Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00 Mesajlar: 8839 Konum: BURSA
|
>YakÎn BAKsa AKLıma AKsa BİZ BİR-İZ-de GİRsek RAKSa!.. ZEVK 1858 -> KIR ARTIk SerSERi NeFSim -> NeFS-i EMMâRe KÂFeSÎn! KALBin KUL-Ağıyla dİNle -> ÜNS YURDUn -> LaTîf NEFeSÎn! -> RaSÛLuLLAH SES/ELİnden -> KÂBE KaVSeYN KÂSE-SÎn!.. İÇ -> ENlere -> İKRÂMıdır… -------> YEDİ LETÂİF KÂBE- SÎn!.. sallallahu aleyhi vesellem.. 20.10.01 15:53 antalya.. ÜNS: Alışkanlık, alışma. Arkadaş. Hemdem OLuş.. ÜNSiyyet: Alışkanlık, dostluk. Birlikte düşüp kalkmak. Ahbablık. BİZ BİR-İZlik.. KÂSE: f. Tas veya çanak. Kâse gibi olan çukurluk. Başı kaplayan ve başın üstündeki kemik. LETÂİF: Lâtif duygular… NefSin Kemâlât Aşamaları..YEDİ LETÂİF: Nefs-i EMMÂre Nefs-i LeVVÂme Nefs-i MülHİMe Nefs-i MutMÂiNNe Nefs-i RÂziyye Nefs-i MeRziyye Nefs-i KÂMİLe-SÂFiyye…
El Latîfü :

KÂBE KaVSeYN: ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّى
---'' “Summe denâ fe tedellâ: Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu.” (Necm 53/8)
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى
---“Fe kâne kâbe kavseyni ev ednâ: O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.” (Necm 53/9)
ÜNS YURDUn -> LaTîf NEFeSÎn! ZEVK EDeliM İnşâe ALLAHu TeÂLÂ: ÜNS YURDUn -> RahmÂN NEFeSÎ -> Ney.. NeYYzen: O ALLAH celle celâluhu.. SeMÂ’: zeRRe-küRRE “SeBBaha” RAKSına şimdi şu ÂNda şeÂNda FiilÂN İŞtirak.. mecNÛNca leyLÂ DÖNüşü KaLB ÜSTüne..
الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
---“Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb: Ki onlar, sözü işitirler ve ahsen olanına-en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, ulûl'elbab-temiz akıl sahipleridir.” (Zumer 39/18)
وَإِذَا سَمِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَى الرَّسُولِ تَرَى أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُواْ مِنَ الْحَقِّ يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ
---“Ve izâ semiû mâ unzile ilerresûli terâ a’yunehum tefîdu mined dem’ı mimmâ arefû minel hakk(hakkı), yekûlûne rabbenâ âmennâ fektubnâ meaş şâhidîn: Resûle indirileni duydukları zaman, tanış çıktıkları gerçekten dolayı gözlerinden yaşlar boşandığını görürsün. Derler ki: "Rabbimiz! İman ettik, bizi (hakka) şahit olanlarla beraber yaz." (Mâide 5/83)
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yâ Ali Sen BENdensin BEN Senden!” buyurunca Ali kerremullahi veche SALLanarak Kalkmış SEMÂ! BAŞlamıştır.. (Buharî, Ashabu’n- Nebî; İ. Ahmed Hanbelî, Müsned V-204)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin İLİM ŞEHri Kapısı olan İmam Ali kerremullahi veche: "İLİM bir NOKTa idi Onu câhiller çoğalttı!” buyurmuştur.
BiSMiLLAH.. Bi.. SıRR-ı B... “Be” NOKtası -> Ali kerremullahi veche.. Bu NOKtadan ŞâHİD NAZARı -> Kitab ve SüNNet gÖZüyle..
Velâyet ŞAHımız İmam Ali kerremullahi veche: “Tüm Kur'ân-ı Kerim Fâtihaya, Fâtiha Besmeleye, Besmele “Be- ب ” Harfine DERC edilse-yoğunlaştırılıp içine sokulsa; BEN o “Be” Harfinin NOKTAsı Olurum!” BUYurmuştur-DUYurmuştur.
---Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır" buyurdu. (İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburî, Müstedrek C. 3 S. 126)
seBBaha RaKSından SubhÂNî SEMÂ’dan da bAHsedelim; AKLen BUnun zÂHİRi fiilen İŞTİRAKle cİSİMde cÂN cihÂNında, DevrrÂN-SeyrÂN-CevlÂN CEM’i CüNBüşümüzden..
RABBimizden her ÂN GEL-iş ve DÖN-üş ŞE’Nliği, URUC-RÜCU' MuhaMMedî Mi'RACımız HÂL-i HÂZZırda HACCımız.. şu ANda ve ŞE’ENULLAHta her AN Devam etmektedir çok şükür:
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
--- “Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm (hakîmi): Göklerde ve yerde olanların hepsi padişah, mukaddes, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih etmektedir.” (Cuma 62/1)
Bu Zâhiri DÖNüşün Bâtınını GÖRemeyen KÖR NEFS&AKıL ve AN-layamayan Kapalı KALBim için,
---Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İYD-Bayramda HOŞ GÖRmüştür SESi-RAKsı:
---Âişe radiyallahu anha Vâlidemiz'den farklı şekillerde rivâyet edilen bir hâdise şöyle: "Bir bayram günü, kulağımıza gürültü ve çocukların bağrışmaları gelmişti. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm kalkıp (kapıdan dışarı baktı). Meğer, bu gelenler çalıp oynayan bir Habeşli gruptu, harbeleri (küçük kılınç) kalkanlarıyla oynuyorlardı. Çocuklar da etraflarında halka olmuş, onları seyrediyorlardı. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana: "Ey Aişe, sen de gel, seyret!" dedi.
Bir başka rivayette, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Ey Humeyra onlara bakmak istemez misin?" diye sorar. Hz.Âişe de: "Evet" deyince çağırır.
Oyunun, Mescid-i Nebevî'nin içinde kılıç (harbe) ve kalkanlarla oynandığını belirten rivayetler hâdisenin devamını Âişe radiyallahu anha'dan şöyle naklederler: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm kapıda durup beni arkasına aldı.(Başını ensesine koymuş) (..) halde duruyor ve oynayanları seyrediyordum. Bıkıncaya kadar böyle devam ettim. Bir ara "Yeter mi?" dedi. "Evet" dedim. "Öyleyse çekil!" dedi."
Başka rivayetler de Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'ın Âişe radiyallahu anha'nın kendi arzusuyla seyre son verinceye kadar bakmasına müsaade ettiğini belirtir.
---Ebû Hüreyre'nin bir rivâyetine göre, bir seferinde Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın huzurunda Habeşliler harbeleriyle birlikte oynarken, Hz. Ömer radıyallahu anh çıkagelir. Derhal yere eğilip, avuçladığı çakılları atacağı sırada Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm müdâhale eder: "Ey Ömer, bırak onları, zîra bunlar Benî Erfide'dir (Habeşlilerdir)" buyurur. (Fethu'l-Bâri : 3/97.)
---Âişe radiyallahu anha Vâlidemiz anlatıyor: "Yanımda iki câriye def çalıp Buas Harbi üzerine (düzülmüş hamâsî) türküler söylerken Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm içeri girdi. Yatağın üzerine sırtüstü uzanarak yüzünü örttü. Az sonra (babam) Ebû Bekir girdi. Türkü okuyan câriyeleri görünce: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın huzurunda şeytan sazı ha!" diye bana kızdı ve câriyeleri azarladı. Ancak, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm karşı koyarak: "Ey Ebû Bekir, bırak onları söylesinler, her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır" dedi. Onlar sohbete dalıp, ilgileri kesilince câriyelere göz ettim, hemen sıvışıp çıktılar." (Buharî, İydeyn, 25; Müslim İydeyn, 16-18)
Kul ihvÂNi KıtMÎRim ANLA ki;
KALBin HÂLi ve HaZZı ALLAHu zü’l- CeLÂL’e BAĞlı ise SEMÂ’ HeLÂLdir.. O zaman SEMÂ’ NEdir ki;
1- SEMÂ’ HeLÂLdir: KaLBî olarak CeLÂLî TeCELLî TemâŞÂsına İştirak varsa Şe’ÂNda o ÂNda DÖNen ATOMlarla DÖNeBİLirsin!. 2- SEMÂ’ Şüphelidir: KaLBî ZEVK mi? Nefsî EĞlence mi belirsi ise DÜŞÜN!.. 3- SEMÂ’ KaLBî Haramdır-Yasaktır: Mücerred-Teke Tek Nefsîn Şeytâni Hevesi, Şirkî HeVÂsı COŞsun için ise hapı YUTTun BİLL!..
SEMÂ’ -> ENFuSî bir bir SıRR-ı SÎNenin ARŞa TAŞmasıdır.. Bu ise; KaLB-Enfus-İÇ-Merkez-AKIL- cÂN DİRİyse -> NEFİS-ÂFâk-Dış-Muhit-nAKİL- cİSİM ÖLÜ ise ZÂTen SEMÂ’dasın inşae ALLAH!.. DUYup/UYduğun -> RaBBu’l- ÂLEMîN SÖZü -> RAHMETenli’l- ÂLEMîN SeSidir:
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!: “Mutü kable en temutü: ÖLmeden önce ÖLünüz!” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)
RAHMETenli’l- ÂLEMîN BULutundan SAĞnak SAĞnak Kevser RaHMetleri DÜŞtükçe kızgın SAC gibi Yürek YURDuna HaRRE SUCCeden RAKSı DUR-DUR-ulamaz..
RAHMETuLLAH CERRu CEZBi -> Pişmanlık-Hüzün-Şevk-AŞK-Vecd Sıcaklığı kAYNattıkça kAYNAtır da -> KaLBindeki YAKÎN DUYgusu BUHARı GÖZ ÇUKURunu OYNatır GÖZ YAŞların zAHMetin rAHMet Eder de RAHMET RAHMET DÖKülür SEMÂlara YERlere..
RAHMETten -> RAHMETe- SıRR-ı SIFIR SubhÂNî SEMÂ’ -> TeVHiDî TAVAFF -> devrÂN deVRi -> seyrÂN seYRi –> cevlÂN ceVLi -> hayrÂN hAYRı HÂL-i HAZZır HUZURda OLuruz inşae ALLAHu TeÂLÂ!..
Kul ihvÂNi >SÖZü kES! cÂN Dediğin >bir NEFes -> bir NEFeslik NÂsiBin GÜN GELir BULur herKES!..
MîMM Mu-HABBe-tlerimle…
_________________ 
|
|