EMîR SULTAN (k.s) Ve Menkıbeleri

Alt Forumda kotegarize edilmeyen diğer Hakk Dostları.
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: EMîR SULTAN (k.s) Ve Menkıbeleri

Mesaj gönderen Gul »

Resim

Hayvanları konuşturması

Emir Sultan’ın halifelerinden Hasan Hoca’nın (hyt.845/1441-42) bir katırı vardır. Katır, Emir Sultan’ın bir diğer halifesi olan Ece Sultan’a, halini anlatır ve sahibi olan Hasan Hoca’dan şu şekilde şikâyet eder: “Üstüme binip inmesini bilir ama benim açlığımla, susuzluğumla ve arkamı kaşımakla ilgilenmez.” der. Ece Sultan da Hasan Hoca’ya katırın sırtındaki semeri almasını, söyler. Semerin altındaki keçeyi de kaldırdıklarında keçeyle birlikte bir miktar deri de kalkar. Yani katır Ece Sultan’a konuşarak derdini anlatır.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: EMîR SULTAN (k.s) Ve Menkıbeleri

Mesaj gönderen Gul »

Resim

Akıldan geçenleri bilmesi, düşünceyi okuması

Emir Sultan’ı tecrübe için Bursa halkı gönüllerinde bir şeyler tutarlar ve Emir Sultan’ın huzuruna geldiklerinde hiçbir söz söylemedikleri hâlde Emir Sultan her birinin gönüllerinde tuttukları şeyleri birbir kendilerine söyler. Onlar da teselli olup onun mübarek ellerini öpüp dönerler. İki kişi de bu durum gerçek midir değil midir, diye denemek için; biri

“Bana ekmek ile kaymak getirsin.” Diğeri de

“Benim son derece hevâm vardır, bana dua etsin de tövbeye sebep olsun.” diyerek Emir Sultan’ın huzuruna gelirler. Emir Sultan da bunların niyeti üzerine birine ekmek ve kaymak getirtir; diğerine de, hevan götürülsün diye dua eder.

Emir Sultan’ın halifelerinden Tuzlavî Şeyh Yahya Efendi (hyt.840/1436), Yenişehirli Hacı Halife, Lutfullah Efendi (ö.864/1460) ve II. Bâyezid beraber bir camide namaz kıldıktan sonra II. Bâyezid’in aklına şu gelir:


“Şunlardan birine vaaz ettireyim, bakalım bunlarda bir hal var mı? Varsa Meryem Sûresi’nin evvelinden kâf-hâ-yâ-ayn-sâd’dan tefsir etsinler.”
II. Bâyezid, içlerinden birisinin vaaz etmesini söylediğinde Lutfullah Efendi, Tuzlavî Şeyh Yahya Efendi’ye işaret eder. O da kürsüye çıkar ve II. Bâyezid’in aklından geçirdiği yerden, Meryem Sûresi’nin evvelinden tefsire başlar.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: EMîR SULTAN (k.s) Ve Menkıbeleri

Mesaj gönderen Gul »

Resim
Kabir ahvaline vâkıf olma

Emir Sultan’ın seccadesinde oturan Ali Çelebi Efendi Hazretleri, Ulu Camii’nde bulunan Emir Sultan’ın halifelerinden Şeyh Câmiu’l-Kitâb Gavs Efendi Hazretlerini bir gece yarısı yalnız olarak ziyarete gider. Giderken Argandı Köprüsü yanındaki Kurdoğlu Mezarlığındaki bir mezardan inek sesi gibi bir ses geldiğini işitir. Korkarak geçer gider. Durumu Gavs Efendi’ye haber verdiğinde, Gavs Efendi Ali Çelebi’ye “O mezarı bana göster.” der. Ali Çelebi gösterdiğinde Gavs Efendi mezarın üzerine Mülk Sûresi’ni okur ve Ali Çelebi’ye “Allah sana rahmet etsin, bu fakiri azabdan kurtarmaya sebeb oldun.” der. Yani Gavs Efendi mezardaki kişinin ahvaline vâkıf olur.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: EMîR SULTAN (k.s) Ve Menkıbeleri

Mesaj gönderen Gul »

Resim

Ölüyü diriltmesi

Emir Sultan’ın halifelerinden Ece Sultan’a bir kişi gelir. Bu kişi, bir hocanın kızıyla yüz bin akçe mihr-i müeccel (ödenmesi sonraya bırakılan mihr) ile evlendiğini, eşinin mihri bağışlamadan öldüğünü, borcunun babasına intikal ettiğini, babasının da bağışlamaya fırsat bulamadan vefat ettiğini ve mihir borcunun hanımının iki erkek kardeşine kaldığını, söyler. O anda cemaat o kişinin techiz ve tekfin işleri ile ilgilenmektedir. Bu kişi, iki kaynının zorla kendisinden mihri almak istediklerini Ece Sultan’a anlatır. Ece Sultan da cenazenin yanına gelir ve

“Ya filan karındaş!” diye üç defa seslenir. Meyyit gözünü açıp

“Ne edersin Sultanım?” dediğinde, Ece Sultan

“Gel, kızının mihrini damadına bağışla.” der; ama adam bağışlamaz. Ece Sultan mübarek eliyle işaret eyler o kişi tekrar yatar, ölü olur. Bu kerameti gören oğulları, kız kardeşlerinin mihrini bağışlarlar.


Resim

Kaynakça

Nurettin KAHRAMAN, Menâkıb-ı Emir Sultan (Hüsâmeddin Bursevî) İnceleme ve Metin [Kitap]. – İzmir : Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı, 249453 Yüksek Lisans Tezi , 2009.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: EMîR SULTAN (k.s) Ve Menkıbeleri

Mesaj gönderen Gul »

Resim

BUHARA'dan BURSA'ya EMİR SULTAN
Kaddesallahu sırrahu..


Zafer İHTİYAR
Tarihimizde yaşayış ve sohbetleri ile, insanların İslâm'a gönülden bağlanmasına vesile olmuş büyük insanlar vardır. Bunlar halkın sevdiği ALLAH dostlarıdır. Bu büyük insanlar yaşamış oldukları şehirlerin mânevî merkezi haline gelmişlerdir. Nitekim İstanbul'da Eyüp Sultan, Aziz Mahmud Hüdai; Ankara'da Hacı Bayram-ı Velî; Konya'da Mevlâna, Sadreddin-i Konevî; Erzincan'da Terzi Baba; Kastamonu'da Şeyh Şaban-ı Velî ve Bursa'da Üftade Hazretleri ile Emir Sultan bu büyük insanlardandır. Bu ALLAH dostlarının Anadolu'da İslâm'ın yayılması ve doğru şekilde yaşanmasında rolleri büyüktür. Daha işin başında Anadolu fatihlerinin yanında “alperenler” diye bilinen tasavvuf erbabı âlim ve ârif kişileri görüyor; bunların bu toprakların mânevî fatihi ve gerçek mânâda Anadolu'yu aydınlatanlar olduklarını biliyoruz.

Mehmet Önder, “Anadolu'yu Aydınlatanlar” adlı kitabında şöyle diyor: "1082 yılında Süleyman Şah Tarsus'u fetheder etmez, Trablusşam Hükümdarı İbn-i Ammar'a bir mektup yazarak fethettiği şehre bir kadı ve bir mürşid göndermesini ister. Birkaç gün sonra Tarsus'a gelen kadı ve mürşide: “Biz din-i İslâm için bir cihad açtık. Buraları idare altına aldık. Sizler bu fethi tamamlayacak, biriniz halka adalet dağıtırken, diğeriniz gönülleri yıkayacak, imanla dolduracaksınız. Sizin vazifeniz bizimkinden üstün ve daha kutsaldır.” diyerek bilgi, ilim ve irfanıyla Anadolu'yu aydınlatmalarını ister."

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın dediği gibi; "15. asrın halk muhayyilesine en çok mal olmuş kişisi olan ve özellikle Bursa'nın dinî ve tasavvufî hayatına çok önemli katkılar yapan, dinin doğru yaşanmasını sağlayan, Kur’ân ve Sünnet adabını halka öğreten, gönüllere imanın yerleşmesine vesile olan, ilmi, irfanı ve hayatıyla insanlara en güzel örneği sunan büyük ALLAH dostlarından birisi de Emir Sultan Hazretleridir..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: EMîR SULTAN (k.s) Ve Menkıbeleri

Mesaj gönderen Gul »

ResimHAYATI:

Asıl adı Muhammed Şemseddin olan Emir Sultan, 1368'de Buhara'da doğmuştur. Babası, çömlekçi mânâsına gelen "Emir Külâl" lâkabı ile tanınan devrinin mutasavvıflarından Seyyid Ali'dir. Kaynaklar, kendisinin seyyid olduğundan bahsetmektedir ki; soyları Hz. Hüseyin'e (aleyhisselâm), ondan Hz. Ali (kerremallahu vechehu) ve dolayısıyla Peygamber Efendimiz'e (sallallahu aleyhi vesellem) dayanır. Bu yönüyle peygamber sülâlesinin altın silsilesine dahildir. Soyları itibarıyla "Emir", Buhara'da doğmalarından dolayı "Emir Buharî" veya "Emir Şemseddin-i Buharî" dendiği gibi, velî olmasından ve aynı zamanda Sultan Yıldırım Bayezid'e damat olmasından dolayı da, "Emir Sultan" denmektedir.

Emir Sultan'ın babası Seyyid Ali, Buhara'da âriflerin yolundan gidenlerdendi. Şöhretten ve gösterişten kaçınır, halkın hizmetine koşardı. Kıt kanaat da olsa alın teri, el emeği ile geçinmeye itina gösterir, çömlekçilik yapardı. Oğlunu Kur’ân-ı Kerim ve Sünnet ışığında yetiştiriyordu. Ona: "Hz. Kur’ân rehberin olacak, hadisler sana yol gösterecek." diyordu.

Emir Sultan Hazretleri ilk tahsilini her şeyiyle Müslümanlığın yaşandığı aile ocağında görmüştür. Onun ilk hocası yukarıda vasıflarını saymaya çalıştığımız, ALLAH Resûlü'nü (sallallahu aleyhi vesellem) kendisine rehber edinmiş bulunan babası, Emir Külâl Hazretleridir. Babası, yedi yaşında iken annesi vefât eden oğlu Muhammed Şemseddin'in (Emir Sultan) örnek bir insan olarak yetişmesi için elinden gelen gayreti gösteriyordu. Oğlunu, İslâm'ın özünde var olan yüksek insan sevgisi ile yetiştirmeye çalışıyordu. Bunun yanında oğluna kendi mesleği olan çömlekçiliği öğretiyordu. Babası ona başka sevgileri değil; ALLAH sevgisi, Peygamber sevgisi ve O'nun (sallallahu aleyhi vesellem) ashabının sevgisini öğretiyordu. İşte oğluna verdiği nasihatlerden bir misâl: "Oğlum! Peygamberi anandan ve babandan daha çok sev. Soyunla övünme. Yalan söyleme, her gününü son gününmüş gibi tamamlamaya çalış. İlim öğren ve bunda aslâ üşenme. Yaşlılığında bile cihadı hiç bırakma. Selâm vermeden hiçbir topluluğa girme. Hz. Kur’ân ve hadîsler sana yol gösterecek. Hayra koş; kötülükten kaçın. Unutma ki en büyük silâhın ALLAH'a (celle celâlihu) ettiğin dua olacaktır."

Görüldüğü gibi Emir Sultan bu nasihatlerin ışığında, dinin yaşandığı bir ailede ve Emir Külâl gibi muhterem bir babanın yanında yetişmişti. Ayrıca babasının önde gelen müridlerinden Şeyh İsâ gibi zamanın ünlü mutasavvıflarının da sohbetlerinde bulunarak olgunlaşmıştır. Emir Sultan, on sekiz yaşlarında iken, en önemli dayanağı babasını kaybetmişti. Bir süre babasının yakın dostları ve özellikle Seyyid İsâ'nın yanında kalmış eğitimini tamamlamıştır.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: EMîR SULTAN (k.s) Ve Menkıbeleri

Mesaj gönderen Gul »

ResimBUHARA'dan BURSA'ya:

Genç yaşta mânevî kemâlâta eren Emir Sultan, ALLAH ve Peygamber aşkı ile Hicaz'a gitmek için Buhara'dan ayrılır. Ayrılırken de Buhara'da bulunan vefakâr baba dostlarıyla, âlimlerle ve erenlerle vedalaşıp, hac kervanıyla yollara düşer. Merv, Nişabur, Isfahan, Bağdat ve Basra üzerinden Hicaz'a ulaşır. Haccını tamamladıktan sonra Medine-i Münevvere'ye yerleşir. Gâyesi ALLAH Resûlü'nden (sallallahu aleyhi vesellem) feyz alarak huzurlu bir hayat yaşamaktır. Bu maksatla orada ikâmet etmeye başlar.

Günler geçmekte, yirmi yaşlarındaki Peygamber âşığı genç, dinamik ve mütevazı Emir Sultan, yeni dostlar edinmekte, güzel bir hayat yaşamaktadır. Âlim ve âriflerle, ALLAH dostu ve Resulullah âşığı muhterem zâtlarla sohbet ederek ilmini, irfanını geliştirmektedir. Medine'deki bu durumu çok fazla devam edemeyecektir. Zirâ görmüş olduğu bir rüyâda Efendiler Efendisi'nden (sallallahu aleyhi vesellem) kendisine mânevî bir işaret gelir. Şöyle ki; Resûl-i Ekrem'in (sallallahu aleyhi vesellem) huzurunda edeple oturmaktadır. Yanlarında Hz. Ali kerremallahu vechehu de vardır. Kendisine denir ki: "Ey oğul! Hak Tealâ tarafından sana işaret olundu ki, Diyâr-ı Rum'a (Anadolu) varıp ceddin Hz. Muhammed'in (sallallahu aleyhi vesellem) sünnetinin âdâbını Müslümanlara takva yolu ile açıklayasın. Bu yolculukta yanan üç kandil sana yol gösterecek. O kandiller nerede sönerse, oraya yerleşeceksin ve kabrin de orada olacak." Bu işaret Emir Sultan'ı o cennetler kadar güzel Medine'den ayıracaktır. Medine'ye giden bir Peygamber âşığının "Bana Medine o kadar güzel geldi ki, farz-ı muhal o anda cennetin bütün kapıları ardına kadar açılsaydı, ihtimal cenneti değil, Medine'yi tercih ederdim." dediği o güzel beldeden, ALLAH rızası için, mübârek emre itaat edip hicret etmiştir.

Hicret bir davanın yayılması için çok önemli bir esastır. Tarihte hicret etmedik büyük bir dava ve mefkûre adamı yok gibidir. Peygamberlerin hayatında da hicreti görüyoruz. Hz. İbrahim'i (aleyhisselâm) Babil'den Kenan'a, Suriye'den Mekke'ye göç ettiren bir dava vardır. Hz. İsâ'yı (aleyhisselâm) Filistin çevresinde dolaştıran, Arap Yarımadası'nı gezdirten, hatta Anadolu içlerine kadar getiren bir yüce mefkûre, ALLAH'ın kendisine tevdi ettiği bir vazife vardır. Hz. Musâ'nın (aleyhisselâm) da ideali uğrunda hicret eden nebilerden olduğunu biliyoruz. Bu kudsiler arasında en büyük muhacir, Efendimiz'dir (sallallahu aleyhi vesellem). Çünkü hicret, her şey gibi O'nunla (sallallahu aleyhi vesellem) tam mânâsını bulmuştur. Evet hicret, ALLAH'ın hoşuna giden bir ameldir. Çünkü hicret eden kimse, ALLAH için çok büyük bir fedakârlığa katlanır. Bir insanın ailesini, evlad ü iyalini, doğduğu yeri terk etmesi çok zordur.
Emir Sultan Hazretleri, Buhara'dan Medine'ye ve cennet misal bu yerden, yeni cennet beldeleri oluşturabilmek için Bursa'ya gelecektir. Bursa'ya geldiğinde, daha yirmi bir-yirmi iki yaşlarında bir gençtir. Bu bize günümüzde onun gibi gençlerin Anadolu'dan dünyanın dört bir yanına yaptığı hicreti hatırlatıyor.

Emir Sultan Hazretleri, bu mânevî işaret üzerine hacca gelen Buharalılardan ve bazı Medinelilerden oluşan kafile ile Anadolu'ya hareket etti. Kudüs'e uğrayıp Mescid-i Aksa'yı, Câmi-i Ömer'i ve orada bulunan peygamberlerin ve sâlih zatların kabirlerini ziyaret etti. Şam'a uğrayıp Ashâb-ı Kirâm'dan orada medfun bulunan Bilâl-i Hâbeşi'nin (radiyallahu anhu), Muhyiddin-i Arabi (1165- 1240) gibi velî kulların, Hums'ta Halid bin Velîd Hazretlerinin, Halep'te Hz. Zekeriyya'nın (aleyhisselâm), Antakya'da Habib-i Neccar'ın, Konya'da Sadreddin-i Konevi (1210- 1274) ve Mevlâna Celâleddin'in (1207-1273) kabirlerini ziyaret etti. Karaman, Kütahya güzergahından yol alıp, İnegöl üzerinden Bursa'ya ulaştı. Kafile Bursa'nın doğu kısmında Gökdere Vâdisinde konakladı. Emir Sultan çevresindeki muhib ve müridlerine, Evliya Çelebi'nin dediği gibi: "Ey kardeşler! Bizim ömrümüzün kandili bu şehirde sönecek, makamımız bu şehir olacak." dedi. Böylece Emir Sultan ve beraberindekiler Bursa'ya yerleşmiş oldu.

Bursa'ya yerleşen Emir Sultan, bir müddet inzivaya çekilmeyi tercih etmiştir. Ancak kısa bir süre sonra Bursa'nın Müslüman halkı bu cevheri keşfetmiştir. Zira Mecdi Efendinin, "Terceme-i Şakâik-i Numaniyye" eserinde dediği gibi: "ALLAH sevgisine ulaşan kişinin, kalblerin sevgilisi olacağı kesindir." Bu sebeple Bursalılar ona büyük sevgi ve saygı besleyip ve onu baş tacı etmişlerdir. Bu sevgi günümüze kadar kesintisiz gelmiş ve halen de türbesine yapılan akın akın ziyâretlerle devam ettirilmektedir. Emir Sultan'a duyulan saygının bir göstergesi olarak, Ramazan geleneklerinden olan sahur davulu, Emir Sultan mahallesinde çalınmayıp, "pilâva!. pilâva!." seslenişi ile halk sahura kaldırılmaktadır.

Emir Sultan'ın Bursa'ya geldiği dönem, Yıldırım Bayezid (1389- 1402) devridir. Bu devir, Osmanlı'nın kuruluş döneminin en önemli hâdiselerinin yaşandığı devirdir. Bir yandan Anadolu Türk Birliği'ni sağlamak için beylikler teker teker Osmanlı'ya katılırken, diğer yandan İstanbul kuşatmaları ve Balkanların fethi çalışmaları devam ediyordu. Haçlılara karşı Niğbolu Zaferi kazanılıyordu. Devletin toprakları yaklaşık bir milyon kilometrekareye ulaşmıştı. Cihan hükümdârlığı mefkûresi, Yıldırım'la Timur'u karşı karşıya getirmiş ve genç Osmanlı Devleti, 1402 Ankara Savaşı neticesinde yıkılma tehlikesi ile karşılaşmıştı. Fetret Devri olarak bilinen bu dönem on bir yıl sürmüş ve nihayet Çelebi Mehmed'in 1413'te tek başına iktidarı elde etmesiyle devlet yeniden derlenip toparlanmıştır. Çelebi Mehmed ve sonrasında İkinci Murad yeniden devleti güçlü hale getirmişlerdir.

Bu üç hükümdârın dönemlerine ve hadiselerine şahit olan padişahlara dua ederek kılıç kuşatan, onları cihada teşvik eden, İkinci Murad dönemindeki İstanbul kuşatmasına (1422) bizzat talebeleriyle iştirak eden, devletin zor zamanlarında etrafındaki halka birlik ve beraberliğin önemini anlatan, padişah da olsa hiç çekinmeden gerektiğinde ikaz eden Emir Sultan Hazretlerinin önemli hizmetler yaptığını görüyoruz. Emir Sultan'ın emr-i bi'l-ma'ruf nehy-i ani'l-münkeri yerine getirmede çok cesur olduğunu söyleyen kaynaklar şöyle der: "Hür düşünceli, sözünü esirgemez, iyiliği emredip, kötülükten nehy ederken, mevkii-mertebesi ne olursa olsun kişiler arasında hiç fark gözetmez, dinin emirlerini anlatmakta herkesi eşit tutardı. Özellikle dinî değerlere uymayan tutum ve icraatlar karşısında yönetim mevkiinde bulunanlara hakikatı söylemekte çok cesurdur. O gerçeği söyleyen bir münevverdi, dalkavukluk nedir, bilmezdi. Âlimlerin dalkavukluk yapmasının cihanı harab edeceğine inananlardandı."
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: EMîR SULTAN (k.s) Ve Menkıbeleri

Mesaj gönderen Gul »

ResimEMİR SULTAN'ın Padişah Kızıyla Evlenmesi:

Yıldırım Bayezid'in kızı Hundi Fatma Sultan, rüyada aldığı mânevî bir emir üzerine, Emir Sultan ile evlenmiştir. Padişah kızı ile âlim ve ALLAH dostu birisi arasında gerçekleşen bu evlilik, Osmanlı Tarihi'nin ilklerindendir. Bu evlilik ile alâkalı olarak Yıldırım Bayezid zamanında Bursa kadısı olan ve daha sonra İkinci Murad Han döneminde Osmanlı'nın ilk Şeyhülislâm'ı olacak olan Molla Fenarî (1350-1430), padişaha yazdığı bir mektupta Emir Sultan'ın büyüklüğünü şu sözlerle ortaya koyar: "...Emir Sultan'ın Resûl-i Ekrem'in (sallallahu aleyhi vesellem) neslinden değerli bir kimse olduğunu bilesiniz. Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) neslinden Anadolu'ya bunun gibi değerli bir zât gelmemiştir. Buhâra'dan peygamber soyundan böyle bir kişinin buraya gelmesi büyük mutluluktur. Ne mutlu size ki, Peygamberlerin Sultanı (sallallahu aleyhi vesellem) ile dünür oldunuz. Dünya ve âhirette mutluluğunuza vesile olacak işlerinizin giderek çoğalmasını ALLAH'tan dilerim. Şunu da bilmenizde fayda vardır ki, damadınız olan bu zât, Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem): "Ümmetimin âlimleri İsrailoğulları'nın peygamberleri gibidir." hadîsinde işaret ettiği şahsiyetlerden biridir. Hele hele Hz. Peygamber'in soyundan olması onun değerini bir kat daha artırıyor. Biz Hz. Resûl'den sonra bunlardan gördüğümüz eser ve tecellîlerin başka hiç kimseden naklolunduğunu görmedik..."

Emir Sultan'ın ilim ve maneviyattaki büyüklüğünü anlayan Yıldırım Bayezid Han onunla iftihar eder. Niğbolu Savaşı sonrası, yirmi cami yaptırma adağını da Emir Sultan'ın tavsiyesi üzerine yirmi kubbeli Ulucami'yi yaptırmak sûretiyle gerçekleştirir.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: EMîR SULTAN (k.s) Ve Menkıbeleri

Mesaj gönderen Gul »

ResimVEFÂTI:

İsmail Beliğ'in Güldeste'sinde ifade edildiği gibi, "Cenâb-ı Hakk'ın füyüzatına mazhar keramet sahibi, velâyet tahtının sultanı" olan Seyyid Şemseddin Emir Sultan Hazretleri; mücadele, mücahede, riyazât, zikir, dua, niyaz, tazarru, cihad, hizmet ve sa'y-u gayret dolu bir hayatta binbir tatlı hatıra bıraktıktan sonra 1429 yılında ALLAH'ın rahmetine kavuşmuştur. Şâir Ahmed Paşa şu mısralarıyla tarih düşmüştür:

"İntikal-i Emir Sultan'a
Oldu tarih: İntikâl-i Emir"


Cenâze namazını Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri kıldırmıştır. Emir Sultan Hazretleri, türbesinde eşi Hundi Fatma Sultan, oğlu Emir Ali ve iki kızı ile yatmaktadır.
Türbesi Bursa'nın güneydoğusunda isminin verildiği mahallede, yüksek bir yerdedir. Türbesinin hemen karşısında, iki minâreli Emir Sultan Câmii vardır. Etrafında büyük bir mezarlık bulunur. Emir Sultan'a komşu olmak isteyen Bursalıların yattığı bu mezarlarda belki birkaç Bursa gömülüdür. Mermerle döşenmiş büyük bir avluya karşılıklı iki büyük kapıdan girilir. Doğu kapısının üzerindeki âyette, meleklerin cennete gireceklere söyleyeceği ifade yazılıdır:
"Selâm üzerinize olsun. Ne hoşsunuz! Ebedi olarak içinde kalmak üzere cennete girin." (Zümer, 73) Avlu ortasında gece-gündüz durmadan akan şadırvan, Emir Sultan makamının ilâhî havasına başka bir âhenk ve renk katar. Cami ve türbe, Cuma günleri tarihi günlerini yaşar. Namaz kılınacak yer bulunmaz. ALLAH'ın bu sevgili kulunun Bursa'ya kazandırdığı mânevî havadan herkes hissesine düşeni almaya çalışır.

وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ
Resim---"Vesîkallezînettekav rabbehum ilâ’l- cenneti zumerâ (zumeran), hattâ izâ câuhâ ve futihat ebvâbuhâ ve kâle lehum hazenetuhâ selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ hâlidîn (hâlidîne).: Rab’lerine karşı takva sahibi olanlar (cehennemi gördükten sonra) zümre zümre cennete sevkedilirler. Oraya (cennete) geldikleri zaman onun (cennetin) kapıları açılır. Ve onun (cennetin) bekçileri, onlara: "Selâmun aleykum, siz temize çıktınız (aklandınız) ve öyleyse ebedi olarak ona (cennete) girin" derler.” (Zümer 39/73)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ümmetimin âlimleri, İsrâiloğullarının Peygamberleri gibidir.” Buyurmuştur.
(Bkz. Fahreddin Razi, Tefsir, 8/302; Neysaburî, Tefsir: 1/264; Aclunî, Keşfu’l-Hâfâ: 2/64)

Kaynaklar:
- Dr. Hüseyin Algül, Emir Sultan.
- Hasan Turyan, Bursa Evliyâları ve Tarihi Eserleri.
- Mehmet Önder, Anadolu'yu Aydınlatanlar.
- İlhan Yardımcı, Emir Sultan.
- M.Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler 1.
- Şinasi Çoruh, Emir Sultan
Resim
Cevapla

“►Diğerleri k.s.◄” sayfasına dön