FUZÛLΒDE GÖZYAŞI

Aşıklarımız ve Aşıklarımızdan ilhamlar ve ilahiler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12860
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

FUZÛLΒDE GÖZYAŞI

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

FUZÛLΒDE GÖZYAŞI

Bahir SELÇUK*


Özet

Bu çalışmada, Fuzûlî’nin Türkçe Dîvân’ı ile Leyla vü Mecnun mesnevisinde geçen ağlamak ve gözyaşı kavramları tespit edildi. Şairin bu kavramlara estetik bir fonksiyonun yanı sıra psiklojik, tasavvufi, dini ve sosyal bir fonksiyon yüklediği görüldü. Gözyaşının bu fonksiyonları izah edilmeye çalışıldı.

Anahtar Kelimeler: Fuzûlî, divan, Leyla vü Mecnûn, gözyaşı,
Fonksiyon


Tear At Fuzûlî
Abstract
In this study the concepts of cry and tear used in Fuzûlî’s Turkish Dîvân and Leylâ vü Mecnûn mesnevî have been determined. It has been seen that the poet added a psychological, sufistic, religious and social function, besides an aesthetic function, to this concepts. The clarfying of these functions of the tear has been tried.
Key Words: Fuzûlî, divan, Leyla vü Mecnûn, tear, function


*Dr., Malatya Fen Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni, Malatya
[email protected]



GİRİŞ

Duyguların suyu diyebileceğimiz gözyaşı; ayrılık, hasret, yalnızlık, çaresizlik, sevinç gibi duyguların oluşturduğu yoğunluğunun ifadesi olarak dışa yansır. İnsanoğlunun tepkilerini ifadede özel bir yere sahip olan gözyaşının1 dini ve tasavvufî hayatta da önemli bir yer tuttuğunu görürüz. Kur‘an-ı Kerim’de değişik yerlerde az gülmek, çok ağlamak tavsiye edilir. İnce ve hassas kalp övülürken,2 kaba ve duygusuz kalp taşa benzetilerek yerilir.3
Hz. Peygamber’in sık sık ağladığı ve ağlamayı teşvik ettiği, sahabelerin de sık sık gözyaşı döktükleri bilinmektedir.4 Hz. Âdem, işlediği zelleden dolayı yeryüzüne indirilince pişmanlık gözyaşlarıyla Allah’tan af diler. Hz. Yakub, Yusuf için o kadar çok ağlar ki sonunda gözlerinden olur. Hz. Davud’un günlerce ağladığı rivayet edilir. 5
Hassas kalpliliğin ve devamlı mahzun olmanın bir bakıma düstur sayıldığı tasavvuf düşüncesine mensup ilk zahid ve mutasavvıflar arasında çok ağlama sebebiyle meşhur olmuş kimseler vardı.6
Fuzûlî âşıkane şiirin, klasik şiirimizdeki en büyük temsilcisidir. Onun en ayırt edici vasfını, “psikolojisini bu müstesna, bu gözyaşlarıyla yoğrulmuş ve fakat hüzün ve merareti bediî bir lezzet haline yükseltmiş aşkında”7 bulabiliriz.8 Hemen hemen bütün şiirlerinde aşkı ve aşkın hallerini coşkun bir lirizmle ifade eden şair; duyduklarını, hissettiklerini, hayal ve düşüncelerini kuvvetli bir tahsil ve ilmin neticesi olan üslubu ile yansıtmaktadır. Yaşadığı dönemdeki siyasi ve sosyal çalkantılar, hamisizlik, maddi sıkıntılar adeta şairin şiirlerine sermaye olmuştur.

Dost bî-pervâ felek bî-rahm devrân bî-sükûn
Derd çok hem-derd yok düşmen kavî tâli‘ zebûn G. 232/1


Beşeri ve ilahi aşkın çoğu zaman iç içe olduğu Fuzûlî’de; bu coşkunluğun, hassas kalpliliğin, aşk ve aşk acısının tabii sonucu olan gözyaşı beşeri ve ilahi özellikleri kapsayacak özellikte verilmiştir. “Onun şiirlerinin başlıca unsurları olan aşkın acılarına tahammül etmek, elem çekmek, halkın ayıplamasına (melamet), başkalarının (ağyar) cefasına katlanmak, sabır, alçakgönüllülük, bütün bunlar tasavvufun da dayandığı esaslarıdır.”9 Bu nedenle, aşk ve ıstırap şairi olan Fuzûlî’de ağlama ve gözyaşı kavramlarının sıklıkla kullanılmasından daha tabii bir sey olmasa gerek.
Klasik şiirimizdeki âşık tipinin belirgin vasıfları vardır: Zayıf bir beden, sıkıntılardan dolayı sürekli ah çekiş, sararmış bir beniz, hüznü yansıtan kanlı gözyaşı… Âşıklık alametlerinden sıkça bahseden Fuzûlî, bir beyitte söyle der:

Tabîbâ kılmışum teşhîs derd-i ‘aşkdur derdüm
Alâmet âh-ı serd ü rûy-ı zerd ü eşk-i âlümdür G.101/5


Bir bakıma şiirlerini aşk ve aşkın yaşattığı hüzün üzerine bina eden şairde bu yoğunluğun ve çaresizliğin ifadesi olan ağlamak ve gözyaşının ne Şekilde ele alınıp işlendiği önem arz etmektedir. Daha önce şairin eserleri üzerine yapılan çalışmalarda bu hususa dikkat çekilmiş olsa da gözyaşı kavramının müstakil olarak incelendiği bir çalışmaya tesadüf etmediğimizden böyle bir çalışmaya teşebbüs ettik.
Şairin, Türkçe Divan’ı10 ile Leylâ vü Mecnûn11 mesnevisini incelediğimizde karşımıza çıkan sonuç şu oldu: Gözyaşı ve ağlama (eşk, sirişk, girye, yaş, nem)kavramları şairin Türkçe divanındaki kasidelerde 19 beyitte, gazellerde 234 beyitte, diğer nazım türlerinde/Şekillerinde de 25 yerde; Leyla vü Mecnun mesnevisinde 27 beyitte geçmektedir.
Çalışmamızda gözyaşı ve ağlamak kavramlarının daha sanatlı ve ustaca işlendiği gazel nazım türüne ağırlık verdik. Bu sebeple yer yer beşeri aşka değinsek de esas hareket noktamız şairdeki tasavvufi aşk oldu.12 İncelememizde önce Fuzûlî’de gözyaşının estetik fonksiyonu üzerinde durup daha sonra gözyaşının; dini, tasavvufi, psikolojik ve sosyal fonksiyonlarını ele alacağız.

1 Bachelard, Mekan’ın Poetikası’nda Alexandre Dumas’nın Memories adlı eserinden bir anekdot nakleder. Niçin ağladığını soran annesine Dumas: “Dumas ağlıyor, çünkü Dumas’nın gözyaşları var.” diye karsılık verir. Gaston Bachelard, Mekânın Poetikası, (Çev. Aykut Derman), Kesit Yay., İst., 1996, s.44
2 Kur’an: Tevbe/82, İsra/109, Meryem/58, Necm/43, Necm/43 ve 60
3 Kur’an: Bakara/74, Hadîd/16
4 M. Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s-Sahabe, (Çev. Ahmet Meylani), C. III, İslami Nesriyat, Konya 1998 s.250-256; Hadislerin kaynakları için: Süleyman Uludağ “Ağlamak”, TDV İslam Ansiklopedisi, C., I, s.,473-474, İst. 1988
5 Süleyman Uludağ, a.g.m., s.,473-474
6 Süleyman Uludağ, a.g.m., s.,473-474
7 Abdulkadir Karahan, Fuzûlî Muhiti Hayatı ve Şahsiyeti, KBY., İkinci başkı, Ank., 1995, s.,162
8 İstanbul Belediyesinin yayınlattığı Fuzûlî Kitabı’nın kapak resminde yer alan ve Gülbün Mesara imzasını taşıyan Fuzûlî minyatürü, şairin kişiliğini mükemmel bir Şekilde ortaya koymaktadır. Şairin bir elindeki mendil, gözyaşını; diğer elindeki kitap/Kur‘an da şairin ilme verdiği önemi göstermektedir. Fuzûlî Kitabı, (Yay., Haz., Beşir Ayvazoğlu), İstanbul yay., İst. 1986

9 Hasibe Mazıoğlu, Fuzûlî Üzerine Makaleler, TDK Yay., Ank. 1997, s. 31
10 Kenan Akyüz, Süheyl Beken, Sedit Yüksel, Müjgan Cumbur, Fuzûlî Divanı, Akçağ yay., Ankara 1990
11 Leylâ vü Mecnûn, (Haz. Hüseyin Ayan), Dergah yay., birinci başkı, İst., 1981
12 Fuzûlî’de tabii unsurlarla ilahi unsurların, beşeri aşkla ilahi aşkın mezc edildiğini görürüz. Hatta denebilir ki şairin hareket noktası harici âlemdeki aşktır. Fakat şairin kullandığı göstergeler ve tasavvufi derinliği ifade eden sembollerden hareketle amacın beşeri olandan ilahi olana yükselmek olduğunu söyleyebiliriz. Ve yine Fuzûlî’nin özellikle gazellerinde tasavvuf çok önemli bir unsurdur. Bkz., Mustafa İsen, Türk Dünyasında Bir Köprü: Fuzûlî; Abdulkadir Karahan, Fuzûlî’nin Psikolojisi Üzerine, Fuzûlî Kitabı, (Yay., Haz., Beşir Ayvazoğlu), İstanbul yay., İst. 1986, Ali Nihat Tarlan, Fuzûlî Divanı Serhi, Akçağ yay., 2. başkı, Ank., 1998.
En son kulihvani tarafından 23 Şub 2009, 23:24 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
MBurak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 415
Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen MBurak »

Resim

aşk imiş her ne var alemde

ilm kıyl u kal imiş ancak...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12860
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


A. Gözyaşının Estetik Fonksiyonu


Gerçek âlemde yaşanan sıkıntıların ifadesi olan gözyaşı; şairin muhayyilesinde göz pınarlarından dökülen tuzlu ve ılık bir su olmaktan çıkıp zihinde görsel ve işitsel çağrışımlara yol açan bir estetik bir objeye dönüşür.13
Mübalağa ve benzetme sanatlarının belirgin olduğu bu beyitlerde gözyaşı; çokluk, süreklilik, Şekil, kıymet ve renk ilgisi göz önünde bulundurularak işlenir. Tabii varlıkların ve kozmik unsurların sıklıkla kullanıldığı bu beyitler aynı zamanda şairin felsefi düşüncesini de yansıtır. Zira “Fuzûlî, felsefi bakımdan varlığı parçalara ayırmaz, bütün olarak kavrar ve şiirlerinde bu bütünlüğün idrakini terennüm eder. Yer göğe kalkar, gök yere indirilir.”14Şairin söz konusu hayallere odak noktası olan unsurları, başlıklar halinde göstermek mümkündür:


13 Fuzûlî’de ahenk ve ses konusu için bakınız: Cem Dilçin, “Fuzûlî’nin Şiirlerinde Söz Tekrarlarına Dayanan Bir Anlatım Özelliği”, Türkoloji Dergisi, Dil ve Edebiyat Arastırmaları Derneği yay , C.X, S.1, Ank., 1992, “Fuzûlî’nin Şiirlerinde İkilemelerin Olusturduğu Ses, Söz ve Anlam Düzeni”, Journal Of Turkish Studies (Türklük Bilgisi Arastırmaları), (Abdulbaki Gölpınarlı Armağanı), Volume 19, 1995

14 Yaşar Karayev, Fuzûlî’nin Ortak İslam Kültürleri Tarihinde Rolü ve Yeri, Fuzûlî
Kitabı, (Yay., Haz., Beşir Ayvazoğlu), İstanbul yay., İst. 1986, s. 75



1. Çokluk, Süreklilik İlgisi

Şairin gözyaşı ile ilgi vurguladığı en önemli özellik çokluğudur. Değişik vesilelerle aşkını ve aşkının büyüklüğünü dile getiren şair, aşkın verdiği elemlerin bitmesini istemez. Bu denli büyük bir aşkı taşıyan şairin bir nebze de olsa sükûn bulmasını veya aşkının hararetinin azalmasını sağlayabilecek olan da normal bir gözyaşı olamaz. Bu anda şairin imdadına gözyaşının çokluğunu ve sürekliliğini ifade etmek için “deniz, deryâ, ummân, sel, mevc, bârân, tûfân, gird-âb, gird-bâd, Ceyhûn, tûāyân,” göstergeleri yetişir. Dertli âşığın gözünden sel olup akan yaşlar sevgili katında kıymet ifade etmelidir. Zaten sevenin yegâne gayesi duyarsız bir tavır takınan sevgilinin nazarını üzerine çekebilmektir:

Nazar kılmazsan ehl-i derd gözden akıdan seyle
Yamanlıkdur işün ‘uşşāk ile yahşı mıdur böyle
Mur.III/6-ab

Resim
Âşık her an, benliğini kaplayan sevgilinin hayaliyle yaşar. Bahar mevsimi gibi coşkun ve kabına sığmayan çilekeş Âşığın feryatları gök gürültüsü; ahları, yıldırım gibidir. Yağmur yüklü bulut gibi o da gözyaşı ile doludur:

Olmazam bir lahza bî-ra‘d-i figān ü berk-i āh
Kanda kim seyr eylesem giryān u sūzān ebrvār
K.28/29

Resim

Aşk bir sırdır, bu sırrı ifşa etmeden taşımak gerekir. Sevgili için çekilen sıkıntıları ve dökülen yaşları başkaları bilmemelidir. Fakat böyle devasa bir derdi çekip elden gizlemek de imkânsızdır. Bunun için şair, dert ve mihnetten dolayı çöp gibi incelmiş varlığının gözyaşı girdabında kaybolmasını istemektedir. Çünkü şair, hem kınamadan hem de sevgili ile arasındaki benlikten kurtulmuş olacaktır:

Sırrumı rüsvālıāum fāş etmeden ‘ālemlere
Zār cismüm eşk gird-ābında pinhān olsa yeā
G.153/4

Resim

Gözyaşları bazen çağlayanlar gibi gürül gürül akar ve bu şiddetli akıştan dolayı su kabarcıkları oluşur. Gözyaşlarının her kabarcığında yüzü yansıyan kederli âşık; bu hal ile aşkeri dünyayı tutmuş bir şahtır. Aşkın verdiği sıkıntıların çokluğu ve bu sıkıntılar içindeki Âşığın tahammül etmeye çalışırken döktüğü yaşlar onu hüznün ve sıkıntının sultanı yapar:

Her habāb-ı eşküme bir ‘aks salmiş peykerüm
Şāh-ı mülk-i mihnetüm dutmişcihānı leşkerüm
G.208/1

Resim

Sevgilinin bakış kılıcının döktüğü kan, âşık üzerinde bir gömlek gibidir. Âşığın sel gibi yaşları bu kandan gömleği parçalar. Şair ikilem içindeki bir Âşığın psikolojisini yansıtmaktadır:

Andanam rüsvā ki seyl-āb-ı sirişküm çāk eder
Zahm-i tîāün kanı giydirdükçe pirāhen bana
G.11/3

Resim

Aşkın değişmez kanunu, Leyla vü Mecnun mesnevisinde de boy gösterir. Kays; Leylâ için Mecnûn olurken çektiği sıkıntılardan dolayı gözlerinden yaş eksik olmaz. Mecnûn, Leylâ’nın hasretiyle “nâme” gibi büklüm büklüm olmuş ve gözlerinden “hâme” gibi durmadan yaş dökmektedir. Bu haliye şair, Mecnûn’un Leylâ’dan ayrı kaldığını ve ondan haber almak istediğini ifade etmekte ve bir kağıt-kalem vasıtası ile mektup mazmunu çizmektedir:


Hāme gibi yaş döküp dem-ā-dem
Nāme gibi kāmetin kılup ham
LM. 1809

Resim
Şifa için Kabe’ye götürülen Mecnun, kendisiyle Kâbeyi özdeşleştirir. Zemzem Kâbe’nin gözyaşlarıdır. Böylece şair, sevgili için dökülen gözyaşının sürekliliğini belirttiği gibi aynı zamanda kutsallık ve kıymetine işaret eder:

Göğsüne uran Hacer gibi taş
Zemzem gibi gözden ahıtan yaşder
LM. 1070

Resim
Çaresiz âşığın gözyaşları bazen öyle sürekli akar ki sahili olmayan bir deniz meydana gelir:

Yaşum suyı oldı vara vara
Bir bahr ki yok ana kenāre
LM. 732

Resim
Leyla işveli bir Şekilde gezerken Mecnun’un gözlerinden, çeşme gibi durmadan yaş dökülmektedir:

Leylî işi ‘işve vü girişme
Mecnūn gözi yaşı çeşme çeşme
LM. 797

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: FUZÛLΒDE GÖZYAŞI

Mesaj gönderen nur-ye »

ResimLeYLâ vU MecNÛN..Resim

BİLmem GÖRdünüz mü?
Ya da YâDınıza ALıp DÜŞlediniz mi?
KâR u BeLâ ÇÖLÜ-nüzü.. DİRİ iken ÖLÜ-nüzü…


Resim

Bir KeRResinde iki OĞLum ile
Bir KeRResinde tek KIZımla BİZ-BİRlikte ben GÖRdüm/GEÇtik İÇİnden..
Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm'ın Acısını YAŞAmadan ANladım ki KÖRdüm KerBeLÂsız..


FUZÛLi kaddesallâhu sırrahu;
Halk Ahmak’ı için, LeYLâ ile MecNÛN masalının OZAN-ı,
HaKK ÂŞIK’ı için ise Şehvet-Şehâdet AŞK u MEŞKinin YAZAN-ıdır..


LeYLâ i vE--VU MecNÛN;
Bâtın ASL-ı n Zâhir fASıL-ı
Evvel nASL-ın Âhir hASLıdır…

Şu ÂN, Şe’eN şEHRinde,
NaZ - NiYaZ nEHRinde,
Nice HaZZ ZeMZeMi İÇilir
Zâhir ZuHuRat zEHRinde..

Derbentli DELi’min DeDiği gibi:
Çoban oğul! Bu ÂLEMde Mevlâmız, MuhaMmedî Melâmîsinin;
İki Yakısını bir ARAya getirmez ki, Şaşkın-Taşkın-Azğın Olmaya,
İki Yakısını KİMsselere YIRTTırmaz ki, KİMsselere Muhtaç-Mahcûb Olmaya!..


Olmaz!. Olmaz!. Deme!..
Olmaz, OLmaz!” “Olmaaz! Olmaaaz!
ÂDEM-de, bu ÂLEM-de, DEM bu DEMde;

FUZULî BaBa kaddesallâhu sırrahu, LeYLâ vE--VU MecNÛNunu;
Tek lokmaya Muhtaç-Mecbur-Me’mur ve de Mahkûm KULken,
Kânûnî Sultan Süleyman Han'a SALLadığı
Şikâyetnâmesinin kalemiyle mi,
Ya da bir damla
SUdan yaratılan,
Bir damla
Rahmetenli’l-âleminin damlaSUyunun,
bir damla
SUya hasret,
bir damla
SUya dökülen mutahharun KAN-ında CAN-ını ANlatan,
SU KASİDESİninKALEM iyle mi YAŞAdı-YAZdı , ya da YAZdı-YAŞAdı BİZce fark etmez!..

ÖNEMli OL-AN,
EBeD KaYDına GEÇmiştir HİÇ-likte..
SEVen-SEVilen yüreklerdeki, SEVgilinin Seher Yelidir HEP-likte..

Ondandır ki;
Ahmaklar ÖLüyke ÖLen, yer DİBİnde Nefesleri kesilenlerdir..
ÂŞIKlarsa ÖLüp DİRİLen ve bu Gök KuBBede SESleri Kesilmeyenlerdir..


*

KâR u BâN KITMİRinin YAŞAdığı/YAZdığı,
KaYDa Geçen/Geçmekte olan
LeYLâ vE--VU MecNÛN maSALLı İsE,
AKLen LeYLâsı - HaVVası..
NAKLen MecNÛNu - HeVVesi
Ve de HAKKlen vE--VU-su HuVVesi,
GELecek KuŞak ÂŞIKlarına, selseBİL BİZ-BİR-İZ AŞK ARMağanıdır..


**

Kışta ÇİLEm
bAHar GÜLem
Yazda LâLemm
GÜZz ÇiÇeğemmm..


ÇİLE ÇÖLüM.. BiNBiR BölüM
EMeL - ECeL… EL-de ÖLÜM…

Resim
AŞK, ÂşikÂr OLuncaAh! tır…
Her GECE-nin FECR-i Sabahtır..

9ları1tAMMaMlar…
OLgun OLur İse HaMMlar
Ve SoN-UCu
1OL-ur HEP..
Sebeb-Sonuç.. SON-UÇ SeBEP..

RaHİMîyyet-RahMÂNiyyet..
ŞeHVetteki ŞeHâDiyyet…

BiİSMi ALLAH celle celâluhu
RahMâN u Yâ RahîMMM…
Yâ Latîfu Yâ VeDûD ALLAH celle celâluhu…

***

BİL-se-ydiM!..

SILA-ya, KıRK KaPı AÇ-ar GELirdim
KOKU-nu YOL-lara SAÇ-ar GELirdim
KoRKuyla - UMUTla UÇ-ar GELirdim
KUŞlardan Kanadın AL-a-BİL-se-ydiM!..


*

ALLAH, ARZ-dan ARŞ-a YOLak VER-ir di
YOL, YOL-luk VER-ir di, ULak VER-ir di
GÖKteki YILDIZ-lar, KULak VER-ir di
SEVdâ SAZ-ımızı ÇAL-a-BİL-se-ydiM!..


*

YÛNUS-un KOZ-unu Dört Kat SOY-ardıM
KABUK-unu KIR-ar Resim ÖZ-ün OY-ar dıM
MasMavi SeMâ-yı YEŞİL BOYardıM
gÖZünden GÖK-lere DAL-a-BİL-se-ydiM!..


*

GÖÇ-men KUŞ-larıyla SeLÂM SAL-mazdıM
GECE-ler ÇÖK-ünce DERD-e DAL-mazdıM
SEHER YEL-lerinden KOKU-n AL-mazdıM
GURBET EL-de YALNIZ KAL-a-BİL-se-ydiM!..


*

NEFES-ine, KALB VUR-uŞu OL-urduM
HuZuR - HaZıR - HıZıR HUŞÛ OL-urduM
KıRK KaNaT-lı KITMİR KUŞU OL-urduM
KIR-ATIm, SIRAT-a SAL-a-BİL-se-ydiM!..


*

BeNce- SeNce TeK BAŞ-ınla SEV-giliM
Hasret MEZÂR TeK TAŞ-ınla SEV-giliM
DaMLa DaMLa gÖZ YAŞ-ınla SEV-giliM
KaDeR MeRMeR-ini DEL-e-BİL-se-ydiM!..

*

GÜNEŞtim, GÖLgemdiN KAÇ-ar mıydıN, YâR!
AŞK-ı Ali SıRRın Resim SAÇ-ar mıydıN, YâR!
“SEVgiliM!” der SîN-en AÇ-ar mıydıN, YâR!
BiR SEHER KAPI-na Resim GEL-e-BİL-se-ydiM!..


*

Gönlümün gİZ-inde, Güzz ÇiÇeK YâR-iM
SEV-dâ SoFRASı-nda, BaL PeTeK YâR-iM
ÖL-meden ÖL-seydiM, TEK-e TEK YâR-iM
SECDE-SiZ NaMaZım KIL-a-BİL-se-ydiM!..


*

GÜN-lerim “Ah!” İle TARA-r mıydıM HiÇ?
YÂR-EM-i AT-EŞ-le SAR-ar mıydıM HiÇ?
HeR YER-de OLAN-ı Resim ARA-r mıydıM HiÇ?
Ben-deki “BEN” i Bir, BİL-e-BİL-se-ydiM!.
.

*

BİZ NE-RE-den GİR-dik KAPI-SiZ HAN-a
OL-uR!uOL-maZ!ı Resim AŞK-a BaHaNa
AD-ını DER-miydiM Resim CÜMLe CihAN-a
DİL-im, DİLiM DİLiM DİL-e-BİL-se-ydiM!..


*

GECE KAÇar, GüN GÜNDÜZ-ün GÖR-ürdüM
NEŞE’m SeRHoŞ OLur, Resim HüZüN GÖR-ürdüM
Her YER-de Her ZamAN Resim YÜZ-ün GÖR-ürdüM
gÖZ-ümüN PERDE-SîN SİL-e-BİL-se-ydiM!..


*

AKL-ımın DE-diğin, KAN-ar mıydıM hİÇ!
GurbeTTe HasreTle, YAN-ar mıydıM hİÇ!
“OL-sun!” OL-masın!”ı, AN-ar mıydıM hİÇ!
“Ol-AN”la HüKM-ü HaKK, OL-a-BİL-se-ydiM!..


*

SeRSeRi SeBîL-İZ, SıRR-ı SeFeR-e
İkİ TeN-de BİR RuH, Belâ-MahŞeR-e
ERİ-dikçe, DaMla DaMla Resim KEVSER-e
DERÜNî DER-Yâ-ya DOL-a-BİL-se-ydiM!..


*

DAĞ-lara AŞK-ımız KAZ-AN OL-uRduM!
GÖK-lere AD-ını Resim YAZ-AN OL-uRduM!
KoCa ÇINAR, GaZeL - HazÂN OL-uRduM!
GüZZ ÇiÇeK-leriyle SOL-a-BİL-se-ydiM!..


*

AV OL-ur, AV-cımı BeN VUR-urduM YâR
KeNDi AT-Eş-iMde, KAVUR-urduM YâR
KÜL-üMü GÖK-lere, SAVUR-urduM YâR

BENlik BAĞ-larımı YOL-a-BİL-se-ydiM!..

*

NE-RDe DÜŞ-tüM BİL-MeM Bu DELİ DERD-e
DERD-iMi ZeVK ETT-iM KeDER-e PERD-e
AŞK-ım-ızı AN-LAT-ırdıM Resim mAHşeR-de
Ahh!..
ÖL-ME-den ÖN-ce ÖL-e-BİL-se-ydiM!..

*

İlâHe Resim İLLâ ALLAH!DE-r İDiM!
ŞAHBâZ-ı ŞaH OL-ur, PîR-ŞAH DE-r İDiM!

ALLAH!. ALLAH!. ALLAH!. ALLAH!.DE-r İDiM!
TEVHİD-in DÖRD-ünü, BÖL-e-BİL-se-ydiM!..


*

MîM-i MuhaMMED-in GÖK YÜZÜ-yüM HaYy!
GÜL BAĞI-ndan AYRı, KÖK-SÜZ-ü-yüm HaYy!
KITMİR-i - YETİM-i - ÖKSÜZ-ü-yüm HaYy!
RASûLu’r-RABB RUHU-n BUL-a-BİL-se-ydiM!..


*

İhvÂNi SULT-ÂN-ıM, SıRR-ın PâKK EDip!
Beni-Seni HAKK-ta, HAKK-la HAKK EDip!
ŞuAN-da Şe’eN-e Resim İŞTİRAKK EDip!
DOĞ-uMa ÖL-üMe, GÜL-e-BİL-se-ydiM!..


16.11.11 21:21
brsbrs.. gkçdrs…


AğYÂRına Mani-EFR-ÂDına CÂMi CAN!..
sıRR, SıFıRa! sÖZ, ÂŞIĞa Mest MeLâMî SuLTÂN…
Resim
fatmabatı
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 90
Kayıt: 06 Kas 2012, 16:51

Re: FUZÛLΒDE GÖZYAŞI

Mesaj gönderen fatmabatı »

2. Şekil ve Kıymet İlgisi

Gözyaşı; sevgili için döküldüğünden ve Şekil özelliğinden dolayı, âşıkın en kıymetli varlığı olarak düşünülür. Bu nedenle “sîm, güher, sadef, hızâne, taht-i ‘āc, taht-ı revān” gibi kavramlarla ilişkilendirilir. Şairdeki gözyaşı, içtenlik ifadesi olduğu için ciğer veya gönülden çıkmakta, göz sadece onun aktığı bir pencere olmaktadır. Sevgilinin dudaklarından saçılan şahvari inciye bedel âşığın da gözlerinden saçılan inci misali gözyaşları vardır. Zaten Âşığın maşuğunu elde etmek için sarf edeceği başka bir sermayesi de yoktur:

Gözlerümden dökülen katre-i eşküm güheri
Lebleründen saçılan lü‘lü‘-i şāhvāra fedā
G.7/3

Resim

Nisan yağmurunun damlaları istiridyenin içine düşüp zamanla inci tanesine dönüşür. Âşığın gözlerinden dökülen yaşar inci kıymetinde olunca onu barındıran gözler de sadef hükmüne geçer:


Göz ki peykānun hayāliyle saçar her yan sirişk
Bir sadefdür katre-i bārānı eyler dürr-i nāb
G.28/6

Resim

Aşk denizinde dolaşan dertli âşığın her dem gözünde yaşlar vardır.
Çünkü yaş akmayan göz, içinde inci bulunmayan bir sadef gibidir:


Girye-i zār ile hoş-hālüm ki bahr-i ‘ışkda
Eşksüz göz bir sadefdür lü‘lü‘-i şehvārsuz
G.118/5

Resim

Sevgiliden ayrı olma, Âşığı o kadar ümitsizliğe iter ki, âşık buna bir nihayetin olmayacağını düşünür. Bu durumda çaresiz Âşığın yegâne teselli kaynağı tükenmez bir hazine olan gözyaşlarıdır:

Nezr etmişüm firākuna kim yoh nihāyeti
Nakd-i sirişkümi ki tükenmez hızānedür
G.99/5


Resim

Âşık, her ne kadar aşkını gizlemeye çalışsa da gözlerinden dökülen kanlı yaşlar bu sırrı ifşa eder. Şair sanatlı bir üslupla gözyaşını, kirpik kalemi ile yanak sayfasına yazılan ve gizli sırları ifşa eden bir hatta benzetir. Halk bu yazılardan Âşığın gizli sırlarına vakıf olur:


Ruhum üzre hatt-ı sirişkümi defe‘āt ile kalem-i müjem
Rakam etdügiyçün il okıyup bilür oldı rāz-ı nihānumı
G.262/2

Resim

Âşık, aşkı uğruna dünyasından vazgeçmiş; akıl sahiplerinin değer verdiği şeylere yüz çevirmiştir. Istırabından dolayı durmadan ah edip ağlayan Âşığın halini anlamayanlar onu kınarlar. Bu sebeple âşık, melâmet mülkünün sultanı sayar. Çünkü onun şimşek gibi çakan ahı, altın taç; inci gibi gözyaşları da fildişi bir tahttır.
Gözyaşı, Âşığı maddi âlemin kesafetinden bir taht gibi kaldırıp yükseltir. “Biyolojik “ben”den yükseğe kalkarak manevî “ben”in daha yüksek bir mertebesine ulaşmak, gündelik ömrü yücelikten geçen yola ve ebediyetin saltanatına hazırlamak
…” 15

15 Yaşar Karayev, Fuzûlî’nin Ortak İslam Kültürleri Tarihinde Rolü ve Yeri, Fuzûlî Kitabı, (Yay., Haz., Beşir Ayvazoğlu), İstanbul yay., İst. 1986, s. 71

İşte Âşığın sultanlığı bu sebepledir:

Ey Fuzūlî ben melāmet mülkinün sultānıyum
Berk-i āhum tāc-ı zer sîm-i sirişküm tāht-i ‘āc
G.50/7

Resim

Âşığın ayrılmaz yoldaşları olan “ah, cevr ü cefa, bela vü derd” ve bütün bunların sebep olduğu gözyaşları. Gözyaşları o kadar çok akar ki şairi bir taht-ı revan gibi yerden yükseğe kaldırır ve şairi adeta sultanlık makamına ulaştırır:


Sirişk taht-ı revāndur bana vü āh ‘alem
Cefā vü cevr mülāzım belā vü derd haşem
Müs.II/1-ef


Resim
Resim
fatmabatı
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 90
Kayıt: 06 Kas 2012, 16:51

Re: FUZÛLΒDE GÖZYAŞI

Mesaj gönderen fatmabatı »

3. Renk İlgisi

Gözyaşı renk hususiyeti göz önünde bulundurularak normal akış hâlini ifade eden durumlar için "sîm, sîm-âb"; kanlı akışı ifade eden durumlarda da "gül, lale, şarab, şe- rer, şerâre, la'l" kavramlarıyla ilişkilendirilir. Fuzûlî'de gözyaşı daha çok kanı çağrıştı- ran "gül, lale, şarap" gibi unsurlarla kullanılır. Aynı zamanda renk dilinde huzursuzluk, içsel olarak canlılık bildiren “kırmızılık” şairin psikolojisini de yansıtmaktadır16.

Sözgelimi; Leyla'sını arayan Mecnun, o kadar çok ağlar ki yaş yerine gözlerinden gül renkli kanlar akar:
Bir gün akıdup sirişk-i gül-gûn
Necd üzre oturmış idi Mecnûn
LM. 2123

Resim

Dert diyarının başı dönmüş âşığını bulmak isteyenler için delil, dolaştığı yollar üze- rine döktüğü lale renkli gözyaşlarıdır. Başı dönen ve zaman zaman gideceği istikametin dışına sapan bir âşık ve onu bulmak isteyenlere delil olacak lale renkli gözyaşları...
Diyâr-ı derd ser-gerdânıyum her kim beni ister
Delîl-i râh katre katre eşk-i lâle-gûnumdur
G.87/2

Resim

Sevgilinin çeşitli özellikleri ile âşık arasında parelellikler kurulur. Sevgilinin gümüş göğüslerine bedel, âşığın civa renkli gözyaşları; sevgilinin la'l gibi kırmızı dudaklarına bedel âşığın aynı renkteki gözyaşları gibi.
Gümüş göğüslü sevgiliden ayrılan âşık, civa renkli gözyaşlarına boğulmaktadır:

Sîm-âb-ı sirişk etdi beni garka Fuzûlî
Tâ devr cüdâ kıldı büt-i sîm-berümden
G.21 7/7

Resim

Kanlı gözyaşları, renginden dolayı ve derinden akmayı ifade etmek için olsa gerek ciğerle irtibatlandırılır. Şair de "la'l"e benzeyen gözyaşlarının israf derecesinde akıtılma sebebi- ni, maden çıkarılan bir dağa benzettiği ciğere bağlar:
Göz döker israf ile hûn-âbe la'lün gûyâ
Kim ciger dâgında ol la'lin bulupdur ma'denin
G.227/3

Resim
Aşağıdaki beyitte şair, talihsizliğini dile getirmektedir. Aşk derdiyle iki büklüm olan âşığın bu hâli ters çevrilmiş bir şarap kadehi, dökülen gözyaşları da bu kadehten akan lale renkli şaraptır:
Bezm-i ' ışk içre sirişkümdür şarâb-ı lâle-gûn
Kıldı gam kaddüm büküp câm-ı şarâbum ser-nigûn
G.229/1

Resim

Aşk adeta bir ateştir. Hicran ateşinin de iyice alevlendirdiği âşığın döktüğü yaşlar ar- tık kanlı gözyaşları değil, içteki ateşten sıçrayan kıvılcımlar olarak görülmelidir:
Gör sirişküm şeb-i hicrân dime kim kandur bu
Zerre zerre şerer-i âteş-i hicrândur bu
G.237/1


Resim

16) Vasili Kandinski, Sanatta Zihinsellik Üstüne, (Çev. Tevfik Duran), Yapı Kredi Yay., İst., 1993, s. 74-75.
Resim
fatmabatı
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 90
Kayıt: 06 Kas 2012, 16:51

Re: FUZÛLΒDE GÖZYAŞI

Mesaj gönderen fatmabatı »

B. Gözyaşının Dinî Fonksiyonu
Resim
Fuzûlî'de ağlamak ve gözyaşı her ne kadar tasavvufî manada ele alınıp işlenmişse de bazı beyitlerde ağlamanın dinî bakımdan önemine de vurgu yapılmıştır.
Müminlerin vasıflarından biri de yumuşak kalpliliğin ifadesi olan gözyaşıdır. Hz. Peygamber'in ve İslam büyüklerinin çeşitli vesilelerle gözyaşı döktüğü vakidir. Ağlayan göze sahip olmayanın imanından şüphe edilir:

Bende-i mü'min olan çeşm ter ü giryân olur
Çeşmi giryân olmayan elbetde bî-îmân olur
G.95/1

Resim

Şair, aşk denizinde dolaşan âşığın gözlerinden dökülen yaşlar adeta bir inci gibidir, zira onun müşterisi Allah'tır, diyerek ağlayanlara Hakk'ın lütfunun yetişeceğini söyle- mektedir:
Gevheridür ' ışk bahrinün Fuzûlî âb-ı çeşm
Lîk bir gevher ki lutf-ı Hak anadur müşterî
G.268/7

Resim

Sevgili için dökülen yaşlar bu dünyada çilenin ifadesi olsa da, ahirette bunun mükâ- fatı alınacaktır. Gözlerinden seller akıtan âşık, ahirette buna karşılık bulamayınca göz- yaşlarıyla adeta mahşer alanını sele verecektir. Çünkü dünyadayken çektiği sıkıntılara ve halkın kınamalarına aldırmayan âşığın yegâne gayesi Hakk' ın rızasını kazanmaktır:
Mahşeri eşküm virür seyl-âba ger rûz-i cezâ
Olmasa makbûl-ı dergâhun sirişküm gevheri
G.268/6

Resim

İslam, insanın dünyada korku ile ümit arasında olmasını salık verir. Bu hisler içinde- ki şair, amel defterinin günahlardan dolayı karardığını hayal etmekte ve hesap gününü düşündükçe gözlerinden kanlı yaşlar akıtmaktadır:
Defter-i a'malümün hatt-ı hatâdandur siyâh
Kan döker çeşmüm hayâl etdükçe hevl-i meşheri
G.268/5
Resim
fatmabatı
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 90
Kayıt: 06 Kas 2012, 16:51

Re: FUZÛLΒDE GÖZYAŞI

Mesaj gönderen fatmabatı »

C. Gözyaşının Tasavvufî Fonksiyonu

Resim

Engin ve ilahî bir aşkın meydana getirdiği dalgalanmalar, ayrılık acısı, maşuğun de- vamlı hayal edilmesi, vahdet-kesret tezadı gibi gönül merkezli hareketlilik ve dalgalan- ma neticesi gözyaşı dökülmektedir. İşte ilahî aşkın bu çetin yolunda zıtlar arasında sıkı- şan âşığın ıstırabını yansıtan gözyaşı, şairin muhayyilesinde değişik durumların ifadesi için bir anahtar olur.
Âşık, Allah'ın tecellîgâhı olan gönlü, masivadan uzak tutmaya, oraya ondan başkası- nı yerleştirmemeye çalışır. Âşık, baktığında her nesnede onu görmeli, yoksa o kadar ağlama- lı ki gözyaşları sevgiliyi unutturan gölge hükmündeki dünyasını suya vermelidir:

Görmesem her göz açanda ol gül-i ra'nâ yüzin
Göz yumınca eşk-i gül-gûnum dutar dünyâ yüzin
G.228/1

Resim

Maddî âlemde yaşayan şair/âşık, zaman ve mekândan münezzeh Allah'ın sığdığı ve tecel- li ettiği gönlü içinde taşıyan bir varlıktır17. Bir katre olan aşığın, içinde taşıdığı ummandan dolayı coşması, dalgalanması da son derece tabiîdir. İşte bu coşma anında göz pen- ceresinden, aşk denizinin derinliklerinde yer alan inci misali yaşların da fışkırması tabiî görülmelidir:
Gözlerümden dökülen katre-i eşküm güheri
Lebleründen saçılan lü'lü'-i şâhvâra fed
â G.7/3


Resim

17) "Kalp Allah’ın evidir; âlemlere sığmayan Tanrı, insanın kalbine sığmıştır. Dünyalara sığmayan Allah bir gönle sığarsa o gönül yere göğe sığmaz. Yıldırımlar yuvası olan gönül, göklere, kâinata sığmayan bir tecellîdir." Zülfi Güler,
En son fatmabatı tarafından 10 Şub 2015, 09:22 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
fatmabatı
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 90
Kayıt: 06 Kas 2012, 16:51

Re: FUZÛLΒDE GÖZYAŞI

Mesaj gönderen fatmabatı »

Tasavvufta ağız ve dudak; yokluk, vahdet ve fena-fi’llâhın sembolüdür 18. Vahdete ulaşma hevesinde olan kalbin yanışını, gözden akan kanlı yaşlar ifşa eder. Kanlı yaş, âşı- ğın içinde bulunduğu gerilimi yansıtan en önemli işarettir. Aynı zamanda maddî hayatın devamlılığını ifade eden kan, kesreti de ifade etmektedir19. Akan kanlı yaş, şairin kesretten kurtulmakta olduğunu belirtmektedir:
Lahza lahza lebün anup edicek efgânlar
Katre katre saçılur dîdelerümden kanlar
G.67/1

Resim

Şair, "o"nu bulma yolunda akan kanlı yaşların samimiyet ifadesi olduğunu; ikilikten, kesretten tam anlamıyla kurtulduğunu belirtmek için sık sık akan yaşların bağrından ve ciğerinden süzülüp geldiğine işaret eder. Gözyaşı, esasının su olması nedeniyle "vücudu mahvedip âlemin alâyişinden, kesretten temizleme fonksiyonu"20 ile ön plana çıkar:
Gözüm kim bagrumun kanın döker pergâle pergâle
Dem-â-dem ârzû-yı lâ'l-i canân etdügümdendür
G. 103/3

Resim

Maşuktan bir an bile ayrı olma, kesret vadisine düşme endişesi âşığın sararmış çeh- resini kanlı yaşlara boyar:
Ey firâk-ı leb-i cânân cigerüm hûn etdün
Çihre-i zerdümi hûn-âb ile gül-gûn etdün
G. 166/1

Resim

Yüz (ruhsâr, ruh, ârız, yanak) ve boy (kâmet, serv) vahdet sembolüdür21. İçinde ya- şadığı âlemin aynadaki yansıma olduğunu anlayan âşık için, her bir varlık zatıyla değil, sevgiliden haber vermesi cihetiyle değer ifade eder. Dolayısıyla ısı, ışık, hayat kaynağı olan güneş de aşığa vücûd-ı mutlak olan Allah'ın cemâlini hatırlatır. Artık âşığın gözün- den güneşe bakmaktan dolayı değil, onun hatırlattığı varlığa iştiyaktan dolayı yaşlar akar. Aynı zamanda yanağın kırmızılığı, ay ve güneşin kırmızımsı görünümleri, aşığın gözünden akan kırmızı kanla bütünleşir:
Yâd-ı ruhsâriyle ol mâhun gözüm kan yaş döker
Her gören sâ'atde hûrşîd-i cihân-ârâ yüzin
G.228/5

Resim

Gül, tasavvufta kesret ise de, bunun yanında bazen Hz. Muhammed'i de hatırlatır. Maşuğun gül cemaline iştiyak duyan âşık, derdini teskin etmek için bahçeyi temaşa eder- ken gülü görünce sevgiliye olan hasreti daha da artmakta ve gözlerinden inci misali yaş- lar saçmaktadır:
Gâlib oldı subh-dem şevk-i gül-i rûyun bana Seyr-i bâg etdüm ki bûy-ı gül vire teskîn ana Gül görüp yadûnla dürr-i eşk saçdum her yana Tah., II 3-abc


"Şeyh Galib Divanında Ayna Sembolü", Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, XIV, 1, Elazığ, 2004, s. 103-121.

18) Ali Nihat Tarlan, Fuzûlî Divanı Şerhi, Akçağ Yay., 2. bsk., Ankara, 1998; Haluk İpekten, Fuzûlî Hayatı Sanatı Eserleri, Akçağ Yay., Ankara, 1996, s. 156/214.
19) İpekten, a.g.e., s., 214.
20) Cemal Kurnaz, Hayâlî Bey Dîvânı Tahlili, KTBY, Ankara, 1987, s. 364.
21) Tarlan., a.g.e., s., 80, 221.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: FUZÛLΒDE GÖZYAŞI

Mesaj gönderen Gariban »

Yer-deMi gökte-mi HaKK, Sırr-ı sER-deMi
n-AKiLsiz AKLa hayat, örten pER-deMi
İÇ-e-İÇ-e bitmiyor ki AH, AŞK’ın ZeM ZeMi
dOLarak AŞKına YâR, KAN-a-BİL-se-ydiM!..
Resim
fatmabatı
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 90
Kayıt: 06 Kas 2012, 16:51

Re: FUZÛLΒDE GÖZYAŞI

Mesaj gönderen fatmabatı »

Âşık, sevdiğini düşününce gözleri yaşarmaya başlar. Bu aşamada içinde bulunduğu çalkantılı ruh halini ifadeye en uygun sembol de dalga olur. Dalgalarda güneşin yansı- ması gibi, aşığın gözyaşlarında da güneşlerin güneşi olan cemal-i mutlak tecelli eder:

Hayâl-i 'ârızûn cevlân eder bu çeşm-i pür-nemde
Nicük kim mevclenmiş suda 'aks-i âftâb oynar
G.70/2

Resim

Zaten, âşık da samimiyet ifadesi olan gözyaşıyla sevgilinin feyzine mazhar olmak is- ter, bu nedenle her şeyde ona ait bir yol bulur:

Düşmeseydi gözümün yaşına feyz-i nazarın
Anı her servün ayagına revân etmez idüm
G. 196/4

Resim

Daha önce de belirttiğimiz gibi kan madde olduğundan sevgili uğruna dökülen yaş- lar insanı kesafetten arındırır. Aynı zamanda, "Gül, Hz. Mûhammed'dir. Gül mevsimi devr-i Muhammedî olduğuna göre bu maddeden tecerrüd edip Hakk'a yaklaşmak ancak İslamiyet'le olur."22

Gül-i rûhsâruna karşı gözümden kanlı akar su
Habîbüm fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı
G.264/5
Resim

Âlem, çeşitli güzellikleriyle her an dikkatleri üzerine çekmekte adeta kendisine pe- restiş ettirmektedir. Âşığın nazarında ise sevgiliden başka her şey bir vasıta bir sebeptir. Sevgilinin vahdeti ifade eden boyu karşısında servinin pek kıymeti yoktur. Maddî âleme ait olan serv, maddeden arınmayı ifade eden gözyaşıyla nazardan uzaklaştırılabilir:

Kaçan kim kâmetünden ayrı seyr-i bûstân etdüm
Koparup eşk seyl-âbıyla ben servi revân etdüm
G.201/1

Resim

Şair, vahdet bilincine ermeye yönelince, gönlündeki aşk ve şevkden dolayı, içte yer bulamayan yaşlar göz penceresine yönelir:

Cân eyledükçe meyl-i temâşâ-yı kâmetün
Göz revzenin sirişk-i revânum duta
r G.72/6

Resim

Sevgiliye duyulan iştiyak son hadde varınca çevredeki her şey kaybolmaya mah- kûm olur. Kanlı gözyaşı ile maddeden arınan âşık, gözyaşlarının gözü örtmesi ile de ade- ta geceye ait olur. Ay da ancak geceleri ortaya çıkar. Gece bir bakıma kesret tabakasının siyaha büründüğü, âşıkla maşûk arasındaki "gayr"ın da muvakkaten el ayak çektiği bir zaman dilimidir:

Perde çek çehreme hicrân güni ey kanlı sirişk
Ki gözüm görmeye ol mâh-likâdan gayrı
G.273/3

Resim

Yanak veya yüz vahdetin sembolü olunca, bunların üzerini kapatan veya değişik ne- denlerle dikkatleri üzerlerine çeken saç ve saçın değişik biçimleri (kâkül, turra), hat (ay- vatüyleri), göz ve bakış, gamze (yan bakış), tasavvufta küfr ve kesret sembolüdür23.
22) Tarlan, a.g.e., s., 628.
23) Tarlan., a.g.e., s., 53, 72, 89, 392.



Kesret âlemindeki geçici güzellikler insanın başını döndürür. Fakat bunun yanında kes- ret perdesi altında göz kırpan vahdet de aşığı kendisine çağırır. Bu ikilem içerisindeki aşığın, çaresizlik halini yansıtmaya ağlama eylemi koşacaktır:

Benüm kim bir leb-i handân içün giryânlıgum vardur
Perîşân turralar devrinde ser-gerdânlıgum vardur
G.92/1

Resim

Tasavvufta hayret veya hayranlık Allah'ın yaratıcılığına, hikmetine karşı duyulan en son duygu mertebesidir ki ifadeye sığmaz. Orada ancak susulur ve o hal yaşanır 24. Hak âşığının, kâinatta değişik suretlerde tecellî eden Allah'ın sanatını gördükçe ve derk ettik- çe, hayreti artar:

Dutagör göz yolın ey eşk kim temkînüm eksikdür
Bu suret-hânenün gördükçe nakşın hayretüm artar
G.71/3

Resim
24) Kurnaz, Hayâlî Bey Dîvânı Tahlili, s. 100, Abdulbaki Gölpınarlı, Tasavvuftan Dilimize Geçen Atasözleri ve Deyimler, İnkılap ve Aka Yay., İst., 1997, s. 154.
En son fatmabatı tarafından 19 Şub 2015, 21:03 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
Resim
fatmabatı
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 90
Kayıt: 06 Kas 2012, 16:51

Re: FUZÛLΒDE GÖZYAŞI

Mesaj gönderen fatmabatı »

D. Gözyaşının Psikolojik Fonksiyonu

Tasavvufa göre insan, Mevlana'nın ney sembolüyle ölümsüzleştirdiği gibi, asıl vata- nından koparılarak gurbete gönderilmiştir. Bu nedenle geldiği yerin farkında olan insan geldiği yere ve oranın sahibine karşı iştiyak duyar. Âşığın vatan özlemi, gözyaşlarıyla kendisi- ni hissettirir:

N'ola aglarsa Fuzûlî ravza-i kûyun anup
Lâ-cerem giryân olur kılgaç vatan yâdın garîb
G.34/7

Resim

Âşığın yegâne gayesi maşukuna kavuşmaktır. Gönül aynasında kesafet varsa ya da sevgili seveni deniyorsa, âşık tarifsiz bir hâlet-i ruhiye içerisine girer. "Mesafesiz bir ya- kınlık, ama Allah oluş ile kul oluş hallerinin gerektirdiği kadar da sonsuzcasına bir fi- rak... Ya da mutlakla nisbî olanın, bir yandan cem' hâli, ama tam bu anda da iftirâk du- rumu..."25,âşığın içinde bulunduğu dramatik hâli daha açık bir biçimde yansıtır.
Canın canandan "iftirak"ının uzun sürmesi -yıllanmış şarabın keskin olması gibi- hüznün derecesini arttıracak ve gözyaşı da bu hüznü yansıtacaktır:


Artırur eyyâm-ı hicrânun sirişküm hiddetin
Müddet-i eyyâm mey keyfiyyetin eyler füzûn
G.229/3

25) Sadık Kılıç, Benliğin İnşası, İnsan Yay., İst. 2000, s. 14.

Resim


Gözyaşı, âşığın maşuktan ayrı kaldığı an saçtığı tükenmez bir hazinedir. Sevilen "mutlak varlık" olunca, onun yolunda dökülecek yaşlar da onun büyüklüğü nispetinde olacaktır:

Nezr etmişüm firâkuna kim yoh nihâyeti
Nakd-i sirişkümi ki tükenmez hızânedür
G.99/5

Resim


Çiftçi, ürün elde etmek için nasıl ki tohumu ekip sabırla sonucu bekliyorsa, âşık da sevgilisine kavuşmak için gözyaşı dökmek ve semeresini almak için sabırla beklemek zorundadır:

Döküp eşk kûyunda vaslın diler dil
Saçar nef' için dâne topraga hâris
G.47/6

Resim


Vuslat perdesini aralayamamış âşık, tam anlamıyla kesretin kesafetinden kurtulama- mıştır. Bu nedenle vuslat için, kesretten kurtulma alameti olan kanlı gözyaşının dökül- mesi gerekmektedir. Âşığın maşûğuna kavuşabilmesi için geldiği yerdeki saflığı kazan- ması ve sürdürmesi lazımdır:

Vaslından ayrı n'ola dökilse kanum gül gül
Ben gülbün-i firâkum bu fasldur bahârum
G. 192/4

Resim


Sevgilinin dışındaki her şey -masiva-, canı canandan ayıran kesret olduğuna göre âşık, hem hariçteki alakalardan hem de kendi benliğinden kurtulmak zorundadır. Ağla- yan gözden akan kanlı yaşlar, âşığı maddeden arındırdığı gibi, arınan şairin gözünde kesret tabakası da önemini yitirmiş olmaktadır:

Hûn-âbe döküp dîde-i giryânumdan
Sensiz boyadum yer yüzin öz kanumdan
Rüb.64/ab

Resim


İnsanoğlunun doğuştan itibaren tanıştığı ve acziyetinin ifadesi olan gözyaşı, bedenen ve rûhen rahatlama ve sükûnet bulma demektir. Gözyaşları ya âşığın içinde bulunduğu çalkantılı durumu yansıtır ya da -sembolik olarak- maddeden arınmakta olduğunu gösterir:

Teskîn bulur cigerde harâret sirişk ile
Sûz-ı dil ile sînede rahat olur füzûn
G.231/3

Resim


Ağlamanın gamla dolu gönlünü açacağını, gözyaşı dökmenin de kanla dolu gönlünü boşaltacağını söyleyen şair, ağlama ve gözyaşı dökmenin de temel gerekçesini açıkla- maktadır:

Giryedür her dem açan gamdan dutılmış gönlümi
Eşkdür hâlî kılan kan ile dolmış gönlümi
G.288/1

Resim


Gözyaşı gönlün ateşini -ılık olması gerçeğinden hareketle- yansıttığı için âşık yaş dö- kerek muvakkaten rahatlasa da, dökülen yaşların yaş kuru ayrımı yapmadan her şeyi ya- kabileceği gözden ırak tutulmamalıdır. Aslında yaş ve kuru, maddî âleme aidiyeti ifade etmektedir. Gönül mahbûb-ı hakikînin tecelli yeridir. Böylesine büyük aşk, bir âşığın gönlüne sığsa kesret âlemini de ortadan kaldırır:

Demen gözyaşı ile def' olûr ‘ışk âteşi tenden
Bu od her yere düşse fark kılmaz kurısın yaşın
G.225/3

Resim


Gözyaşı hasret ateşini teskin etme gibi bir fonksiyonu icra etse de Su Kasidesi'nde, Hz. Peygamber'e aşk ve iştiyak neticesi dökülen gözyaşının, gönüldeki ateşi teskin ede- meyeceği belirtilir:

Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su
Kim bu denlü dutuşan odlare kılmaz çâre su
K.3/1

Resim


Âşığın zayıf bedeni, gözden akan yaşların oluşturduğu dalgaların etkisiyle çer çöp gi- bi sürüklenip durmaktadır. Bu, şairin hem rûhen yükseldiğini hem de maddeten zayıfla- yıp bedenen olgunlaştığını göstermektedir:

Eşk mevci gezdürür her yan tenüm hâşâkini
Mümkin olmaz eşk tahrîkiyle teskînüm benüm
G.206/4


Resim
Resim
fatmabatı
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 90
Kayıt: 06 Kas 2012, 16:51

Re: FUZÛLΒDE GÖZYAŞI

Mesaj gönderen fatmabatı »

E. Gözyaşının Sosyal Fonksiyonu:

Âşık, halk içinde Hak'la beraber olmak zorundadır. Fakat kalp, akla galip geldiği için taşkın ruh halini dizginleyemeyen âşığın gözlerinden yaşlar boşanmaya başlar. Âşığın iç dünyasını bilmeyenler onun bu davranışlarından dolayı kınamaya ve dışlamaya başlarlar. Çünkü onlar sadece zahire bakarlar, âşığın gönlünde kopan fırtınaların farkında değildirler:
Dostlar kan yaş döküp kıldı beni rüsvâ-yı halk
Veh ki düşmen çıkdı âhir dîde-i pür-hûn bana
G. 13/4

Resim


Âşığın iç âleminin dışa yansıması olan gözyaşı şu şekilde tasavvur edilir: Yanaklar bir sayfa, kirpikler kalem, kanlı gözyaşları da hat olur. Şair, iç âlemindeki çalkantıları gizlemeye çalışsa da halk, âşığın yüzünden gizli sırrını okur:
Ruhum üzre hatt-ı sirişkümi defe'ât ile kalem-i müjem
Rakam etdügiyçün il okıyup bilür oldı râz-ı nihânumı
G.262/2

Resim

Aşkın verdiği elemden gözüne uyku girmeyen, sabaha kadar yıldızları sayan ve göz- yaşı döken âşığın hâlini gaflet uykusunda olanların/gâfil gözlerin bilmesine imkân yok-tur:
Gözi yaşlılarun hâlin ne bilsün merdüm-i gâfil
Kevâkib seyrini şeb-tâ-seher bîdâr olandan sor
G.84/3

Resim

Âşık, gaflet uykusundakilere sırrını vermektense zayıf bedeninin, döktüğü gözyaşla- rının meydana getirdiği girdapta kaybolmasından yanadır. Bu hâl ile hem kınanmaktan kurtulacak hem de maddî varlığından arınacaktır:
Sırrumı rüsvâlıgum fâş etmeden 'âlemlere
Zâr cismüm eşk gird-âbında pinhân olsa yeg
G. 153/4

Resim

Âşık aşkın hâllerine razı olduğu için kınamalar, âşığı yolundan döndürmez. Gözya- şının etkisi karşısındaki kınama okları âşığın nazarında birer çöpten farksızdır:
Fuzûlî virmedi ta'n okları göz yaşına teskîn
Önin bend etmek olmaz hâr ü hâşâk ile Ceyhûn'dur
G.90/7

Resim
Aşk ihtiyarı elden alır. Bu nedenle âşık, kendi rızasıyla aşka düşmediği için istese de ondan kurtulamaz. Onu kınayanların da gün gelip aynı dertten muzdarip olmaları işten bile değildir:
Ol ki her sâ'at gülerdi çeşm-i giryânum görüp
Aglar oldı hâlüme bî-rahm cânânum görüp
G.36/1

Resim

Aşka meyleden gafiller gözyaşını alelade bir su sanırlar. Hâlbuki o âşığın maddi var- lığını parça parça edip adeta göz penceresinden dışarı atılan ciğer kanıdır:
Kıl sevâb ey göz döküp kan vâkıf et gâfilleri
Meyl edenler ' ışka bilsünler ciger kan oldugın
G.222/3
Resim
Resim
fatmabatı
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 90
Kayıt: 06 Kas 2012, 16:51

Re: FUZÛLΒDE GÖZYAŞI

Mesaj gönderen fatmabatı »

Sonuç
Fuzûlî, klasik şiirimizde önemli bir yer tutan aşk kavramını kuvvetli üslûbu ile mükemmel bir şekilde mısralara döken, verdiği tüm sıkıntılara rağmen aşkı hayat felsefesi haline getiren bir şairdir. Mesnevî'de, Kays'ı Mecnûn edip Leylâ'dan Mevlâ'ya ulaştıran şair, divanında da bunu kendi şahsında gerçekleştirmeye çalışır. Bu geçişi ve yükselişi sağlayan en dinamik ve etkin güç aşktır. İşte aşk, bu büyük inkılâbı gerçekleştirirken âşı- ğın maddî ve manevî âleminde meydana gelen değişiklikler, dalgalanmalar gözyaşı ile kendisini gösterir. Fuzûlî, gözyaşını anlamlandırırken aşkın bu seyriyle irtibatlandırır ve gözyaşı değişik fonksiyonlarla ve çağrışımlarla okuyan/dinleyene yansıtılır.
Yaşadığı yer ve yetiştiği dönemin olumsuzlukları, ilim ve irfanına rağmen yeterli ilgiye mazhar olamama, istediği halde bulunduğu yerin dışına çıkamama gibi problemlerin de şairin rûh dünyasını derinden etkilediğini düşünürsek gözyaşlarından bu kadar sık bahseden şairin psikolojisini daha iyi anlamış oluruz. Bir bakıma şair, içinde kopan fırtınaları ve elemleri, engin bir aşkın çilesini çeken bir âşığın gözüyle estetik bir biçimde sanatına yansıtmıştır.
Fuzûlî'de ağlama ve gözyaşı basit biyolojik bir olgudan ziyade; psikolojik, tasavvu- fî, dinî ve sosyal özellikleri sebebiyle tasvir ve mecazlara konu olmuş, farklı hayallere kapı aralayan bir objeye dönüşmüştür. Gözyaşı âşığın çaresizliğini, yalnızlığını, ayrılığını ve hüznünü ifade ettiği gibi aynı zamanda bütün bu menfi duygularla dolu çilekeş âşığın ge- çici de olsa boşalması, sükûnete ermesini de ifade etmektedir. Yine, tasavvufî açıdan dü- şünecek olursak ciğerlerden gelen kanlı gözyaşı da, sevenle sevilen arasındaki en büyük engel olan "ben"in kalkmakta, gönlün ve rûhun da kanatlanmakta olduğunu yansıtır.
Çoğu zaman kanlı ve taşkın gözyaşları döken ve hüznü kendisine şiar edinen Fuzû- lî'de sevinç gözyaşlarına rastlayamayız. Çünkü o, bu dünyanın zevk ve eğlence mekânı değil, ayrılık ve dert diyarı olduğu görüşündedir. Yine bazı beyitlerde de samimi ve has- sas kalpli bir müminin; pişmanlık ve Allah korkusuyla dökülen gözyaşlarına şahit olu- ruz.
Fuzûlî, engin ve çetin bir aşkın döktürdüğü yaşları, aşkın çeşitli özellikleri doğrul- tusunda bazen gerçek; fakat daha çok sembolik anlamda ele alıp işleyerek ona estetik bir boyut kazandırmıştır.



Resim
Resim
Cevapla

“►Aşıklar◄” sayfasına dön