BİR AYET'İN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ *** BİR'likte DÜŞÜNELİM

İslamiyet'de yaşanan tartışmalara açıklamalar
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

cankardeşim dost halimcan,
canan kardeşle beraber anneannenize Yüca Rabbımızdan mağfiret ve rahmet dua ederim
BİZlere düşen görev böylesi seven ve sevilen bir annemizin ardından sürekli dualar ulaştırmaktır..
işlerimden dolayı sitemize ancak gece girince gördüm kusur görmeyesin can.
Allah cc tüm Muhammedilerin yardımcısı,
Resûlullah sav Yâri olsun inşaallah...
Resim
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

Hocam ellerinizden öperim kusur ne demek... Yürekten inanıyorum ki sizin dualarınız Allah katında makbuldür... Allah razı olsun canım abim...

Aynı şekilde Zehra Can-ıma ve Fatma kardeşime de şükranlarımı sunarım güzel duaları ve yürekten BİZ-lik ve kardeşlikleri için...

Allah BİZ-leri her daim BİR eylesin...
En son halimkok tarafından 15 Tem 2008, 22:38 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
fatmaana
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 199
Kayıt: 15 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen fatmaana »

Anneannenize rahmetler dilerim.
Tüm ailenizin acısını yürekten paylaşırım..
Allah cc yardımcısı ve yardımcımız olsun değerli kardeşlerim..

[url=http://www.muhammedinur.com][img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/mesajresimleri/ftm11fh9.gif[/img][/url]
Kullanıcı avatarı
ahsen
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 246
Kayıt: 11 Şub 2007, 02:00

Mesaj gönderen ahsen »

ben de şimdi babamdan duydum ve çok üzüldüm.
Allahımız rahhmetini yağdırsın anneannemizin üstüne.
sizlere de sabır versin abiciğim..
Resim
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

Allah razı olsun CAN kardeşim AHSEN... Allah bu dualarımızla tüm geçmişlerimize rahmet yağdırsın inşallah
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
ASLI
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 63
Kayıt: 09 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen ASLI »

uzun zaman olmuş bu konu açılalı sanırım fakat sonuna kadar okudum acaba eklemek istediğim şeyi yazmışmıdır birileri diye..öncelikle halim kardeşimin yaptığı tek ayeti alıp incelemek çok güzel..bunun devamı gelsin bence..çünkü sure olarak alsanız bile zaten farkedeceksiniz ki,siz bağlantıları düşünüp tefekkür ederken onlarca ayete ulaşıp yorumlamak durumunda kalacaksınız..hatta kuran tek noktadır anlayacaksınız yorumladıkça,ilim tek noktadır sözünün gereğince..

halim kardeşimin sorusu aşağı yukarı toparlarsam şöyleydi..hatırlatmak babında;

Diğer melekler ise emre itaat ederek Adem'e secde etmişlerdir.
Bu durumda İblis; diğer meleklerden de üstün olduğunu düşünüyor gibi bir sonuç çıkarılabilinir.

Çünkü eğer onların bildiği kadarını biliyorsa onlar emre itaat ederken İblis niye etmemiştir?
(halimkök)

senim kardeşim aslında yaklaşmış hatta söylemişde acaba kelimesi fazla olmuş onun açıklamasında..

"biz ins ve cinleri yalnızca bize kulluk etmeleri için yarattık ayeti kerimesi gereğince cin soyundan olduğu açıklanan iblisin de bir nefs sahibi olduğunu ve bu nefse birlikte KUL luk bilincini kendinde açığa çıkarmakla mükellef olduğunu söyleyebiliriz. Şu ana kadar anladığım kadarıyla.
(senim)

ben de derimki;

Ya İblis..
Ya onun durumu..
Anlatalım…
İblise gelince –Allah'ın lâneti ona-

Mekteb-i Tâlimde, yâni dershâne ve öğrenme yeri..
Orada tam kırk bin yıl kaldı..
" كُنْ - Kün! Ol! " Emrini, yâni Kâf ile Nun harflerini safha safha tetkik etti, inceledi..
Zâten onu oraya koymaktan gaye de buydu..
O da kendi kendine bu işleri yapıyordu..
Fakat Âdem aleyhisselâm'ın aksine…

Sebebine gelince: Muallim onu, kendi nefsine bırakmıştı..
Kendi gücüne ve kendi kuvvetine terk etmişti..
Vermişti ona gücü kuvveti: Salıvermişti kendi başına..

İblis, yâni şeytan ise bu hâliyle:
" كُنْ - Kün! Ol! " Emrinin timsaline bakmaya başladı.
Ondan yâni Kâf ile Nun'dan bir şeyler çıkarmaya gayret etti.

Böylece o, Kâf harfinin işaretinden küfrüne şâhid oldu.
Böyle olunca İlâhî emre:
"Karşı geldi ve büyüklük tasladı.." (Bakara 2/34)

Nun harfinden ise ateşlik olduğunu anladı:
"Beni ateşten yarattın.." (A'raf 7/12)
Âyet-i Kerîmesinde belirtilen mânâ zuhura geldi..
Durum böyle olunca, Küfür Kâfı ile Narı'ın –ateşin- Nunu birleşti..
Sonrada şu Âyet-i Kerîmenin özlü mânâsı tecellî etti:
"Onlar, hep birden ateşe tıkılırlar.." (Şuara 26/94)

(ibn arabi)


Allah Azze ve Celle Adem aleyhisselama tüm isimleri öğretti derken ,kastedilen bu ilimleri verdi anlamındadır..şeytanda bu ilimleri aldı,fakat tek farkla ki;oda Allah'ın takdiri ve dilemesi gereği,şeytan serbest bırakılmıştı,kendi haline kendi nefsine bırakıldı.

diğer arkadaşların söyledikleri hani adem itaatsizlik etmeliydiki,selat selam üzerine olsun efendimiz dünyaya gelsin ..öyle değilmi sözleri bir yerde şu şekilde açıklanabilir;kendimizce diyoruzki,adem zaten yeryüzüne gönderilecekti,fakat yeryüzündeki insanın bir muhalifi yoldan çıkarıcısı bir müsebbibi olmalıki buda kendimizce şeytan diye açıklıyoruz ,şeytan itaat etmemeliki,ademe karşı gelmeli ve ilahi takdir gereği insanlarda şeytanda yeryüzüne bir şekilde gönderilmeli ve iyi kötü yanlış doğru ölçüleri olsun..

bunu söylerken bile haşa Allah'ı istemediği bir konuda yarattığı bir varlığa kötülük yada itaatsizlik etmesi için yönlendirmesi anlaşılabilir....bu mümkün değil..Allah insanları yarattı ve serbest bıraktı..fakat yaşarken müdahale etmedi..müdahale etseydi nasıl sorumlu tutabilirdi ki bizleri?..

serbest bıraktıki,insanlar tercihlerini yapsın seçimlerini yapsın ve yaptıkları tercihler ve yaşadıkları seçimlerle hesaba çekilebilsinler..aynı şekilde de şeytan ademe secde konusunda serbestti..o daha tüm bu ilimleri alırken RAB tarafından serbest bırakıldı kendi nefsine..ve sonuç olarak şeytan asi oldu ve ademe secde etmedi..


farklı bir yönden yorumlamaya çalıştım faydası olurmu bilmem..

Hakkın rahmetine kavuşan anneannemizin de yakınlarına sabır diliyorum..ama şu varki;adı üstünde HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞTU..ne güzel..mekanları cennet olsun inşaallah..ruhuna fatiha...
Muhammedî nefeslere...Aşk'la..
" Esdikçe bâd-ı subh perîşânsın ey gönül,Benzer esîr-i turra-i cânânsın ey gönül "
- nedim -
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

sevgili ASLIhancan,

ne kadar da güzel yorumlamışsınız Zıtlaarın Zevkinde İkilik Âlemindeki Kulluk İmtihanımızı.
sen sağ olasın Hakk'tan kabul göresin.

Hz. Pir Mevlanamızın "FiHî mâ FİH" esrindeydi sanırım ya da "Mecâlis-i Sebâ" da nesir kitaptı okuyalı 30 yıl oldu sanırım.
"Şeytan Ma'zur ( Özürlü. Özrü olan.) dur!" sözü vardı.

gerçekten vaktim yok bir bakabilir bulabilirseniz zevk ederiz inşaallah..

Muhammedi muhabbetsiniz..
Resim
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

“farklı bir yönden yorumlamaya çalıştım faydası olurmu bilmem..”

Faydası olmaz mı Aslı Kardeşim… Eline, yüreğine sağlık…


Ali Îmran Suresi - 3/187:Vaktiyle Allah kendilerine kitab verilen okur yazarların şöyle misakını aldı: Celâlim hakkı için onu nâsa anlatacaksınız, ketmetmeyeceksiniz, derken onlar onu omuzlarının arkasına attılar da mukabilinde biraz para aldılar, bakın ne kötü alış veriş

Ayette buyurulduğu gibi İnsanlara Kuran’ı Kerim’i … (Allah’ın nasip ettiği ölçüde, anladığımız kadarıyla anlatmak ) boynumuzun borcudur.

Anlatabilmek için de önce anlamak, anlamaya çalışmak lâzımdır. Bu ise ancak Muhammedi Muhabbet-İlim-Edeb ile Hakkıyla yapılabilinir. Çünkü orada kınama yoktur, niyetler halistir.

İşte bu anlama çabalarımın bir neticesi olarak sizin yazdıklarınız vesilesiyle tüm yazılanları baştan sona tekrar okurken de aklıma takılan bir iki şeyi de ilave edeyim istedim.

Birincisi İblis’inde Nefsi olduğu ve bu nedenle de büyüklendiği, kendini üstün gördüğü ile ilgili olarak…

İnsana baktığımızda nefs dediğimiz şey, insanı ASIL YOL’undan alıkoyan bir etken olarak ortaya çıkmaktadır.
Peki İblis’teki nefs neden İblis’i ASIL YOL’undan kaydırmamaktadır diye bir soru takıldı aklıma…

Diğer bir konu ise Allah CC’un insanı Dünya Hayatı’nda serbest bırakıp bırakmadığı hususu ile ilgili…


Kıyamet Suresi – 75/36: İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.
Hud Suresi - 11/56 : Yeryüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın.


Bunlara benzer daha bir çok ayet vardır Kitabımızda… Ayrıca KADER konusuna dair SAV Efendimizin hadisleri vardır… Muhakkak ki bir imtihan içerisindeyiz ve tercihlerimizden sorumluyuz… Ancak bu sorumluluğumuz gerçekten bize ait olduğundan mıdır yoksa Mevlana’nın Mesnevisinden alıntı yapılan hikayede söylendiği gibi;

Adem, tövbe ettikten sonra Tanrı, “Ey Adem! O suçu, o mihnetleri, sen de ben yaratmadım mı?” O benim taktirim benim kazam değil miydi; özür getirirken niye onu gizledin?” dedi.

Adem “Korktum, edebi terk etmedim” deyince Tanrı, “İşte ben de onun için seni kayırdım” dedi.


Yoksa Ademoğlunun Allah CC.’ya hoş gelen EDEB’i nedeniyle midir- ki ben böyle olduğuna inanıyorum-

Son olarak bu kanaatime dair M.Arabi’den de şu kısmı aktarmak isterim;


Attığın zaman sen atmadın Allah attı.” Ayetinde:
“Kulum, faili olmadığın şeyi yap. Yaptığın işin faili benim.
Ben de ancak seninle yaparım.
Çünkü onu kendi kendime yapamam,
onu yapmak için sen lazımsın. Senin yapman için de ben lazımım”.
“Böylece işler bana ve Ona bağlı oldu.
Ben de hayret ettim, hayret de şaştı. Hayret içinde hayret oldu.”

Der Muhyiddin İbnu’l-Arabi ve şöyle devam eder:
“Nice zamanlar olmuş ki şöyle demişimdir:
“Rab Haktır, kul Haktır, ah bilseydim, mükellef kimdir?
Kuldur dersen o yoktur, Rabdır dersen o nasıl mükellef olur ?”

“Nice zaman da şöyle demişimdir:
Kendisinin yaptığı bir şeyi bana teklif etmesinde hayret ettim.
Benim yaptığım bir iş yok (bende o iş hep) O’(nun yaptığı) nı görüyorum.
Ah bilseydim mükellef kim oluyor? Her yerde ancak Allah var, Ondan başkası yok.”
“Böyle söylemekle beraber bana denildi ki yap”.


Muhammedi Muhabbetler
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
ASLI
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 63
Kayıt: 09 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen ASLI »

teşekkür ederim halim kardeşim..şimdi yazdıklarınıza baktım..sizde yeni açılımlar yapmışsınız fakat yorumlar farklı olacak elbette..

_____İnsana baktığımızda nefs dediğimiz şey, insanı ASIL YOL'undan alıkoyan bir etken olarak ortaya çıkmaktadır.
Peki İblis'teki nefs neden İblis'i ASIL YOL'undan kaydırmamaktadır diye bir soru takıldı aklıma… _____

yani diyorsunuz ki,şeytan ta o zamnadan beri insanları yoldan çıkaracağım diye söz verdi ve hala yeryüzünde insanları yoldan çıkarmaya ahidini yerine getirmeye devam ediyor..bunu kasdettiniz sanırım.bilmezmisiniz şeytanda bir melektir..ama o itaatsizliği yüzünden şytan iblis adını almıştır..meleklerin bazısı nurdan bazısıda şeytan gibi dumansız ateş dediğimiz maddeden varedilmiştir..hem efendimizin şeytanının müslüman olduğunu efendimizin onu müslüman ettiğini söylediği hadisi hatırlayın..hatırlayın..cinlerin arasındada imanlılar ve müslümanlar vardır..bazıları ise ifrit de denilen gibi çok azılı birer iblistir..şimdi burdan yola çıkarak şöyle diyebilirmiyiz,şeytanlarda yeryüzüne ilk geldikleri haliylekalmıyorlar elbette..onlarında hayatlarının bir sonu bir ömrü ve ait oldukları toplulukları var..yani tek bir şeytandan bahsetmiyoruzki..müslümanıda var bu cinlerin müslüman olmayanıda yani ilk cehennemden kovulduğu andaki gibi ahdi üzere sabitmidir..yoksa bahesidlen aynı şeytanmıdır Allah daha iyisini bilir ...bildiğimiz onlarında birer topluluk halinde yaşadıkları ve çoğaldıkları..bazılarının ise imanlı yaşadıkları..

_______Diğer bir konu ise Allah CC'un insanı Dünya Hayatı'nda serbest bırakıp bırakmadığı hususu ile ilgili…

Kıyamet Suresi – 75/36: İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.
Hud Suresi - 11/56 : Yeryüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın.

Bunlara benzer daha bir çok ayet vardır Kitabımızda… Ayrıca KADER konusuna dair SAV Efendimizin hadisleri vardır… Muhakkak ki bir imtihan içerisindeyiz ve tercihlerimizden sorumluyuz… Ancak bu sorumluluğumuz gerçekten bize ait olduğundan mıdır yoksa.._______

kendi içinizde çelişkiye düşmüşsünüz sanki..ilk başta Allah insanı dünya hayatında serbest bıraktımı diye sormuş sonrada,muhakkaki bir imtihan içindeyiz ve trcihlerimizden sorumluyuz...demişsiniz..gördünüzmü?

ben daha öncede söylemiştim..Allah insanı nefsine serbest bırakmıştır..eğer serbest bırakmasa kardeşim ben demezmiyim
-hep senin yazdığın başım ageldi bu yüzden kaderdir yaşadım ben sorumlu değilim demem hakkım olmazmı?

haşa sorumlu tutmayacağı kulun nesine hesap soracak om zaman Allah Azze ve Celle..

yaratacak,
serbest bırakacak,
yaşayacağız,
ve sonunda hesap günüde,
gel bakalım sana yasaklar helaller anlatıldı sen neler yaptın denilecek....öyle olmasa kul yaptıklarından sorumlu tutulmayacaksa cennet cehennem yasaklar haramlar ne için..ölçümüz ne olacak o zaman..

alınlarından perçeminden tutup çekmesin ayetine gelince..bunun iradeyle alakası yoktur..bence..bunun anlamı daha çok şöyle bağlanmalı,

ALLAH SAYESİNDE HAREKET EDER VE YERYÜZÜNDE HÜKÜM SÜRERSİNİZ,

ALLAH İSTEDİĞİ İÇİN DEĞİL..aradaki farkı anlayın...

birde şöyle bakın şu ayetlerle okuyun sorunuzu;

(ABESE suresi 17. ayet)
Kutilel'insanu ma ekferehu.
Kahrolası (inkârcı) insan! Ne nankördür o!

(ABESE suresi 19. ayet)
Min nutfetin halekahu fekadderehu.
Az bir sudan (meniden). Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil verdi.

(ABESE suresi 20. ayet)
Summessebiyle yesserehu.
Sonra ona yolu kolaylaştırdı.

yani demek istiyorki,kim hidayet yolundaysa ona yolu kolaylaştırıldı,herkim şakilikte ise ona yolu kolaylaştırıdlı diyor efendimiznde hadisleri var bu konuda..

hem kuranı kerimi hatırlayın lütfen,çoğunlukla nasıl başlar?

-HALA AKLETMEZLER Mİ?

yani aklı niye vermiş o zaman Yaradan ?

aklınızı kullanıp bir tercih yapın diye..yoksa haşa Allahı insanları yapmaktan dolayı sorumlu olmadıkları eylemler yüzünden cezalandıran bir Yaratıcı konumun aüdşürmüş oluruz ki,o zaman yanlışların en büyüğünü yaparız..

_____Adem, tövbe ettikten sonra Tanrı, "Ey Adem! O suçu, o mihnetleri, sen de ben yaratmadım mı?" O benim taktirim benim kazam değil miydi; özür getirirken niye onu gizledin?" dedi.

Adem "Korktum, edebi terk etmedim" deyince Tanrı, "İşte ben de onun için seni kayırdım" dedi._______

ademe yasak ağaca yaklaşmaması söylenirken elbette bir imtihan vesilesi ile idi..adem o an sınavdaydı..Rabbi onu sınadı..o suçu o mihneti ben yaratmadımmı derken,ademin öyle yapmasını istediği için
-ZATEN SEN BENİM İSTEDİĞİMİ YAPTIN KADERİNDE BU VARDI TAKDİRİNDE BU YAZILIYDI DEMİYOR Kİ...

ademin ne yapacağının bilgisi vardı zaten Allahda yoksa nasıl levhi mahfuza yazılsın olacak olanlar..Allahda bilgisi mevcuttu..ama adem şunu söyleyebilirdi,
-sen bana yaptırdın yarab demedi,edebinden demedi..suçu üzerine aldı..ben nefsime zulmettim dedi..edep gereğince öyle olması gerekiyordu..ve buda cenabı Allahın hoşuna gittiki,onu affetti fakat belli bir müddete kadar yeryüzüne gönderdi..

-benim takdirim benim kazam derken olayın kendisi kastedildi diye düşünüyorum yoksa ademin nasıl davranacağı Allahın takdiri değildi,ademin seçimiydi..kaza ve kader konusu farklıdır ..Allahın kazası gelir bazen onu nasıl karşıladığınız önemlidir kul olup olmadığınız mümin olup olmadığınız ordan anlaşılır..

____Attığın zaman sen atmadın Allah attı." Ayetinde:
"Kulum, faili olmadığın şeyi yap. Yaptığın işin faili benim.
Ben de ancak seninle yaparım.
Çünkü onu kendi kendime yapamam,
onu yapmak için sen lazımsın. Senin yapman için de ben lazımım".____

burdada aynı şekilde yukardaki gibi bağladıkya..yapılacak her işte Allahın izniyle olur hükmü gereğince bu ayet anlaşılmalı derim ben..o öyle istediği için değil,Onun yardımıyla..onun izniyle...ama sizin seçiminiz doğrultusunda..

attığın zaman sen atmadın Allah attı ayetinin farklı bir açılımı vardır..buda başka zamana inşaallah hatırlatırsanız..
( karışık yazdıysam kusura bakmayın )

Muhammedî nefeslere...Aşk'la..


Resim
" Esdikçe bâd-ı subh perîşânsın ey gönül,Benzer esîr-i turra-i cânânsın ey gönül "
- nedim -
Kullanıcı avatarı
ASLI
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 63
Kayıt: 09 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen ASLI »

tamda anlattıklarım auygun bir yazı bakın ve daha ilmi yönden anlatımını okuyun lütfen..

2- Hz. Adem´in kaderinin yaratılmazdan önce yazıldığı konusu ise: Bir başka rivayette 40 yıl önce ifadesi vardır. İbnu´t-Tîn: "Kırk yıldan maksat, ayet-i kerimede geçen "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" (Bakara, 30) ifadesi ile Hz. Adem´e ruhun üflenmesi arasında geçen müddettir." Bazıları: "Bu müddetin başlangıcı levhalara yazılma zamanıdır. Sonu da Hz. Adem´in yaratılma zamanıdır" demiştir. İbnu´l-Cevzî der ki: "Allah´ın kadim olan ilmi, ma´lumatın tamamını mahlukatın hiçbiri yaratılmazdan önce kuşatmış idi. Ancak bunları farklı zamanlarda yazdı. Nitekim Sahih-i Müslim´de gelmiştir ki: "Allah miktarları, yeri ve gökleri yaratmazdan elli bin yıl önce takdir etmiştir." Öyleyse, bilhassa Hz. Adem´in kıssasının, yaratılışından kırk yıl önce yazılmış olması caizdir. Bu miktar, ona ruh üflenmezden önce toprak olarak bekleme müddeti de olabilir, bu da caizdir. Nitekim yine Sahih-i Müslim´de geldiğine göre, Hz. Adem´in toprak halinde şekillenmesi ile ona ruhun üflenmesine kadar kırk yıl müddet geçmiştir. Bu hal, bir küll olarak miktarların semavat ve arzın yaratılışından elli bin yıl önce yazılmış olmasına aykırı olmaz."

Mâzirî de şunu söyler: "Bundan murad Allah bunu, Hz. Adem´in yaratılışından kırk yıl önce yazmış olmasıdır. Fakat bundan şunun kastedilmiş olması muhtemeldir; "Allah bunu meleklere açıkladı veya bu tarihi izafe ettiği bir fiilde bulundu. Aksi takdirde Allah´ın meşieti ve takdiri kadimdir." En doğrusu da şudur: Hz. Adem´in "Allah bunu, beni yaratmazdan önce bana takdir buyurdu" şeklindeki sözü ile "Tevrat´ta bunu yazdı" demeyi kastetmiş olmasıdır. Çünkü bir başka rivayette şöyle gelmiştir: "Hz. Adem, Musa´ya sordu: "O yaptığın işin üzerime yazılması işinin, Tevrat´ta yaratılmamdan kaç yıl önce vuku bulduğunu gördün?" Hz. Musa: "Kırk yıl!" diye cevap verdi."

Nevevî der ki: "Onun takdirinden murad Levh-i Mahfuz´a veya Tevrat´a veya Elvah´a yazılmasıdır. Kaderin kendisinin kastedilmesi caiz değildir. Çünkü o, ezelîdir. Hak Teala hazretleri, gelecek hadiseleri ezelden beri bilir. Onun ilmi sonradan oluşmaz." (İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/29-31.)

3- Hadiste geçen "Allah´ın bana yazdığı bir işten dolayı beni ayıplama" ifadesi kişinin iradesini yok saymak değildir. İradeyle ve bilinçli olarak yapılan işler ile diğerlerini ayrı tutmak gerekir. Bu konuyu bir kaç noktadan incelemek gerekir:

a- İnsanın aklını meşgul eden ve zihnini yoran hadiselerden birisi de, Hz. Âdemin cennetten çıkarılışı, dünyaya gönderilişi ve bu hadiseye de şeytanın sebep oluşudur. Bazı kimselerin aklına şöyle bir soru gelmektedir: "Eğer şeytan olmasaydı, Hz. Âdem cennette kalacak ve biz de orada mı bulunacaktık?"

Bu konunun izahında, Cenabı Hakkın, Hz. Âdemi yaratmazdan önce meleklerle olan konuşmasına dikkat edelim. Bakara Suresinde şöyle anlatılmaktadır: "Hani, rabbin meleklere, ben yeryüzünde bir halife yaratacağım dedi. Onlar, Bizler hamdinle sana tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara, sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim dedi." (Bakara Sûresi, 30)

Ayet-i Kerimenin mealinde de görüldüğü gibi, Cenabı Hak daha Hz. Âdemi yaratmadan önce insan nevini yeryüzünde var edeceğini haber vermektedir. Yani insanların cennette değil de, dünyada yaşayacaklarını bildirmektedir. Şeytanın Hz. Âdemi aldatması, insanın dünyaya gönderilmesine sadece bir sebep olmuştur.

Diğer taraftan, meleklerden farklı olarak insana nefis ve şehevi hisler verilmiştir. Bu hislerin akislerinin görülmesi için insanların dünyaya gönderilmesi, onlara bazı sorumlulukların verilmesi ve bir imtihana tabi tutulması gerekliydi. Ta ki, insan bu imtihan ve tecrübe sonunda ya cennete layık bir kıymet alsın, yahut cehenneme ehil olacak bir vaziyete girsin.

Bu açıdan Hz. Adem aleyhisselamın dünyaya gönderilmesi Allah'ın takdiriyledir.

Alimler Tâhâ sûresinin 115. âyetinde geçen "Andolsun ki biz daha önce Âdem'e emir vermiştik; ancak o unuttu ve biz onu azimli bulmadık" mealindeki ifadeyi göz önüne alarak,. Âdem'in yasaklanmış ağaca günah işleme azmi olmaksızın dalgınlıkla yaklaştığını belirtmişlerdir. Nitekim Hasan-ı Basrî. "Vallahi, o unuttuğu için âsi oldu" demiştir (bk. Râzî, XXII, 1271.
Rableri de "Ben size bu ağacı yasak etmedim mi? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nida etti." (el-A'râf 7/20-22) "Bundan sonra Âdem, Rabbinden (vahiy yoluyla) kelimeler belleyip aldı ve şöyle diyerek Allah'a yalvardılar: Ey Rabbimiz kendimize yazık ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bizi esirgemezsen herhalde en büyük zarara uğrayanlardan olacağız, dediler." (el-A'râf, 7/23) "Sonra Rabbi onu seçti (peygamber yaptı) da tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi. ... " (Tâha, 20/122-123)

Buna göre Hz. Adem unutarak meyveyi yediği için Kader'in ızdırari kısmına girebilir. Bundan dolayı sorumlu olmaz.

c- Kaderi ikiye ayırabiliriz: ızdırari kader, ihtiyari kader.

"ızdırari kader"de bizim hiçbir tesirimiz yok. O, tamamen irademiz dışında yazılmış. Dünyaya geleceğimiz yer, annemiz, babamız, şeklimiz, kabiliyetlerimiz ızdırari kaderimizin konusu. Bunlara kendimiz karar veremeyiz. Bu nevi kaderimizden dolayı mesuliyetimiz de yok.

İkinci kısım kader ise, irademize bağlıdır. Biz neye karar vereceksek ve ne yapacaksak, Allah ezeli ilmiyle bilmiş, öyle takdir etmiştir. Sizin sorduğunuz soruda bu alanda müzakere edilmektedir. Yani siz bir aday tipi belirliyorsunuz ve arıyorsunuz. Allah'ta sizin istediğiniz vasıflara sahip birkaç kişiyi önünüze çıkarıyor. Sizde bunlardan birini iradenizle beğenip kabul ediyorsunuz. Alah'ın alacağınız eşin kim olduğunu ezelde bilmesi kader, fakat sizin iradenizle seçmeniz cüz'i irade dediğimiz insanın mesuliyet sınırlarıdır.

Kalbimiz çarpıyor, kanımız temizleniyor, hücrelerimiz büyüyor, çoğalıyor, ölüyor. Vücudumuzda, bizim bilmediğimiz birçok işler yapılıyor. Bunların hiçbirini yapan biz değiliz. Uyuduğumuz zaman bile bu tür faaliyetler devam ediyor.

Ama şunu da çok iyi biliyoruz ki, kendi isteğimizle yaptığımız işler de var. Yemek, içmek, konuşmak, yürümek gibi fiillerde karar veren biziz. Zayıf da olsa bir irademiz, az da olsa bir ilmimiz, cılız da olsa bir gücümüz var.

Yol kavşağında hangi yoldan gideceğimize kendimiz karar veriyoruz. Hayat ise, yol kavşaklarıyla dolu.

Şu halde, bilerek tercih ettiğimiz, hiçbir zorlamaya maruz kalmaksızın karar verip işlediğimiz bir suçu kendimizden başka kime yükleyebiliriz?

böylece devam ediyor size cevap olmuştur inşaallah..

Muhammedî nefeslere...Aşk'la..



Resim
" Esdikçe bâd-ı subh perîşânsın ey gönül,Benzer esîr-i turra-i cânânsın ey gönül "
- nedim -
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Sevgili Halim canım ve Aslı Kardeşim,
Güzel yorumlarınız için Allah razı olsun.
Bu konu forma gömülmüştü ama Aslı sağ olsun çıkardı bir hikmetten dolayı dileyelim hayr olsun.

Halim can bu aşağıda verilen kısım Kur’ândan bir âyet değil Mesneviden bir alıntı, o yüzden bunun üzerinde yorum yaparken kelimeleri v.s hece hece harf harf Kur’ânda incelediğimiz gibi inceleyip bir hakikate varmak Kur’ân desteği olmadan biraz zor görünmekte, yanıltabilir bizi diyeyim :

Adem, tövbe ettikten sonra Tanrı, “Ey Adem! O suçu, o mihnetleri, sen de ben yaratmadım mı?” O benim taktirim benim kazam değil miydi; özür getirirken niye onu gizledin?” dedi.

Âdem:“Korktum, edebi terk etmedim” deyince Tanrı: “İşte ben de onun için seni kayırdım” dedi.


Yoksa Âdemoğlunun Allah CC.’ya hoş gelen EDEB’i nedeniyle midir- ki ben böyle olduğuna inanıyorum-

Şimdi bundan ilk önce gözüken mânâ şu dur: "tercih hakkın yoktu cebir ile bunları işledin esas fail ben olduğum halde beni niye sorumlu tutmuyorsunda kendini sorumlu tutuyorsun deyince edebi terk etmedim" demekte ve burada edeb bir çeşit tevazu yahut saygı gibi hissedilmekte.

Halbuki ben bunu şöyle düşünmek daha uygundur derim: edeb burada “TERCİH” ten dolayı gelmektedir, tercihi ben yapmışken edebsizlik edip suçu sana nasıl atabilirdim Allah'ım demektedir. Bu şekilde bakış kanımca Kur’ân a daha uygundur derim.

Muhyiddin Arabi ile ilgili olan vermiş olduğun kısımda mükellefiyet bahsi içinde Bawa baba'nın şu örneğine bakalım:


Bawa Muhaiyaddeen(r.a): “Pekala, şimdi bir doktoru düşünelim. Tıp okulundan
mezun olduktan sonra eğer bir cerrah olursa, hayatta elinin altında bulunan bütün tıbbi ekipmanın kullanımı kendisine ulaşılabilir olacaktır. Onun
görevi ne olacaktır? Bilir ki bir hasta ameliyattan sonra yaşayabilir ya da ölebilir. Bu yüzden "eğer ameliyat başarısız olursa ve hasta ölürse, Ben cinâyetten sorumlu tutulacağım ve cehenneme gideceğim, ama eğer hasta yaşarsa ben övüleceğim"diye düşünebilir. Fakat, meydana gelen sonuçtan sorumlu olduğunu düşünmemelidir.


Bu vücudu bütün sinirleri ve kan damarlarıyla bir yaratıcı yaptı. Herşey ona aittir, hatta doğum ve ölüm bile. Hatta bütün övgü ve kabahatte ona aittir. Doktor'un farketmesi gerek ve şunu söylemesi gerek ki "O Allah'ım, bu senin işin. Lütfen gel ve görevini yap, Ya Allah. Ben yalnız senin Asistanınım. Ben sadece senin ellerinde bir enstrümanım. Bu ameliyatı
yapması gereken sensin, hastayı koru, ve onun hayatını kurtar yada onu
öldür. Bu senin görevindir. Ben yalnız bir enstrümanım. Enstrüman çıktıdan
sorumlu değildir. Yapan ve koruyan sensin. Bu nedenle, bu ameliyatı yapan
sen olmalısın."


Sevgili çocuğum, farketmen lâzım ki sende sadece onun enstrümanısın, ve
sorumluluk senin değildir. Hatırla ki Allah cerrah ve sen onun ellerisin.
Eğer sen isini bu hal üzere yaparsan o zaman bir tehlike olmayacaktır. Allah yapacaktır onu. Eğer, bununla birlikte sen dersen ki: "bu ameliyatı BEN YAPIYORUM" o zaman övgü ya da kabahat senindir.

Eğer övgü ve kabahatın sorumluluğunun sadece Allah'a ait olduğunu anlarsan ve herşeyi (sorumluluğu) "O"na verirsen o zaman, bu fiilleri işlerken "Yapan sen Ol , Ya Allah" diyerek bütün görevleri onun enstrümanı olarak yaparsın ve ne kadar yapabiliyorsan o kadar yap. Yol budur.


Dikkat ederseniz burda benlik iddiasında bulunarak fiil işleme durumu var, benlik ise akıldan ötürü olmakta ve mükellefiyet akıldan dolayı gelmekte çünkü akıl tercih getirmekte. Benliksiz fiil işleme nasıl olur o zaman onu incelemek lâzım? Muhyiddin İbn Arabi Hz.lerinin baktığı yerden dediği gibi görünmektedir çünkü o bunu bilmiş bulmuş olmuş yaşamış ve onun baktığı yerden ve halden dedikleri doğrudur. Bawa baba içinde bunu söylemek yerindedir ve kanımca bu özel bir haldir yaşanılan ve normal hayatımızda velîde olsak bu özel hali sürekli muhafaza edemeyeceğimiz için biz "Bismillahirrahmanirrahim" deriz ve dinin hüküm ve yasaklarına yapışarak Allah'ın hayr olarak yapın dediklerini elimizden geldiğince yaparız ve yasakladıklarındanda sakınırız ve böylece onun Murad ettiğini yapmış oluruz, aklı nakle uydururuz ve o zaman biliriz ki onun murad ettiğini besmele ile yaparken yaptığımızda samimi isek nefsani bir amaç gütmemişsek mükellef O'dur çünkü O'nun Emrullah'ını yerine getirdiniz .

O taşı sen atmadın diyen âyete de bakarsak, faaliyetlerimizi ALLAH yaratır bu doğrudur deriz, taşı atmak istediniz batınınızdan gelen kuvvet, atacağınız istikameti saptama, vermek istediğiniz fırlatma kuvvetini muhakeme etme kabiliyeti ve düşüncelerinizin işletilişi, ve zahirinizdeki kuvvetde dahil olmak üzere, taşın elinizden çıkmasından yerine ulaşmasına kadar ne olup bittiyse bu Allah'a aittir. Onu dilerse havada bir rüzgar ile saptırır da. Ama taş hayr için atıldı ve yerine ulaştırıldı. Kanımca bu âyette fırlatma , atma özellikle verilmiş . Niye? Çünkü taş fırlatma eyleminde başlangıcı ve sonu olan güzel bir kesit var, başlangıç NİYETtir sonra TERCİH gelir ve sona kadarki kısım artık elinizden çıktığında eylemin devamında iş işten geçmiştir, yani tercihi yapan sen atan biziz gibi. Yani sen önünde evet hayır çatalı bulunan bir yol ağzındasın hep, sen tercih edersin biz yaparız, benlikle seçersen sonucun mükellefi sen olursun, yok ama hayr yolunda tercih yaparsan o zaman senin yaptığını ben yaparım ama sen yapmış gibi seni mükafatlandırırım. Biraz karışık açıkladım, Allah ve Resulü En Doğrusunu Bilir...

Selam sevgi ve muhabbetle
Gariban
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Bir örnek daha, bilirsin ki Hz. Ali (K.V) muharebede yüzüne tüküren kişiyi öldürmemiştir, meşhurdur bu bahis. Vurma eylemini yapacakken NİYET ve TERCİH ikilisinde kendi NİYET'ini sınadı, baktı ki NİYET'te benlik var. Hemen Vurayımmı sorusunda EVET-HAYIR ikilisinden HAYIR'ı seçti, benliksiz vursa idi oda HAYR olabilirdi yine ama benlik görünce HAYIR'ı seçti ve yaptığının sorumluluğunu ALLAH'a verdi. ALLAH'ta bir müşriki Müslüman etti.

İnsanlar başı boşmu bırakıldıklarını sanıyorlar ayetinede biraz bakalım. Tercihimize karışılıyormu denen soru hemen geliyor aklımıza, değil mi? Dünya bizim etrafımızda dönmüyor, biz bir sosyal sistem içinde yaşıyoruz bu sosyal yapıda başka bireylerde yaşıyor, onlarında tercih hakları ve tercihlerinin size ve sistem üzerinde etkileri var. Tıpkı sizinkilerin başkalarını etkileyebileceği gibi. Yaptığımız tercihlere karışılmasada sonucu olan şeylere karışılır. Bazen yanlışı tercih ettiğimizde sonucunda bütün sistemde bir etki belirecektir, diyelim ki bir başkasına zarar vermek istiyorsunuz ve o kişinin yakını yahut kendide sadaka vermiş, siz tercihinizi şerre yapsanız bile El-Muheymin o kişiyi sizin tuzağınızdan koruya bilir, adama ateş ettiniz öldürmek için ama mermi başka yere saplatılabilir. Tercih bizim diye dünyada dilediğimiz gibi fink atmak hakkıda bize verilmedi. Allah’ın El-Adl El-Muntekim esmaları var, Seri -ul-Hisab olan ALLAH var, El-Melik El-Hakim olan ALLAH var herşeyi bir hikmete göre idare eder. Mülkün sahibi O'dur biz değil. Bir kere sebep sonuç zinciri halinde isleyen esma manaları içindesiniz. Evreni biz idare etmiyoruz El-Melik idare etmekte. Soruyor bize O El-Melik diyorki madem ki serbest sanıyorsunuz kendinizi, hadi diyor geçin göklerdende göreyim sizi, buyrun meydana. Sizi diyor hava, ateş, su, toprak, esir çarmıhına mıhladım çıkarın o zaman o çivileride göreyim. O dilemeden dilek bile dileyemiyoruz.

Bir gün ben serbestim diyen bir adama sordum ağzını burnunu bir kapada ben hava almadan yaşamayı tercih ediyorum de bakalım da görelim ne kadar serbestsin, yapabiliyormuymuşsun. Dedim nerde ne bebek olarak doğacağını vücudunun biçimini senmi seçtin. Sükut etti. Allah El-Cebbar’dır da zorunlu tutu verir.

Selam sevgi ve muhabbetle
Gariban
Resim
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

Aslı Kardeşimiz ve Barbaros Can Allah razı olsun katkılarınız için…
Kuran’ı Kerim’de bir çok ayette ;”... düşünmez misiniz… akıl etmez misiniz… “ şeklinde uyarılar vardır insana. Benim acizane amacım da bu ayetlere uygun davranmaktır. Düşünmek, akıl etmek bir görevdir bizim için… kısmetimizde OL-AN kadarıyla… Bunu BİR’lik ve BİZ’lik içinde yapmaya gayret etmek ise en doğrusudur... Burada yapmak istediğim de budur sizlerin de el vermesi desteklemesi benimsemesi ile… Bu şekilde hayırlı bir iş yapmış olacağımıza inanıyorum… Dilerim Allah cc. ve SAV Efendimiz de hoşnut olsun…

Allah her bir varlığını bir diğerinden farklı yaratmıştır… En mükemmel varlığı SAV Efendimiz dahi Allah cc. için;” Biz seni lâyıkıyla bilemedik…” buyurmakta ve günde 70 defa tövbe eylemektedir.. O’nu bilmenin sonu yoktur… Bilişler ise nefsler adedincedir…

Böyle düşündüğümden dolayı elbette ki herkesin aynı şekilde bilmesi inanmasını bekliyor değilim… Kendi inandıklarımda da illâ ki benim bildiklerim doğru şeklinde bir ısrarım da olamaz kimseye karşı… Şüphesiz ki Allah kalplerde olanı bilendir…

ASLI Kardeşimin de önceki yorumunda buyurduğu gibi ;


Öncelikle halim kardeşimin yaptığı tek ayeti alıp incelemek çok güzel..bunun devamı gelsin bence..çünkü sure olarak alsanız bile zaten farkedeceksiniz ki,siz bağlantıları düşünüp tefekkür ederken onlarca ayete ulaşıp yorumlamak durumunda kalacaksınız..hatta kuran tek noktadır anlayacaksınız yorumladıkça,ilim tek noktadır sözünün gereğince…

Tek bir ayetle düşünmeye başlandığında düşündükçe tefekkür ettikçe bağlantılar halinde bir çok ayet ve sureye ulaşacak üzerinde düşünmek durumunda olacağız…

Bugün bunlar eklendi… yarın başka kardeşlerimiz başka katkılar sağlar… Böylelikle hem tefekkür etmiş hem de birbirimizin gönlünü tanımış oluruz… birbirimizi tanımış oluruz…

Bunları yazıyorum ki şunu diyebilmek için… Amacımız budur… kimseyi kırmak, üzmek, eksik kusurlu göstermek, kendi bildiğimizi öne çıkarmak, bizim gibi düşünmeyeni dışlamak vs.vs.vs. değildir diyerek bir kere daha vurgulamak için…

Aramıza yeni katılan çok değerli kardeşlerimiz var… ASLIHAN kardeşimiz gibi…
Şimdi ben gönül rahatlığı ile Barbaros Canıma; Hayır Barbaros sen yanılıyorsun diyebilirim… Çünkü bilirim ki Barbaros beni bilir bana kırılmaz… Ama şimdi aynı şeyi mesela ASLI kardeşim için şu an yapamam… (Kaldı ki yanıldığını da düşünüyor değilim… ) Bu kadar gayretli iyi niyetli SAV Efendimizin Yolunda Hizmet aşkı ile dolu bir kardeşimizin gönlünde en ufak bir gölge olsun istemem…

O yüzden yazdıklarımı yazdıklarınıza cevap olarak düşünmemenizi dilerim….
Muhammedi Muhabbetlerimiz daim olsun inşallah….
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

_______Diğer bir konu ise Allah CC'un insanı Dünya Hayatı'nda serbest bırakıp bırakmadığı hususu ile ilgili…

Kıyamet Suresi – 75/36: İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.
Hud Suresi - 11/56 : Yeryüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın.

Bunlara benzer daha bir çok ayet vardır Kitabımızda… Ayrıca KADER konusuna dair SAV Efendimizin hadisleri vardır… Muhakkak ki bir imtihan içerisindeyiz ve tercihlerimizden sorumluyuz… Ancak bu sorumluluğumuz gerçekten bize ait olduğundan mıdır yoksa.._______

kendi içinizde çelişkiye düşmüşsünüz sanki..ilk başta Allah insanı dünya hayatında serbest bıraktımı diye sormuş sonrada,muhakkaki bir imtihan içindeyiz ve trcihlerimizden sorumluyuz...demişsiniz..gördünüzmü?


Aslı Kardeşim burada sormuş bana; Sanki çelişkiye düşmüşsünüz,... gördünüz mü?

diyerek sorduğu için cevaplıyorum. Ben burada bir çelişki görmüyorum Değerli Aslı Kardeşim. Bu... yani İnsanın serbest olup olmadığı konusu zaten tartıştığımız konu. Bir yanda insanın yaptıklarının faili olduğu ve bu nedenle de sorumlu olduğu inancı var... diğer yanda ise her işin failinin Allah cc. olduğunu, insanın gerçekten fail olmayıp EDEB gereği kendisinden tecelli eden fiillerden hallerden dolayı kendini sorumlu görüşü var.... İmtihan da zaten budur. İnsanın kendini bilmesi... ki Nefsini bilen Rabbini bilir... Şimdi ben burada imtihan yoktur demek imkanım var mıdır. Zıtlıkları nasıl izah ederim o zaman.

Aslında benim söylemek istediklerimi Barbaros Canın alıntı yaptığı kısımda Bawa Hz.nin şu sözleri özetler;


Sevgili çocuğum, farketmen lâzım ki sende sadece onun enstrümanısın, ve sorumluluk senin değildir. Hatırla ki Allah cerrah ve sen onun ellerisin.
Eğer sen isini bu hal üzere yaparsan o zaman bir tehlike olmayacaktır. Allah yapacaktır onu. Eğer, bununla birlikte sen dersen ki: "bu ameliyatı BEN YAPIYORUM" o zaman övgü ya da kabahat senindir.

Eğer övgü ve kabahatın sorumluluğunun sadece Allah'a ait olduğunu anlarsan ve herşeyi (sorumluluğu) "O"na verirsen o zaman, bu fiilleri işlerken "Yapan sen Ol , Ya Allah" diyerek bütün görevleri onun enstrümanı olarak yaparsın ve ne kadar yapabiliyorsan o kadar yap. Yol budur.


Ben bu inançtayım.

Fakat benim de çelişki gibi gördüğüm bir husus var o da şudur ki;
İblis melek midir, Cin midir

Eğer Cinlerden ise ayetten anladığımız kadarıyla Allah CC. Yalnızca meleklere hitaben Adem'e secde edilmesini buyuruyor...
Ayette Cinlerden bahsedilmiyor...

İblis Melek ise meleklerin nefsi yoktur...
O zaman İblisin nefsine uyarak büyüklendiğini söylemek doğru olur mu acaba...

Emeği geçen herkese şimdiden teşekkürü bir borç bilirim...
Selam ve sevgi ile..
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
ASLI
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 63
Kayıt: 09 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen ASLI »

gariban ..merhabalar kardeşim..ben dün akşam attığın zaman sen atmadın atan Allahtı..ayetinde bırakmıştım vakitsizlikten siz açıklamışsınız..çokda iyi yapmışsınız..öncelikle şunu belirteyim..burda yeni olduğum için belki önyargıyla yaklaşmaktan ziyade acaba incitirmiyiz vehmiyle insanlar birbirine karşı dikkatliler..ben içimdeki neyse söyleyen biriyim..yapılan farklı yorumlara kızmam kesinlikle dediğiniz gibi nefs sayısıncada yorum olacaktır ve olmalıdırda..yani siz neden benim gibi düşünmüyorsunuz noktasında olmam asla..yada benim gibi düşünün dayatmasında..burda bu ayeti alıp incelememizde kendimizce yorumlamızda daha iyi anlaşılması ve farklı bakış açıları yakalamak yada kişinin anlamadığını anlayabilmesi için ona farklı bir pencere sunabilmektir..kaldıki,siz ve ben böyle açıkladık diye halim kardeşimizinde bizim gibi düşünmek gibi bir zorunluluğu yoktur asla..biz bildiğimizi düşündüğümüz anlayışları sunarız okuyan faydalanan olur karşı çıkan olur..kendisi bilir..bize eleştiri getirir..bunada diyeceğimiz yok..olmasıda gerekiyor..kimse kimseye karışmayıp alınır diye yorumlamayacaksak ne anlamı varki..birbirimizi yanlış anlayacağımız alınganlık noktasından uzaklaşalım bence..BİZ diyorsak,,BİZ olmaya gayret edenler arasındaysam,kendimi kötü hissetmem için bir sebep yok..yada yanlış anlaşılacağım gibi bir kaygım..siz de müsterih olun lütfen..

yorumunuza gelince..sizden farklı bir şey söylemedim bende..bir iki noktaya temas etmem lazım yalnız..o suçu sana ben işletmedimmi dediği kısım,mesneviden alıntı demişsiniz..her halukarda okuyan onun kuran dili olmadığını anlardı fakat sizin dikkatinizden kaçmamış ve ikaz etmişsiniz ayrıntılar önemlidir..fakat kuran destekli açıklamak zor demeyin lütfen..çünkü mesnevide bir nevi kuran açılımıdır birebir kurandır demiyorum asla..fakat bağlantılayarak kurandan ayetlerle açıklamaya çalışmak elbette her zaman mümkün değildir..fakat bunu biz böyle biliyoruz ilmimiz bu kadar yetiyor diye şu an böyle söylüyoruz..mevlananın mesnevisi kuranla bağlantılıdır bağımsız değildir..ayetlerle birebir bağlantılı mesnevi tercümesini yada beyitlerin hangi ayet için yazılmış olduğunu aşağı yukarı verir bazı mesnevi şerhleri diyelim, tümü değil..bağlantıları açıklar yani.ama bu mesneviden bir bölümdür diye ayırmanız çok önemliydi ben düşünemedim..

_______Halbuki ben bunu şöyle düşünmek daha uygundur derim: edeb burada "TERCİH" ten dolayı gelmektedir, tercihi ben yapmışken edebsizlik edip suçu sana nasıl atabilirdim Allah'ım demektedir.______

demişsiniz..ademin edebi tercihten dolayıdır demişsiniz..tabiiki tercih ettiği içindir..yoksa;

EDEPSİZLİK ETMEYİ DE TERCİH EDEBİLİRDİ DEĞİL Mİ? farklı bir şey söylememişiz yani.

benlikle karar vermişsek mükellef O değildir,benliksiz karar verip bir iş yaptıysak mükellef O'DUR DEMİŞSİNİZ..siz gerekli tüm noktaları zaten açıklamışsınız ben vurgulamak için tekrarını hissediyorum belkide farklı düşündüğümüz noktalar çıkacak böylelikle ortaya..

insanların çoğu tercihlerini benliklemi yoksa ilahi rızaya uygunmu yaptıklarını sorgulayacak yetiye sahip değiller diye düşünüyorum ben..farkında olanlarsa zaten dikkat ederlerki,ilahi rızaya uygun değilse o eylemi yapmazlar ve rızanın dışına çıkmamayı düşünürler bir eylemi yaparken..

sizin anlattığınız şekliyle eğer kişi benlikle karar verir benliğini nefsini işe karıştırırsa hz ali örneğinde olduğu gibi,nefsini işe karıştırdığı ve hakkın rızasının ilahi yasakların dışına çıkacağı için vazgeçebilir eyleminden farkına vardığında.farketmezse zaten rıza dışına çıkmış demektir..

BENLİKSİZ karar verip eylem yapıyorsak yaptığınız emrullah olduğu için (attığın zaman atan Allahtı ayetiyle bağlantı kurup) atan Allahtır demişsiniz..peki,BENLİKLE karar verip attığımız zaman atan KİM ???? o zaman başka birimi giriyor devreye..bence siz yanlış ayetle bağlantı kuruyorsunuz..

burayı;Çünkü yürüyen hiçbir varlık yoktur ki, O, onun perçeminden tutmuş olmasın. .... ayetiyle bağlantılayın..

siz yukardakini yazarken,kişiler Allahın izni olmadan Onun isteği dışında bir iş yapamazlar diye bir sonuç çıkıyor..ben yukardaki perçeminden tutmuş olmasın,yürüyen hiç bir varlık yoktur ki,ayetini;hiç kimse Allah'ın yardımı olmadan onun izni olmadan dilemesi olmadan nefes alamaz adım atamaz diye anlıyorum fakat sizi alnınızdan çekip istediği yöne çekip götürmüyor RABBİM...buraya dikkat edin..siz onun izniyle hareket yetisine hayy ismiyle diriliğe sahipsiniz,fakat sizin eylemlerinizi o belirlemiyor ki..

kendinizde demişsiniz..kişi benlikle KARAR VERİP bir eylem bir iş yaparsa,hani Allah çekip alnından götürüyordu...demekki kişilerin seçme hakları var..tercih şansları var..tercihler var,seçimler var,,kişilerin aklı var,ALLAH AKIL VERMİŞ..NİYE VERMİŞ,SEÇSİN DİYE VERMİŞ..bu durumda kişi serbestmiki kendi başına nefes alsın bakalım diyorsunuz..kendi başına nefes alabilir demiyoruz asla..onların hareketlerini yapmalarını sağlayacak bir kuvvettir Yaradan..onun izni olmadan tüy kıpırdamaz..dilemesi olmadan tek bir şey olamaz..takıldığınız nokta bence şu,

attığın zaman Allah attı sen atmadın ayetini bence farklı yorumluyoruz biz..

______başlangıç NİYETtir sonra TERCİH gelir ve sona kadarki kısım artık elinizden çıktığında eylemin devamında iş işten geçmiştir, yani tercihi yapan sen atan biziz gibi. Yani sen önünde evet hayır çatalı bulunan bir yol ağzındasın hep, sen tercih edersin biz yaparız, benlikle seçersen sonucun mükellefi sen olursun, yok ama hayr yolunda tercih yaparsan o zaman senin yaptığını ben yaparım ama sen yapmış gibi seni mükafatlandırırım.

"Bismillahirrahmanirrahim" deriz ve dinin hüküm ve yasaklarına yapışarak Allah'ın hayr olarak yapın dediklerini elimizden geldiğince yaparız ve yasakladıklarındanda sakınırız ve böylece onun Murad ettiğini yapmış oluruz, aklı nakle uydururuz ve o zaman biliriz ki onun murad ettiğini besmele ile yaparken yaptığımızda samimi isek nefsani bir amaç gütmemişsek mükellef O'dur çünkü O'nun Emrullah'ını yerine getirdiniz

İnsanlar başı boşmu bırakıldıklarını sanıyorlar ayetinede biraz bakalım. Tercihimize karışılıyormu denen soru hemen geliyor aklımıza, değil mi? Tercih bizim diye dünyada dilediğimiz gibi fink atmak hakkıda bize verilmedi.Bir gün ben serbestim diyen bir adama sordum ağzını burnunu bir kapada ben hava almadan yaşamayı tercih ediyorum de bakalım da görelim ne kadar serbestsin, yapabiliyormuymuşsun. ._____


anlattıklarınızdan sanki taşı atan halis niyetle atmışsa emrullahı yerine getirdiği için mükellef Allahtır diye bir sonuç çıkıyor..ne yani ben iyi bir şey yapınca atan Allahda kötü bir iş yapınca yapan başkasımı sorusu doğar burda sizin açıkladığınız şekliyle taş iyi niyetle atılırsa emrullahdır, yapan Allahtı derseniz..

ben diyorumki,herbirinizi alınlarınızdan çekip götüren bir Allah var ayetiyle bağlantılayın bu konuyu..ordan başlayın..attığın zaman Allah attı sen atmadın ayeti sonra gelir ve başka bir açılımı vardır çünkü bana göre tabii...

siz tercihlerde salih niyetin ihlasın olup olmadığını fiilin ecrinin niyete göre verileceğini söylüyorsunuz..daha o noktaya gelmeden karıştıdınız bence..ondan önce halledilmesi gereken konu şuki;elinize taşı alıyorsunuz ve niye attığınızı siz belirliyorsunuz,iyi niyetle yada kötü...şunu söylememiz gerekiyor burda..


insanlar bir fiil yapacakları zaman bunu yapabilmeleri için gerekli gücü alnından perçeminden çekip götüren Allahın izniyle verdiği kuvvetle yaparlar..dilemesiyle istediği yere yönlendirdiği için değil...bir kavşağa gelirsiniz evet hayır kavşağında niyetiniz ne olursa olsun;

DİKKAT EDİN NİYETİNİZ NE OLURSA OLSUN;

karar verirsiniz ve elinize taşı alır ve atarsınız..ya da atmazsınız..taşı atıp atmamak sizin vereceğiniz karara bağlı bir kere..eğer taşı atmaya karar verdiyseniz o taşı atmanızı Allah öyle istediği için değil,siz istediğiniz için atarsınız..haa niyetiniz salihmiş,güzel kalpleri yalnız Allah bilir,taş yerini bulur yada bulmaz onu ayrı sorgularız..o taşı atıp atmamayı sizin dileğinizle yapma gücünü veren Allahtır..

perçeminden tutar götürürüz ayetinin gereğince..şimdi;

taşın yerini bulup bulmaması konusuna gelince,adam sadaka vermiştir taş engellenir,niyeti kötüdür,duası vardır,sadakaları duaları önüne çıkar taşı engeller,
bunlarda başka konu..

attığın zaman sen atmadın Allah ayeti ,hakkın raızasını ve emrullahı bilen anlayan ve rıza dışına çıkmak istemeyen salih kullar için geçerlidir.neden ne diyor YARADAN kutsi hadiste;

BEN "kulumu sevince gören gözü, duyan kulağı,olurum. ...işte bu ayetin gereğince salih ameller işleyen ve kendisindeki esmaların gücünü ve yaradanın verdiği ilahi gücü bilen kişi ,halifetullah olarak bunları kötüye kullanmaz ve rıza dairesinde yaşayan bir kul olurki,o zamanda Allah o kulunu sevdiğinde gören gözü işiten kulağı olur veeeeee;"ATTIĞI ZAMAN O ATMAZ ALLAH ATTI OLUR BU KİŞLER İÇİN.."

attığın zaman sen atmadın Allah attı ayetinin açıklaması budur bana göre..herkes için geçerli değildir bu hatta öyle olurki,evliyaullah yeri gelir kendilerindeki güçle rabbinin kedisine verdiği güçle tutan eli işiten kulağı olduğu için attığı zaman Allah atar...bu seviyeye gelen halifetullah dediğimiz kamil insan için geçerlidir elbet..ama kendinde bu gücü kapasitesi nispetinde de oluşturabilir insanlar.. ..

tercih bizim diye dünyada istediğimiz gibi fink atma hakkıda bize verilmedi...kimse öyle bir cümle kurmadı..yanlış anlamalara vesile olmayalım..

yaradan sebepleri verir,biz tercihlerimizi yaparız,

biz sebeplere yapışırız,,yapabileceklerimiz elbette sınırlıdır..fakat olaylar karşısında tercih hakkı bize verilmiştir..bu tercih hakkını isteyen kötüye kullanıp fink atabilir serbest çünkü..yokmu istediğini yapan insanlar var..yani şimdi bizler rıza dairesi dışına çıkmıyoruz diye dünyayı böyle düşünemeyiz elbette.

taş olmasa ben elime alamam,taş var diyemem taşı yaratamam,,benim önüme taşı getirilir, sebepler oluşur,ben tercihimi yaparım yol kavşağında,ister iyi niyetle ister kötü niyetle,sonuç tamamen Allah'ın sizin hakkınızdaki takdiri doğrultusunda olur..olayların hikmetini aramak bizim işimiz değilki..ben taşı attım niyetimde iyiydi..eeee yerine ulaşmadı..işte rıza burda devreye girecek..siz elinizden geleni yaparsınız sebeplere yapışırsınız taşı atarsınız fakat yerine ulaşıp ulaşmaması Allaha kalmıştır...

bu biraz bir deli kuyuya taş attı kırk akıllı çıkaramadı diyalektiğine dönecek..bende kardeşime bir gül atıyorum,ki atılan taşlar olmasın..gönüller hoş olsun..bilmiyorum ne dediğimi anlatabildimmi..hakkınızı helal ediniz..
[/size]

özür dilerim ama hala yazılarda boyutları ayarlayamıyorum üzgünüm..

Muhammedî nefeslere...Aşk'la..


Resim
" Esdikçe bâd-ı subh perîşânsın ey gönül,Benzer esîr-i turra-i cânânsın ey gönül "
- nedim -
Kullanıcı avatarı
ASLI
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 63
Kayıt: 09 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen ASLI »

halim kardeşim ..

______İblis Melek ise meleklerin nefsi yoktur...
O zaman İblisin nefsine uyarak büyüklendiğini söylemek doğru olur mu acaba... iblis melekmi cinmi ...____
demişler..

ilk yazdığım yazıya dönemeyeceğim ama yanlış hatırlamıyorsam,cinlerinde melek olduğunu fakat,onların dumansız ateşten yaratıldığını,meleklerin ise nurdan yaratıldığını ayrıca şeytanın kendi nefsine bırakıldığını yazmıştım..aradaki fark bu diye biliyorum ben..yani melekle cini ayırmak lazım diyorsunuz haklısınız..

Muhammedî nefeslere...Aşk'la.
.



Resim
" Esdikçe bâd-ı subh perîşânsın ey gönül,Benzer esîr-i turra-i cânânsın ey gönül "
- nedim -
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

Mevlana Fihimafih adlı eserinde der ki;

Söz, gerçeğin gölgesidir, parça-buçuğudur. Gölge çekerse gerçek haydi-haydiye çeker. Söz bahanedir; İnsanı insana çeken can bağdaşmasıdır, söz değil. Birisi yüz binlerce mucize görse, söz duysa, kerametler seyretse kendisinde o peygamberle, yahut o erenle bir can bağdaşması yoksa fayda etmez.

BİZ'im aradığımızda budur; CAN BAĞDAŞMASI... Alacağımız, almayı umduğumuz tek fayda budur...

Muhammedi Muhabbetlerimiz daim olsun inşallah...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

Kassas Suresi 28/78: Karun ise: O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi, demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helâk etmişti. Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir).

Zümer Suresi 39/49: Fakat insana bir sıkıntı dokunduğunda Bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir nimet bahşettiğimizde de: "O, bana bir bilgi sayesinde verildi." der. Aslında o bir imtihandır, fakat pek çokları bilmezler.


Allah cc. insanlara akıl vermiştir ama... sahip olduğu şeye kendi aklıyla sahip olduğuna inananları uyarmıştır, bunun yalnızca bir sınama, imtihan olduğunu belirtmiştir...
Akıl insana verildiği düşünülen cüz'i iradeyle seçimlerini yapsın diye midir yoksa Allah'ı bulsun diye midir.

Akıl bir bağdır... Nakille BİR-leşmelidir ki TEVHİD doğsun. Tevhid doğduğunda ise insan görür kim kimdir...

İnsana verilen her nimet kendi HİÇ-liğini anlaması içindir... HİÇ olduğunu, YOK olduğunu anlayan KİMİN VAR OLDĞUNU DA ANLAMIŞ DEMEKTİR...

O zaman İLİM de yine TEK BİR NOKTA olur... İnsan kimdir, Nefs kimdir, İblis kimdir... VACİB-UL VÛCUD KİMDİR...

Her şey O'nun takdiri ve dilemesi iledir... Allah dilemedikçe kul dileyemez... Ben O'nu diliyorum...

Selâmlar
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Allah razı olsun. Gerçekten zevk duydum...

Benim düşüncem...

Allah cc insanı yarattığında nurundan üfleyerek, hayy diriliğni sunmuş ve insan can almış idi.

Allah cc nun Nurunu taşıyan insan dünya âlemine, imtihan âlemine Allah cc nun halifesi olarak geldi.

İlk Halk edilirken niçin yarattığını Allah cc âyetlerinde açık şeçik belirterek Halife olarak yaratacağını, Kendisinin bilinmek istediğini belirtmişti.

Allah cc nun da Dünya da halife yaratacağını bildirmişdi. Dünya hayatında halife olur iken ve Allahu Zülcelal'in nurunu taşırken bir de imtihan edilerek sadakat ve samimiyet sınaması yapmak istemiştir.
Yani yol ayrımı olan Hayr ve Şer çatalında Allah cc nun dilemelerimizi dahi yarattığını ayetlerinde belirtirken, her zaman hayra rızasının olduğunu ancak hiç bir zaman şerre rıza göstermediğini biliyoruz. Tam bu babda hayr ve şer çatalında iken insan oğlu akıl nimetiyle Rasulullah sav. eğitim ve öğretiminden geçen eğitilmiş akıl hayr yolunu tercih etmiş iken hayr lar Allah cc tarafından "Ol" emri ile yaratılır ve hayrı tercih eden akıl ile hayr işlerimiz yapılır. Şer sapağında gelince yine hayr ve şer çatalında akıl Allah cc nun rızası olmadığı halde şerri tercih edince yine Allah cc hu rızası olmamasına rağmen şerri "Ol" emri ile yaratır ve akıl şerri işletir. Allah cc hu da insanı bundan dolayı sorumlu turar çünkü Tercihini şerden yana yapmıştlır. Bunun da sorumluluğunu insan üstlenir. Hayrda Rızası olduğu için Allah cc da hayr için mükafatını verir.

Bir hadiste;
Her insan için cennette ve cehennemde yerleri hazırlanmıştır. Siz onların cennetteki yerlerine varissiniz onlarda sizin cehennemdeki yerlerinize varistirler diye belirtmektedir.

Burda da Tercihin ne kadar önemli olduğu ve tercih hakkımızın olduğunu da açıkça belirtmektedir.

Ayrıca şu da bir gerçektirki Her nefes verdiğimizde ölüm, her nefes aldığımızda tekrar dirilmeyi yaşıyoruz. Allah cc nun Kün fe yekün emrini hayatta halı ilmekleri gibi yaşayarak ömrün sonunda ortaya 50 yıl 60 yıl yaşamış biri olarak çıkıyoruz.

Hayr ve şerrin Allah'dan geldiğini inanıyoruz. Hayr da Allah cc nun rızası içinde yapılırken. Şer ise yine Allah cc tarafından rızası göstermemesine rağmen yine Şerri de yaratmakta. Şöyle bir örnekle. Allah cc anne ve babaya çocuk verir. Anne ve baba küçük çocuğu kışın soğuğa bırakarak Allah cc korusun der ve tedbirini almaz ise Allah cc bu çocuğun ölümünü gerçekleştirir. Ana babayı da merhametsizlikten şerri tercih etmesinden dolayı sorumlu tutar. Her tercihden önce şartları, usul ve esasları yerine getirilir ondan sonra yapılan işlemlere göre oluşacak fiiller takdirimi oluşturur diyorum.

Allah cc nun bir halife yaratacağını meleklere bildirmesi neticesinde aklıma şu geldi. İlk yaratılan Rasulullah sav. in Nuru yani Nur-u Mim dir.
Peki Nur-u Mim yaratıldıktan sonra tüm yaratılanlar Nur-u Mim bağlantılıdır. Allah cc nun öz Nuruna bağlıdır. O zaman Allah cc hu halife olarak yaratacağı insanı dünya âleminde imtihan edeceğini ve bu imtihanın esasları olacağını, bu esasların içinde de hayr ve şerr yolu olacağını, hayrr yolunu meleklerle. Şerr yolunu da; tüm melekler nur'dan yaratılırken Sır olduğu için anlayamadığım ateşten yaratılan azazil veya imtihan âlemine inince şeytan olarak isimlendirilen ve bence Allah cc nun şerr yolunun görevlisi olan şeytanla yerine getirmektedir. Tercih edilince bu tercihin fiile dönüşmesi için Allah cc tercihimize göre yaratıyor ve bu yaratma sonrası fiilerin yerine getirilebilmesi için melek ve şeytanlar devreye girmektedir.
Yine bir hadiste Şeytan diyor ki " Ben insanlara sadece vesvese veriyorum. Onların ne eli ne de ayaklarıyım" diyor. Yani tercih öncesinde şeytan devraya girerek hayr düşünen bir akıla ikilik getirerek şerri de sokuyor ve şerr yolunu da daha sevimli göstermek için çeşitli kandırmalarla tercihini şerden yana yapması için çaba sarf ediyor.

Ayrıca yine bir ayette "Şeytan insan oğluna küfrü işletir. İnsan oğlu küfür edince ben senden beriyim. Ben Âlemlerin Rabbinden korkarım der" diyor.

Yani şeytanın görevi tercih öncesi kafa karıştırmak ikilik çıkarmaktır. Tercihin yönünü belirlerken ikiliklerle karışklık oluşturmak ve şerr yönünü daha da albenili göstermektir diye düşünüyorum.

Muhammedi muhabbetlerimizle...
Resim
Kullanıcı avatarı
ASLI
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 63
Kayıt: 09 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen ASLI »

..hakan bey toparlamış sağolsun..ben şeytanında melek olduğunu söylerken yanlış anlaşıldığını düşünüyorum..marifetnamede yada ana sayfanızın sağ tarafındaki zatların yazılarına bakarsanız orda görürsünüz neden bahsettiğimi..ben öz itibariyle her şey melektir yapısı itibariyle değişir demek istemiştim.

bu kadar zamanımız yok daha kestirme anlat derseniz..size şu soruyu sorayım;

SİZCE KAİNAT NEDEN YARATILDI?

ilk nüvemiz nedir..ordan bağlantı kurun..

tercih hakkı vardır bana göre insanın..söylemiştik daha önce..tercihini yapar bu tercih doğrultusunda eylemini gerçekleştirir.sonuçta ezeli takdirde olacak olan olur bizde bu sonuca tevekkül ederiz..önce elinizden geleni yapacaksınız sonra eylemi yapıp ister rıza dahilinde ister haricinde niyet size ait..eylemi yapacaksınız sonucunada katlanacaksınız..rıza göstereceksiniz..

şeytan elbette sadece vesvese verir insana..insan ne yaparsa kendisi kendisine yapar..yanlışlarda kendisine aittir..Allah haşa kuluna yanlış yaptırır diyebilirmiyiz..demekki tercihlerimizle ve şaytana uyarak onu dinleyerek yanlışları biz kendimiz yapıyoruz..şeytanla beraber yada onunla değil..

şeytan bizi yanıltacak,,şaşırtacak,,onun işi bu..
biz yanılmayacağız..şaşırmayacağız..
yanılıp şaşırırsakda tevbe kapısı her zaman açık..
bunu itiraf edip aczimizle af dileyeceğiz..
varılan sonucada her ne olursa olsun rıza göstereceğiz..

Muhammedî nefeslere...Aşk'la..


Resim
" Esdikçe bâd-ı subh perîşânsın ey gönül,Benzer esîr-i turra-i cânânsın ey gönül "
- nedim -
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

ZEVK 3235

ÖZde SÖZde Samimiyet, Sadakat İman BİLinci
Tevhidullaha şehâdet, ibâdet içinde İNCİ
Sağı-Solu-Üstü-Altı, Önü-Arkası “BİZ” Boyutu
Altı Yüzlü değil İNSAN!. Öze dönük yön YEDİnci!...

Kulihvani...

* * *

CAN-lar BEDEN ÖRTܒsünde, ÂLEM, ESMA defilesi,
ALTI YÖN-den duyulsa da YEDİ-ncide HAKK’ın sesi,
“Ey örtüye bürünen, kalk ta uyar” buyurduğu,
ALTI YÖN-den ABDULLAH-sa , ÖZ’ünde HAKK’ın KENDİ-si.

* * *

NEY’e insanın kanışı, GÖLGE’ler gelinlik giymiş,
Doğumu hatırlamayız, ölümse UYKU gibiymiş.
Her insan BİR SORU imiş ve CEVAP ta kendisiymiş.
İnsanın nesli ÂDEM’den, ÂDEM’in nesli var mıdır!


Altı YÖNden BİZ… ZAM-AN, MEKÂN boyutu
YEDİNCİ YÖN’de ÖZ’de O…

Kâinatta her oluş O’nun Esmalarının zuhurudur…

Hidayete erdiren de O’dur… Delâlete düşüren de…

O bilmek istedi ÂLEM’i… Bilinmek istedi ÂDEM’i yarattı… VAR etti…
VAR OL-AN’ı kendi VAR’ından VAR etti… İlk VAR ettiği Kendi NUR’undan NUR-u MUHAMMED idi, İLK NUR, İLK AKIL, İLK NOKTA, İLK KALEM… HABBE… AŞK NUR-U MÎM’dir…

Bilinmekliğini diledi… Bu yüzden;

Her insan BİR SORU imiş ve CEVAP ta kendisiymiş.

Bulduğumuz her cevabı ancak kendi ÖZ’ümüzde buluruz…
Nasıl bulursak bulalım bulduğumuz O diyorsak BİZ’ler BİR’iz…

BAB’AZİZ filminde dediği gibi; Davet edilenler YOL-larını bulacaktır… O zaman herkes aynı yerde buluşur… Ama gelinen YOL-lar farklı farklıdır… Çünkü O böyle dilemiştir de o yüzden her bir kulunu ayrı özellik ve güzellikte yaratmıştır…

Değerli Hakan Kardeşim, Değerli Aslı Kardeşim katkılarıyla gönlümüzü zenginleştiren tüm kardeşlerimiz... gerçekten güzel gönüllerinizden dökülen değerli katkılarınızdan yararlandık, zevk duyduk, hazz duyduk… Allah CC. sizlerden razı olsun
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
ASLI
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 63
Kayıt: 09 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen ASLI »

NEY’e insanın kanışı, GÖLGE’ler gelinlik giymiş,
Doğumu hatırlamayız, ölümse UYKU gibiymiş.
Her insan BİR SORU imiş ve CEVAP ta kendisiymiş.

diyen satırlarınıza ...bizde kendimizce,bize göre anladığımızı anlatmaya çalıştık..bende sizlerden faydalandım ..ben teşekkür ederim..teşekkürü siz hakettiniz konuyu başlatan olarak..sağolunuz..

Muhammedî nefeslere...Aşk'la..



Resim
" Esdikçe bâd-ı subh perîşânsın ey gönül,Benzer esîr-i turra-i cânânsın ey gönül "
- nedim -
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

halimkok yazdı:Mevlana Fihimafih adlı eserinde der ki;

Söz, gerçeğin gölgesidir, parça-buçuğudur. Gölge çekerse gerçek haydi-haydiye çeker. Söz bahanedir; İnsanı insana çeken can bağdaşmasıdır, söz değil. Birisi yüz binlerce mucize görse, söz duysa, kerametler seyretse kendisinde o peygamberle, yahut o erenle bir can bağdaşması yoksa fayda etmez.

BİZ'im aradığımızda budur; CAN BAĞDAŞMASI... Alacağımız, almayı umduğumuz tek fayda budur...

Muhammedi Muhabbetlerimiz daim olsun inşallah...
çok güzelllden çok güzell bir alıntı yapmışsınız...
Mevlana hz..buyurduğu gibi aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir...

zevkle takip ediyoruz yorumlarınızı...
emek verenlere kalbi duacıyız inşallah...

Muhammedi Muhabbetiniz daimm olsun inş...

sevgiyle...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

Güzeldir Ebu Bekir’e, Ebu Cehil’e çirkindir,
Âlemlere Rahmet OL-AN, Cehil’in gönlünde kindir,
ÖZ’de VAR-lık BİR’dir amma, GÖZ’de farklı tecelliler,
Şaşırır kalırım
MİNA, GÖREN KİM, GÖRÜLEN KİM-dir…


Hazreti Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular:

— Ben aynayım. Kim bana bakarsa kendi suretini görür. Ebu Cehil, kendi çirkinliğini gördü çirkinsiniz dedi. Ebu Bekir ise; kendi yüzündeki Nur-u ilâhiyi seyretti, güzel dedi, buyurdular.


Güzel olan SEN'sin Değerli MİNA Kardeşim...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

efendim siz bu satırları yazarken bizde bir gönül dostumuzla konuşuyorduk..
Bizde ona biz aynayız..bir güzellik varsa size aittir demiştik...
bu satırlarıda okuyunca, sizler gibi böylesi güzell bir gönülll içtenliği içerinde olan kulları görünce YÜCE RAHMANA HAMDETTİK...

ne hoşş bi tevafuktur...akıl sır ermez...

hatrımıza gelen okuduğumuz bi yazıyı paylaşmaK isteriz inş..

HZ..ALİ r.a gelip falan adam seni çok sevdiğini söylüyor demişler..
O DA r.a-Doğrudur...Çünkü bende onu çok seviyorum..
buyurur...
GÜZELL GÖREN..GÜZEL BAKAN GÖNÜLLERİNİZ EN GÜZELE ULAŞSIN DİLERİZZ........




sevgi dolu yüreklere SELAM OLSUN.......

Resim
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Cevapla

“►Tartışmalı Konular◄” sayfasına dön