Kayıt: 02 Eki 2006, 03:00 Mesajlar: 10523
|
HÜZüNLü GÜNLer SabAHı >GÜLDürEN RESÛLuLLAHı MESt-i MuHABBet Mi’RÂCı DUYuş =>UYuştur ALLAHı..
ÂŞIK ALLAH AŞKı Mi’RÂC MuhaMMedî MEŞKi Mi’RÂC =>EZEL’in=>EBED vUSLâtı KÛN feyeKÛN KÖŞKü Mi’RÂC..ZEVK 8806MuhaMMedî MuHABBetin Mi’RÂCı RÜCÛ’ URUCu İRCİî İLâ RABBiki =>KULun KALBinde FÜRUCu BedEN ÂLEMi CÂN CEM’ası RÛH ÂLEMi CÂNÂN SEMÂsı =>Fe FİRRu İLÂLLAH =>HÂL-i HAZIRın BÜRUCu..13.04.18 18:07 brsbrsm..tktktrstkkmdhizmettt..FÜRUC: Geçit, kapı. URUC: Yukarı çıkmak. Yükselmek. BÜRUC: (Burc. C.) Burç, aslında âşikar şey mânasına gelir. Her bakanın gözüne çarpacak şeklide zâhir olan yüksek köşk mânasına da kullanılmıştır.
HÜZüNLü GÜNLer.: Senetü'l- Hüzün/Hüzün Yılı: Resül-i Ekrem aleyhisselâm’ın nübüvvetinin başlangıç zamanın 10. yılında Ebû Tâlibvefat etti ve onun vefatından üç gün gibi kısa bir zaman sonra, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin pâk zevcesi Hz. Hatice aleyhasselâm da Ramazan ayında 65 yaşında iken, fâni dünyadan ebedî âleme göç etti. Namazını bizzât Resûl-i Kibriyâ aleyhisselâm Efendimiz kıldırdı ve Hacun Kabristanına defnedilirken gözlerinde yaş, onu örten kara toprağı uzun uzun seyretti. İşte ard arda gelen bu acı hâdiseler Nebiyy-i Muhterem aleyhisselâm Efendimize pek ziyâde hüzün ve elem verdi..
İRCİî İLâ RABBiki.:
--- “Yâ eyyetuhen nefsu'l-mutmainneh. İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh. Fedhulî fî ibâdî Vedhulî cennetî:Ey o RABBına muti' olan nefs-i mutmeinne! Sen dön o RABBına hem râdıye olarak hem merdıyye de. Gir kullarım içine. Gir Cennetime” (Fecr 89/27-30)
Fe FİRRu İLÂLLAH.:
HaKk ÂŞıKLarın İŞLeri-GÜÇLeri AŞKuLLah olur.. Akıllarından, zikirlerinden fikirlerinden ALLAH celle celâluhu çıkmaz olur.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SESinden ALLAH celle celâluhu’nun: “Fe fiRRu ilallah: ALLAH’a FırLayın!” SÖZünü her nefeste DUYup/UYarlar:
فَفِرُّوا اِلَى اللّٰهِ اِنّٖى لَكُمْ مِنْهُ نَذٖيرٌ مُبٖينٌ
---'' Fe fiRRu ilallah, inni lekum minhu nezirum mubîn .: O halde hemen Allaha kaçın, haberiniz olsun ki ben size O’ndan bir açık nezîrim.'' (Zâriyat 51/50) MUHAMMEDî MEŞk Mİ’RÂCı Es-salâtu ve’s- selâmu aleyke Yâ Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem!
Es-salâtu ve’s- selâmu aleyke Ya Habîballah SALLallâhu aleyhi ve SELLem.
Es-selâtu ve’s- selâmu aleyke Ya seyyidi’l- evveline ve’l- âhirin.
Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seydina Muhammedin nûru'z- Zâtı sırrı sarii fi'l-cemi'i'l-esmâ-ı ve's-sıfât. Bi adedike ilmike dâimen kesiran mubâreken tayyiben fîhi Yâ Rabbi’l- Âlemîn!.
Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âl-i Seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîra..
Salâten tekûnu leke rıdâen Yâ Rabbi'l- Âlemîn! Salâten tekûnu lî hakkıke edâen Yâ Rahmeten li'l- Âlemîn!.
Subhâneke Allâhumme ve bi hamdike eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke! Estağfiruke ve etûbu ileyke!
El hamdu lillâhi Rabbi’l- âlemîn!
Allâhumme innî eseluke’l- affe ve’l- afiyeh fi’d- dîni ve’d- dunyâyı ve’l- âhireh. Allâhumme'sturnâ bi setrike’l- Cemîl!.
“Yâ Hayyu Yâ Kayyûm Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm Yâ ALLAHu bike tahassentu ve bi abdike ve Rasûlike Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Sallalâhu Teâlâ aleyhi ve sellim istecertu.
Allâhumme innî eseluke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-'izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Rasûlîke aleyhim efdalu's-salavâti ve etemmu's-selâmi Ente'l-mahnî bi lemhati ehl-i Bedrin ve lâ mahâtihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!”
Yâ RABBenâ! “Bi hakkıhim”.. Bedir ashâbının hakkı hürmetine bizim bu gece “Yevmu’l- Mi’rac” bereketli kıl! Yevm, gece gündüzü toplayan bir kelimedir 24 saat gibi. Gece Leyl'dir, gündüz nehar'dır . Yevm ise cümlesini içine alır. MuhaMMedî YAŞAyışın adıdır. Bir insan için ikinin “TEK” lenmesidir. Gece gündüzün “BİR” leşmesidir. Bu Mi’râcımızda bu RUCU’-u MuhaMMediyyetimizde in şâe ALLAH, ALLAH celle celâluhu BİZe inâyet eylesin, Hidâyet eylesin, Selâmet eylesin ve İhsan buyursun!. Subhâneke Allâhumme ve bi hamdike eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etûbu ileyke.
Elhamdu lillâhi RABBi'l-Âlemîn!.
ALLAH celle celâluhu; Kelâmullah'ını Mûsâ Aleyhi's- selâmla teklim etmiştir, bu âlemde. Ru'yetini ise, Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem'de.. Mûsa Aleyhi's-selâm’a: “Sen Beni göremezsin” buyururken bu âlemde göremezsin buyururken göreceği âlemde SADR’ların ötesinde, nihâyetinde AKL’ın sustuğu yerde NAKL’in sessiz-sözsüz-akılsız kendi kaynağında, çıkış noktasında ALLAH celle celâluhu RABBi’l- Âlemîn Sıfatıyla Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem’e tecellî edip Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem görüyor ki: “RABBımı RABBımla gördüm”
---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: RABBımı RABBımla tanıdım. Eğer RABBımın yardımı olmasaydı Onu tanıyamazdım! (bulamazdım.)'' buyurmuştur. (Gürüzânfer, Ehadis-i Mesnevi shf. 2)
Bu Mi’racın, bu görüşün, bu rücu’nun, bu âleme geliş, illiyyinden esfelîne iniş bir kaderdir, bir Sünnetullah'tır, bir Murâdullah bir Emrullah'tır. Sebebtir ve mazhar yeridir. NûR-u MiM, ALLAH celle celâluhunun bu âlemi halk etmesine ve ALLAHu zu’L- CeLÂLin murâdını yaşamasına ve yaşatmasına!.
O zaman bu gecemiz, Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin pâk ve temiz yüreğinde buluşma beldemiz olsun.
ALLAH celle celâlihu BİZi merhâmeti ve muhabbetiyle yargılasın!. Bizim eksiklerimizi noksanlarımızı kusurlarımızı yanlışlıklarımızı yaramazlıklarımızı Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem Efendimize olan, olacak olan ve olması gereken ve İnşae ALLAH lutfu kerem edeceği MuhaMMedî Muhabbete bağışlasın! SADÂKATa SAMÎMİYETe SABIR ve SELÂMETe bağışlasın!
Mİ’RAC GECEMİZ Mubârek olsun, İnşâe ALLAHu RahmÂN!
Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin Vasl-ı Vedûd Vâdisine yağan, bu gece yağan Ru’yetin Rızânın Rüşdünü yüreklerimize yangın üzerine serpilen bir su püskürmesi gibi bir BİZ BİR-İZ BİRliğinin buharı gibi yüreklerimize bir CeNNet Nefesi versin!
O vahiyden kendisine gelen ilâhî sözün sese döndüğü Vahiyden kalblerimize İn şâe ALLAH ilhamları yağdırsın. Muradlarımız Muhabbetullah, MuhaBBet-i MuhaMMed Aleyhi's-selatu ve's-selâm ve ellerimiz Ehl-i Beyt elinde eren erdeminde olsun in şâe ALLAH!. '' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin abdike (Muhammedîyyeti) ve nebiyyike (Mahmudîyyeti) ve Rasûlike (Ahmedîyyeti) ve Nebiyyu'l-ummiyyi (Habîbîyyeti) ve alâ âlihi ve sahbihi ve Ehl-i Beytihi... '' Derbentli Deli Hasan Babam kaddesallahu sırrahu öyle derdi: “Biz deli olduğumuz için her gün Cuma” derdi. “Her gün Cuma. Daha delileri de var içimizde” derdi. “Her vakit Cuma”… “Yatsı namazında da Cuma kılar bunlar” diyor yâni. Onun için bu günümüz de yarınımız da hep BİZ BİR-İZ Mi’racındayız Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem Kevserinde İn şâe ALLAH!.
En büyük ibâdet şüphesiz ki ALLAHu zu’L- CeLÂL in farzlarıdır ki, Biz çok şükür onları zâten yapmaktayız. Bundan sonraki ise İLİM-EDEB-İRFÂN ve ERKÂN dır. ---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Bir saatlik tefekkür altmış senelik (nâfile) ibâdetten daha hayırlıdır." buyurmuştur. (Aclûnî, Keşfü'l-Hâfâ I/370)
iNSAN-AKIL-NEFS, URÛC etmişti zâten, İlliyîn'den Esfelîn'e gelmişti. HAKK’tan gelenlere, geri dönüşler. İnsan aklı alçaklık-yükseklik üzere yaratılmıştır. Aslında sorarsan şimdi dünyânın en zirvesinde kendisi var, bak yıldızları gösterir sana!. Oysa buradan bir MİL batır, merkezden geçsin antipotundan çıkacaktır. Karadan batırırsanız mutlaka denizden çıkacaktır. Oradaki kimseye sorun, o diyecektir ki: “Hayır, orası değil tepe, benim en yüksekteki” O da oradaki gökleri gösterecektir. Ama normal insan aklı, Dünyânın dümdüz olduğunu zannetmektedir ve de edecektir zâten mecburdur. Yusyuvarlak olduğunu ancak ilmen kâni olanlar tam anlayabilecek ve karpuz gibi olan bir dünyânın milyarlarca metreküp sıvı-akışkan suyuyla ve etrafındaki gözükmesi bile mümkün olmayan hava kürresiyle nasıl top gibi döndüğünü, bir miliminin yerinden oynamadığını, bu Merkez/çek ve Merkez/kaç Kuvvetlerinin Denge ve Düzenini ancak derunî dostluğa ulaşanlar, bulaşanlar demiyorum, koklayanlar demiyorum. BİLenler, BULanlar, içinde OLanlar ve “Yâr-i ALLAH celle celâluhu”, Yâr ALLAH olan Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin yüreğinde yer alanlar fiilen YAŞAyacaklardır. Onlar; bir hikâye, masal insanı değil, fiilen, YAŞAyan Mücerreblerdir-tecrübe edilmiş-Denenmiş-Sınanmış olanlardır. CERR edilmişlerdir, Tecrübe kılınmışlardır, tecrübeleri kendilerinin Tevhid tecellîsinde, kendilerinin RIZA Rehberi olmuştur Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin yüreğinde….
SELL ve SALL’ı anlamazsak URUC ve RÜCU’yu katiyen bulamayız. SELL’de TESLİMİYYET’te temizlik vardır, Mutaharrun ve Mütezekka oluş vardır. BİZim için BEDEN ve NEFSin temizlenmesi vardır. Bizim kalblerimiz musaffa hâle ancak teslim olduktan sonra Rasûllullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem’in iki eliyle olabilir. İstikâmetimiz O’nda çünkü.
“Ben de giderim” diyenlerin gittiği kendi şeytanlıklarıdır. ALLAHu Zu'l-CELÂL ile kandırılabilirler, kanabilirler ve kandırabilirler..
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi DUYup UYanlar ise;
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ben mi’râcdan daha güzel bir şey görmüş değilim” buyurmuştur. (Buharî, Salât, 1; Hacc, 76, Enbiya, 5, Tevhid, 37, Menâkıb, 24; Müslim, İman, 259; Ahmed b. Hanbel, 3/148, 149, 5/143.)
Mi’rac RÜCUsu Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem'in ÜMMetine getirdiği hediyeler.:
BİRincisi: Namaz. Mi’ractaki en mühim hususlardan biri, beş vakit namazın farz kılınmasıdır. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Mûsâ aleyhisselâm’ın tavsiyeleriyle Cenâb-ı Hakk’a mürâcaat etmiş ve başlangıçta elli vakit olarak farz kılınan namaz, beş vakte indirilmiştir. Bununla birlikte Cenâb-ı Hak, bire on vererek, beş vakti kılana elli vaktin ecrini ihsân edeceğini bildirmiştir. Daha sonra ALLAHu zu’L- CeLÂL şöyle buyurmuştur: “Her kim bir hayır işlemek ister de onu yapamazsa, o kimseye (bu iyi niyetinden dolayı) bir sevap yazılır, yaptığı takdirde ise on sevap yazılır. Her kim de, bir kötülük yapmak ister, ancak onu yapmazsa, kendisine günah yazılmaz. Şâyet o kötülüğü yaparsa, bir günah yazılır!” (Müslim, Îman, 259)
İKİncisi.: Bakara Sûresinin son iki âyet-i kerîmesi Bakara, 2/285–286 vahyedilmiştir. “Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem’e (Mi’racta) üç şey verildi: Beş vakit namaz, Bakara Sûresinin sonu ve ümmetinden şirke düşmeyenlere büyük günahlarının affedildiği haberi…” (Müslim, Îman, 279)
آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
---"Âmene'r-rasûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî ve'l-mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileyke'l-masîr(masîru). Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ ale'l-kavmi'l-kâfirîn(kâfirîne).: Peygamber, RABBi'nden kendisine ne indirildiyse ona îmân etti. Müminlerin de hepsi ALLAH'a, meleklerine, kitablarına ve peygamberlerine îmân ettiler. «Biz ALLAH'ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız, DUYduk ve itaat ettik. Ey RABBimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak sanadır.» dediler. ALLAH, kimseye gücünün ötesinde bir teklifte bulunmaz. Herkesin kazandığı yararına, yüklendiği günahı zararınadır. Ey RABBimiz, eğer unutarak veyâ yanılarak yaptıksa, bizi sorgulama! Ey RABBimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi, ağır yük yükleme! Ey RABBimiz bize gücümüzün yetmediğini yükletme, günahlarımızı affet, bizleri bağışla ve bize acı! Sensin MEVLÂmız! Bizi, Kâfirlere karşı bize yardım eyle! (Bakara 2/285-286)
ÜÇüncüsü: İsrâ Suresi’nin 22–39. âyetlerinde bahsedilen 12 adet İslâm prensibini getirmiştir. (Müslim, İman, 264.)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ALLAHu zu’L- CeLÂL, Resûlullahı sallallahu aleyhi vesellem’e hitâben: “Peygamberlerden hiçbiri Sen’den evvel, ümmetlerden hiçbiri de Sen’in ümmetinden evvel cennete girmeyecektir!” buyurmuştur. (Fahreddin Râzî, XXVIII, 248)
_________________ 
|
|