Şems:
Ey müslümanların imamı! Bir müşkülüm var.
Hz. Muhammed mi büyük, Bayezid-i Bistami mi?
Sorunun heybetinden kendinden geçen Mevlana, kendini toplayınca;
Bu nasıl sual böyle?
Tabi ki, Allahın elçisi Hz. Muhammed bütün yaratıkların en büyüğüdür.
O zaman Şems: O halde neden Peygamber bu kadar büyüklüğü ile
"Ya Rabbi seni tenzih ederim, biz seni layık olduğun vechile bilemedik buyururken,
Bayezid, Ben kendimi tenzih ederim! Benim şanım çok yücedir. Zira cesedimin her zerresinde Allahtan başka varlık yok!.. demekte?
Mevlana:
Hz. Muhammed, müthiş bir manevi susuzluk hastalığına tutulmuştu, biz senin göğsünü açmadık mı? şerhiyle kalbi genişledi.
Bunun için de susuzluktan dem vurdu.
O Her gün sayısız makamlar geçiyor, her makamı geçtikçe evvelki bilgi ve makamına istiğfar ediyor, daha çok yakınlık istiyordu.
Beyazıd ise, bir yudum suyla susuzluğu dindi ve suya kandığından dem vurdu. Vardığı ilk makamın sarhoşluğuna kapılarak kendinden geçti ve o makamda kalarak bu sözü söyledi.
Şems'in soru su
- nurel
- Yeni Üye
- Mesajlar: 10
- Kayıt: 25 Şub 2009, 02:00
- sena
- Dost Üye
- Mesajlar: 74
- Kayıt: 13 Ağu 2008, 02:00
Bu yollar, bu kaldırımlar ..
Bu deniz, bu dalgalar ..
Bu gemiler, vapurlar ..
Hiç biri boşuna değil !
Bu kalabalıklar,
Bu insan ! kümeleri,
Bu yığınlar !
Yığınaklar !
Kuru ağaçlar !
Çorak topraklar !
İmanlı görünen imansızlar
Hiç biri boşuna değil !
Biri cennetlere,
Biri cehennemlere sebep:
BEN NEREDEYİM NEYE SEBEBİM ?..
Neler oluyorla başlıyor,
Ve verimsiz hasatla harmanlanıyor sorularım.
Cevaplar arıyorum !
Bulamıyorum !
Hayata dair güzel şeyler kaybolmuş,
Yoksa benmi zivanadan çıkmış yerlerdeyim,
Bilemiyorum !
Burada kelimeler anlamlarını yitirmiş,
Beyinler erimiş ..
Ya Rabbi ! Kıyamet mi yaklaştı ?
Kadim kitaplarda yazılanlar bir bir çıkıyor
En sona ramak kaldı
Ya Esfeli safiline / aşağıların en aşağısına
Ya da
Zaman !
Ah bu zaman !
Bu zaman şüphesiz ahir zaman !
Kıyamete çeyrek kalmışken neden düzelmiyoruz ?!
DÜZELEMİYORUZ !?!
Sözler neden ismet tarlalarına giremiyor ?
Gözler neden iffet çeşmesinden su içmiyor ?
Yoksa ölümü öldürdük mü ?
Hani dönüşler O naydı ?
Hani galu Bela daki söz ?
Hani Eseltu bi rabbikum a Bela demiştik ?
Ya Rabbi ! Biz zalimlerden olduk !
Lailahe illa ente subhaneke inni küntü minezzalimin
Nerede o Kuran-ı Hakim ?
Hangi duvara çakılmış çivide !?
Hangi anneannenin cehizliğinde !?
Nerede hadis kitapları ?
Sahih-i Müslim ?
Kedilerin Babası Hz Ebu Hureyre den nakledilen hadisler nerde ?
Nerde Sünneti Seniyye ?
Ya Rabbi ! Yok mu bir çare ?
Yok mu bir çıkar yol ?
Çıkmaz sokaktan çıkmak için ne yapmalı ?
Bu dünya isteğinden,
İhanetlerden,
Maskelerden,
Düzenbaz dillerden nasıl kurtulmalı ?...
Soru yumağı beynimde harç olurken,
Bir tokat düşüyor enseme
Kamer Suresi nin 17. ayeti doluyor gözlerime
Zira Rabbı Rahim o ayette ;
Kuşkusuz biz Kuran-ı da öğüt için kolaylaştırdık.
Öğüt alan var mı ? diyor.
Kella diyorum acziyetimle !
Ve ağlamaya başlıyorum !
Ilık ılık göz yaşlarım dudaklarımı ıslatıp,
Ağzıma düşüyor ..
Çaresizliğin girdabında değilim !
Cehaletin mengenesine atmışım kendimi !
İntiharlığı seçmişim dünyalık için,
Ahiretim için intihar etmişim.
Oysa Üstadın ;
Tel tel ve iplik iplik dikselerde ağzımı;
Tek ses duysalar, Allah Yoklayanlar nabzımı.
Şiirini okumuş ve yönümü çizmiştim
Önce Estağfirullahel azim ve etubu ileyh diyecektim
Lailaheillallah la devam edecektim.
Sonra Allahumme salli ala seyyidina Muhammed
Ve cennete her tesbihimde ağaç olacak olan;
Subhanallahi velhamdulillahi vela ilahe illallahu vellahu ekber
vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim i söyleyecektim
İşte yeniden şahlanıyor imanım.
Tekrar tevbe için açıyorum ellerimi :
Ya Rabbi ! Tüm günahkarlığımla ve acziyetimle yeniden kapını çaldım.
Anladım ki Sen den başka gidecek yerim yok !
Anladım ki Sen den başka beni affedecek yok !
Okudum ki Sen affeden ve affetmeyi sevensin !
Okudum ki Sen üzerine rahmeti yazmışsın !
Okudum ki Sen i sevenleri Sen de seversin !
En Sevgili Sen i bilip kapına geldim !
Şüphesiz ki rahmetini diliyor, umud ediyorum
Bana gazap edersen de şüphesiz ki ben fazlasıyla hakkettim.
Bu günahkar kulunu affet Ya Rabbi !! Amin, amin, amin ..
Elhamdulillahirrabbilalemin
Vesselatu vesselamu ala rasulina muhammedin ve ala alihi
Ve sahbihi ecmain
Bu deniz, bu dalgalar ..
Bu gemiler, vapurlar ..
Hiç biri boşuna değil !
Bu kalabalıklar,
Bu insan ! kümeleri,
Bu yığınlar !
Yığınaklar !
Kuru ağaçlar !
Çorak topraklar !
İmanlı görünen imansızlar
Hiç biri boşuna değil !
Biri cennetlere,
Biri cehennemlere sebep:
BEN NEREDEYİM NEYE SEBEBİM ?..
Neler oluyorla başlıyor,
Ve verimsiz hasatla harmanlanıyor sorularım.
Cevaplar arıyorum !
Bulamıyorum !
Hayata dair güzel şeyler kaybolmuş,
Yoksa benmi zivanadan çıkmış yerlerdeyim,
Bilemiyorum !
Burada kelimeler anlamlarını yitirmiş,
Beyinler erimiş ..
Ya Rabbi ! Kıyamet mi yaklaştı ?
Kadim kitaplarda yazılanlar bir bir çıkıyor
En sona ramak kaldı
Ya Esfeli safiline / aşağıların en aşağısına
Ya da
Zaman !
Ah bu zaman !
Bu zaman şüphesiz ahir zaman !
Kıyamete çeyrek kalmışken neden düzelmiyoruz ?!
DÜZELEMİYORUZ !?!
Sözler neden ismet tarlalarına giremiyor ?
Gözler neden iffet çeşmesinden su içmiyor ?
Yoksa ölümü öldürdük mü ?
Hani dönüşler O naydı ?
Hani galu Bela daki söz ?
Hani Eseltu bi rabbikum a Bela demiştik ?
Ya Rabbi ! Biz zalimlerden olduk !
Lailahe illa ente subhaneke inni küntü minezzalimin
Nerede o Kuran-ı Hakim ?
Hangi duvara çakılmış çivide !?
Hangi anneannenin cehizliğinde !?
Nerede hadis kitapları ?
Sahih-i Müslim ?
Kedilerin Babası Hz Ebu Hureyre den nakledilen hadisler nerde ?
Nerde Sünneti Seniyye ?
Ya Rabbi ! Yok mu bir çare ?
Yok mu bir çıkar yol ?
Çıkmaz sokaktan çıkmak için ne yapmalı ?
Bu dünya isteğinden,
İhanetlerden,
Maskelerden,
Düzenbaz dillerden nasıl kurtulmalı ?...
Soru yumağı beynimde harç olurken,
Bir tokat düşüyor enseme
Kamer Suresi nin 17. ayeti doluyor gözlerime
Zira Rabbı Rahim o ayette ;
Kuşkusuz biz Kuran-ı da öğüt için kolaylaştırdık.
Öğüt alan var mı ? diyor.
Kella diyorum acziyetimle !
Ve ağlamaya başlıyorum !
Ilık ılık göz yaşlarım dudaklarımı ıslatıp,
Ağzıma düşüyor ..
Çaresizliğin girdabında değilim !
Cehaletin mengenesine atmışım kendimi !
İntiharlığı seçmişim dünyalık için,
Ahiretim için intihar etmişim.
Oysa Üstadın ;
Tel tel ve iplik iplik dikselerde ağzımı;
Tek ses duysalar, Allah Yoklayanlar nabzımı.
Şiirini okumuş ve yönümü çizmiştim
Önce Estağfirullahel azim ve etubu ileyh diyecektim
Lailaheillallah la devam edecektim.
Sonra Allahumme salli ala seyyidina Muhammed
Ve cennete her tesbihimde ağaç olacak olan;
Subhanallahi velhamdulillahi vela ilahe illallahu vellahu ekber
vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim i söyleyecektim
İşte yeniden şahlanıyor imanım.
Tekrar tevbe için açıyorum ellerimi :
Ya Rabbi ! Tüm günahkarlığımla ve acziyetimle yeniden kapını çaldım.
Anladım ki Sen den başka gidecek yerim yok !
Anladım ki Sen den başka beni affedecek yok !
Okudum ki Sen affeden ve affetmeyi sevensin !
Okudum ki Sen üzerine rahmeti yazmışsın !
Okudum ki Sen i sevenleri Sen de seversin !
En Sevgili Sen i bilip kapına geldim !
Şüphesiz ki rahmetini diliyor, umud ediyorum
Bana gazap edersen de şüphesiz ki ben fazlasıyla hakkettim.
Bu günahkar kulunu affet Ya Rabbi !! Amin, amin, amin ..
Elhamdulillahirrabbilalemin
Vesselatu vesselamu ala rasulina muhammedin ve ala alihi
Ve sahbihi ecmain
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
Nedir bu kanlı yaşlar, neden? diyorsun bana
Madem ki soruyorsun, gel anlatayım sana
Şems Tebrizi
insanoğlu , Allah tarafından Eşref-i Mahlukat olarak nitelendirilir. Yani; Yaratılmışların en şereflisi Sahi, öyle miyiz gerçekten?
Bunu tecrübe etmenin tek yolu var. O da, ayaklarımız dibinde duran aynaları, bir zahmet yerden alıp yüzümüze tutmak. Peki ya karşılaşacağımız suret?
Bilinmeli ki; Aynanın kendi yüzü yoktur, yani ona kim bakarsa kendi yüzünü görür ve aslına bakarsanız hayatın da hiçbir anlamı yoktur ve insan hayata ayna tutup baktığında, ancak kendi çağının anlamını, aynaya yansıtabilir.
Şimdi aynayı bana ver ki; Bendeki edebi göresin, bendeki vefayı göresin. Dedi ki; Eğer kırarsan, onun cevheri şu kadar, bedeli bu kadardır
Makalat-ı Şems Tebrizi 1.Bölüm s 1
Gerçek güzelliğe, iyiliğe, kudrete, ululuğa sahip olan Yaradan, kendini görmek ve göstermek istemiş, bu aşk-ı zâtî ile cihanı yaratmıştır. İnsan nasıl kendini görmek için aynaya bakarsa, Allah da kendi güzelliğini görmek ve göstermek için, ayna durumundaki âleme bakmaktadır.
Alem, Allahın sıfatlarından zuhur etmiştir ve o nedenle Şemse göre de kâinatta gördüğümüz her şey, Onun alemde tecelli eden sıfatlarından ibarettir. Her tarafı aynalarla çevrili olan kainatta insan kendi sureti de olmak üzere, ne yana bakarsa baksın göreceği, Allahın sıfatlarının aynalardaki tecellisi olacaktır. Peki, bizler bunu görebiliyor muyuz?
Bu ayna, Hakkın kendisidir. O sanır ki ayna ondan başkasıdır. Bununla beraber aynaya dönenlere ayna da karşılık verir. Aynanın eğiliminden dolayı onun da aynaya karşı eğilimi vardır. O tersine olarak aynayı kırmış olsaydı beni de kırardı. "Ben gönlü kırıkların yanındayım", buyrulmadı mı?
Sözün kısası, aynanın kendi kendine eğilmesi ve ihtiyaç göstermesi imkansızdır. O bir mihenk taşı ve terazi gibidir; eğilimi daima Hakka doğrudur.
Makalat-ı Şems Tebrizi 1.Bölüm s 2
Peki bizler aynada ne görüyoruz ?
Diyeceğim o ki; Elinize bir ayna alıp baktığınızda gördüklerinizden memnun musunuz? Veyahut, aynayı çevrenizde yer alan insanlara tuttuğunuzda gördüklerinizden, peki ya bunlardan memnun musunuz?
Şimdi ey dost, aynayı elime ver de bakayım diyorsun! Buna bir bahane bulamıyorum, sözünü kıramıyorum, ama gönülden bir bahane bulayım da aynayı sana vermeyeyim diyorum. Çünkü senin yüzünde bir kusurun var desem, belki ihtimal vermezsin, eğer aynanın yüzü kusurludur desen daha beter olur.
Sevgi bırakmaz ki bir bahane bulayım. Simdi diyorum ki, aynayı eline vereyim, ancak aynanın yüzünde bir kusur görürsen onu aynadan bilme; aynada sonradan olmuş bil! Onu kendi hayalin bil, yahut kusuru kendinde bul! Bari benim yanımda aynaya bakma.
Şart odur ki aynanın yüzünde kusur bulmayasın. Eğer kendine de kusur bulamıyorsan, bari o kusuru bende bul ki aynanın sahibiyim. Aynayı kötüleme!
Makalat-ı Şems Tebrizi 1.Bölüm s 2
Ayna tüm çirkinliklerden muaf ve güzeldir zira Şemsin de dediği gibi, o ayna ki, önünde yüz kere de secde etseniz hiç yerinden oynamaz.. Ezeli ve ebedidir.. Ancak aynanın karşısında alçalan insanoğlu ki, o ise, yüzyıllardır yaptığı saçmalıklar bir yana, aynaya kan sıçratmayı çalışanları engelleyemeyecek kadar basiretsiz ve çıplak olabilmektedir..
Ayna da hal diliyle şöyle çıkışıyordu; Görüyorsun ya! Ben sana ne yaptım, sen bana ne yapıyorsun!
Makalat-ı Şems Tebrizi 1.Bölüm s 2
İyi de, daha ne kadar, daha ne kadar çıplak kalınabilir ki?
Peki ya Şems?
O hangi kuyunun dibinde bilen var mı?
Kaynaklar :
1- Malakat-ı Şems Tebrizi
Çeviri; Mehmet Nuri Gençosman
Madem ki soruyorsun, gel anlatayım sana
Şems Tebrizi
insanoğlu , Allah tarafından Eşref-i Mahlukat olarak nitelendirilir. Yani; Yaratılmışların en şereflisi Sahi, öyle miyiz gerçekten?
Bunu tecrübe etmenin tek yolu var. O da, ayaklarımız dibinde duran aynaları, bir zahmet yerden alıp yüzümüze tutmak. Peki ya karşılaşacağımız suret?
Bilinmeli ki; Aynanın kendi yüzü yoktur, yani ona kim bakarsa kendi yüzünü görür ve aslına bakarsanız hayatın da hiçbir anlamı yoktur ve insan hayata ayna tutup baktığında, ancak kendi çağının anlamını, aynaya yansıtabilir.
Şimdi aynayı bana ver ki; Bendeki edebi göresin, bendeki vefayı göresin. Dedi ki; Eğer kırarsan, onun cevheri şu kadar, bedeli bu kadardır
Makalat-ı Şems Tebrizi 1.Bölüm s 1
Gerçek güzelliğe, iyiliğe, kudrete, ululuğa sahip olan Yaradan, kendini görmek ve göstermek istemiş, bu aşk-ı zâtî ile cihanı yaratmıştır. İnsan nasıl kendini görmek için aynaya bakarsa, Allah da kendi güzelliğini görmek ve göstermek için, ayna durumundaki âleme bakmaktadır.
Alem, Allahın sıfatlarından zuhur etmiştir ve o nedenle Şemse göre de kâinatta gördüğümüz her şey, Onun alemde tecelli eden sıfatlarından ibarettir. Her tarafı aynalarla çevrili olan kainatta insan kendi sureti de olmak üzere, ne yana bakarsa baksın göreceği, Allahın sıfatlarının aynalardaki tecellisi olacaktır. Peki, bizler bunu görebiliyor muyuz?
Bu ayna, Hakkın kendisidir. O sanır ki ayna ondan başkasıdır. Bununla beraber aynaya dönenlere ayna da karşılık verir. Aynanın eğiliminden dolayı onun da aynaya karşı eğilimi vardır. O tersine olarak aynayı kırmış olsaydı beni de kırardı. "Ben gönlü kırıkların yanındayım", buyrulmadı mı?
Sözün kısası, aynanın kendi kendine eğilmesi ve ihtiyaç göstermesi imkansızdır. O bir mihenk taşı ve terazi gibidir; eğilimi daima Hakka doğrudur.
Makalat-ı Şems Tebrizi 1.Bölüm s 2
Peki bizler aynada ne görüyoruz ?
Diyeceğim o ki; Elinize bir ayna alıp baktığınızda gördüklerinizden memnun musunuz? Veyahut, aynayı çevrenizde yer alan insanlara tuttuğunuzda gördüklerinizden, peki ya bunlardan memnun musunuz?
Şimdi ey dost, aynayı elime ver de bakayım diyorsun! Buna bir bahane bulamıyorum, sözünü kıramıyorum, ama gönülden bir bahane bulayım da aynayı sana vermeyeyim diyorum. Çünkü senin yüzünde bir kusurun var desem, belki ihtimal vermezsin, eğer aynanın yüzü kusurludur desen daha beter olur.
Sevgi bırakmaz ki bir bahane bulayım. Simdi diyorum ki, aynayı eline vereyim, ancak aynanın yüzünde bir kusur görürsen onu aynadan bilme; aynada sonradan olmuş bil! Onu kendi hayalin bil, yahut kusuru kendinde bul! Bari benim yanımda aynaya bakma.
Şart odur ki aynanın yüzünde kusur bulmayasın. Eğer kendine de kusur bulamıyorsan, bari o kusuru bende bul ki aynanın sahibiyim. Aynayı kötüleme!
Makalat-ı Şems Tebrizi 1.Bölüm s 2
Ayna tüm çirkinliklerden muaf ve güzeldir zira Şemsin de dediği gibi, o ayna ki, önünde yüz kere de secde etseniz hiç yerinden oynamaz.. Ezeli ve ebedidir.. Ancak aynanın karşısında alçalan insanoğlu ki, o ise, yüzyıllardır yaptığı saçmalıklar bir yana, aynaya kan sıçratmayı çalışanları engelleyemeyecek kadar basiretsiz ve çıplak olabilmektedir..
Ayna da hal diliyle şöyle çıkışıyordu; Görüyorsun ya! Ben sana ne yaptım, sen bana ne yapıyorsun!
Makalat-ı Şems Tebrizi 1.Bölüm s 2
İyi de, daha ne kadar, daha ne kadar çıplak kalınabilir ki?
Peki ya Şems?
O hangi kuyunun dibinde bilen var mı?
Kaynaklar :
1- Malakat-ı Şems Tebrizi
Çeviri; Mehmet Nuri Gençosman
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
Hazreti Mevlana'nın Çıkan dedikodularla Konya'dan ayrılan
Hz. Şems'e yazdığı şiir.........
ETME
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme
Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme
Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme
Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme
Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme
Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme
Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun etme
Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme
İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme
Mevlana Celaleddin Rumi
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78