Meditasyon ILLETI

İslamiyet'de yaşanan tartışmalara açıklamalar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Meditasyon ILLETI

Mesaj gönderen Gariban »

MEDİTASYON İLLETİ:

Arada Blogda konuştuğumuz bir Amerikalı Michael isimli meditasyoncu arkadaşın yazısı bir makale yazıyormuş onun hakkında forumda on bilgi vermekte:

Ekstatik(Kendinden geçmiş olan, sarhoş) Tefekkürcülerin yüz yıllardır zor zamanlar geçirdiği bir sır değildir. Modern teknolojik toplum genelde gizemcileri kazıkların üzerinde yakmıyorlar, bunun yerine hap veriyorlar. Ekstatik etrafında isi bilen rehber yoksunluğundan dolayı, bir çoğu kendinden geçmek, mutlu olmak ve bizde doğal olarak bulunan ekstasi halini yasayabilmek için yasadışı uyuşturucuya başvuruyor.
Bu yüzden Ortodoks dincilik olsun yahut tekno-halk olsun , biz ekstatikleri desteklemeyen bir dünyada yaşıyoruz. Bu makalede, bu desteksiz olanlardan bazılarını tanımlamayı amaçlıyorum… ve basit çözüm yolları vermeyi amaçlıyorum.

Meditasyoncu arkadaşın Jeffrey isimli Budist Mistik hocasının kendisine cevabi:

Böyle mükemmel bir tefekkürcü yazısı yazdığın için teşekkürler Michael. Hakiki aydınlık bir yazı için tüm hayatım boyunca çok susamışım fakat hep bu Yeni çağ saçmalıkları buldum ben. İyi bir iş yapıyorsun , devam et çünkü bugünlerde bizim daha çok sunu diyen insanlara ihtiyacımız var,”İmparatorun elbiseleri yok, ya da dini yok, çünkü biz bunu bugün biliyoruz, olu ve binlerce yıldır olu idi zaten.”

GaribAN Cevab:
WHO (HU okunur) Meliktir(imparator diye kastedilen)…
(Not: Bunun ingilizce okunuşu Melik kimdir sorusudur. Ama İngilizcedeki WHO kipi HU diye okunduğundan bu Hu İmparatordur(Meliktir) manasını veren bir cümle olur ki zaten sonunda soru işareti koymadık.)

Michael :
Barbaros arkadaşım ve kardeşim Jeffrey’nin üzerine gitme, o ki bana ekstasiler hakkında çok şey öğretti. Onun din ile olan deneyimi seninkini gibi meyveli olmadı arkadaşım. Ve bunun aynisini bende kendi adıma söyleyebilirim. Bu yüzden , senin burada olman Kutsal olanın direkt deneyimi için Sofizm ile İslaman mistik boyutunu temsilen farklı bir model teşkil etmen güzel. Benim hissettiğim su ki Tasavvuf, ilk nesil Müslümanların yaşadıkları ve uyguladıkları şeylere çok yakin di, fakat çoğumuz için DİN , orijinal ilhamdan çok çok uzakta kaldı.

GaribAN :
Sevgili Michael,
Yukarıya yazdığım tek cümlelik bir ifadedir. Soru değildir çünkü önünde soru işareti yok üç nokta var, bir eleştiride içermez sade bir gerçeği ifade eder. Jeffrey’nin yazdığı paragrafı okuyunca içimde yankılanan bu idi. Bu nedir diye soracak olursaniz açıklayayım. WHO İngilizcede HU diye okunur ki bu arapcada ALLAH c.c nun HU ismine işaret eder gibi hissettim. Biz sitemizde buna benzer yazılarımız olur , bakın Kur’AN’I Kerim de şöyle bir ayet var ona işaret ettim:

''Huvallahulleziy la ilahe illa huve elmelikulkuddususselamul mu'minul muheyminul 'aziyzul cebbarul mutekebbiru subhanallahi 'amma yuşrikune:
O öyle Allahki ondan başka tapılacak yok, öyle melik (Padişah) ki kuddus, selam, iyman ve emniyyet veren mü'min, gözeten koruyan müheymin, Azîz, Cebbar, mütekebbir, tenzih o Allaha muşriklerin şirkinden. (Kur’AN- [59/23])

Bunu ifade etmekteyim o kısa ve soru gibi görünen ama manası derin olan cümle içinde.
Bu yüzden WHO is HU dersek İngilizcede bu Hu kimdir olur ama aslında HU HU’dur demektir ve manası İÇİN dedir…

Michael:
Mukemmel Barbaros , inanılmaz, her zaman ki gibi…J

Jeffrey:
Barbaros, Ben birisinin benim tefekkür diyaloglarına yaptığım katkıyı beğenmediğini bulursam, o zaman böyle bir kişi için çok üzgünüm ki, o kisi 37 yıllık sıkı bir tefekkür hayati yaşamış ve mistiklerin hayatini incelemiş bir tefekkürcünün iç görüşlerine ve kazandıklarına değer vermiyor demektir. Ben o zaman böyle saflama bir kişi için üzgünüm çünkü bir kişi huzurundaki mistiklerin kazanımlarına ve ic görüşlerine değer vermedi mi o kişi kendiside kendisinden sonra gelen saygısız ve olgun olmayan kişiler bulacaktır.

Michael:
Jeffrey, Barbarosun açıklamasına bak , ben sonuçlara atladım tezcanlılık ettim. O senin fikirlerini destekliyor.

Amanda :
Derin bir Eğilme yapıyorum…
(Gariban Not: Bu eğilme Jeffrey’e, biz hizmetçiyiz böyle beklentimiz yok!)

Jeffrey:
God, Allah, Yehova, Brahma, Tao, Büyük Ruh bunlar sadece isimsiz olan için isimlerdir. Sadece kimlik markasıdır. Kutsal olan isimlerin ötesindedir. Eğer biz kimlik markasından sakınırsak, ve kendimizi isimsiz kutsal olanda eritirsek, o zaman dinlerdeki farklılıklar nerede kalırdı? Kalmazdı.

GaribAN :
Sevgili Jeffrey,
Bizim sevgili peygamberimiz bir yere gittiğinde , etrafındaki sahabelerinin kendisi geldiği için ayağa kalkmasını istemezdi. Bir gün bir kişi kendisi ile görüşmek icin onun huzuruna getirildiğinde bu kişi tirtir titriyordu ve peygamberimiz kendisine:
"Sakin ol! Ben bir kral değilim, ben kadîd (güneşte kurutulmuş et) yiyen bir kadının oğluyum" buyurdular.

Siz mistiklerin hayatini 37 sene araştırdığın için bilirsin Ibn Arabi (k.s) isimli islam tarihinde Şeyhul Ekber lakaplı bir şeyh vardır. Bir gün Ibn Arabi(k.s) hazretleri işitir ki bulunduğu yere bir alim gelecek ve orada bir konuşma yapacak. Bu kişi çok ilim sahibi bir zattır ve o zamanın insanları böyle ilim tahsil etmiş kimselere çok saygı gösterirlerdi. Günlerce evvel hazırlıklar başladı, bu zat gelince bulunulan Arena’da herkes ayağa kalkmış idi. Ibn Arabi de ufak tefek bir INSAN idi oda bir köşede oturuyor yerinden kalkmıyor idi. Bu zat Ibn Arabi’yi görünce bir an aklından şöyle geçti: “Neden bu adam kalkmadı ki ayağa, burda o kadar insan kalktı bu oralıklı olmadı bile”.
Vaiz kürsüye gelince bir AN da ne kadar bilgisi varsa hepsi kabz edildi ve konuşamaz oldu. Hatasını anlayınca kalabalıkta onu aramaya başladı ve bulamayınca etrafındakilere sordu. Burada bir adam oturuyordu onu tanıyanınız var mı acaba dedi. Dediler ki Ibn Arabi’yi diyorsun, bak surda ki evde yasamakta. Ibn Arabinin evine vardı ve kendisinden özür dilemeye koyuldu fakat Ibn Arabi : “Yok bir şey üzülme oğlum “ dedi ve elini onun sırtına koyarak “Bismillahirrahmanirrahim” der demez vaizin tüm hafızası yerine geldi.

Sevgili Jeffrey biz mistik değiliz. Biz Rabbimize kulluk etmek ve benliksiz hizmet etmeye çalışan aciz hizmetçileriz ve onu dahi yerine getirememenin verdiği çaresizlik içinde çırpınmaktayız. Allah bizi affetsin. Her AN da yarim nefesi alamasak halimiz harap olur…Bak bu son cümleyi bir kac kez oku…Bizim yolumuzda, kuşlar, ağaçlar, zerreden kürreye, mikrodan makroya alemdeki her şey bize Hakk Teala’nin hikayesini anlatır, hepsi kendi dillerinde Hakk’a tesbih ederler. Onların hepsi bize yardim eden Şeyhler, Gurular ve murşidler olurlar. Bak hocalarımızdan Dr. Münir Derman(k.s) su yazısında ne güzel de ağaçlarla sohbet etmiş , Anlayana ne kadar manidardır:

http://muhammedinur.com/modules.php?nam ... =0&sid=288

Onu yedi Semâ ile Arz ve bütün bunlardaki zevil'ukul tesbih eder ve hattâ hiç bir şey yoktur ki onu hamdiyle tesbih etmesin ve lâkin siz onların tesbihlerini iyi anlamazsınız, o, cidden halîm gafur bulunuyor ( Kur’AN –Isra Suresi –[17/44])

Biz özünden doğru konuşan herkesi dinleriz ve gelen kokuyu koklarız fakat her gelen koku HAKIKAT’in kokusu değildir... Konuşurken ve yazarken bari, aklinin zehiriyle karıştırıp konuşan ve yazanlar var.Bu yüzden bizim için mihenk taşı kitabimiz Kur’AN( Kalbimizdeki İç Kur’AN, Evren olarak Dış Kur’AN, ve yazılı kitap olarak okunulan Kur’AN) ve sevgili peygamberimiz Muhammed SAV’in sahih hadisleridir.

Bir kere sevgili peygamberimiz dedi ki: “Hatta eğer ilim Çin’de de olsa öğreniniz.”

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Hikmet müminin yitiğidir, onu nerede bulursa alır" buyurdu.
(Tirmizî, İlim 19; İbn Mâce, Zühd 15)

Benim hocam daima bana şöyle der: “Oğlum, iki gözümün nuru! Gece vakti kapıma gelip beni uyandıran köpek benim mürşidimdir…” Diğer hocamız Bawa Muhyiddin (rh.a) şöyle der “Ben en küçük karıncadan bile daha küçüğüm.”

Ben sizin yazdığınız yazılarınızı hiç bir yerde okumadım bu yüzden yazılarınız hakkında yorum yapamam. Fakat sevgili arkadaşımız Michael a faydanız dokunduğunu ve iyi birisi olduğunuzu işittim , bu ise güzel ve benim için kafidir.

ALLAH c.c nun isimleri hakkindaki yorumunuza gelince:

Sevgili Jeffrey,
Sizin ilahi isimlerden bahsederken ki yorumunuzu anladım. Barışçı bir amaç gütmektesiniz. Sözlerinizin bazı kısımlarına katılıyor, bazılarına ise katılamıyorum. Bir kişinin kendi özüne yönelmesi gereklidir buna katılıyorum. Dinleri kor bir şekilde takip eden insanlar , siz ne derseniz deyin bir şekilde yeri geldiğinde birbirlerini yemeye devam edeceklerdir. Eğer dinler olmasa başka şeyleri, kan bağlarını, ırkları v.b şeyleri neden edip insanlar birbirini daima yerler ve yemekteler de zaten. Farklı dinlere mensup insanlar bir birleri ile din hususunda konuştuklarında, karşılaştıkları kişileri saygısızlık etmeden dinlemeli ama karşısındaki kişinin ilah ismini de onaylaması kendisinden beklenmemelidir. Her din mensubu kişi ilah olarak tanıdığının isminin nereden geldiğini bilirse ve karşısındakine bunu açıklarsa, çoğu zorluklar ortadan kalkacaktır sanıyorum. Biz bu konuşma odasında sanırım hepimiz mantıklı insanlarız ki birbirimizin Tanrı, Ilah, Tao, ALLAH demesine karşı bir saldırı yapmayacağımızı ummaktayım. O zaman ben ALLAH diyorsam bundan dolayı kimsenin rahatsızlık duymaması gerekir. Dunyada popülasyonu 1 milyarın üzerinde olan 3 temel din vardır bunlar Hristiyanlik, İslam ve Hinduizm dir. Hristiyanlik dininde Tanri ismi olarak Hz.Isa’nın kendi dili olan Aramicedeki “Alaha” ismini kullanır ki bu bizdeki Arapçadaki El-ilah sıfatına benzerdir. Bir olan ALLAH’ın sıfatlarını zamanlar insanlar kendi akıllarınca yorumlamış ve çoğaltıp bunların her birini bir ilah olarak kabul etmeye ve tapınmaya başlamış olduğundan Hinduizm de çoklu ilah anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu arada Tao , ALLAH’ın isimlerinden olmayıp manası “yol, patika” dır.

“De ki Allah diyin rahman diyin hangisini deseniz hep onundur o en güzel isimler; bununla beraber salâhatında pek bağırma, pek de gizleme ikisinin arası bir yol tut” (Kur’AN –isra Suresi [17/110])

Islam Mekkede zuhur etmeden evvel Mekkede putperestler 360000 puta tapiyorlardi ve onlara cirkin isimlerde vermekteydiler. Kur’AN da bahsedilen ilahi isimler ve hadislerde mevcut olan isimler yaklasik 140 olup bunlar ilahi vahiyle bildirildiklerinden saglamdirlar.
Aşağıdaki linkte bunları İngilizceye çevirmiştik orada bir miktar bilgiyi bulabilirsiniz, bunların manaları elimizden geldiğince zenginleştirilecektir sitemizde inşaallah.
İlahi isimler bizim için başlı başına bir ilimdir ve Rabbimizin isimlerinin manalarını muhitte ve merkezde bilerek bularak olarak yasayarak Biz içimizi ve dişimizi bir etme çabasındayız. Boylece dinimiz sadece içle kalmaz dislada zahirde yaşarken bunu tevhid ederek yaşarız inşaallah. İlahi esmaların manaları sonsuzdur ve bunların hepsi tek bir isim altında toplanır bu isim ALLAH c.c dur ve hepsine camidir.
Siz kendiniz ALLAH icin “isimsiz kutsal olan” dediginiz zaman kendinizde farketmeden ALLAH’a sıfat atamaktasınız. Kutsal olan ise Arapca’da karşılığı olan “El-Kuddus” ismine denk gelip oda 140 listemizde bir esma-I şeriftir.

Biz Müslümanlar diğer milletlerin başka kullandıkları isimlere karşı bir saldırı yapmamakla birlikte is ilim hususuna geldiğinde vahiyle bildirilen ve Arapça olarak sağlam bir temel üzerine oturmuş olan listemizdeki isimlere dayanırız. Bu isimler sizinde bildiğiniz Ibn Arabi (k.s), Geylani (k.s), Bawa Muhyiddin (rh.a), Rumi (k.s) ve diger veliler tarafından değişik teşbih formülleriyle kullanılmışlardır. Ve bu isimler hepsi Tasavvufu yaşarken İslam şeriatına da sadik yaşamışlardır. Kur’An’I kerim’in yedi değişik okuyuşu vardır ve her okuyuş ayetlere başka mana ve derinlikler vermekte ve ehlinde mana deryaları coşturmaktadır. Harflerin manalarını bilenler içinde değişik zevkler mevcuttur ve Kur’an ‘ın bir manası da “Sınırsız” demektir.
ALLAH icin İsimsiz tarifini kullanmanız doğru değildir. Bu sizin vahyin gelişine dair bir ilim sahibi olmadığınızı gösterir , bilseydiniz böyle konuşmazdınız. Siz bu tabir ile bir yerde diyorsunuz ki peygamberler bunları kendileri uydurdular yada icat ettiler. Halbuki ayeti kerimede ALLAH şöyle buyurur:

“Hevadan (arzusuna göre) söylemiyor.
O sade bir vahiydir ancak vahyolunur”
(Necm Suresi [53/3-4])

Biraz ALLAH c.c ismini hocamızın bir zevkiyle açalım ve bu cevabimizi burada bitirelim inşaallah:


Bu isim sizin dediğiniz gibi bir kimlik markası olmayıp ilahi vahiyle sabit olan bir isimdir ki vahyin gelişine dair biraz bilgiyi Dr. Münir Derman hocamızın İngilizceye çevirdiğimiz ilahi titreşimler isimli yazısında açıklamıştık. İlahi tebliğdeki her harf ve ses titreşiminin kendine has muhteşemlikleri vardır. Sizin dediğiniz gibi bir kimlik markası diye düşünülürse o zaman bunun dışarıdan yapıştırıldığını ima etmiş olursunuz ki bu isim ise vahiy ile bildirilip Hakk Teala’nın Zatından gelen bir isimdir. Bu farkı önce bir anlamak faydalı olacaktır kanısındayım.

"A L L A H": Kur'ân harfleriyle Elif - Lâm - Lâm ve He den teşekkül eder: Zevk ediyoruz ve asla hükmetmiyoruz. "Böyledir" demiyoruz da "böyle görüyoruz!" diyoruz:

1. Dört harfin tümü beraber ALLAH (celle celâluhu)'dur.
"ALLAH" (celle celâluhu) lâfzının gerçek târifi hiç yapılamadı ve yapılamayacaktır da.
Çünkü "ALLAH"(celle celâluhu) İsm-i Şerîf kelimesi tüm Sıfatullah ve Esmâ-ü'l-Hüsnâyı içinde toplayan câmi'dir.
Bohça gibi ve kapsayıcıdır.
ULUHİYYET ismi olup gerçek ilmi Zâtına mahsus ve bildirdiği kadar bilinebilmektedir. Herkes kendi oturduğu yer ve yönden gördüğünü söylese de aynı yer ve yönde sen otursan çok başka şeyler görüp söyleyebilirsin.
Onun için Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "ALLAH (cc)'a ulaşan yollar, nefeslerin sayısınca çoktur." Anlamına hadis-i şerîfini okumuştum ama mesnedini şu anda bilemiyorum.
Şerîat-ı Resûlullah da yâni Şerîatullah'da ALLAH (celle celâluhu) ismi şerîfi esastır ve âyettir.
Âyette; Elif, Elif ve Be, Be dir.
Yorum ve hikmet değil âyet esastır.
Bu ise sonsuz insan için ana ve yeterli şart olan şerîat kuralları için çok mükemmel bir yoldur ki sırât-ı müstakîmdir.

2. Elifi kaldırırsak "LİLLAHi" (lâm-lâm-he) kalır ki bu "Herşey ALLAH için" anlamındadır. Emânet ve imânın esası olan şerîatten sonra halisen muhlisen ALLAH Tealâ için soyut-somut fiil işlemek erdemi olan tarikat (yollar) bölümüne geçilmiş demektir.
Elbette anlatma zorluğu var...
Vites değiştirir gibi 1. vitesden 2. vitese geçmek gibi değil de: Delikanlı Mehmet'den aklı başında olgun Mehmet'e geçiş gibi düşünmeliyiz.
Zâten şerîat diğerlerini kapsayan "Kab" hükmünde olup, ağacın dış kabuğu gibidir ve mutlaka şarttır.

3. Bir "Lâm"daha kaldırırsak "Lehû" kalır ki "O'na ait, O'nun" demektir.
Bu ise Mârifettir...
Herşey ve herkes O'nun mülkü ve malıdır.
Mahlûkatın Meliki (Sahibi) ve Mâliki (yöneticisi); Mâliki yevmi'ddin veyâ meliki yevmi'ddin dir...
İki okuyuşta caizdir.
"Lehû" sırrını anlayan âriftir.

4. Son "Lâm"ı da kaldırırsak: "Hû-Hüve-O" kalır ki Hakku'l-HAKK'tır.
Biliyorsun günü gelince bu âlemde mahlûkat olup da muhatab olacak bir nefs kalmayınca EL KAHHAR (Kahredici, gücü ile helâk edici, yok edici) olan ALLAHÜ ZÜ'l-CELÂL:

".... Bugün hükümranlık kimindir? KAHHAR olan tek ALLAH'ındır!" (Mü'min 40/16)

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "ALLAH kıyâmet günü arzı (yer tabakalarını) Kudret eline alır (kabzeder) semâyı (gök tabakalarını) da sağ eline (içine) dürüp büker, sonra (mahşer ehline) MELİK BENİM (Kâinâtın Mâlikiyim) ! Nerede yeryüzünün melikleri (kralları?)" buyurmuştur.
(Ebu Hureyre (ra) dan; İbni Mâce, Mukaddime, 192; Buhârî, Zümer Sûresi tefsiri; Müslim, Sıfatü'l-Kıyâme babı)

Abdullah İbni Ömer (radiyallahu anhu)'dan gelen benzeri hadis-i şerîfin sonu şöyle bitiyor: "Sonra ALLAH buyuracaktır ki: CEBBÂR olan ancak Benim hani (dünyadaki) cebbârlar nerede?" buyuracaktır. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) konuşurken minber öylesine sallanıyordu ki minber ile birlikte düşecek mi diye endişelendim. (İbni Mâce, Mukaddime 198)

İşte o gün "Lâ hüve illâ hüve: O'ndan başka O yoktur."
Gerçi el ânda öyle ama ne diyelim şimdi ele âleme...
Hu (celle celâluhu) Esmâsı, kadîrî sistemde en son zikir Esmâsı olup temel Esmâlardandır...


Biz bu isimi daha da acabiliriz fakat bu kadarin yeterli olacagini umuyoruz.

Jeffrey:
” Evet, Barbaros, Rumi’yi, Ibn-el-Arabi yi, Kabiri, Rabia’yı, Hallac’I ve diğerlerini okudum.
Rumi:
“Orada başımda tuhaf bir kudurma var,
her zerre kendi başına donuyor
Sevdiğim her yerde mi.”
Kabir:
“Aşkın içinde bizim bildiğimizden daha fazla mutluluk var,
yağmur dökülür aşağı, gökyüzü bulutsuz olmasına rağmen
orada tam nur ırmakları var;
Evren tek çeşit bir sevgi ile parçalara patlamış”

Tevrat-Ezekel 43/3:
"Ben doğudan gelen İsrail’in Tanrısının ihtişamını gördüm. Onun sesi hızla akan ırmakların kükremesi gibiydi ve diyar onun ihtişamı ile parlamakta idi."

Incil- 2:2-4: “Ansızın , gökten bir gürültü geldi, sanki sertçe esen rüzgar gibiydi, ve bütün evi doldurdu. Orada ateşten diller belirdi ve o onların her biri üzerinde oturdu. Ve onlar Kutsal Ruh ile doluydu.”

“Barbaros, bunu yazdığım sırada bu arada, kafamın içinde ne oluyor olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum. Sana başlangıçta dediğim büyük gürültüler aşırı yüksek oluyor ki bunu yazmak benim için hemen hemen imkansız. Öyle ki kafamın içinde cereyan eden ırmaklar bolluğu var, onların suları aşağı doğru şelale gibi akıyor, ki küçük kuşlar ile çevrilmiş ve diğer islik çalan seslerle.
Meditasyon yapmaya devam et Barbaros, belki böylece söz ekonomisini bileceksin”

GaribAN:
J Sevgili arkadaşım Jeffrey Kur’AN’ın 112 suresi olan İhlas suresini hap diye al o seni kendine getirir inşaallah… Zayıf İngilizcemden ötürü kusura bakma söz olaraktan senin kadar ekonomik olamadım. Biz genelde şiirlerle karşılık veririz birbirimize .

GaribAN:
Sevgili Michael,
Uzun yazılar dizisi için üzgünüm. Tek bir cümle attık , anlaşılmadı açtık bir kaç paragraflık başka bir yazı attık, yine anlaşılamadık ki bu kadar yazmak mecburunda kaldık. İnşaallah yazmak istediğin makalen güzel olur, baksana daha yazmadan bile bahsinin altına bir suru şey yazıldı. Ne verimli J
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: Meditasyon ILLETI

Mesaj gönderen MINA »

Gariban yazdı: Biz Rabbimize kulluk etmek ve benliksiz hizmet etmeye çalışan aciz hizmetçileriz ve onu dahi yerine getirememenin verdiği çaresizlik içinde çırpınmaktayız. Allah bizi affetsin.
Amin..

Resim
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
hamdolsun
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 496
Kayıt: 23 Ara 2009, 02:00

Re: Meditasyon ILLETI

Mesaj gönderen hamdolsun »

MINA yazdı:
Gariban yazdı: Biz Rabbimize kulluk etmek ve benliksiz hizmet etmeye çalışan aciz hizmetçileriz ve onu dahi yerine getirememenin verdiği çaresizlik içinde çırpınmaktayız. Allah bizi affetsin.
Amin..

Resim

Af Allahu anh...
Kullanıcı avatarı
hamdolsun
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 496
Kayıt: 23 Ara 2009, 02:00

Mesaj gönderen hamdolsun »

bismillahirrahmanirrahim...
açıkçası yazı bana şöyle başta bi uzun geldi dedim bi besmele çekeyim işler kolay oldu ...yine çok faydalandık gariban abi...ben o yeni çağ saçmalaıklarını okumuş bulundum maalefes hatta etkileyciydi benm açımdan yaa neler yapmış artık israiliyatmıdır misyonerlermdir her ne iseler çok sistemli çalışıyorlar boş durmuyorlar yok enerji ruh muh bilemm ne hepsine sinir oluyorum ...bende baya litaratürünü inceleidm oysa ne gerek var İman var İmkan var tasavvuf var ...bunların hiç birine gerek yoktu Osho ve J.Krishnamurti felan okumaya artık naısl bi manevi bi açlıksa yoğa yapmayı bile düşündüm ben gerçektenn dediğin gibi gariban abi illeett !...

Hasani Basrimiz ne diyor efendimizin o kütüğün ağlaması olayıyla
''bi kütük kadar olamadık'' bu cümel her şeydir ya özetler her şeyi olamadık bi kütük kadar ...yanlış bilmiyorsam o kütüğün rendeleyip büyüklere tarak olarak vermşler

Ya Hayy...Hamdolsun ...
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Sevgili Hamdolsun can,
Evet dediğiniz gibi bir çok meditasyon metodu uygulanmakta ve bunların çoğu artık sportif faaliyet yahut, sosyetede olan insanlar için bir çeşit kibir malzemesi, en büyük alanı ise ticari bir faaliyet olmuş olması. Fakat hakiki Yogiler de vardır, Ramana Maharshi bunlardan biridir.

Bu arkadaşımız Michael aslında insanlara yardım etmeyi seven , yazarlık yapan ve meditasyon gurupları eğiten bir kişidir, dinleri iyice araştırmaya çalışan da bir kişidir, Jeffrey hocası ise uzun yıllarını bu ise adamış bu işi gerçekten yapmaya çalışan, bizdeki tasavvuf büyüklerinin şiirlerini ezberlemiş ve kitaplarını iyi incelemiş birisi. Budistlerin bahsettiği aydınlanma sürecini tamamladığını ve Hz.Rumi gibi büyüklerin yaşadıklarına benzer deneyimler yaşadığını, kendi vücudunun dışına çıkmak gibi deneyimleri yaşadığını söylemekte ve Budistlerin gizledikleri metodları aslında Buda'nın gizlemediğini ve kendisinin eski yazıtları çok iyi inceleyip bunların toplum içinde ki insanlar tarafından yapıla bileceğini anlatmakta.
Aslında konunun başında bahsetmiş olduğu cümlelerde gerçekler vardır fakat ben ortaya koyuşunu sevmemekteyim.
,”İmparatorun elbiseleri yok, ya da dini yok, çünkü biz bunu bugün biliyoruz, ölü ve binlerce yıldır ölü idi zaten.” deyişinde
1.Imparatorun elbiseleri yok: Hocamızın “meğer mevlam üryan imiş!” deyişidir ki insan aklı Allah'ın nurunu sürekli ikilikte kalıp örtmektedir.Bunu anlatır.
2.Dini yok: Islam dini Allah indindeki tek dindir. Fakat Allahc.c nun dine ihtiyacı yoktur.
3.Binlerce yıl ölü idi zaten: Bu bahsettiği ise, cahil insanların gökyüzü üzerinde bulutlar uzerinden evreni yöneten ve insanları gözlemleyip onlara not veren bir Tanrı anlayışının ölü olduğunu anlatan bir deyiştir bu da doğrudur. Ama bizim dediğimiz de doğrudur. Allah c.c, O Melik'tir. Onlar kendilerinin dediklerini anlamadığımızı düşünüp bizim dediğimizin fanatiklik yaptığımızı ve fanatik bir iddia olduğunu farz ettiler. Sonuca atlama yaptılar ki bu hoş değil idi. Orda kullanılan ALLAH ismini görünce içlerinde hemen bu çalkalanıp bizim ALLAH ismi ile isim büyükleme yarışına girdiğimiz düşünüldü ki bu Jeffrey nin ikinci cevabı ona geldi.
Halbuki biz kitabımızdaki bir doğruyu söylemekteyiz. Madem doğru ve siz öze yöneliyorsunuz , o zaman özünüzdeki Hakk Teala'dan gelen bir mesajin içeriği sizi niye rahatsız etmekte ki diye sorar içimden bir ses, değil mi?


Amr b.As (r.a) şöyle anlatır: “Bir gün Hz. Peygamber Makam-ı İbrahim’de namaz kılarken, müşrikler onu öldürmeyi kararlaştırdılar. Bunun üzerine Ukbe b. Ebî Muayt, Hz. Peygamber’in yanına gidip Hz. Peygamber’in abasını boynuna dolayarak bütün gücüyle sıktı. Hz. Peygamber dizleri üzerine düştü. Halk “öldü” diye bağırıştı. Ebu Bekir koşarak geldi. Hz. Peygamber’in kollarından tutarak, onu yerden kaldırdı ve “Rabb’im Allah’tır dediği için bir kişiyi öldürecek misiniz?” dedi. Bunun üzerine Kureyş Hz. Peygamber’den uzaklaştı. Peygamber namaza durdu, namazını bitirdikten sonra Kâbe’nin gölgesinde oturmakta olan Kureyşlilerin yanına giderek: - ‘Ey Kureyş cemaati, Muhammed’in canı elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ben size bu yolda kesilmek üzere gönderildim’ dedi ve eliyle boğazını gösterdi. Ebu Cehil, Hz. Peygamber’e: - ‘Sen cahil değildin’ dedi. Hz. Peygamber (s.) de: - ‘Ben şimdi de cahil değilim, fakat sen cahillerdensin’ dedi.”

Simdi ikinci ilginç kısım su :
Jeffrey : Imparator ölü ve binlerce yil ölü idi zaten. (Inkar : La ilahe )
Barbaros: Hu meliktir. (Ikrar: Illa ALLAH )

Olayın içindeki tevhid ise farkedilmemekte. Biz bir eksiği tamamladık.

Maksadımız burada kimseyi kötülemek, kınamak değil örnek vermektir, hocamız bunu siteye taşı, bende altına eklerim biraz dediği için taşıdım.

Jeffrey'nin meditasyon yapmaya devam et söz ekonomisini bileceksin demesi ise kisinin kendi özüne yönelince ifade etmenin faydasız olduğu ve suskunluğun arttığını anlatmakta ve Yakınlık yaşamaktayım sen söz ehlisin, yap ki benim gibi olasın sende goresin, böylece bu kadar uzun ifadelere girmezdin demekte.

Bizse söz tartışmasına söz ile cevap verdik, maneviyatimiz ile ilgili husus ise ALLAH'a aittir bunu başkalarını küçük görmek için kullanmayız ALLAH korusun.

Cevirebilirsem bugün Bawa baba'dan biraz meditasyon suallerine verdigi cevapları yazacagım inşaallah.

Selam sevgi ve kardeşlikle
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

David: Ruhani arayislarda, bir cok insan mantralari okuyarak meditasyon yapmaktadir. Onlara derin bir rahatlik verdigini iddia ederler. Sen bize mantra meditasyonu ile ilgili tehlikelerin oldugunu soylemistin. Bunu aciklayabilirmisin lutfen?

Bawa Muhyiddin: Sana, benim kendi deneyimimden bir sey soyleyecegim. Meditasyon yapan bir kisi kendisine : “benim meditasyonum iyi olmali” diyecektir. Fakat o aslinda diger bir esegin sirtinda surucu olan bir esektir. Bir muddet mutlu hissedecektir; bununla birlikte ikisi kisa bir mesafe seyahat ettikten sonra, altta olan esek uzerindeki agir yukten dolayi artik yola devam edemez duruma gelecektir . Bu yuzden sirayla ustteki esek inip alttaki esegi sirtina alip tasimak zorunda olacaktir.Simdi alttaki esek , sadece yukaridakinin agirligina katlanmakla kalmayip onun tekmelerinede dayanmak zorunda olacaktir.
Benzer sekilde, insanlarin yaptiklari butun meditasyonlar cahilce yapilmaktadir, irfan eksikligi ile yapilmaktadir. Ben gercekten bir insanin meditasyon yaparak huzur bulup bulmadigini bilmiyorum. Aklin inatciligi ona huzur buldugunu iddia ettirebilir, fakat onun aslinda bulup bulmadigini sadece hakikatin irfani bilir. Cunku onun saati donup durdukca, bir saniye gecer ve gelecek saniye gelir. Bir an icin meditasyon yapacak ve biraz rahatlik bulacak fakat bir sonraki anda “Oo, ben meditasyon yapiyorum ve huzurdayim “ diye dusunecektir. Bu dusunce aklina geldigi dakikada, ego su fonksiyon gosteriyor olur ve bu huzuru kaybeder. Sonra bir kez daha bir kac saniye icin kendisini kaybeder, fakat cok az sonra yine kendisinin bilincindedir. Boylece huzunden bir saniye bile hür degildir. Boyle meditasyon okyanusun kesilmeyen dalgalari gibidir. Bunlarin hic biri asil meditasyon degildir, sadece “Ben” artik orada olmadigi zaman birisi gercekten meditasyon yapiyordur.
Meditasyonda sadece bir nokta vardir, birisi kendi nefsini baskalarinin askina feda edemezse orada meditasyon yoktur. Meditasyon sadece butun rahatliklar, elemler, ve dus kirikliklari asildiktan sonra baslar.Huzur ancak artik hic mutluluk yada uzuntuye sahip olmadigi zaman gelir. O zamana kadar orada meditasyon ya da “tiyanum” yoktur, orada sadece “tiyenungul( tamilce şerr duşunceler anlaminda bir sozcuk)” vardir. Bu seytani dusunceler onun meditasyonudur. Tiyanam, hakiki meditasyon, butun kotu nitelikleri atip, butun dusunceleri cikarip, ve sonra benligi kurban etmektir. Kendini Allah’a tamamen adaman , hakiki ibadettir. Eger bunu boyle yapmazsan, orada ne gercek ibadet ne de meditasyon vardir.


[*] Mantra:[/color] genellikle Sanskritçe olan dini hece veya şiirdir. Kullanımı mantra ile ilişkili ve okul ve felsefesine ve göre ve değişiklik ve gösterir. Esasen ruhani kanallar olarak kullanılırlar, kelimeler ve oluşan titreşimlerden faydalanarak kişinin daha yüksek bir bilince ulaşmasını amaçlar. Diğer amaçları, dini törenlerde bolluğa sahip olmak, tehlikeden uzak olmak veya düşmanları elemek içindir. Mantralar Hindistan'da Vedic Hinduizm'i ile çıkmıştır ve daha sonra Budistler, Sikhler ve Jainler tarafından benimsenmiştir.
Sanskritçe mantra- kelimesi (m. मन्त्रः, ayrıca n. मन्त्रं) man "düşünmek" (ayrıca manas "akıl") ve araç anlamındaki -tra sonekinden oluşur, sözcüğü sözcüğüne çevirisi "fikir aracı" olur. Aklı hayallerden ve maddi isteklerden serbest bırakmayı amaçlar. Mantra nağmelerle tekrar edilir.[/i][/size]
Resim
Cevapla

“►Tartışmalı Konular◄” sayfasına dön