ÖĞRENerek ÖĞRETerek SEBEP OLmalıyız, NUR gibi IŞIK gibi

KULİHVANİ'mİZin SÖZ mü? KÖZ mü? leri!
Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

ÖĞRENerek ÖĞRETerek SEBEP OLmalıyız, NUR gibi IŞIK gibi

Mesaj gönderen nur-ye »

Kul İhvÂNi Hocamızın sazsız SÖZü!
GÖNÜL gÖZünün GÖRdüğü ÖZün KÖZü!


Resim

***'' 51-'' ÖĞRENerek ÖĞRETerek SEBEP OLmalıyız, NUR gibi IŞIK gibi!..''

Resim


http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... 163&t=9563
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: ÖĞRENerek ÖĞRETerek SEBEP OLmalıyız, NUR gibi IŞIK gibi

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

Resim

Me-Le-Me-Ye-Se-Te-Ka”sın:

Adana erkek Lisesin leyl-i meççâne-parasız yatılı okurken patron lakaplı 130 cmlik 100 kiloluk topucuk bir coğrafya hocamız vardı. Astronomi dersimiz de girerdi Adanalı deli-dolu genç kültürü hiç rahat vermezdi. O ise kızınca olmayacak imtihan yolları bulur arka arkaya basardı sıfırları ve sınıfta da çaktırırdı ve meşhurdu.
1.inci ders tam bitecekken arkadan birisi “tombişimm!” dedi.
Hoca döndü teneffüs sonu güneş ışığı tayfının 7 rengini saymayana “1” dedi.
5 dakikada ne yapmalıydı.. renklerin baş harflerini ezberleyim dedim ezberledim ve bir tek ben “10” almıştım..


Me -> Mor
Le -> Lâciverd
Me -> Mavi
Ye -> Yeşil
Se -> Sarı
Te -> Turuncu
Ka -> Kırmızı


TaYF: NeFs Renk Skalası

Resim


Işık tayfı; Güneş ışığı şekilde görüldüğü gibi bir ışık prizmasından geçirildiğinde beyaz ışığı oluşturan renklerin her biri farklı enerjiye sahip olduğundan farklı miktarlarda kırılarak renkler birbirinden ayrışır. Böylelikle prizmaya sadece beyaz olarak giren ışık prizmadan çıkarken gökkuşağı renkleri dediğimiz kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi ve mor renklere ayrışır. Aslında bu renkler kesin çizgilerle birbirinden ayrılmaz, çok sayıda ara tonlar da gözlenir. Beyaz ışıktan elde edilen bu renk şeridine ışık tayfı denir.

Tayf;Tayf renklerin, seslerin, elektromanyetik dalgaların ya da diğer fiziksel gerçeklerin, belli bir değer kümesi ile sınırlanmadan birbiri ardına süreklilik içinde sonsuz değişmesi durumudur.
Elektromanyetik dalgalar, sahip oldukları enerji büyükten küçüğe doğru olacak şekilde:
1-Gama Işını ,
2- X ışını,
3- Ultraviyole ( mör ötesi ) Işınlar,
4- Görünür Işık,
5- Kızılötesi Işık,
6- Mikrodalga Işınlar
7- Radyo Dalgaları

ÜNS: Alışkanlık, alışma. Arkadaş. Hemdem OLuş..
ÜNSiyyet: Alışkanlık, dostluk. Birlikte düşüp kalkmak. Ahbablık. BİZ BİR-İZlik..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: ÖĞRENerek ÖĞRETerek SEBEP OLmalıyız, NUR gibi IŞIK gibi

Mesaj gönderen nur-ye »

>YakÎn BAKsa
AKLıma AKsa
BİZ BİR-İZ-de
GİRsek RAKSa!..


ResimZEVK 1858

-> KIR ARTIk SerSERi NeFSim -> NeFS-i EMMâRe KÂFeSÎn!
KALBin KUL-Ağıyla dİNle -> ÜNS YURDUn -> LaTîf NEFeSÎn!
-> RaSÛLuLLAH SES/ELİnden -> KÂBE KaVSeYN KÂSE-SÎn!..
İÇ -> ENlere -> İKRÂMıdır -------> YEDİ LETÂİF KÂBE- SÎn!..
sallallahu aleyhi vesellem..


20.10.01 15:53 antalya..

ÜNS: Alışkanlık, alışma. Arkadaş. Hemdem OLuş..
ÜNSiyyet: Alışkanlık, dostluk. Birlikte düşüp kalkmak. Ahbablık. BİZ BİR-İZlik..
KÂSE: f. Tas veya çanak. Kâse gibi olan çukurluk. Başı kaplayan ve başın üstündeki kemik.
LETÂİF: Lâtif duygular… NefSin Kemâlât Aşamaları..


YEDİ LETÂİF:
Nefs-i EMMÂre
Nefs-i LeVVÂme
Nefs-i MülHİMe
Nefs-i MutMÂiNNe
Nefs-i RÂziyye
Nefs-i MeRziyye
Nefs-i KÂMİLe-SÂFiyye…

El Latîfü :
Resim

KÂBE KaVSeYN:
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّى
Resim---'' “Summe denâ fe tedellâ: Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu.” (Necm 53/8)

فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى
Resim---“Fe kâne kâbe kavseyni ev ednâ: O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.” (Necm 53/9)

ÜNS YURDUn -> LaTîf NEFeSÎn! ZEVK EDeliM İnşâe ALLAHu TeÂLÂ:
ÜNS YURDUn -> RahmÂN NEFeSÎ -> Ney..
NeYYzen: O ALLAH celle celâluhu..
SeMÂ’: zeRRe-küRRE “SeBBaha” RAKSına şimdi şu ÂNda şeÂNda FiilÂN İŞtirak.. mecNÛNca leyLÂ DÖNüşü KaLB ÜSTüne..

الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
Resim---“Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb: Ki onlar, sözü işitirler ve ahsen olanına-en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, ulûl'elbab-temiz akıl sahipleridir.” (Zumer 39/18)

وَإِذَا سَمِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَى الرَّسُولِ تَرَى أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُواْ مِنَ الْحَقِّ يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ
Resim---“Ve izâ semiû mâ unzile ilerresûli terâ a’yunehum tefîdu mined dem’ı mimmâ arefû minel hakk(hakkı), yekûlûne rabbenâ âmennâ fektubnâ meaş şâhidîn: Resûle indirileni duydukları zaman, tanış çıktıkları gerçekten dolayı gözlerinden yaşlar boşandığını görürsün. Derler ki: "Rabbimiz! İman ettik, bizi (hakka) şahit olanlarla beraber yaz." (Mâide 5/83)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yâ Ali Sen BENdensin BEN Senden!” buyurunca Ali kerremullahi veche SALLanarak Kalkmış SEMÂ! BAŞlamıştır..
(Buharî, Ashabu’n- Nebî; İ. Ahmed Hanbelî, Müsned V-204)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin İLİM ŞEHri Kapısı olan İmam Ali kerremullahi veche: "İLİM bir NOKTa idi Onu câhiller çoğalttı!” buyurmuştur.

BiSMiLLAH.. Bi.. SıRR-ı B...
“Be” NOKtası -> Ali kerremullahi veche..
Bu NOKtadan ŞâHİD NAZARı -> Kitab ve SüNNet gÖZüyle..

Velâyet ŞAHımız İmam Ali kerremullahi veche: “Tüm Kur'ân-ı Kerim Fâtihaya, Fâtiha Besmeleye, Besmele “Be- ب ” Harfine DERC edilse-yoğunlaştırılıp içine sokulsa; BEN o “Be” Harfinin NOKTAsı Olurum!” BUYurmuştur-DUYurmuştur.

Resim---Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır" buyurdu.
(İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburî, Müstedrek C. 3 S. 126)

seBBaha RaKSından SubhÂNî SEMÂ’dan da bAHsedelim;
AKLen BUnun zÂHİRi fiilen İŞTİRAKle cİSİMde cÂN cihÂNında, DevrrÂN-SeyrÂN-CevlÂN CEM’i CüNBüşümüzden..

RABBimizden her ÂN GEL-iş ve DÖN-üş ŞE’Nliği, URUC-RÜCU' MuhaMMedî Mi'RACımız
HÂL-i HÂZZırda HACCımız..
şu ANda ve ŞE’ENULLAHta her AN Devam etmektedir çok şükür:

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ
الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim--- “Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm (hakîmi): Göklerde ve yerde olanların hepsi padişah, mukaddes, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih etmektedir.” (Cuma 62/1)

Bu Zâhiri DÖNüşün Bâtınını GÖRemeyen KÖR NEFS&AKıL ve AN-layamayan Kapalı KALBim için,
Resim---Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İYD-Bayramda HOŞ GÖRmüştür SESi-RAKsı:

Resim---Âişe radiyallahu anha Vâlidemiz'den farklı şekillerde rivâyet edilen bir hâdise şöyle:
"Bir bayram günü, kulağımıza gürültü ve çocukların bağrışmaları gelmişti. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm kalkıp (kapıdan dışarı baktı). Meğer, bu gelenler çalıp oynayan bir Habeşli gruptu, harbeleri (küçük kılınç) kalkanlarıyla oynuyorlardı. Çocuklar da etraflarında halka olmuş, onları seyrediyorlardı. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana: "Ey Aişe, sen de gel, seyret!" dedi.

Bir başka rivayette, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Ey Humeyra onlara bakmak istemez misin?" diye sorar. Hz.Âişe de: "Evet" deyince çağırır.

Oyunun, Mescid-i Nebevî'nin içinde kılıç (harbe) ve kalkanlarla oynandığını belirten rivayetler hâdisenin devamını Âişe radiyallahu anha'dan şöyle naklederler: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm kapıda durup beni arkasına aldı.(Başını ensesine koymuş) (..) halde duruyor ve oynayanları seyrediyordum. Bıkıncaya kadar böyle devam ettim. Bir ara "Yeter mi?" dedi. "Evet" dedim. "Öyleyse çekil!" dedi."

Başka rivayetler de Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'ın Âişe radiyallahu anha'nın kendi arzusuyla seyre son verinceye kadar bakmasına müsaade ettiğini belirtir.

Resim---Ebû Hüreyre'nin bir rivâyetine göre, bir seferinde Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın huzurunda Habeşliler harbeleriyle birlikte oynarken, Hz. Ömer radıyallahu anh çıkagelir. Derhal yere eğilip, avuçladığı çakılları atacağı sırada Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm müdâhale eder: "Ey Ömer, bırak onları, zîra bunlar Benî Erfide'dir (Habeşlilerdir)" buyurur.
(Fethu'l-Bâri : 3/97.)

Resim---Âişe radiyallahu anha Vâlidemiz anlatıyor: "Yanımda iki câriye def çalıp Buas Harbi üzerine (düzülmüş hamâsî) türküler söylerken Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm içeri girdi. Yatağın üzerine sırtüstü uzanarak yüzünü örttü. Az sonra (babam) Ebû Bekir girdi. Türkü okuyan câriyeleri görünce: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın huzurunda şeytan sazı ha!" diye bana kızdı ve câriyeleri azarladı. Ancak, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm karşı koyarak: "Ey Ebû Bekir, bırak onları söylesinler, her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır" dedi. Onlar sohbete dalıp, ilgileri kesilince câriyelere göz ettim, hemen sıvışıp çıktılar."
(Buharî, İydeyn, 25; Müslim İydeyn, 16-18)

Kul ihvÂNi KıtMÎRim ANLA ki;

KALBin HÂLi ve HaZZı ALLAHu zü’l- CeLÂL’e BAĞlı ise SEMÂ’ HeLÂLdir..
O zaman SEMÂ’ NEdir ki;

1- SEMÂ’ HeLÂLdir: KaLBî olarak CeLÂLî TeCELLî TemâŞÂsına İştirak varsa Şe’ÂNda o ÂNda DÖNen ATOMlarla DÖNeBİLirsin!.
2- SEMÂ’ Şüphelidir: KaLBî ZEVK mi? Nefsî EĞlence mi belirsi ise DÜŞÜN!..
3- SEMÂ’ KaLBî Haramdır-Yasaktır: Mücerred-Teke Tek Nefsîn Şeytâni Hevesi, Şirkî HeVÂsı COŞsun için ise hapı YUTTun BİLL!..

SEMÂ’ -> ENFuSî bir bir SıRR-ı SÎNenin ARŞa TAŞmasıdır..
Bu ise;
KaLB-Enfus-İÇ-Merkez-AKIL- cÂN DİRİyse -> NEFİS-ÂFâk-Dış-Muhit-nAKİL- cİSİM ÖLÜ ise ZÂTen SEMÂ’dasın inşae ALLAH!..
DUYup/UYduğun -> RaBBu’l- ÂLEMîN SÖZü -> RAHMETenli’l- ÂLEMîN SeSidir:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!: “Mutü kable en temutü: ÖLmeden önce ÖLünüz!” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

RAHMETenli’l- ÂLEMîN BULutundan SAĞnak SAĞnak Kevser RaHMetleri DÜŞtükçe kızgın SAC gibi Yürek YURDuna HaRRE SUCCeden RAKSı DUR-DUR-ulamaz..

RAHMETuLLAH CERRu CEZBi -> Pişmanlık-Hüzün-Şevk-AŞK-Vecd Sıcaklığı kAYNattıkça kAYNAtır da -> KaLBindeki YAKÎN DUYgusu BUHARı GÖZ ÇUKURunu OYNatır GÖZ YAŞların zAHMetin rAHMet Eder de RAHMET RAHMET DÖKülür SEMÂlara YERlere..

RAHMETten -> RAHMETe- SıRR-ı SIFIR SubhÂNî SEMÂ’ -> TeVHiDî TAVAFF -> devrÂN deVRi -> seyrÂN seYRi –> cevlÂN ceVLi -> hayrÂN hAYRı HÂL-i HAZZır HUZURda OLuruz inşae ALLAHu TeÂLÂ!..

Kul ihvÂNi >SÖZü kES!
cÂN Dediğin >bir NEFes
-> bir NEFeslik NÂsiBin
GÜN GELir BULur herKES!..


MîMM Mu-HABBe-tlerimle…


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: ÖĞRENerek ÖĞRETerek SEBEP OLmalıyız, NUR gibi IŞIK gibi

Mesaj gönderen nur-ye »

Kul İhvÂNi Hocamızın sazsız SÖZü!
GÖNÜL gÖZünün GÖRdüğü ÖZün KÖZü!


Resim

***'' 51-'' ÖĞRENerek ÖĞRETerek SEBEP OLmalıyız, NUR gibi IŞIK gibi!..''

Resim


DÜŞüMde; AKLıma DÜŞenler

Gece yatarken Kul İhvÂNi Hocamızın SÖZünü DÜŞünüyorken uyuya kalmışım.

Burnuma DenİZin yosun KOKUsu gelince, gözümü açtım.
Balkona çıktığımda dışarıda öyle bir koku yoktu.
DERm-ÂN BaBamızın ''RENK - SES – KOKU'' sohbeti geldi AKLıma!

İÇden/İÇeriye verilMİŞti sÂNki, yoSUn kOKUsu!
Deniz kenarında oturanlar bilir. Lodosun ardından esen ılık rüzgar getirir O kokuyu.

İŞte DER gibi denİZ; kendi SÖZünü, kendi DİLiyle, DUYurmak istediğinde SESinin ÂHengiyle; y-O’SUN KOKUsunu SALLar!

''Sessiz sözsüz, görünür görünmez bir şey fısıldar. Bu fısıltı olanı duymaya çalışınız.'' M. dermÂN kaddesallahu sırrahu

O KOKU öyle hoş bir KOKUdur ki! HUZURun ÖZ KOKUsunun MUTLUluğunu verir.
''B''ÂMM TELLinize BÂSAR da, AŞKa doğru yelken açtırır.

Resim---Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ömer: Ey Allah’ın Rasûlü! Dedi; Yapmakta olduğumuz işlerin yeni meydana gelmiş bir iş mi? Yoksa önceden takdir edilip bizim de onu şimdi yaşadığımız kanaatinde misiniz?” Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ey Hattâb oğlu Ömer önceden takdir edilip tamamlanan bir iş için çalışıp çabalıyoruz. Herkes kendisine takdir edilen işi kolaylıkla başaracaktır. Ne varki; mutluluk ehlinden olan şüphesiz mutluluk için çalışıp çabalayacaktır, Bedbaht yani mutsuz olanlar ise mutsuzluk için çalışıp çabalayacaktır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Sünen-i Tirmizi - 2135



Hep derim; YAŞAdığım yerde MUTLUluluğumun kaynağı zeyTİN ağacı ve denİZ Olmalı!

Deniz kenarında 2 katlı bahçeli villalar sıralanmıştı. Biride bizim evimizmiş.
Bizim evin önünde bahçe içinde 4 katlı bir bina daha vardı.
Evlerin önü gözün alabildiğinece KUMSALLdı.
Yalın ayaktım. Kumlar ayağıma yapışmaktaydı.
kumSALLa İP gerilmiş yıkadığım çamaşırları İpe serilmişim, Kuruyanları topluyordum.
Hava pusluydu, denizde de dalga vardı.
Eve doğru yöneldim.
Evin önündeki terasda Teyzem ve Renginaz vardı.. poşetlerin toplıyorlardı. Onları öyle görünce;
---''Hoşgeldiniz hayırdır!''diye sordum.. terasın yer zeminlerinin alın kalebodurlarını yapıştırıyorlardı.
---Renginaz: ''Ablam hiçbir işe yaramıyoruz evin işleri sana kaldı bunlarıda biz yapalım dedik!''dedi.
---''Aman ablacığım yaaa, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimiz’in ''BİZ BİR-İZ!'' KervÂNında BAĞı ile bağlı değilmiyiz ki!'' dedim. uyandım.


وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Resim---Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ(ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufretin minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn(tehtedûne). :Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzenizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.''
3 / ÂLİ İMRÂN - 103

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; "Mü'min ülfet eden ve kendisi i!e ülfet edilendir. Ülfet etmeyen ve kendisi ile ülfet edilmeyen kimsede hayır yoktur. İnsanların en hayırlısı insanlara yararlı olanıdır" buyurmuştur.
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 4, 5, 335)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; “''Şeytân insanın kurdudur. O, tıpkı sürüden ayrılıp uzaklaşan koyunu kapan kurt gibidir. Onun için cemâatten (birlikten), ülfetten (birbirinizi sevmekten), toplu yaşamaktan (umumî birlik) ve mescidlerden ayrılmayın. Sakın parçalara (şubelere) bölünmeyin!''” buyurmuştur.
(Muaz (radiyallahu anhu)’dan; İmâm Ahmed, müsnedinde; Tabâranî, kebirinde).



ÜLFET: Konuşma, dostluk, arkadaşlık, cana yakın olma
ÜNS: Alışkanlık, alışma. Arkadaş. Hemdem OLuş..
ÜNSiyyet: Alışkanlık, dostluk. Birlikte düşüp kalkmak. Ahbablık. BİZ BİR-İZlik..
BİZ-BİR-İZ : hüCReler-âletler çok-farklı cerryÂN TEK…


Resim Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

Kul İhvÂNi Hocamızın DÛAsı ile;

MuhaMMedî Gayretin Mecra’ı
MuhaMMedî Merhametin Menba’ı
MuhaMMedî MuhaBBetin Mebde’i
MuhaMMedî Hakikatın Mazharı ve Merci’i
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimize sonsuz sınırsız ve İlmullahça SALLât ü SELLÂM OLsun!.





MuhaMMedi MuHABBEtlerimİZle!....
Resim
Cevapla

“►SÖZ mü? KÖZ mü? lerinden!◄” sayfasına dön