MuhaMMed Sıddık Hekim (k.s.) 40 Hadis

Muhammed Sıddık Hekim (k.s.) hazretlerinin hayatı ve eserleri.
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

MuhaMMed Sıddık Hekim (k.s.) 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim

MUHAMMED SIDDIK HEKİM
(Siirt'li Hafiz Efendi kaddesallâhu sırrahu )

1921 - Siirt'te doğdu, çok küçük yaşta; 6 yaşında ama bir hâfızdan dilden hıfzına başladı, 9 yaşında hıfzını bitirdi. Siirt'in en meşhur Anadolu erenlerinin büyüklerinden Şeyh Muhammed Fürsefî (Hazin) oğlu Şeyh Alaaddin Aydın'dan feyz ve icâzet alarak, Şeyhi'nin işâretiyle 1947 yılında Antalya'nın ilçesi, şirin ve bereketli belde Kumluca'ya gönderilmiştir.

1948'de Kumluca'ya imam hatip olarak gelmiş; 3 senesi fahri, 9 senesi de resmî imamlık yapmış, hiç maaş almamıştır. Maaşını camii cemiyetine ya da müezzinlik yapan, kendi bulunmadığında imamlık yapan Osman Yavuz Hoca'ya vermiştir.

Kumluca'lı onu bizim hâfız, bizim SİİRT'li hâfız diye bağrına basmıştır. 1960 yılında Antalya'ya yerleşmiş, ilim, irşad sohbetine Antalya'nın meşhur yivli minâre dergâhında senelerce devam etmiştir. Sohbetine devrin Diyânet İşleri Başkanları da zaman zaman iştirak etmiştir. İbrâhim Elmalılı, Süleyman Ateş, Diyânetin güzîde müfettişleri Din işleri Yüksek Kurulu üyeleri de zaman zaman katılmışlardır.İlerlemiş yaşına rağmen bu ilim ve irşad işine devam etmektedir.

Fırka-ı Nâciye isimli iki cilt, bir de Şeriat, Târikat ve Hakîkat, âhir zaman fitneleri adlı 4 güzîde eseri vardır.
Bu KIRK HADİS'de bir hâtıra olsun diye kasete okunmuş oradan kaleme alınmıştır.

Yüce Rasul Hz. Muhammed Mustafa aleyhi's-selâm'ın doğum günü anısına uzaktan yakından merâsimimizi şereflendiren aziz misafirlerimize mübarek Hocamızın bir hediyesi olarak takdim ediyoruz.

Hacı Salih Gürkan Camii Yaşatma ve Hayır Vakfı Kumluca / Antalya
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm
Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm

Elhamdu lillâhi rabbi'l-âlemin ve bihi nestaîn ve's- salâtu ve's- selâmu alâ hayrı halkıhi Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ecmaîn.
Elhamdu lillâhi rabbi'l-âlemin hamden yuvâfı niamehu ve yukâfi mezideh. Allâhumme veffiknâ limâ fîhi'l- hayru ve'r- rızâ. Âmin!.

TüRKçeSi:
Âlemlerin RaBBi ALLAH’a hamdolsun!
Ve O’ndan yardım dileriz!
Ve es Salât ve es Selâm, halkının hayırlısı MuhaMMed aleyhi's-selâm üzerine olsun!
Ve Âilesine ve cümle sahâbelerine olsun!
Âlemlerin RaBBi ALLAH’a; nimetlerini ifâ edip-verdiğinden, ziyâdesiyle yeterli kıldığından dolayı tam hamd ile hamdolsun!
ALLAHım Hayr ve Rızâ husûsunda bizi muvaffak kıl! Âmin!..

Aziz kardeşlerimiz,
1994 tarihinde Altunyaka Yaylasına gelmiş bulunuyoruz.
Ve böylece RABBimizin inâyetiyle ikindiden sonra bir sohbet edecek yeri de RABBimiz denkleştirdi.
Ve vaktimizi böylece geçirmeye devam ediyoruz.
Sohbeti dinlemeye gelen cemaatin içinden bir tânesi bize bir kaset verdi. Ve “kasete bir şeyler doldur” dedi.
Böyle söylenince; bizim her zaman adâletimizdir, isteyeni reddetmeyiz.
Sorudur veyâ ne olursa olsun imkânımız olan bir şeyi yaparız. Fakat, tabi isteyen bir kimsenin kendisi murâdının dileği ne ise bilmediğimiz için bir türlü hüküm ve bir karar veremedi.
“Ne ise bir şeyler doldur” diyerekten söyledi.

Bunun karşısında tabi bir doktor esâsen hastanın hastalığı nedir, talebi nedir, ne arzuluyor, bunu söylemedikçe ne vereceksin ki? Bir doktor, hastanın hastalığının ne olduğunu anlatmayınca ne tedâvi yöntemi kullanacak ki?
Onun için bizim esâsen prensibimiz bir soru sorulmasıdır.
Soru karşısında imkânımız dâhilinde o branşla alâkalı cevap vermeye gayret ederiz ve iknâ etmeye çalışırız ALLAHu zu’l-Celâl'in inâyetiyle.
Biz âcizâne anlatmakla sorumluyuz.
Artık dinleyen de RABBimiz celle celâluhu subhânehu ve teâlâ'nın inâyetiyle kendilerine te'sirat vermesini dileriz ve hepimizin faydalanması için de muvaffak kılsın Âmin.

Gelelim, bir hâtıra olsun istedik.
Bir yönden de bir hâtıra durumuna getirmek üzere bu azmimiz ve arzumuz geldi.
Bu istek üzere bir kaset hazırlıyoruz.
Bu sohbetin garip bir durumu vardır.
Herhangi bir yöne yönelik değildir, herhangi bir branşla alâkalı değildir.

Ancak oldukça sohbetimizi yaparken sonunda duâlar yapmışız bâzı şeyler söylemişiz bunları da istedi.
Dolayısıyla bunları birkaç kelimeyle anlatırız da sonunda teberruken birkaç hadis, belki her okuyan kendine bir tânesinden yarar sağlayabilir diyerek garip tarzda şöyle birkaç hadis kitabın alabileceği kadar serdetmeğe çalışacağız.
ALLAH'ın izni ve inâyetiyle.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Gelelim, meclisimizin sonunda hitam yaparken dâimâ kendimize duâmız şudur: "Şuurlu olmamız, ALLAHu Zu'l-Celâl'in inâyeti, tevfikatiyle refik eylemesi ve hakkı hak bilip bâtıldan ictinâb eden kullarından eylesin" diye ve böylece "îmânı kâmil ve hüsnü hâtimeler" talebimiz bu, bu duâları yapmaktayız.

İkinci derecede ise:


Resim

"Subhâneke'llâhumme ve bi hamdike eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etûbu ileyke."

Bu da esasen keffâretu’l-meclistir.
Cenâbı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bunu hiç terk etmezdi, herhangi bir meclisin sonunu mutlaka bununla bağlardı.
Hitâmı bununla yapardı.
Zîra beşeriz mecliste yarar yaramaz kelimeler konuştuğumuzda eğer yaramaz bir kelime sarf etmişsek bunu oks eder (saf dışı bırakır), eğer yarıyorsa onu mühürler hiç zâyiat vermez.
Meclisin sonunda bunu okumak çok avantajlıdır.

Üçüncü olarak:


Resim

"Allâhumme innî eûzu bike min en uşrike bike şey'en ve ena a'lemu ve estağfiruke limâ lâ a'lemu inneke ente allâmu’l- ğuyûb"

Hz. Sıddk radiyallâhu anhu rivâyet eder.
Cenâbı Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem şirki hâfi (şirk-i asğar: küçük şirk) diye bahsederek, şirk diye bâzı hallerimizden, muâmelâtımızdan vesâire şirk-i asğarın çok mühim olduğunu buyurduğunda Hz. Sıddık radiyallâhu anhu bundan korkmuştur: “Yâ Rasûlullah bunun çâresi nedir?”
“Bu şirk o kadar gizli ki... bir siyah karıncanın siyah mermer üzerinde en karanlık bir gecede yürüyüşü gibi görünmez ve yürüyüşünü belli etmez bir nesnedir bu.”
İnsana nereden gireceği bilinmiyor bu kadar da gizli olmasına rağmen Hz. Sıddık radiyallâhu anhu korkmuş: “Yâ Rasûlullah, biz bunu nasıl önleyebiliriz? Bu şirki hâfiden, şirki asğardan nasıl korunabiliriz?” diye sorunca,
Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem de sabah akşam üç defa:


Resim

"Allahumme inni eûzu bike min en uşrike bike şey'en ve ene a'lemu ve estağfiruke limâ lâ a'lemu inneke ente allâmu’l- ğuyûb"

"ALLAH'ım, ben şirki asğar ile ilgili olan i'tikâden amelen, bunlardan inâyetine sığınırım, beni koru ve bilmeyerek işlenen hatâlardan da rahmetine sığınırım bunları affeyle"

“İşte bu şekilde bunu 3 defa sabah akşam söyler isen, o zaman selâmete kavuşursun!” diye buyurmuş.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Sonunda:

Resim

Lâ ilâhe illallâhu adede kelimetihi, lâ ilâhe illallâhu adede halkıhi lâ ilâhe illallâhu zînete arşihi, lâ ilâhe illallâhu mil'e semâvâtihi, lâ ilâhe illallâhu misle zâlike meahu, ve’l- hamdulillâhi misle zâlike meahu, lâ yuhsîhi melekun ve lâ ğayruh Eşhedu en lâ ilâhe illallâh ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasûluhu"

Lâ ilâhe illallâhu adede kelimetihi: O’nun-ALLAH celle celâluhunun Kelimeleri adedince Lâ ilâhe illallâhu - ALLAHtan başka İlâh yoktur!

Lâ ilâhe illallâhu adede halkıhi: O’nun-ALLAH celle celâluhunun Halkettikleri adedince Lâ ilâhe illallâhu - ALLAHtan başka İlâh yoktur!

Lâ ilâhe illallâhu zinete arşihi: O’nun-ALLAH celle celâluhunun Arşının süsü-ölçüsünce Lâ ilâhe illallâhu - ALLAHtan başka İlâh yoktur!

Lâ ilâhe illallâhu mil'e semâvâtihi: O’nun-ALLAH celle celâluhunun semâlarının-Göklerinin dolusunca Lâ ilâhe illallâhu - ALLAHtan başka İlâh yoktur!

Lâ ilâhe illallâhu misle zâlike meahu: Ve O'nunla berâber bunun mislince-AYNısınca Lâ ilâhe illallâhu - ALLAHtan başka İlâh yoktur!

Lâ yuhsihi melekun ve lâ ğayruhu: Öyleki Meleklerin veyâ başkalarının sayamayacağı kadar Lâ ilâhe illallâhu - ALLAHtan başka İlâh yoktur!

Eşhedu en lâ ilâhe illâllah ve Eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasûluhu: ALLAHtan başka İlâh olmadığına ve MuhaMMed aleyhi's-selâmın O’nun KULu ve Rasûlu Olduğuna şâhidlik ederim-Şâhidim!.."


Açıklama: kul ihvÂNi..

Bu kelimeyi Hz. Rasûlullah aleyhi's-salâtu ve's-selâm Muaz, bin Cebele söyler: “Yâ Muaz, ben seni severim. Biliyorum ki yevmiyede belki binlerce kelime-i tevhid getiriyorsun ama, ben sana muhtasarca bir şey ta'lim edeyim ki bunu söylersen on binlerce ve daha üstünde bir bedeli vardır.” diyerek buyurmuştur.


Resim

"Allahumme ente rabbî lâ ilâhe ille ente halaktenî ve ene abduke ve ene alâ ahdike ve va'dike mesteta'tu Eûzu bike min şerri mâ sana'tu ebûu leke bini'metike aleyye ve ebûu bi zenbî, fağfırlî fe innehu lâ yağfiru'z-zenbi illâ ente"

Cenâbı Rasûlullah "Seyyidu’l- istiğfar budur, bu istiğfar istiğfarın efendisidir. Bunu kim sabah ve akşam getirecek olursa (mukinen bihe) yani inanarak okursa, bu kimse cennetliktir." diye buyurdu aleyhi's-salâtu ve's-selâm.

Hattâ bu kelime RABBimizin sevdiği kelimeler arasında en sevdiği kelime: "Fağfirlî feinnehu le yağfiru'z-zenbi illâ ente" kelimesidir.

Yâni bu kelime ALLAH zu'l-Celâlin en sevdiği kelimelerden bir tânesidir.

Hülâsa bu şekilde bu gibi söylediğimiz şeyler esâsen hadislere dayalı olarak söylemiş olduğumuz şeylerdir.

Gelelim meclisimize, sohbetle alâkalı olarak oturduğumuz sohbet meclisi olarak teşkil edilen meclisimiz husûsunda bunlar çok kıymetli ve değerlidir.

ALLAHu zu'l-Celâl subhânehu ve teâlâ Rahmet meleklerine dahi mübâhet kılar. “Bakınız bu meclise!” diye
Ve kendileri de böyle bir meclisi ararlar, buldukları zaman da bu meclise koşarlar. Zîra Rasûlullah, meclis ilim meclisi veyâ zikir meclisi olunca bunun hakkında şöyle buyuruyor:


Resim

"İzâ merartum alâ riyâzi'l-cenneti ferte'û" buyuruyor.

Yani “Eğer cennet bahçelerinden geçersiz nasîbinizi alınız.”

“Yâ Rasûlullah dünyâdaki cennet bahçeleri nedir?”

Bu hususta iki rivâyet vardır.
Birisi Zikir Meclisi (mecalisu’z- zikr), birisi de İlim Meclisidir. Bu her ikiside aynı şeydir hadis olarak.
Yani cennet bahçelerinden bir bahçe olarak yeryüzünde bunları bu şekilde kabul emiştir Aleyhi's-salâtu ve's-selâm.

Hattâ melekler bile halka olurlar da: "Helimmu! Helimmu!" diye bir birlerine haber verirler: “Gelin gelin! Aradığımız meclis burada!”
Bu meclisin etrâfında halka olurlar, bu meclis bittikten sonra, RABBlerine rücu’ ederler.
Gittiklerinde bildiği halde RABBimiz:
“Nereden geliyorsunuz?” diye onlara sorar.
“Yâ RABBi!”
Anlatırlar artık meclisin hoş hâlini, yapılanların gâyet güzel, ALLAH için yapılan güzel şeylerin olduğunu.
Riyâsız, süm'asız olunca, bir gâyeye dayandırmadan ALLAH ve lillâh için kardeşvâri bir şeyle, dünyâdan bir şey talep etmedikleri gibi; bırak ki dünyâyı talep etmeyi, zâten bu meclisleri bu gibi şeylerden tenzih ederiz.
Dünyânın çirkefliğini bu gibi şeye karıştırmayı falan hiç hoş görmüyoruz. İnanın ki hoş değil.
İnsan RABBinden utanıyor, RABBimizin sevmediği bir şeyi oraya yâni bunu bedel olarak görmek veyâhutta tasavvur etmek gerçekten hazindir.
Onun için dünyâyı bertaraf edin. İnanın ki esâsen sevab dahi emelimiz yoktur.
Emel olmamak lâzım, çünkü sen sevab emel edersen sevab alırsın.
O zaman esâsen sevab emel eden kimseler, aslında bir ticâret yâni bir ecir gibidir, insan sevâbı dahi değil esâsen ALLAH rızâsı sâdece, çünkü rızâ baştadır.
Rızâ oldumuydu sevab ne edeceksin ki?...

Hülâsa bunun için böyle bir meclise melekler tabi gıpta ederler, gelirler. ALLAHu zu'l-Celâl sorar:
“Evet ne demek istiyorlar?..”
“Onlar efendim, ALLAHu zu'l-Celâlin rızâsını (rızanı) istiyorlar, Yâ RABBi!”
“Eh... siz de şâhid olunuz ki benim rızam onların üzerine olsun!.”
“Yâ RABBi içlerinde bir kimse vardı ki bu gâye ile gelmemiştir, başka bir gâye ile (dünyâ meselesi, bazı herhangi bir istekte veyâ herhangi bir sebebe dayalı olarak gelmiştir.) Amma gönüllü, gönülsüz her neyse gelmiş oraya, orada böyle bir kimse vardır!” diye söylüyorlar.
Çünkü, onlar biliyorlar.
O zaman ALLAHu zu'l-Celâl onlara şöyle cevap verir:
“O öyle bir meclistir ki onlarla oturan şekâvete yakışmaz artık. O da onların seviyesinde aynen şurada kısmından oluşmuş olur.”

RABBimiz bu yönden cümlemize bu anlattığımız meclislere yâ da anlattığımızı okuyan kardeşlerimize RABBimiz bu yönden rızâsına uygun olarak muvaffak eylesin, âmin!.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Sohbetimizin şekli esâsen şöyledir.
Cenâbı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin buyurduğu gibi:


Resim

“El 'ilmu hazâinun: yâni ilim bir hazîne gibidir.”
Bunu bir sandık içerisinde koruyorsunuz, tabi sandık içinde. Bir sandığı açabilmek için gerekli olan nedir?
“ve miftâhehu's-suâlu: yâni anahtarı sualdir, sual sormaktır.”
Soracaksınız, esâsen bizim tezimizde budur.

Çünkü sorulunca:


Resim

“Selû yerhamukumullah: Sorunuz ki ALLAH'ın rahmetine nâil olasınız.”

Hem soran, dinleyen, söyleyen ve sevgisi, saygısı ile orada bulunmuş olan kimseler hepside sevab alırlar.
Zîrâ sorulan suâli tabi dinlerler, ne demek?
Verilen cevabta gene dinlerler, ne demek?
Bundan çok daha faydalanıyor, öyle okumakla değil esâsen, soru güzel, bu Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in tezidir. Sahâbe devri böyle idi, başka hiçbir yönü yoktur, varıp da orda bir kitap okumuyorlar.
Veyâhutta başka bir çeşit bir muayyen herhangi bir şeyleri de yoktur.
Ancak ve ancak, ashâbı kiram bâzen soracak bir şey bulamıyorlar, veyâ Rasûlullah'a fazla şey vermeyelim diye “üzmeyelim veyâhutta yormayalım)” derken tabi dışardan gelen kimseleri arzuluyorlar.
Hiç olmazsa bir garip bir şeyler sorar da faydalanırız diye. Esâsen Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin meclisi böyle idi. Sohbet gâyet sukûnetle geçer,
Aleyhi's-salâtu ve's-selâmın sohbeti sanki başlarında bir kuş varmış gibi uçmasın diye bu şekilde.
Oturuşları gâyet rahattır, esâsen insan rahat oturdumuydu artık tamâmen yâni kalbiyle, bedeniyle, kulağıyla her şeyiyle oraya verir yâni dinler, rahatlıkla dinleyebilir.
Ama kendisi oturuşunda bir huzursuz ise, ayakları ağrıyor veyâhutta ona göre diz çöküp oturmasında zorluk görüyorsa o zaman esâsen ayaklarını düşünür.
Fazlaca dinlemeye huzur içinde olamaz.
Sohbetin rahatlığı da budur.

Zirâ bu gibi sohbet cennette de bulunduğumuz devrelerde, çünkü orda da mülâkat yeri vardır.
Muazzam bir zevki olacaktır.
Çünkü hiçbir gâyesi dayandırmadan ALLAH rızâsı için başka bir sebep yok, başka bir gâyeye değil zâten hayret edilecek olan bir şey ki insan candan şöyle bir kardeşleri oldukları takdirde dünyâ meselelerinden böyle bir hatır gönül bırakıpta veyâhut bundan birine böyle buğzetme veya herhangi bir hal, bunlar esâsen hoş şeyler değildir.
Çünkü ALLAHu zu'l-Celâl için muhabbet her şeyin üstünde olması lâzım. Hatta insan hakîkaten aynı kardaşı olur da, hasebi nesebi aynı kardaş olur da fakat birbirine mahşerde değişik yerlerde olabilirler.
Ama hakîkaten hakîki kardaş olduğu zamanda, mânevî kardaşlar inanın ki bir arada, aynı mahşerde dahi bulunabilirler.
Çünkü muhabbet buluşturur bunları.
Hele bilhassa bâzı inançlar vardır, bâzı akîdeler abideler vardır, bir yolları vardır, bu yolun yolcusu, bu akîdelerin sâhibi, bu muhabbetin aynı, aynı şahsiyetin, aynı yöntemle olan bir muhabbet tabi bir arada haşır neşir etmeye vesîle ve sebep olur.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Hülâsa kardeşlerimiz;
Artık sizlere bâzı hadislerden serdetmeye başlıyorum.
Her ferdimiz dinlerken (okurken) elbette hangisi kendisinin hesâbına geliyorsa bir hisse olarak veyâhutta bir pay olarak, yararlanmak arzuluyorsa artık onu isterse ezberlesin mânâsını işletsin, hükmünü yapsın.
Bu sebeple RABBimiz hepimize şuur versin.
RABBimiz rızâsı neyse cümlemizi muvaffak kılsın âmin!.
Şimdilik sizlere şöyle bir enteresan bir hadis vardır.

Cenâbı Rasûlullah şöyle buyuruyor;
“Herhangi bir kimsenin hâfızasında kırk hadis var ise bunların ahkâmlarına âmil oluyor veyâ bunlar hâfızasında bulunuyorsa bu kimse yarın mahşer günü mahşer âleminde ulemâ zümresinde haşrolunacaktır.”

Bu hususla ilgili çok çeşitli hadisler mevcuttur.
Ve bu sebeplede çok kimseler kırk hadis cem’ etmiştir veyâ te'lif etmiştir veyâ yazmıştır.
Tabi bir branşla alâkalı kimisi ibâdetten, kimisi fezâil, kimisi kısa, kimisi uzun, kimisi ibâdet aksâmını hülâsa çeşitli mübârek zatlar hepsi bu hadise dayalı olarak bu ulemâ zümresinde bulunabilmeleri için bu şekilde cehdu cuhud etmişlerdir.
Şimdi size de bize de bu kitapta ALLAH nasib ederse sağlayabilirsek, sığdırabilirsek kırk hadis söylemeye, serdetmeye çalışacağız inşall3ahu teâlâ.


Resim

Hadis meâli: Cenâbı Rasûlullah şöyle buyuruyor: "Îmânınızı yenileyiniz." Ne ile yenilenecek? "Lâ ilâhe illallah" kelimesi ile. Bunu çok getirirseniz dâimi îmânınızı yeniliyorsunuz.
Bu hadisin senedi sahihtir.


Resim

İkinci Hadis:
"Mâ amile âdemiyyun amelen encâ lehu min azâbillâhi min zikrillâhi"

Hadis meâli:
"Âdemoğlu hangi ameller işlerse işlesin, onu ALLAHu zu'l-Celâl'in azâbından kurtaracak olan, necat bulduracak olan en üstün şey zikrullahtır."Hadisin senedi sahihtir.


Resim

Üçüncü hadis:
"Men kâle lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâ şerike leh lehu'l-mulku ve lehu'l-hamdu ve huve 'alâ kulli şey'in kadîr fî yevmin miete merratin kânet lehu adle aşri rikâbin ve kutibet lehu mietu hasenetin ve muhiyet anhu mietu seyyietin ve kânet lehu hırzan mine'ş-şeytâni yevmehu zâlike hattâ yumsiye ve lem ye'ti ehadun efdale mimma câe bihi illâ ehadun amile eksera min zâlike"
(Râvisi Buhari ve Müslim'dir)

Hadis meâli:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem buyuruyor:
"Kim ki "lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâ şerike leh lehu'l-mulku ve lehu'l-hamdu ve huve alâ kulli şey'in kadîr" tesbihini yevmiye (günde) yüz defâ getirirse bir kere on köle azad etmiş muâdili sevab alır, ayrıca da yüz hasene-i kâmile yüz hasene yazılır, yüz seyyieyi de yok eder (siler), mahfeder, ayrıca da şeytan ile onun arasına da set çekilir."

Yâni o gün için şeytanın pek tasallutu olamaz, aynı zamanda o gün içinde bir kimse kendisinden daha iyi bir tesbih getiren bir kimse yoktur en üstünü kendisidir.
Mere bir kimse kendisi gibi getirmiş ve daha gazla olan varsa o müstesnâdır.
Demek ki bundan anlaşılan şu tesbihle, muâdili hiçbir tesbih yoktur.
Başka nevi tesbihler ne kadar getirilirse getirilsin bu tesbihin muâdili olamaz. Bu şekilde buyuruyor Rasûlullah.
Hadis sahihtir. Buhari ve Müslim rivâyet etmiştir.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim

Resim

an muaz bin cebel radıyallâhu anhu an rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
* Enne raculen seele: fekâle eyyu'l-mucâhidîne a'zamu ecran?
Kâle Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem
- Ekseruhum lillâhi tebâreke ve teâlâ zikran
* Kâle fe eyyu's-sâlihîne a'zamu ecran...?
- Kâle ekseruhum lillâhi tebâreke ve teâlâ zikran
- Summe zekera's-salâte, ve zekâte, ve'l-hacce ve's-sadakate... kulli zâlike.

Rasûlullâhi sallallâhu aleyhi ve sellem yekûlu;
- Ekseruhum lillâhi tebâreke ve teâlâ zikran
Fekâle Ebû bekrin li Umera yâ ebâ hafzin: zehebe'z-zâkirûne bikulli hayrin
Fekâle Rasûlullâhi sallallâhu aleyhi ve sellem "ecel"

Hadis meâli:
Muaz İbni Cebel radiyallâhu anhu Rasûlullah ile birlikte otururken bir sâil sorar:
"Yâ Rasûlullah mücâhidler arasında en azim ecir kimlerindir?"
"-En çok zikredenler."
Tekrar yine sorar: "Yâ Rasulullah sâlihinlerin arasında en azim ecir kimlerindir?"
Yine:
"Çok zikredenlerin daha azim ecri vardır."
Sonradan namazı sormuş, zekâtı sormuş, haccı sormuş, sadakaları sormuş hepsine de
“en azim ecir hangisidir?
"En çok zikredenlerindir." Diye buyurmuş.
O zaman Hz. Ebû Bekiri Sıddık Hz. Ömer'e der ki:
"Yâ ebâ Hafzın" "Ey Hafzın babası" anlaşılan zâkirûn en çok zikredenler ecrin hemen çoğunu kendilerine mal etmişlerdir."
Cevâbı Rasûlullah veriyor: "Ecel (evet)" diyor gereği bu.
Hadisi İmamı Ahmet ve Taberani rivâyet etmiştir. Senedi hasendir.


Resim

Hadis meâli:
ALLAHu zu'l-Celâl Celle Celâluhu subhânehu ve teâlâ yaratmış olduğu Âdemoğlunun arasında öyle bir kavim öyle bir cemiyet vardır ki; yüzleri kıyâmet günü güneş gibi pırıl pırıl parlıyor. Ayrıca inciden yapılı minberleri vardır, o minberler üzerinde otururlar, bunun karşısında mahşer halkı gıpta ederler ve derler ki: "Halbuysa bunlar enbiyâ da değil şühedâ da değil."
Böyle bulunduğu zamanda bir Arabi coşkunluğuyla şöyle dizüstü gelerek dedi ki: “Yâ Rasulullah bunları vasıflandır da bizde bunları bilelim. Yâni anlat ki bunların vasıfları nedir? Kimlerdir bunlar? Biz de bilelim!”
Aleyhi's-salâtu ve's-selâm şöyle buyuruyor: "Bunlar ALLAH rızâsı için birbirini sevenlerdir. Sevgi sebebiyle, bu sevgi sâyesinde bir araya toplanmışlar, aslında bunların kabileleri de ayrı, muhtelif kabîlelerden, muhtelif beldelerdendir.
Amma bunları toplayan sâdece ALLAH muhabbeti, ALLAH rızası ve bu toplandıkları yerde de ALLAHu zu'l-Celâli zikrederler.
"Esâsen bunların vasıfları budur. “
Hadisin senedi hasendir.
ALLAHu zu'l-Celâl cümlemizi böyle bir muhabbet sâhibi kılsın. Böyle bir sohbet sâhibi olmamızı RABBimizden dileriz.
Âmin Yâ RABB!..


Resim

Hadis Ahar:
Enes bin Mâlik'ten. Cenâbı Rasûlullah sallallâhu teâlâ aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
"İzâ kâne âhiru'z-zamâni sârat ummetî selâse fırakin, fırkatun yâ'budûnallâhe hâlisan ve fırkatun yâ'budûnallâhe riyâen ve fırkatun ya'budûnallâhe li yeste' kilû bihi'n-nâse"
Cenâbı Rasûlullah sallallâhu teâlâ aleyhi ve sellem ümmeti ile alâkalı kıyâmete yaklaştığında âhiru’z-zaman ibâdetlerini üç bölüme bölüyor.
Bir fırka hâlisâne Lillâhi Teâlâ ALLAH rızâsı için ibâdet ederler.
Bir fırka da ibâdeti riyâ olarak yapar.
Bir fırka da kendi dünyâsını mal etmek için, yâni milletin mallarını celbetmek için; bununla yerler, içerler ve servet edinirler.


Resim

Resim

(Rivatuhu sikatun hadisin râvisi: Taberani ve Beyhaki ve hafızul Münziridir.) (radiyallâhü anhum ecmain)
Hadisin bakıyyesi:
Kıyâmet günü bu üç fırka geldiklerinde ALLAHu zu'l-Celâl bunları huzûra çeker:
Evvela halka böyle hımbıl hımbıl, elinden geldiği kadar yalakalık yapmıştır. Ve kendi mallarını celbettirmiştir.
Buna soruyor: "Bu benim ibâdetim olarak yâni güyâ bana ibâdet, kulluk yapıyorsun, bu ibâdetinle gâyen ne idi, ne demek istediniz bu ibâdetinizle."
"İzzeti celâlin hakkı için halktan mallarını cem ettim, topladım ve bununla geçindim."
ALLAHu zu'l-Celâl buyuruyor ki:
"Şu yapmış olduğun, tamâmen bu cem’ etmiş olduğun hiçbir yarar ve fayda vermedi, (intaliku bihinnar) bunları cehenneme iletiniz."
İkincisi geliyor, yine aynı şekilde RABBimiz yemin verdiriyor: "İzzetim celâlim hakkı için bu ibâdeti ne gâye ile yaptınız."
“Yâ RABBi riyâen” diyor.
Yâni esâsen riyâkârlık, halka kendini beğendirme gâyesiyle idi.
“Eh... riyâ ile olunca da bu amelin hiçbir tânesi benim huzûruma gelmedi.”
Bunlar da aynı şekilde cehenneme atılmaları için emreder.
Üçüncü gelene "Ey kulum sen ne işledin söyle bakalım izzetim celâlim hakkı için."
"Yâ RABBi ben ne diyeyim sen benden daha iyi bilirsin, bu husus sana ma'lûmdur. Ne istedim biliyorsun, benim istediğim senin zikrin ve cemâlindir. Cemâli berkemâlini istedim, başka bir şey istemedim." der.
"Kulum! Doğru söyledin." diyerekten, işte bunu “intaliku bihi ile'l-cenneti: cennete iletin!” der, esâsen cennete girecek olan budur.

Şimdi bu hadisi getirmenin sebebi.
Tabi gâlibiyetten bahsettik.
İnciden minberler yapılmıştır ve bu gibi şeyler hepimizin hoşuna gider hâliyle, hepimizde buna hazırlıklı olmaya çalışırız ve kendimizi de buna layık da görürüz, olabilir.
RABBimiz artık bizleri salah etsin, hidâyet versin, şuur versin. Tabi mutlaka bakınız bunların olması için ille livechillâhi teâlâ olması lâzım, bu olmadıkça bunlar olmaz.
Hâşâ. ALLAHu zu'l-Celâl başka yönden uğraşana çalışana herhalde keremi ihsânı bu şekilde bol değildir.
Ama rızâsı için olduktan sonra livechillâhi kerîm olunca keremini ihsânını esirgemez inciden de verir yâkuttan da verir. Kadiri mutlak olan ALLAH.
RABBimiz bizlere şuur versin!.
Zirâ şöyle buyuruyor:


Resim

“Menkâne fi kalbihi ALLAH femu'înuhu fi'd-dareyni ALLAH, ve men kâne fî kalbihi ğayrullahi fehasmuhu fi'd-dâreyni ALLAH)”

"Kimin kalbinde ALLAH yaşıyorsa, her iki cihanda ALLAH onun muînidir, yardımcısıdır. Kimin ki kalbinde ALLAH'tan gayrisi olursa, riyâ ve benzeri gibi gâyelere dayanacak olursa, ALLAHu zu'l-Celâl her iki cihanda da hasmıdır."
ALLAH korusun. Âmin!

Hülâsa Cenâbı Rasûlullah bir hadisinde de şöyle buyuruyor:


Resim

"Hiçbir geçmiş sene (yoktur ki) mutlaka gelecek, geçmişten şerli olacaktır, hattâ ki RABBimizi buluncaya kadar." Hadis sahihtir.

Başka bir hadisi şerif: Cenâbı Rasûlullah şöyle buyuruyor:


Resim

“Yine hiçbir geçmiş sene yoktur ki hayır kendisinde azalıp şer çoğalmasın.”
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Aziz kardeşlerimiz;
ALLAHu zu'l-Celâl Celle Celâluhunun lutfu inâyetiyle sohbetimizin birinci bölümünü bitirdik, ikinci bölümüne başlıyoruz.
Gâye ve emelimiz bu kitabı okuyan kardeşlerimize, bir hâtıra olarak bu husustaki hadisleri serdetmektir.
ALLAHu zu'l-Celâlin izni ve inâyetiyle.
Azim bizden, tevfık ALLAHu zu'l-Celâldendir.
Umarız ki dinleyen (okuyan) kardeşlerimiz de tamâmını ya da bir bölümünü veyâ hadislerin bir tânesi hâfızasına uygun gelir veyâhut (o hadise) uygun olarak amel etmeye heves eder.
Bu minval üzere ALLAHu zu'l-Celâl'in izni ve inâyetiyle (bundan) yararlanmak fâideden hâli değildir.


Resim

"Her hikmetin başı ALLAH korkusudur."

İnsan ALLAH korkusuyla berâber yaşarsa nâhoş hallere düşmez. Çünkü ALLAHu zu'l-Celâl (onun) rakibi (ı) olunca, nasıl ki büyük kimselerden ihtiyacıyla hazer ediyorsa, hiç değilse ALLAHu zu'l-Celâl bu minval üzere hatırına getirdiği takdirde (bu kimse) RABBimize karşı nâhoş (bir şekilde) muhalefet yapamaz.
Buna cüret edemez.
Bu hadis-i şerif, sahih bir hadistir.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim

Hadis Meâli:
Nerede olursan ol, ALLAH korkusu berâberinde yaşasın (berâberinde olsun).
(Zirâ ALLAH korkusu olunca muharremat kısmına giriş yapmaya cesâret edemez.)
Dolayısıyla bir hatâya dûçar olursan kendini boş bırakma, hemen arkasından bir hasene getir. (Bir hasene işle) ki, o seyyieyi yok etsin.
Hiç değilse bir istiğfar getir. Nedâmet, pişmanlık duy.
Daha hüsnü hulk (güzel ahlâk) sâhibi ol.
Çünkü hüsnü hulk yâni (güzel ahlâk) îmandandır.
Mizanda en ağır gelen nesnelerden (biri de) hüsnü hulktur. Çünkü hüsnü hulk sâhibi tercihlidir.
Bu hadisin de senedi sahihtir.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim
Resim

Hadis Meâli:

ALLAHu zu'l-Celâlin kulları arasında en âbidi olmak ister isen haramlardan sakın, ve ğani (zengin) olmak ister isen ALLAHu zu'l-Celâlin verdiği rızka itiraz etme, şikâyetçi olma, kanaat et. (Esâsen ğanilerin ğanisi (olmak ta)) budur.
Komşularına karşı muâmelatın da hüsnü hulk sâhibi ol.
(En güzel bir tarafta olmalarını öğret ki) o zaman (da) mümin olursun. (Yani kendi nefsin için arzuladığın ve sevdiğini, tüm Müslüman kardeşlerin için de arzula ve sev.
Bu minval üzere bu ahlâk sâhibi olursan:

Resim "(o zaman Müslüman olursun)”, yâni İslâm şiarı budur.

Nifak (bunun) tersinedir.
Halka buğzeder. Aynı zamanda kendisi için arzuladığını onlar için arzulamaz.
Hasetlik fesatlık var. Bu nifaktandır.
Onun için
Resim : buyuruyor.
Yâni o zaman gerçekten Müslüman olursun.
"Ve gülmeyi de fazla şiar edinme, bilhassa kahkaha ile gülmek kalbi öldürür."
Onun için buna da dikkat ediniz.
RABBimiz bizi bu gibi (nâhoş) hallerden korusun.
Ahsen tarafına cümlemizi muvaffak kılsın. Âmin!.
Bu hadis de sahihtir.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim

ALLAHu zu'l-Celâl bir kulunu sevdiği takdirde ki sevdiğinin emâresi şudur ki (beşeriz) herhangi bir hatâ, bir zenbimiz olursa, hemen bunu bu dünyâda yok etmeyi tercih eder.
Hiç olmazsa (bu dünyâdan) temiz çıksın diye.
Peki nasıl tercih eder? Muhakkak ya bir hastalık, ya bir yoksulluk, ya bir üzüntü (verir).
(Zirâ) bu gibi haller insanın hatâlarını tamâmen giderir.
Yâni zenb (günah) bırakmaz, temizler.
Ama RABBimiz kulunu hakÎkaten sevmiyorsa, bu kimsenin şer yönü varsa, yÂni şakÂvet şÂkilik yönü varsa, bu kimseye bu gibi hallerle muÂmele etmez de onun zenbini te'hir eder, geleceğe bırakır.
Eğer ona böyle bir mühlet verdi ise, o istidraç nevindendir.
Bir kimse hatÂyı hiç esirgemiyor hatÂdan hiç çekinmiyor, buna rağmen arzuladığı dünyÂda hemen veriliyorsa, sanmayın ki bu (hal) kendi yararınadır.
Bu mutlaka bir istidraçtır. ALLAHu zu'l-Celâlin (onun) geleceğine bırakır.
Ama bu dünyâda arada sırada (başna gelenler) bu onun için temizlik nevindendir.
Buna böylece inanın, çünkü Rasûlullah böyle buyuruyor.
Bu hadisi şerif de tevâtüren sahihtir.

Resim

Meal: Ey Âdemoğlu, işlemiş olduğun hasene dolayısıyla bu hasene sana bir ferah bir haz veriyorsa, işlemiş olduğun seyyie de sana bir keder bir hüzün veriyorsa, pişmanlık ve nedâmet getiriyorsa (o zaman) bil ki sen mü'minsin."
Esâsen mü'minin sıfatı böyledir. Münâfık ise ne işlediğini kâle almıyor. Hele bu gibi nâhoş şeylere (karşı) çok daha haz duyuyor.
Kardeşlerim; işte mü'minin sıfatı budur. ALLAHu zu'l-Celâl bu yönden bizlere muîn olsun. Âmin (Bu hadis de sahihtir.)
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim


Hadis Meâli:
Cenâbı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: Müezzini duyduğunuz zaman karşılık olarak siz de aynı cevâbı veriniz. Yâni şehâdet kelimelerini tekrarlarsınız.
“Hayye ale's-salah Hayye ale'l-felah” dediğinde de "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" deyiniz.
Ezan bittiğinde de bir salavat getirirsiniz.
Buna karşılık olarak ALLAHu zu'l-Celâl on salavat verir.
Sonra duâsını yaparsınız, yâni vesîle, yâni “Âti Muhammedini’l- vesîlete ve'd-deracete'l-âliye” dersiniz.
Bu derece ki bu derece cennette tek, bir kimseye verilecek en âli en yüce bir derecedir.
ALLAHu zu'l-Celâl bu dereceyi kullarından bir kuluna verecektir. Bu derece de bana verilecek!” buyuruyor.
“Bundan dolayı bunu isteyin ki ben de şefaatimi size mal edeyim.”
(Böyle yaparsak) bize şefaat edeceğini vâdediyor.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim


Hadis Meâli:
Buna dikkat ediniz, Cenâbı Rasûlullah'ın bizden talep ettiği duâ; bu hadiste beyan edilmiştir.
Bu duâyı yaptığımız takdirde yâni ezandan sonra salavat getirip bu duâyı yaptığımız takdirde şefaatinin bizlere helâl olacağını buyuruyor.
Kıyâmet günü şefaati bizlere helâl olacaktır.
Yâni Rasûlullahın şefaatine müstehak olmuşuz, onu hak etmişiz demektir.

Dikkat ediniz, duâyı okuyorum:


Resim

“Allahumme rabbe hazihi'd-daveti’t-tâmmeti ve's-salâti’l- kâimeti ve âti Muhammedini’l- vesîlete ve’l-fadilete veb'ashu makâmen mahmûdeni’llezi veadtehu”
Buraya kadar hadisteki duâ tamâmen bitmiştir.
Bunun arkasından:


Resim

“inneke lâ tuhlifu’l- miâd bi rahmetike yâ erhame'r-râhimîn” diyebilirsiniz.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Hadis Meâli:
Cenâbı Rasûlullah şöyle buyuruyor:
İnsanlar arasında en şiddetli beliyyeye enbiyâ, nebîler dûçar olur. Enbiyâdan sonra beriye doğru tedrîcen sıddîkîn, sâlihîn üzerine gelir. Eğer dinlerinde bir salâbet bir güç varsa, tahammül edebileceklerse belâları daha şiddetli olur. Ama eğer dinlerinde salâbet değil de bir rikkat varsa tahammül edemeyeceklerse, bu beliye sebebiyle küfre girecekse, başka bir hâle girecekse sabırsız olacaksa nâhoş kelimeler kullanacaksa (bunun da) beliyyesini azaltıyor. (Ona da) tahammül edebilecek tarzda din nisbetinde inanç nisbetine göre tahammül edebilecek kadar beliye verir. Onun için RABBimiz idâre etmektedir. Bundan gâye ALLAHu zu'l-Celâlin, ümmeti Muhammedi dünyâdan temizleyerek çıkarmaktır. Yer yüzünde bir hatâsı kalmayasıya kadardır. Esâsen bu ALLAH'ın lütfudur. ALLAH'ın kahrı değildir. Çünkü insan oğlunu kendi keyfine göre bıraksa hiç kimse beliyyeyi arzu etmez. Ancak bu gibi nimetleri bu gibi hârikalıkları ve geleceği düşünen kimse müstesnâ.
Zirâ bir hadisi şerifte buyurulduğu gibi:


Resim

Yâni:
"ALLAHu zu'l-Celâl bir kulunu sevdiği zaman bir beliyeye dûçar eder. Sabrederse ictibah ehli (seçilmiş) kılar. Üst kademeye çıkarır. Eğer rızâ gösterirse, o zaman istifa ehli kılar. Üstünlük yâni yüce bir hal sâhibi kılar."
Onun için istifa ehli müstesnâdır. Ancak rızâ olmalı.
Bir beliyeye bir musîbet geldiğinde sabırla karşılamak ictiba ehline âitdir.
Sabırla değil de hatta (onu) nimet gibi görmek, çünkü (bu) yarardan hâli değildir. Yararı var zararı yok.
Bu inanç üzere olduğu takdirde (ona) rızâ gösterir.
Sanki ni'met gibidir. Aslında bu da ni'mettir.
Zâhirde maddî nimet olarak görünmüyorsa da mânevî olarak (bu) çok yüce bir ni'mettir.
Bu hadis-i şerif te tevâtüren sahihtir.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim

Hadis Meali:
“ALLAHu zu'l-Celâl, ümmetimin; şeytan tarafından, nefis tarafından, kalbinde ve iç âleminde (meydana) gelen iğva ve vesveslerinden tamâmen vazgeçmiştir. Ancak ya mutlaka hatırında evhamında arzuladığı ne kadar fikirler varsa, bu fikirler illâki ya işlenecek ya da söylenecek, diliyle kelâmiyle veyâ ameliyle isbat edecek, o zaman yazılır. Yoksa yazılmıyor.” ALLAHu zu'l-Celâle şükürler olsun. Âmin!.


Resim
Resim

Hadis Meali:
“ALLAHu zu'l-Celâl, hâlisan livechillâhi teâlâ "lâ ilâhe illallah" diyen bir kimsenin cesedini cehenneme haram kılmıştır.”
Yani cehennem ateşine haram kılmıştır.
ALLAHu zu'l-Celâle şükürler olsun!.


Resim
Resim

Hadis Meâli:
ALLAHu Teâlâ kulunu imtihan sahasında şöyle bir denetleme yapar. Rızkında şöyle az-çok bir kısıntılı olur.
Eğer kısıntılı rızkına, kul anlayışlı olur da RABBine karşı itiraz etmez de rızâ gösterirse, şükrederse nimet büyük yerden gelmiş diye hoş görürse ALLAHu zu'l-Celâl bereketini de verir ve başkalarının (çok) rızkından daha rahat ve huzur içinde yaşar.
Şayet mu'teriz (itiraz eden) olursa, başkalarının rızkını gösterir de (onlara) bakar da kendisini dâima sıkıntılı ve arzuladığını alamamış gibi sanki ALLAHu zu'l-Celâl kendisine zulmetmiş gibi ALLAH bana vermedi gibi bir hâle düşer, böyle bir hâli kullanacak olursa, rızkında hiçbir fazlalık olmadığı gibi hayâtının hepsi de sıkıntılı geçer.
ALLAHu zu'l-Celâl bizlere iz'an versin, fehm versin!.
Esâsen ALLAHu zu'l-Celâlin bizlere bir garazı yoktur, hâşâ, bu kulun kendi zararı ve menfaatidir, başka bir şey değildir.
Sıkıntılı olsa cennette mükâfatı vardır, eğer rızâ gösterirse.
Ama ALLAHu zu'l-Celâl bereketi verdiği takdirde ne kadar az olursa olsun bir türlü bitmez. Ve bunun nihâyeti yoktur.
Bu inanç yani RABBisine karşı böyle ğılzatlı değil de mâkul görmek ALLAH'ın lutfu olarak görmek.
Zirâ ALLAH'ın lutfu da var sevgisi de var.
Böyle olması kulunu sevdiğinden dolayıdır.
Yoksa ALLAH'ın hazînesi mi tükenecek, hâşâ. ALLAHu zu'l-Celâl bizlere iz'an versin.
Bu gibi durumlarda bilgi ve ma'rifet versin. Âmin!.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim

Hadis Meali:
Ey Âdemoğlu, kalbin doğrudan doğru benim ibâdetime yönelik olarak, bana karşı sevgi, saygı muhabbet oldukça her gün cevârihin çalışırsa dahi çalışsın, ama kalbin bana doğru meylettikçe, bana teslim oldukça, bana (karşı) tevekkül oldukça, itimâdını bana bağladıkça âdetâ senin kalbine öyle bir zenginlik veririm ki Ke'ennehu herkesten daha ğani durumuna getirir, aynı zamanda ihtiyacını da senin eline verilmiş gibi...
Yok eğer böyle değil de beni unutur da doğrudan doğruya başka mâsivayla meşgul olursan, kalbini bu gibi hallerle doldurursan, hiç fakirlikten kurtulamazsın.
Ne kadar zengin olursan ol, dâima fakir gibi olursun.
İşlerinde dâima dağınık bir halde, yorucu bir halde dünyâ işlerini bu hâle getirir.
İster öyle ol, ister böyle ol!.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim
Resim

Hadis Meali:
Cenâbı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
"Şu üzerinde yürüdüğümüz yer, her gün yetmiş defâ nidâ eder: Ey Âdemoğlu! Dilediğiniz kadar, şehvetinizin yettiği kadar yiyiniz içiniz. Vallâhi etlerinizi de kemiklerinizi de bunların hepsini yiyeceğim."
Arz bunu her gün yetmiş defa âdemoğluna söylüyor. Ama ne çâre ki biz geziyoruz. Tebehtur ediyoruz. Biz bu gibi halleri ne öğrenmek isteriz, ne de duyabiliriz. Çünkü bizim rahatımızı celbedecek.
Hulâsa RABBimiz bizlere şuur versin. Âmin yâ Muin!


Resim

Hadis Meali:
"ALLAHu zu'l-Celâl kulu herhangi bir hatâ işledikten sonra bir pişmanlık, bir nedâmet duyduğu takdirde ALLAHu zu'l-Celâl bunu müşâhede ettikten sonra mutlaka mağfiret kılar, velev ki istiğfar etmemiş olsa dahi."
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen simurg »

Bu kıymetli çalışmalarınız ve emeğiniz için Allah razı olsun Tarık Can,
okuduğumuz hadis-i şerifleri manasını da yaşamak suretiyle hazm etmemizi
Cenab-ı Rabbi Tealamız nasib ve ihsan etsin inşaallah.

Kuran-ı Kerimimiz, Allah'ü Zül Celal Ve'l İkram Hazretlerinin sözü
ResulAllah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretlerinin sesi
olduğu gibi,
Hadis-i Şerifelerimiz de, ResulAllah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin
hal ve tebliğleri,
bizler için tek necat sermayesi.
Okuyan gözlerimizden kalbimize nakşolsunlar hepside,
ve fani hayatlarımızı ebedi hayat sermayeleri olarak kıymetlendirebilmemizin vesilesi olsunlar inşaallah.

Muhammed Sıddık Hekim Efendimizi (kaddesallahu sırrahu) rüyamda görmek nasib olmuştu,
o sebeple bir-e bir ders ve tebliğler diye niteleyerek takib etmekteyiz bu beyan edilen hadis-i şerifleri,
Allah'ü Zül Celalimiz kendisinin makamını ali eylesin,
kendisiyle kalbi bağımız daim olsun inşaallah.

Allah razı olsun.
Amin.
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen der-ya »

tamersah tarik yazdı:Resim

Hadis Meali:
Ey Âdemoğlu, kalbin doğrudan doğru benim ibâdetime yönelik olarak, bana karşı sevgi, saygı muhabbet oldukça her gün cevârihin çalışırsa dahi çalışsın, ama kalbin bana doğru meylettikçe, bana teslim oldukça, bana (karşı) tevekkül oldukça, itimâdını bana bağladıkça âdetâ senin kalbine öyle bir zenginlik veririm ki Ke'ennehu herkesten daha ğani durumuna getirir, aynı zamanda ihtiyacını da senin eline verilmiş gibi...
Yok eğer böyle değil de beni unutur da doğrudan doğruya başka mâsivayla meşgul olursan, kalbini bu gibi hallerle doldurursan, hiç fakirlikten kurtulamazsın.
Ne kadar zengin olursan ol, dâima fakir gibi olursun.
İşlerinde dâima dağınık bir halde, yorucu bir halde dünyâ işlerini bu hâle getirir.
İster öyle ol, ister böyle ol!.

RabbimİZ emeklerinizi, hizmetlerinizi NURlandırsın inşaAllah...BİZleri de, sevgi, saygı muhabbetle ibadett edebilen kullarından EYlesin...
amin...
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim

Hadis Meali:
ALLAHu zu'l-Celâl kulları arasında herhangi birinin borcu varsa ve bu borcunu ödemek için de hâlisâne bir niyeti varsa, borcuna sadâkati varsa (bu kuluna) ALLAH Celle Celâluhu yardımcı olur da (ona) borcunu ödemesini nasib ve müyesser kılar.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim

Hadis Meali:
Borçların iki yönü vardır.
Bir borç vardır ki (borçlu) o borcu ödemek azminde ve arzusundadır. Niyeti azmi budur.
H3alisâne mutlaka ödemek azminde olunca bu kimsenin velisi ben olurum buyuruyor Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem.
Kıyâmette (onun imdâdına) yetişirim buyuruyor.
Ama borçlu olduğu halde (borcunu ödemek azminde arzusunda değilse işte o gün (o) bununla muhasebe edilecek.
Ve hasenâtından alınacak.
Çünkü o gün orda dinar ve dirhem yoktur, hasenâtından alınacak. Bunu bu şekilde kefil olarak buyuruyor Rasûlullah.
Eğer borcunu ödemek için sâdıkâne ve hâlisâne bir niyeti varsa, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ben onun velisiyim” diyor.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim

Hadis Meali:
O kimse, o kul ki ALLAH'ın rahmetine nâil olsun ki hayr bulduğunda konuşur, yararlanır, dinler, su'i (kötülük-şer) bulduğunda da sükut eder, susar konuşmaz.
Bundan emin olur, sâlim olur.
Yâni birinden saadetin ganîmetine erer, bir tânesinde de selâmete kavuşur.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim

Hadis Meâli: Mu'min güzel ahlâk sâhibi ise (bu güzel ahlâk sebebiyle) çok namaz kılan, çok oruç tutanların derecesine erişir.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim

Hadis Meali:
Bu dünyâda zulüm yapan kimsenin âhirette her tarafı karanlıktır. Bir kere hayır görmez.


Resim

Hadis Meali:
Bu dünyâda ALLAHu zu'l-Celâlin, herhangi bir kulun saadetine del3alet eden iki emâresi vardır. Bir tânesi fitneden uzak durur. Diğeri de bir beliyye bir musîbetle karşı karşıya kalınca sabreder. Sabretmesini bilen kimsedir. Bunlar saadet emârelerinden iki nesnedir.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: MuhaMMed Sıddık Hekim 40 Hadis

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim

Hadis Meali:
ALLAHu zu'l-Celâl îlan ediyor: "Beni zikrettikçe ve dudakları benim zikrimle hareket ettikçe ben kulumla ber3aberim." Kul bu iki hal sâhibi olunca, ALLAHu zu'l-Celâl o kul ile berâber olduğunu îlan eder.
Resim
Cevapla

“►Muhammed Sıddık◄” sayfasına dön