Kişisel gelişim saçmalığı

İslamiyet'de yaşanan tartışmalara açıklamalar
Cevapla
Misafir

Kişisel gelişim saçmalığı

Mesaj gönderen Misafir »

Kişisel Gerileyiş Manifestosu
Bülent Akyürek'in "İçinizdeki öküze Oha Deyin" kitabından bir alıntı: Kişisel Gerileyiş Manifestosu
21 Kasım 2008 Cuma 21:50
KİŞİSEL GERİLEYİŞ MANİFESTOSU

1- Kişisel Gelişim Şeytanları, Kuran"ı tersten okuyup yorumlayarak modern dünyanın yeni dini olmaya çalışıyorlar. Kuran “Yalnızca Allah"a güvenin, kibre kapılmayın, hiçbir şey elinizde değildir, kader değişmez...” diyor. Kişiliksiz Gelişimciler ise “Kendinize, yeteneklerinize, güzelliğinize, içinizdeki deve inanın...” diyerek Kuran"ı tersten yorumlayıp para kazanıyorlar. Kuran-ı Kerim ayetlerinin mükemmelliğini yıkamayınca, tersten yollara başvurarak gayelerine erişmeye çalışıyorlar.

2-Yabancı dillerden çevrilen kişisel gelişim kitaplarının, bizim kültürümüze ve insanımıza uygunluğuna bakılmadan bolca reklamı yapılarak okutturuluyor.

Çevrilen kitapları okuyup özümseyenlerin, bizim ülkemizde sevilen değil, nefret edilecek adamlar olacaklarını bilmiyorlar mı? “İçindeki Devi Uyandır, İçindeki Tüccarı Fişekle vs…” kitaplarının binlerce benzeriyle içimizin şeytanlarını serbest bırakanlara inat, bir Allah"ın kulu da çıkıp; “İçinizdeki Mümini, dervişi uyandırın!” diyemedi! Sabahları uyanır uyanmaz tüm dünyaya av hayvanı gibi bakan, kazanmaya kilitlenmiş, para avcısı insanlar topluluğuyla nasıl birlikte yaşayacağız?

Bunlara nasıl “Çüş!” diyeceğiz, kim diyecek? “Milli Çüş Hareketi”ni başlatmakta ne kadar gecikmişim yeni anlıyorum ve bin dört yüz yıl öncesine gidip kaldığımız yerden devam edersek, kaybettiğimiz yüzyılları geri kazanacağımızı sanıyorum…

3-Kişisel gelişim; insanı ürün haline getiriyor, onlara bir tüketim nesnesi olarak bakıyor, hepimize kendi kendimizi pazarlayan adamlar olmamızı öğretiyorlar. Sakın, bizi eşrefi mahlukat makamından alıp pazarlanacak mal konumuna getiren şey kişisel gelişim dinini kuran, şeytan olmasın? Müslümanlar olarak bu dili biliyoruz, bu isteklerin kimin istekleri olduğunu anımsıyoruz, öldürmeye çalıştığımız nefsimizi ayağa kaldırmaya çalışanın kim olabileceğini bulmak zor değildir sanırım?

4- İnsanlara ilk aşama olarak dünyayı; yani doğal olarak evi; arabayı, makamı, kadını, erkeği, parayı, gücü, kariyeri sevdirip ardından da bunlara ulaşabilmenin binlerce sapık yolunu öğretiyorlar.

5-Modern dünya kimsenin pısırık ve tembel olmasını istemiyor oysa; tembel ve pısırık kişi, Allah"ın kaderine razı olmuş mübarek bir adamdır.

6-Kişisel gelişimcilerin “Bir şeyi çok iste ki olsun, evrene titreşim gönder ki dünya senin için organize olsun.” ayetlerine inat, ben; ileriye atılan bir insanın, ebediyen kazandığını görmedim. İleriye dönük adımlar attığınız andan itibaren, bütün tabiat örgütlenip sizi durduracaktır, çünkü hayrını istemeden nefsani isteklerle ileriye atılmış her adım başka birinin hareket alanını kısıtlar, dengeler değişir, birilerini silahlandırır. Besmelesiz her adım, tabiatın ve kişisel kazalarımızın dengelerini sarsar.

7-Tecrübe; insanın eşya, nesne ve varlıklara dokunarak, onları hayatına katıp çıkarımlar yapmasıdır. Binlerce yıldır dokunarak uğruna ruhumuzu kirlettiğimiz varlıkların kalıcı olmadığını gördüğümüz halde, maddede direniyor olmamız, insanoğlunun akıl ve tecrübe açısından iki adım ilerleyemediğini göstermiyor mu? Dünyayı, her saniye büyük bir felâketten, kötü elektrikten, aksiliklerden kurtarıp evrenin ömrünü uzattığını sananlar, ileriye koşan girişimciler değil, takvayla başını eğerek oturmasını becerenlerdir.

8-Durmak, beklemek; kabullenmektir. Kabullenmek muhabbet ve rıza ister. Durmak ve akıbetini beklemek rıza makamına ulaşabilmiş derviş ruhlu insanların işidir. Durmak, yaratanın işlerine burnunu sokmamaktır. Rekabet duygusu arttığında insan, karakterini serbest bırakır ve artık düşünmez, ayrım yapmaya çalışmaz, haya etmez, hayvanlaşır.

9-İleriye doğru bir adım atmak enerji kaybıdır, daha sonra kaybettiğimiz enerjiyi yerine koymak için çalışmamız gerekir ama kapitalist düzende hiçbir zaman çalışmamızın karşılığı bize kaybettiğimiz enerjiyi telafi ettirecek kadar geri dönmez, yani; çalıştıkça yoksullaşırız, etimiz, kemiğimiz erir.

10-İçindeki Devi Uyandırmış Cüceler Devleti"nin zavallı bireyleriyiz. En tehlikeli yanımız budur. İyi ve güzel olan her şeyi hak ettiğimize yürekten inanan insanlar olarak poza girmişken aniden gelen yıkımlar “Bana bunu yapamazlar, ben bunları hak edecek insan mıydım!” sorularını tetikler. İçimizdeki dev silahlanır, önüne gelene ateş etmeye başlar. “Ben, bu hallere düşecek adamıydım?” sorusu, sinirlerimizi bozar, kibrimizi büyütür, şeytanın ortağı yapar. Artık, kasabana geri dönsen bile “Ben, burada harcanıyorum.” nakaratı beynini kemirir.

11-Enam Suresi: “Allah"ın adı anılmayarak, besmelesiz kesilen hayvanları yemeyin.” buyuruyor. Kişisel gelişimin aç gözlü barbarları, insanlara ayakta kalmak için avlanmayı öğretirken, hiçbir kutsal değere önem vermiyorlar ve belki de bu yüzden öğretilen ilimle yapılan avlar murdar sayılacak.

12-İkinci sınıf ama helalinden bir hayatı kimse sürdürmek istemiyor. Bilmeliyiz ki tatmin ve şükür için dünyevi başarı gerekmiyor. Asıl meziyet başarısızlığa düşüldüğünde “Sabır” gösterebilmektir.

13-Kendini bilmez, kapitalist kişisel gelişimciler kaderine boyun eğenleri; kaybetmekle, çocuklarını koleje gönderememekle, tek eşle, kiralık küçük evlerle, dar geçimle, çaresizlikle korkutup alaya alıyorlar.

14-Tanrısallık iddiasında bulunan idealist kişisel gelişimciler, dünyanın ve insanların kaderlerini yönetmek gibi bir düşünce bataklığına saplanmışlardır. Onların yaydıkları güçlü olma psikozu ortalıkta binlerce Napolyon"un, İsa"nın gezinmesine yol açtı. Yüzyıl öncesinin erkeklik göstergelerinden olan kahramanlık, yerini borsada, büroda, üniversitede para veya kariyer kazanmaya bırakalı, “Başarı” kavramı gün geçtikçe genişleyip büyüyor ve sonsuz seçenekle karşımıza dikiliyor.

15-Bu hayatın, bize güzel şeyler sunmasını isterken, arkamıza dönüp “Bize tüm nimetlerini esirgemeyen Allah için neler yaptık?” diye düşünmüyoruz bile. Dünyada lüks evlerimizin olması için çalışırken, öbür tarafta çamurda kalacağımızı bile bile toparlanmıyoruz, akıllanmıyoruz. ”Hayat, tadına varılmayacak kadar kısa…” diyerek tüketim duygumuzu kışkırtanlara inat “Dünyada cenneti hak edemeyecek kadar kısa kalacağız, nefes almadan, rızık uğruna kan revan olmadan sınavı geçmeliyiz, ha gayret!” demedikçe kurtulanlardan olamayız.

16-Şeytan; performans, vücut dili, kişisel gelişim ilimlerini kullanarak damarlarımıza sızıyor. Saydığımız türler, “Şeytan"ın İlmihal Kitapları” olmaya başladı. Modern Ticaret Dinleri, görüşlerini bu tarz kitaplarla yayıp tanıtıyor. “8 Dakikada İkna Sanatı” oluşturulan paralel dinlerin hidayetini açıklayabilecek cinsten değil mi? Şeytan"ın Dervişleri; kişisel gelişimciler, performans koçları, iletişim-rehberlik uzmanları kendi tasavvuflarını da konferans salonlarında izah etmeye başladılar, birkaç cesur adam bunların karşısında nasıl duracağız inanın bilemiyorum?

17-Kişisel Gelişim; karşımızda bizden beceriksiz, bizden akılsız ve yeteneksiz ama konumu ya da serveti büyük bir salağa gaz vererek övme sanatıdır!

18-Kişisel gelişimciler “İnsanlığın en temel ihtiyacı; değer verilme, önemsenmek ve kabul görmek.”tir diyorlar. Ötekilerden beklediğimiz bu şeyleri Allah"tan bekliyor olsaydık ve karşılığında hakkıyla ibadet edebilseydik kibrimiz kabarmaz, kulluğun huzurunu yaşardık.

19-Rızık adına, güçlüden ve güçten yana olmayı öğütleyen Kişisel Gelişim kitapları; kimsede şahsiyet bırakmadı. Kendinden başka kimseyi düşünmeyen insanlar yaratmayı planlayan bu papazlar, kapitalist dünyanın yeni peygamberleri gibi davranıyorlar.

20-Güçlü ve zalim insan, bizim yanımızda zayıf kalmalıdır. Onunla mazlumun hakkını alıncaya kadar savaşmamız gerekir. Niye ellerini öpelim, niçin onların yollarını temizleyelim? Biz hangi kitabın kullarıyız, Kişisel Gelişim kitapları mı yoksa Kuran-ı Kerim"in mi?

21-Yarınlarımızı düşünüp hayatımızı garanti altına almak için son nefesimize kadar çalışmak modern dünyanın en büyük kusurudur. Eskiden çocuklarımızı Kuran-ı Kerim ahlâkıyla büyütürdük. Şimdi Kişisel Gelişim kitaplarıyla büyütüyoruz. Bunun tuzağına düşmüş Müslüman aileler de var! Bir çocuk, iki farklı kitapla büyütülür mü Allah aşkına?

22-Korkmayın! Dünyevi zevk ve arzulardan vazgeçmenin, kontrolsüz adrenalinden yoksun kalmanın, hayatın neşesini ebediyen kaybetmekle hiçbir ilgisi yoktur.

23-Kendi menfaatlerine uygun olmayan her talebe hayır demek için yetiştirilmiş modern insanın inadına; nefsinin arzu ve isteklerine “Oha!” diyebilen insan, kimsenin şahit olamayacağı bir mutluluk deneyimi yaşar…Allah hepimizi nefsin karanlıklarından, insanların egolarını hayvanlaştıran “Modern Yaşam Tarzları” ndan korusun…

24-Sıradan Bir Kişisel Gelişim kitabına baktığınızda şu başlıklara rastlayacaksınız: “Mutluluk Senin Hakkın, Büyük düşün çok kazan, Neden Az İle Yetinesin, Birinci Ol Arkada Kalma, En İyi Arabalara Sen Binmelisin, Çevrenizi Yönetin Kontrol Sizde Olsun, Kaybetmek Ölümdür, Zirveye Koş, Ömür Geçiyor Bütün Zevklerden Tat, Kimseye Eğilme ve Bağlanma, Kaderine Razı Olma Sonuna Kadar Diren, Üstünlüğünü Fark Et ve Kabullendir, İnsan Kaybetmeyin Bir İş Kurduğunuzda Onlar Senin Müşterilerin Olacak, İste Başar, Uzan Kopar, Suyun Gözesinden Sen İç, Hep İsteyin, Daha Çoğuna Talip Olun vs…” Kişisel Gelişim, bütün kurgusunu, şeytanın lanetlenmiş özelliklerinden alıyor.

25-Nevrotik Kişisel Gelişimcilere göre boyun eğmek ya da başkasının önerilerine göre yön çizmek zayıflık belirtisidir.Allah"ın kendisine insan olmaktan, kulluk etmekten başka üstünlük vermediği insanlara şeytan, burunlarına kibrinden üfleyerek kendisine Kişisel Gelişimciler aracılığıyla taraftar topluyor. Şeytanın tercümanıdır onlar. Onun diliyle konuşurlar; böylece akılları çeler, gözlerinize girer, kulaklarınıza fısıldarlar. Sonunda sizi şeytanın askeri ve oyuncağı yaparlar.

26-Kişisel gelişim sektörü; vasıflı, namuslu, hakkaniyetli, işin ehli, fıkha uygun adamlar yetiştireceğine kısa zamanda voleyi vurduracak şeytani teknikleri öğretip aradan çekiliyor.

27-Kişisel gelişim kitaplarının en büyük tehlikesi, insanın nefsi istek ve arzularına yenilerek onlara hizmet etmesi, onların dilediklerini yerine getirmek için çabalayarak başka insanların yaşam haklarına kibar barbarlar gibi saldırmasıdır. İnsan ilişkilerinin ticarete döküldüğü bu çağda; kişisel gelişimciler “Dost Kazanma Sanatı” adı altında, herkese mal-mülk depolar gibi arkadaş biriktirmenin derslerini veriyorlar.

28-İnsan; düşerken, yoksullaşırken, kaybetmenin acısında çıkış yolu ararken tasavvufun öğrettiği gibi, zaman zaman varlığını inkâr ederek kurtuluş arar ama kişisel gelişim dininde birey ölümsüz ve hep kazanan olduğu için bu şansını kullanamaz, uçurumdan düşerken de bir dal arayacağına kendi gövdesine tutunup betona çakılır. Hatayı dışarıda aramak, kendi mükemmelliğine iman etmiş olmak gibi inançları da olduğundan “Kendim ettim, kendim buldum!” diyemez.

29-Olmayacak duaya amin dememek, açılmayan kapıyı zorlamamak gerek… Sana bahşedilmeyen şeyi azmederek, savaşarak, bütün yöntemleri kullanarak, ona ömür vakfederek kazandığında bil ki hepsini kaybedeceksin… Bir iş hayırlıysa, insanlığa faydası olacaksa, yaptığınız işten şeytan üzülecekse zaten gerçekleşecektir. Kaderin defterini yırtıp, kendi cümlelerinizi yazamazsınız!

30-Kafamızda “Başaracağım!” düşüncesinden başka bir şey olmadığında gözünüz kimseyi görmez, zalimleşirsiniz. Başarıyı isterken iç motivasyon şarttır ve hayal dünyanızın vizyonundan kadınların; pahalı arabaların, villaların, büyük ceviz masaların geçit töreni yapması ön koşuldur. Yoksa, insanoğlu niçin başarı istesin ve yorulsun ki? Kazanma isteğiyle dolu biri için tek gerçek kendisidir. Egosuna tutunur. İzzeti nefsine değil de egolarına tutunan insan hakkaniyet, acıma, empati duygularını kaybederek tüm enerjisini nefsinin isteklerine ayırır.“Kazanma Stratejileri”nde “Başkasından destek alarak başarmak, başarı değildir!” diye öğretilir.

31-Yenilgiler, içten kabul edilmedikçe kompleks yüklü zaferlere çevriliyor. Olmayacak duaya amin dememek, açılmayan kapıyı zorlamamak gerek… Sana bahşedilmeyen şeyi azmederek, savaşarak, bütün yöntemleri kullanarak, ona ömür vakfederek kazandığında bil ki hepsini kaybedeceksin… Bir iş hayırlıysa, insanlığa faydası olacaksa, yaptığınız işten şeytan üzülecekse zaten gerçekleşecektir. Kaderin defterini yırtıp, kendi cümlelerinizi yazamazsınız!

32-İnsana ait bütün kurgular “Kazanmak” üstüne yapılıyor. Kaybetmeden Kazanma Dini"ne dönüşen Kafamızda “Başaracağım!” düşüncesinden başka bir şey olmadığında gözünüz kimseyi görmez, zalimleşirsiniz.

33-Başarıyı isterken iç motivasyon şarttır ve hayal dünyanızın vizyonundan kadınların; pahalı arabaların, villaların, büyük ceviz masaların geçit töreni yapması ön koşuldur. Yoksa, insanoğlu niçin başarı istesin ve yorulsun ki? Kazanma isteğiyle dolu biri için tek gerçek kendisidir. Egosuna tutunur. İzzeti nefsine değil de egolarına tutunan insan hakkaniyet, acıma, empati duygularını kaybederek tüm enerjisini nefsinin isteklerine ayırır.

34-Kişisel Gelişim; kaybetmeyi ayıplıyor, hedefler gösteriyor, yöntemler verip saldırtıyor, nefsimizin köpeği yapıyor… Kazanma isteğimiz ve duygularımız olmasaydı, yenilginin ne olduğunu bilemeyecektik. Yenildiğimiz şey, kazanma düşüncelerimizdir. Kazanma düşüncesine yenilmeyin. İnanın kazanmak zorunda değiliz. Kulluğumuzun amacı bu dünyaya körleşip ahireti kazanmaktır.

35-Kişisel gelişim sektörü; vasıflı, namuslu, hakkaniyetli, işin ehli, fıkha uygun adamlar yetiştireceğine kısa zamanda voleyi vurduracak şeytani teknikleri öğretip aradan çekiliyor.

36-Kişisel gelişim; işi iyi giden tüccarların olduğu kadar, işi kötü giden tüccarların da çekmecesindeki biricik silahı oldu.

37-Kişisel gelişim kitaplarının en büyük tehlikesi, insanın nefsi istek ve arzularına yenilerek onlara hizmet etmesi, onların dilediklerini yerine getirmek için çabalayarak başka insanların yaşam haklarına kibar barbarlar gibi saldırmasıdır.

38-İslami kurallara göre; ticaret yaparken malının kötülüklerini söyleyip iyi taraflarını da gözle görülmesini sağlamak, alış veriş bittikten sonra da helalleşmek şarttır… İnsan ilişkilerinin ticarete döküldüğü bu çağda; kişisel gelişimciler “Dost Kazanma Sanatı” adı altında, herkese mal-mülk depolar gibi arkadaş biriktirmenin derslerini veriyorlar.

39- Aşırı istekler, arzu ve hevesler başarısızlığa uğradığında bizlere iki tür zarar verir: Ya sineye çekeriz ya da yıkılan egomuzdan dolayı saldırganlaşırız. Kaybeden bir insanın daha sonra eleştirilip, övgüden mahrum bırakılışı korkunçtur. Artık, önüne gelenin azarladığı, kulp taktığı, akıl verdiği biri olmuştur. Kaybedenin dışa dönük saldırganlığı bittiğinde iç savaş başlar. Hataları ve günahlarıyla bir başına kalarak intihar duygusuyla tanışır.

40-Yenilgilerimize, modern psikolojiden mazaretler bulacağımıza “Ben elimden geleni yaptım ama olmadı, başaramadım, demek ki hayırlısı buymuş…” dersek daha insani olmaz mı? En azından bu cümleyle Allah"ın gözüne girip bazı günahlarımızdan arınmış oluruz.

41-Hayatta kalmanın en büyük stratejisi gerektiği zaman geri adım atmaktır. Bazen olmayacak yer ve zamanlarda akla gelmeyecek aksilikler peşimizi bırakmaz ama biz bunları başarımızın önündeki engeller olarak görüp inadımızı sürdürürüz. Belki de sonu kötü bitecek bir işten Allah bizi korumaya çalışıyordur, bunu nereden bilebiliriz?

42-Kişisel gelişim kitaplarında din veya ahlâk kuralları gözetilmiyor hatta onların aşılması daha hoş karşılanıyor.

43-Sıradan olmak, herkes gibi bir hayat yaşamak bu çağın kabusu sanki! Çoğunluğa uyan, marjinal fikir ve davranış biçimlerine sahip olmayanlar aşağılanarak nefisleri kırbaçlanıyor. Hepimiz, yarı tanrı olmaya aday antik Yunanlılar gibiyiz…
“Kazanma arzusundaki kişilerin, içlerinde korkuya dair ne varsa öldürmesi, tüm ayıp ve toplumsal korkularından arınması gerekirmiş…”Bizi insan yapan, kul eden, haddimizi bildiren, canavar olmamızı engelleyen korkularımız ayıplanarak çıkartılıp atılıyor. Ahlâkın da ayak bağı olduğu söylenince temiz bir vicdanla her şeyi hak ettiğimize inanıp saldırganlaşıyor ve kişisel gelişimin barbar askerlerine dönüşüyoruz.

44-Mutluluğun, “Başarı” ya endekslendiği kişisel gelişim ahlâkında insan olabilmek, empati yapıp başkalarını düşünebilmek, en önemlisi vicdanınızı koruyabilmek imkansızdır. Evren ve dünya ilahi bir senaryodur, orada roller dağıtılmıştır: Kimi baş olur, kimi emir kulu olur, kimi köle, kimi efendi, kimi zengin, kimi fakir olur… Bütün işleri başaracak değiliz, hep kazanmaya gelmedik. Bir şeyden vazgeçmeden onu kazanamazsınız. Kendinizden ve sevdiklerinizden vazgeçin ki onu kazanma şansınız artsın.

45-Lütfen piyasadaki “Vücut Dili” ve “Kişisel Gelişim” kitaplarına bakınız. Hemen hepsinin özü; dik yürümek ve kendinden emin görünmek üzerine kurulu. Kendinden emin olamayan kompleksli insanlara yine de eminmiş gibi davranmanın yollarını öğretiyorlar. Saçmalık bununla da bitmiyor. Aynı zamanda karşınızdaki insana da “Kül Yutmamanın Reçeteleri “ yazarak onları savaşa hazırlıyorlar. Düşmekten korkan bu insanlar yükselmek için reçete kitaplar okumaktan bıkıp usanmıyor!

46-Kedinin ve köpeğin bile, kendi pisliklerini örttüğü bu dünyada bizler kendi günahlarımızın belgeleri olan “Kişisel gelişim ” kitaplarını, kasetlerini nasıl üretip, basıp, insanlara ulaştırabiliyoruz?

47-Söyler misiniz lütfen; “İçimizdeki Güç”ü ve “Yüce Ben”i “Sevgi” numarasıyla, Allah"tan korkmayıp yirmi dört saat kutsarsak, nasıl O"nun yüzüne bakacağız, hayvan gibi bencilliğimizi geliştirirken ümidimizi nasıl bu kadar ayakta tutabiliriz?

48-Şeytanın dervişleri kişisel gelişimcilere göre; semavi dinler insanları mutsuzlaştırıyor, tüketime engel olduğu için depresyona sürüklüyor. Oysa hep başarıya, kazanmaya kilitlenmiş tüketici modern insan “Rızık ve yarın korkusu”yla teker teker çıldırıp gidiyor.

49-Adam gibi hayal kuran bir kişi kalmadı. İsteklerimiz, hayallerimiz bizi aşan psikopatik biriktirme hırsıyla ambalajlanmış. Bütün samimiyetiyle yemin ederek, “Kral ya da Başbakan olmak istemeyen ” birine rastladınız mı hiç?

50-Kapitalizm, performans yönetimi, başarı sanatları, kişisel gelişim koçları ucuz market kitapları ve küçük reçetelerle hepimizin “Başbakan ya da Kral” olmak için yeterliliğimizi fısıldayıp inandırıyorlar.

51-Mutluluk ve Zenginliğin gücüne tapanlar, elimizden “Yaşadığımız hayattan memnun olmak” erdemini aldıklarından beri insan olarak kulluğumuzu unutup isteklerimizde haddimizi aştık.

52-Kapitalizm Çağı"nda her şey pazarlama olduğu için satışları arttıran, çeken, büyüleyen, ürün ambalajlama sanatı, gövdesine tutunan, kendi vücudunu da fabrikasının, dükkânının bürosu gibi döşeyen tipler peydah oldu.

53-Giyimi iyi olan bir insanın saygıdeğer olmasını hangi bilimle temellendiriyorsunuz? Halifemiz, Hz Ömer; ümmetin parası çar çur olmasın diye dokuz yamayla dolaşırdı ama Roma kumandanları onun karşısında titrerlerdi!

54-Elbisemizdeki yamalar namusumuzun, haysiyetimizin madalyalarıdır! Takının, Altının, ipeğin, gösterişin yasak olduğu İslam dinine bağlı bu çocukları, niçin “Kişisel Gelişim” adı altında, şeytanın arkasından koşturuyorsunuz? Şimdi sanatçının, alimin karnını doyuramayanına “Başarısız Entel ” diyorsunuz! İpekli kravatlarınıza bakmaktan, ilmimizin madalyaları olan yamalarımızı göremiyorsunuz ki?

55-“İnsan, tıraşı bile kendisine saygısı olduğu için olurmuş…” Tabii; sakalı sünnet olduğu için uzatmazsanız, tıraşı da kendinize olan saygıdan olursunuz, haklısınız : )))

50-Bizim buralarda “Çulu değişti ama eşek aynı eşek!” diye kişisel gelişim karşıtı bir laf vardır. Hatırlatayım da içimde kalmasın? Biz içimizi böyle temiz tutuyoruz… Sizin gibi şeytanlara “Şeytan!” diyerek : )))
Peygamberlerin; siyah gözlükleri, son model arabaları, düzgün fizikleri yoktu ama onlar, sağlam ve faydalı öğretileriyle binlerce yıla damga vurdular. Karşımızdaki insanlara ve kendimize güven veren çulumuzla psikolojimizi kurtarmanın aptallığına “İmaj” dediğimiz günden beri sahtekâr ruhlarımızla günahkarlıklarımızı çoğaltıyoruz.

56-Cebinde beş kuruş olmayan adamlar; telefon markalarını, kiralık araba ve pahalı giysilerini sahte çek gibi kullanarak ticari, duygusal dümenler çevirip günlerini kurtarırlarken kaç safın canı yanıyor, Kimbilir?

57-Peşine düştüğün dava ne kadar büyükse, sen de o kadar yaralanırsın. Toz, toprak içinde kalırsın. Yüzün sürtünür. Dalga geçerler, alay ederler, taşlarlar. Doğru bildiği yolda durup dinlenmeden direnenler bir gün elbet kazanırlar. Hep kazandılar. Hep kazanacaklar.“Bende karizma yok abi.” diye kandırma kendini ya da “Sende karizma yok.” diyenlere kulak asma, işine bak.

58-Beyinde akıl olsaydı bu kadar çalışır mıydı : ))) Hindistan"da beyninin % onunu, on beşini kullanmayı beceren gurular incir ağacının altında medite olmuş, suya bakıyor. Ya siz? % üçle beşle gece gündüz elinizde çek senet koşturup duruyorsunuz! Modern dünya, bilemediğimiz konular hakkında sesli olarak geviş getirmemize “Yorum” diyor…

59-“Konuşmalarınızda yenilmeyin, cahil göründüğünüz an güven kaybına uğrarsınız, kimse kendisinden güçsüz birini dinlemek istemez, oysa siz daha fazla bildiğiniziz ispatlayamazsanız karşınızdaki müşteriyi kaybedersiniz…”diyor… Bakalım Nur Suresi 21. ayette Allah ne diyor: “Ey iman edenler! Sakın şeytanın izinden gitmeyin. Her kim şeytanın peşinden giderse bilin ki o kendisinden hep fena, çirkin ve meşru olmayan şeyleri yapmasını ister.”

60-Gaybı bilmek değil, gaybı deşifre etmek, pazarlamak yasaktır. Bilmemek rahatlıktır ama bilmenin yükünü çok az insan taşıyabildi. Bugün herhangi bir köşe yazarı yılda üç yüz makale yazar ve biri tutunca, elindeki kutsal fotokopilerle: “Bakın ben söylemiştim!” diye kanal kanal gezerek kahinliğini ispatlayıp fiyatını arttırmanın yolunu arar. Kişisel gelişimciler, stratejistler, politikacılar ve köşe yazarlarının hemen hepsinin avuçlarında sakladıkları bir sır var…

61-Sır sahibi kişilerin “ Reyting rekortmeni ” olduğu bir gezegende diğer insanlar çantalarındaki dolarlarla onların peşinde geziyorlar. “Sırrım var!” diyen, köşeyi bir gecede dönüyor.

alıntı
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Alıntı için teşekkür ederiz kadiri kardeşim, Allah razı olsun. Düşüncelerimizi özetleyen hoş bir yazı. 17 sene evvel Dale Carnegie isminde bir Amerikalı şarlatanın böyle bir kitabı bana hediye edilmişti, insanları etkileme sanatı isimli bu kitabı okurken daha çok genç idim, 12 sene evvel Londra'da işsizlikten bunaldığım bir anda, tam çaresiz olduğum bir an da yerel gazeteye Türkçe verilmiş bir ilan gördüm. 28 Türkçe konuşan kişi arıyoruz. Hah dedim, bana belki burdan bir iş gelecek.

Aradım bir adam çıktı, Amerikalı bir adam çok kibar konuşuyor, falanca 5 yıldızlı otelde seminerimiz var oraya gelin ve benim adımı söyleyin. Tamam diyorum, ve adam tekrar etmekte "benim adımı söyleyemeyi ihmal etmeyin". Bir iş bulurum umuduyla gidiyorum, otele giriyorum adamı buluyorum hoş geldin diyor tokalaşıyoruz, geçin oturun diyor, tabi diyorum derken bir eczacı Türk ile tanışıyorum o da benimle oturuyor, nasıl bir işmiş bu derken şov başlıyor, bir spiker çıkıp seyircilere nasıl başarılı olunacağını ve ne kadar para kazanıldığını anlatmaya başlıyor, sonra bir kaç kişi sahneye davet edilip bu kişiler ellerinde bir zayıflama seti tozu ile beliriyor, sürekli aynı nakarat falanca haftada şu kadar sattık, inanamıyorum, hepimiz zengin olduk v.s bir yığın laf.

Neyse gösteri bitti, adamın yanına gittik arkadaşla, arkadaş sordu, ne yapmamız lazım dedi, adamdan yanıt geldi önce seti kendiniz alacaksınız bu şart , sonra çevrenizdekilere pazarlayacaksınız, zincirleme satılanlardan size yüzde verilecek. Set kaç para dedik? 150YTL gibi bir fiyat. Arkadaş sordu bu setin faydası varmı vucuda, muhteviyatı nedir, insana yararı nedir? Adamdan yanıt yok. Seti benden alın ha! diyerek tekrar edip durmakta. Yok biz seti almıyacağız dedik. Adama sağolun teşekkürler biz gidiyoruz diye ayrılmak için elimizi uzattığımızda adam bizimle tokalaşmadı !!!

Telefonda sürekli olarak benim adımı verin demesi, prim başkasına gitmesin diye imiş.
Kibarlığı da seti satmak maksatlı imiş.
Sahneye çıkan seti övenlerin her birine özel ödemeler yapılmıştı.
Seyircilere satılacak setin insanlara faydasından çok, onları nasıl zengin edecekleri söylenmişti.

O an bir şimşek çaktı ki bütün bu kişisel gelişim setlerdeki sloganlar insanları etkileme sanatı=insanları kandırma ve nefsini ilahlaştırma sanatı imiş.

Cüzdanımın köşesinde sakladığım, geçmişte yazdığım bir satırlık bir kağıt parçası vardı, bunu zor durumlarımda okumak için çıkarırdım. "Rabbine tevekkül et" manasında bir söz idi. Onu okuyarak Rabbim'den yardım beklemeye devam ettim, ve sonucunu gördüm çok şükür.

Amerika'da, çocuklar daha küçük yaşta iken aileleri tarafından bu mantık beyinlerine kazınmakta. Bunun örneklerini çok gördük ve halen görmekteyiz. Hep kul olmaktansa kral olmak sevdası üzerine kurulmuş sistemler. Allah insanımızı bunların şerrinden muhafaza eylesin.

Selam ve sevgiler
Gariban
Resim
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Mesaj gönderen anlamak »

Amin güzel Gariban'ımız.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/anlamak.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Kıymetli kardeşimiz Kadiri Öncelikle hoş geldiniz Ailemize safalar getirdiniz. ömrünüz HAKK ve HAYR ile dolsun İNŞAALLAH!

Paylaşımınıza hocamız Kul ihvanimİZin eserlerinden bir bölümü sunuyorum başlığı ile beraber devamını anasayfamızdan okuyabilir kardeşlerimiz.

AKIL NİMETi ile şereflendirilişimizin kadir ve kıymetini bilmemiz dileğiyle...


kulihvani yazdı:ÖZ TASAVVUF

Resim

9. BÖLÜM: MUHAMMEDÎ TASAVVUF

Latif YILDIZ

9.4. MUHAMMEDÎ TASAVVUFTA RESÛLULLAH (sav)


Resim--- "Emrolunduğun gibi dostoğru ol!...." (Hûd 11/112)

Buyurulan Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), EL HÂDİ (celle celâluhu)'ya mazhar olurken;
Edebsiz ilmiyle hased ve kibrin kiniyle dine düşman İblis, EL MUDİLL (celle celâluhu)'ya mazhar oluyor.
Atıp tutuyor ve insanları saptıracağına and içiyor...
Kendisine: "git saptır ve hepiniz cehenneme!" buyuruluyor nice âyetlerle...
Kur'ân-ı Kerîm ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
Hakka inan-hayrı yap; bâtıla inanma-şerri yapma emir ve nehyini baştan sona buyururken ve kemâlâtı murad ederken;
İblis de işi gereği durmadan tersini emir-nehyetmekte ve cehâleti dilemektedir insanoğlu için...
"Olan!" hükm-ü-hakk iken İblis; "Olsun!" ya da "Olmasın!"la çapraz ateşe alıp muhabbet fedâilerinin ve celâl avlarının işini bitirmektedir ALLAH korusun...

Evet, ALLAHÜ ZÜ'l-CELÂL hayrı (Resûlullah işi) ve şerri de (İblis işi) murad etmiş (Muradullah); Rübûbiyyeti altındaki kullarına, verdiği akıl ve cüz'i irade ile tercih hakkı tanımış ve tercihleri her ne ise yaratmaktadır.
Bu ise insanın imtihanının gerçek gereğidir...
Ancak Emrullah'da, ALLAH Tealâ'nın hayra rızası var ve şerre rızası asla yoktur.

Resim--- "Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz ALLAH, size muhtaç değildir. Bununla beraber O, kullarının küfrüne razı değildir!...." (Zümer 39/7)

Biz cedelci değiliz hamdolsun.
Ancak, böyle ulu orta sosyete simsarlarının din bezirganlığı yapmaları, meydanı boş bulmaları ve Ümmet-i Muhammedî göz göre göre küfre sürüklemeleri de kanımıza dokunuyor doğrusu...

Şerefli Şah-ı Nakşıbend (kaddasallahu sırrıhu) Efendimizin hârika bir sözü vardır:
"Biz kimseye kılıç vurmayız. Ancak, kılıcımız kınından çıkmıştır ve kim kendi gelir de çarparsa o da bizden değil!" buyurmuştur...
Ne güzel söz, ne güzel gerçek...

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in safında gözüküp de bilinçli olarak Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e saldıranlara EL MÜNTAKÎM (intikam alıcı ALLAH) (celle celâluhu)'nun EL KAHHAR (celle celâluhu) kılıcını, Muhammedî merhamet ve muhabbetimizin gereği olarak hatırlatırım...
"Höst dedikçe lahananın göbeğine" yürüse de biz yine de islâhını ve iflâhını dileriz...

Elbette biz: "Üzme-üzülme-sev-sevil"sözümüzün eriyiz.
Bizim Peygamberimiz Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e olan buyruğa bakalım:

Resim--- "İşte onun için sen (tevhide) dâvet et ve emrolunduğun gibi dostoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: "Ben ALLAH'ın indirdiği kitaba inandım ve aranızda adâleti gerçekleştirmekle emrolundum. ALLAH bizimde RABB'imiz, sizin de RABB'inizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz de sizedir. Aramızda tartışılabilecek bir konu yoktur. ALLAH hepimizi bir araya toplar, dönüş de O'nadır." (Şurâ 42/15)

"Sadakallahü'l-Azîm, Amenna yâ Rabbenâ!" deriz.

Ağzı tıpalı bir şişeyi Ak Deniz'e atsanız da nâsibi yoktur ve bomboş yüzer gezer...
Ağız tıpası çıkarılmış ilâhî aşk ağzı açık bir şişeyi de Bey Dağının tepesine dikseniz ilk yağan rahmetten en az bir damla nâsibi ve kısmeti hazır ve hızırdır...
Benlik başı kesilmemiş kişi ahmaktır.
Aklı ayağının altında, fikri midesindedir...
Kendisi uyumakta olan bir kimsedir ki nerede kaldı uyuyanı uyandırmak...
Kördür ve kör köre kandil tutma oyunu oynayan oyunbazdır. Kitabullah'ın bir sayfasını okuyup öbürünü atlaması ise ya ihânet ya da ciddî ahmaklıktır.

Onun içindir ki rüşdüne ermemiş mürşid kuklalarından ve "ülemâ"geçinen "ulama"lardan bıktık usandık da; Mürşid-i Kâmil, Rehber-i Rıza ve İmâm-ı Mutlak Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'i duyduk,derhal uyduk hamdolsun...
Bilmek kâl (söz), olmak ve yaşamak hâl işidir...
Muhammedî şuûr; Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in buyurduğu ve Abdullah olarak bizzât yaşadığına, sûreten (dış, söz) ve sîreten (iç, öz) uymak ilim, irade, idrak ve iştirakle yaşamaktır.
Lâf-ı güzaf ve lâf ebeliği değildir...
Biz âcizâne bir kitab yazmaya çalışmaktan ziyâde, Kitabullah'ın ve Resûlullah'ın bildirdiği İslâm Dinini, emredildiği gibi insanların fiilen yaşamasına hasbî hizmet için çabalıyoruz...


Azîz kardeşim,
Muhabbet Mâhiyeti (aslı, esası, iç yüzü) Muhammedî bir meziyettir ki HAKK (celle celâluhu)'ya ve halkına o yolla ulaşılır. Ve Şe'enulllahın sırr-ı sıfırıdır.

Muhabbet: "Kûn!"deki "kef" ile "nun" arasındaki Muhammedî vuslât "Vav"ıdır.

Muhabbet :Aklın; kendi kişilik hevâ-heves keyfiliğinden kurtulup, Muhammedî nakle ulaşıp, cüz'i iradesini idrak edip ve ilâhî istikamette ilâhî aşk olarak; rıza, likâ (kavuşma), ihsân ve cemâle ulaşım ilhâmıdır.

MuhabbetKulun imkanla imtihanında hak ve hayr kemâlâtını körükleyen Muhammedî ses, Rahmânî nefes ve Rabbanî rıza rüzgarıdır...

Muhabbet Mükerrem kılınan ve merkezinde (enfüs) emânet, muhitinde (âfâk) ni'metler ile donatılan insanın mükemmellik seyr-ü sülkündeki Subhanî soluktur. Mutlak merhamet ve kemâlât gibi mutlak muhabbette EL HAKK (celle celâluhu)'nundur.

Muhabbet Aklın, İlmullah ve Havfullah'la, Rızaullah'a ulaşım yolu olan Muhabbetullah'tır. Naklîn nuruyla dirilip, ilâhî aşka dönüşen ve cilâlanıp tecellîye lâyık olan akıl; ALLAHÜ ZÜ'l-CELÂL'in muhabbet aynasıdır. İfratta çukur ayna, tefritte tümsek ayna ve i'tidalde ise düz aynadır. Ne var ki yinede ayna aynadır...

Muhabbet , Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'dendir ve O ise zâten ve ezelden Habibullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'dir.
Âlemlerdeki ilâhî muhabbet ve merhamet mâsivâsının Mutlak İmâmı Muhammed (aleyhi's-selâm)'dır.
Onun için muhabbette enterkollekte: bilelik bağlantısı için parmak izimiz gibi ilâhî, fıtrî ve ferdî öz prizlerimizden Muhabbetullah Nurunu, Muhammedî metodla alabilme imtihanı içindeyiz.
Söz (i'tikad), amel (fiil), ahlâk ve hâlde Muhammedî tebliğe teslimiyet, Emrullahı duyuş ve Muradullaha uyuş (istikamet) şehâdeti (şâhidliği) için Şe'enullahda nefes nefes koşuyoruz ve yaşıyoruz...

Muhabbet, mutlakta (kayıdsız-şartsız) menşe'i Rübûbiyyetin rıza sırrıdır.

Muhabbet , mâsivâda (kayıdlı, şartlı, sınırlı, sorumlu) menbağı ise Muhammedü'l-Muhtaru'l-Mustafa (aleyhi's-selâm)'ın Ruhî Ravzasıdır...

Muhabbetulllah'ın zâhirde zuhûru, Merhametullah olup,
Rahmânîyeti ile genel ve Muhammedî;
Rahîmiyyeti ile özel ve Habibîdir.
Muhabbet, Muhammedî oluş şuûru mihengi (kadri kıymet ayarını takdir) ile idrak edilir.
Resim
kadiri

Mesaj gönderen kadiri »

nur-ye yazdı:Kıymetli kardeşimiz Kadiri Öncelikle hoş geldiniz Ailemize safalar getirdiniz. ömrünüz HAKK ve HAYR ile dolsun İNŞAALLAH!

Paylaşımınıza hocamız Kul ihvanimİZin eserlerinden bir bölümü sunuyorum başlığı ile beraber devamını anasayfamızdan okuyabilir kardeşlerimiz.

AKIL NİMETi ile şereflendirilişimizin kadir ve kıymetini bilmemiz dileğiyle...


kulihvani yazdı:ÖZ TASAVVUF

Resim

9. BÖLÜM: MUHAMMEDÎ TASAVVUF

Latif YILDIZ

9.4. MUHAMMEDÎ TASAVVUFTA RESÛLULLAH (sav)


Resim--- "Emrolunduğun gibi dostoğru ol!...." (Hûd 11/112)

Buyurulan Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), EL HÂDİ (celle celâluhu)'ya mazhar olurken;
Edebsiz ilmiyle hased ve kibrin kiniyle dine düşman İblis, EL MUDİLL (celle celâluhu)'ya mazhar oluyor.
Atıp tutuyor ve insanları saptıracağına and içiyor...
Kendisine: "git saptır ve hepiniz cehenneme!" buyuruluyor nice âyetlerle...
Kur'ân-ı Kerîm ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
Hakka inan-hayrı yap; bâtıla inanma-şerri yapma emir ve nehyini baştan sona buyururken ve kemâlâtı murad ederken;
İblis de işi gereği durmadan tersini emir-nehyetmekte ve cehâleti dilemektedir insanoğlu için...
"Olan!" hükm-ü-hakk iken İblis; "Olsun!" ya da "Olmasın!"la çapraz ateşe alıp muhabbet fedâilerinin ve celâl avlarının işini bitirmektedir ALLAH korusun...

Evet, ALLAHÜ ZÜ'l-CELÂL hayrı (Resûlullah işi) ve şerri de (İblis işi) murad etmiş (Muradullah); Rübûbiyyeti altındaki kullarına, verdiği akıl ve cüz'i irade ile tercih hakkı tanımış ve tercihleri her ne ise yaratmaktadır.
Bu ise insanın imtihanının gerçek gereğidir...
Ancak Emrullah'da, ALLAH Tealâ'nın hayra rızası var ve şerre rızası asla yoktur.

Resim--- "Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz ALLAH, size muhtaç değildir. Bununla beraber O, kullarının küfrüne razı değildir!...." (Zümer 39/7)

Biz cedelci değiliz hamdolsun.
Ancak, böyle ulu orta sosyete simsarlarının din bezirganlığı yapmaları, meydanı boş bulmaları ve Ümmet-i Muhammedî göz göre göre küfre sürüklemeleri de kanımıza dokunuyor doğrusu...

Şerefli Şah-ı Nakşıbend (kaddasallahu sırrıhu) Efendimizin hârika bir sözü vardır:
"Biz kimseye kılıç vurmayız. Ancak, kılıcımız kınından çıkmıştır ve kim kendi gelir de çarparsa o da bizden değil!" buyurmuştur...
Ne güzel söz, ne güzel gerçek...

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in safında gözüküp de bilinçli olarak Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e saldıranlara EL MÜNTAKÎM (intikam alıcı ALLAH) (celle celâluhu)'nun EL KAHHAR (celle celâluhu) kılıcını, Muhammedî merhamet ve muhabbetimizin gereği olarak hatırlatırım...
"Höst dedikçe lahananın göbeğine" yürüse de biz yine de islâhını ve iflâhını dileriz...

Elbette biz: "Üzme-üzülme-sev-sevil"sözümüzün eriyiz.
Bizim Peygamberimiz Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e olan buyruğa bakalım:

Resim--- "İşte onun için sen (tevhide) dâvet et ve emrolunduğun gibi dostoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: "Ben ALLAH'ın indirdiği kitaba inandım ve aranızda adâleti gerçekleştirmekle emrolundum. ALLAH bizimde RABB'imiz, sizin de RABB'inizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz de sizedir. Aramızda tartışılabilecek bir konu yoktur. ALLAH hepimizi bir araya toplar, dönüş de O'nadır." (Şurâ 42/15)

"Sadakallahü'l-Azîm, Amenna yâ Rabbenâ!" deriz.

Ağzı tıpalı bir şişeyi Ak Deniz'e atsanız da nâsibi yoktur ve bomboş yüzer gezer...
Ağız tıpası çıkarılmış ilâhî aşk ağzı açık bir şişeyi de Bey Dağının tepesine dikseniz ilk yağan rahmetten en az bir damla nâsibi ve kısmeti hazır ve hızırdır...
Benlik başı kesilmemiş kişi ahmaktır.
Aklı ayağının altında, fikri midesindedir...
Kendisi uyumakta olan bir kimsedir ki nerede kaldı uyuyanı uyandırmak...
Kördür ve kör köre kandil tutma oyunu oynayan oyunbazdır. Kitabullah'ın bir sayfasını okuyup öbürünü atlaması ise ya ihânet ya da ciddî ahmaklıktır.

Onun içindir ki rüşdüne ermemiş mürşid kuklalarından ve "ülemâ"geçinen "ulama"lardan bıktık usandık da; Mürşid-i Kâmil, Rehber-i Rıza ve İmâm-ı Mutlak Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'i duyduk,derhal uyduk hamdolsun...
Bilmek kâl (söz), olmak ve yaşamak hâl işidir...
Muhammedî şuûr; Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in buyurduğu ve Abdullah olarak bizzât yaşadığına, sûreten (dış, söz) ve sîreten (iç, öz) uymak ilim, irade, idrak ve iştirakle yaşamaktır.
Lâf-ı güzaf ve lâf ebeliği değildir...
Biz âcizâne bir kitab yazmaya çalışmaktan ziyâde, Kitabullah'ın ve Resûlullah'ın bildirdiği İslâm Dinini, emredildiği gibi insanların fiilen yaşamasına hasbî hizmet için çabalıyoruz...


Azîz kardeşim,
Muhabbet Mâhiyeti (aslı, esası, iç yüzü) Muhammedî bir meziyettir ki HAKK (celle celâluhu)'ya ve halkına o yolla ulaşılır. Ve Şe'enulllahın sırr-ı sıfırıdır.

Muhabbet: "Kûn!"deki "kef" ile "nun" arasındaki Muhammedî vuslât "Vav"ıdır.

Muhabbet :Aklın; kendi kişilik hevâ-heves keyfiliğinden kurtulup, Muhammedî nakle ulaşıp, cüz'i iradesini idrak edip ve ilâhî istikamette ilâhî aşk olarak; rıza, likâ (kavuşma), ihsân ve cemâle ulaşım ilhâmıdır.

MuhabbetKulun imkanla imtihanında hak ve hayr kemâlâtını körükleyen Muhammedî ses, Rahmânî nefes ve Rabbanî rıza rüzgarıdır...

Muhabbet Mükerrem kılınan ve merkezinde (enfüs) emânet, muhitinde (âfâk) ni'metler ile donatılan insanın mükemmellik seyr-ü sülkündeki Subhanî soluktur. Mutlak merhamet ve kemâlât gibi mutlak muhabbette EL HAKK (celle celâluhu)'nundur.

Muhabbet Aklın, İlmullah ve Havfullah'la, Rızaullah'a ulaşım yolu olan Muhabbetullah'tır. Naklîn nuruyla dirilip, ilâhî aşka dönüşen ve cilâlanıp tecellîye lâyık olan akıl; ALLAHÜ ZÜ'l-CELÂL'in muhabbet aynasıdır. İfratta çukur ayna, tefritte tümsek ayna ve i'tidalde ise düz aynadır. Ne var ki yinede ayna aynadır...

Muhabbet , Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'dendir ve O ise zâten ve ezelden Habibullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'dir.
Âlemlerdeki ilâhî muhabbet ve merhamet mâsivâsının Mutlak İmâmı Muhammed (aleyhi's-selâm)'dır.
Onun için muhabbette enterkollekte: bilelik bağlantısı için parmak izimiz gibi ilâhî, fıtrî ve ferdî öz prizlerimizden Muhabbetullah Nurunu, Muhammedî metodla alabilme imtihanı içindeyiz.
Söz (i'tikad), amel (fiil), ahlâk ve hâlde Muhammedî tebliğe teslimiyet, Emrullahı duyuş ve Muradullaha uyuş (istikamet) şehâdeti (şâhidliği) için Şe'enullahda nefes nefes koşuyoruz ve yaşıyoruz...

Muhabbet, mutlakta (kayıdsız-şartsız) menşe'i Rübûbiyyetin rıza sırrıdır.

Muhabbet , mâsivâda (kayıdlı, şartlı, sınırlı, sorumlu) menbağı ise Muhammedü'l-Muhtaru'l-Mustafa (aleyhi's-selâm)'ın Ruhî Ravzasıdır...

Muhabbetulllah'ın zâhirde zuhûru, Merhametullah olup,
Rahmânîyeti ile genel ve Muhammedî;
Rahîmiyyeti ile özel ve Habibîdir.
Muhabbet, Muhammedî oluş şuûru mihengi (kadri kıymet ayarını takdir) ile idrak edilir.
Nur_ye kardeşim anlayamdım bunu bana mı yazdın yoksa genel olarakmı... Birazda ben ilave edeyim inş... Muhammed Mustafa sav Efendımızın Aşkına düşen YOKLUK cübbesini, Allah cc seveninde BELA cübbesini, giymesi lazımdır... Allah cc bizi doğru yoldan ayırmasın inş... dua ettim Allahım oğlum olsun bir oğlum oldu Peygamberımızın adını koyacam dedım ve koydum.... Aşk çok güzel birşey haklısın AŞK bilmeyenlerinde kıza sevdalanmasına AŞK denmesınede ben uzluyorum... İlahi Aşka düşdünmü leylayıda görmez insan.... Ben samımıyetımı teslimıyetımı Allah cc ye itaatimi de Peygamberımıze teslım etmısım... Kız ömer zamanında bir grup sahabe bir ağaca tapınmaya başladılar... Peygamberımız bu agaca dayanmısdı.... Ağacı putlasdırmak... Hz ömerin emri ile Ağac kesildi.... Hac yapanlar bilir mezara dogru el acıp dua edenı polıs uyarır... Allah dan ıste Allahdan ısde.... Biz çok şanslıyız.... Peygamberimizin ümmeti olmuşuz.... Kimi vardır cehennem korkusuna Allah cc ye sıgınır, kimisi cennet e gıdeyım dıye Allah cc sıgınır... esas olan Allah cc rızasıdır....
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Kıymetli kardeşim kadiri,
Hocamızın eserini alıntı yaparak paylaşımınıza sundum. sizin sayenizde bende tekrar yaptım yararlanmak isteyen kardeşlerimizde istifade etsinler diye düşündüm. ellerinize sağlık.
BİZ BİR İZ İNŞAALLAH!

MUHAMMEDi SEVgi ve SAYgılarımla.....
Resim
Kullanıcı avatarı
safa-merve
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen safa-merve »

nur-ye yazdı: Kıymetli kardeşim kadiri,
Hocamızın eserini alıntı yaparak paylaşımınıza sundum. sizin sayenizde bende tekrar yaptım yararlanmak isteyen kardeşlerimizde istifade etsinler diye düşündüm. ellerinize sağlık.
BİZ BİR İZ İNŞAALLAH!

MUHAMMEDi SEVgi ve SAYgılarımla.....
nur-ye yazdı:
*** '' ÖĞRENerek ÖĞRETerek SEBEP OLmalıyız, NUR gibi IŞIK gibi!..''

Kul İhvani
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/safa_merve.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nafile
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 169
Kayıt: 02 Kas 2008, 02:00

Mesaj gönderen nafile »

Allah razı olsun , razı etsin ! Amin !

İsrâ 82
Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır .

Kamil insan ancak ve ancak Kur'an-ı Kerim ve sünneti seniyyeye sarılmakla yetişir yaHu...Bir , herhangi bir ayeti okusa insan ;geliştirmeye çalıştığı kişiliğini en mükemmel manada biiznillah zaten Kur'an la geliştirecek YaHU

Bir aralar "SIR" isimli afili kapaklı bir kitap çıkmştı...Kitapçılar, umumi diğer mekanlar, okullar, insanlar arasında hep konuşulur olmuştu.Ana haber bültenlerinde tanıtılıyordu vs.Hatırlıyorum, spor hocası bile derslerde hareketleri gösterip kitaptan alıntılar yapıyordu..."Gözlerinizi kapatın,İnanın, hayal edin, her şey içinizdeki güçte...zerre zerre alem size hizmet eder..." gibi şeyler...Ve namaz hareketleri...secde, rüku, selam..."işte bunlar da insan vucudu için en ferahlatıcı hareketlerdendir" diye devam ediyordu...NAMAZ NAMAZ NAMAZ !!! KUR'AN İşte, TEVEKKÜL işte! diye söyledik durduk da duyan olmadı...

HİÇ BİLENLE BİLMEYEN BİR OLUR MU?
Aah Allah'ım bilmiyorduk, belki bilsek yapmazdık : (...

Ve muhterem Gariban Abimin dediği zincirlere de ne dindar dediğimiz insanlar takılmıştı yahu...yüzde yüz doğal ürünlerle dünyayı ve kendinizi koruyun propagandaları...Dediğin gibi abicim, İŞ kapsama alanına girince ise tamamen farklı...Ne güzelmiş, tabii imiş, hem kainata da zarar vermeyiz iye düşünüyor insan...sonra girenelr oldu iş anlamında.muhatapları şöyle diyordu, "senelerce görmediğim akrabam bana ürün satabilmek için geldi evime anlattı anlattı, yazık olsun istemiyorum böyle ürünü..." vs... Ve iş koşullarında mutlak gizlilikle her şey O İŞ için idi... YÜKSELdikçe MAKAM artışları,para artışlarına dönüyordu...bunlarla hayallerinizi gerçekleşştirirsiniz, olmadı yardım yaparsınız...madem uygun gördünüz neden başkaları da yararlanmasın..."e yararlansın abi, ben memnun kalayım dostuma da derim elbet" deyince, e kendin de katıl sen SATARSIN kolaylaştırırsın diye anında gayrı ihtiyari olabilecek hucumlar...ve aylık katılımın mecburi olduğu etkili satış,ikna teknikleri seminerleri...vs vs vs

Allaha şükürler olsun velhasılkelam:)
Kullanıcı avatarı
nafile
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 169
Kayıt: 02 Kas 2008, 02:00

Mesaj gönderen nafile »

Lafazanlık değildir inşaAllah...

Batıda intihar oranı oldukça yüksek ve daha da artmakta...Sebeplerde büyüükçe bir payı da "aile danışmanları(?)" alıyormuş...Hocamız anlatıyordu:
"Amaan, gençsin güzelsin ne diye çekeceksin yeterince tanımadığın kaynaşmadığın adamı, gençliğini ömrünü heba ediyorsun ,dünyaya bir kere geliyorsun,hayatın sonu değil" deyip boşanma yüzdelerini yyükselttikçe yükseltiyorlarmış...Bunu söylediğinde hocamıza inanmakta zorlanmıştık...Ve en çok boşanmalar da bu şekilde danışıp 2. 3. evliliğini yapanlarda...Mutlu olmak için 2. evliliğini yapanlar eskisine nazaran büyük hüsranla 3.'ye yöneliyormuş...Hatta danışmanların kendilerinde de intihar yüzdeleri hayli yüksekmiş.

Birini Kur'an'la ve kendiyle tanıştırmak ona yapılacak en büyük iyiliklerden olur zannımca:)
Tanştıran ve vesile olan herkesi Allah,razı olduklarından eylesin
Amin


-Geçen gün midenin fizyolojisini okuyoruz.Besinleri parçalayıp sıvıya yakın bi kıvama getirip biraz da sindirip ince bağırsaklara emilmek üzere gönderecek.
-İnce barsaklara geçmeden bi kontrol ediliyor, geçebilecek olanlar geçiyor ve ince barsakta derhal ayrıntılarına ayrılıp hücrelerle hemhal olmaya izin çıkmış oluyor
-Yeteri kıvama gelmediğine kanaat getirilen büyük parçalar da hemen geri döndürülüyor (çok uzağa değil biraz gerisine) çalkalar gibi, orda biraz daha parçalanıyor, yine izni kapan bir ileri aşamaya biiznillah geçiyor.
-E zaten hazır olana yollar hemen açılıyor, genişleiliyor, Sanki "SELAM" ediliyor:)"Hoşgeldin merasimiylee, tabakasını delse ateş gibi yakacak olan asitler,naif bi düzenekle hemen nötrleniyor yumuşatılıyoor ve buyur ediliyor o UZUN YOLa...
-Barsakta her parça tek tek mensup olduğu yerine gönderiliyor, insanı enerji anlamında da bunlar kurtarıyor...

DAHA NELEEER NELER! GEL DE HAYRAN OLMA

vE BOZULMUŞ GÖZ DOĞRU GÖRMÜYOR


Zümer 27
Andolsun ki biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur'an'da insanlara. her türlü misali verdik
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: Kişisel gelişim saçmalığı

Mesaj gönderen MINA »

İçi sıkılıyordu. Anlayamadığı bir duygu içini burkuyordu. En iyisi ona gitmekti. O yardımcı olabilirdi.

Telefon açtı kâhine. “İmkânsız, tam çıkmak üzereydim.” Dedi kâhin. “Lütfen” dedi, kadın, kendisini kıramayacağını düşünerek… Çok zengindi kadın, ülkenin en zenginlerinden. Doğaüstü güçlere inanırdı ve kâhinin müdavimlerindendi… Tabii ki kâhin böyle iyi bir müşterisini kıramamıştı.

Karşılıklı oturuyorlardı. Önlerindeki suya baktı kâhin, Kaşları çatıldı, gözbebekleri büyüdü, alt dudağı düştü, kafasını kaldırıp ona baktı “çok üzgünüm” dedi, durakladı, belli ki söylemek istemiyordu.

Ne?” dedi kadın ısrarla ve kâhin söyledi: “Suda yarını göremiyorum…”

Yıkılmıştı kadın. Medyum bugüne kadar hiç yanılmamıştı. Yarın olmadığına göre bu gece ölecekti. Ne yapmalıydı? Evine gitti, vasiyetini yazdı, biraz televizyon izledi. Uykusu gelmişti. Son gecesiydi ve ne yapacağını bilmiyordu. En iyisi uyumaktı. Böylece ölürken hiçbir şey hissetmezdi.

Yatağına uzandı, gözlerini kapattı ve… Derin bir uykuya daldı. Uyandığında güneş yeni doğmuştu, kuş sesleri geliyordu. “Cennette miyim?” diye düşündü. Her şey gece bıraktığı gibiydi. Kalktı, sabahlığını giydi, salona indi, her şey normal gözüküyordu kâhin bu kez yanılmış mıydı acaba? Masanın üstündeki gazeteye gözü ilişti… Manşette şöyle yazıyordu:

“Ünlü Kâhin öldü.”

**

Kendi hayatınız hakkında bir kararınız yoksa başkalarının vardır. Bu yazı bana bir e-posta ile geldi. Sizlerle paylaşmak istedim. Gerçekten çoğumuz kendi hayatımız için karar vermekten korkuyor ve yanlış yapıyoruz. Başkalarının dediklerine ya da doğrularına göre yaşamayı seçiyoruz. Belki de bunu daha kolay buluyoruz. Oysa bu hayat bize verilmiş büyük bir nimettir. Onu seçimlerimiz yani kararlarımızla biz yaşamalıyız, başkaları değil. Çünkü verilen hayatın tekrarı yok. Sevgiyle kalın.


alıntı
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Cevapla

“►Tartışmalı Konular◄” sayfasına dön