LALE BAHÇESİ

Aşıklarımız ve Aşıklarımızdan ilhamlar ve ilahiler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
canan
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 145
Kayıt: 28 Eki 2008, 02:00

LALE BAHÇESİ

Mesaj gönderen canan »

Resim

LALE BAHÇESİ

Genç adam artık büyüdüm der gibiydi, çıkışır gibi konuştu:

- Benim de dostlarım var baba!

Baba biliyordu dostun dosttan farkını, alttan aldı:

- Oğul, gerçek dostu bulmak zordur.

Delikanlı ısrarlıydı, onun da bildiği şeyler vardı. Hatta bazı şeyleri babasından iyi bilirdi:

- Benim dostlarım benim için canlarını bile verirler!

Ne kolay söylenmiş bir sözdü bu! Oysa adam ne bedeller ödemişti bunu anlamak için.

- Demek bu kadar güveniyorsun dostlarına...

Oğlunun konuşma tarzı adamın içini burkmuştu biraz, ama renk vermek istemedi. Bir taraftan da onun bu kendinden emin hali hoşuna gitti. Kendisi bu yaşında bile kolay kolay yapamazdı bunu. Bir yandan da oğlunun toyluğunu görüyordu. Elbet herkes gibi o da yaşayıp öğrenecekti. Fakat baba sorumluluğu da vardı, bir şeyler yapmalıydı.

- Ne dersin, diye sordu, dostların seni ne kadar seviyor öğrenelim mi?

Delikanlı altta kalmak istemedi. Dostlarına güveni tamdı ama doğrusu biraz da meraklanmıştı.

- Tamam, dedi, ama nasıl olacak bu iş? Şefkatle oğlunun gözlerine baktı adam:

- Sen büyükçe bir çuval bul, gerisini bana bırak.

Adam gidip ağıldan bir koyun çıkardı, bahçeye getirip kesti. Oğlunun meraklı bakışlarının arasında koyunu çuvala soktu. Çuvalı delikanlıya uzatırken:

- Şimdi en güvendiğin dostuna git, ben bir adam öldürdüm de. Bakalım ne yapacak, dedi.

Delikanlı sırtına yüklendi kanlı çuvalı. Akşamın karanlığında arka sokaklardan geçerek yürüdü. Bu iş kolay olacaktı. Gidebileceği o kadar çok dostu vardı ki... Rast gele birini seçti. Yürümeye devam etti. Çuvaldan süzülen kan ellerine, boynuna bulaşmıştı. Nihayet dostunun evine vardı. Bir eliyle çuvalı sıkı sıkı tutarken, diğeriyle kapıyı çaldı. Dostu karşısındaydı. Şaşkınlıkla arkadaşının ellerine, yüzüne bakıyor, anlamaya çalışıyordu. Çuvalı fark edince saklanamayacak bir endişeyle sordu:

- Hayırdır, bu da ne? Delikanlı;

- Birini öldürdüm, diyecekti ki, daha sözünü tamamlayamadan kapı yüzüne kapanıverdi.

Şaşırdı delikanlı. Elinde kanlı çuval, kapının önünde kalakaldı. Tekrar kapıyı çalacak oldu, vazgeçti. Gidebileceği daha bir sürü gerçek dostu vardı nasılsa. Uzaklaşırken döndü, bir kez daha baktı dostunun evine. Perdenin kenarından biri kendisini izliyordu. Aniden perde çekildi, odanın ışığı söndü sonra.

Verilen sözler geldi aklına, dostluk yeminleri, yaşanan onca şey geldi. Babası haklı mıydı yoksa? Bir başka dostunun evinin önünde durdu, ümitliydi bu kez. Fakat yine aynısı oldu. Sonra bir başkası, bir diğeri...

Gece yarısına kadar omuzunda kanlı çuvalla dolaştı durdu delikanlı. Ayakta duracak hali kalmamıştı artık. Kırgın ve öfkeliydi. Çaresiz evin yolunu tuttu. Babasının yüzüne bakmaya utanıyordu. Çuvalı bir kenara bırakırken babasına döndü.

- Sen haklıymışsın, dedi, dünyada gerçek dost yokmuş!

- Belki, dedi adam gülerek, belki de vardır. Şimdi de benim bir dostuma gideceksin. Ben falancanın oğluyum, bir adam öldürdüm diyeceksin. Bakalım ne olacak?

Delikanlı mahcubiyetinden kaçacak yer arıyordu zaten. Seve seve kabul etti. Hem, belki babasının dostuna gittiğinde de aynı şeyler olacaktı. Sanki öyle olmasını istiyordu. Gecenin karanlığına daldı, yeniden sokakları arşınlamaya başladı.

Babasının yerini tarif ettiği evin kapısına gelince önce çuvalı bir kenara bırakıp biraz soluklandı delikanlı. Dört yanı bahçeyle çevrili büyük bir evdi burası. Kapıyı çaldı, çuvalı omuzuna alıp beklemeye başladı. Kırk beş-elli yaşlarında, irice gözlü, hafif şişman, saçları yer yer ağarmış bir adam açtı kapıyı. Delikanlının halinden kötü bir şeyler olduğunu sezinleyerek;

- Hayırdır evlat, dedi, sen kimsin?

Bizimki kendini tanıtıp olan-biteni anlatmaya başlayınca, adam ellerini dudaklarına götürüp:

- Sus, dedi, aman bir duyan olmasın! Gel içeri gir önce.

Hemen bir kazma kürek getirdi. Evin arka tarafındaki lale bahçesine aceleyle bir çukur kazdılar. Gecenin karanlığında çuvalı çukura koyup, üstünü toprakla kapattılar. Taze toprağın üstüne de biraz öteden söktüğü lale fidanlarını dikti adam. Delikanlı elini-yüzünü yıkarken ona yatacak yer hazırladı.

- Bu gece kal evlat, diyordu, ne olur ne olmaz, sabah olsun gidersin...

Delikanlı adama hayranlıkla bakıyor, kendi dostlarını düşünüp, işte, diyordu, işte gerçek dost!

Bütün ısrarlara rağmen gitmek için müsaade almayı başardı. Bir an önce eve dönüp, babasına, sen haklıymışsın, demek istiyordu.

Yorgundu delikanlı. Omuzunda çuval yoktu artık, ama o yorgundu. Bu bir tek gecede bütün dostlarını tanıyıvermişti. Yürüyordu. Bir günde birkaç yıl büyümüştü sanki. Uzaktan evlerinin ışığını gördü. Biraz daha yaklaşınca pencerenin önündeki karaltının babası olduğunu fark etti. Koşarak ellerine sarıldı babasının.

- Haklıymışsın, dedi, gerçek dost başka bir şey, sen haklıymışsın...

Olan-biteni gülerek dinledi adam.

- Dur bakalım, dedi, bu kadar acele etme, hele bir yarın olsun...

Ertesi gün öğlen vakti baba dostunun evine doğru yürürken utanıyordu delikanlı. Bunu nasıl yapacaktı? Babasının neden böyle bir şey istediğine anlam veremiyordu. Gidip o adama herkesin içinde bir tokat atacaktı! Ses çıkarmazsa biraz daha hırpalayacaktı. İyi ama babası neden böyle bir şey yapmasını istemiş olabilirdi? Böyle yaparak neyi anlayacaklardı?

Evin olduğu sokağa geldiğinde işinin biraz daha zor olacağını fark etti. Yüzü kızardı birden. Caminin köşesini dönerken, avluda birilerinin oturduğunu görmüştü. Babasının dostu az sonra olacaklardan habersiz, birkaç ihtiyarla sohbet ederek ezanı bekliyordu.

Cami avlusunda oturanlara doğru yürüdü. Yüzünün, kulaklarının yandığını hissediyordu. Yaklaşıp, oradakilerin şaşkın bakışları arasında adamcağıza bir tokat vurdu. Ama adam bırakın karşılık vermeyi, ses bile çıkarmadı. Bir kez daha kendinden utandı delikanlı ama henüz işi bitmemişti. Tartaklamaya başladı adamı, bir tokat daha vurdu. Adam bir şeyler anlamıştı sanki. Delikanlıyı kollarından tutup kendine doğru çekerek kulağına fısıldadı:

- Evlat, var git babana selam söyle. Biz öyle birkaç tokada lale bahçesini bozmayız...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sg_1.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

CANdan Canan kardeşimiz Muhammedinur ailenize hoş geldiniz
BİZle BİRlikte Hakta ve Hayrda değerli paylaşımlarınızla daha çok zevkleniriz inşaallah...
Muhammedi muhabbet ve hasbi hizmetler diler Muhammedi mutluluklar dua ederiz...
Resim
Kullanıcı avatarı
katre-iNur
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 272
Kayıt: 13 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen katre-iNur »

Canan Kardeşimiz;

Hoşgeldiniz katılımınız ile daha nice güzel tefekkürlere ulaşmak dileğiyle.

Muhammedi Muhabbet ve Hizmetlere vesile ola...

Es Selam
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/katreimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

ISsızA!

ISsız CA!
ISsız CAN!!
ISsız CANA!!!
ISsız CANAN!!!!


IS: Sahib…




CANAN kardeşim cuma günü sözlü olarak sizinle tanışamadık .
Şükür AYNı HAVAnın AYNı NEFESini aldık. Aramızda olmanız bizi ziyadesiyle mutlu etti.
Hoş geldiniz safalar getirdiniz. HİZMETlerinizin devamını dilerim.

RIZAmız RESULULLAH sav de BİZ BİR OLsun İNŞAALLAH!

MUHAMMEDİ MuHABBetlerimİZle!....
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12860
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

ZEVK 3453

Ne acılar yaşadık CAN, vurdu durdu sağı solu
Elde Fener dere-tepe, çile çile ÇÖLün Yolu
Kimlere yürek vermedik, her defasında çiğnendi
İçimiz LÂLE BAHÇESİ!. Boynu bükük Tomur dolu…


14.12.2008 11:22
L a r a


canan canım hoş geldin!..
lale bahçemden hiç çıkma..
sevgi çölü yürekle geçilir,
bu nedenle de bu çölde insan kemikleri hayvan kemiklerinden çok çok fazladır..
sular ne kadar yükselirse yükselsin SEVgi en üsttedir..
yarım nefeslik hayatın fırtınası kâbus dolu kısacık bir rüyâdır..
sevgi sırrın çiçek açsın çölümüzde ışık olsun..

içimiz acısa da DOST buluruz bu ÇÖLde YOldaş-HÂLdaş OLacak..

sevgi SENsin..
Muhabbetle..
Resim
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

Resim

GÜL BAHÇE’miz CAN-landı, GÜL’lerin CÂNÂN’ı gelmiş,
CAN’da CÂNAN’la MUHABBET, hem AHÎR’miş, hem EZEL’miş,
ÂLEM BİR ÇİÇEK tarlası, her ÇİÇEK’teki HABBE BİR,
ÖZ’lenen YÂR ÖZ’de amma, BULMAK BİR başka GÜZEL’miş…


Hoşgeldin CÂNÂN CAN... Mutlu ettin BİZ'leri...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
canan
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 145
Kayıt: 28 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen canan »

Laleleri gördüm de geldim
Gel diyeni duydum da geldim...

İncinir kırılır narindir bahçe
Çiçekler sık ezilir kırılır yavaş gez Bizle

Biz olalım diyeni duydumda geldim...

Ürkerim korkarım yaklaşamam her yeşile
SAL bağıyla bağlanmaya koştumda geldim


Yıldızları izlerim yolu bulayım diye
Gösterdiği işarete koştum da geldim

Kapı açık her keze girene de dönenede
Su kasesi dolu taşar ağırlık verince
Taşırmadan yüzen bir yaprak gibi olmaya geldim

Lale bahçesine girmeye geldim
Gel diyeni duydum da geldim...

Hoş buldum Hoş gördüm dört bir yanını
Bahçedeki seslere koştum da geldim...

Zararsız eylesin HAK elim dilimi
Çıkarsın alsın her türlü yanlış işimi
Bİz olup bu bahçeye seyrana geldim...

Biz olup bu bahçeyi seyrana geldim...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sg_1.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12860
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

Sevgili canan,
İçten-yürekten deyişlerin
BİZ BİRiz bilişlerin ne kadar değerli şu kör, sağır ve dilsiz diyârda..
Duygu dolu gönlün daima Nur-u Mîm kaynasın,
Tertemiz sevgin bahtını sarsın İnşaallah..


Çile Çölü olmuş ne var
El ele Hira'ya kadar
Hakk'ta Hakk'tan Hakk'a Hakk'la
HAKK Zinciri Hak ÂŞIKlar!...


Muhammedi Muhabbetle..
Resim
Cevapla

“►Aşıklar◄” sayfasına dön