AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-30


Kapuna gelmişem yâ Rab tehî destim yüzüm kara
Ki kulluk itmedim sana 'aceb hâlim nice ola..


Yâ RaBBu’l- Âlemîn Elim bomboş hâlde kapına gelmişim ki; bundan dolayı yüzüm kapakara,
Emrettiğin KULLuğu SANA karşı edemedim, bilmem ki benim HÂLim nasıl olur!.


Resim

Şerî'at emrini tutub tarîka olmadım sâlik
Sanurdum kendimi 'ârif muhakkak Bâyezîd-asâ..


Şerî'at Âleminde emrini tutamadım!. MuhaMMedî Tarîkat YOLunda yürüyenlerden olamadım,
Oysa ben câhilliğimden dolayı kendimi ârifim ve de sanki muhakkak devrimin Bâyezid-î Bistâmîsi gibi zannederdim..


Resim

Hevâ-yı nefs ü İblise uyub itdim hatâ bî-had
Menâhî irtikâb itdim evâmir tutmadım kat'â..


Nefsimin yanıltıcı hevÂsına ve de SON-uçta Lâin-kovulmuş İblis’e uyarak nice nice, çokça hududsuz-sınırsız hata ve kusurlar işledim!.
ALLAHu Zü’l- CeLÂL’in yasakladığı nice yasakları işleyip, “YAPmayın!.” EMiRLerini kesinlikle göz ardı edip tutmadım!.


Resim

Riyâ' ü süm'a vü taklîd ile celb eyledim nâsı
Bilür iken ki şöhret 'âşıka bir fitne-i 'uzmâ..


İşim-Gücüm HAKK TeÂLÂ’nın KULLarını; onlara karşı iki yüzlülük, gösteriş vegerçek HaKk Dostu taklidi yaparak etrafıma topladım!.
Halbuki bu MuhaMMedî Tarikat YOLUnda HaKk Âşıkların en büyük İmtihÂN Tuzağı-Fitnesi Nefsî Şöhret peşinde koşması olduğunu öğretmişlerdi ve de BİLiYORdum!.


Resim

Severdim medh-i nâsı havf iderdim zemlerinden hem
Baña hak söz diyen mebgûz idi sevmez idim asla..


Çünkü ben, bu YANLışta yürürken halkın beni övmesini çok severdim ve de beni kınamalarından-yermelerinden çok çok korkardım!.
Eğer bir kimse çıkıp da bunun haksızlık olduğunu- Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem YOLUna uymadığımı söylese ben hemen, onu asla sevmez, buğz eder, onun hakkında gizli ve kalbî düşmanlık hisseder hakkında kin ve düşmanlık beslerdim!.


Resim

Edeb iz'ân haya nâmûs u 'ân cümle terk itdim
Mecazî 'ışk beni bu hâle koyub eyledi rüsvâ..


Bu NAKİLden Habersiz AKıL Ürünü Hayalî Mecazî Aşk beni öyle bir HÂL içine soktu ve razil-kepâze etti ki,
Edebim, İz'ânım/basîretle İÇ ANLAyışım, utanmam, namusum ve de şu ÂNda KİM Olduğum gibi ANA Değerlerimin cümlesini bıraktıp terk ettim!.


Resim

İki nesne zelîl eyler buyurdı mer'î Peygamber
Biri şehvet biri hırsdur bu iki bende çok hâlâ..


Resim---ŞeriâtuLLAHı EMReden Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “İki şey var ki, bunlar o kişiyi alçaklardan eder!” buyurdu.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:
“Sizin Hakkınızda en korktuğum iki şeyden biri şehvettir biri hırsdır” buyurdu ki, zâten bunların her ikisi de ben de hâlâ çokça barınmakta ve de bulunmaktadırlar..

Resim---Ebu berze el-Eslemi radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Sizin hakkınızda en ziyâde korktuğum şey, zenginlik hırsı ile karınlarınızın ve ferçlerinizin şehvetleri bir de fitnelerin şaşırtmalarıdır." buyurdu.

(Rezin tahric etmiştir; Hadis Ahmed İbnu Hanbel'in Müsned'inde gelmiştir: 4, 420, 423.)

Resim

Mehâsinden melâ'ik yazmadı dîvânıma bir harf
Mesâvîde ma'âsîde velâkin olmışam yekta..


Yaptığım iyiliklerden henüz birisini bile melekler, âhiret hesabım olan KuLLuk Defterime yazmadılar.
HAKK TeÂLÂ’nın emirleri dışında masivâ, günahlar ve isyanlarda ise en başta giden bir KUL OLdum!.


Resim

Bu hâl-ile ümîdi kesmeyüb hîç rahmetinden ben
Dilerem mağfiret senden gice gündüz Hudâvendâ..


Bu HÂLde olup gitmeme rağmen ben yine de SENin RAHMetinden asla umudumu kesmedim.
Gece-gündüz durmadan SENden beni bağışlamanı dilemekte ve dua etmekteyim eyy Mülkünün Hakimi ALLAHım celle celâlihu!.


Resim

Günâhım çoklığından var mıdır saña keder hergiz
Beni 'afv eyleseñ rahmet tükenür mi ki bir derya..


Yâ Rabbulâlemînim!.
En ki her ÂN Şe’ÂNuLLAHta her nefes yeniden yaratıp durduğun kulunum ki, Günâhımın çokluğundan sana keder gelemez hâşâ!. Deryâlar gibi sonsuz olan Rahmetin tükenmez ki, beni de afveyylesen!.

Resim

Hatâmı i'tirâf idüb 'atanı isteyü geldim
Gerek 'afv it gerek 'adi it vezirin yok senin hâşâ..

Ben artık hatalarımı farkedip, kabul ederek SENden afv, lütuf ve ihsanını istemeye geldim.
SENin İşlerine karışacak bir vezirin asla yoktur. İstersen afv edersin ya da afvetmez alçaltırsın ki SENden RAHmetini dilerim!.


Resim

Velâkin 'afv iderseñ dostlarım heb sevinişürler
Dahi gam-nâk olub heb cümle a'dâ zümre-i tersâ..


Şu hususda vardır ki, RAHmet edip beni afv edersen, tüm dostlarım ebedî kurtuluşuma sevineceklerdir.
Ve bu iflah oluşuma cümle düşmanlarım ve yoldan çıkmış Yahudiler ve Hristiyanlar üzülüp, gamlanıp, kederleneceklerdir..

Resim

Kamu dostlarının başı MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm.. kim ol
Baña atamdan erham oldığı malûm-durur saña..


Cümmle-tüm Dostlarıyın başı olan MuhaMMed Mustafâ aleyhisselâm ki, bana babamdan da merhametli olduğu zâten bildiğin bir husustur Yâ Rabbulâlemînim!.

Ol MuhaMMed Mustafâ aleyhisselâm ki;

Kur'ÂN-ı Kerîmimizde;


لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
Resim---“Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz (azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bi’l- mu’minîne raûfun rahîm (rahîmun).: Andolsun ki; size, sizin içinizden azîz bir Resûl geldi. Sizin üzüldüğünüz şey, O'na ağır gelir (O'nu üzer). Size çok düşkün, mü’minlere şefkatli ve merhametlidir.”
(Tevbe 9/128)

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
Resim---“Fe in tevellev fe kul hasbiyallâh (hasbiyallâhu), lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbu’l- arşi’l- azîm (azîmi).: Bundan sonra eğer onlar dönerlerse, o zaman onlara şöyle de: “Bana, Allah yeter (kâfidir), O’ndan başka ilâh yoktur. Ben, Allah’a tevekkül ettim (güvendim). Ve O, azîm arşın Rabbidir.”
(Tevbe 9/129)

فَلَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَّفْسَكَ عَلَى آثَارِهِمْ إِن لَّمْ يُؤْمِنُوا بِهَذَا الْحَدِيثِ أَسَفًا
Resim---“Fe lealleke bâhiun nefseke alâ âsârihim in lem yu'minû bi hâzâl hadîsi esefâ (esefen).: Şimdi onlar bu söze (Kur'an'a) inanmayacak olurlarsa sen, onların peşi sıra esef ederek kendini kahredeceksin (öyle mi)?”
(Kehf 18/6)

النَّبِيُّ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنفُسِهِمْ وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ وَأُوْلُو الْأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَى بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللَّهِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ إِلَّا أَن تَفْعَلُوا إِلَى أَوْلِيَائِكُم مَّعْرُوفًا كَانَ ذَلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا
Resim---“En nebiyyu evlâ bi’l- mu’minîne min enfusihim ve ezvâcuhu ummehâtuhum, ve ûlû’l- erhâmi ba’duhum evlâ bi ba’dın fî kitâbillâhi mine’l- mu’minîne ve’l- muhâcirîne illâ en tef’alû ilâ evliyâikum ma’rûfâ (ma’rûfen), kâne zâlike fî’l- kitâbi mestura (mestûren).: Nebî (Peygamber), mü’minler için kendi nefslerinden daha evlâdır (yakındır). Ve O’nun (Nebî’nin) zevceleri, onların anneleridir. Ve rahim sahipleri (akrabalar), onlar birbirlerine, Allah’ın Kitab’ında, mü’minlere ve muhacirlere yakın olduklarından daha yakındır. Ancak dostlarınıza iyilik yapmanız hariç. İşte bunlar, Kitab’ta satır satır yazılıdır.”
(Ahzab 33/6)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem BUYruklarındaysa;

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Hiç şüphesiz ben size bir babanın evladlarına olan durumu gibiyim." buyurdu.
(Ebu Davud, Tehâret, 4; Beyhakî, Sünen-i Kübrâ, 1/91.)

Resim---Bir gün, Peygamberimiz ellerini kaldırmış: "Allah'ım, ümmetimi koru, ümmetime acı!" diye ağlayarak dua ederken, ALLAHu zü’l- Celâl, Cebrâil'e buyurdu ki: "Ey Cebrâil! Gerçi Rabbin her şeyi bilir; ama sen git, MuhaMMed'e niçin ağladığını sor." Cebrâil geldiğinde, Peygamberimiz, ona, ümmeti için ağladığını söyledi. Cebrâil ALLAHu zü’l- Celâl’in huzuruna dönüp durumu anlattı.
ALLAHu zü’l- Celâl: "Ey Cebrâil, MuhaMMed'e git ve şunu söyle: “Biz seni ümmetin hakkında hoşnut edeceğiz ve asla üzmeyeceğiz!."
buyurdu.

(Müslim, İman: 346.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim bir mal bırakırsa o akrabalarınadır. Fakat kim de bir borç veya bakıma muhtaç kimse bırakarak giderse, borcunun ödenmesi ve geride kalanların bakımı bana aittir." buyurdu.

(Buharî, Tefsir, 33/1; Müslim, feraiz, 15.)

Resim---Yine harb meydanında dişi kırılıp yüzüne miğferinin bir parçası saplandığı ve yüzünden dökülen kan yere düşeceği esnâda, hemen ellerini kaldırarak: "Allah'ım kavmime hidayet et, çünkü onlar (beni) bilmiyorlar!" buyurdu.
(Buharî, Enbiyâ, 54; Müslim, Cihad, 105; Kadı İyâz, Şifâ, 1/105)

Resim---Bir diğer hadis-i şerifte Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Rabbimin nezdinden bir melek geldi ve ümmetimin yarısını Cenâb-ı Allah cennete koymak ile şefâat arasında bir tercih yapmamı istedi. Ben şefâati tercih ettim. Zira şefâat daha umumî ve kifâyetlidir. Siz bu şefâatin ümmetimin müttakilerine mi olduğunu sanıyorsunuz. Hayır! O ümmetimin hata ve günah işlemiş, günahlarla kirlenmiş olanları içindir." buyurdu.

(İbn-i Mâce, Zühd, 37; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/75)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ümmetinden bir kısmının cehenneme gireceğini duyduğu an mahşer meydanında secdeye kapanıp: "Ümmetim! Ümmetim!" diye yakarışa geçecek, O'na ALLAHu zü’l- Celâl: "Artık başını kaldır! Şefaat et, şefaatin kabul edilecek!" buyuruncaya kadar başını yerden kaldırmayacaktır.
(Buharî, Tevhid, 36; Tefsirü'l-Kur'ân, 5; Müslim, İman, 326,327; Tirmizî, Kıyamet.)

Resim---Bu hususta Peygamber Efendimiz aleyhisselâm'a kimlere şefaat edeceği sorulduğunda: "Benim şefaatim, dili kalbini tasdik ederek yürekten kelime-i tevhidi getirenleredir." buyurarak samimi olarak "La ilahe illallah Muhammedun Resûlullah" diyenlerin şefaatten mahrum bırakılmayacaklarını bildirmiştir.
(Buharî, Rikak,50; Müslim, İman, 369)

Resim

' Azâb itseñ baña mahzun olur elbetde ol dostun
Olur bî-şübhe mesrur hem beni bağışlasan afla..


O yüce Dostun Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ben günahkâr da olsam ÜMMetiyim ki bana azâb, ezâ, sıkıntı versen hüzünlenir elbette.
Ancak, beni afvınla bağışlarsan şüphesiz çok sevinç ve sürur duyar..


Resim

Habîbin hakki-çün tard itme Kuddûsî günâh-kârı
Seniñ kapuñdan evsa' var mı bir kapu ki ol vara..


O Mübârek-Muazzez-Mukaddes ve Muhteşem Habîbin MuhaMMed Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hörmetine bu günâhkâr Kuddûsî kaddesallahu sırrahu kulunu Rahmet Kapından sürüp kovma, uzaklaştırma!
SENin TEVbe ve RAHMet Kapından daha çok geniş bir kapı mı var ki o kapıyı çalayım Yâ RaBBenâ celle celâlihu..


Resim TEvBE KAPImız.:

Resim---Haris İbnu Süveyd radiyallahu anhu: “Abdullah İbnu Mes'ud (radiyallahu anhu) bize iki hadis rivâyet etti. Bunlardan biri Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)'den di, diğeri de kendisinden. Dedi ki: "Mü'min günahını şöyle görür: "O, sanki üzerine her an düşme tehlikesi olan bir dağın dibinde oturmaktadır. Dağ düşer mi diye korkar durur. Fâcir ise, günahı burnunun üzerinden geçen bir sinek gibi görür"
İbnu Mes'ud bunu söyledikten sonra eliyle, şöyle diyerek, burnundan sinek kovalar gibi yapmıştır.
Sonra dedi ki: "Ben Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle söylediğini duydum: "Allah, mü'min kulunun tevbesinden, tıpkı şu kimse gibi sevinir: "Bir adam hiç bitki bulunmayan, ıssız, tehlikeli bir çölde, beraberinde yiyeceğini ve içeceğini üzerine yüklemiş olduğu bineği ile birlikte seyahat etmektedir. Bir ara (yorgunluktan) başını yere koyup uyur. Uyandığı zaman görür ki, hayvanı başını alıp gitmiştir. Her tarafta arar ve fakat bulamaz. Sonunda aç, susuz, yorgun ve bî-tab düşüp: "Hayvanımın kaybolduğu yere dönüp orada ölünceye kadar uyuyayım!" der. Gelip ölüm uykusuna yatmak üzere kolunun üzerine başını koyup uzanır. Derken bir ara uyanır. Bir de ne görsün! Başı ucunda hayvanı durmaktadır, üzerinde de yiyecek ve içecekleri. İşte Allah'ın, mü'min kulunun tevbesinden duyduğu sevinç, kaybolan bineğine azığıyla birlikte kavuşan bu adamın sevincinden fazladır."
Müslim'in bir rivâyetinde şu ziyâde var: "Sonra adam sevincinin şiddetinden şaşırarak şöyle dedi: "Ey Allah'ım, sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim!."
(Buharî, Da'avat 4; Müslim, 3, (2744); Tirmizî, Kıyamet 50, (2499, 2500)

Fâcir: Haktan sapan. Haram ve günaha dalmış kötü insan. Günah işleyen.
Bî-tab: Yorgun, takatsiz, güçsüz.


Resim---Zirrü'bnü Hubeyş radiyallahu anhu: “Saffan İbnu Assal el-Muradî (radiyallahu anhu) bize, Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle söylediğini rivâyet etti: "Mağrib cihetinde bir kapı vardır. Bu kapının genişliği veya bunun genişliği binekli bir kimsenin yürüyüşüyle kırk veya yetmiş senedir. Allah o kapıyı arz ve semâları yarattığı gün yarattı, işte bu kapı, güneş batıdan doğuncaya kadar tevbe için açıktır."
(Tirmizî, Da'avat 102, (3529)

Resim---Ravi: Ebu Hüreyre radiyallahu anhu: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim güneş batıdan doğmazdan evvel tevbe ederse Allah tevbesini kabul eder." buyurdu.
(Müslim, Zikr 43, (2703)

Resim---İbnu Ömer radiyallahu anhu: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Son nefesini vermedikçe Allah, kulun tevbesini kabul eder." buyurdu.
(Tirmizî, Da'avat 103, (3531); İbnu Mace, Zühd 30, (4253)

Resim---Ebu Musa radiyallahu anhu: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Azîz ve Celîl olan Allah, gündüz günah işleyenlerin tevbesini kabul etmek için geceleyin elini açar. Gece günah işleyenlerin tevbesini kabul etmek için de gündüz elini açar, bu hal, güneş batıdan doğuncaya kadar devam edecektir" buyurdu.
(Müslim, Tevbe 32, (2760)

Burada "el", ALLAH celle celâlihu'nun ihsan ve fazlından kinâyedir.

Resim---Ebu Said radiyallahu anhu: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizden önce yaşayanlar arasında doksan dokuz kişiyi öldüren bir adam vardı. Bir ara yeryüzünün en bilgin kişisini sordu. Kendisine bir rahib târif edildi. Ona kadar gidip, doksan dokuz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tevbe imkanının olup olmadığını sordu. Rahib: "Hayır yoktur!" dedi. Herif onu da öldürüp cinâyetini yüze tamamladı. Adamcağız, yeryüzünün en bilginini sormaya devam etti. Kendisine âlim bir kişi târif edildi. Ona gelip, yüz kişi öldürdüğünü , kendisi için bir tevbe imkanı olup olmadığım sordu. Âlim: "Evet, vardır, seninle tevben arasına kim perde olabilir?" dedi. Ve ilâve etti: "Ancak, falan memlekete gitmelisin. Zira orada Allah'a ibâdet eden kimseler var. Sen de onlarla Allah'a ibâdet edeceksin ve bir daha kendi memleketine dönmeyeceksin. Zira orası kötü bir yer." Adam yola çıktı. Giderken yarı yola varır varmaz ölüm meleği gelip ruhunu kabzetti. Rahmet ve azab melekleri onun hakkında ihtilafa düştüler. Rahmet melekleri: "Bu adam tövbekâr olarak geldi. Kalben Allah'a yönelmişti" dediler. Azab melekleri de: "Bu adam hiçbir hayır işlemedi" dediler. Onlar böyle çekişirken insan sûretinde bir başka melek, yanlarına geldi. Melekler onu aralarında hakem yaptılar. Hakem onlara: "Onun çıktığı yerle, gitmekte olduğu yer arasını ölçün, hangi tarafa daha yakınsa ona teslim edin" dedi. Ölçtüler, gördüler ki, gitmeyi arzu ettiği (iyiler diyârına) bir karış daha yakın. Onu hemen rahmet melekleri aldılar."
Bir rivâyette şu ziyade var: "Bir miktar yol gidince, ölüm gelip çattı. Adamcağız yönünü salih köye doğru çevirdi. Böylece o köy ehlinden sayıldı."

(Buharî, Enbiya 50; Müslim, Tevbe 46, (2766); İbnu Mace, Diyat 2, (2621)

Resim---Ebu Said radiyallahu anhu’dan bir diğer rivâyette şöyle denmiştir: "Allah Teâlâ beriki köye adamdan uzaklaşmayı, öbür köye de yaklaşmayı vahyetti, sonra da: "Adamın geldiği ve gitmekte olduğu köylere uzaklıklarını ölçüp kıyaslayın!" dedi."
(Buharî, Enbiya 50)

Resim---Ravi: Enes radiyallahu anhu: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "İnsanoğlunun herbiri hatakârdır. Ancak hatakârların en hayırlısı tövbekâr olanlarıdır." buyurdu.
(Tirmizî, Kıyamet 50, (2501); İbnu Mace, Zühd 30, (4251)


Hatakâr: Hata işleyen.
Tövbekâr: Tevbe eden..


ResimBâyezid-î Bistâmî ya da Tayfur Ebû Yezîd el-Bûstâmî kaddesallahu sırrahu..
(d.804, Bistam - ö. 874 - 877/878 Hatay-Kırıkhan) Fars İslâm âlimi.

Günümüzde İran'ın Semnan Eyâleti'nde bulunan Bistam şehrinde 804 yılında doğmuştur. Künyesi, Ebû Yezîd'dir. İsmi Tayfûr, babasının adı Îsâ'dır. Kabri yine Bistam'da bulunmaktadır. Dedesi İslâmiyeti sonradan kabul etmiş olan bir Zerdüşt idi. Dedesinin Adam, Tayfur ve Ali isminde üç oğlu vardı. Hepsi de zühd (zâhid) hayâtı yaşamayı seçmiş kişiler olarak tanınıyorlardı. Bayezid, Tayfur'un oğlu olarak dünyaya geldi. Çocukluğunun çoğunu evde ve câmiide tek başına geçirmekteydi. Yalnız bir yaşantısı olmasına rağmen evine sık sık Sufilik üzerinde tartışmak maksadıyle ziyaretçileri kabul etmekteydi. Allah ile başbaşa kalmak amacıyle tüm Dünyevî arzularını terk etmiş (Melamîlik-Kalenderîlik) bir şekilde zühd hayâtı sürdürmekteydi.

Sufîlik'teki "Fenâ Fî’Allah" ve "Bekâ Bî’Allah" mertebeleri:

Neticede bu yaşam tarzı Bayezid'in "Kendinde Yok Olma" hâli olarak ifâde edilebilecek olan bir ruh haline bürünmesiyle sonuçlandı. Bu durum sufîlikte "Kişinin Allah'a en yakın olduğu ruh hâli" olan "Fenâ Fî’Allah" yâni (Allah’ta yok olma) mertebesi olarak tanımlanmaktadır. Allah'a karşı olan hislerini çok sâmîmi ve açık yüreklilikle dile getirmesinden dolayı "Beyâzıd" tarihte ilk kez "Sarhôş Sûfî" lâkabı ile anılan kişi oldu. Kendisi tarihteki en etkin mistiklerden biri olarak tanınmaktadır. Allah'a olan aşırı sevgisinden dolayı da Allah aşkından başka tüm Dünya nimetlerini terk etmek suretiyle de "Bekâ Bî’Allah" yâni (Allah’la var olma/Allah’la bir olma) kavramlarını ortaya atan sufi olarak hatırlanmaktadır.
Kendisinden önce sufîlik sadece "sofuluk" ve "itaat" üzerine dayanmaktaydı. İlâhî Aşk’ın sufîliğe kazandırılması onun sâyesinde gerçekleşti.
On iki imamlardan olan Musa el-Kâzım ile Ali er-Rıza'ya karşı sâmimîyyet ve muhabbet beslemekteydi. Ali er-Rıza tarafından talebeliğe kabul edildi. 874/878 tarihinde vefât ettiğinden, aynı devirde yaşamış olduğu İmam Muhammed el-Takî‘yyî’l Cevâd (ö.835 CE), İmam Ali Naki (ö.868 CE), ve İmam Hasan el-Askerî (ö.874 CE) ile de muhtemelen tanışmıştı. On İki İmâmlara karşı beslenen saygı ve sevginin kendisinden sonra gelen Ebû’l Hassan Harakânî, Hace Abdullah el-Ensari, ve Ebû’l Kâsım Gûrganî gibi halefleri sayesinde muhafaza edilmesinde de etkin payının olduğunu bu şâhsiyetlerin yaptırmış oldukları ibâdethanelerde on iki imamların isimlerinin de yazılmış olmasından anlaşılmaktadır.


Resim
Bayezid-ı Bistami kaddesallahu sırrahu Türbesi.

Neslinden Anadolu'ya göç edenler ve Horasan erenleri:

Torunlarından İsa ve Musa, İran Horasanı'ndan Anadolu'ya göç etmişlerdir. İlk önceleri Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde ikamet etmişler, sonraları kendilerine verilen vazife gereği Anadolu'nun iç taraflarına göç etmek istemişler ve Kırıkhan'dan iki kardeş ayrılmışlardır. Kırıkhan halkı kardeşlerin gitmelerini istemedikleri için kardeşlerden İsa'yı orada şehit etmişlerdir. Şeyh İsa Türbesi Kırıkhan'ın Alabeyli Köyünün kuzeyinde, ilçe merkezine dört kilometre uzaklıkta bir tepe üzerindedir. Diğer kardeş (Şeyh Musa) Tokat'ın, Zile ilçesine gelerek burada irşadına devam etmiştir, burada yatmaktadır ve torunlarının Zile'de yaşamakta olduğu kanısı yaygındır.
Bayezid-i Bestami Hazretleri ve Mustafa Şevki Paşa'nın türbesi, Hatay'da Kırıkhan-Hassa yolunun Alabeyli Köyünün kuzey tarafında küçük bir tepe üzerinde Darb-ı Sak Kalesi içindedir.
Halk arasında Beyazıbesten (Şeyh Ethem Çelebi Câmii) adı ile bilinen ziyâret yeri, Zile merkezinde Ali Kadı Mahallesi'nde olup çevre halkı tarafından baş ve göz ağrıları ile çeşitli dilekler için ziyâret edilen yerlerdendir. Zile'de Şeyh Ethem Çelebi Câmii'nde bulunan Peygamberimiz MuhaMMed aleyhisselâm'ın mübarek hırka-ı şerifleri, Veysel Karanî'den Bâyezid-î Bistâmî kaddesallahu sırrahu'ya geçmiş, Cumhuriyet'in ilk yıllarında muhafaza edilemeyeceği gerekçesi ve Zile'lilerin de yeterince sahip çıkmamaları sebebiyle önce Tokat'a, 17 Eylül 1944 tarihinde ise Ankara Etnografya Müzesi'ne intikal etmişdir.
Nakşîbendîliğin silsilelerindeki yeri ve ehemmiyeti önemlidir..


Resim

Tehi: Boş, avare kalmak, hâlî. Eli boş.
Sâlik: (Sülûk. dan) Bir yolda giden. Belli bir yol tutup giden. * Bir tarikat yolunda olan.
Asâ: (Fiil veya harftir) Ümid veya korku bildirir. Şek ve yakin manalarına delalet eder; (ola ki, şayet ki, meğer ki, olur, gerektir) manalarına gelir. (Kâde) $ fiiline benzer. Ekseri, (lâkin) (leyte) mânasına temenni için kullanılır. Hitab-ı İlahî kısmında yakîn ve vücubu ifade eder.
Bî-had: Hadsiz. Sınırsız.
Menâh: (Nehi. C.) Menedilmiş şeyler. Şer'an yasak edilmiş olan şeyler.
İrtikâb: Bir işe girişmek. * Kötü bir iş işlemek. Rüşvet almak gibi çirkin bir şey yapmak. * Bir makamı âlet ederek, hakkı olmayan para veya malı hile ile almak.
Evâmir: Emirler, emredilenler, vazifeler. (Bak: Emr)
Kat'â: Aslâ, hiçbir zaman.
Riyâ: Özü sözü bir olmamak. İnandığı gibi hareket etmeyiş. İki yüzlülük etmek. Gösteriş için yapılan hareket.
Süm'a: İhlâssızlıktan çıkan, işitilsin ve bilinsin için yapılan iş, gizli riyakârlık.
Taklîd: Takma, asma, kuşatma. * Benzetmeğe ve benzemeğe çalışmak. Benzerini yapmak. Birine benzemeğe çalışarak alay etmek. Sahte. Bir şeyin sahtesini yapmak.
Taklîd: Takma, asma, kuşatma. * Benzetmeğe ve benzemeğe çalışmak. Benzerini yapmak. Birine benzemeğe çalışarak alay etmek. Sahte. Bir şeyin sahtesini yapmak.
Celb: Kendi tarafına çekmek. Çekmek, götürmek.
Nâs: f. İnsanlar.
Uzmâ: (Müe.) Büyük. İri. * En büyük. Çok büyük. (Müz: A'zam)
Medh: Birisinin iyiliğini, iyi vasıflarını söylemek. Övmek.
Havf: Korku.
Mebgûz: Sevilmemiş. Buğzedilmiş. Nefret edilmiş.
İz'ân: Basiret. Anlayış. * Teslim olup itaat etmek. * Akıl. Zekâ. İnanç. İdrak. Bilmek.
Mecazî: Mecazla ilgili.
Rüsvâ: (Rüsvay) f. Rezil, kepaze, maskara, ayıpları meydana çıkarılmış.
Nesne: şey, herhangi bir şey.
Zelil: Hor, hakir, alçak. Aşağı tutulan.
Mer'î: (Mer'iyye) Riayet edilen, hükmü geçen. Makbul sayılan, hürmet edilen.
Şehvet: Hevâ-yı nefsin meyli ve arzusu. * Bir şeyi fazla istemek. * Cinsî istek. Mahbube için olan istek, iştiha.
Hırs: Aç gözlülük. Tamahkârlık. * Kızgınlık. * Şiddetli istek, arzu. * Azgınlık.
Mehâsin: (Mehâsin) İyilikler. İyi ahlâklar. * İnsanın vücudunda hüsün ve cemal yerleri. * Güzel tavırlar. * İnsanın yüzüne güzellik veren bıyık ve sakal.
Melâ'ik: (Melek. C.) Melekler. Nurdan yaratılmış, fıtratları sâfi, makamları sabit, kendileri ma'sum mahluklar.
Mesâvîk: Mevsuk şeyler. Misaklar. Ahd ü peymanlar. Yeminler. Sözleşmeler.
Ma'âsî: (Ma'siyyet. C.) Günahlar. * İsyanlar.
Yekta: Tek, yalnız, eşsiz. * Bir kat.
Hudâvendâ: f. Allah, Hâlık, Rabb. * Sâhib, malik, efendi. * Hükümdar, hâkim.
Hergiz: f. Aslâ, kat'iyyen. Hiçbir suretle.
İ'tirâf: (İtiraf) Kabahatini saklamamak. Suçunu söylemeği kabul etmek. Gizleyip söylemek istemediği şeyi açıklamak.
A’ta: Verme. Bağışlama. Bahşiş. Lütuf. İhsan.
Vezir: Bu tabir "Vizr" kelimesinden gelir. "Vezr" kelimesinden alınsa; "halkın sığınağı" demek olur. Büyük düstur sahibi veya mühür sahibi kabul edilir.
Hâşâ: Aslâ. Kat'iyyen. Öyle değil. Allah korusun...(mânasına söylenir.)
Velâkin: Amma. Fakat. Ancak. şu kadar var ki.
Gam-nâk: Gamlı, kederli.
A'dâ: (Adüv. C.) Düşmanlar.
Zümre: Bölük, cemaat, grup, takım, sınıf. Cins.
Tersâ: (C.: Tersâyâ) Hristiyan. İsevi.
Erham: En rahim, en merhametli, en çok şefkatli.
Azâb: Dünyada işlenen suç ve kabahate karşılık olarak âhirette çekilecek ceza. * Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem.
Mahzun: Tasalı. Kederli. Hüzünlü. Gamlı.
Bî-şübhe: Şübhsiz.
Mesrur: Sevinçli. Sürurlu. Meserretli. Merâmına ermiş.
Tard: Sürme, kovma, uzaklaştırma. * Mektebden veya vazifeden uzaklaştırma. Hizmetten çıkarma.
Günâhkâr: f. Günah işleyen, günahlı.
Tard: Sürme, kovma, uzaklaştırma. * Mektebden veya vazifeden uzaklaştırma. Hizmetten çıkarma.
Evsa': Daha geniş. Çok vasi'.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-31


Şol kişi kim hamr-ı 'ışkı bir kadeh içmiş ola
Dû cihânın ârzûsından bil heme geçmiş ola..


Bu Âlemde AKLı Nakle eren şu kimse ki, İlahî AŞK şarabından TEK-BİR kadeh İçmiş olsa,
Dünya ve Âhiret Âlemlerinin cihÂNda cÂN arzusundan hemence geçmiş OLacaktır!.


Resim

Kat' idüben meylini cümle 'alâ'ikdan hemân
Per açub gönli kuşı yârdan yaña uçmış ola..


HaKk TeÂLÂ’dan gAYRısı olan her şey mâsivâsının tümünden, gönül istek ve yönelmelerini kesip atarak,
Gönül Kuşu kanat açarak Nazlı YÂRinden yana AŞKuLLAHla UÇmuş OLacaktır!.


Resim

Zühd ü takvâsına mağrur olanın hüsran işi
Ol meğer ağyarı koyub yârine kaçmış ola..


Halk içinde rastgeleye temelsiz ve yöntemsiz Tarikat adı altında kupkuru-lafa dayalı zühd/dünyaya rağbet etmeyerek, nefsânî zevk ve arzulardan kendini çekerek anlamadan ibâdete vermek ve de takvâ/bütün günahlardan kendini korumaya çalışma çabası MuhaMMedî Terbiyeden yoksun olunca sonUçu, UMduğunu elde edilememesinden duyacağı acı ve elem olacaktır.
Yapması gereken ve şart olan İŞi ise YÂRından gAYRısı olan AgYÂRı terk ederek canla-başla YÂRine Koşmak OLacaktır!.


Resim

Cennete dil bağlayan ahmak olur Hakdan cüdâ
Ehl-i Hak ancak odur ki 'ışk anı kuçmış ola..


NEFsini, CÂNını, cÂNda cÂNÂNı, Şahdamarından da AKRABası-Yakını RABBu’l- ÂLemînini ANLAmadan, gelecekteki SONuÇ CeNNetine gönül bağalayan kimse;
HÂL-i Hazır HÂLde HAyatta, BİZ BİR-İZ OLan HaKk TeÂLÂ’dan AYRı kaldığını bile ANLAmamış birAHmaktır!
Gerçek MuhaMMedî HaKk Âşık Ehli olan o kimsedir ki, şu Şehâdet Âleminde HÂL-i Hazır HÂLinde o’nu, AŞKuLLAH kucaklamış OLacaktır!.


Resim

Her neye baksa görür anda Hudânın vechini
Ol kişi kim çeşmini bir ehl-i 'ışk açmış ola..


Ve HaKk Âşık artık MuhaMMedî Mârifetle bu ÂLemde Her neye ve nereye baksa baktığında ALLAHu zü’l- CeLÂL’in “LÂ Huve İLLâ Huve” VeCHini/ZÂTî NÛRunun Zuhurunu görür.
Böylesi bir kişi ki onun Gönül Göznü, Gerçek MuhaMMedî bir HaKk Âşık AÇmış Olmalıdır!.


Resim

Behlivân dinür aña pes seyf-i 'ışk-ıla hemîn
Nefs-i şûmın bilini urub iki biçmiş ola..


İşte böylesine NEFsinin Hevâ ve Heves Şeytanını MüslümÂN edip AŞKuLLAH Kılıcının Hakkını vererek KUŞanan ER kişiye “AŞK Pehlivânı” denir..
Ki onlar Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi DUYup-UYarak, kötülüğü EMRetmeye meyilli Nefsinin kötülük kollarını doğrayıp İKİlik BELini kırmış ve TEVHidin VAHdet YOLUnu Açmış OLacaktır..


Resim

Cân u dilden tâlib-i vuslat olan Kuddûsîyâ
Mâsivâsını koyub dost kûyine göçmiş ola..


Ey Gerçek MuhaMMedî HaKk Âşık olan Kuddûsî kaddesallahu sırrahu BaBam!
Kim ki, Cândan ve Gönülden, ASLına vuslât, SiLÂsına DÖNüş dilerse,
Tanınan İmkÂNlaral KULLuk İmtihÂNı Malzemeleri olan Çeldirici herşeyi arkasında bırakarak, ÖZündeki NAZLı YÂRin KARİBlik-YAKîNLik KÖYüne Yaşarken ve gönüllü olarak GÖÇmüş Olmalıdır!.


Resim

Hamr: Ekşi. Şarap. İçki olup sarhoşluk veren şey. * Birine bâde içirmek.
Kat': Kesme, ayırma. * Geçme. Yol almak. Yüzerek geçmek. * Delil ve bürhan ile ilzam etmek.
Meyl: Ortadan bir tarafa eğik olmak. * İstek. Yönelme. Arzu. * Sevme, tutulma, âşık olma. * Gönül akışı.
Alâ'ik: (Alayık) Münâsebetler. Alâkalar. Mânialar.
Per: f. Kanat.
Zühd: Dünyaya rağbet etmemek. Nefsâni zevk ve arzudan kendini çekerek ibâdete vermek.
Takvâ: Bütün günahlardan kendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek.
Mağrur: (Mağrur) Gururlu. Boş bir şeye güvenen. Fâni ve faydasız şeylere güvenip kendini aldatan. Mütekebbir. Kibirli kimse.
Hüsran: Ümit edilenin elde edilememesinden duyulan elem. Mahrumiyet acısı. * Zarar, ziyan, kayıp.
Dil: Gönül.
Cüdâ: f. Ayrılık. Ayrılmış.
Kuçmak: Kucaklamak.
Vech: (Vecih) Yüz, çehre, surat. * Tarz, üslub. * Her şeyin karşısına gelen ve karşısında olan. Satıh. Ön. Alın. Cephe. * Tarih. * Suret. * Sebeb. * Bir şeyin nefsi ve zatı. * Semt. Cihet. * Münasebet.
Çeşm: f. Göz. Ayn. Dide.
Behlivân: Pehlivân.
Seyf-i 'ışk: Aşk kılıcı.
Şûm: (Şum) f. Uğursuzluk. Meş'um olma. Uğursuz.
Meş'um: Kötü. Uğursuz. Bedbaht.
Kûy: f. Karye, mahalle, sokak. * Yol. Semt.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-32


Girüb dil şehrine heb varımı 'ışk itdi yağma
Komadı hîç yakub yıkdı sivâdan zerre asla..


AŞKuLLAH Gönül ÜLkeme girdi varımı yoğumu yağmaladı,
HAKk’tan gayrı neyim var ise zerresini bırakmadı geriye.. yaktı yıktı hepsini..


Resim

Getürdi başıma dürlü belâlar gerçi bu 'ışk
Velâkin geçmezem andan enîsimdür o zîrâ..


Gerçi bu AŞK, benim başıma sayısız türlü belâlar getirdi,
Ne çâre ki, o ben cÂN Dostum olduğundan ondan asla vaz geçemem..


Resim

Ne devlet oldığın bilmez bu 'ışkın çünki vâ'iz
Baña dir 'ışkı terk it gel ki hoşdur zühd ü takvâ..


Câmide halka aklınca boş konuşan vâ'iz, bu cÂNda AŞKın nasıl bir yüce değer olduğunu bilmez ve belâlarından anlamaz ki,
Bana: “Sen iyisi bu anlattığın aşkı boş verip terket de şu bizim sadece sözedayalı zâhiri zühd/dünyadan el çekme ve takvâ/ dünyadan kaçınma yolumza gel!.” demekte.


Resim

Anın zu'mınca zühdiñ kadri bu 'ışkdan bülenddir
Ricâlu'l-lâh katında şân-ı 'ışk ez-cümle bâlâ..


Onun bâtıl, şübhe ve aslında yanlış zannınca bahsettiği zühdün kıymeti benim yaşamakta olduğum AŞKuLLAHtan da büyükmüş,
Oysa gerçek MuhaMMedî HaKk ALLAH ER Kişileri katında AŞKın şânı-şöhreti son söz olarak en yüce Makamdır..


Resim

Kulağıma o tab'ı camidin girmez kelâmı
Feragat eylemek 'ışkdan baña lâyık mı hâşâ..


Ben MuhaMmedî HaKk Âşıkım ki; bu, insanlık karakteri sert kayalar ya da Buz dağları gibi donmuş kişinin bu boş sözleri asla kulağıma girmez.
Ben bu EREN ERDEMine Ermişken AŞK YOLUmdan vaz geçip geri dönmem bana uygun birş midir hâşâ..


Resim

Benim başımda tacım 'ışk libâs-ı fâhirim 'ışk
Ta'âmım 'ışk şarâbım 'ışk gıdâmdur 'ışk-ı zîbâ..


Ben gerçek ve İLK SÖZünün ERi bir MuhaMmedî HaKk Âşıkım ki; AŞK benim başımın tâcı, AŞK benim Övünç Elbisem..
Yediğim ekmek AŞK, İçtiğim şarâbım AŞK.. hülâsa bu çekici güzellik AŞKı benim maddî mânevî Hayat kaynağım BİZ BİR-İZ besinimdir..


Resim

Benim vird-i zebanım 'ışk tamar içinde kanım
Bedende tatlu canım 'ışk içimde tolu hâlâ..


Bu AŞKuLLAH benim dilimden düşmeyen her yer, herzamÂN, her HÂL ve her NEFeste Zikr-i Dâimim, damarımın içinde dolaşan kanımdır.
Bu bedenimi ayakta tutan tatlı cÂNım ve İÇim hâlâ ELEST BEZMinde DOLdurulan AŞK ile dopdolu durmaktadır hamd olsun!.


Resim

Refikim 'ışk şarâbım 'ışk delîl ü mürşidim 'ışk
Sadîkım 'ışk habîbim 'ışk tabibim 'ışk -ı ra'nâ..


SUNulan İmkÂSNlarla KULLuk İmtihÂNı ÇÖLümde benim tek YOLdaşım AŞK, Yol gösterici delilim AŞK, Rüşdüme Erdirecek Mürşidim AŞK..
Bu YOLda en bağlı Sâdık Dostum AŞK, SEVgilim AŞK ve de AŞK Derdi Doktorum da görenin aklını başından alan AŞKtır..


Resim

Benim seyf ü sinânım 'ışk dahi tîr ü rimâhım
Benim muhkem hisarım 'ışk baña Hak itdi i'tâ..


Bu BeLÂLar ÇÖLÜnde AŞK YOLUmda benim kılıcımda AŞK, Mızrağım AŞK ve de, okum AŞK, süngüm AŞK..
Benim HAKk’tan gAYRısından KORUnduğum sağlam ve metin kalem AŞK ki onu bana HAKk TeÂLÂ ihsÂN etti EZELden..


Resim

Benim çâr 'unsurum 'ışkdur mürekkeb oldum andan
Atam anam benim 'ışkdur beni toğırdı gûyâ..


Benim yataılış temelimde ki Toprak-Ateş-Su-Hava denilen 4 aNa elemanım AŞKtır ki ben ondan-AŞKtan bir araya gelerek yaratıldım..
Sanki beni Olduran BaBam ve Doğuran ANAmdır AŞK..


Resim

Bilür 'uşşak bu 'ışkın kıymetini gayrı bilmez
Bahâ salmak ne mümkin ehl-i dünyâ ehl-i 'ukbâ..


Bu AŞKuLLAHın kadir ve kıymetini ancak MuhaMmedî HaKk ÂŞıKLar BİLeBİLir başkaları boş konuşur!.
İster Dünyâ Ehli, isterse Âhiret Ehli olsun AŞKa değer biçmesi mümkün müdür bu ÂLemde!.


Resim

Bu 'ışkın himmetiyle irdi Kuddûsî murada
İder dostın cemâlini ki anınla temâşâ..


Kuddûsî Babam kaddesallahu sırrahu muradına, bu AŞKuLLAHın Hakk ve Hayr olanMuhaMmedî Gayretkeşliğiyle Erdi çok şükür!.
Ve ki, her HÂLde, DOStunun GÜL YÜZÜnü AŞKuLLAH ile hayretle seyredip ZİKR etmektedir TEVHiDULLahını!.



Resim

Dil: Gönül.
Sivâ: Başka, gayrı, diğer. Kasd.
Enîs: (Üns. den) Dost, arkadaş, ünsiyet edilmiş olan. Alışılmış, kendisi ile ülfet edilmiş olan. Sevgili.
Zühd: Dünyaya rağbet etmemek. Nefsâni zevk ve arzudan kendini çekerek ibâdete vermek.
Takvâ: Bütün günahlardan kendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek.
Zu'm: (Zuum) Bâtıl zan. Şübhe. Yanlış zan.
Bülend: f. Yüksek, büyük.
Ricâl: (Recül. C.) Erkekler, er kişiler.
Ricâlu'l-lâh: Mânevi kudret ve kuvvet sahipleri olan evliya.
Ez-..: f. ...den, ...den.
Ez-cümle: şu cümleden olarak.
Bâlâ: f. Yüksek. Yukarı. Yüce. Yüksek kat.
Tab': Tabiat. Karakter.
Camid: (Câmide) Ruhsuz, sert, katı madde. Cansız.
Feragat: Tok gözlülük. Hakkından vaz geçmek, bir şey istememek. Şahsî dâvasından vaz geçmek. * Boşalmak, hâlî olmak.
Libâs: Giyilecek şey. Elbise.
Ta'âm: Yemek. Yenilen şey.
Zîbâ: f. Güzel, süslü, yakışıklı.
Vird: Sık sık ve devamlı okunan dua.
Zeban: f. Dil, lisan, lügat, lehçe.
Refik: Ortak, arkadaş, eş, yardımcı, yoldaş.
Ra'nâ: İyi, güzel, hoş, lâtif. Pür ve revnak olan.
Seyf: Kılıç.
Sinân: (C.: Esinne) Mızrak, süngü.
Tîr: f. Ok.
Rimâh: (Rumh. C.) Mızraklar, kargılar, süngüler.
Muhkem: Sağlam. Metin.
İ’t’a: Vermek. Bahşetmek. İhsan etmek.
Çâr: f. Dört. Cihâr.
Unsur: Kimyevî maddeden her biri. Mürekkeb cisimlerde bulunan basit maddelerin her birisi. * Umumdan ayrılan kısım. * Tam olan şeyin her bir parçaları. * Madde, esas, kök. Element.
Mürekkeb: (Rükub. dan) Terkib edilmiş, bir kaç maddeden yapılmış.
Bahâ: f. Kıymet. Değer. Bedel. Pahâ.
Ukbâ: Âhiret, öbür dünya, bâki olan âlem. * Ceza.
Himmet: Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret. * Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi. * Tabiî şevk ve meyil ve heves. * Lütuf, yardım.
Temâşâ: f. Hoşlanarak bakmak. Seyretmek. Seyre çıkmak. Gezmek. İbretle bakmak.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-33

Ey altı günde yidi kat eflâk-ile zemini yaradan Mevlâ
Kün emri ile hem cümle halkı eyleyen îcâd yoğ iken asla..


Ey yedi kat gökler ile yeryüzünü 6 günde yaratan Mevlâm!
Hem de “KÛN feyeKÛN” EMRiyle cümle halk yok iken vücuda getirip MevCÛD eyleyen Mevlâm!.


وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ وَمَا مَسَّنَا مِن لُّغُوبٍ
Resim---“Ve lekad halakne’s- semâvâti ve’l- arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin ve mâ messenâ min lugûb (lugûbin).: Andolsun, Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık; Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.”
(Kaf 50/38)

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Resim---“İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn (yekûnu).: O (Allah), bir şey irade ettiği (dilediği) zaman O’nun emri, sadece ona: "Ol!" demektir. O, hemen olur.”
(YâSîn 36/82)

El Mevlâ :
Resim

Resim

Hem on sekiz biñ dürlü hayvanât rızkını viren rûz u şeb dâ'im
Toyar kamusı aç kalmaz biri bulur nasibin pes gelür aña..


Hem de on sekiz bin türlü cinste hayvanların rızkını gece gündüz sürekli veren Mevlâm!.
Ki, hepsi de asla aç kalmaz veher birisi ayağına gelen rızkını bulurlar!.


Resim

Berr ü deryada hâk ü hevâda taş ü ağaçda rû-yi zeminde
Cânlu olanlar rızkını yirler nesne eksilmez idiser îfâ..


Yerde denizde, toprakta gökte, taşta ağaçta tüm yeryüzünde tüm can taşıyanlar takdir edilen rızklarını yerler ki nasib ve kısmetlerinden herhangi bir şey eksilmeden tümünü de verir günü gelince..

وَكَأَيِّن مِن دَابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَا اللَّهُ يَرْزُقُهَا وَإِيَّاكُمْ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Resim---“Ve keeyyin min dâbbetin lâ tahmilu rızkahâ allâhu yerzukuhâ ve iyyâkum ve huve’s- semîu’l- alîm (alîmu).: Nice canlılar vardır ki, rızıklarını taşımazlar (yiyecek biriktirmezler). Onları da sizi de Allah rızıklandırır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”
(Ankebût 29/60)

Resim

Nev'-i insânı dahi yaradub eylediñ tekrîm dürlü hasletle
Eylediñ mü'min anların kimin kimisin müşrik eylediñ saña..


İnsan cinsini de, türlü türlü huy, ahlâk ve yaradılışta ikramlarlar vererek yarattın..
Veo insanların kimini kendine mü'min eyledin kimisini şirk koşan müşrik eyledin..


Resim

Dostın MuhaMMed içün yaratmışsın hem cemî-i' halk-ı cihânı
Hem kendin içün halk eylemişsin ol dostını hoş mahbûb-ı ra'nâ


SEN bu cihÂNın tüm halkınıHabibin-Dostun MuhaMMed aleyhisselâm için yaratmışsın..
Hem de o Dostun Dostun MuhaMMed aleyhisselâmı da ZÂTın için yaratmışsın ve O’nu kendine Güzeller güzeli SEVgili eylemişsin!.


Resim

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ALLAHu zü’l- CeLâL: “Sen olmasaydın bu kâinatı yaratmazdım” buyurdu.
(Hadis kitaplarında aslı bulunmayan bu veciz ifade hadis münekkitlerince de red edilmiştir. Aliyu’l- Kâri. Aclûnî ve Şevkânî, Sağanî’nin mevzu dediğini naklettikten sonra manasının sahih olduğunu kabul ederler. Bkz.Aliyu’l Kâri. 288; Aclûnî, II/164: Şevkâni. Fevaidu’l- Mecmua, 326; Deylemi’nin İbn. Abbas’tan; İbn. Cevzi’nin Selman’dan naklettikleri rivâyetlerin her ikisi de mevzu kabul edilir. Suyûti de mevzu olduğunu tasdik etmiştir. Elbâni de yukarıdakileri naklettikten sonra mevzu olduğunu açıklar. Bütün bu değerlendirmeler için Bkz. Sağanı. 52: Aliyul Kâri. 295. 296; EIbâni. Silsileni Ahâdis-i Daire. 1/282)

Resim

Bu hadisi teyid eden-doğrulayan başka rivâyetler de nakledilir. Bunlardan birisi İbn Abbas’ın rivâyet ettiği,Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cibril bana geldi ve dedi ki: “Ey Muhammed! Sen olmasaydın cennet ve cehennem yaratılmazdı.” buyurdu.

(Aclûnî bu rivâyeti Deylemî’nin naklettiğini belirtmektedir, bkz. Aclûnî, I/45, II/232)


Resim

Kuddûsîye hem idüb hidâyet ümmeti kıldın fazlınla anın
Hem saña itdiñ meddah u müştak eyleyüb tevfîk sen dahi aña..


Bu Âşık Kuddûsî kaddesallahu sırrahu Kulunu da, lütfunla, fazlınla hidâyete erdirip O’na kavuşturup ÜMMeti eyledin.
Hem de sana karşı beni, O’nun övücüsü ve şevkle sevicisi ederek SEN de ona yardım eyledin yâ RaBBımız TeÂLÂ!.


Resim

Eflâk: (Felek. C.) Felekler, gökler. Dünyalar, âlemler. Asumanlar.
Îcâd: Vücuda getirmek. Yeniden bir şey meydana getirmek. Yoktan var etmek.
Rûz u şeb: Gündüzve gece.
Berr: Toprak. Yeryüzü, yer.
Kamu: (Kamuğ) t. Hep, bütün, tamamen.
Pes: f. Arka, art, geri. * Öyle ise, imdi..
Hâk: f. Toprak. Turab.
Rû-yi zemin: Yeryüzü.
Nesne: şey, herhangi bir şey.
Îfâ: Ödemek. Yerine getirmek. Söz verdiğini veya vazife bildiğini yerine getirmek. Kılmak. Yapmak.
Nev': Çeşit, sınıf, cins.
Tekrîm: Hürmet ve tazim göstermek ve görmek. Saygı göstermek, lütuf ve kerem icrasında bulunmak.
Haslet: Huy. Ahlâk. Yaradılıştan olan tabiat.
Cemî: Cümle, hep, bütün.
Mahbûb: Muhabbet edilen. Sevilen.
Ra'nâ: İyi, güzel, hoş, lâtif. Pür ve revnak olan.
Meddah: (Mübalâga ile) Çok çok medheden, sena eden.
Müştak: (şevk. den) Arzu ve iştiyak gösteren, fazla istekli.
Tevfîk: Uygun düşürme. * Uydurma. Muvafık kılma. * Cenab-ı Hakkın kuluna yardım etmesi.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-34


Kula mü'min mutî' iken tekebbürdür kılan tersâ
'Azâzîl kibr ü 'ucb idüb tarîd itdi anı Mevlâ..


ALLAHu Zü’L- CeLÂL’in İmkÂNla KULLuk İmtihÂNı için yarattığı KULuna; ALLAH ve Resûlüne İmân ve itâat farz-şart iken bundan, Kendini/Nefsini büyük görerek kibrlenip uymayan Hristiyan düşünceli kendi ham akıllarınca İsevîler gibi olanlar gibi olma!
İnsanoğlunu saptırmakiçin KULLuk imtihanı gereği yaratılan ŞeRRin uygulatıcısı Azâzîl-İblis zihniyetini el Mevlâ ALLAH celle celâlihu İnsanın akıl-nakil sahnesinden kovup çıkarmıştır Şeytânla birlikte..


El Mevlâ :
Resim

Resim


Birader ictinâb eyle tekebbürden tevâzu' it
Tekebbür Hakka muhtassdur tezellül it hemân aña.
.

Ey kardeşim sen de bu kısacık imtihÂN ÖMRünde kibirlenmekten şiddetle kaçınıp ve sakınıp alçak gönüllü-yumuşak huylu ol!
Tekebbür-Kibriyâ-Mutlak büyüklük el HaKk ALLAH celle celâlihu’ya özel olan bir sıfattır KULuna zarardır ki, sen yaratık olan KULLuk sınırın içinde eğ başını hemence o Yüceler Yücesi ALLAHu Zü’L- CeLÂL’imize..


El Hakku :
Resim


Resim


Günâh sâdır olur ise Hudâdan mağfiret iste
Gafurdur ol dahi Gaffar ider lutf u kerem saña..


Bu İntihÂN Âleminde insanoğlu yemek tabakları gibi mutlaka kirlenecektir, elinde olmadan veya bilerek hata-günah işleyecektir KULLuk imtihÂNı gereği Yüklenen aklın-nefsin isteklerinden dolayı... sen de hemence ardından Hayyu’l- Kayyûm Hüdâmız celle celâlihu’dan bağışnmanı dile duâ et!
O, ZÂTen; El Gâfuru, El Gâfiru, El Gaffâru celle celâlihu’dur ki, mutlaka sana lütuf ve keremini yağdıracaktır İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.



El Gaffâru :
Resim

El Gâfiru :
Resim

El Gâfuru:

Resim

Resim


Sen ol kullukda dâ'im korkma zenbim var deyü bî-had
'Azaba muktedirdür Hak dahi 'afva kadîr zîrâ..


Bu Âleme insan sûretinde ve aklında gelişine-yaratılışına sebeb olan HAKk’a KULLuktan, “sınırsız-çokça günahlarım var!” diye sakın korkma!
Evet, HAKk celle celâlihu bilerek Batılı ve Şeri seçip yaşayan kullarına azab etmeye gücü yetendir elbette.. Ancak, bağışlayıp afvetmeye de kadîrdir el Afüvv ALLAH celle celâlihu..


El Kâdiru :
Resim

El Kadîru :
Resim

El Afüvvü :

Resim


Resim


Çalış tevhide 'ışk u cezbe tolub dil serâyına
Dahi Kuddûsiyâ olsun yeriñüz bir ulu derya..


RaBBımızın KULundaki, Muhabbet Sarayı Gönlüne AŞK ve Cezbe doldurup TevhiDuLLah Zikrine durmadan çalış ki Kalbiyin atış ritmidir bu zâten senin.
Ve dahi ey Kuddûsi kaddesallahu sırrahu, böylece ebedî yurdunuz, NûR-u MUhaMMed Hakikat Deryâsı ki, TevhiDuLLah UMMMaNı OLsun İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Mutî': İtaatli. Terbiyeli. İsyan etmeyen. * Rahat.
Tekebbür: Kibirlenmek. Kendini büyük saymak. Nefsini büyük görmek.
Tersâ: (C.: Tersâyâ) Hristiyan. İsevi.
Azâzîl: Şeytan. (İblisin bir adı) Şerlerin temsilcisi.
Kibr: (Kibir) Kendisini büyük gösteriş. Büyüklük. Kendisini, başkalarından üstün olmadığı hâlde üstün görme ve tutma hastalığı. * Şeref ve şan.
Ucb: (Ucub) Kibir, gurur. Kendini beğenmişlik. Ameline, yaptıkları işe güvenmek. * Varlığı nâdir olan şeyi görünce istiğrab etmek hâli. * Yabancı kadın taifesiyle beraber oturmak ve konuşmaktan pek hoşlanan
Tarîd: (Tard. dan) Kovan, çıkartan, süren, tardeden.
Birader: (Berâder) f. Kardeş.
İctinâb: Çekinmek. Sakınmak. Uzak olmak.
Tevâzu': Alçak gönüllülük. Kibirsizlik. Mahviyet hâli.
Muhtass: (C: Muhtassin) (Husus. dan) Bir şeye veya bir kimseye ait olan.
Tezellül: Zillete katlanmak. Aşağılanmak. Alçalmak. Hor ve hakir olmak. Kendini alçak tutmak.
Sâdır: Sudur eden, çıkan, meydana gelen.
Zenb: Suç, günah, kabahat.
Bî-had: Sınırsız.
Muktedir: Güçlü, kuvvetli, becerikli. İşe gücü yeten. İktidarlı.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-35


Baña çün ehl ü mâl ü nefs ü evlâdım kamu a'dâ
Esirge lutf idüb men kulum anlardan ey Mevlâ..


Bu âlemde her kul gibi bana da sonuçta, ailem, akrabam, malım mülküm, kendi nefsim, evladlarım en azılı düşmanımmışki,
Ey Yüce Mevlâ ALLAH celle celâlihu, ben Senini kulunum lütf-ü-kereminle benim dinimi, dünyamı âhiretimi onlarla uğraşıp SENi unutmaktan koru!.


El Mevlâ :
Resim

Resim

Dahi cümle karındaşlarla ahfâdım-durur düşman
Ve ihsan itdiğim kimse 'adavet eyledi baña..


Bu hayatta kardeşlerim, torunlarım hepsi de bana düşman kesildi.
Nice iyilik ve ihsan ettiğim nankör kimseler düşmanlık yapıp, kin güdüp, arkamdan buğz ve garaz ettiler..


Resim

Ehibbâdan hisâbsız lutf u ihsan u kerem gördüm
Babam anam gibi anlar meveddet itdiler ra'nâ..


Ancak gerçek MuhaMMedî MuHABBete ermiş AHBABlardan ise, hesab edilemez çokça ve nice nice lütuf, ihsan ve kerem gördüm.
MuhaMMedî MuHABBetteki Meveddet/en içten ve en muhteşem Dostluk ve Sevgi gösterip yaşatmaları sanki ana-babam gibi candan yürekten olanları da gördüm..


Resim

Senin içün severler ben fakiri ol muhibler heb
İlâhî sen de sev anları 'âşıklar kamu saña..


Yâ İlahî ALLAH celle celâlihu, bu beni sevenlerin, sevmelerinin tek ve gerçek sebebi SENsin ki bundan dolayı ben fâkiri sevmekteler sevenler.
Sende sev onları çünkü, onların hepsi de gerçekten Sana âşıklar..


Resim

Bu Kuddûsî kocayı sen cemî'-i mü'minât ile
Livâ'i'l-hamdin altında kavışdır eyleme rüsvâ..


Yâ RaBBımız celle celâlihu, bu artık yaşlanmış-kocalmış Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu'yu da tüm mü’minlerle birlikte mahşer meydanında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin Livâ'i'l-hamd Sancağı altına kavuştur buluştur ve o zor günde beni de rezil rüsvây etme inşae ALLAHu TeÂLÂ..


Resim

Ehl: Evlâd, iyal. Kavm, müteallikat.
A'dâ: En zâlim, en çok düşmanlık eden.
Ahfâd: Torunlar. Hafidler. Evlâd oğulları. Yardımcılar.
Adavet: Husumet, düşmanlık. Kin. buğz. Garaz.
Ehibbâ: (Habib. C.) Habibler, dostlar, sevgililer.
Meveddet: Dostluk. Sevgi. Muhabbet. Muhabbet etmek. Sevmek.
Ra'nâ: İyi, güzel, hoş, lâtif. Pür ve revnak olan.
Rüsvâ: (Rüsvay) f. Rezil, kepaze, maskara, ayıpları meydana çıkarılmış.
Livâ'i'l-hamd: Hz. Peygamber'in (A.S.M.) bayrağı. Ona inananlar kıyâmetten sonra bu bayrağın altında toplanacaklardır.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-36


Cânânıma geldim ki idem hâlimi şekvâ
Çün leşker-i 'ışk varımı heb eyledi yağma..


Varam gidem cânımdan da AKreBa cÂNÂNıma şu perişÂN HALimi şikâyetedeyim.
Gör ki, şu çâresi olmayan Aşkımın askerleri varımı yağmaladı da, yokluk YURDuna oturttu beni çırılçıplak gurbet ellerde tek BAŞıma HaYy Dost!.


Resim

Dünyâyı benim başıma tar eyledi şol kez
Ki sabr idemem içime od toldı ser-â-pâ..


Şu Yalan Dünyayı başıma dar getirdi benim de, sığmaz oldum AŞKın ELinden şu el âlemine.
İçim dopdolu AŞK AT-Eşimle.. Artık sabrımı da yaktı yok etti dağlara vurdum!.


Resim

Kalmadı figân eylemeye tâb ü tüvânım
Dil şehrini 'ışk yakdı harâb eyledi zîrâ..


Coşup çağlamak, feryad edip ağlamak istiyorum ne var ki, ne bedenimde dayanacak kuvvet ne de enfüsümde Hâlime havl gücüm koymadı benim.
Zirâ Gönül Şehrimi AŞK AT-EŞim yaktı-yıktı harâb eyledi gurbet ellerde TEKe TEKte..


Resim

Geydirdi hemîn başıma tâc eğnime hırka
Ussumı alub itdi beni 'âleme rüsvâ..

ELest Bezmi’nde: “Halifemsin!.” Dedi SultÂNLık TÂCımı taktı BAŞıma.. sonra sırtıma KULLuk Hırkamı geçirdi..
AŞKına soktu AKLımı ALdı-Gitti Elimden ÇiLLe ÇÖLLerinde LeYyLÂ’sın peşinde koşturan MecNÛN eyledi.. cümle ÂLem ANLAmaz da; rezil, kepaze, maskara sanıp alay etmekteler peşim sıra bencileyin HaYy Dost!.


Resim

Bu 'ışka giriftâr oluben zühdi unutdum
İnsâna kemâl virmez imiş zühd-ile takvâ..


Ben önceleri kupkuru laflarla hayalî Kulluk zühdü ederken, beni İbrahim aleyhisselâm NÂRına soktu AŞKuLLAHa AVLattı, eski HÂLLerimi unutturdu.
Meğerse ANLAdım ki İnsânoğluna KuLLuk Kemâli veremez imiş boş sözlere dayalı Halktan kaçınma HAKk’tan çekinmeler!.


Resim

Ben dersimi aldım bu gün ol hâce-i 'ışkdan
Varsun okusun zühd ü 'amel dersini monlâ..


ÇEKtiğim/ÇEKmekte Olduğum bunca ÇiLLeden sonra ANLAdım ve AŞK DERsimi AŞKın MutLak Hocası HAKk TeÂLÂ’dan Bizzât ALdım ben.
Hayalperest lafcanbazı ham MOLLaLar varsın gitsin, zühd ve amel dersini okusun yürüsün, Dolap Beygiri gibi biraz daha bu âlemde..


Resim

Kuddûsîye öğretdi şi'ir tarzını bu 'ışk
Her kime virilürse olur 'ışk dili deryâ..


Bu AŞKuLLAH, Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu’ya YEdi DİLLi ŞİİR tarzını-stilini öğretti ÇiLLe ÇÖLLerinde ki,
Her kime bu Ni’metuLLAH bu ÂLemde VERiLirse onun AŞK DİLi Deryâ-DEnİZ OLur hamdolsun RABBımız TeÂLÂ’ya..


Resim

Şekvâ: Şikâyet, âciz kaldığını ve zayıflığını haber vermek.
Leşker: f. Asker.
Ser-â-pâ: Baştan ayağa.
Tâb: f. Parıltı. Parlayıcı. * Güç. Kuvvet. Takat. * Hararet.
Tüvân: f. Takat, güç, kuvvet.
Giriftâr: f. Tutulmuş. Yakalanmış.
Figan: Ağlayıp sızlama, bağırıp çağırma.
Rüsva: (Rüsvay) f. Rezil, kepaze, maskara, ayıpları meydana çıkarılmış.
Zühd: Dünyaya rağbet etmemek. Nefsâni zevk ve arzudan kendini çekerek ibâdete vermek.
Zühd: Bütün günahlardan kendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek.
Hâce: f. Hoca, efendi, sâhib, muallim, âile reisi.
Monla: Molla. Eskiden büyük âlimlere verilen isim. * Büyük kadı. * Efendi, hoca, Medrese talebesi.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-37

37
Geç zünûbımdan Gafûrâ bakmagıl noksanıma
İ'tirâf idüb suçumı gelmişem Rahmânıma..


Ey El Gafûr ALLAH celle celâlihu, ben ki; fakriyyetinden, acziyyetinden, zillet ve illetin habersiz çala kalem yaşayan gerçekten zavallı bir KULun olarak, tevbe istiğfar ve dua edip, günahlarımdan , anlayışsızlıklarımdan ve KULLuk noksanlıklarımdan utanç duyup vaz geçmeni istiyorum, suçlu olduğumu, kabahatımı saklamadan vicdÂNen kabul edip, açıklıyorum ve son-Uçta, er Rahmân ALLAH celle celâlihuma sığınıyorum!.

Resim

Çün tefekkür eyledim yok benden alçak kimse hîç
Ne yüz-ile 'arz ideyim hâlimi sultânıma


Enine boyuna tüm ÖMRümü taradım, düşündüm ve şöyle bir baktım da, bu âlemde yarattıkların içinde benden dah alçak SEViyyede bir kimse bulamadım!.
Bilmem ki ben hangi yüzle şu HÂLimi SEN, her ÂN SeBBAH eyleyip YENiden SALTANATını VAR eden TEK-BİR EL SultÂN’ıma ARZ Edip SUnaBİLeyim Yâ RABBenâ ALLAH celle celâlihu!..


Resim

Ma'siyet deryasına müstağrak oldum el-gıyâs
Merhamet eyle iriş feryadıma efgânıma


EYy en darda kalanların tek mededkârı ve yalnızların mutlak yardımcısı el Gıyâs ALLAH celle celâlihu; ben, SANA itaatsizlik, günah ve isyan denizine gark olmuş bir KULunum, bana merhamet et, feryâdıma ve acı çağrışlarıma yetiş, kurtar beni!.

Resim

Destimi tut sen benim ey râhimî ey er erhami
Senden özge kimsenin yitmez güci dermanıma


SEN benim Elimden tut eyy er Râhim, en akraba ve en yakınım olan RABBım TeÂLâ’m!.
Bu ÂLemde SENden başka kimselerin gücü yetmez ki dedime dermÂN OLaBİLeLer!.


Resim

İtdi Kuddûsî tevessül şol habîbinle sana
Dir vesîlemdür benim varmağa sen sultânıma


MuhaMMedî HAKk ÂŞık KULun Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu, SENin EŞsiz SEVgilin, HabîBuLLAH aleyhisselâm hörmetine, SANA SALL dilemekte, ULAŞım isteyip duâ etmekte,
Ve DEmekte ki: “SEN SultÂNIma Ulaşım sebebim-İpimsadece cvesadece Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimdir!.”



El Gâfuru:
Resim

er Rahmân:
Resim

er RahîM:

Resim

Resim

İ'tirâf: (İtiraf) Kabahatini saklamamak. Suçunu söylemeği kabul etmek. Gizleyip söylemek istemediği şeyi açıklamak.
Tefekkür: Fikretmek. Düşünmek. Fikri harekete getirmek.
Ma'siyet: İtaatsizlik, günah, isyan
Müstağrak: (Gark. dan) Garkolmuş, dalmış, batmış. * Mânevi bir vaziyete dalmış. * Kendini bilmiyecek derecede dalgın olan. Bir şeye dalmış veya daldırılmış olan.
Gıyâs: Medetkâr. Yardımcı. Nusrete yetişen. * Meded. Yardım.
Efgân: f. Acı ile bağırıp çağırmalar. Feryatlar ve istimdat.
Erham: Yakın hısımlar, akrabalar.
Tevessül: Allah'ın dergâhına yaklaştıracak amel işlemek. * Sarılmak. * Baş vurmak. * İnanmak. * Sebeb tutmak.
Habîb: (Hubb. dan) Sevilen. Sevgili. Seven. Dost.
Vesîle: (Vâsile) Bahane, sebeb. * Fırsat. * Elverişli durum. * Vasıta. Yol.
Zünub: (Zenb. C.) Günahlar. Kabahatlar, suçlar.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-38


Olmışam 'âşık bugün ben çün şeh-i hûbânıma
İstemem ağyarını hîç gelmesünler yanıma..


Bu gün ben ki, ol gönlümdeki güzeller güzeli ŞÂHıma ÖZden âşık olmuşum,
YÂRdan bAŞKa AğYÂRına-Mâsivâsına ilgim yok hiç de yanıma yaklaşmasınlar..


Resim

Mest ü bî-hûş eyledi şevki beni oldum delü '
Arz-ı hâl sunmağa geldim ol ganî sultanıma..


O Nazlı YÂRe duyduğum şevki/sınırsız sevgisi-sonsuz arzusu beni öylesine mest/aklı alınmış mecnun ve bî-hûş/irâdesiz deli eyledi.
Ben de, ol el Ganî celle celâlihu’ya ki O, şu Ândaki Şe’ÂNuLLAHında sulta-saltanat Sahibi el SultÂN celle celâlihu’ya HÂL-i Hazır HÂLimi arz edip sunmaya geldim..


El Ganiyyü :
Resim

Resim

Bir elimde 'arz-ı hâlim bir elimde dest-mâl
Silerem göz yaşını yalvaruban cânânıma..


Bir elimde mânen Arz-ı Hâlim diğer elimde dest-mâlim/dünya malı toplama hevâ-hevesim,
Cânda CÂNÂNıma yalvarıp-yardımını dileyip ağlarım göz yaşlarım silerek..


Resim

Beklerem kapusını boynum eğüb giryân ü zâr
Umaram ki rahm ide bu âhıma efgânıma..


Ben de ol, küllî şeyyi Nurundan var eden el Vahidu’l- Kahhârın Kerem Kapısında göz yaşı döküp, inleyerek, boynumu eğip beklerim ki, gidecek başka kapı yok!
Umarım ki, Nazlı YÂRim bunca ah çekip acı feryad edişlerime merhamet eder!.


El Vâhidu :
Resim

El Kahhâru:

Resim

Resim

Cürm ü 'isyan bî-nihâyet eylesem de dâ'imâ
Bakmaz ol asla benim hîç cürmime 'isyanıma..


Şu yalan dünyada, kulluk gereği sonsuz isyan ve cürm/ kabahat, kusur, hatâ ve günahlar işlemekte olsam da,
Ol Afüvvü’l- Gaffâr celle celâlihu’dur ki, ben kulunun cürmüne isyanına bakmaz tevbe istiğfarı yürekten edince affeder..

El Afüvvü:
Resim

El Gaffâru:

Resim

Resim

Setr ider hem 'aybımı halk içre rüsvâ eylemez
Dir hemîn 'afv eylerem ben kaçma gel dîvânıma..


Ol yüce RABBım TeÂLÂ ki, ayıplarımı halktan gizlerken-sergilemezken halkına da beni rezil-kepâze etmez.
Hem de nice âyetlerinde buyurmakta ki: “kaçma gel divÂNıma ki BEN, tevbe istiğfar eden KULLarımı mutlaka afv ederim!.”


قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Resim---“Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâh(rahmetillâhi), innallâhe yagfiruz zunûbe cemîâ(cemîan), innehu huvel gafûrur rahîm: (Benden onlara) De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyiniz. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir."
(Zümer 39/53)

Resim

Dürlü ni'metler virir lâyık değil isem de ben
Gönderir mi'mâr tîz tîz bu dil-i vîrânıma..


Her ne kadar bunca lütfa ben lâyık değil isem de, bana maddî-mânevî her türlü ni'metler vermektedir.
Sık sık virÂN OLmuş gönül Köşküme MuhaMMedî HAKk Dsotu Mi'mârlar göndermektedir.. EL hamdu LiLLâhi RaBBi’L- ÂLemîn..


Resim

Böyle behcet böyle ahlâk bu güzellik kimde var
İsmini yâd eylemek virir safâlar canıma..


Böylesine eşsiz ve mutlak sevinç, ahlâk ve güzellik kaynağı oluş kimde olabilir ki..
O Yüce el VeDÛD celle celâlihu ki ismini Anmak canıma sonsuz sefâlar vermektedir..


El Vedûdu:
Resim

Resim

Nice 'âşık olmasun bî-çâre Kuddûsî aña
Ki dimiş ol 'âşıkam ben 'âşık-ı nâlânıma..


Ey AŞKuLLAH Derdine Elestte düşmüş olan çâresiz MuhaMMedî HAKk Âşık Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu, nasıl olur da O’na âşık olamaz ki O: “BEN, inleyip, sızlayıp da figân ederek BANA âşık olan KULuma BEN de ÂŞIKım!” buyurmuştur..


Resim

Hûbân: f. Güzeller, iyiler.
Hûş: f. Akıl, fikir, zekâ, iyi ile kötüyü ayırma hissi.
Bî-hûş: İradesiz.
Dest-mâl: Dnya malı toplama. f. Elbezi.
Mâl: Fık: Bir kimsenin tasarrufunda bulunan kıymetli, lüzumlu şey. (Varlık, servet, para, ticaret eşyası gibi.)
Giryân: f. Gözyaşı döken. Ağlayan.
Efgân: f. Acı ile bağırıp çağırmalar. Feryatlar ve istimdat.
Cürm: (Cürüm) Kabahat, kusur. Hatâ. İsyan. Günah. Kanun hilâfına hareket.
Rüsvâ: (Rüsvay) f. Rezil, kepaze, maskara, ayıpları meydana çıkarılmış.
Mi'mâr: İmar eden. Hüner sâhibi. İnşaat plânlarını yapan ve bunların kurulmasına bakan san'atkâr. Binâ inşa eden mühendis.
Setr: (Setir) Örtme, kapama, gizleme.
Behcet: Sevinç. Güleryüzlülük. Güzellik, şirinlik.
Nâlân: f. İnleyen, sızlayan, figân eden.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-39


Meyhâne-i 'ışk sâlikâ
Bil hân-kâh-ı evliyâ
Ol ânda sâkin câ-be-câ
Hem mest ü hayran dâ'imâ..


Ey CÂN şunu iyice bil ki; bu MuhaMMedî Tarikat MeyhÂnesindeki AŞKuLLAH Ocağı, ALLAH celle celâlihu Dostlarının Hizmet Yurdu, Yürek TEKkesi ki, onlarda her ÂN, kişinin kasdınca her zaman, ya da arasıra, el HAKk ALLAH celle celâlihu’ya mest ve hayran kalış yeridir dâimâ..

Resim

Anlara her kim ki celîs
Olur ise olmaz hasîs
Ol zikr-i Mevlâya enîs
Kalbinde kalmasun sivâ..

Ol ALLAH celle celâlihu Dostlarının ki, kim HÂLdaş oluş meclislerinde BİZ BİR-İZ olursa artık dünya hayatında, dünyaya tamahkârlık yapamaz ve,
El Mevlâ ALLAH celle celâlihu’ya CÂN-CÂNÂN Dostu olur İÇ-İÇeden de ÖZde Akraba..
Ve artık o YOLdaşın kalbinde HAKk’tan gayrısı barınamaz!.


El Mevlâ :
Resim

Resim

Bir lahza 'ârif sohbeti
'Uşşâka virir hayreti
Hem zikr ile ünsiyyeti
Biñ yıl 'amel uymaz aña..


Gerçek MuhaMMedî HaKk Âriflerinin CÂN NÂZÂRı-SıRR Sohbeti bir ÂNlık bile olsa HaKk Âşıkları hayrÂN bırakıp HAYyrete sokar!.
Ve El HAKk celle celâlihu Zikriyle Öylesine bir dostluk-ahbablık-akarabalık kurar ki ten-cÂB BİZ BİR-İzliğince.. ve bunu işin ASLını Anlamadan gerçek MuhaMMedî Teslimiyyete-İstikâmete Ermeden çalakalem-duşamaya bin yıl amel-fiil işlese bu noktaya asla Ulaşamaz!.


El Hakku :

Resim

Resim

'Aşıklara 'ışk cezbe hâl
Mahbûb-durur sûfîye kâl
Sen zikre eyle iştigâl
Bulsun dil ü canın safâ..


Gerçek MuhaMMedî HaKk âşıklara AŞK cezbesi çekiciliği ve sürüklediği muhteşem HÂLLar olurken,
Ham sofuya ise sevgili hikayeleri-boş lafları kalır..
Ey CÂNn, sen her nefes HaKK zikriyle uğraş ki, gönlünde canın da safâya ersin inşâe ALLAHu TeÂLâ!.


Resim

Kuddûsîye iki cihân
zînetleri ider ziyân
Ancak anı mesrur kılan
Leyi ü nehâr zikr-i Hudâ..


Gerçek MuhaMMedî HaKk âşık Ahmedî Kuddûsî kaddesallahu sırrahu Babam; dünya-âhiret iki cihânın, izafî-iğreti-gelgeç süsleri dâima zara verir MuhaMMedî Şûur Sahiblerindendir..
Ancak Kuddûsî kaddesallahu sırrahu Babamızı MuhaMMedî Sürûrda kılan,
Her yerde, her zaman, her HÂLde ve her Nefeste gece-gündüz el Hüdâ ALLAH celle celâlihu zikruLLAHıdır-TevhiduLLAHtır!.


El Hâdî:

Resim


Resim

Sâlik: (Sülûk. dan) Bir yolda giden. Belli bir yol tutup giden. * Bir tarikat yolunda olan.
Hân-kâh: Hangâh. f. Allah rızası için ve misafirleri minnet altında bırakmamak ihlâsı ile fakir ve dervişlere ve talebe-i uluma yemek verilen ve misafir edilen yer.
Câ: f. Yer. Mekân. Mevki.
Câ-be-câ: f. Yer yer. Ara sıra. Yerden yere. Bazı yerlerde.
Mest: Adamın elini deve karnında yavrunun yattığı yere sokması. * Bağırsak içinde iken sıvayıp çıkarmak.
Celîs: Ekseri bir yerde oturan. Arkadaş. Birlikte oturan.
Hasîs: (Hisset. den) Kötü huy, fena tabiat. * Ufak, değersiz. * Tamahkâr, cimri.
Enîs: (Üns. den) Dost, arkadaş, ünsiyet edilmiş olan. Alışılmış, kendisi ile ülfet edilmiş olan. Sevgili.
Sivâ: Başka, gayrı, diğer. Kasd.
Mâsiva: Ondan gayrısı. (Allah'tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler.
Ünsiyyet: Alışkanlık, dostluk. Birlikte düşüp kalkmak. Ahbablık.
Cezbe: Tas: Meczubiyet, istiğrak. Allah'ı hatırlayıp Allah sevgisi ile kendinden geçer bir hale gelme.
Kâl: (A, uzun okunur) Söz.
İştigâl: Bir iş işlemek. Uğraşmak. Çalışmak. Meşgul olmak.
Safâ: Gönül şenliği, eğlence. * Duru olmak, itmi'nan ve meserret üzere olmak. Temiz, sâfi olmak.
Zînet: Süs. Bezek. Kadınlara mahsus kıymetli eşya.
Mesrur: Sevinçli. Sürurlu. Meserretli. Merâmına ermiş.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-40



Bal ü şekerden toyub insân usanur zâhidâ
'Işkdan usanmaz yanar 'âşık dün ü gün dâ'imâ..


Ey kuru laf ustası, dünya kıbleli ham zâhid, insân bu, her gün bal şeker yese doyar, bıkar usanır dersin de,
AŞKuLLAH öylesine bir yüce teslimiyet duygusu ve bir gönül ateşidir ki, düşmeye gör, düşen dün de, bu gün de, yarın da yanar da yanar dâ'imâ..


Resim

Zikre sa'y it 'âşık ol hem 'ârif ol Mevlâyı (çün)
işksız olan 'âbidin heb çekdiği zahmet hebâ..


sen Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi DUYUp-UY ki, El Mevlâ TeÂLÂ’yı Hakkıyla ANLAyıp Dostun olsun ki, MuhaMMedî Şûurla ZikruLLAHa çalış!.
AŞKuLLAHı elde etmemiş kulun yaptıkları sadece bedensel-sonuçsuz zahmetlerdir ve sonUÇu boşa çıkıştır!.


Resim

Sâlikin gönlünde 'irfân 'ışk-ıla hâsıl olur
Zikr ile 'ışk 'ışkıla 'irfân tolar kalbe cilâ..


MuhaMMedî Tarikat Yoluna gönül veren Hakk’ı seçen MuhaMMedî Müridin Kalbindeki Yaratn HAKk’ı tanıyıp ÂrifiBiLLAH OLuş ANcak ve ANcak AŞKuLLAH ile elde edilip ortaya çıkar.
ZikRuLLAHa devamla ->AŞKuLLAH, AŞKuLLAHa devamla İRFÂNuLLAH dolar kalbe ve TeceLLî CiLÂsı NURuLLAH saçar..


Resim

Aşıkın bir cezbesi biñ yıl 'ibâdetden güzel
Eyle tahsîl 'ışk u cezbe ki seni sevsin Hudâ


MuhaMMedî Âşık ki, Kalbini HAKk’ın Çekiş Cezbesine kaptırırsa, küllî şeyyin çeldiriciliğinden-saptırıcılığından kurtulur ve bu HÂL güzelliğini rastgeleye-duşamaya yapacağı bin yıllık ibâdetle elde edemezdi!.
Sen El HADî-Hudâ ALLAH celle celâlihu’nun bu ÂLeMdeki çekim Alanaı olan AŞKuLLAHı MuhaMMedî Tâlim-Terbiye ile öğrenip-eğitimini yap ki sebebin sonuç OLuVERsin ve RızauLLAHa kavuşmuş OLaBİLesin!.İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

İrdi seksân yaşına hem hasteyim hem 'ışk beni
Hâlime koymaz ider bî-ihtiyâr ehl-i hevâ..

Şu ÂNda benim ömrüm, 80 yaşına ulaştı, üstelik bir deçok hatayım ve de beni AŞKuLLAH, beni elimde olmayarak, kendi hâlime koymamakta, hâlâ nefsimin hevâ-heves istek-oyunlarıyla DENEmekte beni hevâsıan uyanlardan birsi eylemekte ne acı!.

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (ALLAHû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”
(A'râf 7/172)

O hâlde ŞeÂNuLLahta her ÂN ve her NEFES Yeniden İmkÂNla İmtihÂN SistemULLAH sahnesine buyurunuz!.

Görelim hanginiz Ahsen/en güzel en doğru en iyi amel işleyecek?.


الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ
Resim---Sizin hanginizin en güzel ameli yapacağını” imtihÂN etmek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Ve O; Aziz'dir, Gafûr'dur.”
(Mülk 67/2)

Resim

Yazdı Kuddûsî firâşında bunu yatur iken
Hem ider Hakdan beher ân 'ışk ile cezbe recâ..


AHMEDi Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu, bu satırları hasta yatağında yatarken yazdı sizlere,
Son nefeste bile her ÂN El HAKk TeÂLÂ’dan AŞKuLLAH ve AŞKuLLAH-tan kopmamak ricâ etmekte-yalvarmakta..RAHmetler OLsun!. elhamdulillahirabbilâlemînn!.


Resim

Hebâ: İnce toz. * Boş. Beyhude. Nâfile. Faydasız. İsraf. Ziyan. * Aklı az olan.
Sâlik: (Sülûk. dan) Bir yolda giden. Belli bir yol tutup giden. * Bir tarikat yolunda olan.
Tahsil: Hâsıl etmek. * İlim edinmek. İlim öğrenmek veya öğretmek için çalışmak.
Bî-ihtiyâr: isteksiz, seçeneksiz.
Hevâ: İstek. Nefsin isteği. Düşkünlük. Gelip geçici olan heves. Nefsin zararlı ve günah olan arzuları.
Firâş: Döşek. Yatak. Yere serilen şey. Minder. şilte.
Cezbe: Meczubiyet, istiğrak. Allah'ı hatırlayıp Allah sevgisi ile kendinden geçer bir hale gelme.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-41


Nideyin ben gönlüm ârâm eylemez sensiz şehâ
Bende Mevlâsını özler gice gündüz dâ'imâ..


Ne yapayım ki, benim ÂŞık gönlüm SENsiz asla huzru bulup dinlenmez, rahat edip karar kılmaz ey ŞâhlarŞâhı SEVgili!.
O Nazlı Yârin kölesi ki o, O Efendisini gece-gündüz dâima ÖZLemekte..


El Mevlâ :
Resim


Resim

İtmesün zâhid baña levm ki tarab eyler deyü
Cân kulağına gelür senden beher dem çün nidâ


Şu sadece zâhire bakıp coşan hamsofular, şen-şakrak-seviçli diye beni kınamasınlar boşuna.
Çünkü bilmiyor ki, Cân kulağıma hiç durmadan her ÂN, SENden beni çağıran dâvet seslerin gelmekte..


Resim

Hâlime koymaz beni 'ışk gönlümi tahrîk ider
Muktedâmdur ol benim pes eylerem hoş iktidâ


Ezelden İÇime İşlemiş olan AŞKuLLAH gönlümü kaynatıp coşturmakta ve normal HÂLime bırakmamakta beni..
O Dilber benim, cezbeden UYdusu olduğum UYulanım, Merkez İmamımdır ki, ben de bundan sonra ebeden ona BİZ BİR-İZ UYarım İnşâe ALLAHu TeÂLâ..


Resim


Zikrin ile rûz u şeb bulur tesellî ehl-i 'ışk
Gönlime ey dost virir zikrin senin zevk u safâ


EYy YÂRr!. AŞK EHLi, SENin ZiKRuLLAH’ın ile gündüz-gece teselli olup bu fâni dünyanın derdlerine karşı avunurlar.
EYy Dost!. SENin ZiKRuLLAH’ın gönlüme zevkler sefâlar bahşeder durmadan..


Resim


Geldi Kuddûsî fâkirin varını heb aldı 'ışk
Kalmadı 'ilm ü 'amel takvâ edeb 'ışk u hayâ


Bu AŞKuLLAH bir geldi ki, MuhaMMedî HAKk ÂŞık Kuddûsî Fâkirin kaddesallahu sırrahunun varını-yoğunu aldı süpürdü gitti.
Ne İlmi, ne ameli, ne takvâsı, ne edebi, ne aşkı ve ne de, hayâsı kaldı hepsi uçtu gitti.. GERide SEN Kaldın hamd olsun!.


Resim

Ârâm: f. Durma, dinlenme. * Yerleşme, rahat etme, karar kılma. * Eğlenme.
Şehâ: f. Ey pâdişah! Ey şâh.
Zâhid: Hamsofu.
Levm: Çekiştirmek. Birisinin yüzüne karşı kötü söz söylemek. Zemmetmek. Paylamak. Başa kakmak.
Tarab: Sevinçlik. Şenlik. Şâdlık.
Çün: f. Gibi. * Zira, çünki, madem ki. * Nasıl, nice.
Nidâ: Seslenmek, çağırmak, haykırmak, bağırmak. Ses vermek.
Tahrik: Kımıldatma. Kımıldatılma. Yerinden oynatma. Hareket ettirme.
Muktedâ: Kendisine uyulan. Önde giden. * Müçtehid. Pişivâ. Peşivâ. * Namazda kendine uyulan imam. Pes: Öyle ise, imdi...
Rûz u şeb: Gündüz ve gece.
İktida: Uymak, tâbi olmak. Birinin hareketini örnek alarak ona benzemeye çalışmak. İttiba etmek.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-42



Ey Rabb u Ganî it beni fazlın ile ignâ
Çün pîr ü fakîrem baña rahm eyle Rahîmâ..


EYy RABbu’l- Âlemîn!. EYy El GANîy ALLAH celle celâlihu!
Beni fazlınla/ihsan, kerem, ilim, mâ'rifet zenginliğnde kıl!
Ey merhametlilerin en merhametlisi bana RAHM eyle, esirğe-koru-Yakînliğine ulaştır çünkü ben pîr-i fâni bir yaşlı kulunum!.


er RABB
Resim

El Ganiyyü :
Resim

er RahîM:

Resim

Resim

Her şey'e kadirsin beni hem hıfz (it) haramdan
Virme kerem it şübheli olanları baña..


Küllî Şeyi yaratan, El Kadîru ve El Kâdiru olan SENsin ve beni harama girmekten koru!
Lütf-ü-kerem etde bana haram değil şüpheli olanları dahi nasib etme!.


El Kâdiru :
Resim

El Kadîru :

Resim

Resim

Lâyık değil isem de helâl rızkına hergiz
Sen şâh-ı cevâdsın iderem nâzımı saña..


Gerçi helâl rızkına asla lâyık değil isem de,
SEN Cömerdlerin ŞÂHısın be de, kulluk nâzımı SEN CEVVÂD celle celâlihu/çok çok ihsan eden, çok çok cömert olanıma Niyâz ederim!.


Resim

Bozuldu ma'âş emri katî bu senelerde
Kime ideyin sen var iken girye vü şekvâ..


Bu son senelerde geçim şartlarım kesinlikle çok bozuldu, sıkıntıya düştüm.
Ben, SEN RABBım ALLAH celle celâlihum varken kimlere, gözyaşım döküp de, şikâyet edip de âciz kaldığımı ve zayıflığımı haber verebilirim ki!.


Resim

Kuddûsiye vir rızk-ı helâl rahmetin ile
Hîç eylemesün vesvese me'kûlde o koca..


Yâ RABbî!. MuhaMMedî HAKk ÂŞık Kuddûsiî kaddesallahu sırrahu kuluna rahmetin ile helâl rızkını ver!
Bu yaşa gelmiş Koca DERvişin hiç kimselerden yiyecek-içecek istemesin ve beden vesveselerine hiç düşmesin İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!..


Resim

İgnâ: Ganileştirmek. Zengin etmek. * Kifâyet edip bir şeyin yerini tutmak.
Fazl: Âlimlere yakışır olgunluk. * İmân, cömertlik, ihsan, kerem, ilim, ma'rifet, üstünlük, hüner, tefâvüt, inayet. * Artmak. * Artık,
Hıfz: Saklama. Koruma. Siyanet. Muhafaza. * Ezber etmek. Hatırda tutmak. Kur'an'ı ezberde tutmak.
Hergiz (f): Asla.
Cevâd: (Cevvad) Çok çok ihsan eden. Çok cömert.
Ma'âş: Geçinilecek şey. Yaşayış. Aylık para.
Girye: f. Gözyaşı.
Şekvâ: Şikâyet, âciz kaldığını ve zayıflığını haber vermek.
Me'kûl: Ekl olunmuş, yenmiş şey, yiyecek.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-43


Bilürsin hâlimi sen hoş 'Alîmâ
Yaşım seksân baña rahm it Rahîmâ..


Gerçi SEN elbette ne halde olduğumu bilmektesin ey El Alîm ALLAH celle celâlihu,
Yaşım sekseni buldu bana merhamet et, ey er RahîM ALLAH celle celâlihu..


El Alîm:
Resim

El Azîm:
Resim

er RahîM:

Resim

Resim

Kocayub olmışam bî-çâre zîrâ
Meded senden olur ancak Nasîrâ..


Çünkü ben artık çâresiz bir kocamış ihtiyâr olmuşum,
Benim meded dileyeceğim ancak sen varsın ey En Nasîr ALLAH celle celâlihu..


En Nasîr:
Resim

Resim

Sen eyle 'afiyet hem kuvvet ihsan
Perîşân itme dâreynde Halîlâ..


Sen bana afiyet ver ve güc-kuvvet ihsan eyle,
İki âleminde perîşân itme ey Halîl, tek samimi sâdık dost. Ey El Veliyy ALLAH celle celâlihu..


El Veliyy:
Resim

Resim

Nahîfem sabra yokdur tâkatim hîç
Baña rıfk-ı telattuf it Latîfâ..


Zayıfladım cılız düştüm, dertlerime sabra gücüm kalmadı,
Bana Zâtına mahsus nezâketinle muamelede bulun, lütuf buyur Ey El Latîf ALLAH celle celâlihu..


El Latîf:
Resim

Resim

Tevekkül hirfetim bilmem ne sebeb
Sañadur i'timâdım çün Vekîlâ..


Benim SENi oldum olası Vekilim biliş mesleğim bilmemne sebepten.. Hiçbir sebeb olmadan drekt olarak tevekkül ettiğim/kalben güvenip dayandığım SENsin.
i'timâdım, meded kaynağım ancak ve ancak sanadır Ey mutlak vekilim El Vekîl ALLAH celle celâlihu..


El Vekîl :
Resim

Resim

Eğer dirsen ki sen de itme 'isyan
Direm ki mağfiret eyle Gafûrâ..


Eğer SEN bana: “Sen de isyan etme!.” Buyurursan ben de SANAderim ki: “Ben KULunu bağışla Ey El Gâfur ALLAH celle celâlihu!.”

El Gâfur:
Resim

Resim

Ümîd kesmez bu Kuddûsî güneh-kâr
Kabul it sen du'âsını Mücîbâ..

Bu MuhaMMedî HAKk ÂŞıK günah-kâr kulun, Kuddûsî kaddesallahu sırrahu BaBam asla SENden ümidini kesmez.
SEN de, istiğfar ve duâsını kabul buyur ey duâların tek icâbet edeni Ey El Mücîb ALLAH celle celâlihu!.


El Mücîb:
Resim


Resim

Afiyet: Sağlık, selâmet, sıhhatli olmak.
Dâreyn: Her iki dünya. İki yurd. İki yer.
Halîl: Samimi dost. Sâdık dost.
Nahîf: Zayıf, cılız.
Tâkat: Güç, kuvvet. İktidar.
Rıfk: Yumuşaklık, yavaşlık, tatlılık, nezaket.
Telattuf: (C.: Telattufât) (Lutf. den) Lütuf ve nezaketle davranma. Nâzikâne muamelede bulunma.
Tevekkül: İşi başkasına ısmarlamak. * Sebeblere tevessül ettikten sonra neticesini Allah'a bırakmak. Allah'tan gelene razı olmak. Kendine ait vazifeyi yaptıktan sonra neticelerini Allah'dan istemek. Kadere razı olmak. Hakka güvenmek. * Yeis ve kederden uzak olmak. * Âcizlik göstermek
Hirfet: (C.: Hiref) Meslek, san'at.
i'timâd: (İtimad) Güvenerek bağlanmak. Emniyet etmek. Bir şeye kalben güvenip dayanmak.
Güneh-kâr: f. Günah işleyen, günahlı.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-44


Mağfiret eyle beni sen cürmime bakma
Virüb dâr-ı fenânın devletin hicr odına yakma..


Yâ RaBBenâ!
Benim şu imtihan dünyasındaki cürmüme/kabahat, kusur, hatâ, isyan, günahlarımı affet bağışla.
Şu yalan dünaynın devleti mal, mülk, mevki hayranlığı verip de beni SANA dönüşü unutturtup hasret ateşine yakma!.


Resim

Baña sensiz safâ virmez cinânın ni'meti hergiz
Visalinden cüdâ idüb beni ol bakceye tıkma..


SEN Yaratanımı ve verdiğin ni’metleri unutarak, cennet ni’metleri gibi zannettiğim şu dünya ni’metleri bana, asla sefâ değil cefâdır.
SANA kavuşmamı unutturup, ayrı koyan şu yalan dünya bahçesine tıkma beni!.


Resim

Serây-ı dil mülevves oldı evsâh-ı zünûbımla
Anı 'ışkınla pâk idüb otur içinde hîç çıkma..


Benim kendi tecihlerim olan günahlarımın pisliklerinden, murdarlıklarından ve iç kirlerinden, SENin sarayın olan KALBim kirlendi ayrılık ve bozgunculuk yuvasına dönüştü.

Resim

Senin adın Kerîmdir kapuña geldim kerem eyle
Sakalım ak sınık gönlüm benim hâtırcığım yıkma..


İkramına muhtaç âciz ve fakir kulun olarak Kerem Kapına geldim ki, SENin ismin El Kerîm celle celâlihudur.
Ak sakallı ve gönlü kırık çok yaşlı bir kulunum duamı kabul buyur da hatırımı yıkma!.


El Kerîmü :
Resim

Resim

Yarın rûz-ı cezâda 'aybımı setr it hacîl itme
Çeküb ince hisâba halk arasında beni sıkma..


Yarın gelecek olan o her nefsin ettiğinin karşılığını bulacağı mahşer gününde herkesin önünde ayıplarımı döküp beni utandırma, ört ve gizle.
Ve halkın içinde en ince sırlarımızı dökerek beni sırsız hesaplara çekme, sıkdıkça sıkma!.


Resim

Virüben cenneti Kuddûsîye ayırmagıl senden
Aña lutf eyle bağrına firak mismârını çakma..


Bu MuhaMMedî HAKk Âşık Kuddûsî kaddesallahu sırrahu kuluna cennetini vererek ZÂTınla ebeden BİLe kılıp SENden ayırma!
Bu ULAŞımı bana lütfet ki göğsüne AYRılık kazığını çakma!.


Resim

Cürm: (Cürüm) Kabahat, kusur. Hatâ. İsyan. Günah. Kanun hilâfına hareket.
Dâr-ı fenâ: fenâ diyârı. Yalan dünya.
Hicr: Ayrılık.
Cinân: (Cennet. C.) Cennetler.
Visal: (Vasıl. dan) Vâsıl olma. Sevdiğine ulaşma. Kavuşma. Ayrılıktan kurtulma.
Cüdâ: f. Ayrılık. Ayrılmış.
Mülevves: Kirli. Pis. Bulaşık. Bulaştırılmış. *
Evsâh: (Vesah. C.) Pislikler, murdarlıklar, kirler.
Sınık (ı): Kırık.
Hacîl: Utanmış. Utanan. Utanmaktan yüzü kızaran.
Firak: Ayrılık.
Mismâr: Ensiz çivi, mıh. Demir kazık.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-45


Tarîk-ı evliyâya it süluk zâhirle kalma
Bakuban 'ilmine bahr-ı gurur u kibre talma..


Ey cÂN, sen de aklını fikrini şu geçici zâhirî dünya hayatına daldırıp kalma ki gerçek MuhaMMedî Tarikat YOLuna gir ve yol al Ulaş!.
Bâtında işine yaramayan ilimleriyin gurur ve kibir denizine dalma!.


Resim

Eğer kalbinde cezbe var ise mikdâr-ı zerre
Hemân Mevlâya ol mukbil sivâya kalbi salma..


Eğer senin kalbinde zerre kadar seni Yaratana karşı inanç ve ZÂTına çekişi varsa hiç durma hemence El Mevlâ ALLAH celle celâlihu’ya ulaşan Mübârek ve İkbali kutlu, mutlu yola gir ve Mes'ud Bahtiyârca koş. Sakın O’ndan gayrısına kalbini kaptırıp hevâya salma!.

El Mevlâ :
Resim

Resim


Çü lâzım sâlike cezbe süluk ansız hebâdur
Çalış tevhîde bul Hakkı gönülde gayrı bulma..


Çünkü Hakk YOLun yolcusuna, onu çekip götürecek olan, her ÂN Allah'ı hatırlayıp Allah sevgisi ile kendinden geçer bir hale gelip koşmak lâzımdır ve O’nsuz her çaba boşunadır ve mahv olur gider bu Âlemde.
Bunun Oluşması için gece-gündüz TeVHiDuLLAHa çalış ki Klbini ZiKRuLLAH tasfiye etsin temizlesin HAKK’tan gayrısını koymasın, arasan da BULama!.


El Hakku :

Resim

Resim

Tolub derya gibi 'irfân u 'ışk-ıla tarab kıl
Kenef gibi sakın encâs-ı dünyâ ile tolma..

İlahî MuhaMmedî İrfÂN ve AŞKile denizler gibi dolsun kalbin ve sen ZiKRuLLAH ile şen şakrak şâduman ol!.
Sakın sakın kalbini dünyaperestlerin ki gibi tuvâlete çevirip her türlü dünyâ pisliğinin helâsı yapıp necis şeylerlerle doldurma!.


Resim

Sözin tut sen bu Kuddûsî fakîrin ey birâder
Virüben cevher-i 'ömr-i 'azîzi boncuk alma..


Ey kardeşim, sen de bu Kuddûsî fakîr kaddesallahu sırrahu BaBamın sözlerini tut ve uygula ki,
KuLLuk İmtihÂNı olarak sana sağlanan belli süreli çok kıymetli ÖMÜR Mücevheri VAKtini verip de yerine beş para etmeyen Nefsin dünyaya dönük hevâ-heves boncuklarını satın alıp yanılma!. İnşâ ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim


Süluk: (Silk. den) Belli bir gruba girme. Bir yolu takib etme. Bir tarikata bağlanma. Mânevi terakki mertebelerinde devam etme.
Cezbe: Tas: Meczubiyet, istiğrak. Allah'ı hatırlayıp Allah sevgisi ile kendinden geçer bir hale gelme.
Mukbil: Mübârek. İkbali kutlu, mutlu. Mes'ud. Bahtiyar.
Sivâ: Başka, gayrı, diğer.
Mâsiva: Ondan gayrısı. (Allah'tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler.
Sâlik: (Sülûk. dan) Bir yolda giden. Belli bir yol tutup giden. * Bir tarikat yolunda olan.
Hebâ: Beyhude. Nâfile. Faydasız. İsraf. Ziyan
Tarab: Sevinçlik. Şenlik. Şâdlık.
Kenef: Tuvâlet, helâ, ayakyolu.
Encâs: (Necis. C.) Pisler. Necis şeyler.
Birâder: (Berâder) f. Kardeş.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim



<= Resim =>


GazEL-46


Dila geç gayriden ol dilber-i ra'nâdan ayrılma
Nidersin özge sevdâyı ki bu sevdâdan ayrılma..


Ey deli gönlüm artık sen cümmle başkasına gönül vermekten geç de, o gönülleri çekip alan güzeller güzelinden sakın ayrılma.
Sen bu âlemin hayal sevdâlarını ne yapacaksın ki, sen bu ebed SEVdÂsından sakın ayrılma!.


Resim

Ne buldun mâsivâdan bunca demdür ülfet eylersin
Sözüm dinle hemân ol sâhib-i îfâdan ayrılma..


Sen bu ÂLem ki, HAKk’tan gAYRısıyla bunca yıldır can-ciğer dost gibi içli-dışlı oldun da ne geçti eline?
Sen hiç durma gel Hak sözümü dinle ve her türlü ni’meti veren Sahibinden ayrılma!.


Resim

Katî gayretlidür sevmez şerîki bakma ağyara
Letâfette hüsünde ferd-i bî-hemtâdan ayrılma..

O öylesine mutlak TEK-Birdir ve kendine kullukta kesin kurallıdır ki, asla ortaklaşmaları sevmez ve bunu bilip sakı bu âlemin yabancılarına-mâsivâsına yan gözle bile bakma!
Her hÂLde hoşluk, latiflik, güzellik, iyilik, eksiksizlik, eşsizlik ve benzersizlikte TEK-BİR olandan ayrılma!.


Resim

'Ulüvv-i himmet îmândan özine it yüce himmet
Tenezzül itme ednâya sen ol a'lâdan ayrılma..


En büyük manevî yardım imÂNındandır ve bu yüce HiMMeti önce sen kendi ÖZüne et!
Bunu bulmak için dünyaperest câhil alçaklara yüz suyu dökme ve sen onu yücelikleri yaratan ol el ol A'lâ-dan ayrılma!.


EL A'LÂ:
Resim

Resim

O bir mahbûb-ı zîbâ kim nazîri yok güzellikde
Sözi ahlâ özi bâlâ yüzi zîbâdan ayrılma..


O, öylesine Güzeller Güzeli SeVgilidir ki, güzellikte O’nun denği, eşi, örneği, benzeyeni yoktur.
Ol Güzel ki, en tatlı sÖZlü, yüce Özlü ve yüzü en yakışıklıdan ayrılma!.


Resim

Kişi maksûdına vâsıl olur sıdk-ıla cehd itse
Çalışub sen de ir ol maksad-ı aksâdan ayrılma..


Bu AŞKuLLAH yoluna sadakatla tüm güç ve kuvvetini sarf eden kimse mutlak maksadına ulaşır.
Sen de bu fâni dünyada çalışıp çabala ulaş ve en Son-Uç Maksadımızdan ayrılma!.

Resim

Bir ednâ 'âşıkıdur ol şehen-şâhın bu Kuddûsî
Hemân ey dil o şâh-ı 'âlem-i yektadan ayrılma..


Bu Kuddûsî babam kaddesallahu sırrahu da, O Şahlar ŞÂHının sıradan bir âşıkıdır ve,
Ey gönül sen de, hemen aklını topla ve Çokluk âlemine dalmadan, “TEKLik ÂLemi”nden ayrılma!.


Resim

Dilber: f. Gönül alan, kalbi çeken. Güzel, dilber.
Ra'nâ: İyi, güzel, hoş, lâtif. Pür ve revnak olan.
Ülfet: Alışma, alışkanlık. Birisiyle münasebette bulunmak. Ünsiyet. Ahbablık, dostluk. Huy etme. Görüşme, konuşma.
Îfâ: Ödemek. Yerine getirmek. Söz verdiğini veya vazife bildiğini yerine getirmek. Kılmak. Yapmak.
Letâfet: Hoşluk, lâtiflik. * Cisimden alâkayı kesip bir nevi nurâniyet kesbetmek. * Güzellik, nezaket, yumuşaklık, hafiflik.
Hüsn: (Hüsün) Güzellik. İyilik. Eksiksizlik. Cemal ile kemal.
Hemtâ: f. Eş denk. Benzer.
Ulüvv: Büyüklük, yükseklik. * Bir şeyin yukarısına çıkma. * Şan, şeref ve kadr sahibi olma.
Himmet: Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret. * Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi. * Tabiî şevk ve meyil ve heves. * Lütuf, yardım.
Ednâ: Pek aşağı, en alçak. Pek az, pek cüz'i. * Çok yakın.
A'lâ: Yükseklik. Büyüklük. şeref. Şan.
Zîbâ: f. Güzel, süslü, yakışıklı.
Nazîr: Bir şeye benzemek üzere yapılan şey. Denk, eş, örnek. Benzeyen.
Ahlâ: En tatlı, çok şirin. Çok tatlı.
Bâlâ: f. Yüksek. Yukarı. Yüce. Yüksek kat.
Cehd: Fazla çalışma. Güç ve kuvvetini sarfetme. İnsanın nefsine hâkim olması. * Azim, gayret, fedakârlık.* Takat.
Aksâ: En uzak. En son. Kusvâ. Nihayet. Irak.
Yekta: Tek, yalnız, eşsiz. * Bir kat.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim



<= Resim =>


GazEL-47


Hudâya hamd ü şükr eyle sakın kardaş le'îm olma
Seni bir nutfeden halk eyledi bilgil hasîm olma..


Ey Kardeşim, seni bir damlacık meni'den yaratan Hudâ TeÂLÂ’ya akıl sahibi kulu olarak yarattığını iyice bilip anla ve bunun için hamd eyle şükür et!.
Ve sakın sakın seni MuhaMMedî HAKk YOLa çağıran MuhaMMedî Tarikat Ehlini levmedici/çekiştirici kötü söz söyleyicilerden olma!.


Resim

Tayanma rif’ate câha güvenme sıhhate mâla
Halîm ol hem rahîm ol sâhib-i hulk-ı zemîm olma..


Ve sakın ha, bu gel-geçölümlü kulluk imtihanı âleminin geçici yüksek makam ve büyük rütbe sahibliğine dayanma!. Sıhhatiyin sağlamlığına malıyın çokluğuna güvenme!.
MuhaMmedî ahlâkın gereği yumuşak huylu ve ve hercanlıya merhamet edici ol ve sakın Şeriat-ı Garraca yasaklanan beğenilmeyen kötü hal ve hareketlerin sahibi olma!.


Resim

Hazer eyle tekebbürden riyadan hubb-ı dünyâdan
Selîm ol bul selâmet lâyık-ı nâr-ı cahîm olma..


HAKk TeÂLÂ’nın Halkı içinde, kendini herkesten büyük sayıp, nefsini büyük görüp kibirlenmekten, gösteriş yapmaktan ve taparcasına dünya sevgisinden nefsini koru!.
ALLAHu zü’L- CeLÂL’e teslim olup, selâmet üzere bulunanlardan ol ki, cehennem ateşini hak edip lâyık olanlardan olma!.


Resim

Tehalluk eyle ahlâk-ı Nebî ile nasîhat tut
'Uyubıfi setr olur elbet ki sen tab'-ı sakîm olma..


Sen, Nebîyyü’l- ÜMMî Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ahlâkıyla ahlâklan ve Hakk nasihatimizi can kulağınla duyup uy-tut ki, onların kulluk ayıpları örtülür..
Sakın sakın sen; sağlam olmayan, çürük ve yanlış karekter sahibi bir ahmak olma!.


Resim

Yaman bil kendini Kuddûsîyâ zinhar ili yahşi
'Azâzîl-tek idüben nefsini i'câb esîm olma


Ey Kuddûsî Babam kaddesallahu sırrahu, sen kendini günahkâr ve başkalarını çok iyi bil!
Şerlerin temsilcisi şeytan gibi işler ederek nefsini, günah işlemiş, kabahatlı, cürümlü, suçlu, yalancı kişi yapıp da kendine tapıcı etme!.


Resim

Hasîm: Hasım olan, husumet eden, düşmanlık eden.
Rif’at: Yükseklik. Yüksek ve büyük rütbe sahibi olmak, âlişan olmak.
Selîm: (Selâmet. den) Sağlam, kusursuz. Refah ve selâmet üzere bulunan.
Câh: (Câhe) f. Makam, mansıb. Kadr, itibar.
Zemîm: Zemme müstehak olan. Beğenilmeyen kötü hal ve hareket.
Hazer: Çekinme. Zarar verebilecek şeyden kaçınma. Korunma.
Tekebbür: Kibirlenmek. Kendini büyük saymak. Nefsini büyük görmek.
Tehalluk: Ahlâklanmak. İyi huy edinmek. Yüksek İslâmi ahlâkla ahlâklanmak.
Tab': Tabiat. Karakter.
Sakîm: Hasta, keyifsiz, sağlam olmayan. * Yanlış.
Setr: (Setir) Örtme, kapama, gizleme.
Azâzîl: Şeytan. (İblisin bir adı) Şerlerin temsilcisi.
İ'câb: Şaşırtmak. Hayran etmek. Hayrete düşürmek. * Hodpesendlik. Kendini beğenmişlik.
Esîm: (İsm. den) Günahkâr, günah işlemiş, kabahatlı, cürümlü, suçlu, yalancı kişi.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim



<= Resim =>


GazEL-48


Gelürse bir keder sana tahâretdür gazab sanma
İder İblîs seni iğfal sakın mekrine aldanma..


Ey HAKk YOLun YOLcusu,bu hayatta sana bir belâ, dert ve keder isabet ederse bunu HaKk’ın gazabı/dargınlığı, kızgınlığı sanma sakın. O, senin KuLLuk kirlerini temizleyicindir.
Gerçi bu Âlemdeki görevi gereği İblîs, seni gaflet şaşkınlığına sokup Hak Yoldan ayırmak isteyecektir sakın sen onun aldatıp kandırmasına kapılmayasın!.


Resim

İhanet eylemez mü'min kuluna çünki Mevlâsı
Olur ise eğer cüz'î keder hem ârız usanma..


Çünkü mü'min kulunun El Mevlâsı ALLAH celle celâlihu, hâşâ ihanet etmez yarattığı kuluna çünkü hak ve hayr vâdetmiştir.
KuLLuk İmtihanın gereği karşılaşacağın birazcık keder veya ârızdan bıkıp usanıp da, kulluk yapmaktan bıkıp usanma!.


El Mevlâ:
Resim

Resim

Hemân iste Hudâdan âkıbet yalvar gice gündüz
İdüben zikr ü istiğfâr necat bul hüzn ile yanma..


Böylesi hâllere düşersen eğer bu hâlin sonunda hüzünlenip içini yakma!. Hemence Hudâdan/ El Hâdî ALLAH celle celâlihu’yu zikrederek, tevbe-istiğfâr ve kutuluş için dua edip gece gündüz yalvarasın durmadan..


El Hâdî:
Resim

Resim

Gülüb oynamağ-ıla bitmez ağla çok tazarru' kıl
Gurur u 'ucb ile hem itdiğin a'mâle kıvanma..


Bu iş, gel-geç gölge-ölümlü dünya hayatında gülüp oynamakla kalkmaz ortadan ki, sen durma inleyerek zâri zâri ağla!.
Sakın sakın âmel diye işlediğin ama aslında, gurur ve kibire dayanan işlere güvenip dayanma!.


Resim

Tayan Kuddûsîyâ Hakka hemîn rahmet recâ eyle
Bu 'ilm ü zühd ü takvâya dahi bu 'izze tayanma..


Ey Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu sen de, El HaKk TeÂLÂ’ya dayan-güven ve hemence RAHmetini ricâ eyle.
Sakın sakın bu gözüken ilmine, zühdüne, takvâna ve de tasavvuf değerine güvenip dayanma!.


El Hakku:

Resim

Resim

Tahâret: Temizlik. Nezafet. Temizlenmek. * Fık: Habes, necaset denilen maddeten en pis şeylerin veya hades denilen şer'î bir mâninin zevalidir.
Gazab: Hiddet, öfke, dargınlık, kızgınlık.
İğfal: (C.: İgfalât) Dikkatsizlikle terkettirmek. * Gaflette bırakmak. * Kandırmak. Aldatmak.
Mekr: (Mekr) Hile. Aldatma. Oyun. Düzen. (Birisinin kötü veya iyi hâllerini öğrenmek veya kötülüğe sevketmek ya da gayesinden alıkoymak için yapılır.)
İhanet: (Hevn. den) Alçak ve hakir addedip itibar etmemek, kıymet vermemek. * Hainlik. Haksızlık. Kötülük.
Cüz'î: Azdan olan. Parçaya âit olan. Biraz. Pek az. Kıymetsiz. Mühim olmayan. Esasa ait olmayan. Cüz'e âit olan. Külli olmayan.
Ârız: Sonradan olan şey. Bir şeyin zâtına ve hakikatına ait ve lâzım olmayıp başka bir varlıktan bazan vâki ve kaim olan. Takılan. Yapışan.
Âkıbet: Bir şeyin sonu. Nihayet. Netice, sonuç.
Necat: Kurtuluş, selâmet.
Tazarru': Bir şeye gizlice yaklaşmak. * Kendi kusurlarını bilip kibirden vaz geçip tevâzu ile yalvarmak.
Ucb: (Ucub) Kibir, gurur. Kendini beğenmişlik. Ameline, yaptıkları işe güvenmek. * Varlığı nâdir olan şeyi görünce istiğrab etmek hâli.
İzz: Kıymet. Değer. Güçlü oluş. Alikadir olmak. Kavi. Şerif. Azim.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim



<= Resim =>


GazEL-49

Cem' eyleyüben cîfe-i murdara kıvanma
Fir'avnı vü Kârûnı düşün kenze tayanma..


Şu içinde yaşamakta olduğun İmkÂNla İmtihÂN Dünyası hayatını bitmeyecek sanıp sonuçta kokmuş-ölü ve murdar leşlerini elde edip malım oldu sanıp sevinip-neşelenme!
Bu âlemden kendisini Rabb sanan nice Fir'avlar ve nice servet sahibi Kârûnlar geldi geçti sen de sakın para-puluna dayanıp yanılma!.


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünya bir leştir. Onu elde etmek isteyenler de köpeklerdir.” buyurdu.

(Aclûnî, Keşfü’l- Hâfâ, I, 409.)

Resim


Bu dâr-ı fenâda yüce köşk yapma birader
Vîrân olur elbet anı bakî kala sanma..


Şu sonUÇu virÂN olan Dünyada, ömrünü uğruna harcayıp da gökdelen köşkler peşinde koşup durma ve bu âlemde bâki kalacak bir yaratılmış varlık kalacak sanma!.

Resim


Yüziñe güler mâkir-i dünyâ sâkin andan
Aldanub anın mekrine sen hergiz inanma..


Bu çok kandırıcı ve hileci Dünya Gelini yüzüne gülerek seni ele geçirir ki ondan kendini koruyup sakın.
Sen sen ol da, onun hile ve oyunbâzlığına asla inanıp ömrün boyunca onun tapıcısı olma!.


Resim


Çün aña mahabbet idenin yiri cahîmdür
Sevme anı asla vü cahîm odına yanma..


Bu dünyanın HAKk YOLdan çeldirici malına mülküne ve mevkisine sevgi gösterip bağlananların bu dünyası cehennem olur âhirinde de yakıcı ateşe düşer.
Aklını nakle ulaştır da, gelgeç Dünyasını bu kadar candan sevme ve iki âlemde cehennem ateşine yanma!.


Resim


Cennet içün itme dahi Mevlâya 'ibâdet
Kuddûsî gibi sen de beher renge boyanma..


Ey Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu gibi sen de, türlü renklere boyanıp HÂLLeri yaşayıp da, cehennemden kaç, cennete koşu bırak da, candan gönülden gerçek DOSTun El MevLâmız ALLAH celle celâlihu’ya gereğince KULLuk et İnşâeALLAHu TeÂLÂ!.

El Mevlâ:

Resim

Resim

Cife: Kokmuş et, ölü hayvan, leş.
Murdar: f. Pis. Kirli. Mülevves. Temiz olmayan. * İslâmiyetin gösterdiği kaidelere uygun olmıyarak kesilmiş hayvan.
Kıvanmak (t): Sevinmek, neşe¬lenmek.
Fir'avn: Mısır'da, hususan Hazret-i Musa (aleyhisselâm) zamanında Allah'a isyan edip ilâhlık dâvasında bulunan, Musa Peygamber'e inanmayan hükümdar. * İlâhlık iddia eden dinsiz, azgın ve şaşkın insan.
Kârûn: (A, uzun okunur) Peygamber Musâ (aleyhisselâm) devrinde yaşamış, malı ile mağrur olarak haddini aşmış ve Cenab-ı Hakkın zekât emrini dinlemediğinden Musa'nın (aleyhisselâm) duâsından sonra malı ile birlikte yere batmış olan dünya zengini. Cenab-ı Hakkın lütuf ve ihsanını kendine mâlederek nankörlük ve enaniyetinden dolayı bu fena sıfatı ile meşhur olmuştur.
Kenz: Define, hazine. Yer altında saklı kalmış kıymetli eşya, para veya altın gibi şeyler.
Birader: (Berâder) f. Kardeş.
Mâkir: Hile yapan. Mekreden.
Mekr: (Mekir) Hile. Aldatma. Oyun. Düzen.
Hergiz (f): Asla.
Cahîm: Cehennem. Çok sıcak yer.
Beher : f. Her, her bir, herbirisine.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim



<= Resim =>


GazEL-50


Hudâvendâ beni bir lahza vaslından ayırma
Dakîkdür şîşe-i kalbim anı hicrinle kırma..


Yâ RaBBenâ!.
Beni NÛRundan yarattın ve; her yerde, her zaman, her hâlde ve her nefeste sana tekrar döneceğim-Rücû’ SALLından-Ulaşımı inancımdan ayırma.
Seni seven şu kalb şişem çok ince ve naziktir onu hasretinde bırakıp kırma!.


Resim

Ki olmaz dû cihânın mülk ü câhı baña devlet
Âmân sensiz baña zindan olan eyvanı virme..


Kaldı ki, bu âlemin ve âhiretin malı, mülkü, mevki ve makamı benim için devlet değildir.
Sensiz zindan olan bu dünyanın köşkünü sarayını istemem.. aman aman bana verme onları..


Resim

Benim var gerçi taksirim saña kullukda lâkin
Halîmsin hem Gafûrsın 'aybımı yüzime urma..


Gerçi bu âlemde inkanla KULLUK İmtihanımda bir takım hatalarım ve kusurlarım vardır elbette.
Ancak SEN hem Halîmsin hem de Gafûrsun ki ayıplarımı yüzüme vurmazsın..


El Halîmü:
Resim

El Gâfuru:

Resim

Resim

Habîbinle tevessül eyleyüb geldim kapuña
Aña bahş it beni ol kapudan lutf eyle sürme..


Habîbin Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin irsaliyle sünnetince vesile eyleyerek geldim kapına.
En SEVgilin Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hürmetine bağışla beni ve Vuslat kapından kovup başka hayal-sanal kapılara sürme beni..


Resim

Ganîsin 'âleminden kimseye yok ihtiyâcın
Kerîmsin sen şu ben miskîni mîzâna çığırma..


Şu Âlemeleri NÛndan kimseye muhtaç olmadan yaratan mutlak el Ganî ALLAH celle celâlihu SENsin.
SEN Kerîmsin; ihsan, inayet, şeref, ve izzet sahibi cömert ve müsamahakârsın,brn zavallı kulunu günah ve sevabımı tartmak için tartıya çekme yâ RABbî!.


El Ganiyyü:
Resim

El Kerîmü:

Resim

Resim

Hatâmı i'tirâf idüb recâmı pîşe kıldım
Beni setr eyle mahşerde zebânîye duyurma..


Düşünüp taşındım da, SANA karşı KULLuk hatalarımı kabul edip yalvarmalarımı iş-güç-meslek edindim.
SENde lütfunla benim hatalarımı ört de, mahşerde cehennem zebânîlerine hâlimi bildirme günahkârlığımı duyurma..


Resim

Re'is oldı bu Kuddûsî gürûh-ı mücrimine
Anın 'afv it günâhını dime kûyime girme..


Neylerim ki bu KuddûsîBabam kaddesallahu sırrahu, bu âleminde kabahat işleyenlerin baş çekeni oldu,
Kusuruma bakma benim günahımı afvet ve “CeNnet Semtime girme!.”deme yâ RABbî!.[/b]


Resim

Dakîk: (Ekseri mânevi mânalar için) Pek ince. Nâzik.
Hicr: Ayrılık.
Câh: (Câhe) f. Makam, mansıb. Kadr, itibar.
Eyvan: f. Köşk. Büyük salon. Büyük sofa. Divanhâne.
Taksir: (Kasr. dan) Kısaltma, kısma. * Kusur, hata, kabahat, suç. Günah. * Bir işi eksik yapma. * Bir şeyi yapabilir iken yapmama.
Tevessül: Allah'ın dergâhına yaklaştıracak amel işlemek. * Sarılmak. * Baş vurmak. * İnanmak. * Sebeb tutmak
Pîşe: f. İş, kâr. Meşguliyet. * Alışkanlık, huy, âdet. * Meslek, san'at. * "Huy edinmiş, alışmış" anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Hasenât-pişe $ : İyi şeyleri âdet edinmiş olan.
Setr: (Setir) Örtme, kapama, gizleme.
Zebânî: Cehennem'de vazife gören melek.
Gürûh: f. Bölük. Cemaat. Takım. Kısım. * Fevc.
Mücrim: Cürüm ve kabahat işlemiş olan. Suçlu.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim



<= Resim =>


GazEL-51


Şâhâ kerem it 'aybımı sen yüzime urma
Geldim kapuna eyleme red gönlimi kırma..


Ey padişâh ey Şâh Sen, lütfü kerem kıl daayıplarımı el içindeyüüzüüme vurma.
KULLuk Kapına boynumu eğdim geldim brni reddedip yaralı gönlümü kırma!.


Resim

Ni'metlerini mu'terifem suçlarımı hem
Halk içre hisâba çeküben anları sorma..


Resim

Çok ise günâhım nolur ey rahmeti bol şâh
Setr eyle kamu zenbimi bir ferde tuyurma..


Ey Rahmeti sonsuz Yâ RaBBî!. Ben ZÂTına karşı âciz bir kulunum ki herne kadar kulluk gereği günahlarım çokçaysa da SEN Lütfunla hepsini ört gitsin hiçkimselaea duyurma!.


Resim

Bahş it beni yârânımı hem eşref-i halka
Budur dileğim ki bizi hîç andan ayırma..


Eşref-i mahlukatın,halkın en şereflisi Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme, beni ve bana uyan yoldaş yârânımı bağışla ve Senden tek dileğimdir ki, ebeden bizi O’ndan ayırma!.



Resim

Yüzü kara tehî dest sakal ak suç da katî çok
Gümrâh deyü hışm eyleyüben dûzaha sürme..


Ben bîçâre, yüzü kara, eli boş, saç-sakal ak, suçu da çok mu çok ben kuluna,
Yolunu şaşırmış bu diye kızıpta cehennemine hemence sürme!.



Resim

Bir bağrı yanık bende-yi nâçâr-ı nahîfem
Yok sabra mecâlim beni hicrâna düşürme..


Ben ki Senin bu âlemdeki bağrı yanık, çelimsiz, zayıf, çâresi yok zavallı kullarındanım.
Hep ÇİLLe ile geçti ömrüm ki, daha sabra gücüm-takatım kalmadı daha beni artık ayrılığıyın ateşine düşürüp yakma!.


Resim

Şiddetlere sabr eyleyemem saña 'ayândır
Yük yükledüben üzerime belimi kırma..


Bu yaşlı halimle şiddetleri yüklenmeye sabr edemem ki bu HÂLim sana bellidir.
Daha çok yükler yükleyip de üzerime belimi kırma..


Resim

Çün 'âşıka hicrân elemi nârdan eşeddür
Senden ayırub cenneti Kuddûsîye virme..


Çünkü Hakk Âşıklara, ayrılık acısı ateşten de şiddetlidir ki,
MuhaMMedî HAKk ÂŞIk KULun Kuddûsî kaddesallahu sırrahuya cennetini verip de ZÂTından ayırma!.


Resim

Mu'terif: İtiraf eden. Kendi noksan ve kabahatlerini kabul edip anlatan ve söyleyen.
Setr: (Setir) Örtme, kapama, gizleme.
Zenb: Suç, günah, kabahat.
Bahş: f. Bağış. Verme. İhsan.
Tehi: Boş, avare kalmak, hâlî. Eli boş.
Dest: f. El, yed.
Gümrâh: f. Yolunu şaşırmış. Doğru yoldan sapmış. * Bol, gür.
Dûzah: f. Cehennem. Tamu.
Nahif: Çelimsiz, zayıf, ince. Arık.
Mecâl: Tâkat. Güç. Kuvvet. * İktidar. İmkân.
Hicrân: Uzaklaşma. Ayrılık. Ayrılıktan gelen keder, sızı, acı. Dostluğu ve ülfeti kesmek.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim



<= Resim =>


GazEL-52

Ey şah-ı kerîm kapuña geldim beni sürme
Setr eyle kamu suçlarımı yüzime urma..


SEN ey kerîmlerin SultÂNı RABBım TeÂLÂ SENin kerem kapına geldim beni kovma!
Ört-gösterme bütün suçlarımı yüzme vurup başıma kakma!.


El Kerîmü:
Resim

Resim

Aç yolmı vâsıl olayın saña kerem kıl
Hıfz eyle beni zümre-i hussâda tuyurma..


Lütuf ve ikram eyle SANa ULAŞım yollarımı aç bana,
Hased eden, kıskananlar topluluğundan beni koru onlara suçlarımı duyurma!.


Resim

Çekdirme meşakkat baña rıfk it ki za'îfem
Âsân idüben lutfiñ ile râhım yorma..


BİLirsin ki ben her yönden zayıf; Fâkir-Âciz-Zillet ve İlleti olan bir kulunum bana yumuşaklık göster merhamet et, lütfet, himmet buyur, zahmet, sıkıntı, güçlük, zorluk çektirme, SILA-ULAŞım Yolumu kolaylaştır ve beni bu izafî gelgeç mâsivâ yurdunda yorma!.

Resim

Çün mihnete ben sabr idemem saña 'ayândır
Tahmîl idüben haml-i sakil belimi kırma..


En iyi SEN BİLirsin ki ben kulunum bu yalan dünya mihnetine/zahmet, eziyet, dert ve belâlarına dayanıp da sabr edemem.
İmkÂNla İmtihÂNda ZÂTına KULLuk EMÂNeti yükünü sırtıma yükleyip onca ağırlığı altında belimi kırma!.


إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا
Resim---"İnnâ aradnâ’l- emânete alâ’s semâvâti ve’l- ardı ve’l- cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehâ’l- insânu, innehu kâne zalûmen cehûlâ (cehûlen).: Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.
(Ahzâb: 33 /72)

Resim


Kuddûsîye gösterme fırâk acısını hem
Vaslın ile şâd eyle anı senden ayırma..


SANA ULAŞım meydÂNı Hayatımda SENden ayrılık acısını bana gösterme!.
Ebedî kavuşumunla onu bahtiyâr et ve ebediyyen SENden ayırma!.


Resim

Setr: (Setir) Örtme, kapama, gizleme.
Zümre-i hussâd: Hased edenler, kıskananlar topluluğu.
Meşakkat: Zahmet. Sıkıntı. Güçlük. Zorluk.
Rıfk: Yumuşaklık, yavaşlık, tatlılık, nezaket.
Âsân: f. Kolay. Suhuletli. Yesir. * Bükülmüş ipin her katı.
Râh: (Reh) f. Yol. Tarz. Usûl. Meslek
Mihnet: Zahmet. Eziyet. Dert. Belâ. * Mc: Tecrübe, sınamak.
Ayân: (İyân) Aşikâr. Belli. Herkesin bilebileceği ve görebileceği.
Tahmîl: Yüklemek. Taşıtmak. Bir kimse üzerine bir işi bırakmak.
Haml-i sakil: Ağır yük.
Fırâk: Ayrılık. Ayrılmak. Hicran.
Vasl: Âşığın sevdiğine kavuşması. Kavuşmak. * Birleştirmek, ulaştırmak
Şâd: f. Sevinçli, ferahlı, memnun, mesrur, şen, bahtiyar.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim



<= Resim =>


GazEL-53


Zikrini çok eyle mevtiñ olma gâfil sâlikâ
Anı iksâr eyleyen sâlih olısar ey hümâ..


Eyy MuhaMMedî Tarikatın Sâliki/YÂR YOLcusu!
Sakın Gaflet Uykusunda yatıp kalma, bu ÖMRün Son-UÇundaki Mevti/Dünyadan gitmeyi Âhirete göçmeyi çokça hatırla!
Bu Zikri/ANmayı Çokça tekrarlayanlar SÂLihler Zümresine katılır ey Hümâ/başına devlet ve saadet kuşu konan MuhaMMedî Baht-ı YÂR YOLcu kardeşim..


Resim

Mevt yıkar lezzetleri hem tağıdır dirlikleri
Hiç unutma mevti sen eyle tefekkür dâ'imâ..


Ne zaman, nerde ve nasıl geleceğini BİLemediğin ÖLüm; bu gelgeç-gÖLge-izafî-sanal Dünyâ Lezzetlerini yıkar yerle bir eder ve kurmak için ömür harcadığın yuvanı dirliğini dağıtır ve yerinde yeller estirir!.
Onun için gel sen de, bu ÂLeMdeki Sebebelerin SON-Uçu OLan Ölümü asla unutma ve sürekli Zikir-Fikir EYyLe!.


Resim

Olmasa dünyâda üç nesne azar nâsın çoğı
Biri mevt biri maraz biri dahi fakr u fenâ..


Bu İmkÂNla KULLuk İmtihÂNı Sahrası Yalan Dünyâda, eğer şu ÜÇ Şey olmasa insanların çoğu azdıkça azarlardı ki,
Onların biri mevt/ÖLüm, biri maraz/hastalık, biri de fakr u fenâ/dâima ihtiyaç sahibi oluş ve sonuçta bu Âlemden gitmek zorunda olduğunu BİLiştir..


Resim

Mü'mine vâ'iz-durur mevt dâ'imâ îkâz ider
Tuhfetü'l-mü'min buyurmuşdur aña Hayrü'l-verâ’


MuhaMMedî Mü'minin Nasihatçi Vâ'izi, Mevti/ÖLümüdür ve onu dâ'imâ îkâz eder/uyarır durur.
Ölümü Hatırdan çıkarmamaya, Hayrü'l- Verâ’/EŞyâdan ZÂT’a Rücû’da Hayrın Rehberi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “MuhaMMedî Mü'mine Tuhfedir/İlâhî Armağan-Özel Güzelliktir” buyurmuştur..


Resim

Mevti Kuddûsî unutmaz her zamân zikrin ider
Eyledi Mevlâsı tevfîk tâ sabî iken aña..


Ahmedî Kuddûsî Babam kaddesallahu sırrahu da, ÖLümü asla unutmaz ve daima hatırlar durur..
Çünkü ona daha ana karnında sabî iken, ALLAH celle celâlihu Lütf ü- Kerem buyurup El Kuddus celle celâlihu ismiyle yardım eyledi..


Resim

Her zemân zikrin ider mevtiñ bu Kuddûsî fakîr
Eyledi tevfîk Hudâsı tâ sabî iken aña..


Her zamân bu Ahmedî Kuddûsî Fakîr Babam kaddesallahu sırrahu da, ÖLümü asla unutmaz ve daima hatırlar durur..
Çünkü ona daha ana karnında sabî iken, ALLAH celle celâlihu Lütf ü- Kerem buyurup El Kuddus celle celâlihu ismiyle yardım eyledi..


El Kuddûs:
Resim


Resim

Mevt: Ölüm. Âhirete göç. Dünyadan gitmek. * Mevt, mü'minler için dünya vazifelerinden ve imtihanından bir paydostur
Gâfil: Dikkatsiz, iyi düşünmeyen, uyanık olmayan. Haberi olmayan, ihtiyatsız, başına geleceği önceden düşünmeyen. Allah'ı unutan. Kendi gayr-ı meşru zevkine dalan. (Günde bir taşı binâ-yı ömrümün düştü yere,Can yatar gafil, binası oldu viran bîhaber. (Niyazi-i Mısrî)
Sâlik: (Sülûk. dan) Bir yolda giden. Belli bir yol tutup giden. * Bir tarikat yolunda olan.
İksâr: (Kesret. den) Çoğaltma, fazlalaştırma, arttırma.
Sâlih: (Salâh. dan) İşe yarar, elverişli, uygun, iyi. Haklı olan, itikatlı, dindar, dinî emirlere uyan. * Faziletli, ehl-i takva olan.
Hümâ: f. Devlet kuşu. * Saadet. Mutluluk.
Maraz: Hastalık, illet, dert. Belâ.
Fakr: İhtiyaç, yoksulluk. * Azlık, muhtaçlık. * Cenab-ı Hakk'a karşı fakrını, ihtiyacını hissetmek. * Tas: Kendisindeki bütün her şeyin Allah'a âit olduğunu bilmek
Fenâ: (Beka'nın zıddı) Yokluk. Yok olma. * Geçici dünya. * Geçip gitme. * Tas: Kendi varlığından geçmek. * Kötü. * Devamlı olmayan. * Çok kocamış olmak.
Vâ'iz: Nasihat veren. Dinî mes'eleler üzerinde öğüt veren.
Îkâz: Uyandırmak. Gafletten kurtarmak. Tenbih.
Tuhfe: Turfanda şey. Görülmemiş yeni çıkan. Yeni. Hediye, armağan. Hoşa giden, güzel şey
Verâ’: Takvânın ileri derecesi. Bilmediği ve şüphe ettiğini öğrenip iyiye ve doğruya göre hareket edip bütün günahlardan çekinme hâleti.
Tevfîk: Uygun düşürme. * Uydurma. Muvafık kılma. * Cenab-ı Hakkın kuluna yardım etmesi.
Sabî: Uygun düşürme. * Uydurma. Muvafık kılma. * Cenab-ı Hakkın kuluna yardım etmesi.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim



<= Resim =>


GazEL-54


İşit ey 'âşık-ı Hak bir hafî sır söyleyim sana
Devâm it zikre dir isen celîs olsun Hudâ bana..


Ey gerçek MuhaMMedî Hak Âşık sana çok gizli bir SIR söyleyeyim de iyice duy-işit de uy!.
Eğer sen de; Şah damarından da yakın-akraban olan RABBın TeâLân ile: “Her yerde, her zamanda, her HÂLde, her nefeste CELİS-BİRlikte, BİZ BİR-İZ, NahNu Olalım!” der isen o zaman hiç durmadan ZiKRuLLAHa Devâm et!.


Resim

Gice gündüz olub tevhîde meşgûl sıdk u şevk ile
Celîs olur enîs olur mugîs olur sana Mevlâ..


MuhaMMedî Hakikat ahdine Sadakat ve Hâl-i Hazır HabibuLLAH Himmeti Gayretiyle, Gece gündüz demeden TEVHÎDuLLAHı ZiKRedip, araya AYRı-gAYRılık sokmazsan el Mevlâ ALLAH celle celâlihu sanin hep birlikte BİZin, arkadaşın, her ÂN yardımcın olur elMevlâ ALLAH celle celâlihu...

El Mevlâ :
Resim

Resim

Aña her işii tefvîz idüb zikre devâm eyle
Kifâyet eyler ol saa sâkin hüzn eyleme aslâ..


Küllî şeyi, SENi, fiillerni ve düşüncellerini dahi her ÂN yenden yaratıp durmakata ve sanna sadece bir HAK-HAYR ile BÂTIL-ŞER tercihi tanıyan ALLAHu Zü’L- CeLÂL’e bırak havale etsen sadece O’nu Anmakla-ZİKRiyle uğraş..
Bu, sana kesnlikle yeter ki şehâdetin fiilidir.
MuhaMMedî Şûuurdan uzak, İÇi boş işler yapanlara bakıp da üzülmeyesin!.


Resim

Münâfıklar ne dirler ise disünler hemân sabr it
Dögüb sögerseler dahi bozılub itmegil ısgâ..


Münâfıklar, DİNin Mânâsından habersiz sadece alışkanlık hâlideki ibâdeterine benzemediğin için MuhaMMedî Melâmette elbette seni kınayıp aleyhinde çok kötü sözler diyeceklerdir, sen sadece sabr eyle, döğseler, söğseler de sakın nefsine uyup kızıp, üzülüp, çekip gitmeye meyl etme..

Resim

Eğer tutar ise sözin bu Kuddûsî günâh-kân
Olursın tîz vakitde sırra vâkıf 'ârif ü dânâ..


Eer sen de, bu Kuddûsî kaddesallahu sırrahu günâh-kârın Hak Sözünü tutarsan sen de en kısa zamanda MuhaMMedî HAkİkat Sırrına ERmiş ârif ve bilinçli AŞK İŞi yapan MuhaMMedî HAKk ÂŞIKLardan olursun İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..

Resim

Celîs: bir yerde oturan. Arkadaş. Birlikte oturan.
Sıdk: Doğru söz. Hakikata muvâfık olan. Bir şeyin her hususu tam ve kâmil olması. * Ahdinde sâbit olmak. * Peygamberlere mahsus en mühim beş hasletten birisi. * Kalb temizliği.
Şevk: Çok istek, şiddetli arzu. * Neş'e. *Bir şeyi bir yere şeye sağlamca bağlama. * Memnun. Şâduman. (Bak: Himmet
Enîs: (Üns. den) Dost, arkadaş, ünsiyet edilmiş olan. Alışılmış, kendisi ile ülfet edilmiş olan. Sevgili. Hemdem.
Mugîs: Yardım eden, yardıma koşan. Medet edici. Muin.
Tefviz: Birisine bırakma. * İşini Allah'a (C.C.) havâle etme.
Kifâyet: Lüzumlu kadar olmak. Yetişmek. Bir işe yetecek kadar olmak.
Isgâ: söz dinlemek veya dikkat edip kulak vermek meyl etmek.
Kân: f. Bir şeyin menbaı. * Kuyu. Kaynak. * Mâden ocağı.
Dânâ: f. Bilgili, bilen, malûmatlı, âlim.
Resim
Cevapla

“►Allah Dostları Divan Şerhleri◄” sayfasına dön