan, ıstıfâ edilmiş, has kılınıp ve seçilmiş tek-ilk kul-Nebî-Resûl Mustafa aleyhi's-selâm’ın ZÂTen Mazharı-Zuhur AYNası azîz Pîrim Sultânım sana gelmişem!..


Resim

Ey küntü kenziñ mazharı
Tâlib-i hakkıñ rehberi
Ey mürşidleriñ serveri
İhsâna gelmişem saña


Ey gizli hazinenin zuhur AYNası, Hakk’ı talebeden ÂŞIKların şu ÂN Rehberi,
Ey zamanının Mürşid-i kâmillerinin başı-seyyidi, İhsân için dergÂHına diz çökmeye geldim!.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: ALLAH celle celâluhu: “Küntü kenzen mahfiyyen Fe ahbebtü en u’refa fe halaktü’l-halka Li ya’rifânî: Ben kenz-i mahfi-gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” buyurdu.

Bu Hadis-i Kudsînin kaynakları şöyledir:
1. Ed-Dürerü’l-Müntesire, Celalettin-i Suyuti,125
2. El-Esraru’l-Merfua, Aliyyu’l-Kâri, 273
3. Aclunî , Keşfu’l-Hafa, Aclunî, 2:133
4. El-Fetevâ, El-Halîlî, 1:72
5. Mesnevi, Celâleddin-i Rumî, 5:104
6. Divan-ı Mevlânâ Câmî, 37
7. Divân-ı Niyaz-i Mısrî, 2
8. Divân-ı Şeyh Ahmet Cezerî, 1:190
9. İşârâtu’l-İ’câz, Bediüzzaman Said Nursi, 23..


Resim

Ey kân-ı ‘ilm ü ‘irfânım
Mazhar-ı sırr-ı Sübhânım
İderiseñ kabûl cânım
Kurbâna gelmişem saña


Ey MuhaMMedî İLMin İrfÂNın menbağı, kaynağı, ocağı,
Es Subhân ALLAH celle celâluhunun, Her ÂN yeniden yaratışın ŞE’EN sebbehasının bu günün zuhur yeri,
Eğer CAN geçiş KURB-ÂNımı-Yakîne yakın oluş talebimi kabul buyurursan KURbÂN Olmaya gelmişim sana!..


Sırr-ı Sübhânım -> SeBBeHA SeYRi:

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---YUSEBBİHU lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksanı mûcib herşeyden pâk ve münezzeh, gâlib-i mutlak, yegâne hüküm ve hikmet sâhibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.(Cuma 62/1)

Yusebbihu: tesbih eder.
Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yâni ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüş RAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılır ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbihu Zikr-i Dâimindeyiz in şâe ALLAH..


Resim

el-Mü’minûne lâ-yemût
Hayy ü bekâsın bî-vücûd
Sundum saña elimi tut
Lokmâna gelmişem saña


O ALLAHu zü’l- CeLÂL ki, lâ-yemûttur- ölmez, mahvolmaz, hayatı sona ermez olan el-Mü’min İsmin zuhur aynası,
bî-vücûd- mevCÛDat içinde VüCÛDdan münezzeh, el HaYyın her ÂN DİRİlik NÛRu, ZÂTen el BÂKî bekâsıyla Vâcibu’l VüCÛDun AYNen MevCÛDu..
El ELe El Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemle ve el YEDuLLAH Sırat-ı Mustakîmince sana SILAya vUSLat Elimi Sundum tut Elimi ki,
KULLUK DERdimin devÂsı sensin ve Lokmân Hekimimsin ben de gelmişim sana!..


El Mü'min :
Resim

El Hayy :
Resim

El Bâkî :
Resim

إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh (yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ: Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.” (Fetih 48/10)

Resim

Zâhir tenim bâtın cânım
Döndüm saña küllî yönüm
Kalmadı zann u gümânım
İmâna gelmişem saña


Zâhir gözüken tenimle, bâtın gaib cânımla kısacası her ŞEY’imle İRŞÂDın için sana döndüm yönümü,
Ham AKLımın zavallı ZANnından ve gümanından- tahmin, sanmak. Ve şüphesinden el çekip,
AKLımın NURlanıp NAKLe ulaşım köprüsü olarak RÜŞDe erip “ALLAH ve RESûlüne iman edniz!” hükmünü senin MuhaMMedî Tâlim-Terbiyenle elde etmeye gelmişim sana!..


قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الأُمِّيِّ الَّذِي يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَكَلِمَاتِهِ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Resim---Kul yâ eyyuhen nâsu innî resûlullâhi ileykum cemîanillezî lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), lâ ilâhe illâ huve yuhyî ve yumît(yumîtu), fe âminû billâhi ve resûlihin nebiyyil ummiyyillezî yu’minu billâhi ve kelimâtihî vettebiûhu leallekum tehtedûn(tehtedûne) : De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim. Ondan başka tanrı yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah'a ve ümmî Peygamber olan Resûlüne -ki o, Allah'a ve onun sözlerine inanır- iman edin ve O'na uyun ki doğru yolu bulasınız.” (A'râf 7/158)

Resim

Yandı ciger oldı kebâb
Dilerem ola feth-i bâb
Nûş itmege âb-ı hayât
Mestâne gelmişem saña


İmkÂNla KULLUk İmtihÂNına geldiğim şu DERD DiYârı Dünyada cevr-i cihan çark-ı çile ocağında ciğerim ateş kebâbı oldu,
Bu can cehenneminden çıkş kapısı miftahım-ANAhtarım sensin ve Hakk’a Hayra açılan kapımın fethini dilemekteyim,
BÂBında-Kapında Âb-ı Hayât-ebedî DİRİlik “SU”yumu içmeğe KıtMÎRce Mestâne, yani sıRR-ı SıFır sarhoşça gelmişem kapına-Sana PÎRiMm!..


إِذَا جَاء نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ
Resim---İzâ câe nasrullâhi vel feth (fethu).: Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman.” (Nasr 110/1)

وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا
Resim---Ve reeyten nâse yedhulûne fî dînillâhi efvâcâ(efvâcen).: Ve insanların grup grup Allah'ın dînine girdiğini gördüğün (zaman).(Nasr 110/2)

فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا
Resim---Fe sebbih bi hamdi rabbike vestagfirh (vestagfirhu), innehu kâne tevvâbâ (tevvâben).: O zaman Rabbini hamd ile tespih et. Ve O'ndan mağfiret dile. Muhakkak ki O, tövbeleri kabul edendir.(Nasr 110/3)

Resim

Yüzler sürüben aglayu
Himmetiñe bel baglayu
Katre oluban çaglayu
‘Ummâna gelmişem saña


Bir damla göz yaşı gibi düştüğüm Hasan Dağının yalımlarından yerlere yüzüm sürerek dağlar taşlar aşa aşa,
HiMMetine bel-umut bağlayıp, İmDaD etmen için, öz arzumun SILA SALLımın vUSLatı için,
Bir tek DAMmlayken bir ömür çağlayarak sen PÎRim, Nebiyyü’l- ÜMMî UMManına gelmişim, Sana!..


MuhaMMedî YOLda HiMMet odur ki,

HiZMet ile dest-i kemâl,
HiMMet ile seyr-i cemâl

Nedir ki hiMMet?.
Himmet çift Mimlidir. Zâhir ve Bâtın MuhaMMedî Lütfa ERiştir.
EL VERenin EL Alanın da HaKk olmasıdır!. Ne demek?
Verenin de alanında MuhaMMedî olması lâzım.
Fişin de Pirizin de, alanında vereninde. Ellerin, Ellerin, tek Elde YED-i Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve SON-Uçta YEDuLLAHta OLuş O-NÛRu..

إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---"İnnellezine yübayiuneke innema yübayiunellah yedüllahi fevka eydihim fe men nekese fe innema yenküsü ala nefsih ve men evfa bi ma ahede aleyhüllahe fe se yü'tihi ecran aziyma: Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.” ''(Fetih 48/10)

Resim

İrgirmege mahbûbına
Tâlibleri matlûbına
Emrâz-ı kalbiñ bâbına
Dermâna gelmişem saña


Küllî ŞEY’i NÛRundan yaratan mutlak Mahbûb ALLAH celle celâluhu’ya Rücu’un-Ermenin Hak Sahibi HaBiBuLLAH aleyhi's-selâm Ulaşıma,
Bu İnkar –İkrâr Tercihiyle baş başa kalan Akıl sahibi KULların Hakkı ve Hayrı SEÇerek-Tâleb ederek Matluba-kurtuluş Keremine,
Kalb Hastalığımın Çıkış BâBına- ÇIKış Kapısına, Şeriat-ı GÂRRasına, HÂL-i Hazır HIRÂsına,
KULLUK DERdimin Salah-Felah Dermânına gelmişim sana!..


sÖzümüz Haktır ki;

“RaHMÂN-a GEL!”

إِن كُلُّ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَنِ عَبْدًا
Resim---İn kullu men fî's-semâvâti ve'l-ardı illâ âti'r-rahmâni abdâ(abden): Göklerde ve yerde bulunan hiçbir kimse yoktur ki RAHMAN'ın huzûruna kul olarak GELmesin!.”
(Meryem 19/93)

مَنْ خَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ وَجَاء بِقَلْبٍ مُّنِيبٍ
Resim---Men haşiye'r-rahmâne bi'l-ğaybi ve câe bi kalbin munîbin: görmediği halde RAHMAN'dan korkup O'na yönelen bir kalple gelen kimselere.
(Kaf 50/33)

“RABB-ine DöN!.”

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh (mardıyyeten) : dön Rabbine, sen O'ndan O senden hoşnut olarak!”
(Fecr 89/28)

“ALLAH-a KAÇ!”

فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Resim---Fe FİRRû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun) : (Ey Rasûlüm, de ki: ) O halde hemen ALLAH’a kaçın, (küfrü bırakıb hemen imana gelin). Gerçekten ben, size, ALLAH tarafından (azab ile) korkutan açık bir peygamberim.” (Zâriyât 51/50)

Resim

Girdüm bu ‘aşk bâzârına
Komaz bu günüm yarına
Yanmaga derdiñ nârına
Pervâne gelmişem saña


Öyle bir KULLUK KUYUsuna Düştüm ki, öyle bir AŞK bâzârına GİRdimki,
Satte 1600 km/saat hızla Ölüme koşturan yalan DÜN-ya-da bu günümün yarını var mı meçhulken,
Tek KURTULuş Kapısı AŞKuLLAH ATEŞinde ,VARımı-YOKumu YAKmaya bende Çâresiz, DERdinin DemÂNı DERdi olan ve CÂNın NÂRe KurbÂN eden Hakk ÂŞIKı olmaya gelmişim sana!..


الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ
Resim---Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve huvel azî zul gafûr(gafûru).:Sizin hanginizin en güzel ameli yapacağını” imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Ve O; Aziz'dir, Gafûr'dur.” (Mülk 67/2)

Resim

Ol küntü kenzi bulmaga
Sırrıña ‘ârif olmaga
‘İlm-i ledünnî bilmege
‘İrfâna gelmişem saña


Şahdamarımızdan da AKRABa-YaKÎN olan Hakikat HazînemİZi yakınımda-CANımda Bulmak için,
“Kendin-Nefsin Bilen RABBin BİLir” Sırr-ı MuhaMMedîmi BİLmek, BULmak ve Ârifi OLmak için,
Özümün ÖZünden de Yakınım olanın Esrar-ı İlâhiyyesine, ilk ihsÂNına, İlm-i ledünnîsine kavuşmam için,
İlim BİLmeğe, Edeb BULmağa, Ârif OLmağa İrfâna gelmişem sana!..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: ALLAH celle celâluhu: “Küntü kenzen mahfiyyen Fe ahbebtü en u’refa fe halaktü’l-halka Li ya’rifânî: Ben kenz-i mahfi-gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” buyurdu.

Kur'ân-ı Kerîm'imizde de Şah damardan AKREB Olanın buyruğuna bakalım:

وَنَادَيْنَاهُ مِن جَانِبِ الطُّورِ الْأَيْمَنِ وَقَرَّبْنَاهُ نَجِيًّا
Resim---''Ve nâdeynâhu min cânibi't-tûri'l-eymeni ve KARREBnâhu NECİYYâ(neciyyen): Ve Tur'un sağ tarafından ona seslendik. Ve onu, fısıltıyla konuşmak-SÖYLEŞmek (vahyetmek) için YAKLAŞtırdık.''
(Meryem 19/52)

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halakne'l-insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli'l-verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.”
(Kaf 50/16)


O MuhaMMedî İLM-i LedüNN Sahibi Mürşid-i Kâmillerki;
SıRR-ı Sıfır, SıRR-ı Süveydâ, SıRR-ı SaHiBB, SıRR-ı SuBHÂN SEÇKinleri..
Âlim, Âşık, Kâmil, Ârifler Arafatları..
Abdâl, Ahyâr, Ebrâr, Ahrârlar Sır-at-ları,
Ledünn İlmi SultANları Cemu’l-CEM’ cANları KEVSERin Küllî Kerem Kâynakları Hakk MuhaMMedîlerin NÛRundan ben de İsterim inşae ALLAH!..


Resim

Ben bilmezem ahvâlimi
Bulmaga togrı yolımı
Bî-çâreyem tut elimi
Dîvâne gelmişem saña


Elimde olamdan içine düştüğüm şu BELÂ BÂZÂRInda ne HÂLdeyim ben de bilemiyorum,
Aklımı başıma bir türlü alamadım-toplayamadım ve ömrüm geçti gider dosdoğru Sırat-ı Mustakîmi, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi bir türlü bulamadım,
Öyle perişan, pejmürde ve ÇÂREsizim ki şu İÇ ÇİLE ÇÖLÜmde imdâd et Elimden tutman için,
Şu DÖNen DELi DevrÂNda aklı uçmuş gitmiş Deli-Dîvâne gelmişem sana!..


Resim

Bulmaga vasl-ı yârimi
Kodum nâmûs u ârımı
İrgirmege katârımı
Kârbâna gelmişem saña


Yartılış sebebim olan şu ÂLEMe geliş sebebimin SON-UÇ-u Yaratanıma, Naz-Niyaz YÂRime kısacası ASLıma vUSLât-Kavuşma YOLumu Bulmak için,
AnA Kartıma yüklenen ham-yoz Akıl benliğime yüklenen Nakil NÛRunda habersiz dünya nâmûsumu ve utanmamı bıraktım attım,
Benden önce bu cihÂNda; YOLu, YOLluğu, YOLcusu, YOLdaşı OLan Hakk DOSTlarının ÇİLE ÇÖLü KÂRBÂNına-KervÂNına son NEFESte olsa Nefs-i Mutmâin olarak katılmaya Dost Kapına ben de Kârbâna gelmişem sana!..


emÂNeti (MutmâinNefsi) AYNen ULAŞtırma DERdimiz;

وَالَّذِينَ يَصِلُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَنْ يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُوءَ الْحِسَابِ
Resim---Velleżîne yasilûne mâ emera(A)llâhu bihi en yûsale veyaḣşevne rabbehum veyeḣâfûne sû-e-lhisâb(i): Ve onlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar.” (Ra’d 23/21)

Resim

Ümmî Sinân eydür pîrim
Artdı benüm âh u zârım
Envârı gözler gözlerim
Sübhâna gelmişem saña


Âşık Ümmî Sinân der ki: “ EYy azîz PÎRim! Aklım başıma geldikçe, meselenin önemini ANladıkça benimde bu yalan DÜNyada âh ve zârım, inlemelri arttı göğe direklendi!
AKLım nAKlen NÛRlandıracak cÂN CeRryÂNımı gözlemekte-beklemekteyim her ÂN iki GÖZüm YOLLarda,
Sözümün öZü o ki, küllî ŞEY’i-MevCÛDatı her ÂN yeniden Yaratış- SeBBeHasın Mutlak Sahibi es SubhÂNa SALLa-Ulaşıma ve bunun için de NûR-u MuhaMMede SaLÂVÂTa-İrSALe, VAKTin Zuhurât Zinciri olan Eline Elimi vermeye gelmişem sana!..
EYy Azîz PÎRimiz Âşık Ümmî Sinân BabaMm RUHuna SONsuz Rahmetler Yağsın bu GÜZELLemen için Rahmetenli’l- ÂLEMîn BULutlarından inşae ALLAHu Teâlâ!..


Muhammed Şemseddin el Hanefî Hz.lerinin salâvâtı:

Resim

TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin abdike ve nebiyyike ve Rasûlike en nebiyyîl-ümmîyyi Resim ve alâ âlihi ve sahbihi ve ehl-i beytihi adede mâ alimte Resim ve zînete mâ alimte Resim ve mile mâ alimte salâten ente lehâ ehlün ve hüve lehâ ehlün.

MÂNÂSI: Ey Rabbim, kulun, nebin, resûlün, ümmî nebi, Seyyidimiz Efendimiz, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e, onun âline, ashâbına, ehli beytine, ilminde olanlar adedince, ilminde olanlar ağırlığınca, ilminde olanlar dolusunca, Kendi salâtınla ve ona ait salâtla, salât ve selâm ediver!
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

8
Resim8.nci ŞİİR
Resim

Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilün

Gel, bu ‘ilm-i kâle kalma bâkî kalmaz ol saña
Kesb ü kârıñ olmayınca çâre kılmaz ol saña


Boşlafa dayalı ilim sandığın tezleri terk et ki bunun sonucunda eline bir şey geçmez,
Çalışıp kazanarak işine yarayacak gerçek ilim-bilimle uğraş ki, boş işler kalıcı neticeler veremez sana..


Resim
Fânî dil tesbîhi koya hâlet-i nez‘inde bil
Hem gerekdür ol zamânda bir derûnî dil saña


Ağız dilinki onun alışılmış işi hep hâlet-i nez‘ ki, halkı birbirine düşürmek, dedikodu, ifsâd, bozgunculuk halidir. Aklını başına aldığında sana gereken artık gönül dilidir sana..

Resim

Kendü zu‘m-i ‘ilmi ile menzile irmez kişi
Var ara bir kâmil er kim salı vire yol saña


Kendi ham aklıyla, nanevî terbiye görmemiş zu’m-bâtıl zan ve şüphe dolu bilgi ilimiyle yol alıp menzile eremez hiçbir kimse..
Sen kendine gerçek MuhaMMedî bir kâmil mürşid bul ki nefsini kemâle-rüşde erdirip sırat-ı mustakîm yolunu aça ömrüne..


Resim

Fıkh ferâ’iz ‘ilm-i ‘âmdur ‘âm-ile hâs olma kim
Hâsılıñ harca vefâ kılmaz akçe vü hem pul saña


Halkın dünya idaresini esas alan fıkh-insanlar arasındaki ilişkilerle ilgili olarak dinî hükümleri ayrıntılı delilleriyle bilmek, ferâ’iz- Allah'ın farz kıldığı ibadetleri, yapılması mecburi olan din emirleri bilmek şartttıe ve bu ilim âmm-umumi-geneldir.. ve hâs- özel-kişiye mahasus değildir.
Sen hâl-i hazırına bak nerden nereye gidiyorsun ve vaktini ona göre harca, eline geçen para-pul harcaması sonunda sana vefâ kılacak sanama sakın!.


Resim

Bir ‘amel kıl kim bu gün görmeyesin yevmü’l-hisâb
Yohsa yarın yarı kılmaz ölüriseñ bil saña


Bu gün hayatı yaşarken öyle ameller işle işler yap ki, Haesab günü-mahşerde başına işler açmaya..
Yoksa yaramaz işleriyin yarın sana YÂR olacağını sakın sakın sanmayasın haa!..


Resim

Meskenet bâbında başıñ top idüp atmak gerek
Kim ki bugz u gaybet ü herze kılursa gel saña


Bu meskenet kapısından-miskinlik, tembellik, uyuşukluk, bitkinlik ve beceriksizliğe hizmet eden bu aklı tası kafayı top gibi fırlatıp atmak gerek!
Yoksa rahat durmayacak; bugz-gizli kin düşmanlık, gıybet-arkadan çekiştirme ve herze- boş ve saçamasapan sözlerle başına işler açacaktır inan!..


Resim

Kibr-ile ‘âr ider iseñ ‘âciz-i bî-çâresin
Ger tutalum cümle ‘âlem bende vü hep kul saña


Eğer kendini büyük görür, kibreder ve bundan kaçınmaya ar eder utanırsan, kurtulmaktan acizsen ve çâresizsen,
Hadi diyelim ki bütün âlem ve herkes senin kölen oldular kulların desek inanadın mı sen buna!..


Resim

Añlama el sunduguñdan girmeyiser eliñe
Sanmaduguñdan gelür kısmet tevekkül kıl saña


Sen sakın sanma ki dünyaya saldırıp el uzattıkça eline bir şeyler geçecek!
Sen gerçekten Yaratan ALLAH celle celâluhuya sığınıp O’nu vekil edinsen beklemediğin yerden ve sebeblerden nasibin kısmet olur da kendisi çıkar gelir karşına ve de eline geçer!.


Resim

‘Âkılısañ evliyânıñ katârından kalma kim
Hey neler kıla harâmî kârbândan kalsaña


Eğer bu hayatta ni’met-i uzma olan aklını rüşde erdirip kıymetini anladıysan sen de Evliyaullah katarından kopup da gel-geç dünyaya dalıp kalma ki,
Eğer Hakk Yolu KervÂNından ayrılır koparsan bu yolun YOLkesen Harmî Eşkiyalarının neler yapacağını bir düşün bakalım!..


Resim

Kanı şol kim kâmil-i dânâ sanurdı kendüni
Ger sorarlarsa ne kılduñ geçdi bunca yıl saña


Hani sen bu dünyada kendini; dânâ-bilgili, bilen, malûmatlı, âlim bir kâmil sanırdın ya hep..
İyi de ya sana sorarlarsa mâdem ki kâmil-i dânâ idin ne işler işledin Hakk’ın emrince diye sorarlarsa ne dersin acaba hiç düşündün mü.. söylediklerinle yaptıkların arasında ne ilgi var..


Resim

‘Ucb idüp ‘âriflere baş egmege ‘âr eyleme
‘Âkıl-ısañ işbu sözler az degüldür al saña


‘Ucb edip-kendini beğenip, kibirlenip de, Hakk Âriflere baş eğmeyişine âr edip-utanma,
Eğer akıl sahibiysen bunca sözler az sayılmaz ve yeterlidir aklını başına al!..


Resim

Hey ölü misin uyur mısın uyan aç gözüñi
Gâfil olma gâfil olma gör ne söyler dil saña


Ey kardeşim, uyuyor musun yoksa ölü müsün aç gözünü uyan artık,
Şu gaflet uykusundan uyan artık ve sana neler söylediğime kulak ver artık!.


Resim

Ey Sinân Ümmî bu pendi ger kılursañ kendüñe
‘Âlem-i vahdet ilinden güliserdür gül saña


Ey Sinân Ümmî BaBam kaddesallahu sırrahu, eğer bu öğütlerini sen kendine verir ve tutarsan,
VAHDET Âlemi Şehrinden sana nice GÜLLer GüLecektir yüreğinde inşae ALLAHu Teâlâ…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim9.ncu ŞİİR
Resim

Ta‘âlâ şânühû Rabbi ey Hudâ
Tecellâ zâtühû hakkı fi’l-bedâ


Ey Hudâ! Ey Hüve Rabbim şu ÂN-her ÂN Şe’ÂNuLLAh yendien yaratıp duruş senin el Âlâ İsmiyin şanındandır.. ZÂTullahın hakkı olan bedâat-her ÂN YENiden Yaratış ŞE’Ni TeCELLîsi olupdurmaktadır her ÂN!.

EL A'LÂ:
Resim
EL MÜTEÂLÎ:
Resim
El Bedîü :
Resim

Resim

Ey sıfâtıñ kul hüva’llâhü ahad
Anuñ-içün yoluña cânlar fedâ


Ey Abdi olan KULLarı için en ÖN sıfatı Ehadiyyeti olan ALLAH celle celâluhu:

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
Resim---Kul huvallâhu ehad: De, o: Allah tek bir (ehad)dir(İhlâs 112 /1)


İnsan AKLının ASLa varmayacağı, ulaşıp bilemeyeceği AHADiYYet DEHlizi Sahibi olan her ÂN cÂN Üffleyip duran Rabbımız Teâlâ elbette cÂNlarımız fedâ olsun Sana!.

El Ahadu :
Resim

Resim

Zât-ı pâkiñdür çün Allâhü’s-samed
Kim saña lâzım degül hergiz gıdâ


Yüce-pâk-Şeylikten münezzeh ZÂTuLLAHın es Sâmeddir;

اللَّهُ الصَّمَدُ
Resim---Allâhus samed: Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiçbir şeye muhtaç değildir.)(İhlâs 112 /2)


herkesim lâzımı snede gedâların-kulların hepsine de Lâyık olan SENsin!.

Resim

Cins-i misliñ hem nazîriñ yok senüñ
Vâhid ü ferd ü ahad kân-ı ‘atâ..


SEN ki Küllî ŞEY’i Yaratıp duransın her ÂN Şe’ÂNULLAHta, bu yaratıklar içinde benzerin bir cins-tür bulunamaz.. EYy el Vâhid-BİR.. Tek, biricik, Eşi, benzeri, cüz'ü, parçası olmayan Ferid-Ferd-tek, bir, yekta olan.. Asla Ulaşılamayan-Bilinemeynlikte AHAD olan,
Atâ-bağışlama, bahşiş, lütuf, ihsan KÂNımız-menba’ımız-kuyumuz-kaynağımız-ocağımız ALLAH celle celâluhu!..


El Vâhidu :
Resim

Resim

Fâ‘il-i mutlaksın ey Allâh ki sen
Kimse yıgmaz hükmüñi hiç ortada


Ey ALLAHu zü’l CeLÂLimiz Bizi, fiillerimizi ve de düşüncelerimiz dahi her ÂN Yaratnsın sen!. Tüm fiillerimizn de Gerçek Fâ‘ili Sensin mutlaka!
Hiçbir yaratık Hükm-ü Hakkın önün kesip ortada bırakaz ve mutlaka “KÛN-OL!” buyurduğun ÂNında “feyeKûN-OLuVERir!.”


“seN-Fiil-DÜŞÜNcen” KİMin?
HüKM-ü HaKK>OL-ÂN-YAŞAnaN!..:


ALLAHu Zü'l-Celâl: “Kâinâtı ben yarattım! Bedenini ben yarattım! Fiillerini ben yaratmaktayım! Düşüncelerinizi de ben yaratırım..” buyurmaktadır.

Sizi.. Yaratan:

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Resim---[“Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûni.: Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım. (Zariyat, 51/56 )

Fiillerinizi.. Yaratan:

فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Resim--- “Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ rameyte iz rameyte ve lâkinnallâhe RaMÂ, ve li yubliyel mu’minîne minhu beLÂen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm: Onları siz öldürmediniz (Bedir’de o kâfirleri kendi kuvvetinizle öldürmediniz), ama onları Allah öldürdü; (Ey Rasûlüm, bir avuç toprak) attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü'minleri kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.” (Enfâl 8/17)

DÜŞÜNcelerinizi.. Yaratan:

وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim--- “Ve mâ teşâûne illâ en YEŞÂALLÂHu RaBBul âlemîn(âlemîne): Ve âlemlerin RaBBi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.(Tekvîr 81/29)

Resim

Her neye olsa irişür kudretiñ
Emriñe mahkûm-durur bây u gedâ


Zâhirdeki Azametin-Kuvvetin Bâtındaki-HAVLin potansiyel GÜCün Kudretin her ŞEY’i yutandır-kapsar!. Kral-köle her kimse EMrullah içinde VARdır yoksa yoktur ZÂTen..
Sen ki Şahdamarımızdan-en Özümüzden İçerde-Mekezde Yakın-AKRABA ve hava gibi Dışta-Muhitte bizi Yutansın yâ RaBBen Teâlâ..


MERKEZ-de Huve-O RABBu’l-ÂLEMîn ALLAH celle celâlihu..

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---''Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min HABLİL VERÎDi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ONA ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKINIZ.(Kaf 50/16)

MUHiT-te de -> O-Huve-ALLAH celle celâluhu..

وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Resim---Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in MUHÎTâ(muhîtan) : Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatan-kapsayandır.(Nisâ 4/126)

Resim

Yok-durur bir şey ki ‘ilmiñ irmeye
Cümle ‘âlemde vü yaşda kurıda


Muradullahın İLMuLLAHla yarattığı yaratıklarıyın-küllî ŞEY’in, İLMini yutmaya nasıl gücü yetsin yâ RaBBen Teâlâ..
Bütün ÂLEMlerde-Yaratıkların CEM’inde.. ve de Yaş olan da kuru olanda da.. CANlı-cansız gözükenlerde.. SENsin;


El Âlim:
Resim
El Alîm:
Resim

Resim

Zerresinden cümle ‘âlem sun‘uñuñ
Oldı peydâ gönderüp kılduñ nidâ


NûRuLLAHtan yarattığın İLK NOKTA-NÛR NÛR-u MuhaMMed ki NÛR-u MîM’den Hareke-hareketle CÜMMle ÂLEMleri RAHmeten SAN’Atını SERgileyip DURmaktasın her Şu ÂN Şe’ÂNuLLAHta yâ RaBBen Teâlâ!.
“KÛN-OL!” buyurduğun-NiD ettiğin ÂNda-Şe’ÂNda “feyeKûN-OLuVERir!.” Küllî ŞEY şu ÂNda yâ RaBBen Teâlâ!.
Lâ Huve İLLâ Hüve ALLAH celle celâluhu her ÂN el ÂN Şe’ÂNda…
Şe’eNULLAH:


يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---''Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard (ardı), kulle yevmin huve FÎ ŞE’Nin: Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an YARATMA HALİndedir.(Rahmân 55/29)

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Resim---İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn: Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir.” (YâSîn 36/82)

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
Resim---Kullu men aleyhâ FÂN (fânin): Bütün kişiler (insanlar ve cinler) FÂNİdir (yok olucudur)
(Rahmân 55/26)


Resim

Yâ İlâhî eyle tevfîkıñ refîk
Olmayalum hazretiñden biz cüdâ


Ey el İLÂHımız Olan ALLAH celle celâluhumuz!
Tevfîkini-muvaffakiyet yardımını bize refîk- arkadaş, eş, yardımcı, yoldaş etki biz ZÂT-ı ÂLiyin yüce lutf ü İHSÂNından cüdâ-ayrı mahrum kalmayalım inşae ALLAHU Teâlâ!. Âmin!..


El İlâhu:
Resim

Resim

Ey Kerîm ü ey Rahîm ü ey Gafûr
Biz günâhlı kullara sen kıl hüdâ


Ey Kerîm ü ey Rahîm ü ey Gafûr ALLAH celle celâluhu!
Biz AKLıyla tercihler yapan her ÂN günaha kayabilen kullarınız vize El Hâdî İsm-i Şerifinle Hakka ve Hayra Hidâyet nasib ve kısmet et inşae ALLAHU Teâlâ!. Âmin!..


El Kerîmü :
Resim
El Ekremü :
Resim
er RahîM:
Resim
El Gaffâru :
Resim
El Gâfiru :
Resim
El Gâfuru:
Resim
El Hâdî :
Resim

Resim

Sen bekâsın sen bekâsın yâ Ganî
Biz fenâyuz biz fakîrüz biz gedâ


Eyy el Ganîy olan ALLAH celle celâluhu SEN el Bâkîysin biz ise el FÂNîyyiz, fâkiriz ve KULLarınız hamdolsun!..

El Bâkî :
Resim
El Ganiyyü :
Resim
El Mugnî :
Resim

Resim

Sen kavîsin ey hakîm-i lâ-yemût
Biz za‘îfüz fazlıñ içün ârzûda


Sen aklen târiften münezzeh, lâ-yemût-ölmez-mahvolmaz-hayatı sona ermez-ebeden ZÂTen el HaYy ZÂTınla El Kavîyyü ve de El Hakîmü ALLAH celle celâluhu sun!
Biz Kulların ana vasfı ise Muhatacız-Mecburuz-Me’muruz ve de ZÂTına her ÂN Mahkumuz ve her ÂN FAZLını niyaz ve ARZu eder DURuruz inşae ALLAHU Teâlâ!. yâ RaBBen Teâlâ!. Âmin!..


El Kavîyyü :
Resim
El Hakîmü :
Resim
El Hayy :
Resim
El Muhyî :
Resim

Resim

Bu Sinân Ümmîye lutfuñ kıl nasîb
Kim yañılmayup saña dogrı gide


Bu kul ihvÂNiyin hayrÂNesi olduğu MuhaMMedî MürşidimİZ Sinân Ümmî kaddesallahu sırrahu LutfuLLAHın nasib ve kısmet kıl ki,
Kendisi ve İzleyenleri-MÜRİDleri dosdoğru Sırat-ı Mustakîm-i MuhaMMediyye meLÂMetin İZleyeBİLeler ve SELLeri-Teslimiyyetleri, SALLarı-SALÂtları SANA Olsun inşae ALLAHU Teâlâ!. yâ RaBBen Teâlâ!.
Âmin!.. Âmin!.. Âmin!..

Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim10.ncü ŞİİR
Resim

Müstef‘ilün Müstef‘ilün Müstef‘ilün Müstef‘ilün

Yâ Rabbi lutf eyle baña be-hakk-ı nûr-ı Mustafâ
Cümle işim ‘ayân saña ey ‘Âlim-i sırr u hafâ


Ey Rabbim bana Nûr-u MuhaMMed Mustafâ aleyhi's-selâm hakkı için lutf ü kerem kıl!
Eyy bütün gizli ve sırların tek bileni el Âlim ALLAH celle celâluhu sana tüm işlerim-fiileri ayân beyân-açık seçik oratadadır SENden inâyet-hidâyet bekliyorum
.

El Âlim:
Resim

Resim

Sensin ‘Alîm Evvel İlâh sensin hakîm ol Pâdişâh
Senden gelür ey ulu Şâh sad hezârân derde şifâ


Şehâdetim inacım tahkik imanı o ki; el Alîm, el Evvel, el İlâh, el Hakîm SENsin!
Elbette SENden gelir sad hezârân/yüz binlerce derde şifâ yâ ulu Şâh yâ RaBBenâ!


El Alîm:
Resim

El Evvelü :
Resim

El İlâhu:
Resim

El Hakîmü :
Resim

Resim

Hergiz bu mihnet-hânede gamdan halâs olmaz göñül
Sen Sultâna iren bulur yüz biñ nice zevk u safâ


Bu mihnethâne, zahmet, eziyet, dert ve belâ yurdu yalan Dünyada bu gönlüm hergiz/ aslâ, kat'iyyen, hiçbir suretle gamdan kederden kurtulup selâmete ulaşamaz..
Ancak ve ancak SEN Saltanat Sahibi yüce SubhÂNa ERenler-RÜCÛ’ edenler yüzbinlerden de çok zevk ve sefâlar bulurlar ZÂTında yâ ALLAH celle celâluhu..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Lâ rahate fi’d- dünya: Dünyada rahat yoktur.. Mü’mine, RaBBine kavuşuncaya kadar rahat yoktur!buyurmuştur.
(Hatib, İbni Nasr)

“RABB-e RucÛ” SıRRına ERmek:

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh (mardıyyeten) : dön Rabbine, sen O'ndan O senden hoşnut olarak!(Fecr 89/28)


Resim

Ehl ü ‘ayâl küllî baña fehm eyledüm düşmânımış
Senden âhar bir kimseden bulmamışam hergiz vefâ


fehm eyledim/düşündüm ve anladım ki, Ehl ü ‘ayâli/eşim-çoluk çocuğum hepsi de düşmânım imişler..
ve SENden başka hiçbir kimseden asla bir vefâ bir ahdinde, sözünde durma görmedim bu hayatta!.


وَاعْلَمُواْ أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلاَدُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللّهَ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
Resim---Va'lemû ennemâ emvâlukum ve evlâdukum fitnetun ve ennallâhe indehû ecrun azîm: Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fitnedir (imtihan konusudur.) Allah yanında ise büyük bir mükafaat vardır.(Enfâl 8/28)

Resim

Her kim hayâliñ derdine ugramadı gülmez gider
Vaslıñ şarâbından içen duymadılar cevr ü cefâ


Bu âlemde her kim ki, hayâliñ derdine-cehennemine ugrayıp sırat köprüsünü kurup cÂN Cennetine geçemediyse gülemez ve ağlayarak ölüyken bir daha ölür gider Allah korusun!.
Ancak MuhaMMedi vuslat Şarabından içenler hakikat-ı MuhaMMediyyesine ERENler bu âlemde asla cevr ü cefâ/ eziyet, sıkıntı, üzüntü ve zulüm duymadıalr, görmediler ve yaşamadılar elhamdulillahi!..


Resim

Dergâhıña dutdum yüzi rahmetiñe açdum gözi
Ümmet deyü aña bizi ol ma‘den-i sıdk u safâ


Ben Rabbulâlemin SÖZünü rahmetenlilâlemin sesinden DUYdum-UYdum, vechimi-yönümü-yüzümü her yönden sana çevirdim, ve gözlerimi RAHMetine açtım-diktim..
Ve SENin RASÛLULLAHın, sıdkın-dosdoğruluğun safânın-gönül ŞE’Nliğinin ma‘deni- SIRRların haslet veya hususiyetinin kaynağı olan MuhaMMed aleyhi's-selâm bizi de “ÜMMetim!” diye ANsın İnşâallah!.


وَلِلّٰهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَاَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ
Resim---"Ve lillahi’l- meşriku ve’l- mağribu fe eynema tuvellu fe semme vechullah, innallahe vasiun alîm: Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphe yok Allah, kuşatandır, bilendir. " (Bakara 2/115)

Resim

Ümmî Sinânı ey Hudâ eyleme kapuñdan cüdâ
Kılsun cânı saña fedâ aldanmasın kurı lafa


Ey Hudâ! Ey El Hâdî ALLAH celle celâluhu!
Bu Ümmî Sinân babam kaddesallahu sırrahu kulunu da kerem kapından ayırma ki,
Bu izafî, iğreti, gelgeç, gölge cÂNını SANA fedâ kılsın kurbÂN etsinde onun bunun bomboş kupkuru lafına sözüne aldanmasın İnşâallah!..


El Hâdî :
Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim11.ncü ŞİİR

Resim

İlâhî vir bize ‘aşkıñ pîşvâ
Be-hakk-ı ve’n-necmi izâ hevâ


Yâ İlahî Aşkını bize rehberimiz-İmamız olarak ver,
“ve’n-necmi izâ hevâ” hakkı için..


وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَى
Resim---Ven necmi izâ hevâ.: Battığı zaman yıldıza andolsun;” (Necm 53/1)

El İlâhu:

Resim

Resim

Dahı fazlıñ bize eyle kulaguz
Be-hakk-ı sâhıbüküm ve mâ gavâ


Ve de Fazlını-inâyet-lütüf ve ihsanını bize kılavuz eyle,
“sâhıbüküm ve mâ gavâ” âyeti hakkı için Yâ İlahî!..


مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَى
Resim---''Mâ dalle sâhıbukum ve mâ gavâ.: Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı.” (Necm 53/2)

Resim

Dahı zikriñi nutk eyle dilime
Be-hakk-ı mâ yantıku ‘ani’l-hevâ


Ve de dilimde Zikrini-Zikrullahı konuşmam kıl sürekli,
“mâ yantıku ‘ani’l-hevâ” âyeti hakkı için Yâ İlahî!..


وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى
Resim---Ve mâ yentıku anil hevâ.: O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.(Necm 53/3)

Resim

Uyar hubbüñ çerâgın cân evinde
Be-hakk-ı âyet-i şedîdü’l-kuvâ


Cân Evimdeki şahdamarımdaki aşk kandilini yak,
“şedîdü’l-kuvâ” âyeti hakkı için..


عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَى
Resim---''Allemehu şedîdul kuvâ.: Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir.” (Necm 53/5)

Resim

Götür gaflet nikâbın bu gözümden
Hürmetiyçün zû-mirratin fe’stevâ


Şu keafa gözümdeki-basarımdaki yüz peçemi-perdemi kaldır,
“zû-mirratin fe’stevâ” âyeti hakkı için Yâ İlahî!..


ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَى
Resim---''Zû mirreh(mirretin), festevâ.: (Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu.” (Necm 53/6)

Cemâliñden götür zulmet hicâbın
Yâ İlâhî be-hakk-ı ‘arşi’stevâ


Cemâlini görmemei engelleyen aklımın karanlık perdesini kaldır,
“arşi’stevâ” âyeti hakkı için Yâ İlahî!..


الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى
Resim---Er rahmânu alel arşistevâ: Rahman (olan Allah) arşa istiva etmiştir.” (TâHâ 20/5)

Resim

Fenâ-ender-fenâ ile yoluñda
Be-hakk-ı yâ Ganî Âdem ü havvâ


Fenâ ender-üstüne fenâ ile fenâfillah yolunda,
Âdem ve Havvâ aleyhumu's-selâm hakkı için yâ Ganî ALLAH celle celâluhu..


El Ganiyyü :
Resim


Bize vaslıñ şarâbından kıl ihsân
Arada perde olmasun mâsivâ


Bize bu âlemde yaşarken şâhidi olmak için raz,yeten-merziyyeten ASLına vuslât-ulaşım şabını ihsan buyur ve,
Aramızdaki mâsivâ-haktan gayrılık perdesini kaldır ki aramızda perde olmasın Yâ İlahî!..


Egerçi kılmışam ben çok hatâlar
‘Atâlar eyle sen ey lutfı revâ


Ben kulun olarak olabilir ki pek çok hatalar-kusurlar-günahlar işlemiş olabilirim,
Sen ise ihsan sahibisin atâ-bağış sahibisin lutfunu revâ-lâzım ve lâyık kıl/gör Yâ İlahî!..



Yañuldum togrı varmadum yolumı
Şaşırdı beni hırs u nefs ü hevâ


Gösterdiğin Sırat-ı Mustakîm yoluna dosodğru gidemedim,
Beni emmâre-emredici nefsimin hırsı hevâsı şaşırttı-yoldan çıkardı.. Yâ İlahî!..


Bize tevhîd ü tevfikıñ refîk it
Hudâyâ ola kim bu cürmi sava


Sen bize bu İmkÂNla İmtihÂN yurdundan çıkış yolunda Tevhidini Tevfik-uygun kıl ve refîk-arkadaş et Yâ İlahî!..


Sıgındum sundum al elimi
Beni tutmasun İblîs agı ava


Ben Sana sığındım elimi sundum tut elimi,
Tut ki İblis İKİlik Ağıyla balık gibi avlamasın, Yâ İlahî!..



Şu günde cem‘ ola dôstlar katuña
Didürme sen bizi anlara yuva


O gün geldiğindeki cÜMMle cihÂN Katında CEMM olduğunda bizi mahrum etme onlara “yuHh!” çketirme Yâ İlahî!..


Ulular yirine vardukda bize
habîbiñ kapusında eyle yuva


ZÂTına ve Resülüne Teslim olup, iman edip, tâbi ulup itâat edip yaşayarak şâhidin olan ULUlar Yurdu Cennetlere vardğımızda Habibullah kapısında bizim için bir yuva kur Yâ İlahî!..


Be-hakk-ı sûre-i el-hamdü li’llâh
Be-hakk-ı Şâh-ı merdân tutdı livâ


sûre-yi “el-hamdü li’llâh” hakkı için,
ve de Şâh-ı merdân Ali kerremullahi veche’nin elinde tuttuğu Velâyet Sancağı hakkı için Yâ İlahî!..



Sinân Ümmî kuluñ aglar kapuñda
Diler her dürlü bir derdine devâ


Sinân Ümmî kaddesallahu sırrahu kulun kapında ağlar göz yaşı döker de,
Her türlü derdlerin Devâ Deryası Kapında bir çâre diler Yâ İlahî!..


Akar gözleriniñ yüzinde çayı
Ayrılmaz kapuda aglar bî-nevâ


Gözlerinin yaşı yüzünde akan dereler-çaylar oldu,
Yine de kapından ayrılmaz ve bî-nevâ/ zavallı, nasibsiz, muhtaç, çaresizce ağlar durur..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimMuhaMMed aleyhi's- seLÂM..

ÜMMî SîNÂN kaddesallahu sırrıhu DİLinden-Yüreğinden..


Resim

فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ

Resim---Fa’lem ennehu ilâhe illâllâhu vestagfir li zenbike ve lil mu’minîne vel mu’minât(mû’minâti), vallâ hu ya’lemu mutekallebekum ve mesvâkum : Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir. (Muhammed 47/19)


Resim

Resim---Bu kelimeyi Hz. Rasulullah aleyhissalattü vesselâm Muaz, bin Cebele söyler: “Yâ Muaz, ben seni severim. Biliyorum ki yevmiyede belki binlerce kelime-i tevhid getiriyorsun ama, ben sana muhtasarca bir şey talim edeyim ki bunu söylersen on binlerce ve daha üstünde bir bedeli vardır.” diyerek buyurmuştur.
[Muhammed Sıddık Hekim Efendi (k.s), 40 Hadis ]


Lâ ilâhe illâllahu adede kelimatihi: Onun-ALLAH celle celâluhunun Kelimeleri adedince Lâ ilâhe illâllahu - ALLAHtan başka El İlâh yoktur!

Lâ ilâhe illâllahu adede halkıhi: Onun-ALLAH celle celâluhunun Halkettikleri adedince Lâ ilâhe illâllahu - ALLAHtan başka El İlâh yoktur!

Lâ ilâhe illâllahu zinete arşihi: Onun-ALLAH celle celâluhunun Arşının süsü-ölçüsünce Lâ ilâhe illâllahu - ALLAHtan başka El İlâh yoktur!

Lâ ilâhe illâllahu mil'e semavatihi: Onun-ALLAH celle celâluhunun semâlarının-Göklerinin dolusunca Lâ ilâhe illâllahu - ALLAHtan başka El İlâh yoktur!

Lâ ilâhe illâllahu misle zalike meahu: Ve onunla beraber bunun mislince-AYNısınca Lâ ilâhe illâllahu - ALLAHtan başka El İlâh yoktur!

Vel- hamdulillahi misle zalike meahu: Ve onunla beraber bunun mislince-AYNısınca ALLAHa hmdolsun!

Lâ yuhsihi melekün vela ğayruhu: Öyleki Meleklerin veya başklarının sayamayacağı kadar Lâ ilâhe illâllahu - ALLAHtan başka El İlâh yoktur!

Eşhedü ella ilâhe illâllah ve Eşhedü enne Muhammed'en abduhu verasülühü: Ben ALLAHtan başka El İlâh olmadığına ve Ben MuhaMMed aleyhi's-selâmın Onun KULu ve Resûlü Olduğuna şâhidlik ederim-Şâhidim!.."


Resim

Resim HaYy Mustafâ aleyhi's-selâm!..


Resim12.nci ŞİİR

Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilün

Gel şefâ‘at kıl dîzârıñı görem yâ Mustafâ!..
Boynum egüben nazarıñda turam yâ Mustafâ!..


Gel şefâ‘at kıl, affım için vesilem ol, gülyüzünü görem yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.
Boynum eğerek, huzurunda rızana hazır durayım yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.


Mustafâ: (Safvet. den) Güzide. Istıfâ edilmiş. Has ve seçilmiş. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in mübârek bir ismi.
Safvet: Sâfilik, temizlik, pâklık. Hâlislik.

Resim

Sen [ki] Yûsuf Mısra sultân ben Zelîhâyam bugün
Yâ ne vaktin nûr-ı vaslıña irem yâ Mustafâ!..


Sen ki Mısır’ın Sultân Yûsuf aleyhi's-selâm gibi zirvedesin, ben ise sorunlarıma gark olmuş ancak seni uzaktan ve sonsuz seven Züleyhâ-Zelîhâyım bu gün/bu hâlde,
vASLıyın/Sana kavuşmamın vakti ne zaman ki, sana kavuşaBİLeyim yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.


Resim

Bülbülem ‘aşkıñ elinden eylerem âh u figân
Vahdetiñ bâgında gülleriñ direm yâ Mustafâ!..


İmkÂNla İmtihÂN Âlemi olan bu Esfelinden, İlliyyine çıkış kapısı, uçuş kanadı tek imkÂNı SEN olan bir divÂNe ÂŞIK Bülbülüm ve vUSLat AŞKı elinden gece-gündüz ah edip ağlar sızlarım!
Sen ki ALLAHu zü’l- CeLÂL’in VÂHDET GÜL BAĞının GÜLLer SultÂNImızsın, GÜLLerinden ben de toplamak ve BİZ BİR-İZ olmak dilerim yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.


Resim

Hûb cemâliñ şem‘ine pervâneyem ey lutfı çok
Görsem envârıñı zârım arturam yâ Mustafâ!..


Ey rahmetenli’l- ÂLeMîn Lutfünün Sahibi olan HaBîBullah sallallahu aleyhi ve sellem, MuHaBBetin Merkezi, hûb/hüsnün en güzeli cemâlin/Gülyüzün Şem‘ine/Nûruna dönen ve canını ateşine atan pervâneyem/ divÂNe ÂŞIK Bülbülünüm yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!

Resim

‘Aşk derdiñ câna pür-tâb eyledi bir zerrece
Gelmişem meydân-ı ‘aşka Mansûram yâ Mustafâ!..


MevCÛDatın ÜMMü/ANAsı olan NûR-u MÎM AŞKın, bir zeRRecik cÂNımı tek nEFEslik “feyKÛN”la pür-tâb eyledi/yerlebir etti-âşığı kıldı,
Ben de “Ene’l- HaKk-ben HaKk’ım!” diyen Hallacı Mansûr kaddesallahu sırrahu gibi AŞK meydÂNına başım koltukta geldim yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.


Resim

Keşf kılsañ sırr-ıla câna ledünnî ‘ilmini
Niçedür ‘âşıklarıña gösterem yâ Mustafâ!..


Sırr-ı SultÂNın olan ledün-i İlminden kaderimce-kadarımca Keşf kılsan/ilham edip gönlüme açsan,
Ben de bana AÇılanlarını, candan gönülden MuhaMMedî Hasbî Hizmetçin olarak Senin cÂNdan MuhaMMedî ÂŞIKlarına göstersem dilerim yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.


Ledünnî İlm: (İlm-i ledünn) Garib bir ilim ismidir. Ona vakıf olan, mesturat ve hafâyayı, gizlilikleri münkeşif bir halde göreceği gibi, esrar-ı İlâhiyyeye de ıttıla' kesbeder. Bu ilm-i şerifin hocası ve sultanı Fahr-i Kâinat Aleyhi Ekmelüttahiyyât vessalâvât Efendimiz Hz. leridir. Bu ilmin ehli ise, Enbiyâ-ı izâm (aleyhi's-selâm .) ve Ehlullâh-i Kiram Efendilerimiz Hazretleridir.

Resim

Cân u dil dir ‘aşkıñ-ile ‘âleme rüsvây olam
Nâmûs u ‘ârım şişesin ben sıram yâ Mustafâ!..


Cândan gönülden dileğimdir ki, sana öylesine ÂŞIKın olayım ki, ‘âleme rüsvây olam, halk nazarında değersiz-kıymetsiz olup mecNÛN sanılayım!
Halkın kendince değer verdiği izafî Nâmûs/ iffet, edeb, hayâ ve ‘ârımdan/utanma, mahcubiyet ve ayıp duygularımın SıRRı-ısırrak dişlerimle sileyim ki cÂN CÂN AYNAm CeMM’ CAMına dönsün yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem: “Bir kimseye mecNÛN/dELi DEnmedikçe onun îmanı TaMMam OLmaz!” buyurdu… (İmam Rabbanî, 65 Altmışbeşinci Mektûb)

Resim

Göñlümi yagmaladı derdiñ beni kıldı fenâ
Her kimi görse gözüm seni soram yâ Mustafâ!..


Ben de düştüm MuhaMMedî Teblüğ-Tenzir-Tebşir-Teşhid DERdine.. Öyle ki Gel-geç KULLUğumdan-“bENliğimden” elimde bir şey’im kalmadı sıRR-ı Sıfır feNÂsında/HİÇliğinde-YOKluğunda kıldı AŞKın!,
Tıpkı LeyLÂsın peşinde MecNÛN gibi benim de gözlerim her kimi görse hemen seni sormakta yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.


Resim

Halk-ı ‘âlem hâliniñ her biriniñ var bir işi
Rûz u leylî her dem işim ben direm yâ Mustafâ!..


Bu MâSİVÂ Âleminin HÂL-i Hazır HÂL içinde her birinin kadarınca KADERince asla bitmeyen sanki ebedî İŞLeri ve her ÂN yapacak bir işleri dâimâ vardır!
Oysa ben, Dost Deliyim gece gündüz; her DEMde/her yerde, her zaman, her hâlde ve her nefeste benim ise tek DERdim vardır ki,
O’nu ANlatmaktayım ki SENsin yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.


Resim

Yüz karalıgından âhar armaganum yok saña
Cân u dil her dem saña ider kerem yâ Mustafâ!..


Ne çârem var ki, bu yalan dünyada sana ARZ Edecek yüzümün karalığından bAŞKa Sana sunacak bir armaganım yok elimde!
Cândan gönülden Özüm, her DEM/DURmadan SENden kerem diler İkramını bekler yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.


Resim

Leylî yüzüñ hasretinden kalmadı sabr u karâr
Mecnûn oluban yoluñda ben turam yâ Mustafâ!..


O kara SEVdÂsıyla Leyl/Gece gibi her ŞEY’i yutan LeyLÂ YÜZÜn hasretinden sabrım da kalmadı istikrarım da kalmadı, iç Dengemi ve de dış DÜZenimi kaybettim!
Bana da artık MuhamMMedî kara SEVdÂ/ LeyLÂ YOLUnda MecNÛN olup zERRe/küRRElerle çÖLLerde SeBBeha/ DURmadan DÖNmek kaldı yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.


Resim

Cân fedâ olsun cihân şâh begi berri yoluña
Kal‘a-i gevher-nigînden umaram yâ Mustafâ!..


Şu cihÂN MâSİVâsının ASLı-fASLI, Şâhı/beyi, âlemlere RAHMet ve BiRR ü Takvâ olan YOLUna, yine SENin NÛRndan yaratılan cüz’i Cânım fedâ olsun! Bu Cihânın şâhlığı beyliği de!.
Gaibin gevherniği/akıl ve edeb kucağıa Asıl ve neseb ocağı ve CÂN-cİSİM cevher, mücevher Kalesi ve de İnci İliği Azîz RÛHunla BİZ BİR-İZ Olmayı UMMaktayım yâ NebîYyu’l- ÜMMüm!. yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.


لَن تَنَالُواْ الْبِرَّ حَتَّى تُنفِقُواْ مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ
Resim---“Len tenâlûl birre hattâ tunfikû mimmâ tuhibbûn(tuhibbûne), ve mâ tunfikû min şey’in fe innallâhe bihî alîm(alîmun).: Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça, gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.”
(Âl-i İmrÂn 3/92)

El Berru:
Resim

biRR: Temizlik. Günahtan çekinmek. Takvâ. İn'âm ve ihsan etme. Amel-i sâlih, iyi amel.

Resim

Derdiñ urdı yüregime şerha şerha yaralar
Sen şefâ‘at merheminden vir saram yâ Mustafâ!..


MuhaMMedi MuHABBet DERdin yüreğime dilim dilim YÂReler AÇtı gONCAlarım GÜLLendi..
Sen ki Ni’met-i Uzmâmızsın, Rahmet AHMEDimizsin Şefâ‘at Merheminden meded kıl, EL Ver de YÂrelerim SARam ELLerinle yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.


Resim

Çâr-ı yâriñ zevkını keşf ideliden cânıma
Sırlarına çok senâlar iderem yâ Mustafâ!..


Dört CÂN YÂRiyin, Has Halifeleriyin Yaratılış Sırrlarını/Söz-Sohbet-Zevk edeli Cânıma,
Öylesine KULLUK HAZzı duydum ki Sani Sonsuz senâlarla medhederim ve Rabbıma hamd ederim yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.


Resim

‘İzzet-i lutfuñdan irdi cân senüñ esrârıña
Kimse bilmez kim bu dil ne söylerem yâ Mustafâ!..


Şu âlemde zavallı Nefsim/cÂNım, ancak ve ancak, SENin o ÂLEMlere Rahmet olan yüce İzzetinden/ zelil iken kavi ve kudret sahibi kılan kerem kaynağı lutfün ile “MuhaMMedî Hakikatım” sıRRına EReBİldi hamdolsun!
Onun için dir ki KİMselere ANLAtılacak bir şey değildir ve Ancak YAŞAyanalar BİleBİLirler.. zâten Yaşanmayan yalandır..
Ve bu HÂLi Yaşamadan rüyâda konuşanlar diyecekler ki: “bu kİmse ne demekte?.
Benim söylediğim ancak sen BİLirsin yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.


Resim

Himmet ile dü cihânıñ bâgına bend olmayam
Menzilüm saña irinceydek sürem yâ Mustafâ!..


Benden gayret, Pîrden HiMmet, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemden Şefâat ve ALLAH celle celâluhudan Hidâyet-seLÂMet!..
Ben HiMmette kalarak dünya âhiret iki cihÂNıma bend/bağ olmayayım, kendimi buraya bağlamayayım!
TesLiMiyyet ve İstikÂMet MenziLim/son durağım SENi BİLip-BULup-OLup-YAŞAyaıncaya kadar kıaratımı-kırmirimi-nefsimi SANa dosdoğru SÜRem yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.

Resim

Dir Sinân Ümmî kaçan kim vâsıl ola cân saña
Dü cihân zevkı baña olsun harâm yâ Mustafâ!..


Âşık Kulun Ümmî Sinân Babam kaddesallahu sırrahu der ki,
Ne zaman ki imkânla-tercihle kulluk imtihanı sahası olan bu HaYyatta CÂNIm sana biZzât kavuşursa vASLen-fASLen-ASLen!.
İşte o zamanki HabîBuLLah HEPliğindedindeki Hazzının Muhteşemliği yanında dünya âhiret iki cihÂNın ZeVKleri bana haram olsun yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!. yâ Mustafâ aleyhi's-selâm!.


Resim

20. SALÂVÂT-I ŞERÎFE : Ahmed bin İdris Hazretlerine ait bir salâvâttır.
Büyüklerden olan Veliyyullah, Hızır Aleyhisselâmdan ögrenmiştir.


TÜRKÇESİ: Allâhümme inni eselüke binuri vechillahil azîmillezi melee erkâne arşillahil azim Resim Ve kâmet bihi avâlimullahil azim En tusalliye alâ Mevlânâ Muhammedin zil kadril azim Resim Ve alâ âl-i nebbiyillahil azim Resim Bi kaderi azameti zâtillahil azim Resim Fi külli lemhatin ve nefesin adede mâ fi ilmillahil azim Salâten kâmileten dâimeten bi devâmillahil azim Resim Tazimen lihakkike ya Mevlânâ yâ Muhammedu yâ Zel hulukil azim Resim Ve sellim aleyhi ve alâ âlihi ve sahbihi misle zâlike Allâhümmecma beyni ve beynehu Resim Kemâ cemate beynerruhi vennefesi zâhiren ve batinen yakazaten ve menâmen Resim Vecalhu ya rabbi ruhan lizâti min cemil vecuhi fiddünya kablel ahreti yâ azimu yâ ALLAH.

MÂNÂSI : Rabbimiz! Senden arşın direklerini dolduran; âlemlere varlık veren, Yüce Allah'ın nûrunun, Efendimiz, yüce mertebelerin sahibi Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e, Yüce Allah'ın nebisinin ailesine, Yüce Allah'ın zatının azameti miktarınca, Yüce Allah'ın ilminde bulunan, gözlerin tüm bakışları ve nefesler adedince, Yüce Allah'ın ebediyetiyle sürecek kâmil bir salâtla salât etmesini, Efendimiz ey Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem), yüce ahlâk sahibi, seni hakkıyla yüceltmesini diliyorum. Ona onun ailesine ve ashabına bunun gibi selâm olsun!. Ey Rabbim ruhla nefesi yakınlaştırdığın gibi, zâhirde, bâtında, uyanıklıkta, uykuda beni ona yakınlaştır!. Ey Rabbim, ey yüce olan, ey Allah'ım, onu, âhiret gelmezden evvel dünyada her cihetle zâtımın ruhu kılıver!
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim

Resim13.ncü ŞİİR
Resim

Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilün
Ey mürüvvet ma‘deni sâhib-velâyet Murtazâ
V’ey Hudânıñ arslanı ‘ayn-ı hidâyet Murtazâ


Ey mürüvvetin/ mertliğin, yiğitliğin kaynağı-ocağı, velâyetin sâhibi Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!
Ve ey Esedullah Allah’ın arslanı, hidâyetin aynı/gözesi-kaynağı Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!


Murtazâ: Beğenilmiş. Seçilmiş. Makbul. Rağbet gören. Beğenilen. Ali kerremullahi vechenin bir lâkabı. İrtiz’a, razı olma Meci’.. Razıolunma geçidi.. Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm SıRRına ULAŞım Kapısı.. RIZAya KavuşAN/KavuşturAN!..
İrtiza’: (Rıza. dan) Razı olma, rıza gösterme, uygun ve münasib bulma. Kabul etme. Beğenme, seçme.
Rıza: Memnunluk, hoşluk, razı olmak. İstek, arzu. Kendi isteği.
Sâhib-i Velâyet Murtazâ: Ezelden Ebede her ÂN Yeniden yaratılarak AK-AN Âdemoğlu Tenezzül Tecellîsinde Sahib çıkılan ve Sahib çıkan Sahabe-yi SıRR Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm…
Velâyet ŞAHımız İmam Ali kerremullahi veche ne güzel Buyurmakta ki: “Tüm Kur'ân-ı Kerim Fâtihaya, Fâtiha Besmeleye, Besmele “Be- ب ” Harfine DERC edilse-yoğunlaştırılıp içine sokulsa; BEN o “Be” Harfinin NOKTAsı Olurum!” buyurmaktadır.

Ondandır ki Ali kerremullahi veche Sırrına eren İLİM Şehrine SALLeder-ULAşır..


Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan girmelidir!. buyurdu.

(Hazreti İbn-i Abbas’dan; Hâkim-i Nişaburî Müstedrek C. 3 S. 126)

Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- Ben hikmet eviyim, Ali kapısıdırbuyurdu.

(Tirmizî Sahih C.2 S. 399.)

Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- Ali ilmin kapısıdır ve benden sonra ALLAH’dan getirdiğimi Ümmet’ime beyan edendir.Onu sevmek Îman’dır Ona buğzetmek nifaktır ve kendisine bakmak şefkattir”.

(Ebu Zer (radiyALLAHu anhu)’dan; Deylemî Müsned’ul-Firdevs)

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) :
Resim--- "Bana iman edip beni doğrulayana Ali bin Ebi Talib'in velayetini tavsiye ederim. Kim onu veli edinirse beni veli edinmiş olur, beni veli edinen de Allahı veli edinmiş olur, onu seven beni sevmiştir, beni seven de Allahı sevmiştir, ona düşmanlık yapan bana düşmanlık yapmıştır, bana düşmanlık yapan da Allaha düşmanlık yapmıştır”"

(İbn-i Asakir "Tarih-i Dimaşk" c.2, s.93; el-Hindi "Kenz' ul Ummal" c.6, s.154)

Ümmü Seleme'den naklen, Peygamber efendimiz şöyle buyurdu:
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) :

Resim--- "Ali'yi seven beni sevmiş olur, beni seven de Allahı sevmiş olur, Ali'ye buğzeden bana buğz etmiş olur, bana buğz eden de Allaha buğz etmiş olur" buyurdu.”

(et-Tabarani “Mucem el-Kebir” c.23, s.380, Hadis No: 901; İbn-i Asakir eş-Şafii "Tarih-i Dimaşk" c.42, s.271, Hadis No: 8801; el-Müttaki el-Hindi "Kenz'ul Ummal" c.12, Hadis No: 1264; İbn'ül Cevzi "Tezkiret'ül Havas" s.28)

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) :
Resim--- Ya Ali! Mü’minden başkası seni sevmez; münafıktan başkası da sana düşmanlık yapmaz! buyurdu.”

(Sahih-i Müslim, c.1, s.120; Sahih-i Tirmizi c.5, s.306, Hadis No: 3819; Sünen-i Nisai c.8, s.117; Müsned-i Ahmet bin Hanbel c.1, s.95; Ebu Naim el-Asbahani "Hilyet'ül Evliya" c.4, s.185; el-Müttaki el-Hindi "Kenz'ul Ummal" c.2, s.598)

Ümm-ü Seleme'den şöyle rivayet edilir:
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) :

Resim--- "Münafık Ali'yi sevmez; mümin ise Ali'ye buğzetmez." buyurdu.”

(Sünen-i Tirmizî, c.5, s.635 / 3717; İbn-i Esir “Cami-ul Usul” c.8, s.656 / 6499; Heysemi “Mecma-uz Zevaid” c.9, s.133.)

veLÂyet KÂRı:

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- Ali’den ne istiyorsunuz? Ali’den ne istiyorsunuz? Ali’den ne istiyorsunuz? Doğrusu Ali Bendendir ve Ben de Ondanım. O, Benden sonra bütün Mü’minlerin Velîsidir buyurdu.

(Hz. İmran İbn-i Hüseyn’den; Buharî, Ebu Muhammed B. İsmail. Tecrid-i Sarih Terc. Diy. İşl. Bşk. Yayın. Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi. Çev. A. Fikri Yavuz, Sönmez Neşr. S. 247)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- Ey Müslümanlar! Ben bütün Mü’minlere öz canlarından daha evlâ değil miyim? Öyleyse ben kimin Mevlâsıysam Ali de onun mevlâsıdır. Ya RABB! Onu Velî edinenlerin Velisi ol düşmanlarına da düşman ol!buyurdu. ”

(İ. Hanbel Müsned 4: 281 Buhari Tarih 1: 375 İ. Mace Sünen H. No:116)

Resim--- Hz. Ali Keremullâhi veche Küfe’de bulunan Rehbe’de iken yanına bir grup geldi ve: “Es-selâmu aleyke yâ Mevlâna (Selam Sana Ey Efendimiz)!” dediler. Hz. Ali Keremullâhi veche: “Siz Arabsınız Ben nasıl sizin Efendiniz olurum?” dedi. Onlar: “Biz (Mekke ile Medine arasında) Gadir- i Humm kuyusu başında iken Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden duymuştuk şöyle buyuruyordu: “Ben kimin Mevlâsı (Efendisi) isem Ali de Onun Mevlâsıdır” dediler.
Rebah diyor ki: “Adamlar kalkıp gidince peşlerine takıldım kim olduklarını sordum.
“Ensar’dan bir cemaat aralarında Ebu Eyüb El Ensarî de var”” dediler.

(Rebah b. Haris’den; Ahmed b. Hanbel Müsned) Taberanî.)

Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem:
Resim--- Ali’yi bırakın! (bunu üç kere buyurdular). Ali, Bendendir ve Ben de O'ndanım! O, benden sonra her Mü’minin Velîsidir!.buyurdu

(İmran bin Hüseyn (r.a.)den; Ahmed bin Hanbel Müsned)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- Ali Bendendir Ben de ondanım. O her Mü’minin Velisidir.buyurdu.

(İmran bin Hüseyn(r.a.)den; Suyutî Câmiu’l- Kebir)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- Yâ Büreyde! Gerçekten Ali Ben'den sonra Velînizdir. O halde Ali’yi sev! Çünkü O emredildiği şeyi yapar!buyurdu.

(Hz. Ali Keremullâhi veche'den; Deylemî Müsnedü’l- Firdevs)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- Bana îmân eden ve beni tasdik eden Ebû Talib’in oğlu Ali’yi Velî edinsin. Çünkü; onun Velâyeti Benim Velâyetimdir ve Benim velâyetim de ALLAH’ın Velâyetidirbuyurdu.

(Ammar Bin Yasir (ra) den; Suyutî Câmiu’l- Kebir)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- Dikkat edin ALLAH benim yardımcımdır ve ben de her Mü’minin yardımcısıyım. Ben kimin yardımcısı isem Ali de onun Velîsidir (yardımcısıdır) buyurdu.

(Zeyd Bin Erkam (ra)’dan; Suyutî Câmiu’l-Kebir)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- Bana îmân edip beni tasdik edene Ebû Tâlib’in oğlu Ali’nin Velâyetini tavsiye ederim. Onu Velî edinen gerçekten beni Velî edinmiştir. Beni de Velî edinen muhakkak ki ALLAH’ı Velî edinmiştir. Onu seven beni sevmiştir. Beni de seven gerçekten ALLAH’ı sevmiştir. Ona kin besleyen bana kin beslemiştir. Bana da kin besleyene ALLAH Azze ve Celle buğz eder!buyurdu.

(Ammar Bin Yasir (ra)’ dan; Taberanî Mu’cemül Kebir)

İmran bin Husayn'dan naklen, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :
Resim--- "Ali benden, ben de Ali'denim, kendisi tüm müminlerin Veli'sidir"

(el-Müttaki el-Hindi'nin "Kenz'ul Ummal" c.2, s.607 / el-Münâvi' nin "Künüz el-Hakâik" c.1, s.71 / El-Zehebi'nin "Talhis el-Müstedrek")

VeLâyet-i Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm için bknz:

Resim

Hak resûli Fahr-i ‘âlem nûr-ı vâhid dir saña
Hel etâ geldi senüñ şânıñda âyet Murtazâ..


Hakk Teâlâ’nın Resûli Fahr-i ‘âlem/ âlemlerin övünç kaynağı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem senin Nûr-u Vâhid/Teklik NÛRundur.
Hel etâ/İnsân Sûresinin inzâl sebebi sensin ve senin şanındır ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!


هَلْ أَتَى عَلَى الْإِنسَانِ حِينٌ مِّنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُن شَيْئًا مَّذْكُورًا
Resim--- “Hel etâ alel insâni hînun mined dehri lem yekun şey’en mezkûrâ: Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip geçti.”
(İnsân 76/1)

وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَى حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا
Resim--- “Ve yut’imûnet taâme alâ hubbihî miskînen ve yetîmen ve esîrâ: Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler.”
(İnsân 76/8)

İbn Abbâs'tan rivayetle Atâ der ki: Bu âyet-i kerime Hz. Ali ve Hz. Peygamber (sav)'in kızı Fâtıma hakkında nazil olmuştur. Hz. Ali bir gece bir miktar arpa karşılığında bir hurmalığı suladı. Sabah olup da ücreti olan arpayı alınca eve geldi, üçte birini öğütüp ondan "hazîra" dedikleri bir yemek yaptılar. Yemek pişince bir yoksul geldi ve yemek istedi de pişen yemeği ona verdiler. Sonra ikinci üçte biri öğütüp yemek yaptılar. Bu yemek pişince bu sefer de bir yetim gelip bir şeyler istedi. Bu yemeği de o yetime verdiler ve kalan son üçte biri öğütüp ondan yemek yaptılar. Bu yemek pişince bu sefer müşriklerden bir esir geldi ve bir şeyler istedi. Son yemeklerini de ona verdiler ve o günü aç olarak geçirdiler. İşte bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu.
(Vahidî, esbabu’n -nüzul. s. 322.: Zemahşerî, keşşâf cilt IV)

Resim

Ol ki kudret kandilinde vâhidün min nûr iken
Cibri’île mürşid olduñ buldı râhat Murtazâ..


O Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ki Kudretullahtan Azamaetullah Tecellîsinde , NûruLLAHtan NûR-u MuhaMMede Tenezzülünde, Velâyetine derc olunan Nübüvvet SıRRının Tezâhüründe her Müslim NEFSin her ÂN her Yeniden Yaratılış Nefs/Nefesinde AKLın NAKLe BAĞı olan Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm.. Nübüvveten değil de Velâyete dercedilen Nübüvveten RuHî DUYum/UYum Kapısı Cebrâil aleyhi's-selâm ULAŞım NOKtası-ÂLİ SıRRı-SıRRı Süveydâ Seyrinde gönül gözümüz elhamduLiLLaHiRABBilÂLEMîn!..

“Bir Kur'ân-Bir EHLim!” Hükmü:

''Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- İnnî târikûn fîkumu’s sâkaleyni kitâballahi ve ıtretî: Ben sizin içinizde iki ağırlık bıraktım biri ALLAH’ın kitâbı biri de ıtretim (zürriyetim,ehli beytim)buyurmuştur.

(Müslim Fezailu’s- sahabe 36,37; Darimî, Fezâilü’l-Kur’ân 1; İ. Ahmed, III/14,17-4/367,371; Şeybe; Hatîb)

Zeyd ibnu Erkâm radiyallâhu anhu'’dan Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- Ben size temessük edip (tutunup) sıkı sarıldığınız takdirde dalâlete (sapıklığa) düşmekten korunacağınız iki şey bırakıyorum: Bunlardan biri diğerinden daha büyüktür: Kitâbullah. Bu, semâdan arza uzanan ALLAHın ipidir. Diğeri Ehl-i Beytim olan yakınlarımdır. Bu iki şey, Kevser Havzının başında buluncaya kadar birbirlerinden ayrılmayacaktır. Bu iki şey hakkında benden sonra nasıl davranacağınıza iyi bakın.”"

(Kütüb-i Sitte, Muhtasar C.12/499)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- Ey Müslümanlar! Ben ancak bir insanım! Rabbimin elçisi gelip de ona icabet etmem yakındır. Ben size iki kıymetli ve ağır şey bırakıyorum. Onlar birbirinden ayrılamaz. Eğer bunlara uyarsanız yolunuzu sapıtmazsınız. Bu iki kıymetli şeyden biri içinde Nur ve doğru yol bulunan Allah’ın Kitabıdır ki O’nun gökten yere sarkıtılmış ipidir. Ona tutulan doğru yolu bulur Ondan ayrılan sapar. Diğeri de Ehl-i Beyt-i Itretimdir. Ehl-i Beytim hakkında sizi uyarırım; Ehl-i Beytim hakkında sizi uyarırım; Ehl-i Beytim hakkında sizi uyarırım!"

(Sahih-i Müslim 2: 325; Tirmizi H. No: 4036 4038; İ.Hanbel Müsned 5: 182 189 3: 26.)


حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْمُنْذِرِ الْكُوفِيُّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ عَنْ عَطِيَّةَ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ وَالْأَعْمَشُ عَنْ حَبِيبِ بْنِ أَبِي ثَابِتٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَرْقَمَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنِّي تَارِكٌ فِيكُمْ مَا إِنْ تَمَسَّكْتُمْ بِهِ لَنْ تَضِلُّوا بَعْدِي أَحَدُهُمَا أَعْظَمُ مِنْ الْآخَرِ كِتَابُ اللَّهِ حَبْلٌ مَمْدُودٌ مِنْ السَّمَاءِ إِلَى الْأَرْضِ وَعِتْرَتِي أَهْلُ بَيْتِي وَلَنْ يَتَفَرَّقَا حَتَّى يَرِدَا عَلَيَّ الْحَوْضَ فَانْظُرُوا كَيْفَ تَخْلُفُونِي فِيهِمَا

…Ebu Said el-Hudri ve Zeyd b. Erkamdan dediler ki: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
Resim--- Ben size bir şey bırakacağım ki buna sarıldığınızda benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz bu şeylerin ikisini de birbirinden büyüktür. Gökten yere uzanan bir ip gibi olan ilahi nizam olan ALLAH’ın kitabı ve İtretim Ehli Beytim. Bu iki şey kıyâmet günü havuz başında bana gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmayacaklardır. Bu iki şey hakkında bana nasıl uyacağınıza dikkat ediniz.


قَالَ هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ
bu hadis hasen garibtir- doğru ancak tek yoldan rivâyettir..

(Tirmizî, “Sünen”, Menakıb, hadis 3788)

Resim

Fehm olındı evvel âhır uyılan kimdür ne gam
Senden oldı isnâ ‘aşer nev‘-i imâmet Murtazâ..


Rabbu’l- Âlemin SÖZüne SES Rahmetenli’l- Âlemîn Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SünnetuLLAHın Sünnet-i Rasûlullah olarak Uygulamasında açık seçik bildirmiş ve yaşamış/yaşatmıştır ki;
el ÂN ise Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm EDEBiyle İslâma Uyuşun esas-temel olduğunu hadis-i şerifleriyle aktarmıştır ne gamm ne de keder var hamd olsun!.
KâbetuLlahın AYRıları-Kenarları gibi TaMMlayan TÜMMleyen 12 İmâm senden başladı ve devam etmektedir ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.


Resim

Senden irdi ‘ârife ‘ayne’l-yakîn hakka’l-yakîn
Evliyâlar serveri sâhib-emânet Murtazâ..


Bu âlem de el ÂN senden gelmektedir İrfÂN cÂN CeRRyÂNımız.. MuhaMMedî Ârif’e Ayne’l-yakîn ve Hakka’l-yakîn Senden/Ehl-i Beytin aleyhumu's-selâmlardan ermekte-ulaşmaktadır.
Sen ki EvliyâuLLAHın-ALLAH Dostlarının başısın-İmâmısın.. İlahî-MuhaMmedî EMÂNetin sahibisin ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!


->EmÂNetuLLAH Olan KüLLî ESMâsına ÂDEMoğLu-> HÂMiLe:

Kaînâtta ÂDEMoğlu hariç canlı-cansız küllî şey yaptığından sorumlu değildir..
ÂDEMiyyet ise küllühum ESMÂ EMÂNeti yüklüdür..


إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا
Resim--- İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ: Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.”
(Ahzâb 33/72)

Elbette halis, muhlis, sıdık ve âdil MuhaMmedî VeliyuLLah olanlar;
İlme’l-yakîn BİLeBİLir, Ayne’l-yakîn GÖreBİLir, Hakka’l-yakîn BULaBİLir..

İmkanla İmtihan Kulluğu içindeki İnsanoğlu AKLı, YOKluk-ÇOKluk KESRETinde BOĞulup gitmekte ve TEK-BİR Kurtuluş YOLU olan, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin;
Tebliğ-Tenzir-Tebşir-Teşhidini BİLip-BULup-OLup-YAŞAyarak TEKlik-TEVHid-VAHDETine kavuşabilecektir..


أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ
Resim--- “Elhâkumut tekâsur(tekâsuru): Çoklukla (mal, mülk, evlât ile) övünmeniz sizi oyaladı.”
(Tekâsür 102/1)

حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ
Resim--- “Hattâ zurtumu’l- mekâbir(mekâbire): Hatta kabirleri ziyaret ettiniz (ölülerinizi bile sayarak çoklukla övündünüz).”
(Tekâsür 102/2)

كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ
Resim--- “Kellâ sevfe ta’lemûn(ta’lemûne):Hayır! Siz yakında bileceksiniz.”
(Tekâsür 102/3)

ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ
Resim--- “Summe kellâ sevfe ta’lemûn(ta’lemûne): Sonra, hayır! (Öyle olmadığını) Siz yakında bileceksiniz.”
(Tekâsür 102/4)

كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِينِ
Resim--- “Kellâ lev ta’lemûne ilme’l- yakîn(yakîni):Hayır, keşke siz, İlm'el Yakîn (kesin bilgi) ile bilseydiniz.”
(Tekâsür 102/5)

لَتَرَوُنَّ الْجَحِيمَ
Resim--- “Le terevunne’l- cahîm(cahîme): Mutlaka cahîmi (alevli ateşi) göreceksiniz.”
(Tekâsür 102/6)

ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ
Resim--- “Summe le terevunnehâ ayne’l- yakîn(yakîni): Sonra mutlaka onu Ayn'el Yakîn ile (gözünüzle) göreceksiniz.”
(Tekâsür 102/7)

ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ
Resim--- “Summe le tus’elunne yevmeizin ani’n- naîm(naîmi): Sonra izin günü mutlaka ni'metlerden sorgulanacaksınız.”
(Tekâsür 102/8)


Resim

Bâbı sensin cümle ‘ilmiñ şehri şâh-ı Mustafâ
Kenz-i a‘zam kapusın buldı cemâ‘at Murtazâ..


İlmuLLahın SerÇeşmesi-İlk/Son NOKTası MuhaMMed Mustafâ aleyhi's-selâmın İLim-İrfÂN Şe’ÂN ŞeHRinin kapısı ve ŞÂHı sENsin!.
Ve senin Neslin-İtret-i MuhaMMed’in Muazzam Kenzinin-Hazinesinin SıRR-ı Süveydâ Kapısını Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmınla buldu İsLÂM CEMâatı ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.


Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
Resim--- "Allah Teâla Hazretleri şöyle buyurdu: "Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek için mahlukatı yarattım" buyurmuştur.

(Keşfu’l-Hafa, Aclunî, 2:133)

Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
Resim--- "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır" buyurdu.

(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)

Ebu Zer’den naklen, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Resim--- Ali ilmimin kapısı ve benden sonra ümmetime açıklayacak olandır. Onu sevmek iman, onu buğz etmek nifaktır. Ona bakmak huzur ve refah getirir, ona yakınlık ibadettir.”

(El-Müttaki el-Hindi "Kenz'ul Ummal" c.6, s.158)


Resim
Kim yaman sanursa saña sen aña kılduñ ‘atâ
Sen keremler kânısın ehl-i sehâvet Murtazâ..


Kimler ki seni yaman/kendini düşünür başkasına kıyar sanırsa sen ona ‘atâ kıldın/ bağış, bahşiş, lütuf ve ihsan ettin.
Sen ki keremlerin kayanağı ocağısın, muhtaçlara cömertlik ve candan veriş ehlisin ki İnsân Sûresinde ALLAH celle celâluhu teyid etti ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.



Resim

Münkir olan hazretiñe bulmayısardur halâs
Saña âmennâ diyen buldı selâmet Murtazâ..


ALLAH celle celâluhu’yu neticede İnkâr içinde olanlar zâtına/sana ulaşıp halâs/kurtuluş bulup SeLÂMete eremezler.
Kim ki şahsında Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm etki/yetkisine: “âmennâ-inandık, imân etik!” diyenler SeLÂMete Erdiler ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.


Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem)şöyle buyurdu:
Resim--- "Cehennem ateşinden kurtuluş, Ali sevgisidir" buyurmuştur.

(el-Hakim Nişaburi “Müstedrek-u ala's Sahihayn” c.2, s. 241)

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
Resim--- (Alî (kv) nin kendisine: “Seni ancak mü’min olan sever. Münâfık olandan başkası da sana buğzetmez. buyurmuştur.

(Alî (kv)’den; Nesâî, İbn Mâce, Tirmizî-hasen ve sahih kaydıyla)

Zirr İbnu Hubeyş (radiyallahu anhu) anlatıyor: Hazreti Alî (keremullahi veche)’den şöyle söylediğini işittim:
Resim--- Daneyi açan, canlar yaratan Zât-ı Zülcelâl’e yeminle söylüyorum: “Ümmî Peygamberin Aleyhi’s-salâtı ve’s- selâm, bana şu hususu garantiledi: Beni mü’min olan sevecek, münâfık olan da bana buğz edecek.” buyurmuştur.

(Müslim, Îmân 131, (78); Tirmizî, Menakib (3737); Nesâî, Îmân 20 (8,117))

Resim
Hayf ola hakdan hakir ola mı hergiz necât
Kim ki sen sultâna kılmadı itâ‘at Murtazâ..


Yazıklar olsun onlara ki, hak olan necât/kurtuluş ve selâmet asla hakir/ ehemmiyetsiz, kıymetsiz, itibarsız ve kudretsiz olabilirmiydi?.
Kim ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bunca buyruklarına rağmen sen sultâna itâ‘at etmedi ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.


Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) :
Resim--- Ben kimin mevlâsı (dostu) isem, Alî de onun dostudur.”” buyurmuştur.

(Zeyd ibn Erkam (radiyallahu anhu)’dan; Tirmizî, Menâkib 3714)

Bir kişi Selman-ı Farisi'ye sordu ki: "Ali'yi neden aşırı derecede seversin?"
Selman dedi ki: Resûlullah sallallah'u aleyhi ve âlihi ve sellem in şöyle buyurduğunu duydum:

Resim--- Her kim Ali'yi severse beni sevmiş olur ve kim Ali'yi buğzederse beni buğzetmiş olur"

(el-Hakim Nişaburi "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.130; Menakıb-ı Hüvarezmi el-Hanefi s.30; el-Müttaki el-Hindi "Kenz'ul Ummal" c.6, s.157-158; el-Münavi "Künüz el-Hakaik" s.188; el-Heysemi "Mecma'üz Zevaid" c.9, s.132; Tabari "Riyad'ul Nadara" c.2, s.2, s.166; el-Suyuti "Cami'üs Sağir" s.160; et-Tüsteri İhkak’ul Hak” c.16, s.608)

Resim

Sırruke sırrî buyurdı şânıña Hayrülbeşer
Küntü kenziñ mazharı ehl-i sa‘âdet Murtazâ..


Senin şânına Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sırruke sırrî: Sırrın Sırrımdır” buyurdu.
Sen ki ilahî kudsî hadisin zâhirine bizzât mazhar olan sa‘âdet-mes’udluk ehlisin ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: ALLAH celle celâluhu:
Resim--- Küntü kenzen mahfiyyen Fe ahbebtü en u’refa fe halaktü’l-halka Li ya’rifânî: Ben kenz-i mahfi-gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.buyurdu.


Bu Hadis-i Kudsînin kaynakları şöyledir:
1. Ed-Dürerü’l-Müntesire, Celalettin-i Suyuti,125
2. El-Esraru’l-Merfua, Aliyyu’l-Kâri, 273
3. Aclunî , Keşfu’l-Hafa, Aclunî, 2:133


Resim
Görmedigüm Tañrıya tapman didüñ hakdur sözüñ
Senden artuk kim kıla hakka itâ‘at Murtazâ..


Sen ki: “ben görmediğim Rabbıma tapmam!” buyurmuştun ve bu sözün hakikattir BİZce..
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin gözü önünde ÖZünde var oldun ki, Senden başka
kim Hakk Teâlâ’ya itâ‘at edebilir ki ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.


Ali kerremullahi veche: “ben görmediğim Rabbıma tapmam!” buyurmuştur.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem:
Resim--- Rabbımı Rabbımla gördüm!buyurmuştur.


Resim

Yâ ‘Alî Ebü’l-Hasansın hem hüseyn-i Kerbelâ
Dürr ü cevher ma’deni ehl-i şehâdet Murtazâ..


Ey Ali kerremullahi veche Sen ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin iki göz bebeği Hasan ve KerbeLÂnın Huseyini aleyhumu's-selâm’ın BaBasısın!.
Onlar ki kendi VARlıklarıyla VAR olan şehâdet ehlinin İnci, mücevherleridirler ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.

Ebu Sa’id radiyallahu anhu anlatıyor: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
Resim--- Hasan ve Hüseyin, Cennet ehlinin iki gencidir.buyurdu.

(Tirmizî, Menakıb, (3778).

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem,Resim--- Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)

Resim--- Enes radiyallahu anhu anlatıyor: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e “Ehl-i Beyti’nden hangisini en çok seviyorsun?” diye sorulmuştu. Hasan ve Hüseyin! diye cevap verdi.
Hz. Fatıma aleyha's-selâm’a:
Benim oğullarımı bana çağır!emreder, onları getirip koklar, kucaklardı.”

(Tirmizî, Menakıb, (3774)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
Resim--- Her Anne’nin çocukları babasına nisbet edilir, ancak Fâtıman’nın iki oğlu (Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin) hariçtir. Çünkü ben onların velisi ve nisbet edilen babalarıyımbuyurmuştur.

(Hâkim, Müstedrek, III, 179-180.)

Ya’lâ İbnu Mürre radiyallahu anhu anlatıyor: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
Resim--- Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim. Allah Hüseyin’i seveni sever. Hüseyin “esbat” tan biridir. Buyurdu.

(Tirmizi, Menakıb, (3777); İbnu Mace, Mukaddime, (144)

Resim

Himmetiñ peymânesidür ‘âlemi hayrân iden
Ey velîler serveri sâhib-kerâmet Murtazâ..


Bu ÂLEMi devrÂN-seyrÂN-cevlÂN-hayrÂN eden Zâtıyın el ÂN ŞeÂNa AYNa HiMMetin el ÂN YENiden Yaratış KÛN feyeKÛN kadehidir..
Sen ki VelîyuLLAH severi-başısın ve kerâmet sâhibisin ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.


HiMMet ki: Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret. Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesidir. Maddî-Somut ve Manevî-Soyut MuhaMMedî Hakikatıdır..

Resim

Mâh-ı vechiñ kıblesidür ‘âşıkıñ ervâhınıñ
Devlet anuñdur niyâz itdi nihâyet Murtazâ..


O hakk Âşıklar ki RÛHlarının Teslimiyet ve İstikâmet Kıblesi Vechiyin ay yüzüdür,
O kimselerin başına Devlet Kuşu konmuştur ki onlar ALLAH celle celâluhu ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemle ULAŞım SALLında/Salâvâtında Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmı niyaz edip EDEBine bel bağladılar ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.


Resim

Lebleriñ çeşmesidür âb-ı hayvân añladum
Hem zebânıñdur senüñ kând-ı melâhat Murtazâ..


Dudaklarından akan Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm EDEBi Çeşmesidir “ölümsüzlük suyu” bunu iyice ANLAdım!
Hem de, cemÂLiyyet tezâhürünün tadı-tuzu-şekeri, zebânın/dilin, lisanın, lügatın, lehçendir seniney Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.


Resim

Gözleriñ hışmından oldı kâfiriñ zehresi çâk
Harb-ı tîgiñdan irişdi küfre gâret Murtazâ..


Gözlerinden saçılan şehÂDEt Şimşeklerinin hışmından/ öfkesinden, hiddetinden, gazabından, kızgınlığından, Hakkı örten kâfirleriñ zehresi/ kahramanlığı, yiğitliği çatladı veyerle bir oldu!
Tevhid OKLarıyın savaşından küfr ehlinin yüreğindeki gayret yağmaya gitti yok oldular, ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.



Resim

Sen ‘atânıñ bahrına bahrisin ey cânlara cân
Külli şey hep sende buldı cümle hâcet Murtazâ..


Sen ki Mükerremlik İkramı Rahmeti DEnİZinin Şe’ÂNda- her ÂNın CÂNLarına CÂN DEnİZisin..
Külli ŞEY’in her ÂN YENİden KÛN feyeKÛN SeBBehasında NûR-u MuhaMMedin zuhurunda ebedî AYNa Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmın fASLısın ve Mahlukâtın Hâcet kapısısın! İhtiyaç, lüzum, muhtaçlık İLKisin!. Muhatçalığın, Mecburluğun, Me’murluğun ve hatta Mahkumluğun her normal İNSÂNoğlu için; ALLAH celle celâluhu ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve seleme ULAşımın BİZce son halkası sensin küllühumm!. Ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.


Resim

‘Ârifiñ kalbine hubbüñ gün gibi virdi zıyâ
Fâsıkıñ göñline zulmet ü nifâkat Murtazâ..


HaBîBuLLAH HaBBesinden BİReBİR Akatarılmakta olan Hassü’l- HaSs HUBBun-en ÖZ MuhaBBetin,
Kendini/Nefsini ve kendi ÖZünden AKRABa olan RABBını Sayende BİLen ÂRİFlerin KaLBlerine NÛRuLLAH ->NÛR-u MuhaMMed ->NÛR-u EHLiBEYT sürekli SÜRen AYIKlık Aydınlığı vermektedir..
Zıtların ZEVKi ÂLEMinde elbette hakk ve hayrı reddedip bâtıl ve şerri tercih eden Fâsıkların gönlüneyse zulmet karanlığı ve nifâklar verdi ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.


Fâsık: (Fısk. dan) Neye inandığı ve ne yaptığı belirsiz günahkâr. Hak yolundan hâriç olan. Allah'ın emirlerine karşı zıt hareket eden. Büyük günahı işleyen veya küçük günahta ısrar eden kimse..
Nifâk: Müslüman gibi görünüp kâfir olmak. İki yüzlülük. Bozuşukluk, ara açılmak. Dinde riyâ etmektir.

Resim

Sen şeh-i merdân-ı ‘âlem ‘ârifiñ burhânısın
Sâkî-i Kevser ü ebrâr-ı cemâ‘at Murtazâ..


Sen ki, Merdler yiğitlerin ŞÂHısın, âlemlerdeki Âriflerin delil, hüccet, isbat vasıtası ve isna-dayanak NOKTASIsı!
İlahî-MuhaMMedî Kevser Havzının SıRR Sâkîsi ve İslâm cemâ‘atının ebrâr, ahyârı, ahrârısın ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.


Fatma aleyha's-selâm'dan naklen, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem vefat ettiği hastalığı esnâsında yanında bulunanlara şöyle buyurdu :
Resim--- "Ey insanlar kısa bir süre içinde rûhumu teslim eder, aranızdan ayrılırım, mâzeretiniz olmasın diye size bir daha hatırlatıyorum: Aranızda iki halife bırakıyorum. Biri RABBimin kitabı, öbürü de Ehlibeytimdir."
Daha sonra Ali'yi elinden tutarak şöyle buyurdu:
"Ali Kur'ân'ladır, Kur'ân da Ali'yledir, ikisi Kevser havuzunun başına varana dek birbirinden asla ayrılmazlar"

(İbn-i Hacer el-Heytemi'nin "Sevaiku'l-Muhrika" s.124 / el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabiu'l-Mevedde" s.40)

Zeyd ibnu Erkâm radiyallâhu anhu'’dan Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- Ben size temessük edip (tutunup) sıkı sarıldığınız takdirde dalâlete (sapıklığa) düşmekten korunacağınız iki şey bırakıyorum: Bunlardan biri diğerinden daha büyüktür: Kitâbullah. Bu, semâdan arza uzanan ALLAHın ipidir. Diğeri Ehl-i Beytim olan yakınlarımdır. Bu iki şey, Kevser Havzının başında buluncaya kadar birbirlerinden ayrılmayacaktır. Bu iki şey hakkında benden sonra nasıl davranacağınıza iyi bakın." buyurmuştur.

(Kütüb-i Sitte, Muhtasar C.12/499)

Resim

Kim ki sen şâhıñ hayâli hubbına dil virmedi
Dü cihânda gitmedi andan kerâhet Murtazâ..


Bu âlemde kim ki, sen Şâh’ın Hayyedici Hubbuna/Muhabbetine gönül vermediyse,
Dünyâ ve âhiret iki cihânda onun yüreğindeki kendini bilememişlik kerâhet pisliği hiç gitmedi.. Ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.


Kerâhet: İğrenme, iğrençlik, mekruh oluş. İslâmiyetçe iyi sayılmayan şey. İstenmiyerek, zorla. Fık: Şer'an yapılmaması sevablı ve hayırlı olan bir şeyin terk edilmeyip yapılması
Resim
Ol cevâhir ma‘deni hulk-ı ‘azîmiñdür zîbâ
Pes Necef ırmagına kılduñ işâret Murtazâ..


Senin Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden sürekli gelmekte olan, cevherler ocağı-kaynağı Mârifet-i MuhaMMediyye olan hulk-ı azîmin ki Ahsen Ahlâkın târife sığmayan güzelliktedir.
Sen de Necef Irmagına benzetmiştin ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.


وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
Resim--- “Ve inneke le alâ hulukın azîm(azîmin).: Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin.”
(Kalem 68/4)

1-Şerîat-ı Muhammedîyye: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Vahyî SÖZleridir. Âyet ve Sahih Hadisleridir.

2-Tarikat-ı Muhammedîyye: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in AMELleri, fiilleridir, Sünnet-i Seniyyesidir.

3-Mârifet-i Muhammedîyye: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in AHLÂKıdır. Hulki’l-azîm. Ahlâkullah...

4-Hakikat-i Muhammedîyye: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in AHVÂLidir. “Kâbe kavseyn” vs. gibi söze sığmayan ve yaşanınca anlaşılan HÂLLERidir.

Resim

Lâ fetâ illâ ‘Alî lâ seyfe illâ zü’l-fikâr
Kenz-i mahfîdür saña kân-ı hidâyet Murtazâ


“Zülfikar'dan keskin kılıç, Ali’den büyük yiğit yoktur.”
HidâyetuLLah kaynağı senin için gizli hazinendir ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.

Mısır Melik'i Mukavkas Muhammed'e hediye etmişti. Amrû bin Adûd, savaşta kendisine karşı çıkacak bir savaşçı istediğinde Peygamber, Ali'ye bu kılıcı uzatarak onun karşısına çıkmasına izin vermişti.
Ali'nin Uhud savaşında Kureyş’in önde gelen savaşçılarından dokuz kişiyi öldürdüğü, bu savaşta bedeninden yetmiş yara alarak son ana kadar Muhammed'i savunduğu, bu sebeple de Cebrail'in, “Zülfikar'dan keskin kılıç, Ali’den büyük yiğit yoktur.” ("Lâ fetâ illâ Ali, lâ seyfe illâ Zülfikâr" Arapça: لا فتى الا على لا سيف الا ذوالفقار) dediği rivayet edilir. Ali'nin vasiyeti üzerine Necef'te denize atıldığı


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
Resim--- Lâ fetâ illâ Ali! Lâ seyfe illâ zü’l-fikâr: Ali'den başka feta, zülfikardan başka kılıç yoktur!" buyurdu.

(Sülemi. Kitabü '/-Fütüuve, Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2049, vr. 78'- 99)

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
Resim--- "Allah Teâla Hazretleri şöyle buyurdu: "Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek için mahlukatı yarattım" buyurmuştur.


Bu hadisin kaynağı:
1. Ed-Dürerü’l-Münte’sire, Celâlettin-i Suyuti,125
2. El-Esraru’l-Merfua, Aliyyu’l-Kâri, 273
3. Keşfu’l-Hafa, Aclunî, 2:133
4. El-Fetevâ, El-Halîlî, 1:72
5. Mesnevi, Celâleddin-i Rumî, 5:104
6. Divan-ı Mevlânâ Câmî, 37
7. Divân-ı Niyaz-i Mısrî, 2
8. Divân-ı Şeyh Ahmet Cezerî, 1:190
9. İşârâtu’l-İ’câz, Bediüzzaman Said Nursi, 23.


Resim
Sad hezârân şükr ü minnet Hâlik u Yezdânıma
Göñlüme kıldı binâ hubbuñ ‘imâret Murtazâ..


Yüzbin şükrüm minnetim vardır ki, Hâlikıma/yaratanıma ve Cenâb-ı HakkYezdânıma,
Muhabbetini Gönlüme, İmâret-Ma’murluk-Şenlik Binâsı eyledi ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.

Resim
Biñ yıl ‘ömrüm olsa şerhiñden lisâna gam degül
Bulmadum ‘aşkıñ zülâlından kanâ‘at Murtazâ..


Bin yıl ömrüm olsa da hep seni şerh edip anlatsam sırlarını açıklasam bu dilime gam değil!
Ben ömrümce saf, berrak, tatlı, hafif, güzel, AŞKına doyamadım ve yeter kanâ‘atım olamadı ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.


Resim
Cânı biñ olsa fedâdur yoluña Ümmî Sinân
Mürvetiñ hakkı anı kılma firâkat Murtazâ..


Ümmî Sinân babam kaddesallahu sırrahu’nun bin cânı dahi YOLUNa fedâ olsun!
Mürvetin/mertliğin, yiğitliğin hakkı için onu Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm gemisinden indirip ayırma ey Murtazâ/beğenilmiş, seçilmiş Ali kerremullahi veche!.


Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) :
Resim--- Aranızda bulunan Ehl-i Beytim, Nûh (as)’un gemisinin misâlidir. Ona binen kurtulur, binmeyen boğulur.buyurmuştur.

(İbn Abbas (ra) dan; Darimî, Tabaranî-Kebirinde; Ebi Zerr (ra) dan; Hâkim-Müstedrekinde ve Hatîb tarihinde)

ZiMMet: Zâhir ve Bâtın Hakîkat-ı Muhammediyye'nin ASLen-NeSlen-FaSLen ve HâLen Fıtraten Sâhibi olmak..

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- Ey Ali Cenâzemi sen yıkayacaksın, borcumu ödeyeceksin mezarıma beni sen koyup örteceksin ZİMMETimi sen îfâ edeceksin ve sen dünyâ ve âhirette sancağımın sâhibisin.””

(Ebû Said (r.a.)den; Deylemî Musnedu'l-Firdevs)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- Ya Ali! Seni râzı etmiyor muyum? Sen benim kardeşim ve vezirimsin. Borcumu ödersin vâdimi yerine getirirsin ZİMMETimi kaldırırsın. Seni hayâtımda seven kimse muhakkak vazîfesini yerine getirmiştir. Benden sonra senin hayâtında seni seveni ALLAH emniyet ve îman ile sona erdirsin. Benden sonra seni görmediği halde seni seveni ALLAH emniyet ve îman ile sana erdirsin ve kıyâmet gününde onu korusun. Sana buğz olduğu halde ölen kimse ey Ali bir nevi câhiliyet ölümü ile ölmüştür ve ALLAH onu İslâm'da yaptığı amel ile hesâba çekerbuyurdu.

(İbni Ömer (ra)’den; Taberânî Mu’cem-ul Kebir).

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) :
Resim--- Alî, benden, ben ondanım. Alî’den başka hiç kimse (yapmak durumunda olduğum şeyi) benim yerime edâ edemez."” buyurmuştur.

(Hubşiy bin Cenâde (ra) dan; İbni Mâce, Mukaddime 119)

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) :
Resim--- İnnî târikûn fikümü’s sâkaleyni kitâballahi ve ıtretî: Ben sizin içinizde iki ağırlık bıraktım biri ALLAH’ın kitâbı biri de ıtretim! (zürriyetim, Ehl-i Beytim)”” buyurmuştur.

(Müslim Fezailü’s- sahabe 36,37; Darimî, Fezâilü’l-Kur’ân 1; İ. Ahmed, III/14,17-4/367,371;Şeybe;Hatîb)

Resim--- Sâd bin Ebi Vakkas (radiyallahu anhu)’dan: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Tebük savaşına çıktı ve Alî (keremullahi veche)’yi (Medine’de) vekil bıraktı. Bunun üzerine Alî (keremullahi veche): “Yâ Resûlullah! Beni çocuklar ve kadınlar arasında vekil mi bırakıyorsun?” dedi. Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) de:Yâ Alî! Bana nisbeten sen, Musa’ya nisbeten Hârun mevkiinde olmaya razı olmaz mısın? Şu farkla ki benden sonra peygamber yoktur.buyurmuştur.
(Buhârî, Megazi 78; Mülim, Fezâilü’l-Ashab 31-2404; Tirmizî, Menakib-3731; İbni Mâce, Mukaddime 115)

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurdu:
Resim--- Ey Ali! Cehaletten daha çetin bir yoksulluk ve akıldan daha faydalı bir mal yoktur.buyurmuştur.

(Serri b. Halid, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan)



İmam Ali kerremullahi veche


Resim

Cabir bin Abdullah el-Ansari'den naklen, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Resim--- "ALLAH, her peygamberin zürriyetini kendi sulbünden kıldı, benim zürriyetimi ise Ali'nin sulbünden kıldı "

(el-Zehebi'nin "Mizan'ül İtidal" Kısım 3, s.398 / Tabarani'nin "Mucem el-Kebir" c.3, s.43 / Tarih-i Bağdat c.1, s.316 / Sevaik'ul Muhrika s.124 / Fayd'ul Kadir c.2, s.223)

Ali kerremullâhi veche şöyle buyurdu :
"Ben, ALLAH’ın kulu ve Rasûlunun kardeşiyim. En büyük Sıddık benim, bunu benden sonra kim söylerse yalancıdır, ben insanlardan yedi yıl önce namaz kıldım."

(Sünen İbn-i Mace c.1, s.57 / el-Hasais en-Nisai s.3 / Menakıb-ı Ahmet bin Hanbel No:17 / el-Hakim Nişaburi'nin "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.112 / İbn-i Asakir'in "Tarih-i Dimaşk" c.1, s.61 / İbn-i Ebil Hadit'in "Şerh-u Nehc'ül Belağa" c.3, s.257 /Tarih-i Tabari c.2, s.56 / İbn-i Kesir'in "el-Kamil fit-Tarih" c.2, s.22 / Tabari'nin "Zehair'ul Ukba" s.60 ve "Riyad'ul Nadara" c.2, s.155 / el-Hamvini eş-Şafii'nin "Feraid es-Simtayn c.1, s.248)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Ali kerremullâhi veche'ye hitâben şöyle buyurdu:
Resim--- "Ey Ali, sen dünyâda ve âhirette dost ve yardımcımsın"

(Sahih-i Müslim c.2, s.24-Hz.Ali'nin faziletleri babında / el-Ha-kim'in "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s. 109 / Tabari'nin "Riyad'ul Nadara" c.2, s.203 / Tirmizi"Kenz'ul Ummal" c.6, s.152'den tahric etti. / İbn-i Hacer'in "Sevaik'ül Muhrika" s. 107 / Talhis el-Müs-tedrek s.26 / Müsned el-Bezzar / Müsned-i Ahmet bin Hanbel)

İmran bin Husayn'dan naklen, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :
"Ali benden, ben de Ali'denim, kendisi tüm müminlerin Veli'sidir"
Resim---
(el-Müttaki el-Hindi'nin "Kenz'ul Ummal" c.2, s.607 / el-Münâvi' nin "Künüz el-Hakâik" c.1, s.71 / El-Zehebi'nin "Talhis el-Müstedrek")

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- "Ey Ali, sen müminlerin Veli'sisin" buyurdu
(Sünen-i Tirmizi c.6, s.267 / Müsned-i Ahmet bin Hanbel c.4, s.468)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- "Sırrımın sâhibi Ali bin Ebi Talib'tir" buyurdu

(İbn-i Asakir'in "Tarih-i Dimaşk" c.2, s.311 / el-Münâvi'nin "Kü-nüz el-Hakâik" c.1, s.155)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :
Resim--- "Her kim benim gibi yaşamayı, benim gibi ölmeyi ve ALLAH’ın bana vaadettiği ebedî cennette olmayı isterse Ali'nin velâyetini kabul etsin, çünkü Ali, sizleri hidâyetten çıkarmaz ve sapıklığa sürüklemez "

(el-Hakim Nişaburi'nin "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.139, Ha-dis no : 4642 / Ebu Naim'in "Hilyet'ül Evliya" c.4, s.350 / el-Müttaki el-Hindi'nin "Kenz'ul Ummal" c.11, s.611 Hadis no: 32959 ve "Muntahab'ul Kenz" c.5, s.32 / Tabarani'nin "Mucem el-Kebir" c.5, s.194 Hadis no:5067 / el-Heysemi'nin "Mecma'üz Zevaid" c.9, s.108 / İbn-i Asakir'in "Tarih-i Dimaşk" c.2, s.98 / el-Hamvi-ni'nin "Feraid es-Simtayn" c.1, s.55)

İbn-i Abbas'tan naklen, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Resim--- "Ali bin Ebi Tâlib mağfiret kapısıdır, her kim içinden geçerse mümin, her kim dışında kalırsa kâfirdir."

(el-Suyuti'nin "Cami us-Sağir" c.2, s.56 / el-Müttaki el-Hindi' nin "Kenz'ul Ummal" c.6, s.153 ve "Muntahab'ul Kenz" c.5, s.20 / el-Nebehani'nin "Feth'ül Kebir" c.2, s.242 / İbn-i Hacer'in "Seva-ik'ül Muhrika" s.75 / el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ül Meved-de" s.247,284 / el-Bedhaşi'nin "Miftah'ün Neca fi Menakıb al Aba" / Esn'el Metalip s.37 / ed-Derakutni'nin "el-Afrad" / ed-Deylemi'nin "Firdevs'il Ahbar" )

Ümmü Seleme radiyallâhu anha'dan naklen, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :
Resim--- "Ali Kur'ân’ladır, Kur'ân da Ali'yledir, ikisi havuz başına varana dek birbirinden ayrılmazlar"

(el-Hakim'in "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.124 / Tabarani'nin "Mucem el-Sağir" c.1, s.55 / el-Künci eş-Şafii'nin "Kifayet üt-Ta-lip" s.399 / İbn-i Hacer'in "Sevaik'ül Muhrika" s.76 / el-Müttaki el-Hindi'nin "Kenz'ul Ummal" c.6, s.153 / el-Münavi'nin "Fayd'ül Kadir" c.4, s.358 / eş-Şeblenci'nin "Nur'ül Absar" s.73 / el-Suyu-ti'nin "Tarih'ül Hulefa" s.173 / el-Suyuti'nin "Cami us-Sağir" c.2, s.66 / el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ül Mevedde" s.185 / İs'af er-Rağıbin s.147)

Fatma aleyha's-selâm'dan naklen, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem vefat ettiği hastalığı esnâsında yanında bulunanlara şöyle buyurdu :
Resim--- "Ey insanlar kısa bir süre içinde rûhumu teslim eder, aranızdan ayrılırım, mâzeretiniz olmasın diye size bir daha hatırlatıyorum: Aranızda iki halife bırakıyorum. Biri RABBimin kitabı, öbürü de Ehlibeytimdir."
Daha sonra Ali'yi elinden tutarak şöyle buyurdu:
"Ali Kur'ân'ladır, Kur'ân da Ali'yledir, ikisi Kevser havuzunun başına varana dek birbirinden asla ayrılmazlar"

(İbn-i Hacer el-Heytemi'nin "Sevaiku'l-Muhrika" s.124 / el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabiu'l-Mevedde" s.40)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- "Ben ilmin kentiyim, Ali de kapısıdır, her kim ilim isterse kapıya gelsin" buyurdu.

(el-Hakim'in "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.126 / el-Müttaki el-Hindi'nin "Kenz'ul Ummal" c.11, s.600 / el-Münavi'nin "Fayd'ül Kadir" c.3, s.46 / İbn-i Hacer'in "Lisan'ül Mizan" c.1, s.191 / el-Suyuti'nin "Cami us-Sağir" c.1, s.108 / el-Bağdadi'nin "Tarih-i Bağdat" c.4, s.348 / İbn-i Asakir'in "Tarih-i Dimaşk" c.2, s.459 / İbn-i Hacer'in "Sevaik'ül Muhrika" s.120 / İbn-i Kesir'in "el-Bida-ye ven-Nihaye" c.7, s.358 / Menakıb-ı Hüvarezmi s.40 / el-Mes' udi'nin "Müruc el-Zeheb" c.2, s.437 / İbn'ül Esir'in "Üsd'ül Gabe" c.4, s.100)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- "Ali'yi sevmek îmân, onu buğzetmek nifaktır" buyurdu

(Sahih-i Müslim c.1, s.61 / Sünen-i Tirmizi c.8, s.306 / Sünen-i Nisai c.6, s.117 / el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ül Mevedde" s.55)

Abdullah bin Abbas'tan naklen, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :
Resim--- "Ey Ali, seni sevip doğrulayana ne mutlu ve seni yalanlayıp sana buğzedenin vay hâline!"

(el-Hakim'in "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.145 Hadis no: 4657 / İbn'ül Esir'in "Üsd'ül Gabe" c.4, s.101 Hadis no : 3783 / İbn-i Sabbağ el-Maliki'nin "Füsul el-Mühimme" s.127)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem amcalarına hitâben şöyle buyurdu :
Resim--- "Ali benim kardeşim, vâsim ve içinizde halîfemdir, onu dinleyin ve ona itaat edin"

(Müsned Ahmet bin Hanbel c.1, s.159 / el-Askalani'nin "el-İsabe fi Temyiz es-Sahabe" c.1, cz.2, s.217 / el-Müttaki el-Hindi'nin "Muntahab'ul Kenz" c.5, s.42 ve "Kenz'ul Ummal" c.13, s.131 / El-Suyuti'nin "Cami'ül Ahadis"c.16, s.251 / Tefsir'ül Hazen c.3, s.371 / İbn-i Esir'in "el-Kamil fit-Tarih" c.1, s.487 / Tarih'üt Tabari c.2, s.63 / İbn-i Kesir'in "el-Bidayetü ven-Nihaye" c.3, s.352 / İbn-i Ebil Hadit'in "Şerh-u Nehc'ül Belağa" c.13, s.211 / Siret'ül Halebi c.1, s.311 / el-Haskani'nin "Şevahid'üt Tenzil" c.1, s.371)


**

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurdu:
Resim--- «Ey Ali! Cehaletten daha çetin bir yoksulluk ve akıldan daha faydalı bir mal yoktur.»

(Serri b. Halid, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan)

''Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
Resim--- İnnî târikûn fikümü’s sâkaleyni kitâballahi ve ıtretî: Ben sizin içinizde iki ağırlık bıraktım biri ALLAH’ın kitâbı biri de ıtretim (zürriyetim,ehli beytim) buyurmuştur.

(Müslim Fezailu’s- sahabe 36,37; Darimî, Fezâilü’l-Kur’ân 1; İ. Ahmed, III/14,17-4/367,371; Şeybe; Hatîb)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
Resim--- Ben ilmin şehriyim Ali ise kapısıdır"

(Deylemî)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
Resim--- Ben kimin dostu isem Ali’de onun dostudur"

(Suyutî, C.Kebir; Bekrî, 623/101)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
Resim--- Ali dünyada ve ahrette kardeşimdir."

(Münavî, Feyzu’l-Kadir, 4:355, 5589 No’lu Hadis)


--
Resim


إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
Resim---İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ: "ALLAH ve melekleri Peygamber'e çok salâvât getirirler. Ey mü'minler! Sizde ona salâvât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin (selâmlayın)." (Ahzâb 33/56)


Salâvât, bilene (ehline) farz-ı ayndır.
Salâvât, kısaca ve kesin olarak :
"ALLAH'ım! Beni MuhaMMedî oluşumun şuûruna erdir." duasıdır.
MuhaMMedî Şuur-Şeriatı-İmanı,
MuhaMMedî Nur-Tarikatı-Ameli,
MuhaMMedî Surur-Mârifet-Ahlâkı,
MuhaMMedî ONur-Hakikatı-HÂLLeridir İSlamın ASLı-fASLı…




Resim

*
3. SALÂVÂT-I ŞERÎFE : İmâm-ı Alî kerremullahi vecheye ait salâvâtı şerîfe

Resim

TÜRKÇESİ: Lebbeyke Allahümme Rabbiye ve sâ’deyke Resim Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Resim Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Resim Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Resim Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Resim Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Resim Ve Resûli Rabbü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Resim Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.

MÂNÂSI:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”


*

ResimEs-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.

Eûzubillâhi's-semî'u'l-alîmu mine'ş-şeytânirracîm.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Es-selâtu ve's-selâmu aleyke Ya Rasûlullah
''Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve ummetihi...''

Dâimen ebeden İn şâe ALLAH.
Subhâneke Allâhumme ve bihamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyke.
Ve'l-hamdu li'llâhi RABBi'l-âlemîn.


MuhaMMedi MuHABBEtlerimİZle!....

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim14.ncü ŞİİR

Resim
Zâhid benüm ‘aşka yâr oldugum mıdur hatâ
‘Aşk-ıla yoklugı kâr kıldugum mıdur hatâ!.


Sadece dış görüntüye değer verip nefsî heveslerini manevî ilerleme sanan zavallı, benim AŞkuLLaha YÂR olmuş olmam mı benim hatam!.
Vâcibu’l- VüCÛD karşısında fâni mevCÛDluğumu ANLAyıp da bunu KULLUK KÂRım Bİlmekliğim midir hatam!.


Resim
Çün buyurdı ol Resûl mûtû kable en-temût
Ölmezden öñ ‘aşk-ıla öldügüm midür hatâ!.


Biz ki Hâlis, muhlis, sıdık ve âdil MuhaMmedî Âşıklarız bu ÂLEMde ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in “ölmeden önce her Nefeste ÖLüp DİRİLiniz!” EMRini DUYuyp Uymam mıdır hatam!.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : “ Mutü kable en temutü: Ölmeden önce ölünüz! ” buyurmuştur.

(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

Resim
Ben bu mülke gelmeden çâr ‘anasır olmadan
Aslımdagı ‘ummâna taldugum mıdur hatâ!.


Ben ki, daha Beden-Nefis-Kalb-Ruh ya da Toprak-Ateş-Su-Hava dÖRT UNSUrun ne olduğun BİLmezden, MÜLK ÂLemine GELmezden öncesi, Bezm-i e LESTU-sünde ve ASLımda ZÂTen VAR OL-ÂN ki, MeLeküt Âlemindeyken “elestü bi rabbiküm” olumsuz soruna “kâlû belâ şehidnâ” bilâkis, deyip de bu DERd Âlemi Esfel-i sefiline ki, DÜN-yâ’ya daldığım mıdır hatâm!.

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---“Ve iz ehaze rabbüke mim beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim e lestü bi rabbiküm kâlû belâ şehidnâ en tekulu yevmel kiyameti inna künna an haza ğafilin : Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.”
(A’raf 7/172)

Resim
Geçüp akdan karadan istedigüm Yaradan
Mâsivâyı aradan sildügüm midür hatâ!.


Şu SAN-AL HaYYatın,Gündüz-Gece, OLsun-Olmasın, OLumlu-Olumsuz VAR-SAYımlarından Yaratılmışlardan GEÇerek YARATAN’ı İSTEdiğim,
SEVİYELenmemiş ŞEYLeri Küllîhum-Hepisini SİLdiğim midir hatam!.

Mâsivâ: ALLAH celle celâluhu dan gayrı her şey.

Resim
Dilimdeki zikrimiñ kalbimdeki fikrimiñ
Ma‘nîsini özümde buldugum mıdur hatâ!.


Şeriat-ı Garrada Zikr-i Dâim, Tarkati-ı Garrada Fikr-i Dâim, Mârifet-i Garrada Şükr-ü Dâim Hakikat-ı Garrada Sabr-ı Dâim oLuben; Dildeki ZiKR-Amel ile KalBdeki FiKR-İMaNımın ÖZ-Etini Şahdamarımdan da yakın BULmuş OLmam mı hatam!.

Resim
Gördüm vücûd ilinde Kur’ân okur dilinde
Tıfl-i ma‘nî dersini bildügüm midür hatâ!.


bEN ki tâ EZEL ÂLEMinde vâcibu’l- VüCÛD İlinde henüz NÛRuLLaH Olmadan, HAKk’ta HaKk’tan HaKk’a HaKkLa Kur'ân-ı Kerim OKu!-ken Mânâ BeBesi iken HaKkı ve HaYrı BİLdiğimi BİLdiğim midir hatam!.
Tıfl-i ma‘nî: mânâlar çocuğu.

Resim
Kıluban derd-ile âh dilimdeki ol İlâh
Saltanat tahtında şâh oldugum mıdur hatâ!.


ÖZümdekin SÖZümde kılarak KULLuk Esfelinde, SILAya HaSsret SALLımda ve de el İLÂH ALLAH celle celâluhu DİLiyle İlliyyin Türküsü söylemem ve de HALİFesi olduğumu ANLAmam mıdır hatam!.

Resim
Bir kişiniñ yüzinden biñ kişiye lutf olur
Ancak göñül pâsını sildügüm midür hatâ!.


Bu ÂLEMde öyle ÂDEMoğlu olur ki NAZ EHLidir ve bir “Ah!”ı binlerce “eyvah!”ı ALLAH’a çevirir ve LUTFa Erdirir.
Ben de bu NOKtaya gönül pasımı Silerek Yalıtkanlıktan İLETkenliğe GEÇtiğim midir hatam!.


Resim
Ümmî Sinân dir hâce fikrim bu irte gice
‘Aşk-ıla cân mi‘râca saldugum mıdur hatâ!.

Ümmî Sinân kaddesallahu sırrahu der ki ey hocam! Benim değişmez fikrim-inancım budur.
Ve ben bu SANAL Âlemde gerçek gözükenler içindeyken cÂNcağızımı, Şahdamarımdan da yakınımda ve AKRABAM OL-AN Rabbu’l- ÂLEMîne RÜCÛ’ ediş Mi’rÂCına SALLdığım mıdır hatam!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim

fASL-ı BÂ’
yani: bu beyitlerin en SONu “b” herfiyle bitmekte.. âb.. metâb.. hicâb.. gibi…


Resim15.nci ŞİİR

ResimFâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilün

Ey dilârâ derdi ile eyleyen bagrın kebâb
Kanı senüñ gözleriñde katre katre kanlı âb..


Ey o gönül çalıcı dilâr/kalbi hükmü altında tutan sevgili, mâşuğundan bahseden ve bağrını YÂR AŞKı ateşiyle kebâb gibi eyleyen divâne âşık,
İyi de bu aşkın olmazsa olmazı ve senin gözlerinden süzülüp inen kanlı yaşların nerede?.


Resim

Kanı sende rûz u leylî dem-be-dem âh u figân
Tende cânıñ dahı fârig oturup olduñ metâb..


Nerede senin gece gündüz hiç durmadan ahın figânın arşa çıkan feyâdın?
Ten-beden-cisim giyinmiş CÂNın bile seninle fârig/alâkasını kesmiş çıkıp gitmiş ve sen hâlâ metâbsın/tevbesinden caymış, geri dönmeyi düşünen aşktan vazgeçmiş gibisin!.


Resim

Kim ki bu ‘aşk bahrınıñ gavvâsıdur ey pür-hüner
Teşnedür kim sanki hergiz bulmadı bir katre âb..


Ey pür-hüner/ey mârifet, bilgelik, ustalık mahâreti sahibi âşık,
Bu âlemde kim ki, AŞK DenİZinin gavvâsı/inci arayan dalgıcıdır,
Teşneir/ çok arzulu, pek hevesklidir de ne var ki her daslışında eli boş çıkmakta değil inci bir katre/damla “SU” bile bulamadı bu AŞK DenİZinde ihvÂNim!.


Resim

Derd odına yanmagı gel pîşe kıl sen cânıña
Ola kim gide aradan ref‘ ola küllî hicâb..


Mâdemki candan-gönülden diledin-istedin Hakk âşık olmayı el Hakk’a,
O zaman AŞK DERdi odına/ateşine CÂNını atıp da PİŞirmeyi göze al ve uygula!
Ola ki, işte o zaman CÂN ile CÂNÂN arasındaki ben-senlik ŞEYliği olan tüm hicâb/perdler yanıp küll ola ve ortadan kalka ve bite bu senin iğreti izafî “benlik OYUNun!”.. ve TEK-BİR “BEN” kala ÂLemde..


فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِي مِن شَاطِئِ الْوَادِي الْأَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ أَن يَا مُوسَى إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim---Fe lemmâ etâhâ nûdiye min şâtııl vâdil eymeni fîl buk’atil mubâreketi mineş şecerati en yâ mûsâ innî enallâhu rabbul âlemîn: Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından, (oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'ım.”
(kasas 28/30)

Resim

‘Aşka hem-râh ol hemîşe diñleme kimse ünin
Ol Gânî Ferd ü Çâlâbdan sem‘iñe ire hitâb..


Gerçekten Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi İzleyen Hâlis-Muhlis-Sıddık ve Âdil MuhaMMedî Hakk Âşıksan HAKK AŞKına hem-râh/yol arkadaşı, yoldaş ol! Ve hemîşe/ dâima, her zaman ve YÂRdan gAYRı AğYÂRın ünlemesini- başka yollara çarsını dinleme asla!.
İşte o zaman FERD/tek, bir, yekta, eşi, benzeri olmayan el Gânyyu’l- Çâlâbdan/ Mâbudundan KULağına bizzât hitâb/BUYruk ERecektir!.


El Ganiyyü :
Resim

El Mugnî :
Resim

Resim

Her nefes kim alduguñca zikr ü tesbîh eylegil
Kim bu ‘ömrüñi hebâya zâyi‘ isrâf etme tâb..


Sen ki her ÂN Yeniden yaratılış Şe’ENuLLahında her NEFes AL-ıp VERdikçe SENi her ÂN Yendien KÛN feye KÛN edip Yaratıp DURan ALLAHu zü’l- CeLÂL’imizi ZİKR et/ Unutursan hatırla ve hatırındaysa TeSBih et! Ki, Yeniden yaratılış Şe’Enine AKLen-nAKLen katıl!..
Ve sana ALLAH celle celâluhuya KULLuk et fiye bahşedilen bu kısacık ÖMRünü hebâ/ boş, beyhude, nâfile, faydasız, israfla zâyi‘/elden çıkarıp ziyan edip kendi NEFsine tâb etme/ yorgunluk, sıkıntı, zahmet, bezginlik verip eziyet etme!.


SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. Akl-ı Silm bilir ki ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “KÛN feyeKÛN” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım!.

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---“Yusebbihu lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) : Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sâhibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan ALLAH'ı tesbih eder.”
(Cuma 62/1)

Resim

Bu kanâ‘at cübbesinden key sakın çıkarma baş
Gâfil olma aldar avlar seni de çiyner tolâb..


Gerçek MuhaMMedî DERviş isen biiznillah giydiğin şu kanâ‘at cübbesinden başını çıkarıp halka karışma!. Sakın sakın key sakın/kesinlikle sakın haa!.
Sakın sakın gaflete düşüp vurdumduymazlık etme ki, şu durmadan dönüp dıran tolâb /devRÂN dolabı seni de aldar/aldatır da AVlayıVERir ve ayağının altında çiğneyip toz toprak ediverir mezara girmeden!.


Resim

Bu fenâ bâgında bâga urma zinhâr özüñi
Gör gülistân illerinde alma vü ayva ‘ünnâb


El Bakî olan ALLAHu zü’l- CeLÂL’imizin KULLUK İmtihÂNına imkÂN için yarattığı fenâ bâgında/gölge-gelgeç izafî mekÂNına, şahdamarından da AKRABa yurduna sakın sakın ÖZünü zikkeleyip ebedîymiş gibi bağlamayasın!
ÖZ GÖZünü aç da, AKLen-NAKLen gör ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin GÜL BAĞI YUDu yüreğinde nice MuhaBBet mEYyveleri var.. Elma, ayva ve ünnâb gibi…
Ünnâb: Hünnab ayrı çanakyapraklı ikiçeneklilerden bahar aylarında hoş kokulu bir ağaç ve bu ağacın verdiği kırmızı kabuklu, sert çekirdekli, iri zeytin biçim ve büyüklüğünde bir yemiştir. Güz’ün olgunlaşır. Çiçekleri küçük ve yeşilimsi renktedir. Meyveleri ise tatlımsıdır. Hünnap meyvesi, çiğde olarak da bilinir. Pektin, tanen, müsilaj, şeker ve C vitamini içerir..


Resim

Kıl musaffâ kalbiñi tevhîd ü esmâ nûr-ıla
İnsâna lâyık dimezler kim kalaysız olsa kap..


ASLına-SILAna vASıL olup ulaşmak için mutlaka kalbini-İÇ Âlemini, TevhîduLLah Zikri ve EsmâuLLah Nûruyla musaffâ kıl/ safîleştir-saflaştır-tertemiz et ki bilirsin sen,
Kalaysız, paslı ve zehirli kap-kacağa insÂNa lâzım lâyık bir kap demezler!. Kaldı ki ÖZündeki KALBinin temizliğini bir düşün!.


Resim

Ger olasın ‘ömr içinde sen de İbrâhîm Halîl
Şanda kim vîrân göñüller var ise var anı yap


Sende MuhaBBet MuhaMMedîsi bir ÂŞIKsan, her CÂNın ÖMRü ve içinde olduğu şu Nemrud-Emmâre Nefs Âlemi yalan Dünya ceheNNeminden çıkmak için İbrâhîm aleyhi's-selâm gibi Halîlî ol ki, ceheNNemin SeLÂMet cENNetine dönüşsün!.
Şanda/ şu ÂNda Yeniden Yaratış ŞeÂNuLLahında virân olmuş gönlü olan her kim var ise,
Sen de İbrâhîm aleyhi's-selâmın KÂBE’yi yaptığı gibi yap ki, ALLAHu zü’l- CeLÂL’imizin Rızasına kavuşup el ÂN ceNNetine giren KULLarından olasın inşâe ALLAHu TeâLâ!.


وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا
Resim---''Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ : Sizden hiç biriniz müstesna olmamak üzere ille oraya (cehenneme) uğrıyacakdır. Bu, Rabbinin üzerine kat'i olarak aldığı, kazaa etdiği (bir şey) dir.”
(Meryem 19/71)

قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ
Resim---"Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm: Ey nâr, serin ve selâmet ol İbrahime dedik."
(Enbiyâ 21/69)

Resim

İblîs-i nefse uyarsañ bil cehennemdür yeriñ
Turma anlaruñ yolında varma kim ardınca sap..


İnsÂNoğlunun AKLen-NAKLen, HizbuLLAH ve HizbuşşeytÂN YOLLarından birisini TERCİH etenk KULLUk imtihÂNında, Bâtıl ve ŞERr ELBİSEsini Hakk ve Hayra GİYdiren İBLİSlik NEFsine uyarsan bil ki peşin yerin şu ÂN İÇinde bulunduğun ceheNNemdir..
Sakın sakın ŞEY-t-ÂN-ların ve Şeytanlaşmışların YOLunda durma.. Hasbe’l- kader yolun düşerse yollarından hemence Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin Sırat-ı Müstakîm Yoluna sap ve O’nu İZLE-bİZLe…


Resim

Zâhidiñ ‘ilm ü ‘amelden istegi bil gayrıdur
Tûtî gibi kanda irmez cîfe yir ancak kilâb..


Bu Âlemde sadece NeFSini EZerek ZÜHD eden/Borç olan ibâdetlerden, aslî vazifelerden başka dünya süs ve makamlarından feragat eden kimsenin İLİMden AMELden beklediği elbette Gerçek MuhaMMedî ÂŞIKLarın Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin İlim-İrade-İdrak-İştirak ve Edeb-İlim-İrfÂN-İkÂNı içinde olmaları ZANNetme ki onların dileği bambaşkadır!.
Onlar Tevhid Tûtîsi/ Dudu kuşu. Aşk Papağanı gibi AŞkuLLaHa ulaşamazlar..
Ki bu SistemULLAHın gereğidir ki kilâb/köpekler bal yemezler hep cîfe/kokmuş leş peşinde koşardururlar..

Resim

Evliyânıñ ayagı tozından ayırma yüziñi
Gâfil olma kim o yüzden ola saña feth-i bâb..


Allah Dostları Velîyyullahıan ayağı tozuna yüzünü sür ve asla unutma ki Hakk’a ulaşımda sana en yakın el onun elidir,
Sakın gaflet şaşkınlığına düşmeyesin!. Çünkü Hakk’a giden YOL Hakk Dostlarının Kalbinden geçer ve İlahî ŞAK Kapın onların yüzü suyu hürmetine açılır Mârfeti fetholur!.


Resim

Tur erenler hıdmetinde himmete ol muntazır
Gör kaçan pertâb iderse alma gibi anı kap..


Ömrün boyunca gerçek MuhamMedî Hakk ERENlerin Hasbî-Habibî Hizmetinde dur! Ve her zaman Hakk Hizmetine muntazır ol/bekle ve gözet!
Her ne zaman gördün ki gökten düşen bir elma gibi HİZMET hemen sıçra ve onu havada kap!.


Resim

Her kim ‘irfân sâhibidür cân baş olsun fedâ
Ger fakîr ü ger ganîdür şeyh u pîr u ger şebâb..


Bu muhteşem MuhaMMedî-İlahî AŞK YOLUnda her kim ki ‘irfân sâhibidür/bilmek, anlayış, tecrübe ve zekâdan ileri gelen zihnî kemâl ehlidir işte böylesi MuhaMMedî ÂŞIKLara cân da baş da yolunda fedâ olsun!
Onların fâkir, zengin, yaşlı, çokçok yaşlı ya da çok genç olmasının önemi yoktur yeter ki bu yolda yetkili vr etkili Mürşid-i Kâmil olsun!.


Resim

Cübbe vü destârı ma‘mûr hakka irmez lâ-cerem
Zâhir ü bâtını vîrân olmayınca bil ‘itâb..

Sırtına giydiği şeyhlik cübbesi başına sardığı destâr sarığı istediği kadar gösterişli olsun sonuçta hasıl-ı kelâm bunlarla Haakk’a eremez sadece kendini kandırır!
Ancak ve ancak kişi Zâhirini ve bâtını vîrân edip ‘itâb/helâk etmedikçe bu yola giremez ve de yol alamaz kendi kafasından!.


Resim

Ey Sinân Ümmî koma kim derd-i dildâr etegin
Ger dilerseñ kim bulasın berzah ilin âfitâb..


Ey Hakk ÂŞIK Sinân Ümmî Babam kaddesallahu sırrahu!
Gel şimdi artık sen o gönüllerden de AKRABa olan O dil-dârın/Kalbleri hükmü altında tutan Sevgilinin, Mâşukun eteğine iyice yapış ve asla bırakma!
Eger ki berzah ilin/ dünya ile âhiret arası gönül geçitinin âfitâb/pırıl pırıl NURlu rahatça geçit olarak bulmak dilemekteysen Hakk ÂŞIKLar İzinde BİZ BİR-İZin İZle!.

Şah damarından Yakın-AKRABa RABBu’l-âlemin..
ZÂTullahın en NÛR yansımasında Merkezde sabit NOKTA Rabbu’l- âlemîndir..
Her CÂNın-Nefsin Özünde Şahdamarından da AKREBi-YAKINı RaBBısı Teâlâdır..
Bütün Kâinâtın Nurullah bağı-CAN CeRRyÂNı KABLOsu ise İrSALL ettirci Murselin olan NEBÎler ve ellerin Onlarda olan Veliyullahlardır..


MERKEZ-de O..:

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.”
(Kaf 50/16)
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim16.ncı ŞİİR


‘Aceb bencileyin usañı fânî
Yoluñda bir dahı hiç var mı yâ Rab!.
Kılursañ n’ola lutfıñı erzânî
Eliñde bir dahı hîç var mı yâ Rab!.


Aceb şu yalan dünyada benim gibi usÂNı/düşüncesinin sonUÇu fâni/gelgeç-gölge-izafî olan yolda hayatını bitiren başka hiç bir kimse dahi var mıdır yâ Rab?.
Ve SENin elinde, LutfULLahını benim gibi değerini bilmeyen kendini bu âlemde ucuza satan birisine lutfettiğin başka hiç bir kimse dahi var mıdır yâ Rab?.


كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
Resim---“Kullu men aleyhâ fân: Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacak.”
(RahmÂN 55/26)

وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
Resim---“Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm: Celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (kendisi) baki kalacaktır.”
(RahmÂN 55/27)

Resim

Togarsa cânıma nûruñ zıyâsı
Eser bu dilime bâd-ı sabâsı
Göñüller derdiniñ böyle devâsı
Yoluñda bir dahı hîç var mı yâ Rab!.


Eğerki NûRuLLah -> NÛR-u MuhaMMed ziyâsı/ışığının yansıması CÂNIma güneş gibi doğarsa, işte o zaman bu dilim seherlerdeki bâd-ı sabâsı gibi esmeye başlar!
Ve benim dibi derdi dermÂNa acilen muhtaç-mecbur olan bu KULLUk İmtihÂNı YOLUnda benden başka hiç bir kimse dahi var mıdır yâ Rab?.


Resim

İçerler ‘âşıklar âb-ı hayâtı
Hayy olur kalbinde cümle memâtı
Visâliñ dalınıñ kand-ı nebâtı
Balıñda bir dahı hîç var mı yâ Rab!.


Bu Sırat-ı Mustakim YOLUnda hakk MuhaMMedî ÂŞIKLarın İlahî AŞK Şarabı olan HaYYat Suyunu İçerler de Kalbleri ve onunla cÜMMle ÖLÜLer, el HAYY ALLAH celle celâluhu esmasında Kalben Dirlir..
Kalbimin Hakka Kavuşma Bitksinin BeLÂ DALInın, BİZ BİR-İZ BALından bencileyin İçen Hak Âşık benden başka hiç bir kimse dahi var mıdır yâ Rab?.


Resim

Cihânıñ kimseye yokdur vefâsı
Fahırdur ‘âşıka yâriñ cefâsı
Cemâliñ zülfiniñ dâd u safâsı
Teliñde bir dahı hîç var mı yâ Rab!.


Cevr-i cihan ki Çark-ı Çileden İbâretir. Bu gelgeç iğreti dünyanın sonUÇta bir vefâsı olacak sananlar hep yanıldılar!.
Oysa bu âlemdeki geçici ayrılık HASsraeti cefâ şahdamardan da AKRABA olan Mâşuk kendini unutmayan insÂN ÂŞIĞına bir FAHRıdır/Övünç vesilesidir!.
Senin el CeMîL CemÂLinin pardesi NuRuLLah Zülfüyün bir tek telinde bulduğum bu Muhteşem MuhaMmedî HaZzı duymak başka tellerde BULa Bilmek imkÂNı benden başka hiç bir kimse dahi var mıdır yâ Rab?.


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Fakrım benim fahrımdır. Ben onunla iftihar ederim.” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşf-ül Hafâ, 2-87)

Resim

Kimi dünyâ ister kimisi hûrî
Zâhid dir cennetiñ bâgı gülzârı
‘Aşka yâr olanıñ av u şikârı
Şâlıñda bir dahı hîç var mı yâ Rab!.

İnsanların çoğu nefsinin devamı derdine düşümü TEVHİDini anlayamamıştır. Kimisi bu dünya zenginliği, rahatı ve devamlı kalma derdine düşmüş. Kimisi ise öbür dünya derdini de ayarlayıp cennetler ve huriler peşindeler!
Ham sofu zâhidler ise cennet bahçelerinde gül bağları arzulamaktalar!
Halbu ki, AŞKuLLahı kendine EBEDî YÂR seçenlerin beline AŞK Kuaşağı bağlayıp bonuna YÂR ŞAL asanların ise, bu AVLAKta/ İmkÂNla İmtihÂN ÂLEMinde TEK-BİR İŞİ TevHİD olan benden başka hiç bir kimse dahi var mıdır yâ Rab?.

Resim

Nûş iden meyiñden bezm-i ezeli
Getürdi soñında cümle kemâli
Ene’l-hak söyleden zâtıñ zülâlı
Doluñda bir dahı hîç var mı yâ Rab!.


Bezm-i Ezel-i Elestinde “BeLÂ!.” Şarabından içip de zilzurna sarhoş olanlar, oradaki “bilâkis Rabbımızsın!” sözlerinin isbatı/kemÂLi olan Şehâdetlerini bu ÂLEMde yaşadılar yaşattılar hamd olsun!.
Hallac-ı Mansur kaddesallahu sırrahu gibi nicelerineyse: “Ene’l-Hak: bEN Hakk’ım!” dediren ZÂTuLLah Vechiyin CemÂLine kavuşmanın neticesi hâsıl olacak candan tatlılık ve gönülden sürur zevkidir ve HAZzıdır ki bencileyin Şe’ÂNındaki bu her ÂN BİZ BİR-İZ OLuş kadehinden durmadan İçen benden başka hiç bir kimse dahi var mıdır yâ Rab?.
“ELESTÜ” sün “BeL” sında:


ELeST BeZMi:

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---“Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne) : Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.”
(A'râf 7/172)

Resim

Budur dir ‘âşıklar ‘aşkıñ nişânı
Küntü kenze mazhar ider insânı
Dîzâruñ bâgınıñ verd ü reyhânı
Gülüñde bir dahı hîç var mı yâ Rab!.


İşte tüm ÂLEMler içinde Hakk ÂŞIKları, tüm âşıklar içinden ayıran ÖZel nişÂNları budur ki bu işâretleri onları gerçek İnsÂNları Küntü kenze/gİZli Hazineyi Zâhirî şu Hayatta görüp Yaşamaya ulaştırır. Bu gönül dizdârının Belâ kalesi bekçisinin BAĞının gülü ve reyhanın TEVHİD kOKUsu başkasının gülünde dahi var mıdır yâ Rab?.

Resim---Hadis-i Kudsî:ALLAH celle celâluhu, Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem'e: "Küntü kenzen mahfiyya feahbebtü en uğrafe fehalaktül halka: Ben gizli bir hazine idim bilinmek istedim. Buna olan muhabbetim sebebiyle felekleri, var olan her şeyi yarattım." Buyurmuştur.

(Aclunî,Keşfu'l-hafa II, 132)

Resim

Ezelden inkârdur İblîsiñ işi
Anuñ-çün tamuda kaynaya başı
‘Aşka lâ diyeniñ telbîs kumaşı
Talıñda bir dahı hîç var mı yâ Rab!.


TevHİdin Olmazsa olmaz Zıddı ve Hakka-Hayra gözgöre göre B3atıl-Şer Elbisesi giydiren İblîsin işi Ezelinden inkârdır ve onun için böylelerinin başı, dâima AKLIn İKİlik cehennemeinde kaynayıpdurmaktır.
Bu ÂLEMde kim ki İlahî AŞKa “Lâ-Hayır!” dediyse dalına/sırtına İblîs elbisesinin giydi demektir ve bunu bu kadar hızlı ve kesin yapan başka bir şey dahi var mıdır yâ Rab?.


Resim

Her kime zerrece ‘aşkıñ ulaşa
Sa‘âdet tâcıdur kondugı başa
Tâli‘i Mustafâ nûrına düşe
Fâlıñda bir dahı hîç var mı yâ Rab!.


Bu ÂLEMde hangi AKIL NaKLuLLahı zERRece Buldu el attıysa sadakat gösterip bırakmadıysa kesinlikle SENin AŞKına ULAŞmıştır ve Sa‘âdet tâcının başına geçirmiştir.
Bu öyle bir talih, öyle bir fal ki o nefsi MuhaMMed Mustafa aleyhi's-selâm NÛRUnun İÇİne düşürmüştür. Böylesi bir baht bir daha var mıdır yâ Rab?.

Resim

Kim ki fedâ kıla yoluñda cânı
Bulupdur sırr-ıla dürr-i ma‘ânî
Senüñ mahabbetiñ genc-i nihânî
Mâlıñda bir dahı var mı hîç yâ Rab!.


Bu ÂLEMde kim ki CÂNın CÂNÂNını yoluna fedâ kıldıysa kesinlikle SıRRuLLahla MuhaMmedî Mârifet Deryâsına Dalıp Mânâ İNCİsini BULup Çıkarmıştır.
İşte bu deryâ dibinde gizli gömülü hazinen MuhabbetULLAHtır ki bu senin MuhaMMedî Muhabbet Malın gibi bir daha var mıdır yâ Rab?.




Resim

Zâr ider derd-ile yüregi yara
Meger fazlıñ ola derdine çâre
Sinân Ümmîleyin hiç yüzi kara
Kuluñ da bir dahı var mı hîç yâ Rabb!.


Gerçek Hakk Âşığı odur ki AŞKuLLah DERDinle yüreği YÂRelidir.
Onun derdine çâreyse ancak ve ancak Lutfun ve FAZLındır.
Sinân Ümmî kaddesallahu sırrahu gibi hiç yüzü kara bir kulun daha bu yeryüzünde bir daha var mıdır yâ Rab?.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim17.nci ŞİİR
Resim

Ey pâdişâhım kıl nazar
Vech-i zâtıñ hakkı yâ Rab
Cân vaslıñı senden umar
Hüsn-i zâtıñ hakkı yâ Rab..


Küllî ŞEY’in Sahibi ve SultÂNı ALLAHım!
Vech-i Zâtın, VechuLLAH ın hakkına-hakkı için-hürmetine bana nazar kıl, iltifat ve itibar eyle bana!
İlliyyin Cennetinden ayrılıp Esfelin Cehennemine düşen cÂN -ki tÜMM kimliğim- EMRettiğin RÜCÛ’ geri DÖNüş vuslatını-kavuşumunu SENden UMMakta ki SEN de ZÂTuLLAHın Güzelliği, İhsÂNı Hürmetine beni SILAma ULAŞtır yâ RaBbu’l- Âlemîn ALLAH celle celâluhu..


Resim

Benim işim dâ’im hatâ
Seniñ işiñ dâ’im ‘atâ
Eyleme vaslıñdan cüdâ
Sırr-ı zâtıñ hakkı yâ Rab..


Ben bu Âlemde İmkÂNla KULLuk İmtihÂNı içinde işim-gücüm durmadan hata-kusur işlemek!
SENin Şe’ENuLLAH İşin ise RABBığıyın şÂNından sürekli ‘atâ ki bağışlama, bahşiş, lütuf, ihsandır.
Yaradılışımın TEMELindeki Neden-Sebeb, içinde yaşamak zorunda olduğum bu KULLuk İmtihan fASLı sAHamda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İzinde YOL BULup SANA vASLdır ve,
SEN de beni bu SONsuz SıRRın ve İhsÂNın Hürmetine, ASLıma-SILAma ULAŞmak vASLımdan ayırma yâ RaBbu’l- Âlemîn ALLAH celle celâluhu..


Resim

‘Âşıklarıñ buldukları
Düşüp gavvâs oldukları
Özin yavı kıldukları
Bahr-ı zâtıñ hakkı yâ Rab..


tÜMM MuhaMMedî Hakk Âşıkların AKLen Bilip nAKLen BULdukları Mârifet-i MuhaMMedîyye Denizi gibi, gireni İÇine çekip, İçine Düşüp de İÇinde İNCİ ARAyan DOST DALGIÇı Oldukları, Yüreklerine Mârifet kazanınca ÖZLerinde kaybolup ÖZLerini kaybettikleri Hakk Âşıklarıyın kaderleri.. ki,
İşte bu İÇinde kaybolup feNÂfiLLah Denizinde BekâBiLLAH vUSLuna Ulaştırma SiStemin Olan ZâtuLLAH UMManın Hürmetine, ASLıma-SILAma ULAŞmak vASLımdan ayırma yâ RaBbu’l- Âlemîn ALLAH celle celâluhu..


Resim

İy bizi yokdan var iden
Kurtar bizi mekkâreden
‘Âlemleri envâr iden
Nûr-ı zâtıñ hakkı yâ Rab..


SEN ki ey BİZ insanlar yok iken VARından/NÛRundan VAR eden RaBbu’l- Âlemîn,
İçine düştüğümüz bu karanlık Mekkâreden/Hilekâr-Düzenbâz-Mekredici-Kandırıcı Yalan Dünya tuzağından bizi kurtar!.
Yarattığı tÜMM ÂLemelerini, âlemlere RAHMet NÛRu-Işığı muhaMmed aleyhi's-selâm RÛHuyla NÛRLandıran ve tüMM NÛRların ANA Kaynağı ZâtuLLAH NûRuLLAHlığın hakkına-hakkı için-hürmetine bizi bu, SENden-ASLımızdan AYRı kalıştan kurtar yâ RaBbu’l- Âlemîn ALLAH celle celâluhu..


Resim

Ey keremler kânı hâce
Biz ednâyuz eyle yüce
Muhammed çıkup mi‘râca
Vasl-ı zâtıñ hakkı yâ Rab..


yâ RaBbu’l- Âlemîn ALLAH celle celâluhumuz!
Sen ki tüm, izzetin, şerefin, ancak SANA mahsus ihsanın, inâyetin Kaynağısın!
Biz KULLarın ise tam tersine Muhtaç-Mecbur-Me’mur-Mahkum ve en aşağıda olan KULLarınız BİZ de Yüceltecek yollarımızı aç bu hayattave,
Teslim Olup İzlediğimiz, İtikamatinde bİZlediğimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin YÂR Yüreğinde BİZi de, yüce ZÂTına Ulaşmak Şefaatı şerefine Mi‘râc-ı MuhaMMediyyemizi VasLuLLahımız HAKKımız yap yâ RaBbu’l- Âlemîn ALLAH celle celâluhu..


Resim

Yâ İlâhî sen kıl çâre
Ulaşdur bizi sen yâre
Sır ilinde ‘âriflere
Kurb-ı zâtıñ hakkı yâ Rab..


Yâ İlâhî! Derdimizin/dermanımzızın tek YARATanı YÂRemize ÇÂRe kıl!
Bizi tez Elden yarım Nefes TEVHiDULLahınla Nazlı YÂRimize Ulaştır!
Ki, Sırr-ı Sıfır İlinde/diYÂRındaki ÖRFünü MuhaMMed-i Mârifetlerinde, ŞeÂNuLLahta el ÂN Şah damarlarından da AKRABa ve KÂBe Kavseyn YAKÎNliğinde ZâTuLLAH KURBETi hakkına-hakkı için-hürmetine Hakkımız kıl yâ RaBbu’l- Âlemîn ALLAH celle celâluhu..


Resim

Kâmillerden irşâd olan
Göñüllerde bünyâd olan
Cümle dillerde yâd olan
İsm-i zâtıñ hakkı yâ Rab..


ZÂtın ALLAH celle celâluhu’dan -> Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem -> Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm -> her ÇAĞın MuhaMMedî Hasbî-Habîbî Hizmetçisi Mürşid-i Kâmiller den Akıp GELen cÂN CERRyÂNLarmız ki bizi RÜŞDe Erdiren, Gönüllerimizin MuhaMMedî Oluşunda temel yapımız olan,
Zerrlerin/Atomların durmadan titreyiş Sebbaha DİLLerinde her şey/Herkes DİLinde ANILmakta olan ZÂTuLLAH İsmin hakkına-hakkı için-hürmetineyâ RaBbu’l- Âlemîn ALLAH celle celâluhu..


.Resim

Er-zâdeniñ pîr-zâdeniñ
Sırrındaki sır-zâdeniñ
Var içinde var-zâdeniñ
Varı zâtıñ hakkı yâ Rab..


Yâ RaBBenâ!
Bu Muazzam ve Muhteşem sisteminde KÛN feyeKÛN SİLSİLesi-ZÂDElik-Ziyâdelik-Yeniden ÜREme ZİNCİRi ki Küllî ŞEYin “ŞEY”liğidir bu..
Ezel Elest sözüne sahib çıkan ERLeriyin Zürriyet Zincirlerinin, DİRİden DİRİye KemâLÂT Direkleri PÎRler ve el ÂN DEVÂMlarının ve,
Kısacası her NE/KİM ki bu ÂLEM GÖZüken -> “KüLLî Şey MevCÛDu” İzafî VARlık ve KûN feyeKûN yENiden Yaratışta iğreti gel-geç-gölge VARlık oluşu da VÂCİBu’l- VüCÛD ZÂTî TEKKliğindedir işte bunun hakkına-hakkı için-hürmetine yâ RaBbu’l- Âlemîn ALLAH celle celâluhu..


Resim

zuhûrîniñ Mazharîniñ
Cân içinde cânlarınıñ
İrdügi sen dildârınıñ
‘Aşk-ı zâtıñ hakkı yâ Rab..


Şu ÂNda Şe’ÂNda KÛN feyeKÛN Tecellî Zuhuratını Yapan ve Yaptığı sonucu, ışığının,
Şahdamalarından da ÖZdeki CÂNÂN idrakine ERENLerin,
Uruc-Rücû’ ve İRDiği Ulaştığı sen DİLDâr-her şeyin Kalşbini-özünü hükmü altında tutup kendine bağlayan gönüller güzeli ZÂTıyın AŞKı hakkına-hakkı için-hürmetine yâ RaBbu’l- Âlemîn ALLAH celle celâluhu..


Resim

Eyle fenâ-ender-fenâ
Buldur bekâ-ender-bekâ
Hakîkatıñ kân-ı ‘atâ
Bahr-ı zâtıñ hakkı yâ Rab..


Bu kadar çok çeldirici içinde her şeyden boşalıp ALLAH celle celâluhu da fâni olmak işi gerçeketen ender, çok az olabilecek iş olsa da SEN bana “FENÂda ÖLüp beKÂda Diriliş Kemâlâtı” ver!
Hakkiktin ki, tüm ‘atâ-lütuf-ihsanlarıyın kaynağı, menbağı bitmez ocağıdır ki, akıllarımızı yutucu ZÂTuLLah UMManın hakkı için bunun hakkına-hakkı için-hürmetine yâ RaBbu’l- Âlemîn ALLAH celle celâluhu..


Resim

Enbiyânıñ evliyânıñ
Virmedükleri nişânıñ
Lâ-te‘ayyün olan senüñ
Künh-i zâtıñ hakkı yâ Rab..


Zât>Sıfat>esmâ>Eşyâ Şe’ÂNında, Sisteminde.. Nebîlerinin, Velîlerinin Halkına getirip öğretip eğiyyikleri hakikatler hakkına,
Yarattığı HALKı gibi olmaktan, tâyin edilen,âişkâre meydanda oluş,vs. gibi Zâhiri işlevlerden bunların Yaratıcısı olarak beri olan, asla benzemeyen ve tümünü kapsayan ZÂTıyın künhüne-ASLIna cevherine temelde ne olduğuna SENin yarattığın AKLıyın daha akıllı olup da ERMesi asla olamayacak olandır ki bunun, bunun hakkına-hakkı için-hürmetine yâ RaBbu’l- Âlemîn ALLAH celle celâluhu..


Resim

Ümmî Sinân kuluñ cânı
Görmek diler ‘ayân seni
Mahrûm eyleme gel anı
‘Ayn-i zâtıñ hakkı yâ Rab..


Bu Hakk Âşık Ümmî Sinân kuluyun cânı SENi açık-seçik ayan-beyan görmek dilemektedir.
SEN de Bütüklüğünden UMMulan gibi onu Mahrûm eyleme ve ZÂTuLLAH AYNiyyet Hakikatı her ne ise onun Hakkı için, bunun hakkına-hakkı için-hürmetine yâ RaBbu’l- Âlemîn ALLAH celle celâluhu…
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim18.nci ŞİİR
Resim

ResimTÂ’ ile biten ŞİİRLer..

Dilerse gözimi giryân iden dôst
Dilerse bagrımı biryân iden dôst
Dilerse hâk-ile yeksân iden dôst
Dilerse lutf-ıla ihsân iden dôst


Murad edip dilerse gözlerimden kanlı yaşlar döktüren dost!
Murad edip dilerse bağrımı kızarmış kebaba çeviren dost!
Dilerse benim bu izafî-gellgeç “bEN”liğimi yerlebir-dümdüz eden dost!
Ve de Murad edip dilerse lütuf ve ihsanlarını ilahî ikramlarını bahşeden yağdıran dost!


Resim

Dilerse göñlimi handân eyleyen
Dilerse cânımı cânân eyleyen
Dilerse sırrımı seyrân eyleyen
Dilerse katremi ‘ummân iden dôst


Murad edip dilerse gönlümü şen şâdüman güldüren dost!
Murad edip dilerse BİZ BİR-İZ Tevhidinde Şahdamarımdan da Akraba Özde cânımı Cânân eyleyen,
Murad edip dilerse özümde gizli sırr-ı sıfırımı el-âleme seyrân eyleyen,
Ve de Murad edip dilerse yaratıldığım bir damlamı aklen-naklen Ummân eyleyen dôst!.


Resim

Dilerse su gibi akup çagladan
Dilerse yil gibi esüp soyladan
Dilerse firkate salup agladan
Dilerse vaslını ihsân iden dôst..


Murad edip dilerse su gibi akıtıp çağlatan,
Murad edip dilerse yel gibi estirip çırılçıplak gezdiren,
Murad edip dilerse candostlarımdan ayırıp ayrılık ateşinde ağlatan,
Ve de Murad edip dilerse vuslatı-kavuşmayı ihsân eyleyen dôst!.


Resim

Dilerse şâh iken kılan gedâlar
Dilerse zecr idüp kılan cefâlar
Dilerse hôr iken viren safâlar
Dilerse kul iken sultân iden dôst..


Murad edip dilerse şah hükümdar iken kul köle kimsesizi eyleyen,
Murad edip dilerse engelleyip türlü cefâlar eyleyen dôst!.
Murad edip dilerse hakir-kıymetsiz iken sefâlar edip gönül şenliği, eğlencesi veren,
Ve de Murad edip dilerse kul iken sultân eyleyen dost!.


Resim

Dilerse deryâlar gibi kaynadan
Dilerse gemiler gibi oynadan
Dilerse nâleler virüp söyleden
Dilerse nutkumı pinhân iden dôst..


Murad edip dilerse denizler gibi dalga dalga kaynatan,
Murad edip dilerse denizdeki gemiler gibi oynatan,
Murad edip dilerse feryad ü figân ettirip inletan,
Ve de Murad edip dilerse sesimi kestirip susturan dost!.


Resim

Dilerse gezdiren ‘arşı semâyı
Dilerse bozduran nâm-ı fenâyı
Dilerse geydüren şâlı kabâyı
Dilerse cismimi ‘uryân iden dôst..


Murad edip dilerse gök yüzüne çıkarıp arşı semâyı seyrân ettirip gezdiren,
Murad edip dilerse fâni oluş imkânlarımı bozdurup bakakaldıran,
Murad edip dilerse sultânlığımı elimden alıp kaba şalı boynuma geçiren,
Ve de Murad edip dilerse de bedenimi çırılçıplak barakıp soyan dost!.


Resim

Dilerse ‘aşkını câna kuran fak
Dilerse söyleden sırran ene’l-hak
Dilerse varımı alup iden yok
Dilerse kim Ümmî Sinân iden dôst..


Murad edip dilersekendi canımdan içeri cÂNÂN olup, canıma AŞKının tuzağını kuran,
Murad edip dilerse Ruhumdan öte Sırrıma ulaştırıp “ene’l- Hak: Ben Hakkım!” söyleten,
Murad edip dilerse benim sandığım “varlığım”ı elimden alıp yok eden,
Ve de Murad edip dilerse beni o kimse ki “Ümmî Sinân” eden dost!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim19.ncu ŞİİR

ResimSÂ’ ile biten ŞİİRLer..

Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilün

Ey Hudâ lutf eylegil kahrıñdan ey hak el-gıyâs
Her zamân u her sâ‘at fâ‘il-i mutlak el-gıyâs..


Ey ALLAHım! Ey Hakk celle celâluhu!
Kahrından korunmayı lutfeyle el aman, meded yâ Rabbî celle celâluhu!
Sen ki, her zaman ve her saat fâ‘il-i mutlaksın/ mutlaka her fiilin fâili sensin ve fiilerimden SANA sığınırım el aman, meded yâ Rabbî celle celâluhu!.


İnanan MuhaMmedî kul için fiilin mutlak/şüphesiz fâli ALLAHu zü’l- CeLÂLdir:
“seN Atmadın ATAN BENim!.”:


فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Resim---“Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ rameyte iz rameyte ve lâkinnallâhe ramâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm: Siz, Bedir’de o kâfirleri kendi kuvvetinizle öldürmediniz. Lâkin Allah size yardım etmekle onları öldürdü. Ey Rasûlüm, düşmanların gözlerine bir avuç toprak attığın zaman da sen atmadın, ancak Allah attı; ve bunu, güzel bir ganimet ve zafer tecrübesi vermek için (yaptı) Muhakkak ki Allah, (söylenenleri) işiten, (her şeyi) bilendir.”
(Enfâl 8/17)

Resim

Gün gibi âşikâresin ‘âriflere ‘ayne’l-yakîn
Ehl-i tugyânıñ özinde kahr-ı mülhâk el-gıyâs..

Yâ Rabbî celle celâluhu!
SEN ki Güneş gibi âşikâresin/ belli, meydanda, açıksın Hakk âriflerine “ayne’l- yakîn”sin ki, göz ile görür derecede görerek, müşâhede ederek bilmecesine..
Azgınlar özünde ise kahrından helâk olmak var ki, SANA sığınırım el aman, meded yâ Rabbî celle celâluhu!.


ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ
Resim---“Summe le terevunnehâ ayne’l- yakîn: Sonra onu, gerçekten yakîn gözüyle (Ayne'l Yakîn) görmüş olacaksınız.”
(Tekâsür 102/7)

إِنَّ هَذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَقِينِ
Resim---“İnne hâzâ le huve hakku’l- yakîn: Şüphesiz bu, kesin bilgi ifade eden bir gerçektir (Hakku'l-Yakin).”
(Vakı'a 56/95)

وَإِنَّهُ لَحَقُّ الْيَقِينِ
Resim---“Ve innehu le hakk'ul yakîn: Ve şüphesiz o, kesin bir gerçektir (hakku'l-yakîn).”
(Hâkka 69/51)

Resim

Bi-nişân u lâ-mekân sırrında pinhân olmayan
Bulmaya seyr-i ma‘a’llâh sırrın el-hak el-gıyâs..


Nişansızlık ve mekÂNsızlık Sırrında eriyip yok olup bürünmeyen gerçekte MuhaMmedî ALLAH İLELik Sırrını asla bulamaz.. el aman, meded yâ Rabbî celle celâluhu!.

Resim

Ehl-i ‘aşka hâ’il olmaz ‘âlem-i kevn ü mekân
Hôş ‘azâbdur illâ ‘aşkdan fârig olmak el-gıyâs..


Gerçek MuhaMmedî AŞK Ehline bu içinde bulunduğumuz mekân ve Kâinât-Oluşum âlemi asla perde olamaz,
Hoş ne var ki, gerçek AŞKuLLahtan boşta kalış gerçekten Hakk âşıkların için bir azab ve sıkıntıdır el aman, meded yâ Rabbî celle celâluhu!.


Resim

Bu Sinân Ümmî za‘îfe irmesün hışmıñ seniñ
İtmesün hasret-i hicrân anı igrâk el-gıyâs..


Bu Sinân Ümmî kaddesallahu sırrahu zayıf kuluna senin hışmın/ öfken, hiddetin, gazabın ulaşıp bulaşmasın ve,
İlahî AŞKından ve CemÂLuLLahtan ayrılık hasreti acılara gark etmesin el aman, meded yâ Rabbî celle celâluhu!.


El Hakku:
Resim

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Allahümme e’ûzü bi rızâke min sehatike ve bi muâfâtike min ‘ukûbetike ve e’ûzü bike minke lâ uhsi senâen ‘aleyke ente kema esneyte ‘ala nefsike.: Allah’ım! Öfkenden rızana; cezandan affına sığınırım. Senden yine sana sığınırım. Sana övgüyü saymakla bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin.”
(Müslim, Salât, 222)

Resim

Kahr: Zorlama. Cebir. * Ezme. Mahvetme.
Lutf: Rıfk ve nevâziş. İltifatla mülâyemet üzere muâmele eylemek. Allah (C.C.) Hazretlerinin kullarını rıfk ve sühuletle murâdına muvaffak eylemesi. * Güzellik, hoşluk. * İyilik, iyi muâmele.
El gıyas : Meded, aman!
Hüdâ: f. Rabb. Sâhib. Cenab-ı Hak. Hâlık.
Âşikâr: f. Belli, meydanda, açık. Bedihi.
Tugyân: Zulüm ve küfürde çok ileri gitmek. Azgınlık, taşkınlık.
Mülhâk: helâk olmuş.
Pinhân: f. Gizli, saklı, hafi, mahfi, mestur, müstetir.
Hâ’il: Perde. Mânia. İki şey arasını ayıran.
Fârig: İşini bitirmiş, boş kalmış, alâkasını kesmiş, rahat, vazgeçmiş, çekilmiş
Hışm: f. Öfke, hiddet, gazap, kızgınlık.
İgrâk: Suya batırmak, boğmak. * Kabı doldurmak. * Edb: İmkânsız bulunan mübalâğa.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim20.nci ŞİİR

ResimDÂL ile biten ŞİİRLer..


Eyâ cânlara cân sultân
Umar cân senden istimdâd..
Yoluñda varum olsun fân
Diler cân senden istimdâd..


Ey cânların şah damarlarından da akraba-yakın olan Cân Sultânım!
cihÂN içinde cİSMe bürünmüş KAN kuşanmış şu cÂNım, SENden yardım dileyip meded beklemekte!.
SENin İrci’i yolunda izafî varlığım fenâ bulsun, fâni olsun ve gelip geçici devamlı olmadığını ve de iğreti misâfirliğini ANLAsın ki, ÖZüm- cÂNım SENden yardım dileyip meded beklemekte!.

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
Resim---“Küllü men aleyhâ fân (fânin).: Yeryüzünde bulunan her şey-herkes fanidir;” (Rahmân 55/26)

Küllü men: bütün kişiler, bütün bilinçli varlıklar, bütün insanlar ve bütün cinler, herkes.
aleyhâ fân: fanilik üzeredir, yok olucudur..

Resim

Fenâ bulsa kamu evlâd
Dahı âbâ vü hem ecdâd
Hemân budur saña feryâd
Umar cân senden istimdâd..


ASLında sanal olan şu çoluk-çocuk tümü gerçek yokluğunda yok olsalar ve dahi babalar dedeler atalar da..
Bu gerçekleri BİLen AKLım ve vicdÂNım Sana feryâd ederek SENden yardım dileyip meded beklemekte!.


Resim

Ne savm ü ne salâtım var
Ne hacc ü ne zekâtım var
Ne kadr ü ne berâtım var
Diler cân senden istimdâd..


Bu doğru İŞLendi diyebileceğim kabul olnuacak ne orucum ne namazım, ne haccım ne de zekâtım var!
Ne kadrim/ kulluk itibarım, değerim, kıymetim, haysiyet derecem var! Ne de bir berâtım/imtiyaz kurtuluş belgem var elimde ki bu zavallı cÂNım, SENden yardım dileyip meded beklemekte!.


Resim

Elim boşdur yüzüm kara
Anuñ-çün oldum âvâre
Bu derde eylegil çâre
Umar cân senden istimdâd..


İmkÂNla İmtihÂNa geldiğim KULLUk ÇÖLÜnden çıkarken Elimin boşluğundan yüzüm kapkara utançiçindeyim!
Onun için ben şimdi âvâreyim/serserice, başıboşça boş gezen gibiyim ki,
Bu derdime ancak ve ancak SEN ÇÂRe Edersin, SENden yardım dileyip meded beklemekteyim!.


Resim

Çalabıñ başı hakkı-çün
Göziniñ yaşı hakkı-çün
İçi vü daşı hakkı-çün
Diler cân senden istimdâd..


ABdin olarak inandığım Mâbudluğun hakkı için, dökülen gözlerin yaşı hakkı için, dua edenlerin içi ve dışı hakkı için, duâ ediyorum ki, SENden yardım dileyip meded beklemekteyim!.

Resim

Egerçi men hatâ kıldum
Bilürem yolda yañıldum
Tapuña yalvaru geldüm
Umar cân senden istimdâd..


Meğer ki ben nisyan-unutkanlığa düştüm hata işledim ve Anladım ki Hakk YOLUmdan yanıldım ama şu ANda sonUÇta, kapına-HUZURuna yalvararak gelip diz çöktüm ki, SENden yardım dileyip meded beklemekteyim!.

Resim

Dilimde devr ider virdiñ
Ki müştâkıyam ol ferdiñ
Bize dermân yiter derdiñ
Diler cân senden istimdâd..


Özümün Öz SÖZün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SESinden DUYdum-Uydum ve artık İSMİni ViRD edindim sürekli her yerde her zaman ve her HÂLde demekteyim ki,
Ben FerdÂNiyyetiyin mutlak FERD oluşuyun İlim-İrade-İdrakıyla iştirak etmekteyim çok şükür!
Ki biz kullarıyın gerçek dermÂNı zât-ı Âliyin VİRDi Derdindir ve ben de cÂNımla, SENden yardım dileyip meded beklemekteyim!.


Resim

Gerekmez ‘âlem-i fânî
Gerekmez küfr ü îmânı
Gereksin cânı cânânı
Umar cân senden istimdâd..


Gerçek Hakk ÂŞIKLarına bu gel-geç-sanal-iğreti Dünya ÂLEMi ne gerekir!
Anlamadan dinlemeden rastgeleye olan küfür de imÂN da gerekmez!
SEN ki CÂNımızın Özde cÂNÂNısın ve mutlak lâzımımız, lâyıkımız ve tek gerçek gerekenimizisin bu nedenle ben de cÂNımla, SENden yardım dileyip meded beklemekteyim!.


Resim

Sinân Ümmî umar ey cân
Olasın sırrına mihmân
N’ola ger idesin ihsân
Diler cân senden istimdâd..


Ey cÂN kardeşim Hakk Yolcusu bil ki, Sinân Ümmî kaddesallahu sırrahumuzun senden umup beklediği şu ki,
Sana ANLAtmaya çalıştığı KuLLuk SıRRIna gönül veresin ve sen de diyesin ki,
Yâ RaBBenâ ne olur ki SEN yüce Katından biz kullarına lütuf ve ihsÂNlar edesin ki doğrusu ben de zavallı cÂNımla, SENden yardım dileyip meded beklemekteyim!.



Resim

Eyâ: ey ki eyy!.
İstimdâd:Medet ve yardım istemek.
Meded:İnayet, yardım, imdad, eman. Eyvah.
Fân: fâni.. Muvakkat, kaybolan, gelip geçici, devamlı olmayan, misâfir.
Kamu:(Kamuğ) t. Hep, bütün, tamamen.
Âbâ: (Eb. C.) Babalar, pederler.
Ecdâd: (Cedd. C.) Dedeler. Babalar. Büyük babalar.
Kadr: İtibar. Değer, kıymet. Haysiyet. Derece miktarı. Miktar. Meblağ. Takat.
Berât: Nişân. Rütbe. İmtiyaz ve taltif için verilen resmi kâğıt.
Âvâre: f. Başıboş, serseri, boş gezen. İşsiz güçsüz.
Çalab: t. İlâh. Mâbud. Cenâb-ı Hak, Rab.
İçi vü daşı: İçi ve dışı..
Tapı (t): Huzur.
Vird: Sık sık ve devamlı okunan dua. Kur'an-ı Kerim'den her gün okunması vazife bilinen kısım, bir cüz.
Müştâk: (şevk. den) Arzu ve iştiyak gösteren, fazla istekli.
Ferd: Tek, bir, yekta. Eşi, benzeri olmayan. Bîhemta olan..
El FERD: ferdiyyetinte tek ve eşsiz olan ALLAH celle celâluhu..
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim21.nci ŞİİR
Resim

Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilün


Pâdişâhım derde düşdüm baña bir dermân meded
Derde dermân issi mürvet sâhibi sultân meded....


Sistemin Sahibi Rabbım! Kulluk derdine düştüm bana bir mede kıl!
SEN ki, Derde dermân sahibisin, Mürvet/Ahsen olanı karşılıksız verensin, Sistemin sâhibi saltanat Sultânısın imdad kıl!.


Resim
Çâresizem tâkatım kalmadı kaldum âh u zâr
Hazretiñden uma geldüm lutf-ıla ihsân meded....


Bu KULLuk çÖLünde güçsüz takatsız, çâresiz ve ah ve ZÂR içinde kaldım!
Ben de yüce Hazretinden ZÂT-ı ÂLÂ’ndan lutfunu ihsanını umarak KULLuk Kapına geldim teslim oldum bana bir ihsan et imdad kıl!.


Resim
İhtiyâc oldum bugün bir katre vasluñ meyine
Anca teşne dillere feyz irgüren ‘ummân meded....


Öylesine muhatcım ki bu gün ben, bir damalacık vuslat şarabına anlatamam!.
Sen ki, bu hallere düşen sonsuz susamış, vuslatına kavuşmana ço istekli, çok arzulayan, çok heveskâr gönüllere feyzi/ fazıl ü kerem ihsanını tezce ulaştıran sonsuz rahmet UMManı Sahibi SENsin bana bir ihsan et imdad kıl!.


Resim
Hasret ü firkat ipiyle bendi muhkem eyleyüp
Dürlü mihnet kılmak ister baña bu zindân meded....


İçine düştüğüm şu esfelin-DÜNyâ batağı, SANA olan hasret ve ayrılık ateşi ipiyle bir NEFeslik BENd ile bağladı beni ve bağ ipim hayatımı sapa sağlam-gücüm yetmez hırsım haline getirdi.
Türlü türlü mihnet kılmak/zahmet, eziyet, dert ve belâlarla tecrübe edip sınamak istemekte DÜnYâ ki KULLuk Zindanı..Tek imdad edicim SENsin bana bir ihsan et imdad kıl!.


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünya müminin zindanı, kâfirin cennetidir.” buyurdu.
(Müslim, Zühd: 1; Tirmizî, Zühd: 16; İbni Mâce, Zühd: 3; Müsned, 2:197,323)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah Cebrâil'i, bana gönderdiği sûretlerin en güzelinde indirdi. Cebrâil şöyle dedi: "Ey Muhammed, yüce Allah sana selâm söylüyor ve şöyle buyuruyor: “Ben dünyaya dostlarım için acı, bulanık, dar ve sıkıntılı olmasını vahyettim. Tâ ki, Bana kavuşmayı özlesinler. Ben dünyayı dostlarım için bir zindan, düşmanlarım için de bir Cennet olarak yarattım.” buyurdu.
(Suyuti, Camiussagir, 3:53, No:2723, (1484)

Resim
Sakla bu göñül sarâyın pâdişâhım kıl nazar
Kılmasun nefsim çerisi hâk-ile yeksân meded…..


Yâ RABBenâ TeCELLî Merkezin olan Gönül Sarayımı nazar kılarak, tecellî erek, SALL ettirerek SAKla-koru!
Şu Yalan Dünyaya bel bağlayıp tapıcı Hevâ-Heves sahibi zavallı nefsim askerleriyle yağmalayı yerle bir etmeden, tek imdad edicim SENsin bana bir ihsan et imdad kıl!.


Resim
Bir safânıñ altına gördüm komışlar biñ cefâ
Meyl ider nefsim bükülmez senden ister cân meded....


Ben bu yalan dünyada ne zaman bir safâ/ gönül şen eden eğlence gördüysem altına binlerce cefâ/eziyet, sıkıntı, zulüm gizlendiğini gördüm!
Nefsiminse arayaıp bulamadığı hemen cÂN atmakta, ÖZ cÂNım-RÛHum ise SENded meded beklemekte.. Tek imdad edicimiz SENsin bana bir ihsan et imdad kıl!.


Resim
Dâ’imâ bizden hatâ senden ‘atâdur işlenen
‘Aşkı fazlıñdan müyesser kıl bize burhân meded....


BİZler KULLUk DENEmesine gelmişiz ve her an her zaman HATA/yanlışlık, yanılmışlık, suç, günah işlemekten emin değiliz! Ancak sSEN ise hata işlesek de ‘Atâsı ihsÂNı sonsuz olansın ve SEN de bunu İŞLersin Sünnetindir.
SENin FaZLuLLah AŞKından bize bunu kolay kıl ve bize burhân/ delil, hüccet,yol buldurucu sebebler lutfet! Tek imdad edicim SENsin bana bir ihsan et imdad kıl!.

ALLAHu zü’l- CeLÂL Kur'ân-ı Kerimde:


وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُوْلِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاء وَلَا يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِن زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
“Ve kul lil mu’minâti yagdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne, ve lâ yubdîne zînetehunneillâ mâ zahera minhâ, vel yadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne gayri ulîl irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazharû alâ avrâtin nisâi, ve lâ yadribne bi erculihinne li yu’leme mâ yuhfîne min zînetihinn(zînetihinne), ve tûbû ilâllâhi cemîan eyyuhel mu’minûne leallekum tuflihûn: Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. HEP BİRLİKTE ALLAH'A TEVBE EDİN EY MÜ'MİNLER, UMULUR Kİ FELAH BULURSUNUZ." (Nur 24/31)

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
“Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâh(rahmetillâhi), innallâhe yagfiruz zunûbe cemîâ(cemîan), innehu huvel gafûrur rahîm(rahîmu): (Benden onlara) De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir." (Zümer 39/53)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحًا عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
“Yâ eyyuhâllezîne âmenû tûbû ilâllâhi tevbeten nasûhâ(nasûhan), asâ rabbukum en yukeffire ankum seyyiâtikum ve yudhilekum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru, yevme lâ yuhzîllâhun nebiyye vellezîne âmenû meahu, nûruhum yes'â beyne eydîhim ve bi eymânihim yekûlûne rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun): Ey iman edenler! Allah'a kesin (nasuh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki, Allah sizin kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah, Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar parıldar. Derler ki: "Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla! Şüphesiz Sen, her şeye güç yetirensin." (Tahrîm 66/8)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ise;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helâk eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.” buyurmuştur.
(Müslim, Tevbe, 9, 10, 11)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bütün âdemoğulları günahkârdır, günahkârların en hayırlıları ise tövbe edenlerdir.” buyurmuştur.
(İbn Mâce, Zühd, 30)

Resim
Bu fenâ evden göçüp hazretiñe varmaklıgı
Ol habîbiñ hurmetiyçün kıl bize âsân meded....


Yâ Rabbenâ! Bu fânlik yurdundan göçüp BEKÂ Yurdun ZÂTına VARaBİLmemizi SENden,
Habîbin MuhaMmed aleyhi's-selâm hörmetine SENden diliyoruz ve bu KULLUK YOLculuğunu ve Vuslâtımızı BİZe kolay kıl ki,
Tek imdad edicimİZ SENsin bana bir ihsan et imdad kıl!.


Resim
Cürmine Ümmî Sinânıñ zerrece inkârı yok
Dâ’imâ eydür mürüvvet sâhib-i gufrân meded....


Ümmî Sinân kaddesallahu sırrahu nin cürmüne/kulluk gereği kabahat, kusur, hatâ, isyan. Günahlarını inkâr etmemekte kabul etmekte ki,
ZÂT-ı Âline her dâim söyleyipdurduğu: “ SEN mürüvvet/ahseni ihsÂN ve gufrÂN sâhibmiz olan; El Gâfiru, El Gâfuru, El Gaffâru ALLAH celle celâluhusun.. Tek imdad edicim SENsin bana bir ihsan et imdad kıl!. Âmine yâ Muîn ALLAH celle celâluhu…

El Gaffâru :
Resim

El Gâfiru :
Resim

El Gâfuru:

Resim

Resim

Issi: Sahibi.
Mürvet: Mürüvvet. İnsaniyet. İnsanlığa uygun olan şeyi yapmak. Güzel ve iyi şeyleri alıp, kötü şeyleri ve hâlleri bırakmak. * Ana baba saadeti. * Mertlik, yiğitlik. * Reculiyet.
Katre: Damla. Su damlası. * Bir damla olan.
Teşne: f. Susamış. * Mc: İstekli, çok arzulayan, heveskâr.
İrgürmek: İrürmek. Erdirmek, eriştirmek, ulaştırmak.
Bend: f. Bağlanan. Bağlanmış. * Bağ. Boğum. Mafsal. * Su bendi. Baraj.
Muhkem: Sağlam. Metin. Sıkı sıkıya. Kuvvetli. Tahkim edilmiş. Sağlamlaştırılmış. * Fık: Tefsir edilenlerden daha kuvvetli olan söz. İhtimalli olmayan söz.
Mihnet: Zahmet. Eziyet. Dert. Belâ. * Mc: Tecrübe, sınamak.
Çeri: Asker.
‘Atâ: Verme. Bağışlama. Bahşiş. Lütuf. İhsan.
Burhân: Delil, hüccet, isbat vasıtası. * Man: Yakînî mukaddemelerden meydana gelen kıyas. * Red ve inkâr için itiraz kabul edilmeyecek surette isbat-ı hakikat eden kavi hüccet.
Resim
Cevapla

“►Allah Dostları Divan Şerhleri◄” sayfasına dön