İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Alt Forumda kotegarize edilmeyen diğer Hakk Dostları.
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

GİZLİ GÜNAH

Ey yavrularım!
Gizli işlediginiz günah sizi sevindirmesin.
Çünkü ALLAH, gizli tuttuğunuz bütün günahları açığa vuracaktır.
O gün size açıktan ve sert olarak şöyle nidâ edilir:
“Falan kimse şunları şunları işledi, işlediği bu günahları insanlardan gizliyordu, ancak ALLAH’tan gizleyemez;
Falan kimse bütün haramları, günahları ve çirkinlikleri işliyor ve bu işlediklerini insanlardan saklıyor, hâlini düzgün gösteriyordu, ancak ALLAH’tan gizleyemez;
Falan kimse de kadınlara bakıyor ve bu bakışının ânî bir bakış olduğunu iddia ediyordu, halbuki tıpkı bir hırsız gibi gözünü o tarafa çevirip tekrar bakıyordu.”
Işte bu şekilde günahlar ortaya dökülür.
Bundan dolayı günahın hem açığından hem gizlisinden sakınmak gerekir.
Yazıklar olsun o kimselere ki, kendisini ALLAH dostu olarak gösterir, zâhirde onları taklit eder, fakat onların yoluna uymaz.


Ey evlâtlarım!
Bu sözlerim edep sâhibi olmak isteyen herkes için bir öğüt, hatırlatma, uyarı ve teşviktir.

Ey yavrularım!
Şeyhinizden başkasını kendinize dost bilmeyiniz, onun cefâsına sabredin. Belki de o, sizi imtihan etmek istemiştir.
Eğer sizi imtihan ederse, bunda sizin için ancak hayır murad etmiştir.
Eğer şeyhin sırlarına ve mânevî tecellîlerine muttali olursanız, bilin ki o, bununla sizi muhabbetullaha yükseltmek istemiştir.
Kim kalbinde şeyhine karşı muhabbet beslerse, ALLAH onu mânevî derecelere yükseltir.
Yalnız şunu unutmamak gerekir:
Şayet şeyh müridlerini ALLAH’a yaklaştırmada merdiven vazÎfesi görmeseydi, içinde kendisinden başka muhabbet bulunan bütün kalblere ALLAH gazapederdi.
Çünkü ALLAH bu hususta Gayûr yâni çok kıskançtır, bütün muhabbetlerin ancak kendisine yönelmesini ister.


Ey gönlümün yavruları!
Herkesin birbirine minnet edeceği Kıyâmet gününde: "Ey mutmeinne makâmına ulaşmıs nefis" hitâbına mazhar olmak istiyorsanız yemeğiniz zikir, sözünüz fikir, halvetiniz ise dâimâ ALLAH ile olsun.
Böyle olursanız ne bir azap korkusu çeker, ne de bir sevâba muhtaç olursunuz.
Unutmayın, herkesin bir muallime ihtiyacı vardır.
Biz, dâimâ ALLAH’tan gelecek feyzi bekliyoruz.
Bundan başka da bir yol tanımıyoruz.
Bu yolda ilim ya kitaplardan öğrenilir, ya da ALLAH tarafından vehbî olarak verilir.
Dâimâ murâkabe hâlinde olan, rızık kazanmak için yeterli zaman bile bulamaz.
Her kim muhabbet ehli olduğunu iddia eder de bu muhabbeti kendisini fenâ makâmına yükseltmezse, muhabbeti noksan demektir.
İlhamla bir söz söylendiğinde mârifet güneşleri doğar, karanlık gecede ay tecellî eder.
ALLAH dostları zâhiren anlaşılmazlar, onların iç âlemleri pek berraktır.
Onlar gecenin bir kısmını ibâdetle geçirir, seher vakti olduğunda istiğfar ederler.
Sabahleyin de ücretlerini tam olarak alırlar. Bu esnâda bir münâdî

"Ey bütün geceyi uyuyarak geçirenler! Siz kaybettiniz" diye nidâ eder.
Kim çirkin tavırlarını değiştirmez, nefsini tezkiye etmez, benliğini aşarak yalnız HAKK Teâlâ ile olmazsa Kıyâmet günü ALLAH’ı kendine yardımcı göremez.
Size elimden geldiği kadar nasihat ettim.
Tâbi olursanız, kurtulursunuz.


*
Resim
Kullanıcı avatarı
yagmur
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 14
Kayıt: 27 Oca 2009, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen yagmur »

teşekkürler... öğütleri tutanlardan oluruz inşallah.

*
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen sdemir »

Rab Teâlâ’yı sevip, O’nun sevgisini yayarsan, yerdekiler ve göktekiler sana sevgi besler.
Sadece ALLAH’a (c.c.) itaat et ki, yerdekiler ve göktekiler de sana itaat etsin.


İbrahim Dessukî (k.s.)
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

ASIL DERVİŞLİK

Ey oğulcuğum!
Temiz, zarif ve mütevâzı' elbise giy.
Dervişlik ne güzel elbise giymekte, ne köşklerde oturmakta, ne de tekkelerde yaşamaktadır.
Asıl dervişlik bütün kalbinle ihlâslı olman, azminde sadâkat göstermen ve îmânını kuvvetlendirmendir.
Bütün amelin ihlâsla olursa faydalı ve kârlı bir iş yapmış olursun.
Böylece kalbin nurlanır, kötülükler yok olur, kalb ALLAH korkusu ve sevgisi ile dolar.
İnsan bu mertebeye çıkınca ne ince ne de kalın elbiseye ihtiyaç kalmaz. Çünkü bir insanın kalbinde ilâhî nur kuvvetlenince, sâhibi ince elbiseyi bile taşıyamayacak hâle gelir.


İmam Şârânî (k.s.), böyle kimselerin meczûb olduklarını ve böyle hallerin iç âlemi farklı zâtlarda görüldüğünü bildirmektedir.
Bu konuda Dussûkî hazretleri şöyle devam ediyor:
Kalbinde aşk ateşi yanan kimse eğer elbisesini yırtar, bağırır, nâra atarsa kınanmamalıdır.
Hattâ çilelerini (erbainlerini) tamamladıkları sırada böyle kimselerin üzerine su dökülse ancak ateşlerini artırır.
Bu halde onların mîdesine inen yiyecek ve su sanki ateş olur, yanmaya başlar.


Evlatlarım!
Bütün ALLAH dostları bana göre kaptandır.
Siz de onları öyle kabul edin.
Sakın onların hallerini kınamayın.
HAKK Teâlâ katında seçkin bir yeri olan ALLAH dostları kalblerini zâviye, takvâlarını da elbise yapmışlardır.
Kerâmeti önemsememiş, kerâmet gösterenlere rızâ göstermemişlerdir.
Kerâmet göstermekten çekinmelerinin sebebi, kerâmetin amelin bir semeresi olmasıdır.
Amelin bir semeresi olan kerâmet riyâ olacağından gösterilmesi yasaktır.
Bundan dolayı ALLAH dostları havada uçmaz, suda yürümez, vahşî hayvanların, emirlerine râm olmasını istemez, ayaklarını yere vurarak su fışkırtmaz, cüzzamlı ve abraslı hastaya dokunup iyileştirmezler.
Hülâsa onlar dünyâyı iyi değerlendirerek ecirlerini tam olarak alırlar.
ALLAH cümlesinden râzı olsun.
Bu haller kendilerinde görülenler ise içerisinde bulundukları hâli aşmak isteyenler, yanıp tutuşanlar ve meczublardır.

Ey evlâtlarım!
Her an ömrünüz azalıyor, eceliniz yaklaşıyor.
Dünyâ dürülecek, altı üstüne gelecek.
Kurtuluş, amel defterini sâlih amel ve ahlâkla kapatan içindir.
Amel defterini günah ve hatâlarla kapatan ise, hüsrâna uğrar.

Evlâtlarım!
Siz kendinizi insanların yere yayıldığı, dağların parça parça olduğu ve kayaların ufalandığı Kıyâmet gününde kabul ederek, sâlih amel işlemekte acele edin.
Aşırı da gitmeyin.
Bu söylediklerimi yapmazsanız pişman olursunuz.
Benim size vasiyetim ve hediyem budur.


Dussûkî hazretleri burada "ebrarın iyilikleri, mukarrabinin kötülükleri gibidir" sozünü açıklayarak şöyle der:
Mukarreb olan ALLAH dostu, hatırına gelenleri ve bütün anlarını kontrol altında tutar, bunları ihmal etmeyi zelle (küçük günah) kabul eder.
Ayrıca o nefsin arzularına gem vurur, nefesinin çıkışını murâkebe eder, günahkâr bir insanın günahından korktuğu gibi iyiliklerinin kabul edilmeyeceğinden korkar.
Ebrar olanlar ise bunlara muktedir değildirler.
Mukarreb bir ALLAH dostu cezbe hâlinde “ah, of” demez, ellerini çarpmaz, bağırmaz, elbisesini yırtmaz, başını taşlara vurmaz, havada uçmaz, suda yürümez, şaşkın şaşkın dolaşmaz.
Bu haller onlarda görülmeyince, bâzı ehl-i tarik onların iyiliklerini kötülük sanmışlardır.
Halbuki mukarreblerin kötülük zannedilen halleri sırf iyiliktir.
Sizden birisi çirkin işler yaptığı, miskin, rüsvetçi, fâizci, zâlim ve onlara yardımcı olanların yemeğini yediği halde nasıl sâlihlerden olduğunu iddia edebilir?
O kimse yalan soylediği, gıybet ettiği, insanlara ve nâmuslarına dil uzattığı halde nasıl sâlihlerden olduğunu soyleyebilir?
Yasakları işlediği halde sâdık, velî, kendini günahlardan arıtmış, ALLAH’ın sevdiği ve râzı olduğu bir kul olarak yazılmayı nasıl talep edebilir?

Vallâhi, eğer bir kimse bu saydıklarımı işleyip de tevbe etmezse yolumuzda değildir.
O, başkasının tevbe etmesine de vesile olamaz.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

KUR’ÂN’ı ANLAMANIN SIRRI

Ey evlâdım!
Kur’ân’ın sırlarını anlamak istersen nefsini öldür, onu ayaklarının altına at, boş söz etmeyi bırak, yararlı iş yap, yanağını yere koy ve topraktan geldiğini düşün, günâhının çokluğundan ve Kıyâmet günü yüzüne çarpılmasından kork, amelinin kabul edilip edilmeyeceğini iyi hesap et. Eğer böyle yaparsan RABB’inin kelâmının mânâlarını anlayabilirsin.
Böyle yapmazsan bu kapı sana kapalıdır.
Yemin ederim ki, insanlar ve cinler bir araya gelse Kur’ân’ın bir harfini bile tefsir edemezler, buna güçleri yetmez.
Çünkü her harfin özel mânâsı vardır.
Bütün mahlûkât sadece "bâ" harfinin mânâsını akıllarıyla anlamak için bir araya gelseler, âciz kalırlar.
Hiç kimseye şu veya bu şekilde kendiliğinden bir ilim verilmemiştir.
Şâyet ALLAHu Teâlâ kulunu öğretmemiş olsaydı, o her bakımdan câhil kalırdı.
Kim ALLAH dostlarının tattıklarını tatmadı, onların gördüklerini görmedi ise, HAKK’ı kabul etmenin, sâhili olmayan denize benzeyen mânevî âlemin, tohum içinde gizlenen sırrın, sâdece bir "nûn" harfinin veya insanlardan saklı mânâların hakîkatine vâkıf olmaz.
Ama ALLAH kuluna bunların ilmini ihsan ederse bilir, buna bir mâni yoktur.
ALLAH dostlarının tattığı mânevî zevki kalbinde günah, nefse âit arzular, şeytânî işler, kibir vs. bulunan kimse tadamaz.
Nice ilim vardır ki, onu anlamayan kimse dinler de kıymetini bilmez. Bundan dolayı, ulemâdan, ilmi ancak akıllı ve anlayışlı kimselere anlatmaları husûsunda söz alınmıştır.


*
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

AKLIN MEKÂNI

Ulemânın aklın kalbde olduğuna dâir görüşü doğrudur.
Çünkü bu konuda:
"Dikkat edin kalbde bir et parçası vardır, o sağlam olursa bütün vücut sağlam olur, o bozulursa bütün vücut bozulur, dikkat edin işte o kalbtir" hadis-i şerifi vardır.
Yalnız, aklın mâhiyeti hakkında düşünüldüğünde şu sonuç çıkar:
Baş; dünyâ, kalb ise âhiret işlerini tanzim eder.
Netîce olarak, mücâhede eden müşâhede eder, işi gücü yatıp uyumak olan yolda kalır.
Bu yolda kimse yaşının büyüklüğü ve önce intisap etmesi yüzünden ileri gidemez.
Bu yolda ilerleme, ancak gönül gözünün açılması ile mümkün olur.
Şu da unutulmamalı: Sizden kimin gönül gözü açılırsa, sakın kendini beğenip böbürlenmesin.


Ey evlâdım!
İblis, Âdem aleyhi's-selâm’dan daha hayırlı olduğunu iddia edince ALLAH Teâlâ ona lânet etmiş ve rahmetinden kovmuştur, unutma!

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Dikkat edin cesette bir et parçası vardır ki o; salih (kötülüklerden arınmış) olursa bütün ceset salih olur; o bozuk olursa bütün ceset bozulur. İşte o et parçası KALB'dir.''
(Buharî, İman 39)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

HÂFIZ OLANA DÜŞEN VAZİFE

Kur’ân hâfızı olan kimse haram gıdâ yememeli, haram elbise giymemelidir. Eğer böyle yaparsa, hâfızasındaki Kur’ân ona lânet okur ve şöyle der:
"Kim ALLAH’ın kelâmına saygı göstermez ve onunla amel etmezse ALLAH’ın lâneti onun üzerine olsun".
Kim evlâdım olmak istiyorsa nefsini şeriat kabında hapsedip üzerine hakîkat mührünü vursun, mücâhede kılıcıyla onu öldürüp isteklerine mâni olsun.
Kim yaptığı ameli kendine mâl eder ve onunla övünürse RABB’inin gözünden düşer, yardımından mahrum kalır.
Ârif olan iyiliklerini bile günah telakki eder.
Şâyet
ALLAH onu kusurlarıyla muâheze ederse bunu da adâlet sayar.

İLİM ÖĞRENMEK

Ey evlâtlarım!
İlim talep edin.
Durmadan çalışın, usanmayın.
Zîra
ALLAH Teâlâ Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’e:

"De ki: Ey RABB’im, ilmimi artır"
(Tâ-Hâ 20/114) buyurmuştur.

Biz ilme ondan daha çok muhtâcız.
Çünkü biz ilim fakiriyiz ve âhir zamanda bulunuyoruz.
Ziyâdesiyle ilim istemek sâdece edep içindir.

"İlmimi artır" meâlindeki âyetin tefsiri,
"Edebinin artması için ziyâdesiyle ilim talep et" şeklindedir.
Şu da bir hakîkattir ki, ne kadar ilim olursa olsun insanlar
ALLAH’ı hakkıyla takdir edemezler.

Ey evlâdım!
Bil ki, bu yolun aslı, esâsı ve kâidesi açlıktır.
Eğer kurtuluş istersen sana açlık tavsiye ederim, tıka basa yememelisin.
Ancak açlık ihtiyacını giderecek kadar yemelisin.
Çünkü açlık, vücuttaki nefsî arzuları kırar.

Oğulcuğum!
Bu yolda mânevî bir zevk talep edersen çok istekli olmalısın, şevkini de artırmalısın!


فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْآنِ مِن قَبْلِ أَن يُقْضَى إِلَيْكَ وَحْيُهُ وَقُل رَّبِّ زِدْنِي عِلْمًا

“Fe teâlallâhu'l-meliku'l-hak(hakku), ve lâ ta’ce'l bi'l-kur’âni min kabli en yukdâ ileyke vahyuhu ve kul rabbi zidnî ılmâ(ılmen) : Hak olan, biricik hükümdar olan ALLAH yücedir. Onun vahyi sana gelip tamamlanmadan evvel, Kur'ân'ı (okumada) acele etme ve de ki: "RABB'im, ilmimi arttır."
(Tâ-Hâ 20/114)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

MÜ’MİNİN FİRÂSETİ

Mü’minin firâsetinden korkun.
Çünkü o, iç âleminize
ALLAH’ın nûru ile bakar ve orada ALLAHın râzı olmadığı şeyleri görür.

Ey oğulcuğum!
Hakîkati işitmek, görmek ve aklını kullanmak istersen iç âlemine faydalı şeyleri koy; el öpme ve riyâsetle yetinme.
Bir derviş hakîkate âit mânâları naklederek değil yaşayarak söylemedikçe kâmil bir insan olamaz.
Yine o, sır ve mâneviyata âit bilgileri ayırdedecek kadar iç âlemini temizlemelidir.
Artık o bu halde hikmetli sözler söyler, yabancı dilleri konuşur, gizli sırları çözer, bir çok hususlara muttali olur, hakîkate ulaşır ve sâdece onu anlatır, ancak doğruyu söyler.
İste bundan sonra halkı HAKK’a çağırmak sıhhatli olur, fayda verir.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

ÂHİR ZAMAN

Ey gönlümün yavrusu!
Rastgele yerlere girip çıkanlardan sakın, uygun olmayan yerlere girme!
Din kardeşinden yersiz bir hareket veya çekememezliğe şâhid olursan ona güzel muâmele et, kötülük etmekten sakın!
Yakın dostun, sana karşı doğru olandır.
Sen de ona karşı doğruluğunu muhafaza et!

Ey müridim!
Bütün beşerden sakınmalısın.
Çünkü âhir zamandayız.
Bu zamanda nasihat azalmış, nerdeyse bir tâne bile nasihatçı kalmamıştır.
Öyle ki bu zamanda bir kimseyi dost edinirsin o seni düşman kabul eder, Sen birini yükseltmek istersin o seni alçaltmak ister,
Sen iyilik edersin o kötülük eder,
Sen şefkat gösterirsin o seni dikenin üzerine atmak ister,
Faydalı olursun zarar verir,
İyilikle muâmelene kötülükle mukâbele eder,
Ziyâretine gidersin kendisi gelmez,
Yedirirsin teşekkür bile etmez,
Öne çıkarmak istersin seni görmez,
Birini terbiye edersin kalkar: "ben seni terbiye ettim" der,
İyilik edersin seni aldatmaya kalkar,
Sen yumuşak davranırsın sert davranır.
Bu dünyâya ve içinde yaşayan insanlara şaşmamak elde değil.
Peygamberler devrinde bile nifâk görüldüğüne göre, ondan sonraki dönemlerde görülmesi garipsenmemelidir, şimdiki zamanda haydi haydi görülür.

Ey oğlum!
Yaşayışı kötü olan insanlardan uzaklaş, hayır ehli ile birlikte olmaya bak, seni zora sokan ve yoran insanlardan kurtulubilirsen kurtul!
Çünkü onunla dostluk edersen pişman olursun.
İşte bunlar sana nasihatımdır, tut!

Temkin ehline gelince:
Fitne, fesad, anarşi ve terör devrinde temkin ehli olan ALLAH dostları aşağılık insanların huylarını bir tarafa atarlar, onların bu hareketlerini bağışlarlar,
Hatalarını görmemek için gözlerini yumarlar,
Kötü sözlerini duymamak için kulaklarını tıkarlar,
Hulâsa her şeyi ALLAH’a havâle ederler,
Bu devir insanları için ALLAH’tan af dilerler, kötülüklerine iyilikle mukâbele ederler.


İmam Şârânî Hazretleri Temkin Ehlinin hâline misal olarak Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’den rivâyet edilen şu hadisi zikretmektedir:

"Köleniz sözünüzü dinlemezse satınız. ALLAH’ın yarattıklarına azab etmeyiniz".

Temkin ehli olan ALLAH dostları, kötülüğün her tarafı sardığı dönemde, insanlardan uzak durulmasını tavsiye etmişlerdir.
Çünkü o insanlarla haşır neşir olmak, onların dertlerine çâre bulmaya çalışmak insanın kendi nefsini ıslah etmesine mâni olur.
Bu yolda yapılan çalışma semere vermez.
Bu tecrübe ile sâbit olmuştur.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur-ye »

Mecnun yazdı:
29. SALÂVÂT-I ŞERÎFE

İbrâhim-i Dessûkî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı: çok azîz bir Muhammedî âşık olup Evliyâullah: “ Bu salâvâtın faziletini ALLAH (cc) bilir.” demişlerdir .

BİSMİLLAHİRRAHMANRİRRAHİM

Resim
TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim alezzâtîl Muhammedîyyetil latîfetil ehadiyyeti Şemsi semâil esrâri Ve mazharil envâri Ve merkezi medâril celâlî Ve kutbi felekil cemâlî Allahümme bisirrihi ledeyke Ve bi seyrihi ileyke âmin havfî ve âkil asreti vezheb hüznî ve hırsî Ve kün lî ve hûznî ileyke minnî Verzuknîl fenâe annî Vellâ tec'alnî meftunen bi nefsî Mahcûben bi hissî Vekşif lî an küllü sirrin mektûmin Yâ Hayyü Yâ Kayyûm!

MÂNÂSI: "ALLAH'ım! Sırlar Semasının güneşi, nûrların mazharı, Celâl Dâiresinin merkezi (dönüm noktası : akdes noktası), Cemâl Feleğinin (yörüngesinin) kutbu (devrânda devreden cismin cihân çarkının aksı) olan; Ahadiyyet (her hususta mutlak teklik) lâtifetinin (Ahadiyyetten Ahmedîyyete lütûf edilen incelik ve hakikatlerin) tecellîgâhı (ilk zuhûr yeri, çoğalma ocağı olan) Zât-ı Muhammedîyyete salât-ü-selâm eyle! ALLAH'ım! O'nun Senin yanındaki sırrı (teslimiyet) ve Sana olan (istikamet) seyrinin hakkı için; korkumu gider emin kıl (emniyette eyle), (imkanla imtihan seyr-ü-sülûkümde, teslimiyet ve istikamet tevhidinde) ayak kaymalarımı (yolda sürçmelerimi, takılıp düşmelerimi yoldan geri kalmalarımı) azalt, hüznümü (üzüntümü, kederimi) ve hırsımı (dünyaya tamahkarlığımı) gider (bertaraf et), benden yana (lehime) ol; beni, benden Kendine (Sana) al (çek), beni benden fenâ ile rızıklandır (benlik hastalığımdan kurtar, benliğimin yok olmasına izin, inâyet ve hidâyet eyle, nefs perestlikten âzâd et!). Beni nefsime meftun kılma (nefsimin fitnesine düşürme, nefsimin hevâ ve hevesiyle sihirletme, nefsime tüm gönlümü verip ona vurulan, düşkün ve âşık olan kılma!). Âfâkı (dış dünyayı) tanıdığım hislerimi (enfüsümü ve özümü tanıdığım duygularımı) bana (şühûdî tevhid tekemmülüme) hicâb (perde, engel, yol kesici, çeldirici) etme! Bana her türlü, tüm gizli (saklı) sırları aç (ifrat ve tefritten koru, i'tidal üzere ve hazımlı kıl, şaşırtma-taşırtma!) YÂ HAYYU YÂ KAYYÛM (celle celâluhu)!"
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »


MÜRİDİN ŞEYHİNE KARŞI TUTUMU

Mürid şeyhihin huzurunda sessiz ve sâkin olmalı, izinsiz olarak konuşmamalıdir.
Yine ondan izin almadan evlenmeye, sefere çıkmaya, sohbete katılmaya veya sohbetten ayrılmaya, uzlete çekilmeye veya insanlar arasına katılıp tebliğ yapmağa, ilim, Kur’ân, zikir veya tekkede hizmetle meşgul olmaya kalkışmamalıdır.
İşte gerek selef, gerekse halefin şeyhleri ile münasebeti böyleydi.
Zira şeyh, müridin pederi yerindedir.
Bundan dolayi mürid, şeyhine asi olamaz.
Asi olmasını gerektirecek bir durum da yoktur.
Bütün hallerinde ona saygılı olması gerekir.
Öyle ki, mürid şeyhinin huzurunda gassalın elindeki meyyit (cenaze yıkayıcısının elindeki ölü gibi)gibi olmalıdır.


Ey oğlum!
Manevî pederin olan mürşidine itaat et, onun hakkını maddî pederinin hakkından üstün tut.
Manevî peder, maddî pederden daha faydalıdır.
Çünkü hakiki mürşid, müridi ham bir demir parçası olarak teslim alır, onu mânâ ocağına atar ve eritir, su haline getirir, sonra üzerine manevî sırlar damlatır, böylece onu hâlis bir ALTIN haline sokar.
Dinle ey oğlum faydalanırsın.
Dervişlerden bir çoğu ölünceye kadar şeyhleri ile birlikte bulundular da edebe riâyet etmediklerinden istifâde edemediler.
Bazısı da ALLAH’ın gazabına uğradı.
Bilesiniz ki, o büyük zatlardan uzak kalmak, onların dışındaki insanlarla sohbet etmek ve sözlerini dinlemek çok kötüdür.
Asıl Allah dostları ile birlikte olunmalıdır.

*
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »


İbrâhim Dussûkî Hazretlerinin herkes tarafından anlaşılamayacak bâzı sözleri de vardır.
Bu sözler ancak mârifet ilmine vâkıf olan
ALLAH dostları tarafından anlaşılabilir.
Şöyle diyor İbrâhim Dussûkî hazretleri:


“Ben o münâcâtını yapan Mûsâ idim, hamle yaparken Ali idim.
Yeryüzündeki bütün velîler bana bağlıdır.
Onlardan İstediğime mürşidlik vazifesi veririm, İstediğime vermem.
Ben semâda RABB’imi gördüm.
Kürsü’de O’nunla konuştum.
Cehennem kapılarının anahtarı elimdedir, bu anahtarla cehennemin kapılarını kapattım.
Firdevs Cenneti de elimdedir, onun kapılarını da açtım.
Kim beni ziyâret ederse onu Firdevs Cenneti'nde iskân ederim.

Ey oğulcuğum!
Bil ki: ALLAH dostları için hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklar.
Onlar ALLAH’a vâsıl olan zâtlardır.
ALLAH’a vâsıl olan bir ALLAH dostu, Mûsâ (a.s.) RABB’ine nasıl münâcâtta bulunmussa, aynı şekilde münâcâtta bulunur.
Her ALLAH dostu Hz.Ali (r.a.)’ın yaptığı gibi mutlaka kâfirler üzerine hamle yapar.
Ben ve diğer ALLAH dostları tâ ezelde ALLAH Teâlâ ve Hz. Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem’in huzûrunda idik.
ALLAH beni Hz. Muhammed’in nûrundan yarattı, bütün ALLAH dostlarına kendi elimle şeyhlik vazîfesi vermemi emretti.
Ben de hepsine bu vazîfeyi verdim.
Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem bana şöyle dedi:
"Ey İbrâhim! Sen onların reisisin"
Bu hâlde iken Arkamda Abdülkadir Geylânî, onun arkasında da Ahmed er-Rufâî vardı.
Sonra Rasûlullah Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem’e baktım, şöyle devam etti:
"Ey İbâhim! Mâlik’e git, Cehennemin bütün kapılarını kapamasını şöyle, sonra Rıdvan’a git, Cennetin bütün kapılarını açmasını söyle".

Mâlik ve Rıdvan kendilerine emredileni yaptılar.

Sonunda İbrâhim Dussûkî hazretleri şöyle dedi:
"Benim bu söylediklerimi ancak bütün perdeleri aralamış, nefsinin önündeki engelleri aşmış ve melekler gibi rûhânîleşmiş kimseler anlayabilir".
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

İmam Şârânî hazretleri İbrâhim Dussûkî’nin bu sözleri hakkında şöyle der:
"Bu sözleri söyleme makâmı değişik bir makamdır ki, üzerinde çok söz söylenebilir.
Bu makâma yükselen bir zât, içinde bulunduğu hâle göre, konuşabildiği kadar konuşur.
Bunun gibi sözleri Abdulkadir Geylânî hazretleri ve başkaları da söylemistir. ALLAH hepsinden razı olsun.
Bu sözlere muhalefet edilemez. Ancak açık bir nass yâni Kitap ve Sünnet’ten açık bir delil bulunması hâlinde karşı çıkılabilir".


Çok önemli nasihat ve öğüterini naklettiğimiz İbrâhim Dussûkî Hazretlerinin şeceresi, baş tarafta da söylediğimiz gibi,
Zeynelâbidin, Hz. Hüşeyin ve Hz. Ali kerremullâhi veche yoluyla Hz. Peygamber Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ’e ulaşmaktadır.
Dolayışıyla kendisi seyyiddir.
Bu zât Şâfiî mezhebinde fakîh bir zâttır.
Ancak fıkıhla yetinmemiş, büyük sûfîlerin yolunu öğrenip takip etmiş, mürşidi kâmil olmuştur.
Kendisi, eşi az bulunan mürşidlerden kabul edilmiştir.
Maalesef uzun bir ömür sürmemesi, 676 hicrî yılında 43 yaşında iken vefat etmiştir.
Bu yıllar içerisinde aslâ gaflete düşmemiş, nefis, hevâ ve şeytana tâbi olmamış, bu yolda belki de kendisinden sonra ulaşılamayacak gayretler göstermiştir.
ALLAH kendisinden ve bütün ALLAH dostlarından râzı olsun, bizlere şefaatlerini nasib etsin!.
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen MINA »

Allah c.c kendisinden ve bütün Allah dostlarından razı olsun, bizlere şefaatlerini nasib etsin!.
amin..
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Şiirlerinden Bâzı Örnekler:

Sevgilim muhabbet kadehini içirdi özüme,
Âşıklardan ayrıldım, sarhoşken geçtim halvetime.
Celâl nûru bize çaktı, olaydı isâbet ondan,
Bir şey kalmazdı o kocaman sâbit dağlardan.
Ben idim sâkisi, o âlemde hazır olanların,
Döndüm durdum hep, bir bir çevresinde onların.
Bana nidâ etti gizli gizli ve hikmetle âh!
Çünkü hep benim önderimdi, şeyhimdi Rasûlullah.
Bir ahdleşme oldu aramızda, korudum ahdimi,
Kaldım sağlam, sâdık, bildim muhabetim değerini.
Hükmüm ki, câridir bütün ülkelerde,
Cinlerde, beşerî yapılarda, hattâ ölülerde,
Çin’in tâ ötesinde kalan ülkelerde,
Hep velâyet sahamdır, HAKK’ın en uzak beldeleri.
Ben öyle bir harfim ki, her bakana göre okunmayan;
Reâyam sayılır, her yanda RABB’imden emir alan.
Pek çok âlim bize inkârcı olarak geldi,
ALLAH’ın fazlı ile hırkamı giyen olup gitti.
Bu sözü etmekte niyetim, böbürlenmek değildi,
Tâ ki, yolumuzdan câhil kalmasınlar diye izin geldi.

İbrâhim Dussûkî kaddesallâhu sırrahu
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

BAŞKA BİR ŞİİRİ

Bana mahbûb tecellî eyledi her yönden,
Müşâhede eyledim onu, her mânâ ve sûretten.
Bana hitâb etti sır kapılarını açaraktan,
Dedi: “Bilebildin mi? Kimim ben?”
Dedim: Sensin artık, elbet ben Sen oldum içten,
Bu gün Sen ki böylesin, hakîkatımın aynısısın cidden.
İş böyledir lâkin; vaktâkı gönülden
Çıktı eşyâ; nüsham oldun hiçten.
Zâtımı zâtına vaslederek birleştirdim,
Ama hulûlsuz, elbet hakîkidir O’na nisbetim.
Bekâ içinde ebedî olarak fenâya vardım,
Ebediyeti, sermediyeti dâim O zât için.
Beni benden aldı, gaybete erdim, dilenci oldum
Özüm için, çünkü yokluğumla meşguldüm.
Bir müşâhid olaraktan zât aynamdan bakıyordum
Zâtımla zâtıma ki böylece son gâyemi buldum.
Sabahlarım, işlerim iki hal arasında kalır,
Bildiklerim beni mahve atar, vehmim sâbit kalır.
Donattım kalb bahçemi onun için konak olarak,
Dayalı döşeli yapılmış köşkten yüksek olarak.
Ben ol kutubum ki gerçekten mukaddes ve mubârek,
Her şey dönerken çevremde mihveri zirvemdir, yüksek.
Ben ol güneşim ki etrâfa aydınlık, hiç azalmam,
Yalnız körelmiş kalbler görmezler, hiç kaybolmam.
Ben o aynadan görülürüm ki üzeri susuzdur,
Aksinde parlaksa da görülmem o ayna nursuzdur.
Haberler benimle kâimdir benimle her zümrede her zaman,
Hep benim cemaatımdır, görüşler muhtelif de olsa.
Gözlerim onun zâtından gayrını asla göremez,
Esâsen aklıma gayrının düşüncesi hiç gelmez.
Zât dâima özümle kıvâmı bulur her zerrede,
O’na hulle biçerim yeni yeni giyer de.
Sayalım bir bir Leylâ, Hind, Rebâb sonra da gelir Zeyneb,
Alvâ, Selmâ bir de buna ekle Seniyye,
Bunlar hakîkatı olmayan birer isimdir ki, hep
Sûretimdir ancak levhâ olarak yazdıkları .
Evet neşem sevgide, Âdem yaratılalı beri,
Sırrım kâinattadır, tâ yaratılıştan beri.
Ben yüceler de Ahmed’in nûru ile berâberdim,
Halvetimle, hemde dürre-i beyzâ üzerindeydim.
Zebîhin rüyâsında kurban edildiğinde vardım,
HAKK’ın lütufları idi bu bir hakîkat bilinse.
Ben İdris’le berâberdim yücelere gittiğinde,
Firdevs’e iskânla kendisine yer verildiğinde.
Ben Îsa ile berâberdim beşikte konuşurken,
Verdim Dâvud’a nağme lezzetini.
Ben Nuh ile berâberdim yüce hikmeti sezmişti,
Kudret elinde taşan denizler ve tûfan görmüştü.
Ben ol kutubum ki bu zamânın şeyhi,
Ben ol kul İbrahim’im ki süphesiz bu yolun şeyhi.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

İmam Şarânî Hazretleri bu şiirler hakkında şöyle der:
“Bu sözler üzerinde derin düşünülmesi gereken sözlerdir.
Sanki bu sözler âlem-i ervahtan söylenmiştir.
Bunları ancak ruhlar âlemine vâkıf olanlarla, Muhammedî meşrebe mensup kâmil mürşidler anlar, başkası değil.
O âleme vâkıf olan zâtlar bu sözlerin ne mânâya geldiğini bilirler.
Ruhlar âlemi denilen âlem mü’minin bir uzvu gibidir.
Birinde bir acı olsa diğerleri de acı duyar.”


Sehl b. Abdullah et-Tüsterî Hazretlerinin de buna benzer sözleri vardır.
Meselâ o şöyle der:

“Ben müridlerimi “tâa elestü bi rabbiküm” den tanıyorum. Hatta o zaman sağımda ve solumda olanları bile hatırlıyorum. Müridlerimi daha babalarının sulblerinde iken terbiyeye başlarım. Onlar bana gizli kalmazlar.”

İbn Arabî bu bilgileri Fütûhât adlı eserinde nakletmiştir.

Yine Tüsterî Hazretleri sözlerine devamla şöyle diyor
:
“Ben altı yaşımda iken Allahu Teâlâ bana yüce âlemlerde olanları gösterdi. Sekiz yaşımda iken levh-i mahfuzu gördüm. Dokuz yaşımda iken semânın tılsımını çözdüm. Ondört yaşımda iken, es-Seb’u-’l-mesânî’de yabancı bir harf gördüm ki, onun etrafında insanlar ve cinler dönüyordu. Bunun mânâsını anladım ve Allah’a hamdettim. Bu yaşta bu yabancı harfi ögrenince ALLAH’ın izni ile duranı hareket ettirdim, hareket edeni durdurdum.”
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

ŞEYYİD İBRAHİM DÜSUKÎ
Kaddesallahu sırrahu


Âriflerin Sultanı, gerçeği arastırıcıların burhanı, Keramet feleğinin bedri tamamı, fakirlerin sığınağı.

Mısır'da yetişen evliyânın büyüklerinden Nesebi Hz. Hüşeyin vasıtasıyla Peygamber Efendimize sallahu aleyhi ve sellem dayandığı için Seyyiddir. Lakabı Burhaneddin olup, temiz silsilesi şöyledir:
İbrahim bin Ebü'l-Mecid bin Ali bin Muhammed bin Ebü'n-Neccar bin Zeynel'abidin bin Abdülhalik bin Muhammed bin Muhammed Kasım bin Abdülhalik bin Musa Kazım bin Ca'fer-üz-Zeki bin Ali bin Muhammed Cevad bin Ali Rıza bin Musa Kazim bin Cafer-i Sadık bin Muhammed bin Zeynel'abidin bin İmam-i Hüşeyn bin Emir-ül mü'minin Alidir. (kerremullahi veche)

Seyyid İbrahim, 633 (m. 1236) senesi şaban ayının, otuzuncu gecesi, Nil nehrinin batısındakı Düsuk köyünde doğdu.
676 (m. 1277) seneside veya 693 (m. 1293) senesinde vefat ettiği bildirildi.

Zamanının âlim ve evliyâsından Muhammed bin Harun, Seyyid İbrahim'in babası Ebü'l-Mecid hazretlerini nerede görse hürmeten ayağa kalkardı.
Bir müddet sonra bu âdetinden vazgeçti, sebebi sorulduğunda:
"Önceleri Ebü'l-Mecid'in temiz sulbünden zamanın evliyâsının büyüklerinden olacak bir çocuğun doğacağını anladım. Bu çocuğun nuru Ebü'l Mecid'de idi. Bu nura hürmeten, onu görünce ayağa kalkardım. Fakat şimdi bu nur; Ebül'l-Mecid'den hanımına intıkal etmiş bulunmaktadır" buyurdu.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Seyyid İbrahim Düsukî doğduktan bir gün sonra idi.
Halk, o gün Ramazan-i şerif olup olmadığı hususunda tereddüd içindeydiler.
Hilalın görünüp görünmediği hususunda, Muhammed bin Harun'a gidildi.
O da keşf yoluyla Seyyid Burhaneddin'in doğduğunu anlayıp, gelenlere buyurdu ki:

"Dün gece mübârek bir çocuk dünyaya geldi. Gidin, onun süt emip emmediğini öğrenin."
Annesi, evliyânın büyüklerinden Ebül'l Feth Vasiti'nin kızı Seyyid Fatıma hanım idi.
Gidilip sorulduğunda, muhterem vâlidesi üzgün bir şekilde:

"Bugün fecr vaktinden beri hiç emmedi" dedi.
Durum Muhammed bin Harun'a bildirildiğinde buyurdu ki:

"Seyyide Fatıma hanım üzülmesin, Akşam olunca çocuğu emer. Ramazan-ı şerifin birinci günü olduğu için, çocuk emmemiştir".
Böylece Ramazan'a girildiği anlaşılmış oldu.

Seyyid İbrahim Burhaneddin, "Hakayık" isimli eserinde anlattı ki:
"Hem babamın sulbinde, hem de annemin rahminde iken, Allahü Teâlâ bana pek çok lütuf ve ihsanlarda bulundu.
Dogduğum zaman hilalın göründüğü daha anlaşılmamış iken, o gün Ramazan'ın basladığını insanlara müjdeledim.
Bu benim dünyaya gelişimin ilk kerametiydi.
Altı yaşıma gelince, Allahü Teâlâ, bana yüce âlemde olan şeyleri gösterdi.
Sekiz yaşımda iken, Levh-i mahfüuzu ve onda olan şeyleri müşahede ettim gördüm.
Dokuz yaşımda; sema ve onda olan şeylerin sırrını çözdüm.
Fakat asıl olanlar ondört yaşımda iken oldu.
Bunlar, Rabbimin sonsuz ihsanlarından birkaçıdır.
Bu ihsanlarından dolayı Allahü Teâlâya hamd ederim."
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Seyyid İbrâhim Burhâneddin Dussukî;
Necmuddin Mahmud İsfehânî'den, o da Mahmud Tûsi'den, o da Abdussamed Nazarî'den, o da Ali Şirazı'den, o da Şahâbeddîn-i Suhreverdî'den ilim öğrendi ve feyzlerind'en istifâde etti.
Ayrıca, Abdurrazzak Hazretlerinin de teveccühlerine, kavuştu.
Ebu'l Hasen'i Şâzeli'den ilim öğrendi.
Abdusselâm bin Meşiş hazretleri rûhâniyetinden feyz aldığı gibi, Peygamber efendimizin sallallâhu aleyhi ve sellem rûhâniyyetlerinden vâsıtasız olarak feyz aldı.

Seyyid İbrâhim Burhâneddin Dussûkî Hazretlerinin elinde, dünyâ bir yüzük gibiydi.
Kalb gözüyle dünyânın her tarafını görür; çok şeye vâkıf olurdu.
Melekut Âlemine çıktığı bildirildi.
Birçok kerâmetleri görüldü.
Hayatta iken de vefâtından sonra kerâmetleri dillerde dolaştı.
İnsanların kalbindeki gizli hususları keşfedip haber veren ALLAH Adamlarının önde geleni idi.
Pekçok âlim, velî ve kadı onun talebesiydi.
Arabça, Farça, Süryânice, İbrânice ve diğer dillerle konuşurdu.
İlm-i ledünne mazhar, makâmı yüksek ve râsih ilme sâhip evliyâdandı.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Birgün Seyyid İbrahim Düsukî'yi imtihan etmek niyetiyle, yedi âlim yola çıktı.
Onlar Düsuk Nahiyesi yakınlarına varınca, İbrahim Düsukî, talebelerinden birini, bunlara gönderdi.
Talebe kendisini Seyyid İbrahim Düsukî'nin gönderdiğini, geri dönmelerini istediğini bildirdi.
İmtihan için gelenler biraz tereddüd ettiler.
O anda kendilerini bir sahrada buldular.
Uzun müddet burada perişan bir halde kaldılar.
Yiyecek bir şey bulamayıp ot yediler.
Üzerlerindeki elbiseler eskidi, lime-lime olup dökülmeğe başladı.
Böyle büyük bir zâtı imtihan etmek İştediklerinden bu hale geldiklerini anlayıp pişman olup tövbe ettiler.
Onların bu hallerine vakıf olan Seyyid İbrahim, talebisini tekrar onların yanına gönderdi.
Talebe onlara: "Artık buradan gidiniz" dedi.
O âlimler etraflarına bakınırken, bir anda kendilerini Seyyid Düsukî'nin huzurunda buldular.
Seyyid Hazretleri buyurdu ki: "Haydi hazırladığınız sualleri söyleyin!"
Onlar da: "Efendim, biz bir kabahat işledik. Bundan çok üzgünüz, affınızı ve bizi talebeliğe kabul etmenizi istiyoruz" dediler.
Seyyid İbrahim Düsukî de bunları affedip, talebeliğe kabul etti.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Seyyid Düsukî Hazretleri, birkaç talebesini alışveriş için şehre gönderdi. Şehirde talebeler, bir iftiraya maruz kaldılar ve zâlim bir vâli tarafından zindana atıldılar.
Talebeler mektupla durumu hocalarına bildirdiler.
Seyyid İbrahim Düsukî hazretleri, vâliye şu satırları yazıp gönderdi:
“Gece okları ulaşır hedefe,
Atılırsa huşu' yayları ile.
Menzile kavuşmak için erler kalkar,
Rüku' ile beraber secdeyi uzâtırlar.
Ellerini açıp Allaha,
Gönülden ederler dua,
Ok yaydan çıkınca
Zırh bile etmez fayda.”
Mektup vâliye ulaşınca, arkadaşlarını topladı:
"Şunlara bakın hele, hocaları bana bir mektup göndermiş" dedi ve ağır hakaretlerde bulunup, mektubu okumaya başladı.
Tam (Ok yaydan çıkınca) mısrasına gelince, bir ok gelip, vâlinin göğsünesaplandı.
Hemen orada kıvranıp öldü.
Vâlinin adamları, korku içinde mazlumları hemen zindandan çıkarıp salıverdiler.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Nil'den bir timsah, bir çocuğu yutmuştu.
Çocuğun babası Seyyid İbrahim Hazretlerine başvurdu.
Çocuğunu kurtarması için yalvardı.
Bunun üzerine Seyyid Düsukî bir müddet teveccühden sonra, Nil kıyısına gitti ve timsaha çocuğu sağ olarak geri vermesini emr etti.
Timsah nehirden çıkıp, bu kerameti görmek üzere orada toplanan kalabalağın gözü önünde çocuğu sâlimen ağzından çıkardı.

Seyyid İbrahim Burhaneddin Düsukî, "Gavs-i azam" ismi verilen evliyâlığın en yüksek makamlarına kavuştu.
Ömrünü hep Din-i İslama hizmet etmekle geçirdi.
İnsanların doğru yola kavuşmasi için çok çaba gösterdi.
Geceleri uyumaz, sabahlara kadar ibadetle, Cenâb-ı Hakka kırık bir kalb ile yalvarmakla geçirirdi.
Gündüzleri talebelerine ders verirdi.
Sünnet olduğu için ögleden sonra bir miktar uyuyarak kaylule yapardı.
Ömrünün sonlarına doğru, talebelerinin büyüklerinin birine:
"Ezher Camii'nde ders vermekle meşgul bulunan kardeşim Musa Düsukî'ye git. Selâmımı söyle ve zâhirinden önce bâtınını temizlesin. Gurur, kibir, hased, ucb gibi bütün kötü huylardan kalbini muhafaza etsin" buyurdu.
Talebe derhal yola çıkıp, hocasının emrini kardeşine ulaştırı.
Kardeşi o anda ders veriyordu.
Dersini yarıda bırakıp, süratle Düsuk'a gitti.
Fakat ağabeyinin, seccade üzerinde Allahü Teâlânın rahmetine kavuşmuş olduğunu gördü.
Seyyid İbrahim Burhaneddin kaddesallahu sırrahu kıymetli eserler yazmıştır.
En meşhur eseri "El-Hakaik"adlı kitabıdır.
Resim
Cevapla

“►Diğerleri k.s.◄” sayfasına dön