EHL-İ BEYT'İN ŞAH'I İMAM-I ALİ(KV)

Hz Ali Keremeallahu Veche İle ilgili konular
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

EHL-İ BEYT'İN ŞAH'I; İMAM-I ALİ KEREMALLAHİ VECHE'NİN DİVAN'INDAN SÖZLERİ!!!!!


*''Senin hayatın, günün birinde sona erecek bu FANİ DÜNYADA bir müddet bulunuşun SAYILI BİR KAÇ DAKİDADAN İBARETTİR.!''


**''Her NEFES alışında ömründen bir parça EKSİLİR. Demek oluyor ki seni ifna eden, seni ölüme yaklaştıran her nefes, aynı zamanda seni yaşatıyor da !''


***''SENİ BİR KUVVET bu alemden sürüp bir BAŞKA ALEME DOĞRU GÖTÜRÜYOR!:''


****''Bu gün başka bir belde de sabahlarsın. Ve O'nsuz akşamlarsın.
BUNUNLA BERABER BEDENİNİ DEVAMLI OLARAK DEĞİŞTİRMEKTE OLDUĞUNDAN HABERİN ''BİLE!'' YOKTOR.''


*****''HER ŞEY ALLAH'IN AZAMETİNE BOYUN EĞER. VE HER ŞEY O'NUN KUDRETİ İLE ''VÜCUT'' BULUR VE O'NUN KUDRETİ İLE DEVAM EDER!''
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

EHL-İ BEYT'İN ŞAH'I; İMAM-I ALİ KEREMALLAHİ VECHE

*Yüz ve ahlak güzelliği her fakirin zenginliğidir. Allah'a sığınanlara, Allah en hakkiki ve en güzel zenginlikleri hazinesinden verir.

**Zelil ve hakir olan, Allah'a sığınmakla O'nun yolunda yürümekle bu halden kurtulabilir.

***Allah her zayıf ve zavallının kuvvetidir.
Onlar ancak Allah'ın inayeti ve kudreti ile bu zayıf duygulardan kurtulabilirler.

****Allah her ıstırap çekenin sığınacağı tek varlıktır. Istırap çekenler, ancak varlıklarını kalp hulusluğu ile O'na adamakla ıstıraptan kurtulabilirler.

*****Allah O'ndan yardım isteyen kullarının seslerini mutlaka işitir. Ve feryat edemiyenin, derdini dökemiyenin de içindekilerini okur, bilir.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

EHL-İ BEYT'İN ŞAH'I; İMAM-I ALİ(KV)

*Ölüm şerbetini içenler hakikatte ona rücu ederler. Allah'a dönerler.

**Ya Rabbi! seni gözler görmez ki senin şanından, kudretinden haber verebilsin.

***Sen öyle bir varlıksın ki, senin vasıflarını tarif etmeğe çalışanlardan çok daha önce vardın.

****Ya Rabbi! sen yarattığın mahlukları vahşet içinde halketmedin.

*****Ve bir menfaat için onlardan kendi hesabına hiç bir amel istemedin
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

EHL-İ BEYT'İN ŞAH'I; İMAM-I ALİ (KV)


*Sen kimi talep edecek olsan o senden kaçmaz.

**Ve sen her kimi muaheze eyler isen o kimse senin gazabından kurtulmaz.

***Ve sana karşı isyan eden kimse, senin kudretine bir zarar getiremez.

****Ve sana itaat eden, senin varlığını yüceltemez.

*****Seni inkar eden kimse de ne yapsa senden müstagni kalamaz.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

EHL-İ BEYT'İN ŞAH'I İMAM-I ALİ (KV)


*Ya Rabbi! sen yarattığın şeylerden, her şeyden ne kadar büyüksün!.

**Ve onların büyüklüğü, senin kudretinini azametinin yanında ne kadar küçüktür.

***Ya Rabbi! dünyanın nimetleri ne kadar büyük ve zengindir.

****Ve bu nimetler, ahirettekilere nisbetle ne kadar küçük ve ehemmiyetsizdir.

*****Bir felakete uğradığın bazı musubetlerle karşılaştığın zaman, SABIR ÖLÇÜSÜNÜ ÜSTÜNE AL! En iyisi budur. Sabırdan, güzel neticeler elde edersin.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

EHL-İ BEYT'İN ŞAH'I; İMAM-I ALİ (KV)


*Dostun ahd ve peymanını sakla ve ona riayet et, bunu saklamakla iyi içkilerden duyulan lezzetin alasını duyarsın!.

**Ve her nimetten sonra Allah'a Hamd-ü Sena ve şükret ki; O sana daha büyüğünü ihsan etsin!.

***Halk içinde derecelerin en yükseğine talib olma. Çünki insan istediği değil, layık olduğu dereceye nail olur!.

****Rızkıda her zaman helal kapısından iste. Her zaman helal kazanmaya çalış ki; sana her taraftan kat kat rızık gelsin

*****Dostun hakkını üzerinde vacib bil. Bir gün olur ondan da karşılık gelir.

Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

EHL-İ BEYT'İN ŞAH'I; İMAM-I ALİ (KV)


*İmam-ı Ali (KV) Hz.leri şöyle buyurdu:
“Kişi dili altında saklıdır. Konuşturunuz, kıymetinden neler kaybettiğini anlarsınız.
Dünya bir cifedir, leştir.
Ondan birşey isteyen köpeklerle dolaşmaya dayanıklı olmalı.
Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri’ne yemin ederim ki, beni yalnız mümin sever ve bana yalnız münafık buğz eder.
İnsanın yaşlanıp ölmesi, küçükken ölüp hesapsız cennete girmesinden daha hayırlıdır.”

**“Tembellik insanı vaktinden evvel yıpratır.”

***“Allah-ü Teâlâ'yı (CC) insanların en çok bileni Kelime-i Tevhide ve onun şanına en fazla tazim eden ve hürmet gösterenlerdir.”

****“Kul ümidini yalnız Rabbine bağlamalı ve yalnız günahları kendini korkutmalıdır.
İnsanlar arasında, Allah (CC) Hz.leri’ni en iyi bilen, onu çok sevendir. Tam tazim edendir.”

*****“Sizin için korktuğum şeylerin en başında, nefsinin hevasına uymak ve uzun emelli olmak gelir.
Birincisi Hak yoldan alıkoyar, ikincisi ise Ahireti unutturur.
Takva hataya devamı bırakmak, aldanmamaktır, ilimsiz yapılan ibadette, anlayış vermeyen ilimde, tefekküre götürmeyen Kur'an-ı kerim okumakta hayır yoktur.”
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

EHL-İ BEYT'İN ŞAH'I İMAM-I ALİ (KV)

*“Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.
Kendinize Allah (CC) Hz.leri yolunda kardeşler edininiz.
Çünkü onlar dünya için de, ahiret için de lâzımdır.”

**“Bir kul, Allah (CC) Hz.leri yolunda yeni bir kardeş edindimi, Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri de cennette onun için bir derece ihdas eder.
Ahir zamanda bir mümin halk arasında adını unutturmadıkça rahat edemeyecektir.”

***“Sizin hayırlınız günahına gerçekten çok tevbe edenlerdir. Her fenalıktan uzak kalmanın yolu, dili tutmaktır.”

****“Hayra niyet edince acele et ki, nefsin seni yenip te caydırmasın. Dünya hayatı kimseye baki değildir.
Şiddeti de nimeti de geçicidir.”

*****“Öksüzü ağlatmak zulümdür.”
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

EHL-İ BEYT'İN ŞAH'I İMAM-I ALİ (KV)


*“İki şey aklı ve tedbiri bozar. Biri acele etmek, biri de olmayacak şeyi istemek. Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edeb gîbi biras, ilim gibi şeref olmaz. Danışmadan (İstişare etmeden) doğruya ulaşılamaz.”

**İmam-ı Ali (KV) Hz.leri şöyle buyurur: “Allah (CC) Hz.leri zikredildiği yerde, Kuran okunduğu zaman, ilâhi tecelli iner.
Ama bu tecelli görünmez.
O, görünmekten yana münezzehtir.
Tek olan Allah (CC) Hz.leri’ne yöneliniz.
O'nun zikriyle olunuz.
İnsanlara inen bela ve hidayet için mutlaka Allah (CC) Hz.leri’nin kitabında bir işaret vardır.
Bunu anlamak için daima Kur'an okuyunuz ve Allah (CC) Hz.leri’ni çok zikrediniz.
Allah (CC) Hz.leri’ni anmak (zikretmek) ruhun gıdasıdır.
O'nu övmek ruhun içkisidir.
O'ndan utanmak, ruhun örtüsüdür.
Tad arayanlar O'nun zikrinden daha tatlı bir şey bulamazlar.
Şunu iyi bil ki, sevgiliyi anmak, (zikretmek) başkalarını unutmak sayılır. Bir kimsenin işi Allah'ın (CC) zikri olunca başkalarını unutur.
Allah (CC) Hz.leri’nin hikmetli işlerini düşünerek hoş olmaya bakar.
Allah (CC) Hz.leri’nin cemal sıfatının güzelliği önünde varlığı söner ve O'nun iyilik denizinde yok olur.”
Resim
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

İMAM-I ALİ (KV) HZ.LERİ'NİN HAYATI



İmam-ı Ali (KV) Hz.leri Eshab-ı kiramın büyüklerinden.
Peygamberimiz (SAV) Efendimiz’in damadı ve dördüncü halifesidir.
Peygamberimizin (SAV) amcası Ebu Talib'in oğludur.
Künyesi "Ebul Hüseyin"dir.
Bir künyesi de Peygamberimizin (SAV) iltifat buyurarak söylediği "Ebu Türab"dır.
Hiç puta tapmadan müslüman olduğu için "Kerremallahü Vechehu", kahramanlığı ve çok cesur olmasından dolayı "Kerrar", "Esedallahül Galib" lakabları verilmiştir.
Ayrıca takdiri ilâhiyeye gösterdiği tam rızadan dolayı da kendisine "Mürteza" denilmiştir.
Ali (KV) Hz.leri Resûl-i Ekrem’in (SAV) sevgili arkadaşı ve Zülfikâr kılıcının sahibidir. Âkil, Kâmil ve muhakkiktir.
Kevser şerbetinin dağıtıcısıdır.



Hayatı

Tarikatı Telkin Alması

Hz. Resul'ün (sav) O'na (kv) vasiyyeti



Şehidlerin önde geleni ve Ashabın cevheridir.
Hz. Fatıma (RA) annemizin eşidir. Fatime binti Esed, öksüz kalan Muhammed (SAV) Efendimizi şefkat ve muhabbetle bağrına basmış, bir gece rüyasında evinin nur ile dolduğunu Kabe etrafındaki dağların Kabe'ye secde edercesine eğilir gibi olduğunu görmüş ve bir aslanın doğduğunu müşahade etmişti.
Nebiler Nebisi (SAV) Fatime’ye: “Ey anne! Yüzünde bir değişme görüyorum, halin nasıldır?”, diye sordu. O da: “Oğlum biraz rahatsızım. Zira hamileyim.”, diye yanıt verdi.
Bu sefer Resül Efendimiz (SAV): “Anne; doğacak çocuk erkek olursa bana bağışlar mısın?”, diye sorunca Fatime: “Vallahi bu doğacak çocuğu sana nezreyledim”, buyurdu. Âlemlerin Efendisi doğacak çocuğun salimen doğması için Yüce Allah (CC) Hz.leri’ne dua etti.
Nihayet 9 ay tamam olunca Fatime binti Esed Kâbeyi tavaf ederken sancısı tuttu.
Beytullah'ın içinde İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’ni dünyaya getirdi.


İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nin alnının nuru ayan oldu.
Âlemlerin Efendisi (SAV) annesine: “Adını ne koymak istersiniz?” diye sorunca, herkes fikrini beyan eyledi. Nebiler Nebisi Efendimiz (SAV) şöyle buyurdu: “Benim niyetim bu çocuğun adını Ali koymaktır. Zira Allah-ü Teâlâ Hz.leri de buna Ali dedi.” Bunun üzerine O’na Ali ismini koydular. Âlemlerin efendisi (SAV) İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’ni yıkadı. Sağını yıkarken soluna, solunu yıkarken sağına dönderdi. Nebiler nebisinin gözleri yaşardı. Fatime binti Esed sordu: “Oğlum niye ağlıyorsun?” Âlemlerin efendisi: “Muhterem anneciğim! Bu çocuğu doğduğu gün ben gaslediyorum (yıkıyorum), o da beni ömrümün nihayetinde gasledecek (yıkayacak). Bu gözümün önüne geldi.” dedi.

İmam-ı Ali (KV) Hz.leri günden güne gürbüzleşip büyüdü.
Beş yaşından itibaren nebiler nebisi ile yaşamış Resûli Ekrem’in (SAV) talim ve terbiyesinde yetişmiş, O yüce irfan hazinesinin feyzin den kana kana içmiştir.
Çocuklar arasında ilk defa Muhammed Aleyhisselam’ın (SAV) Peygamberliğini tasdik edenlerdendir.

Güzel ahlâkın canlı timsali idi. "Allah'ın Arslanı" diye tanınmıştı. Şecaati, metaneti, cesareti eşsizdi.
Hiçbir vakit haddi aşmazdı.
Hayatının sonuna kadar Hz. Resul’ün (SAV) yanından hiçbir surette ayrılmamış, daima meclislerinde bulunmuş, onu can kulağı ile dinlemiştir.
Küçük yaşta müslüman olmuş ve Nebiyyi Zişan’ın (SAV) yüksek nazarına, muhabbetine mazhar olduğundan dolayı kendisinde harikulade meziyetler tecelli edip durmuş, Resul-i Ekrem’in (SAV) ilmen ve ahlaken varisi olmuştur.[1]

Resûl-i Ekrem (SAV): Ali benden, ben de Ali'denim.” buyurmuştur.
Allah-ü Teâlâ Hz.leri hilafeti İmam-ı Ali (KV) Hz.leri ile tamamlamıştır.
Bütün Sahabenin bahadırı ve alimi İmam-ı Ali (KV) Hz.leri olduğunda ulema ittifak etmişlerdir.

İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’ne ve ona benzeyenlere indiği rivayet edilen Ayet-i Kerimelerinde Yüce Allah (CC) Hz.leri şöyle buyurmaktadır: “Mallarını gece ve gündüz, gizli ve aşikâr hayra harcayan kimseler var ya, işte onların Rableri katında ecirleri (mükâfatlan) vardır.
Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.”[2]


“İşle bu sevabtır ki, Allah’a (CC) iman edip salih ameller işleyen kullarını (onunla) müjdeliyor.”[3]

[1] İslam Ansiklopedisi 1.Cilt S. 103,104

[2] El-Bakara S. A.274

[3] Eş-Şura S. A.23
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

Ebu Talip ve Hz. Ali (kv)

Hz. Ali’nin annesi Fatıma Hatun, bir gün kocası Ebu Talib’e dedi ki: “
------Ali’nin Muhammed’in yanına gidip durduğunu görüyorum. Senin başına Muhammed yüzünden oğlunla ilgili bir iş gelmesinden korkarım!
Ebu Talip:
------Demek oğlum bu sıralarda bunun için görünmüyor, dedi ve oğlunu takip etmeye başladı.
Hz. Peygamber s.a.v.’le oğlu Ali’yi, Mekke’nin bir vadisinde birlikte namaz kılarken gördü. Namaz sonrasında Allah Rasulü’ne sordu:
------ Kardeşimin oğlu! Senin uyduğun bu din neyin nesi?
Hz. Peygamber s.a.v. şu cevabı verdi:
------Amca, bu Allah’ın dinidir. Allah’ın meleklerinin ve peygamberlerinin dinidir. Babamız İbrahim’in dinidir. Allah beni peygamber olarak bu dinle bütün kullara gönderdi. Ey amca, sen bu yola davetimi kabul etmeye ve bana yardımcı olmaya herkesten daha layıksın. Allah’ın birliğine inanmalı ve putlara tapmaktan vaz geçmelisin.
Ebu Talip, bir yeğenine bir de on yaşındaki oğlu Ali’ye baktı ve dedi ki:
------ Vallahi yaptığınızda ve söylediklerinizde bence bir sakınca yok. Fakat ben atalarımın dininden ayrılamam. Sen ise gönderildiğin şey üzerinde olmaya devam et. Yemin olsun ki ben sağ oldukça istediğin işi tamamlayıncaya kadar sana zarar gelmeyecek.
Sonra oğlu Ali’ye de durumunu sorup Hz. Ali r.a.:
------Babacığım, ben Allah’a ve Rasulüne iman ettim, O’nun Allah’tan getirdiklerini aynen kabul ettim. O’na tabi oldum ve O’nunla birlikte namaz kıldım, cevabını verince dedi ki:
------Oğlum, amcanın oğlu seni sadece hayır ve iyiliğe çağırır, sen O’nun yolunda yürümeye devam et. Amca oğlunun girdiği yola girmen senin için iyidir.
Amcası Ebu Talib’in bu tavrı Rasulullah s.a.v.’i ferahlattı.

Semerkand'dan alıntıdır.


''Kim benim sünnetimi diriltirse(ihya eder ve yaşamında tatbik ederse) beni sevmiş olur. Beni seven de benimle beraber Cennettedir.'' Hadis-i Şerif
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

EHL-İ BEYT'İN ŞAH'I; İMAM-I ALİ(kv)


* Edep, aklın suretidir.

** Edep, en iyi mirastır.

*** Edeb, had tanımaktır.

**** Edep insanın kemalidir.

***** Edep insan için güzel elbise menzilesindedir.

****** Edepsiz olan kimsenin ayıpları çok olur.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

EHL-İ BEYT'İN ŞAH'I; İMAM-I ALİ KEREMULLAHİ VECHE

Hayatıyla İlgili Sorular ve Cevaplar

S. 1- Hz. Ali (a.s)’ın meşhur lakabı nedir?

C. 1- “Emir'ul- Müminin.”

S. 2- Hz. Ali (a.s)’ın künyesi nedir?

C. 2- “Ebu'l Hasan.”

S. 3- Hz. Ali (a.s)’ın anne ve babasının adı nedir?

C. 3- Babasının adı Ebu Talib, annesinin adı ise Esed kızı Fatıma'dır.

S. 4- Hz. Ali (a.s) ne zaman ve nerede doğdu?

C. 4- Hz. Ali (a.s), Resulullah (s.a.a)'in bisetinden on yıl önce Recep ayının on üçüncü günü Ka'be'nin içerisinde dünyaya geldi.

S. 5- Hz. Ali (a.s)’ın mübarek ismini kim seçti?

C. 5- Hz. Ali (a.s)’ın annesi Esed kızı Fatıma şöyle buyuruyor: Ka'be'den çıkmak isteğimde bir hatif (melek) şöyle dedi: “Ey Fatıma! Bu bebeğin ismini Ali koy. Çünkü Aliyy'ul- A'la (yücelerin yücesi) olan Allah Teala buyuruyor ki; “Ben onun ismini kendi ismimden aldım, edebimle onu edeplendirdim, en derin bilgimi ona öğrettim. O putları benim evimde (Ka'be'de) kıracaktır, evimin üzerinde ezan okuyacaktır, beni takdis ve temcit edecektir (büyültüp ululayacaktır); onu sevene ve onun emrine uyana ne mutlu; ona karşı düşmanlık yapan ve onun emrinden çıkana ise yazıklar olsun” [1]

S. 6- Hz. Ali’ye neden “Emir’ul- Muminin” diyorlar?

C. 6- Bu konuda bazıları şöyle demişlerdir:

a) Hz. Ali (a.s), karşısına çıkana galip olduğundan dolayı bu lâkap ona verilmiştir.

b) Hz. Ali (a.s)’ın cennetteki Peygamberlerin makamına ulaşan yüce makamından dolayı, bu lâkap ona verilmiştir.

c) Ka'be'nin putlarını yok ettiğinde, Hz. Peygamber'in omzuna çıkıp onları kırdığından dolayı bu lâkap ona verilmiştir.

d) Hz. Peygamber'den sonra, ilim ve bilgi açısından herkesten yüksekte olduğundan dolayı bu makam ona verilmiştir.

S. 7- Neden Hz. Ali (a.s)’ın ismi Kur’ân'da açıkça zikredilmemiştir?

C. 7- Bir kaç nedenlerden dolayı Hz. Ali (a.s)’ın ismi Kur’ân'da açıkça zikredilmemiştir:

a) Hz. Ali (a.s)’ın velayet meselesi, bir imtihan vesilesidir, insanlar o vesileyle imtihan ediliyorlar. Bu sözün delili, Ankebut suresinin evvelindeki şu ayettir: “İnsanlar, (yalnızca) iman ettik diyerek sınanmadan bırakılıvereceklerini mi sandılar?”[2] Şia ve Ehl-i Sünnet alim ve müfessirlerinin nakline göre bu ayetten maksat, Müslümanların Hz. Ali (a.s)’ın velayetiyle sınanmasıdır.

b) Hz. Ali (a.s)’ın ismi Kur’ân'da açıkça geçseydi de yine insanlar makam ve dünya sevgisinden dolayı ona muhalefet edeceklerdi. Nitekim Kur’ân'ın bazı ayetine muhalefet etmişlerdir.

c) Kur’ân'ın hükümleri geneldir, detayı Peygamber-i Ekrem vesilesiyle açıklanmıştır. Bir kaç ayette velayet ve imametten de söz edilmiştir, Hz. Peygamber (s.a.a) de onları halka açıklayıp iletmiştir.[3]

S. 8- Hz. Ali (a.s) kaç yaşında Hz. Hz. Peygamber (s.a.a)'e iman etti?

C. 8- On yaşında.

S. 9- İslam ve Resulullah (s.a.a)'i fedakarca savunan ilk Müslüman kimdi?

C. 9- Hz. Ali bin Ebi Talib (a.s) idi.

S. 10- Hz. Ali (a.s)’ın, Resulullah (s.a.a)'in vefatından sonra yaptığı ilk iş ne idi?

C. 10- Hz. Ali (a.s), Resulullah (s.a.a)'in vefatından sonra Kur’ân'ı toplamak, onu tanzim etmek, tenzil, te'vil, nasih ve mensubunu belirlemekle meşgul olmak idi.

S. 11- Hz. Ali'ye neden “Ebu Turab” diyorlar?

C. 11- Hz. Ali (a.s) genellikle toprağın üzerinde oturduklarından dolayı, “Ebu Turap” makamıyla meşhur olmuştur.[4]

S. 12- “Zahir” (Galip) kimin lakabıdır ve bu lakabı neden ona verilmiştir?

C. 12- “Zahir” destekçi, yardımcı, galip olan manalarına geliyor. Bunun Hz. Ali'ye lâkap olmasının sebebi şudur ki, Ebu Talib, Hz. Ali (a.s)’ın birisiyle güreştiğinde onu yıktığını ve ona galip olduğunu görünce; “Zahere Ali” yani Ali galip oldu diyordu, bu yüzden Hz. Aliye “Zahir” dediler.[5]

S. 13- Hz. Ali (a.s) sporlardan hangisini daha çok severdi?

C. 13- Güreş sporunu daha çok seviyordu.

S. 14- Hz. Ali (a.s) kaç yaşından itibaren güreş yapıyordu?

C. 14- On yaşından.

S. 15- Hz. Ali (a.s),”Eğer işlerde eşraf sınıfını halkın diğer sınıflarına tercih etsen, işlerin ilerlemesi için daha uygun olur” diyen bir grup dostlarına cevap olarak ne buyurdular?

C. 15- Şöyle buyurdular: “Dost toplamak için elimin altındaki insanlara zulüm etmemi mi emrediyorsunuz? Allah'a an dolsun ki, yaşadığım müddetçe bu işi yapmayacağım. Eğer bu mal kendi malım da olsaydı onu eşit olarak bölecektim; oysa ki bu mal Allah'ın malıdır (onu eşit olarak bölmek daha gereklidir).” [6]

S. 16- İslam'da ilk şükür secdesi yapan kimdir ve bunu nerede yaptı?

C. 16- İslam'da ilk şükür secdesi yapan Hz. Ali'dir. Hz. Peygamber'in yatağında yattığı o çok tehlikeli geceyi başarıyla sona erdirip İlahi imtihandan başı dik olarak çıktığından dolayı şükür secdesi yapmıştır.

S. 17- Cennete ilk girecek olan kimse kimdir, niçin?

C. 17- Cennete ilk girecek olan Hz. Ali'dir. Zira Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ya Ali! Cennete ilk girecek olan şahıs sensin.”

Hz. Ali (a.s); “Hatta sizden de mi önce?” dediğinde Resulullah (s.a.a); “Evet; çünkü sen dünyada benim sancaktarımdın, ahrette de sen benim sancaktarımsın; sancaktar daima öndedir” buyurdular.[7]

S. 18- Beraat suresi ve Resulullah'ın bildirisi nerede okundu ve bunları okuyan şahıs kimdi?

C. 18- Hz. Ali (a.s) bunları kurban bayramı günü Mekke-i Muazzama'da okudu.

S. 19- Hz. Ali (a.s) neden cennet ve cehennemi bölen olarak adlanmıştır?

C. 19- Hz. Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Çünkü Hz. Ali (a.s)'ın sevgisi ve dostluğu imandır, ona buğz ve düşmanlık ise küfürdür. Bundan dolayı O Hazretin gerçek dostları cennete, düşmanları ise cehenneme gireceklerdir. O'na “Kasim’un- nari ve'l cenneti” (Cennet ve cehennemi bölen) denilmesi, işte bu sebepten dolayıdır.” [8]

S. 20- İmamlarımız arasında açıkça göze çarpan iki sünnet nedir?

C. 20- Bütün İmamlarımızın arasında açıkça göze çarpan iki sünnet şunlardır:

a) İbadet, Allah korkusu ve takva; Allah, kıyamet, cennet ve cehennemi görürcesine Allah korkusundan ağlayıp titriyorlardı.

b) Mahrum, muhtaç ve mustaz'aflarla dert ortağı olup mümkün olduğu kadar onlara yardımda bulunuyorlardı.

S. 21- Hz. Ali (a.s)’ın muhalifleriyle Hz. Peygamber (s.a.a)'in muhalifleri arasındaki farklılık ne idi?

C. 21- Hz. Peygamber'in muhalifleri tevhidin esasını açıkça inkar eden bir grup kafir ve puta tapanlardı. Ama Hz. Ali (a.s)’ın muhalifleri zahirde İslami sloganlar atan, ama gerçek amel ve hedefleri İslam'ın zıddına olan bir takım Müslümanlardı.[9]

S. 22- Hz. Ali (a.s) kaç yıl hilafetten uzaklaştı?

C. 22- Yirmi beş yıl.

S. 23- Hz. Ali (a.s)’ın hilafet dönemi kaç yıl sürdü?

C. 23- Dört yıl dokuz ay; yani hicretin 36. yılından 40. yılına kadar.

S. 24- Hz. Ali (a.s)’ın hükümetinin hedefleri ne idi?

C. 24- Hz. Ali (a.s)’ın hükümetinin hedeflerini iki kelimede özetlemek mümkündür: Her çeşit zulmü yok etmek ve yeryüzünde adaleti hakim kılmak. Diğer bir ibareyle; Zalimlere karşı mücadele vermek ve mazlumları savunmak.

S. 25- Hz. Ali (a.s)’ın hilafeti döneminde, kaç dahili savaş baş gösterdi?

C. 25- Hz. Ali (a.s)’ın hilafeti döneminde, iç savaş olan üç büyük savaş vuku buldu:

1) Nakisin tarafından başlatılan Cemel savaşı.

2) Kasitin tarafından başlatılan Sıffin savaşı.

3) Marikin tarafından başlatılan Nehrevan savaşı.

S. 26- Hz. Resulullah (s.a.a)'in vefatından sonra, kaç grup Hz. Ali'yle savaştı ve onlar kimlerdi?

C. 26- Hz. Hz. Peygamber (s.a.a), Hz. Ali'ye şöyle buyurmuştu: “Benden sonra üç grupla savaşacaksın:

a) Nakisin; yani ahitlerini bozanlar.

b) Kasitin; yani isyan eden zalimler.

c) Marikin; yani kanun ve şer'i olan hükümetin emrinden çıkıp onun aleyhine kıyam eden asiler (Havariç).

S. 27- Hz. Ali (a.s)’ın zamanındaki iç savaşların asıl hedefleri ne idi?

C. 27- Bu ocaklar söndüren üç savaşın asıl hedefleri, çeşitli bahanelerle, adalet esası üzerine kurulan adil hükümeti yıkmak ve istedikleri hükümeti başa geçirmekti. Ama Hz. Ali (a.s) bütün düşmanların karşısında durup taviz vermedi ve onların çirkin hedeflerine teslim olmadı.

S. 28- Sıffin savaşının çıkmasına sebep ne idi?

C. 28- Muaviye'nin, Emir’ul- Muminin Hz. Ali (a.s) karşısındaki diktatörlüğü ve çeşitli şehirlere saldırıda bulunması, O hazretin halkı Muaviye'nin aleyhine seferber etmesine sebep oldu. Bu karardan sonra Sıffin savaşı vuku bulmuş oldu.

S. 29- Sıffin savaşı hangi tarihte başladı ve ne kadar sürdü?

C. 29- Sıffin savaşı Hicretin 36. yılı Şevval ayının beşinde başladı, doğurduğu neticelerle birlikte on sekiz ay sürdü.

S. 30- Cemel savaşı nerede başladı ve bu savaşta muhaliflerin önderi kimdi?

C. 30- Cemel Savaşı Basra'da vuku buldu. Bu savaşta Aişe bir deveye binip halkı Hz. Ali'ye karşı savaşmak için tahrik ediyor ve muhaliflere önderlik yapıyordu.

S. 31- Havariç kimlerdi ve onların sloganları ne idi?

C. 31- Havariç zahirde abid ve zahid görünen ve alınları çok secdeden dolayı nasır bağlayan bir grup saf ve ahmak kimselerdi. Bu ahmaklıklarından dolayı ne yaptıklarının farkında değillerdi. Onların sloganları İslami idi; ama amelleri İslam'ın aleyhine idi. Hz. Ali onların hakkında şöyle buyurmuştur: “Bunlar hakkı, batılın karanlığında arıyorlar.” Havaric'in sloganı şu idi “La hukme illa lillah” (Hüküm ancak Allah'ındır). Bunlar Hz. Ali (a.s) ve Muaviye'nin batıl üzere oldukları ve hükmün sadece Allah'a mahsus olduğu inancında idiler. [10]

S. 32- Hz. Ali (a.s)’ın zırhının (savaş elbisesinin), neden sadece ön kısmı vardı?

C. 32- Hz. Ali (a.s) bunun nedeni hakkında şöyle buyurmuştur: “Ben kesinlikle düşmana sırt çevirmeyeceğimden dolayı zırhın arka kısmının olmasına ihtiyacım yoktur.”

Osman bin Huneyf'e yazdıkları mektupta da şöyle buyurmuştur: “Eğer bütün Arap birbirlerine destek olarak benimle savaşmaya kalkışsalar, ben yine onlardan yüz çevirmem.” [11]

S. 33- “Kaşif'ul- kerbi an vech-i Resulillah” (Resulullah'ın yüzünden gamı gideren) kimin lakabı idi?

C. 33 Hz. Ali (a.s)’ın lakabıdır. Çünkü bütün savaşlarda Hz. Ali (a.s), fedakar bir savaşçı idi, elini Zülfikar'a attığında Müslümanların muzaffer olması kesindi. Düşmanlardan taraf Peygamber (s.a.a)'e bir gam ve üzüntü ulaştığında ve düşman ordusu onu öldürmeye yeltendiklerinde, Hz. Ali (a.s)’ın vücudu Hz. Peygamber (s.a.a)'in gam ve üzüntüsünün giderilmesine sebep oluyordu. Bu sebepten dolayı Hz. Ali'ye “Kaşif'ul- kerbi an vechi Resulullah (s.a.a)” diyorlardı.

S. 34- Hz. Ali (a.s) hangi savaşa katılmadı? Neden?

C. 34- Hz. Ali (a.s), Hz. Peygamber (s.a.a)'in emriyle Medine'de kalıp “Tebuk” savaşına katılamadı. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) münafıkların, kendisinin gıyabında yeni kurulan İslami hükümeti devirmek için fırsat peşinde olduklarını çok iyi bildiğinden dolayı, Hz. Ali (a.s)’ın Medine'de kalmasını istedi. Bu karar, komplocuları çok rahatsız etti. Çünkü Hz. Ali (a.s)’ın gözetimiyle artık kendi planlarını uygulamaya muvaffak olamayacaklarını anlamış oldular.

S. 35- Leylet'ul Mebit nedir?

C. 35- “Leylet’ul- Mebit”, Hz. Peygamber'in rahatlıkla Mekke'yi terk etmesi ve düşmanların planlarının etkisiz hale gelmesi için Hz. Ali (a.s)’ın O hazretin yatağında yattığı geceye denir.

S. 36- Hz. Ali (a.s)’ın fedakarlığı hakkında nazil olan ayet nedir ve bu ayet ne zaman ve nerede nazil olmuştur?

C. 36- Hz. Ali (a.s), Hz. Resulullah (s.a.a)'in canının kurtulması için O Hazrettin yatağında yattıktan sonra, onun bu fedakarlığı hakkında şu ayet nazil oldu: “İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını arayıp kazanmak amacıyla nefsini satın alır (Kendini Allah'a feda eder, nefsini O'nun rızası karşısında Allah'a satar). Allah, kullarına karşı şefkatli olandır.” [12]

S. 37- Sözleri, Kur’ân ve Resulullah'ın buyruklarından aşağı, fakat diğer insanların sözlerinden çok yukarı olan kitabın ismi ne idi ve bu kitap kime aittir?

C. 37- Bu kitap, Hz. Ali (a.s)’ın sözlerini içeren “Nehc’ul- Belağa” kitabıdır. Bu eseri okumakla Hz. Ali (a.s)’ın sadece savaş kahramanı olmadığı, konuşma ve bilgi sahasında da eşsiz bir yiğit olduğu anlaşılmış oluyor.[13]

S. 38- Hz. Ali (a.s)’ın “Nehc’ul- Beleğe” kitabını kim toplamış ve ne zaman toplamıştır?

C. 38- Hitabe ve şairlikte asrının eşsiz alimi olan merhum Seyyid Razi, Hicretin dördüncü yüz yılının yarılarında Hz. Ali (a.s)'ın bazı hutbe ve mektuplarını seçip bu mecmuaya “Nehc’ul- Beleğe” ismi vermiştir.

S. 39- Nehc’ul- Belağa kitabı nasıl kitaptır?

C. 39- Nehc’ul- Belağa kitabı, Hz. Ali (a.s)’ın hutbe, mektup, öğüt ve kısa sözlerini içeren bir kitaptır. Arap dili edebiyatının en fasih ve beliğ metnidir. Hz. Ali bu hutbe, mektup ve kısa sözlerde insanın dünya ve ahreti için gerekli olan her şeyi açıklamıştır.

S. 40- İmam, ne gibi sıfatlara sahip olmalıdır?

C. 40- İmam’ın sahip olması gereken bazı sıfatlar şunlardır:

1- Masum olmalı.

2- Sabırlı ve tahammüllü olmalı.

3- Adaletli olmalı.

4- Şecaatli olmalı.

5- Nefsani isteklerine hakim olmalı.

6- Geçmişi iyi ve güzel olmalı.

7- Allah'ın kitabına uygun hüküm vermeli.

8- Halka nispet onların baba ve analarından daha şefkatli olmalı.

9- Yüce tedbiriyle toplumu idare edip onları geliştirmeli.

10- Halkın ihtiyaç duyduğu bütün dilleri bilip konuşabilmeli.

11- Zahit olmalı.

12- Halkın dedikodusu onu etkilememeli.

13- Sade bir yaşantısı olmalı.

14- Öncü olmalı.

15- Tarih felsefesini bilmeli.

16- Şikayetlere yetişmeli.

17- İhlaslı olmalı.

18- İslam'ın Menfaatini korumak için gayret etmeli.

19- Hukukta eşitliği sağlamalı.

20- Dünya siyasetlerini bilmeli

S. 41- Hz. Ali (a.s)’ın kaç yüzüğü vardı ve onlara ne gibi sözler yazılmıştı?

C. 41- Dört yüzüğü vardı:

1- Firuze yüzüğünün üzerine şöyle yazılmıştı: “Allah-u Hakk'ul- Mubin.”

2- Demirden olan yüzüğünün kaşına da şöyle yazılmıştı: “El izzetu lillahi camian.”

3- Akikten olan yüzüğünün üzerine de şöyle yazılmıştı: “Maşaallahu, La kuvvete illa billahi, Esteğfirullah.”

4-Diğer bir yüzüğünün üzerine de şöyle yazılmıştı: “La ilahe illellah'ul melik'ul hakk'ul mubin.”

S. 42- Hz. Ali (a.s)’ın kölesinin ismi ne idi?

C. 42- “Kamber” idi.

S. 43- Hz. Ali (a.s) nerede ve kimin darbesiyle başı kana boyandı?

C. 43- Hz. Ali (a.s), hicretin 40. yılında Ramazan ayının 19. günü sabah namazı kılarken insanların en şakisi olan İbn-i Mulcem-i Muradi eliyle Kufe camisinde başı kanına boyandı.

S. 44- Hz. Ali (a.s) hasta yatağında evlatlarına ne gibi şeyleri tavsiye etti?

C. 44- Şöyle buyurdular:

“Daima takvayla süslenin, dünya peşine gitmeyin, elinizden çıkan şeye eseflenmeyin, hakkı söyleyin, zalimlerle savaşın, mazlumlara yardımcı olun.”

İki ciğer paresi olan İmam Hasan ve İmam Hüseyin’e de şöyle buyurdular.

“Zalimin düşmanı, mazlumun yaveri olun, adaletle davranın, katilime bir darbeden fazla vurmayın; çünkü o bana sadece bir darbe vurmuştur.”

S. 45- Hz. Ali (a.s) nerede ve ne zaman şahadete erişti?

C. 45 Hz. Ali (a.s) Ramazan ayının yirmi birinci gecesinde, 63 yaşında iken Kufe'de şahadete erişti.

S. 46- Hz. Ali (a.s)’ın katilinin ismi nedir?

C. 46- Abdurrahman bin Mulcem-i Muradi.

S. 47- Hz. Ali (a.s)’ın hayatı kaç döneme ayrılır?

C. 47- Dört döneme ayrılır:

1) Çocukluk dönemi.

2) Hz. Peygamber (s.a.a)'le birlikte olduğu dönem.

3) Hilafet sisteminden uzaklaştığı dönem.

4) Hilafet dönemi.

S. 48- Hz. Ali, kaç yıl Hz. Peygamberle birlikte idi?

C. 48- Yirmi üç yıl civarında.

S. 49- Masum İmamlar arasında hangi İmam “Adalet sembolü” olarak meşhurdur?

C. 49- Hz. Ali bin Ebi Talib (a.s).

S. 50- Vefat ettiğinde Resulullah (s.a.a)'in kendi gömleğini ona kefen yaptığı, cenazesine namaz kıldığı ve kabir azabından rahatlaması için de kabrine girdiği şahısın ismi nedir?

C. 50- Hz. Ali (a.s)’ın değerli annesi Esed kızı Fatıma'dır.

S. 51- “Adiyat” suresi kimin hakkında ve nerede nazil olmuştur?

C. 51- Bazı rivayetlere göre “Adiyat” suresi, hicretin 6. yılında vuku bulan “Zat’us- Selasil” savaşında Hz. Ali (a.s) muzaffer olduğu için nazil olmuştur.[14]

S. 52- Hz. Ali (a.s) hangi savaşta tanınmayacak bir şekilde şiddetle yaralandı?

C. 52- Uhud savaşında.

S. 53- Hz. Ali (a.s)’ın meşhur kılıcının ismi nedir?

C. 53- Zülfikar.

S. 54- Hz. Ali (a.s)’ın kılıcına neden “Zülfikar” diyorlar?

C. 54- İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sebebi şudur ki, o kılıcın ortasında omurga kemiklerine benzer bir çizgi vardı. Zülfikar; yani omurga sahibi. Zülfikar, Cebrail'in gökten getirdiği ve halkası gümüşten olan bir kılıçtı.”

S. 55- Zülfikar nerede ve kimin vasıtasıyla Hz. Ali'ye verildi?

C. 55- Uhud savaşında, Hz. Peygamber (s.a.a)'in vasıtasıyla Hz. Ali'ye verildi.

S. 56- “La feta illa Ali, la seyfe illa Zülfikar” (Ali gibi genç, Zülfikar gibi kılıç yoktur) sözü nerede söylendi ve bunu söyleyen şahıs kimdi?

C. 56- Uhud savaşında Hz. Ali (a.s) tüm gücüyle Hz. Peygamber’i savunarak düşmanı yere serdiğinde orada bulunanlar, gökten bir hatifin (Cebrail'in) şöyle dediğini duydular: “La feta illa Ali, la Seyfe illa Zülfikar.”

S. 57- Hangi savaşta Hz. Ali (a.s)’ın kılıcı kırıldı?

C. 57- Uhud savaşında.

S. 58- Cebrail ve Resulullah (s.a.a), Uhud savaşında Hz. Ali (a.s)’ın şahsiyeti hakkında ne söylediler?

C. 58- Uhud savaşında Cebrail Hz. Peygamber'e nazil olarak Hz. Ali (a.s)’ın fedakarlığı hakkında şöyle dedi: “Ey Muhammed! Kardeşlik ve fedakarlığın manası işte budur.” Hz. Peygamber (s.a.a); “Ali bendendir ben de Ali'denim” buyurdu. Cebrail de: “Ben de sizinleyim” dedi.

S. 59- Allah'ın dergahına yakın ve meleklerin en büyüğü olan Cebrail ne zaman ve nerede Hz. Peygamber ve Hz. Ali gibi olmayı arzu etti?

C. 59- Uhud savaşında.

S. 60- Hz. Peygamber (s.a.a), Hz. Ali (a.s)'ın imanı hakkında ne buyurmuştur?

C. 60- Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Eğer yer ve gökler, terazinin bir kefesinde, Ali’nin de imanı onun diğer kefesinde olursa, kesinlikle Ali’nin imanı ağır basar.”

S. 61- İslami irfanın temelini atan ilk şahıs kimdir?

C. 61- Hz. Ali (a.s)'dır. Çünkü Hz. Ali (a.s) Uveys-i Karani, Kumeyl bin Ziyad ve Meysem-i Temmar gibi zahid ve irfan ehli şahsiyetleri eğitmiştir.

S. 62- Nahiv ilminin kaideleri kimin emriyle ilk defa tanzim edildi?

C. 62- Hz. Ali (a.s)'ın emriyle.

S. 63- Farz iş nedir ve ondan daha farz olan nedir?

C. 63- Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Günahlardan tövbe etmek farzdır, ama günahları terk etmek daha farzdır.”

S. 64- Şaşırılacak şey nedir ve ondan daha şaşırılacak olan nedir?

C. 64- Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Günlerin dolaşmasında çok şaşırılacak şeyler vardır, ama halkın günlerin dolaşmasındaki gafleti onlardan daha şaşırtıcıdır.”

S. 65- Zor şey nedir ve ondan daha zor olan nedir?

C. 65- Yine Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Musibetler karşısında sabretmek zordur, ama sabretmenin mükafatını kaybetmek daha zordur.”

S. 66- Yakın şey nedir ve ondan daha yakın olan nedir?

C. 66-Yine Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ümit edilen her şey yakındır, ama onlardan daha yakın olan ölümdür.” [15]

S. 67- Hz. Ali (a.s)’ın kaç eşi ve çocuğu vardı?

C. 67- Hz. Ali (a.s)’ın hanımı ve çocukları hakkında tarih ve rivayetler muhteliftir. Ama şeyh Mufid (r.a)'in “İrşad” kitabında dediğine göre; Hz. Ali (a.s)’ın hayatı döneminde (hür ve cariye olarak) yediden çok hanımı varmış, bu hanımlardan; on biri erkek ve on beşi kız olmak üzere yirmi altı çocuğu olmuştur.

S. 68- Hz. Ali (a.s)’ın yakın ashabı kimlerdi?

C. 68- Hz. Ali (a.s)’ın sevgisi ve itaati yolunda canlarından geçmeye hazır olan fedakar ve çok yakın ashabından bazıları şunlardır:

1- Malik Eşter-i Nehai.

2- Üveys-i Kareni.

3- Muhammed bir Ebubekr.

4- Hz. Ali (a.s)’ınözel kölesi olan Kanber.

5- Sehl bin Huneyf.

6- Meysem-i Temmar.

7- Kumeyl bin Ziyad.

8- Abdullah bin Abbas.

9- Reşid-i Hicri.

10- Sa'saa bin Savhan.

11- Ammar bin Yasır.

12- Hucr bir Adi.

13- Kays bin Sa'd.

14- Adiy bin Hatem.

15- Zeyd bin Savhan.[16]

S. 69- Hz. Ali (a.s)’ın imamet suresi kaç yıldı?

C. 69- Otuz yıl idi.

S. 70- “Şia” sözcüğünün manası nedir ve Resulullah'ın vefatından sonra kimlere Şii denildi?

C. 70- Şia, yani takipçi, taraftar, uyan...demektir. Hz. Ali (a.s)’ın, Hz. Peygamber'den sonra O’nun halifesi olduğuna inananlara Şia denir.

S. 71- Acaba Kur’ân'da Şia kelimesi geçmiş midir, geçmişse hangi surede geçmiştir? Bir örnek zikrediniz.

C. 71- Kur’ân'ın bir kaç yerinde “Şia” kelimesi geçmiştir. Örneğin: Allah Teala Saffat suresinin 83. ayetinde şöyle buyuruyor: “Ve inne min şiatihi le İbrahim” (İbrahim de onun -Nuh'un- şialarındandı).

S. 72- Şiiler ne zamandan itibaren ve nasıl teşekkül buldular?

C. 72- Resulullah (s.a.a)'in vefatından sonra, Hz. Ali'nin Hz. Peygamber tarafından hilafet makamına atandığına inanan ve onu bu makama herkesten daha layık gören Peygamber'in bir grup vefalı ashabı, bu inanç üzere baki kaldı ve böylece Şiiler yavaş-yavaş teşekkül bulmuş oldular.

S. 73-Acaba hadislerde On İki imama değinilmiş midir?

C. 73- Evet hadislerde on iki İmama değinilmiştir: Örnek olarak iki rivayete işaret ediyoruz:

1- Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Benim halifelerim on iki kişidir.”

2- Bir gün Resulullah (s.a.a) İmam Hüseyin’e bakarak şöyle buyurdular: “Bu İmamdır, İmam'ın oğludur, İmam'ın kardeşidir ve dokuz İmamın babasıdır.”

S. 74- Hz. Adem'in ilmine, Hz. Nuh'un takvasına, Hz. İbrahim'in sabrına, Hz. Musa'nın azametine ve Hz. İsa'nın ibadetine bakmak isteyen, kime bakmalıdır?

C. 74- Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Adem (a.s)'ın ilmine, Nuh (a.s)'ın takvasına, İbrahim (a.s)'ın sabrına, Musa (a.s)'ın azametine ve İsa (a.s)'ın ibadetine bakmak isteyen, Ali bin Ebi Talib'e baksın.”

S. 75- Hz. Ali (a.s)’ın kabri kaç yıl gizli kaldı?

C. 75- Yüz otuz yıl gizli kaldı.

S. 76- Hz. Ali (a.s)’ın kabri ne zaman ve nasıl aşikar oldu?

C. 76- Harun Raşid'in hilafeti döneminde bir hadise Hz. Ali (a.s)’ın kabrinin bulunmasına sebep oldu. Hadise şöyledir: Bir gün Harun Raşid ve arkadaşları av avlanmak için Kufe'nin çöllerine gidiyorlar, bir kaç ceylanın orada bulunan bir tepeye sığındığını ve av köpeklerinin ise geri döndüklerini görüyorlar. Harun Raşid, Abdullah ismindeki bir şahısa şöyle diyor: “Acele et o tepeyi araştır, galiba orası kutsal bir yerdir.” Orayı araştırdıkları sırada Beni Esed kabilesinden olan yaşlı bir kişiyle karşılaşıyorlar. Harun Raşid’in yanına getirdiklerinde şöyle diyor:

“Babam babasından, Hz. Ali (a.s)’ın kabrinin o tepede olduğunu nakletmiştir; Allah Teala orayı emniyetli bir harem kılmıştır.”

Harun bunu duyunca su isteyip abdest alıyor, o tepenin yanına gidip orada namaz kılıyor, kendisini o toprağın üzerine atarak ağlıyor. Böylece Hz. Ali (a.s)’ın kabri 130 yıl gizli kaldıktan sonra bulunmuş oluyor.[17]

S. 77- Neden Hz. Ali (a.s)’ın kabri bir müddet gizli kaldı?

C. 77- Bunun sebebi, O Hazretin çok kinli düşmanlarının olmasından dolayıdır; özellikle Beni Ümeyye ve Havariç O Hazrete çok katı düşman idiler, eğer O’nun kabrinin nerede olduğunu bilmiş olsalardı, kabri yarıp O Hazretin naşına saygısızlık yapmış olabilirlerdi.[18]

S. 78- Hz. Ali (a.s)’ın kabri nerededir?

C. 78- Necef-i Eşref'tedir.




[1] - Ali Kist?, s. 6; Fazlullah Kompani.

[2] - Ankebut/2.

[3] - Ali Kist, s. 329. Hz. Ali (a.s)’ın Kur’ân'da isminin geçtiğini delillerle isbat edenler olmuştur. Örneğin Meryem suresinin 50. Ayetinde geçmiştir diyorlar. Ayet şöyledir; "Ve cealna lisane sıdkın Aliyyen.”

[4] - Aslında bu lakabı Hz. Peygamber ona vermiştir. Hz. Ali savaşlardan birinden döndüğünde yorgunluğundan dolayı toprağın üzerinde uyudu. Gelip bu durumu gören Resulullah (s.a.a) iltifat olsun diye, "Kum ya eba Turab" (kalk ey toprağın babası) buyurdular. Bundan dolayı bu lâkapla meşhur oldu.

[5] - Dastanha-ı Şenideni ez Çehardeh Masum (a.s).

[6] - A. K.

[7] - İlel’uş- Şerayi, .1, s. 205.

[8] - A.K., s. 193.

[9] - Seyri Der Sire-i Eimme-i Ethar, M. Mutahhari.

[10] - Ali Kist?, s. 195; Fazlullah-i Kompani.

[11] - Nehc’ul- Belağa, 45. mektup, Osman bin Huneyf’e mektubu.

[12] - Bakara/207.

[13] - Çehardeh Ahter-i Tabnak, s. 68, Bircendi.

[14] - Mecma'ul- Beyan, c. 10, s. 528.

[15] - Ali Kist? s. 267; Fazlullah Kompani.

[16] - Ali Kist? s. 405.

[17] - Dastanha-i Şenideni ez Çehardeh Masum (a.s), s. 56.

[18] - Destanha-i Şenideni ez Çehardeh Masum.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

EHL-İ BEYT'İN ŞAH'I; İMAM-I ALİ KEREMULLAHİ VECHE'NİN HAYATIYLA İLGİLİ ÖNEMLİ KISSALAR!...

Resulullah’dan Duymamışsam Dilsiz Olayım!

Ebu Müslim şöyle diyor:Bir gün ben, Hasan-ı Basri ve Enes bin Malik birlikte Ümmü Seleme’nin ( Peygamberin zevcesi) evine gittik. Enes evin kapısı önünde oturarak içeri girmedi. Ama benle Hasan-ı Basri içeriye geçtik. Hasan-ı Basri Ümmü Seleme’ye selam verdi, o da de selamın cevabını verdi.

Daha sonra Ümmü Seleme; Evladım sen kimsin?diye sordu.

Hasan-ı Basri- Ben Hasan-ı Basri’yim.

Ümmü Seleme- Ne için gelmişsin?

Hasan-ı Basri- Resulullah (s.a.a)’in Ali bin Ebu Talib hakkındaki hadisini bana söylemen için gelmişim.

Ümmü Seleme- Allah’a ant olsun ki, bu iki kulağımla Peygamber’den duyduğum bir hadisi sana söyleyeceğim; eğer yalan söylemiş olursam sağır olayım! Bu iki gözümle gördüm, görmemiş isem kör olayım! Kalbim onu almıştır, eğer buna tanıklık etmese Allah onu mühürlesin! Eğer Resulullah (s.a.a)’den duymamış ise dilsiz olayım. Resulullah (s.a.a) Ali bin Ebu Talib’e şöyle buyurdular:

“Ya Ali! Kim kıyamet günü Allah’ın huzurunda hazır olduğu gün senin velayetini inkar ederse, müşrik ve puta tapanların safında yer almış olacaktır.”

Hasan-ı Basri bu hadisi duyunca şöyle dedi:

“Allâh-u Ekber, tanıklık ediyorum ki, gerçekten Ali bin Ebu Talib benim ve bütün müminlerin mevlasıdır.”

Ümmü Seleme’nin evinden dışarı çıktığımızda, Enes bin Malik, Hasan-ı Basri’ye; Neden tekbir getirdin?diye sordu. O da sebebini ona açıkladı. Bunun üzerine Peygamber’in hizmetçisi Enes bin Malik şöyle dedi: “Bu Hadisi, Resulullah (s.a.a) üç, dört defa buyurmuştur.


Bihar’ul-Envar, c.42,s.143.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

EHL-İ BEYT'İN ŞAH'I; İMAM-I ALİ KEREMULLAHİ VECHE'NİN HAYATIYLA İLGİLİ ÖNEMLİ KISSALAR!...


Hz. Ali (a.s) Adaletten Söz Ediyor

------Hz. Ali (a.s) Beyt’ül- MALİ bölerken fark koymaksızın onu halk arasında eşit olarak bölüyordu. Hz. Ali’nin bu tutumu bazı kimseleri rahatsız etmişti, bundan dolayı bir çokları da Muaviye’nin yanında yer almışlardı.

Hz. Ali’nin dostlarından bazıları Hazretin huzuruna varıp şöyle dediler: Eğer siyasetçi kimseleri iş başına getirir ve onları başkalarına tercih etmiş olursunsa, işlerin ilerlemesi için daha uygun olur.

Hz. Ali (a.s) onların bu önerisinden sinirlenip şöyle buyurdular:

“Acaba hükümetim altındaki insanlara zulmederek bu vesileyle kendi çevremde dostlar toplamamı mı bana öneriyorsunuz ? Allah’a ant olsun ki yer ve gök var olduğu müddetçe bu işi yapmayacağım. Eğer mal kendimin olsaydı onu eşit olarak bölerdim, nerede kaldı ki mal Allah’ın malıdır !”

Daha sonra şöyle buyurdular:

“Eğer bir kimse, iyi bir işi yerinde yapmazsa, bir kaç gün gönlü karanlık kimselerin yanında övülebilir, onların kalbinde sevgi oluşturabilir. Fakat kötü bir hadiseyle karşılaşınca ve onların yardımına muhtaç olduğu zaman dünya mALİ ve makamı için sana sevgi duyan kimseler, seni en fazla kınayan ve sana karşı en kötü dostlardan olurlar.”


Bihar’ul - Envar,c. 41,s. 111.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

EHL-İ BEYT'İN ŞAH'I; İMAM-I ALİ (KV)

Hz. Ali ve Öksüzler

Bir gün Hz. Ali (a.s), su kırbasını omzuna alıp giden bir kadını gördü. Ona acıdığından ileri gidip su kırbasını alıp onun evine götürdü. Sonra durumunun nasıl olduğunu sordu. Kadın şöyle dedi: “Ali bin Ebi Talib, eşimi memuriyete gönderdi, o da o memuriyette öldürüldü, şimdi bir kaç yetim çocuk bana kalmıştır, onları geçindirmeye de gücüm yoktur. İhtiyaçtan dolayı halka hizmet etmek mecburiyetindeyim.

Hz. Ali (a.s) bu sözleri dinledikten sonra evine döndü ve o geceyi sabaha kadar rahatsız bir şekilde geçirdi. Sabahleyin, içi yiyecekle dolu olan bir sepet götürüp o kadının evine doğru hareket etti. Yolun yarısında bazıları Hz. Ali (a.s)’a; Sepeti verin biz götürelim diyorlardı. Ama Hz. Ali (a.s) onlara cevaben; “Kıyamet günü benim amellerimi kim omuzlanacaktır? diye buyuruyordu.

Nihayet o kadının evine yetişti, kapıyı çaldı.

Kadın - Kim o ?

Hz. Ali - “Dün sana yardım edip su kırbasını evinize getiren kimseyim, çocuklarına yiyecek getirmişim, kapıyı aç!”

Kadın kapıyı açıp şöyle dedi:

- Allah senden razı olsun, benimle Ali bin Ebu Talib arasında Allah hükmetsin.

Hz. Ali (a.s) içeri girip kadına şöyle dedi:

- “Ekmek mi yapıyorsun yoksa çocukları mı saklıyorsun?”

Kadın- Ben ekmeği daha güzel yaparım, sen çocukları sakla!

Kadın unu hamur yaptı, Hz. Ali (a.s) da kendisiyle birlikte getirdiği eti kebap yapıp hurmayla çocukların ağzına bırakıyordu. Sevgi ve şefkatle babacasına lokmayı çocukların ağzına bırakırken her defasında; “Evlatlarım! Eğer Ali sizin hakkınızda kusur etmişse onu helal edin” buyuruyordu.

Hamur hazır olunca Hz. Ali (a.s) tandırı yakıp yüzünü onun ateşine yaklaştırarak şöyle diyordu: “Ey Ali! Ateşin tadını (yakıcılığını) tat! İşte bu, öksüz çocuk ve dul kadınların durumundan habersiz olan kimsenin cezasıdır.”

Komşunun hanımı tesadüfen Hz. Ali’yi görüp tanıdı, işte bundan dolayı aceleyle ev sahibi kadının yanına gidip şöyle dedi: “Yazıklar olsun sana! Bu şahıs, Müslümanların önderi ve bu ülkenin yöneticisi Ali bin Ebu Taliptir.”

Kadıncağız dediği sözlerden utanç duyduğu halde aceleyle Hazreti Ali’nin yanına gelip; “Ey Emir’el-Muminin! Senden utanç duyuyorum, beni affet” dedi.

Hz. Ali (a.s) da cevaben; “Senin ve çocuklarının hakkında kusur yaptığımdan dolayı ben senden utanç duyuyorum!” buyurdular.


Bihar’ul-Envar, c.41,s.52.
Resim
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

Resim


HZ. ALİ NİN (R.A) KUMEYL DUASINDAN...


Ya Nur, ya Kuddüs, Ey Öncelerin Öncesi, Ey Sonraların Sonrası!

Allah'ım! Benim ismet perdesini yırtan günahlarımı affet. Allah'ım! Benim mutsuzluklara sebep olan günahlarımı affet. Allah'ım! Benim nimetleri değiştiren günahlarımı affet. Allah'ım! Benim duanın icabetini önleyen günahlarımı affet.

Allah'ım! Benim belanın inmesine sebep olan günahlarımı affet.
Allah'ım! İşlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün hataları affet.
Allah'ım! Sana zikrinle yaklaşmak istiyor ve Seninle Sen’den şefaat diliyorum. Cömertliğin hakkı için beni Kendine yaklaştırmanı ve şükrünü eda etmeyi bana nasip kılmanı ve zikrini bana ilham etmeni niyaz ediyorum.
Allah'ım! Huzu, huşu ve zelil bir dille, Sen’den hatalarıma göz yummanı, bana merhametli davranmanı, beni verdiğine razı, kanaatkar ve her halde mütevazı kılmanı diliyorum.

Allah'ım! İhtiyaç ve yoksulluğu şiddetli olan ve hacetini zorluklar anında kapına getiren, katında bulunanlara büyük rağbeti olan kimsenin yalvarışı gibi sana yalvarıyorum.

Allah'ım! Senin Saltanatın büyük ve mekanın yücedir, tedbirin gizli; emrin açıktır; kahrın galip, kudretin her yerde caridir ve Senin Hükmünden kaçmak muhaldir.
Allah'ım! Senden başka günahlarımı affedecek; kabahatlerimi örtecek; kötü amelimi iyiye çevirecek biri yok. Senden başka ilah yok; Sen Sübhan'sın, Münezzehsin; Sana hamdederim.

AMİN.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »


Hz. Ali Efendimizin Gönlünde Sema Sırrı

ONK. DR. HALUK NURBAKİ

O’nun elestden gelen hârika sırrı Kâbe’de doğmasıyla ilk mesajını veriyordu. Kâinatın İncisi Efendimizin O’nu ilk kez yıkaması ise şereflerin en büyük sırrıdır. Hz Hatice annemiz’den sonra

ikinci müslüman oluşu Ezelde takdir olunan gönül mevkiinin yüceliğini simgeliyordu. İlâhi sırrın gönlüne doğuş ânından itibaren aralıksız yansıması Hz Ali Efendimizin gönüllerde sema sırrında bambaşka bir hikmet vermektedir. Mânâ ilimlerinde ihlâsın tanımına Hz Ali Efendimiz’in gönlü misal verilir. Hicret sırasında Hz Ali Efendimizin, Fahr-i Kâinat Efendimiz’in yatağında yatıp uyuması ihlâsın temel tanımıdir. O yatakta canını feda etmekten çekinmiyen bir başka müslüman da YATABİLİRDİ, ne var ki Hz Ali Efendimiz’den bir başkası, her an gelmesi kesin olan ölüme karşı, onu hiçe sayarak UYUMASI MÜMKÜN DEĞİLDİ!… Kâfirler bile bu teslimiyete, bu ihlâsa hayran kalmışlardı.
O halde Hz Ali Efendimizi tanımak için önce ihlâsı kavramalıyız. İHLAS: kelime anlamı itibariyle “İÇTENLİK” demektir. ALLAH’IN VARLIĞINI HİÇ BİR KUŞKU VE TEREDDÜDE YER VERMEDEN GÖNÜLDE KESİKSİZ HİSSETME SANATINA İHLÂS DENİR. BİR ANLIK GAFLET VE KUŞKU İHLÂSI YOK EDER. Bir kimsede ihlâsın başlaması, benliğin yok olmasıyla paraleldir. Benlik yaşadıkça ihlâs doğmaz. İşte HZ ALİ EFENDİMİZ’İN, hicret sırasında Efendimizin yatağında UYUMASI kendi nefsini hiçe saymasıyla mümkündür. Bir yürekte ihlâs doğunca benlik yok oldu demektir. Ve anında Âyine-i İlâhi teşekkül eder. Elbette böyle bir gönülde eksiksiz bir Aşk-ı Muhammedî doğar ve bu gönül âşık fazındadır. Hz. Ali Efendimiz’in gönlündeki aşk, onu hep Efendimiz’in yanıbaşında yaşattı. Ve bu sonsuz semâ sırrı içinde Hz FÂTIMA ANNEMİZİN RUHUYLA bir kez daha coştu. Bu sonsuz sevgi sonra HASAN-HÜSEYİN-MUHSİN EFENDİLERİMİZİN SONSUZ SIRRI İLE MERKEZLEŞTİ… MÂN İLİMLERİNİN EN BÜYÜK KAYNAKLARINDAN BİRİ OLAN “NEHCUL BELÂĞ” da HZ ALİ EFENDİMİZİN GÖNÜLDEKİ MÂN HİKMETİNİ SÖYLE TANIMLIYOR… “Ey insan! Sen Alem-i Kübrâ (Büyük Âlem), bütün gördüğün âlem ise Âlem-i Sügra (Küçük Âlem) dir” Bu tanımın anlaşılması zâhirde imkânsızdır. Halbuki Hz. Ali Efendimiz bu beytini şöyle yorumluyordu: “Bütün evrenler Allah’ın sıfat tecelilerinin yansımasından doğmuştur. Halbuki; insan kalbine bizzat Allah tecelli eder.” Bu anda insan elbette tüm âlemlerden daha yüce, büyük âlemi temsil eder. Böylece Fahr-i Kâinat Efendimizin Elestde çözdüğü bilmecenin yorumu, bir başka açıdan da seyrediliyordu. Eğer insan tüm benlikten arınır, ihlâsı bulursa o gönülde bizzat “Elestü Birabbiküm” sedası işitilir. Ve gönül “Beli (evet) Rabbimizsin” cevâbı ile hamd niyazına başlar, gönüllerde semâ doğar. Yine bu açıdan bakıldığında benliğini yok etmiş, ihlâsa ermiş bir kulun enfüsünde “Âlem-i Kübr┠sırrı doğar. İlâhi Sevdânın üstünlüğündeki değişmezlik budur. Fahr-i Kâinat Efendimiz, Hz Ali Efendimizin ihlâs ve yok olmuş benliğini kendisine anlatırken: “Ya Ali! Sen Ebûturâb’sın” buyurmuştu. Bu emrin anlamını Hz Ali Efendimiz, Fâtıma Annemize sormuş o da şöyle yorumlamıştı: “Sen toprak ahlâklısın, sana ne atılırsa atılsın sen ondan bir gül yaparsın. Çünkü sen benliğini yok ettin. Hiç kimseden bir şey beklemez, yalnız İlâhi Tecellinin yansıması gibi, tüm varlıklara bir şeyler verirsin!..” Böyle bir gönül, İlâhi tecelliden doğan nurları etrafa yansıtır. MUHYİDDİN-İ ARABÎ HAZRETLERİ DER Kİ: “TÜM FAHR-İ KÂİNAT İLMİNİ HZ ALİ, GÖNLÜNDEKİ MUHAMMEDÎ AŞKLA ALMIŞ VE İNSANLARA YANSITMIŞTIR.” Hz Ali Efendimiz, gönül semâsında HZ FÂTIMA, HZ HASAN, HZ HÜSEYİN VE HZ MUHSİN’in mânevî santrallerine bağlı olduğundan, mânâ âleminin telefonu açıldığında santralde hep ona intizar ederiz. Madde telefonunda nasıl “ALO” denmeden konuşulmazsa, mânâ telefonunda da “ALİ” denmeden konuşulmaz… Allah, ihlâsın tüm maddesel engelleri aşacağını göstermek için her savaşta Hz Ali karşısında kim düşse yendirmiş ve mutlak zaferin ancak gönüllerde ihlâsdan kazanılacağını vurgulamıştır. Yine insanların bilmesi gereken önemli bir sır: cesaret, kudret ve ilmin ihlâsla yürüyeceği gerçeğidir. Benliği yok etmeden ne cesaret, ne ilim olur. Bu konuda Hz Ali Efendimiz insanlara: “Benliğini terk et, ihlâsı bul ki Âlem-i Kübrâ sırrına eresin” mesajını vermiştir. Efendimiz Kâbe’nin fethinde, putları kırarken yanına Hz Ali Efendimizi almıştı. Bir büyük putun kırılması için Hz Ali, Efendimize: - Omuzuma bas yâ Rasûlullah, dedi.. Efendimiz: - Yâ Ali! Taşıyamazsın, sen benim dizime bas, buyurdu… Hz Ali ısrarlı emre uydu, baltayı puta indirirken, tüm evren boyutlarının Efendimizle dopdolu olduğunu seyrediverdi… Bu olay gönül putlarını kırmada da Hz Ali Efendimizin gönül semâsındaki sırra yaklaşımın şart olduğunu göstermektedir. Hz Ali Efendimizin gönül sırrındaki bir hikmet de, namazlarında daima gönül semâsının tecelli etmesi ve hep gerçek namaz kılmasıdır. Nitekim yaralandığı zaman yarasını hep namazda dağlarlardı. Gönüldeki bu semâ onun gözlerinde, bakışlarında daim bir nazar ceryanı yaratırdı. Hangi düşmana nazar etse, felç olmş gibi kılıcı düşer, hangi dostuna baksa onun gönlünde semâ başlardı. En çok bu hazzı olanlar: Hz Ammar, Hz Selman, Hz Ömer’di. Hz ali Efendimiz, bu sırrı kendisi de lsezdiği için, bir gün Efendimize: - Ya Resûlallah ben nasıl şehit olacağım, hangi düşmana baksam perişan oluyor, kime kılıç çeksem elimde kalıyor?… buyurdu. Efendimiz: - Ya Ali! Sen sehâdet sırrı gelince karşıdaki düşmana mecal verirsin, buyurdu. Zamanı Sûre-i Kadir’de yazılıdır emrini ilâve etti… Sonra Hz. Fâtıma Annemiz bu sözleri yorumladı ve Kadir gecesi şehit olacağını bildirdi. “SENDEN SONRA ÂLEM-İ İSLÂM’A MUSALLAT OLANLAR 1000 AY KALACAK” dedi… Nitekim EMEVÎLER 82 yıl dört ay sonra sahneden silinmişlerdir… Hz Ali Efendimiz 40′ncı hicri yılın 27 Ramazanında şehid oldu.. (Sûre-i Kadir’in bu yoldaki mesajı için Elmalılı merhumun tefsirinde Kadir Sûresi yorumuna bakınız.) Şehadeti sırasında Efendimizin emrettiği gibi hain katile nazar etti. Etmese, titreyen ellerinden hançeri düşecekti. Mânâ ilimlerinde bizim sık sık kullandığımız ŞEMS MAKAMI sırrı aslında HZ ALİ SIRRIDIR. İlâhi yansımanın tam tecellisinde ruh mutlak diriliğe kavuştuğu için bedeni istediği mâkama bizzat kendisi götürür. Bu yüzden Hz Ali Efendimizin bedeni NECEF’ten bir başka mahalle intikal etmiştir. HZ Şems’in bedeninin bulunmayışı da bir Hz Ali sırrıdır… Hz Ali Efendimizin sonsuz sırrını dile getirmek ne mümkün… Bu risalemiz gönüllerde semâ hikmetine bir nağme olduğu için Hz Ali Efendimizin aşk makamında nazar-ı ilâhi hikmetini anlatmak istedim… Efendimizin gasil, yıkanması: Efendimizin o nazlı vücudunu bu dünyadan uğurlamak şerefi nasıl bir ihtişamdır?… Ve yıkayan Hz Ali Efendimizin kulluk kartviziti midir?… YOKSA O NAZLI VÜCUDA HZ ALİ GÖNLÜNDEN UZANAN ELLERDEKİ SIR NEDİR?… MÂN İLİMLERİ BU SIRRI KAVRAYAMAYANLARI DERSE ALMIYOR!… ___________________ Gönüllerde Sema Kitabından alınmıştır. Damla Yayınevi
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

CELÂLEDDİN-i RUMÎ (K.S.)
DİVAN-I KEBİR

CELÂLEDDİN-i RUMÎ'NİN (K.S.) DİLİNDEN HZ. ALİ ("NA'AT-I ALİ")

O açıklayıcı imam, o Tanrı velisi safa ehlinin vücut güneşidir. Yerde, gökte, mekanda, zamanda Hak'la duran o imamın zatı, iç ve dış temizliği ile vasıflanmak vaciptir. Çünkü küfürden, ikiyüzlülükten kurtulmuştur, temizdir...

Onun toprağı birlik alemidir. O, insanın hakikâti ve canı gibiydi. Herşey fanidir, fakat can yaşar, ölmez. Onun hareketi kendinden diri olan ezeli varlıktandır. Beka çevresinde döner dolaşır, yaratıkları yaratanın zatı gibi O bakidir. Hakkın yüksek sıfatları Ali'nin vasfıdır. Hakk'ın sıfatları zaten ayrı değildir. O, Tanrı'nın zatına yapışmış "O" olmuştur. Hani duyduğun lahutun gizli hazinesi yok mu; işte o odur. Çünkü o, Hak'tan Hak'la görünmüştür. O hazinenin nakdi, tükenmez ilimdi. İşte o ilimden maksat, yüce Ali'dir. Hakk'ın hikmetini ondan başka kimse bilemez. Zira o hakimdir, herşeyin bilginidir.

İptidasız evvel o idi, sonsuz ahir de o olur. Peygamberlere yardım eden o idi, velilerin gören gözü de hakikaten odur. Yüzünün nurlu parıltısı, kendi ziyasından bir güneş yarattı. O, Hak iledir; Hak ondan görünür. Hakka ki, o Hak ile ebedidir.

Adem'in toprağı onun nurundan idi, o sebeple meleklerin tacı oldu; Allah'ın isimleri ondan belirdi. O temiz ve yüce imamın ilmi sayesinde Adem, her şeyi anladı. O nur tek olan yaratanın nuru olduğu içindir ki, melekler onun huzurunda secde ettiler. Evet, muhakkak ki, Adem, O imamın nuru ile bütün ilahi isimleri bildi...

Şit, kendinde Ali'nin nurunu gördü ve yüksek âlemi öğrendi. Nuh, kendini yüksek menzile ulaştırıncaya kadar, istediğini hep ondan buldu. Gene ondandır ki kurtuluşa eren Nuh, dehirde gayret tufanını buldu da beladan kurtulmuş oldu. Halil Peygamber, dostlukla onu andı da, ateş ona al lale oldu. Nemrudun ateşi, o Allahın dostuna hep gül, nesrin, lale oldu. Gene o idi ki, keyfiyle kendi koyununu İsmail'e kurban etti. Yusuf kuyuda onu andı da, o saltanat mülkünü süsleyen tahtı buldu. Yakup, onun önünde birçok inledi de Yusuf'un kokusunu alıp gözleri açıldı. İmran'ın oğlu Musa, onun nurunu gördü de uzun geceler hayran kaldı. Kırk gece kendinden geçti; kavuşma ve görüşme zevkine daldı. Sonra dedi ki: "Yarabbi! Bana bu lutfundan bir alamet ver." Hak ona: "İşte sana nurlu eli verdim" dedi. Gene Ali'nin vergisidir ki, Meryem'e arkadaş oldu da İsa vücuda geldi...

O, şeriatte ilim şehrinin kapısıdır. Hakikâtte ise iki cihanın beyidir. İki cihanın sultanı Muhammed, hakka yakınlık gecesinde, Allaha kavuşmanın harem yerinde onun sırrını gördü. Ali'nin nutkunu, Ali'den dinledi. Ali ile birleşilen o yerde Ali'den başka bulunmaz.

Allah yolunda gidenler isteyicidirler; Ali istenilendir. Söyleyenler söylerler, susarlar. O, susmaz, söyler. Ebedi ilim, onun göğsünde parlayıp göründü. Vahyolunanların sırlarını, o hakikat olarak bildi ve bildirdi. Ümmetlere haykırdı:
-Allah yolunda Ali, sizin kılavuzunuzdur.

Allah'a içi doğru olanlar yüzlerini ona çevirmişlerdir. Zira o şahtır, doğru yolu gösterendir, efendidir...

O, bütün peygamberlerin sırrında idi. Cenabı Mustafa:
-Benimle açıkça beraber bulundu, dedi.(2)

Dinde evvel, ahır o idi. Allah ile içli dışlı o idi...

İşte bunları söyledim ki, bu yüksek mananın nüktesini öğrenesin de yüksek velayete eresin. Sence apaçık bilinsin ki, hakikatte yüce olan O'dur.

Ey efendi, benimle boşuna kavga etme. Bu böyledir. Hakikat budur ki, hepimiz bir zerreyiz, güneş odur. Biz hepimiz damlayız, deniz O'dur.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
safa-merve
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen safa-merve »

HZ. ALİ K.V EFENDİMİZİN DUASI
Ey ihsanı bol Allah'ım!
Sana hamdederim.
Ey yegâne Ma'bud! Senin önünde eğilirim. Yücesin, kullarından dilediğine sonsuz nimetler verirsin.
Dilediğini hüsrana duçar edersin. Ey Yaradanım! Sana sığınırım. Varlık ve darlık zamanında Sana münâcaat ederim, her an sana yalvarırım. Gerçi günahlarım çok, fakat Senin afvın ondan daha büyüktür, ümitsizliğe sebep yok. Eğer Sen de beni kapından kovarsan kime sığınırım, kimden medet beklerim, bana başka kim şefaatçi olur?"

"Yâ Rab!
Hâlimi görüyorsun, yoksulluğumu biliyorsun. Gizli niyazımı duyuyorsun. Beni Sen'den ümit kesenlere katma,
kusuruma bakma, daha fazla bekletme, ümitsizliğe atma. Rahmetine güvenim tamdır. Gönlümdeki aşk ateşini yandır, beni muhabbetine kandır, sevgini eksik etme. Senin azametin Önünde boyun eğdim, dize geldim, secdeye kapandım,
beni gufranına boğ, azabından esirge, Allahım! Dünyâdan sıyrılıp huzuruna gelirken beni, Kelime-i Tevhid'den ayırma.
Senin nârın da hoş, nurun da hoştur. Senin rahmetinden ümit kesmek ne boştur. Mal ve oğulların fayda vermediği o korkunç günde senin afvına nail olmak isterim, bana affın yeter, lûtfunu göster." Sen bana yol gösterirsen hiçbir vakit yolumu şaşırmam. Sen yol göstermezsen, dalâlette kalırım. Eğer Senin affın yalnız iyilere mahsus ise ya kötülerin bağışlayıcısı kim olacak? Herkesin İlah'ı sen'sin. Ben ümmetin en müttakîsî olamadımsa, şerîri de sayılmam. Senin afvına sarılıyorum, îtiraf ederim, günâhım büyük, fakat Senin affın ondan daha büyüktür." "Senin lûtfunu hatırlayınca kalbime tesellî doluyor.
Günahlarımı düşündükçe gözlerimden yaş dökülüyor. Sen, şânına lâyık olanı yap, beni affet! Beni, senin fazlu lûtfundan başka bir yere başvurmayacak bir tıynette yarattın. Ne umarsam sen'den umarım. En büyük endişem şudur: Beni Sen de kapından kovarsan, eli boş çevirirsen hâlim nice olur? Allah'ım, görüyorsun gafiller uykuda, ben ise gece karanlığında el açıp Sana niyaz ediyorum. Dualarım Sana yükselsin, niyazlarım makbul olsun. Herkes ne beklerse ancak Senin lûtfundan bekler.
Her biri Cennete girmek ister, Sen bana Cennette dîdârını göster, bu bana yeter." Ey insanlara doğru yolu göstermek için Peygamber gönderen Allah! Rasul-i Hâşimi hürmetine, Seni tesbih eden, takdis eyleyen hayırlı ümmet aşkına,
bizi imandan, Kur'an'dan, İslam'dan ayırma.Müslüman olarak haşret. Rasulünden şefaat umarım. Beni ondan mahrum etme.
Senden afv-u mağfiret dilerim.Beni boş çevirme Allahım" ...amin...

Hasninallahi ve ni'mel vekil..(Allah bana yeter vekil olarak o bana yeter)

Aminnnn Ya MUİN c.c
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/safa_merve.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re:

Mesaj gönderen Gul »

nur-ye yazdı: CELÂLEDDİN-i RUMÎ (K.S.)
DİVAN-I KEBİR

CELÂLEDDİN-i RUMÎ'NİN (K.S.) DİLİNDEN HZ. ALİ ("NA'AT-I ALİ")

O açıklayıcı imam, o Tanrı velisi safa ehlinin vücut güneşidir. Yerde, gökte, mekanda, zamanda Hak'la duran o imamın zatı, iç ve dış temizliği ile vasıflanmak vaciptir. Çünkü küfürden, ikiyüzlülükten kurtulmuştur, temizdir...

Onun toprağı birlik alemidir. O, insanın hakikâti ve canı gibiydi. Herşey fanidir, fakat can yaşar, ölmez. Onun hareketi kendinden diri olan ezeli varlıktandır. Beka çevresinde döner dolaşır, yaratıkları yaratanın zatı gibi O bakidir. Hakkın yüksek sıfatları Ali'nin vasfıdır. Hakk'ın sıfatları zaten ayrı değildir. O, Tanrı'nın zatına yapışmış "O" olmuştur. Hani duyduğun lahutun gizli hazinesi yok mu; işte o odur. Çünkü o, Hak'tan Hak'la görünmüştür. O hazinenin nakdi, tükenmez ilimdi. İşte o ilimden maksat, yüce Ali'dir. Hakk'ın hikmetini ondan başka kimse bilemez. Zira o hakimdir, herşeyin bilginidir.

İptidasız evvel o idi, sonsuz ahir de o olur. Peygamberlere yardım eden o idi, velilerin gören gözü de hakikaten odur. Yüzünün nurlu parıltısı, kendi ziyasından bir güneş yarattı. O, Hak iledir; Hak ondan görünür. Hakka ki, o Hak ile ebedidir.

Adem'in toprağı onun nurundan idi, o sebeple meleklerin tacı oldu; Allah'ın isimleri ondan belirdi. O temiz ve yüce imamın ilmi sayesinde Adem, her şeyi anladı. O nur tek olan yaratanın nuru olduğu içindir ki, melekler onun huzurunda secde ettiler. Evet, muhakkak ki, Adem, O imamın nuru ile bütün ilahi isimleri bildi...

Şit, kendinde Ali'nin nurunu gördü ve yüksek âlemi öğrendi. Nuh, kendini yüksek menzile ulaştırıncaya kadar, istediğini hep ondan buldu. Gene ondandır ki kurtuluşa eren Nuh, dehirde gayret tufanını buldu da beladan kurtulmuş oldu. Halil Peygamber, dostlukla onu andı da, ateş ona al lale oldu. Nemrudun ateşi, o Allahın dostuna hep gül, nesrin, lale oldu. Gene o idi ki, keyfiyle kendi koyununu İsmail'e kurban etti. Yusuf kuyuda onu andı da, o saltanat mülkünü süsleyen tahtı buldu. Yakup, onun önünde birçok inledi de Yusuf'un kokusunu alıp gözleri açıldı. İmran'ın oğlu Musa, onun nurunu gördü de uzun geceler hayran kaldı. Kırk gece kendinden geçti; kavuşma ve görüşme zevkine daldı. Sonra dedi ki: "Yarabbi! Bana bu lutfundan bir alamet ver." Hak ona: "İşte sana nurlu eli verdim" dedi. Gene Ali'nin vergisidir ki, Meryem'e arkadaş oldu da İsa vücuda geldi...

O, şeriatte ilim şehrinin kapısıdır. Hakikâtte ise iki cihanın beyidir. İki cihanın sultanı Muhammed, hakka yakınlık gecesinde, Allaha kavuşmanın harem yerinde onun sırrını gördü. Ali'nin nutkunu, Ali'den dinledi. Ali ile birleşilen o yerde Ali'den başka bulunmaz.

Allah yolunda gidenler isteyicidirler; Ali istenilendir. Söyleyenler söylerler, susarlar. O, susmaz, söyler. Ebedi ilim, onun göğsünde parlayıp göründü. Vahyolunanların sırlarını, o hakikat olarak bildi ve bildirdi. Ümmetlere haykırdı:
-Allah yolunda Ali, sizin kılavuzunuzdur.

Allah'a içi doğru olanlar yüzlerini ona çevirmişlerdir. Zira o şahtır, doğru yolu gösterendir, efendidir...

O, bütün peygamberlerin sırrında idi. Cenabı Mustafa:
-Benimle açıkça beraber bulundu, dedi.(2)

Dinde evvel, ahır o idi. Allah ile içli dışlı o idi...

İşte bunları söyledim ki, bu yüksek mananın nüktesini öğrenesin de yüksek velayete eresin. Sence apaçık bilinsin ki, hakikatte yüce olan O'dur.

Ey efendi, benimle boşuna kavga etme. Bu böyledir. Hakikat budur ki, hepimiz bir zerreyiz, güneş odur. Biz hepimiz damlayız, deniz O'dur.
simurg yazdı: Ey efendi, benimle boşuna kavga etme. Bu böyledir. Hakikat budur ki, hepimiz bir zerreyiz, güneş odur. Biz hepimiz damlayız, deniz O’dur.

Cihan var oldukça Ali var olur ..Cihan var olurken de Ali vardı. Cihanın temeli suret buluncaya kadar var olan Ali idi. Yer resmedilinceye, zaman husule gelinceye kadar var olan Ali 'idi. Veli, vasiy olan? ah Ali, cömertliğin, keremin, bağışın sultanı Ali idi. Ali'den ötürü melekler Ademe secde ettiler. Adem bir kıble gibi idi, secde olunan Ali idi., Adem’de, Şit’te, Eyyüb’te, İdris’de, Yusuf’ta, Yunus’ta, Hud’da, Musa’da, İsa’da, İlyas da, Salih peygamber de, Davud’da Ali idi.

Nefsin tamamından ötürü cihan sofrası üzerinde elini bulaştırmayan kahraman aslan Ali idi. Kur'an ın yer yer, ayetlerinde Tanrı'nın ismetini vasıf ile övdüğü Kur'an sırlarının kasifi Ali idi.Kapısının toprağı kadir ve kıymette Arşın semasından daha ileri geçen, o durmadan hakka secde eden arif Ali idi. İslam’ın yolunda is düzelmedikçe, durup dinlenmeyen o şerefli, vakarlı şah Ali idi. Hayber kalesinin kapısını bir hamlede koparıp açan o kalalar fatihi Ali idi.

Afaka her bakışımda gördüm ki, yakin yüzünden her varlıkta var olan Ali idi. Bu küfür olmaz, küfr olan bu söz değildir.

Cihan var oldukça Ali var olur, cihan var olurken de Ali vardı.Tebriz'in Şems-ül Hakkı cihanin gizli ve açık sırlarından her ne gösterdinse hepside Ali idi.


CELALETTİNİ RUMİ
Sevgili Nuriye Abla ve Simurg Kardeşim bu güzel hizmetinizden dolayı Allah celle celâluhu sizden razı olsun.
Resim
Cevapla

“►Hz. Ali Keremallahu Veche◄” sayfasına dön