PENCERE KENARI

Cevapla
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

PENCERE KENARI

Mesaj gönderen anlamak »

İleri derecede hasta iki adam ayni hastane odasındaydılar.
Adamlardan birinin her öğleden sonra 1 saatliğine oturmasına izin veriliyordu, ciğerlerindeki suyun süzülmesi için.
Bu hastanın yatağı odadaki tek pencerenin tam yanındaydı. Diğer hasta ise hep sırtüstü yatmak zorundaydı.
Bu iki hasta saatlerce birbiriyle konuşur, eslerini, ailelerini, evlerini, islerini, askerlik anılarını, tatilde gittikleri yerleri anlatırlardı birbirlerine.
Pencerenin yanındaki hasta, her öğleden sonra oturmasına izin verdikleri saati diğer hastaya pencereden görebildiklerini anlatarak geçiriyordu.
Diğer hasta hep bir sonraki günü iple çekmeye başladı, dışarıdaki renkli ve hareketli dünyayı dinlemek için.

Pencere, içinde çok güzel bir göl olan parka bakıyordu. Ördekler ve kuğular gölde yüzerken çocuklar model bot'larını suda yüzdürüyorlardı.
Genç asıklar, gökkuşağının tüm renklerindeki çiçeklerin arasında kol kola dolaşıyorlardı. Ulu ağaçlar etrafı süslüyor, uzaktan şehrin silueti görünebiliyordu.
Pencere kenarındaki adam bunları muhteşem bir detayla anlatırken, odanın diğer ucunda yatan adam gözlerini kapar ve bu muhteşem manzarayı hayalinde canlandırırdı.
Sıcak bir öğleden sonra, pencerenin yanındaki adam geçmekte olan bir şenlik alayını tarif etti. Diğer adam bando seslerini duyamasa bile hayalinde canlandırabiliyordu, pencere kenarındaki adamın tasviriyle.

Günler ve haftalar geçti.
Bir sabah banyo yaptırmak için su getiren gündüzcü hemşire pencere kenarında yatan hastanın cansız bedeninizle karsılaştı: uykusunda, huzur içinde ölmüştü.


Hüzünlendi, hastane görevlilerini cesedi dışarı taşımaları için çağırdı.
Uygun zaman geçtiğine kanaat getirir getirmez, diger hasta pencerenin kenarındaki yatağa taşınmasının mümkün olup olamayacağını sordu. Hemşire Memnuniyetle isteğini yerine getirdi, hastanın rahat olduğundan emin olduktan sonra onu yalnız bıraktı.
Yavaşça, duyduğu acıya aldırmadan, bir dirseğine yaslanarak dışarıdaki dünyaya bakmak üzere yatağından doğruldu adam.
Sonunda, dışarıyı kendi gözleriyle görme zevkini yasayabilecekti.
Pencereden dışarı bakabilmek için yavaşça dönmeye zorladı kendisini.
Pencere, bos bir duvara bakıyordu.
Adam hemşireye, vefat eden oda arkadaşının pencerenin dışında görünen Harika şeylerden bahsetmesine sebep olan şeyin ne olabileceğini sordu.
Hemşirenin cevabi, ölen adamın kör olduğu ve pencerenin önündeki duvarı görmediğiydi.
'Sanırım seni cesaretlendirmek istedi' dedi.

Epilog: Diğer insanları mutlu etmek çok büyük mutluluk getirir,
Kendi durumunuz ne olursa olsun.
Paylaşılan dertler yarısı kadar üzüntü verir, paylaşılan mutluluklar ise İki kati artar.
Kendinizi zengin hissetmek istiyorsanız,
sahip olduğunuz ve paranın satın alamayacağı her şeyi paylaşın.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/anlamak.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Mesaj gönderen anlamak »

Hikayeyi okuduğumda gerçekten çok etkilendim. Hani Mevlana Hazretleri nasıl görmek isterseniz öyle görürsünüz diyor ya, hikayedeki kişi de ne güzel bakmış, ne güzel görmüş. Çok hoşuma gitti. Rabbim gönül gözüyle bakabilmeyi cümlemize nasip etsin. Bakışımızı güzelleştirsin inşallah.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/anlamak.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MBurak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 415
Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen MBurak »

...
Adam hemşireye, vefat eden oda arkadaşının pencerenin dışında görünen Harika şeylerden bahsetmesine sebep olan şeyin ne olabileceğini sordu.
Hemşirenin cevabi, ölen adamın kör olduğu ve pencerenin önündeki duvarı görmediğiydi.
'Sanırım seni cesaretlendirmek istedi' dedi.

Epilog: Diğer insanları mutlu etmek çok büyük mutluluk getirir,
Kendi durumunuz ne olursa olsun.
Paylaşılan dertler yarısı kadar üzüntü verir, paylaşılan mutluluklar ise İki kati artar.
Kendinizi zengin hissetmek istiyorsanız,
sahip olduğunuz ve paranın satın alamayacağı her şeyi paylaşın


Engin kardeşim güzel paylaşımın için çok teşekkürler...
Muhabbetle ve Dua ile...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Pencereye bakan camın kirini, Pencereden bakan ise dışarısını görür.

hayırlı seyirler....
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
dibbace
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 222
Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00

Mesaj gönderen dibbace »

Gözüm "dünyaya acilan pencere" niteligiyle bana perde iken,Duvardaki "disariya acilan pencere" niteligiyle sunulmus olan nedir...?

8-) üstüne üstlük "günes gözlügü" takiyoruz...

Wlilliam Seyh Pir´i anasim geldi...

yagmuru seviyorum diyorsun...
yagmur yagınca şemsiyeni acıyorsun...

güneşi seviyorum diyorsun...
güneş açınca gölgeye kaçıyorsun...

rüzgarı seviyorum diyorsun...
rüzgar çıkınca pencereyi kapatıyorsun...

işte,bunun için korkuyorum...
benide sevdigini söylüyorsun...

...
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

dibbace kardeşim, ne hoş bakmış: )

Kırık aynanın lisanı, hali kadardır. Söz yok. Lisan-ı hal. O kadar. Hüznün sularında kırılan ayna kendisinden başka ne gösterebilir ki ?

Resim

Söz, muktedir çekim.İktidar kipi.
Asıl sözlerim diye/bilemediklerimde miydi ?
Öteyi de işaret eden söz hali de. Elif, Lam ve He ile"Allah" da yazılıyor "lale" de. Söz sözün de içinde. Sözün içine girki öteye geçesin. Hali bilesin.
Sözü bilmeden hal, hal olmaz. Hale girmeden kelam kemal bulmaz.
...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Resim


Bir bardak suda okyanus saklıdır çünkü kalbinde gözü olana..Ve dahi bir bardak suda fırtına koparır kalp gözü kapalı olan...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen habibi »

Bilge bir adam öğrencileriyle birlikte çölde seyahat ederken bir yerde konaklamışlar. Güneş örtüsüne bürünüp çekilirken yerini yavaş yavaş akşama bırakınca, gecenin karanlığını hikmet nuruyla aydınlatmak isteyen bilge, tilmizleriyle sohbete başlamış. Sohbet sırasında şöyle bir soru sormuş:

“ Gece ile gündüzü birbirinden nasıl ayırt edersiniz? Tam olarak ne zaman karanlık başlar, ne zaman ortalık aydınlanır? ”



Öğrencilerden biri edeple söz isteyip, “ Uzaktaki sürüye bakarım. ” demiş. “ Koyunu keçiden ayıramadığım zaman akşam olmuş demektir. ”



Başka bir öğrenci daha söz almış ve “ Hocam! ” demiş, “ İncir ağacını zeytin ağacından ayırdığım zaman anlarım ki sabah başlamıştır. ”



Bilge adam epey bir müddet susmuş.

Öğrenciler meraklanmışlar ve “ Siz ne düşünüyorsunuz aziz hocam? ” diye sormuşlar.

Bilge adam kelimelere yepyeni bir anlam getirerek oldukça deruni şu cevabı vermiş:

“ Yürürken karşıma bir kadın çıktığında, güzel mi çirkin mi, siyah mı beyaz mı diye ayırmadan ona ‘bacım’ diyebildiğimde ve yine yürürken önüme çıkan her erkeği zengin mi yoksul mu diye bakmadan, milletine, ırkına, dinine aldırmadan ‘kardeşim’ sayabildiğimde anlarım ki sabah olmuştur, aydınlık başlamıştır. ”





Görmeyi bilmek, doğru bakış açısını yakalayabilmek… İşte insanın var oluşunu anlamlı kılan şey budur. Göz, ruhun aynasıdır ve insan doğruyu kalbinin gözüyle görür. Bu kalp gözü kör olduktan sonra gözün görmesinde yarar yoktur. Çünkü kalp gözünü yitiren kişi kâinata doğru bakışını da yitirir. Böylece her şeyi maddede aramaya başlar. Bediüzzamanca söylersek, “ Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerine inmiştir; göz ise maneviyatta kördür. ”

Kullanıcı avatarı
dibbace
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 222
Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00

Mesaj gönderen dibbace »

Hürriyet-20 Subat 2009

Düşünce okundu

Resim



ABD’li bilim adamları beyindeki düşünceleri yüzde 80 oranında okuyabilen bir tarayıcı geliştirdiler...

BİLİM dünyasında heyecanla karşılanan gelişme, Nashville’deki Vanderbilt Üniversitesi tarafından kaydedildi. Nature dergisinde yayımlanan gelişmeye göre, altı gönüllüye baktıkları resimlerle ilgili ne düşündükleri soruldu...

Kişilerin beyinlerinin monitör görüntüleri sayesinde ne düşündükleri belirlendikten sonra cevaplar alındı ve MRI beyin tarayıcının yüzde 80 oranında düşünceyi okuyabildiği görüldü...

Daha önce de California Üniversite’sinde benzer teknikler geliştirilmişti. Bilim adamları tarayıcının yüzde 80 oranında düşünceleri okuyabilmesinin insanlık için çok önemli bir gelişme olduğunu, ancak hastanın rızası dışında, kötü emeller için kullanılma ihtimalinin de "korkutucu" olduğunu söylediler...

Özel sırların açığa çıkması, gizliliğin kalmaması gibi rahatsız edici unsurlarla birlikte, beyin okuma tekniklerinin pek çok suç olayını açığa kavuşturacağı da vurgulanıyor...
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen habibi »

Gönül sahibi, altı yüzlü aynadır; Allah altı cihette o aynadan nazar eder durur.
Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)


Resim
En son habibi tarafından 07 Mar 2009, 09:54 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Mesaj gönderen anlamak »

Çok teşekkür ederim . Ayrıca paylaşımlarınız da güzel bakış açısı kazandırıyor.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/anlamak.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »


Engin, yine engince soktun Aklımızı Nakle,
Burak, MİNA, dibbace, habibi canlarımız seyre serdi zevki..

İbret Sahnesindeki Korku İnsanı ile,
Hikmet Sahnesindeki Umut İnsanı Öykün muhteşem..

MUTluluk…
Ne ki..
İbret Sahnesindeki Korku İnsanı ile,
Hikmet Sahnesindeki Umut İnsanı arasındaki ara kesit Mutluluk mu acaba?..

Bendeniz ömrüm boyunca MUTluluk hayranıyım..
Mutsuz kalıp ağlayan bir çift gözün; o derinden, çökmüş ve içli bakışı hep yaktı içimi..
Bir çocuğun bütün vücudunu sarsan hıçkırıkla iç çekerek ağlayışı,
Karşı komşumuzun göç yükleyişi,
İçimdeki acı çığlığı çığ gibi dürter de omuzlarımı çöktürüverir!..
Bu nedenle kendime:
“Mutsuz geçen günleri sil çıkar ve gör ki, bu ay 30 çekmemiş!” derim sıkça..
Mutluluk Menbağı Muhammedi İnsanları çok gördüm ve yaşadım onlarla..
Yanlarında: “Huzurda, HIZIR Hazır!” derdim hep…


Burak, esas körün gönül gözü kör olan olduğuna vurgu etmiş ne güzel..
MİNA kardeşimiz, her gözlük silişte, noksan görüşümün ve mükemmeli seyredemeyişimin nedenini sermiş sahneye..
İçbükey, Dışbükey ve Düz Ayna Hâlleri..
Tam aynadaki BEN ve kırılan AYNanın her kırığında yine BEN,
Kesrette Vahdet Hayranı..
Kırık parça sayısınca tek ben..
Aynadaki BENin, Sağım olan Solu….
Hâl içinde Hâl Âlemi..

Dibbacenin, SEVgi zoru ve zevkini hazzı..

Habibi canın;
Gören Özle, gez-göz-arpacık-hedef ATIŞ! Özellemesi
7. yönden görenin GÖZü nü de zevki dileğim..

Dibace can kıymetli bir bilgi sunmuş: Düşünce okundu!

Ancak düşünceyi yaratanı okuyamadı, duyup uyamadı BATI!


“Ve ma yezkurune illa en yeşaallahu huve ehluttakva ve ehlulmağfireti.: Maamafih Allah dilemeyince düşünmezler, koruyacak da odur, mağfiret edecek de” (Müddesir 74/56)

Hülasa zevkli bir açılım olmuş..
Allah razı olsun..
Muhabbetle…
Resim
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Mesaj gönderen anlamak »

Allah razı olsun HOCAM, ama sizinle/Muhammediyle enginleştiğimi hissediyorum.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/anlamak.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen habibi »

kulihvani yazdı:
Engin, yine engince soktun Aklımızı Nakle,
Burak, MİNA, dibbace, habibi canlarımız seyre serdi zevki..

İbret Sahnesindeki Korku İnsanı ile,
Hikmet Sahnesindeki Umut İnsanı Öykün muhteşem..

MUTluluk…
Ne ki..
İbret Sahnesindeki Korku İnsanı ile,
Hikmet Sahnesindeki Umut İnsanı arasındaki ara kesit Mutluluk mu acaba?..

Bendeniz ömrüm boyunca MUTluluk hayranıyım..
Mutsuz kalıp ağlayan bir çift gözün; o derinden, çökmüş ve içli bakışı hep yaktı içimi..
Bir çocuğun bütün vücudunu sarsan hıçkırıkla iç çekerek ağlayışı,
Karşı komşumuzun göç yükleyişi,
İçimdeki acı çığlığı çığ gibi dürter de omuzlarımı çöktürüverir!..
Bu nedenle kendime:
“Mutsuz geçen günleri sil çıkar ve gör ki, bu ay 30 çekmemiş!” derim sıkça..
Mutluluk Menbağı Muhammedi İnsanları çok gördüm ve yaşadım onlarla..
Yanlarında: “Huzurda, HIZIR Hazır!” derdim hep…


Burak, esas körün gönül gözü kör olan olduğuna vurgu etmiş ne güzel..
MİNA kardeşimiz, her gözlük silişte, noksan görüşümün ve mükemmeli seyredemeyişimin nedenini sermiş sahneye..
İçbükey, Dışbükey ve Düz Ayna Hâlleri..
Tam aynadaki BEN ve kırılan AYNanın her kırığında yine BEN,
Kesrette Vahdet Hayranı..
Kırık parça sayısınca tek ben..
Aynadaki BENin, Sağım olan Solu….
Hâl içinde Hâl Âlemi..

Dibbacenin, SEVgi zoru ve zevkini hazzı..

Habibi canın;
Gören Özle, gez-göz-arpacık-hedef ATIŞ! Özellemesi
7. yönden görenin GÖZü nü de zevki dileğim..

Dibace can kıymetli bir bilgi sunmuş: Düşünce okundu!

Ancak düşünceyi yaratanı okuyamadı, duyup uyamadı BATI!


“Ve ma yezkurune illa en yeşaallahu huve ehluttakva ve ehlulmağfireti.: Maamafih Allah dilemeyince düşünmezler, koruyacak da odur, mağfiret edecek de” (Müddesir 74/56)

Hülasa zevkli bir açılım olmuş..
Allah razı olsun..
Muhabbetle…
ALLAH razı olsun ....

bazen söz bitiyor sadece .... GÜL yüreginiz yüregimiz hiçbirimizin solmasın İNŞALLAH....
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Gönüll birliğimiz ne kadar hoşş...
elhamdülillah...

sevgi kadar değerli kulihvani ağbimiz, huzur buldukk yorumlarınızla, huzura huzurla varmanız dilekleri ile inş...



GEÇEN YIL, Mart’ın yirmisi odamın küçük penceresinin önünde, küçük çınar ağacının dalları üzerinde ilk yaprakların belirdiği, ilk gündü Çınarcığımın son yaprağı ise, Kasım’ın 15’inde elveda dedi dallarına ve hayata Dokuz ay ömrü vardı yapraklarının Ağacımın kupkuru dallarının içinden hayatı çıkaran Allah’ım, ölmüş gövdeden taptaze yapraklar, çiçekler açtıran Allah’ım, hayretim Sanadır…

Kim bilir kaç defa değişti mavi göğün manzarası Bulutlarla kaç defa sildin, temizledin Tekrar tekrar yazdın kaç defa gök sayfasını Gözlerimizin önüne serdin kim bilir kaç defa? Gündüzümüzü ayrı, gecemizi ayrı bir kitap yaptın, okuyalım diye Âyetlerini seyredelim diye Hayretim Sanadır Allah’ım…

“Göklerde ve yerde nice âyetler vardır ki, insanlar dönüp bakmaksızın onların yanından geçer giderler” (Yusuf 105)
Hayretim Sanadır Allah’ım, hayretim âyetlerinedir Dönüp de bakmaksızın geçip gidenlerden olmak istemiyorum Sayfa sayfa, yaprak yaprak, âyet âyet uyardığın için, bu şansı, bu imkânı lütfettiğin için Sana hamd ediyorum fiükrüm ve hamdim Sanadır Allah’ım, hayretim Sanadır…

Geceyi kaç defa, bir yıl içinde kim bilir kaç defa yıldızlarla süsledin, kim bilir kaç defa ayın türlü türlü halleri ile aydınlattın da bizim karanlık semamızı haberimiz olmadı Ta ki bir gece elektrikler kesilene dek O gece yıldızların ışıl ışıldı Nuranî kandillerin pırıl pırıldı Ayın, karanlık gecede de bizi yalnız bırakmadı dünyamızda Sevgin, ışığın oldu, rahmetin nurun oldu, aydınlattı…

Yalnız bırakmadı bizi Biz belki de yine o ışıkları aydan, yıldızlardan bildik Ne gaflet, ne hüsran, ne ziyan Oysa ayın yüzünde, yıldızların üzerinde parlayan Senin nurundu, rahmetindi Bizi hiç yalnız bırakmayan sonsuz şefkatindi Allah’ım Hayretim Sanadır Allah’ım…

Ve her sabah ışıklarıyla başımızı okşayan güneş değildi Güneşteki bin bir isminin tecellisiydi Yüzümü, yüzlerimizi nuru ile parlatan, gözlerimizi ışığı ile büyüleyen; “Haydi aç artık, bu güzellikleri gör Görmekte gecikme Bu manzara bir daha tekrarlanmayacak” diye uyaran ışıktı, güneşteki rahmetindi beni uyandıran Penceremin tüllerinden içeriye sızan Senin nurundu Hayretim Sanadır Allah’ım…

Ey Nurların Nuru, her sabah güneşle uyandırıyorsun Ruhumun kapısını rahmetinle çalıyorsun İçimdeki ruhun rahmetinle kapısını çalıyorsun


Bu sabah yine güneşle uyandırdın beni Dal uçlarındaki uyanmaya hazır tomurcukları hayretle seyrettirdin Kışın ortasında baharı yarattın Yemyeşil çimenleri çayırları seyrettirdin Uzayıp giden tarlaların ortasındaki ağaçların, o kurumuş dallarıyla dirilişini bekleyen dua dua, dal dal elleriyle Sana yükselişini, Sana yakarışını seyrettirdin Bu seyrettirdiğin manzaralar ruhuma bir diriliş müjdesi sundu Yatağımdan, kabrimden kalkar gibi kalktım bu sabah İsrafilvari bir sesle uyandırdın beni Bir uyanışın tohumunu ektin kalbime Mademki ben Senin kulunum, Sen de benim Sevgilimsin, Rabbimsin Bırakmıyorsun beni Nice fırsatlar sunuyorsun bana her an? Bugünkü nasip ise benim fark ettiğim o fırsatlardan hangi bininden hangi birisi acaba?

Rahmansın ya, seviyorum ya, yarattıklarının hiçbirini ayırmadan ağacın yapraklarına olan sevgisi ancak Senin rahmetinin eseridir Ne bilir güneşin ışığı benim gözümü? Ne bilir o ışığın ruhumda uyandıracağı sevgiyi? Kim bilir Senden başka? Zahir ve Batın olmayan, Evvel ve Ahir olmayan Senden başka kim bilir? Kim bilebilir ki Allah’ım? Hayretim Sanadır Allah’ım
Son sermayem bu ânım Bu ânımı bütün anlarımın ve geçen yılımın ve yıllarımın sonsuz bir ânı, bir imkânı eyle Yâ Rabbi Yakarışımla, tövbemle, duamla, Sana açılmış olan elimle, dilimle, kalbimle affet Ömür sermayemi boş yere tükettirme, harcatma ..............................

Geçen günlerim, bir yılım, yıllarım gafletle geçmişse de istemediğim halde, razı olmayacağın nice nice günahlarla dolu olsa da şu an, şu gecenin şu vaktinde, bu yılın son gününün son gecesinde bütün bir yılı pişmanlığımla, gözyaşlarımla, tövbelerimle eritmek istiyorum
Yeni bir sayfa açmak, yeni bir sayfa açarak hayatıma yeniden başlamak istiyorum Bunu benim gibi olan tüm yaralı ruhlar, kayıpta, ziyanda, hüsranda olanlar için de diliyorum Senden, affet ne olur Affet Allah’ım Bir fırsat daha lütfet Bir fırsat daha, son bir fırsat daha açıver ömrümden Ömrümün bu son sermayesini Sen nasıl istiyorsan, nasıl dilediysen o şekilde kullanmayı nasip et

Bu duamda yalnız olmadığımı biliyorum Nice kapına gelemeyen, el açamayan ve rahmetinden uzakta kavrulan gönüller var Kalbi kırıklar var Senden başka asla ümidi olmayanlar var Onlardan biriciğini olsun yakın ederse bu dua, benim perişanlığım azalacak Ruhum o ruhların n----- da sevinçle dolacak Hz Davud’a seslendiğin gibi, dağlara çekilen, Senin adını zikretmek için, hazzınla baş başa kalmak için inzivalara çekilen Hz Davud’a, o yüce peygambere ve o dağlardan inip inzivayı terk etmesini, efendisinden kaçmış bir köleyi bulup da getirmesini isteyen hitabına mazhar olmuştu o peygamber ya Sana Senin kullarını, şeytanın senden uzaklaştırdıklarını tekrar yaklaştırmak için dönmüştü kalabalıkların, kalbi kırıkların arasına O köleyi, o kapının sadık bendesini aramak için çıkmıştı yollara ...................................




Ben de düştüm dua ile yollara Yollarda ben dahil, bin değil binler köleler var Kulların kumlardan çok Kapına, dergâhına el uzatacak olan çok Yakın olmak isteyenler çok Bir yol, bir ışık, bir el bekliyorlar Senden Doğrusu bu değil mi Allah’ım? ...................

Son Peygamberin, Habibin, Sevgilin, Sevgilimiz, yüreği şefkatle pır pır atan benim Peygamberimin hayatı da öyle değil miydi? Son nefesini vermek üzere olan bir Yahudi çocuğuna bile, iman telkininden sonra Kelime-i şehadet getirdiğini görüp de gözünden damla damla yaşlar dökülüp ve ellerini semaya kaldırıp, “Bir kulunu daha cehennemden kurtaran Allah’a hamd olsun” diyen O sevgili Peygamberim değil miydi? Rengine, ırkına, dinine bakmadan kimseyi ayırmayan benim Sevgilim, Senin Sevgilin, Peygamberim değil miydi? fiimdi onun eline, onun diline, rahmetine ne kadar muhtacız, bu asrın insanları olarak çok muhtacız ona O da bu çaresiz, perişan ben gibi kaçakları, rahmetinden uzakları aramıyor muydu? .............................................................,,

O benim Peygamberim Sevgili Resulüm, şanlı Nebim, insan güzeli, şefkat güzeli Peygamberimin şefaati hürmetine şu anda Hac’da, arefede vakfeye durmuş hacıların, misafirlerinin geri çevrilmeyen gözyaşları ve hıçkırıklara gark olmuş dualarının hürmetine affeyle Tüm ziyanda olanları affeyle Bu yazıyı da hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin, sırrına mazhar olmuşlarının bir duası olarak bizden, okuyandan ve dinleyenlerden lütfen kabul eyle
Alıp verdiğimiz her nefes bir daha geri dönmemek üzere harcanıp tükendi gitti bizden Bu nefesler, o her nefesin içindeki imkân dolu fırsatlar, istediğimizi yapacak şekilde bizim olaydı, zaman ve anlar bizim olsaydı, ne ömrümüz tükenir ve ne de onu dilediği gibi harcamakta olan bizler, zarara hiç düşmezdik ....................

Fakat dünya durmuyor gidiyor, insan da gidiyor Ömrü de tükeniyor Hiç biri bizim kendi mülkümüz değil, her şey Senin mülkün Ânı ve zamanı da sınırlı Ve hesaplı olan bu vakti de, en kıymetli sermayemiz olan ömrümüzü de zayi ettik, harcadık Hüsrandayız ....................

Kötü tüccarlarız biz Perişanız, müflisiz, iflastayız Bizi hiç yoktan yaratan, an içinde an yaratan Allah’ım, mekân içinde mekân yaratan Allah’ım Varlığımı ve her insanın varlığını yokluktan var ettiğin günün, yokluktan varlığa tercih ettiğin o ânın, bizleri yaratmaya karar verdiğin ve ama mutlaka sevdiğin, severek yarattığını bildiğim o ânın, o tertemiz ânın adına, rahmetin adına affeyle ......................

Tüm gafletle geçmiş anlarımı, günahlarımı affeyle Yepyeni bir sayfa aç da hayata yeniden başlamak ümidiyle tertemiz bir ömrü yeni baştan yaşamayı tekrar nasip eyle bize Sonsuz rahmetinden sonsuz ümitvarım Her kapı yüzümüze kapansa da biliyorum, bana, benim gibilere sadece Senin kapın açıktır Affeyle, mağfiret eyle ...................................

.................amin.
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Cevapla

“Hikaye, Makale ve Yazılar” sayfasına dön