Bayburtlu ÂŞıK CeLâLî BaBa

Aşıklarımız ve Aşıklarımızdan ilhamlar ve ilahiler.
Kullanıcı avatarı
çilekeş
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 154
Kayıt: 04 Ağu 2011, 18:34

Re: Bayburtlu ÂŞıK CeLâLî BaBa

Mesaj gönderen çilekeş »

Celâlî, birçok sohbetlerinde Hz. Ali'yi övmüş ve onun İslâm Âlemine yaptığı hizmetlerden söz etmiştir. Bunun üzerine şâiri onu Alevî olduğunu zannetmişler. Bunun üzerine Celâlî, onlara şöyle cevap verir:

El-amân elinden fitne-i devrân
Âb-ı kevser versem zehir aş derler
Şad gözümden aksa Fırat dilimden
Elim elmas dökse kara taş derler..

*

Gör nice danışır yahşi yamanı
Aman Allah yok mu bunun imânı
Her nerde çalınsa bir sâz kemânı
Bu nasıl tecellî hep savaş derler..

*

Aşk ile âh edüp kanım dökerim
Kantar ile derd ü belâ çekerim
Sultan Yaveri'nin harbin öğerim
Celâlî süd-be-süt kızılbaş derler.. (s. 67)

Resim

Celâlî medrese öğrenimi yaptıktan sonra çevresinde iyiden iyiye tanınmaya ve dinî sorunlar üzerinde söz sahibi olmaya başlar. Bir gün Celâlî 'ya “Zevceâhir var mıdır?” diye sorulur. “Böyle bir şey yoktur. Kur'ân'da geçmez.” deyince bu cevap çevrede olduğu gibi komşu illerde de büyük bir te’sir yapar ve Of'tan gelen zamanın tanınmış hocaları ile çevredeki din adamları Celâlî'yi mahkemeye verirler. Celâlî suçlu bulunarak “On bir” ay hapiste yatar ve sonunda beraat eder. Aşağıdaki deyişleri hapisten çıktığı gün söyler:

Kalk hâb-ı nazından gözet dağları
Gör nice gül açmış donatır [1] bülbül
Âh çeker her seher sonu çağları
Âh odundan sakın, yana dur bülbül..

*

Sâkiler mecliste dolandı gene
Dem çeken âşıklar dalandı gene
Aşkın deryâları bulandı gene
Sebebi yeşil baş sunadır bülbül..

*

On bir ay mâtemin çilesi doldu
Goncaların bağrı kızıl kan oldu
Demişsin Celâlî belâsın buldu
Bugün bana yarın sanadır bülbül.. (s. 58)

Resim

Celâlî'nin şöhretini duyan bir grup hoca, şâirin dinî ve tasavvufî görüşlerini öğrenmek için onu ziyârete gelirler. Şâir şu deyişleri ile onların niyetlerine cevap verir:

Gene zevraklandı gamz-ı şikârım
Özür dilemeğe iddiâm vardır
Şeriate tatbik edin kânûnu
Vücudu pâreler bed-dumâm vardır..

*

“Ene'l-Hak” sırrını aldım mürşitten
“Nahnu kasemnâ”dan hem mücellîden
Deryâ-yı ummândan bahr-i muhitten
İmtihân olmağa iddiâm vardır..

*

Demişsin Celâlî sevdâ ne gerek
Sînem Mecnûn oldu Leylâ diyerek
İskeleye çıksa beş gemi sinek
On ordu kondurur bir kafam vardır.. (s. 76)

Kullanıcı avatarı
çilekeş
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 154
Kayıt: 04 Ağu 2011, 18:34

Re: Bayburtlu ÂŞıK CeLâLî BaBa

Mesaj gönderen çilekeş »

Celâlî 'nin medrese ilimlerinin yanında, tasavvuf terbiyesi aldığını da görmekteyiz. Kaynaklar kendisinin Nakşibendî tarikatına girdiğini, burada tasavvuf terbiyesi gördüğünü ileri sürmektedirler. Onun mutasavvuf bir Hak âşığı olduğuna şu deyişleri güzel birer örnektir:

Gönül ne gezersin hân-ı harâbta
Ser verir âşıklar sırrı şây'olmaz
Dökme yüz suyunu her ocaklıya
Karga kirâsından bay olmaz..

Seksen bin nesebli bizim mezhepli
Doksan bin Mısırlı Şamlı Halepli
Yüz bin sofi zahit yüz bin mektepli
Meyhânede bir sarhoşa tay olmaz..

Celâlî sen kendin öğme bezetme
Gayrı kesten sakın yardım gözetme
Doğru derviş isen keşkül uzatma
Hergiz elin hoşafından pay olmaz.. (s. 28)


Celâlî, sadece kendisiyle meşgul bir kimse olmamış, çevresinde olup bitenleri de yakından takip etmiştir. Çevresindeki gençlerle sık sık görüşür ve onlara gerçekleri öğretmek için elinden gelen her türlü çabayı gösterirdi. Onun bu durumundan kuşkulanan ve dedikodu yapanlara o şöyle cevap verir:

Gene revnaklandı hüsn-i dîvânım
Bu benim gidişim oyunbâzlıktır
Cihânı sarsıttı âh u figanım
Bu benim gezişim oyunbazlıktır..

Ülfet ettik ammâ yaman çıkmazsa
Ömrümün burcunu vurup yıkmazsa
Her kim akranıyla düşüp kalkmazsa
Bu bir hayâsızlık utanmazlıktır ..

“Kün fekân” şehrinde eylesem kasem
Bilmem hangi gülde sümbülde dursam
Şimdiki câhile yol budur desem
Derler ki, Celâlî bu cambazlıktır.. (s. 75)


Celâlî artık sözüne ve sohbetine i’tibar edilen bir kimsedir. Zaman zaman onun sohbetlerini dinlemeye, fikirlerinden istifâde etmeye, uzaktan yakından pek çok kimse gelirdi. Celâlî de, misâfirlerini hoşca karşılar, onların müşkillerini halletmeye çalışırdı. Bir sohbette Celâlî 'ya Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselâmhakkında ne düşündüğü sorulur, şöyle cevap verir:

Lâm-elif dersinde aşk ocağında
Ben elif dedikçe dilim döndü mim
Yedi kalem çalmış kudret bağında (15)
Kalemi “mim”, imlâsı “mim”, pendi “mim”..

O serv-i semendin öz otağında
Yedi nâr beslenmiş şâh dudağında
Dört ırmak akıyor cânın bağında
Çevresi “mim” gözesi “mim” bendi “mim”.. (16)

Çoktan âşık oldum ben o dilbere
ısmin kitap ettim aldım ezbere
ıstedim Celâlî yazam deftere
Ülkesi “mim”, durağı “mim”, kendi “mim”.. (s. 8.)


Celâlî zaman zaman dostu Mahmut'u yanına alarak komşu il ve ilçelerin köylerindeki dostlarını ziyâret eder. Bu ziyâretlerin birini de Tercan'ın bir köyüne yaparlar. Celâlî'nin geldiğini duyanlar onu görüp dinlemek için odaya koşarlar. Bu sırada odada çay dağıtanlardan birisi: “İnsan neden halk olmuştur?” cümlesi yazılı kâğıdı gizlice katlayıp oda kapısının üstüne asar. Kâğıtta yazılandan habersiz olan Celâlî, bu soruyu şöyle cevaplar:

Bugün dem vaktidir saki mey doldur
Bize muammayı bulsun dediler
Gezsin Arş-ü kürsi arz-ı semâyı
Mecnun'sa Leylâ'yı bulsun dediler..

Cim cemâlin elifbaya bağlamış
Dal'dan evvel Mim'i Ha'ya bağlamış
Üç harfi de beş noktaya bağlamış
Ol şems'ü gülzar'ı bulsun dediler..

İki meme bir bedenin dalıdır
Amel yeşilidir, iman alıdır
Sen sanma ki can cesedin malıdır
Celâlî nutfeyi bulsun dediler..


İspirli Koçanzade Hacı Adil Bey, Celâlî görmediği halde ona karşı büyük bir sevgi beslemeğe başlar. Bu sevgisinin ispatını da ona gönderdiği bir çift öküz ve on kırmızı lira ile yapar. Hacı Adil Bey birkaç gün sonra Celâlî'yi görmek üzere yola çıkar. Bu haberi alan Celâlî ise onu yolda karşılanıp kendisine verilmek üzere şunları söyleyip gönderir:

Sefer etmiş o şâh bağ-ı ırem'den
Var hâk-i payına kıyam dur nâme
Terkedüp eyleme istikbaline
Evvel has dur, sonra selâm dur nâme..

Nâme sen gidince yüz yerde eğil
Ayağın tozun öp, geriye çekil
El göğüste divânında söyle gil
Baş bırak boyun eğ nizam dur nâme..

Nâme sakın yahşi yaman danışma
Hasret söyle Celâlî'den karışma
Ferman ne çıkarsa al getir açma
Sır verme yâdlara haramdır nâme.. (s. 26)


Bu deyişleri alan Hacı Adil Bey büyük bir mutlulukla atını daha sık sürmeye başlar. Tahsini'ye geldiğinde Celâlî misâfirini karşılayan dostlarına şöyle hitap eder:

Dostlar kıyam edin kalkın ayağa
Adalet şahının fermanı geldi
ıstikbal eyleyin durun selâma
Sertaser âlemin sultanı geldi..

Meclis ziynet bulsun şem'eler yansın
Hizmet eden ehl'i diller uyansın
Sâkiler şad olsun işret dolansın
Gâmı def etmenin zamanı geldi..

Belâyı kazadan kurtulmaz başın
Gün-be gün yürekten artıyor cûşun
Celâlî yad ile görülmez işin
Bu dertli sinemin dermanı geldi.. (s. 27)


Resim
Kullanıcı avatarı
çilekeş
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 154
Kayıt: 04 Ağu 2011, 18:34

Re: Bayburtlu ÂŞıK CeLâLî BaBa

Mesaj gönderen çilekeş »

Resim

Celâlî 'nin medrese ilimlerinin yanında, tasavvuf terbiyesi aldığını da görmekteyiz. Kaynaklar kendisinin Nakşibendî tarikatına girdiğini, burada tasavvuf terbiyesi gördüğünü ileri sürmektedirler. Onun mutasavvuf bir Hak âşığı olduğuna şu deyişleri güzel birer örnektir:

Gönül ne gezersin hân-ı harâbta
Ser verir âşıklar sırrı şây'olmaz
Dökme yüz suyunu her ocaklıya
Karga kirâsından bay olmaz..

Resim

Seksen bin nesebli bizim mezhepli
Doksan bin Mısırlı Şamlı Halepli
Yüz bin sofi zahit yüz bin mektepli
Meyhânede bir sarhoşa tay olmaz..

Resim

Celâlî sen kendin öğme bezetme
Gayrı kesten sakın yardım gözetme
Doğru derviş isen keşkül uzatma
Hergiz elin hoşafından pay olmaz..


Resim

Celâlî, sadece kendisiyle meşgul bir kimse olmamış, çevresinde olup bitenleri de yakından takip etmiştir. Çevresindeki gençlerle sık sık görüşür ve onlara gerçekleri öğretmek için elinden gelen her türlü çabayı gösterirdi. Onun bu durumundan kuşkulanan ve dedikodu yapanlara o şöyle cevap verir:

Gene revnaklandı hüsn-i dîvânım
Bu benim gidişim oyunbâzlıktır
Cihânı sarsıttı âh u figanım
Bu benim gezişim oyunbazlıktır..

Resim

Ülfet ettik ammâ yaman çıkmazsa
Ömrümün burcunu vurup yıkmazsa
Her kim akranıyla düşüp kalkmazsa
Bu bir hayâsızlık utanmazlıktır ..

Resim

“Kün fekân” şehrinde eylesem kasem
Bilmem hangi gülde sümbülde dursam
Şimdiki câhile yol budur desem
Derler ki, Celâlî bu cambazlıktır..


Resim

Celâlî artık sözüne ve sohbetine i’tibar edilen bir kimsedir. Zaman zaman onun sohbetlerini dinlemeye, fikirlerinden istifâde etmeye, uzaktan yakından pek çok kimse gelirdi. Celâlî de, misâfirlerini hoşca karşılar, onların müşkillerini halletmeye çalışırdı. Bir sohbette Celâlî 'ya Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselâmhakkında ne düşündüğü sorulur, şöyle cevap verir:

Lâm-elif dersinde aşk ocağında
Ben elif dedikçe dilim döndü mim
Yedi kalem çalmış kudret bağında
Kalemi “mim”, imlâsı “mim”, pendi “mim”..

Resim

O serv-i semendin öz otağında
Yedi nâr beslenmiş şâh dudağında
Dört ırmak akıyor cânın bağında
Çevresi “mim” gözesi “mim” bendi “mim”.. (16)

Resim

Çoktan âşık oldum ben o dilbere
ısmin kitap ettim aldım ezbere
ıstedim Celâlî yazam deftere
Ülkesi “mim”, durağı “mim”, kendi “mim”..
Kullanıcı avatarı
çilekeş
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 154
Kayıt: 04 Ağu 2011, 18:34

Re: Bayburtlu ÂŞıK CeLâLî BaBa

Mesaj gönderen çilekeş »

Resim

Celâlî zaman zaman dostu Mahmut'u yanına alarak komşu il ve ilçelerin köylerindeki dostlarını ziyâret eder. Bu ziyâretlerin birini de Tercan'ın bir köyüne yaparlar. Celâlî'nin geldiğini duyanlar onu görüp dinlemek için odaya koşarlar. Bu sırada odada çay dağıtanlardan birisi: “İnsan neden halk olmuştur?” cümlesi yazılı kâğıdı gizlice katlayıp oda kapısının üstüne asar. Kâğıtta yazılandan habersiz olan Celâlî, bu soruyu şöyle cevaplar:

Bugün dem vaktidir saki mey doldur
Bize muammayı bulsun dediler
Gezsin Arş-ü kürsi arz-ı semâyı
Mecnun'sa Leylâ'yı bulsun dediler..

Resim

Cim cemâlin elifbaya bağlamış
Dal'dan evvel Mim'i Ha'ya bağlamış
Üç harfi de beş noktaya bağlamış
Ol şems'ü gülzar'ı bulsun dediler..

Resim

İki meme bir bedenin dalıdır
Amel yeşilidir, iman alıdır
Sen sanma ki can cesedin malıdır
Celâlî nutfeyi bulsun dediler..


Resim

İspirli Koçanzade Hacı Adil Bey, Celâlî görmediği halde ona karşı büyük bir sevgi beslemeğe başlar. Bu sevgisinin ispatını da ona gönderdiği bir çift öküz ve on kırmızı lira ile yapar. Hacı Adil Bey birkaç gün sonra Celâlî'yi görmek üzere yola çıkar. Bu haberi alan Celâlî ise onu yolda karşılanıp kendisine verilmek üzere şunları söyleyip gönderir:

Sefer etmiş o şâh bağ-ı ırem'den
Var hâk-i payına kıyam dur nâme
Terkedüp eyleme istikbaline
Evvel has dur, sonra selâm dur nâme..

Resim

Nâme sen gidince yüz yerde eğil
Ayağın tozun öp, geriye çekil
El göğüste divânında söyle gil
Baş bırak boyun eğ nizam dur nâme..

Resim

Nâme sakın yahşi yaman danışma
Hasret söyle Celâlî'den karışma
Ferman ne çıkarsa al getir açma
Sır verme yâdlara haramdır nâme.. (s. 26)
Cevapla

“►Aşıklar◄” sayfasına dön