Bir mektup
Gönderilme zamanı: 19 Ara 2011, 14:08
Araştırmacı fotoğrafçı Cemal Gülas' ın Artvin Maçahel' de bir akşam üzeri rastladığı yaşlı bir kadının mısır tarlasını kazdırmak için şehirdeki çocuklarına göndermek üzere yazdırdığı bir mektup, gezginin hayata bakışında yepyeni bir sayfa açmış. Mektubun bir kopyasını tarlasını kazması karşılığı istemiş ve bir hafta boyunca kadının tarlasını kazmış. İş bittiğinde ellerinin acısı bir ay sürmüş. Ancak bu Cemal Gülas 'a yıllar sonra bile hayatında yaptığı tek hayırlı işin o tarlayı kazmak olduğu gibi gelirmiş. Mektup daha sonra kadının çocuklarından başka bir milyondan fazla insana ulaştı, ulaşmaya da devam ediyor. Taşıdığı anlam ve evrensel nasihati sayesinde bir banka Almanya' daki işçilerimize gönderilmek üzere mektubu takvim yaptırdı. Mektup şöyle idi:
" Canımın direği,
Bakma dağların ak karnına, gün gelip daha sıcak doğacak ve eriyecek buzlar. Delecek toprağı otlar, sürgün verecek kuru görünen ağaç dalları. Uyanan toprağı tırmalayacak umut kazmaları. Yurt dediğin nedir oğul? Doğduğun yer mi? Doyduğun yer mi? Bir yere yurt diyebilmem için önce doğmalı sonra doymalısın elbette, istekleri bitmeyene iki cihanda huzur yoktur. Böyle bilirim. Asıl olan çok çalışıp, az istemektir bu topraklarda. Hersene bir çift mısırdır hasatta umudum, odur beni bağlayan hayata ve buraya.
Önce ekerim tohumları kara toprağa, sonra beklerim ki dönüşsünler ak koçanlara. Böyle geçti yüz yılım bu topraklarda. Ne kötüden iz gördüm ne de namertten söz duydum; şükrettim ama beklemedim Allah göndersin, bildim ki vermesem bu sarı tohumu kara toprağa ne umudum kalacak, ne de toprakla bir bağ aramda. Dağın arkası 'dağ olur' derler. Doğrudur. Lakin bakarsan, beklemeyi bilirsen dağın arkası bağ da olur. Onun için ne sabrımı ne de umudumu yitirdim yalan dünyada.
Ana rahmi gibidir dünya insana, ana rahminde göbek bağıdır hayat bağımız, dünyada ise umutlarımız. Umudunu yitiren, hayat bağını da yitirir oğul. Ben bunu bilir bunu söylerim. Kalın sağlıcakla..."
Alıntı - Zamanın tanığı - Cemal GÜLAS
" Canımın direği,
Bakma dağların ak karnına, gün gelip daha sıcak doğacak ve eriyecek buzlar. Delecek toprağı otlar, sürgün verecek kuru görünen ağaç dalları. Uyanan toprağı tırmalayacak umut kazmaları. Yurt dediğin nedir oğul? Doğduğun yer mi? Doyduğun yer mi? Bir yere yurt diyebilmem için önce doğmalı sonra doymalısın elbette, istekleri bitmeyene iki cihanda huzur yoktur. Böyle bilirim. Asıl olan çok çalışıp, az istemektir bu topraklarda. Hersene bir çift mısırdır hasatta umudum, odur beni bağlayan hayata ve buraya.
Önce ekerim tohumları kara toprağa, sonra beklerim ki dönüşsünler ak koçanlara. Böyle geçti yüz yılım bu topraklarda. Ne kötüden iz gördüm ne de namertten söz duydum; şükrettim ama beklemedim Allah göndersin, bildim ki vermesem bu sarı tohumu kara toprağa ne umudum kalacak, ne de toprakla bir bağ aramda. Dağın arkası 'dağ olur' derler. Doğrudur. Lakin bakarsan, beklemeyi bilirsen dağın arkası bağ da olur. Onun için ne sabrımı ne de umudumu yitirdim yalan dünyada.
Ana rahmi gibidir dünya insana, ana rahminde göbek bağıdır hayat bağımız, dünyada ise umutlarımız. Umudunu yitiren, hayat bağını da yitirir oğul. Ben bunu bilir bunu söylerim. Kalın sağlıcakla..."
Alıntı - Zamanın tanığı - Cemal GÜLAS