İmâm-ı Gazalî Anlatıyor...Ölüme Hazırlanan Kişi

İmam-ı Gazalî (k.s.) hazretlerinin hayatı ve eserleri.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

İmâm-ı Gazalî Anlatıyor...Ölüme Hazırlanan Kişi

Mesaj gönderen Gul »

Eser: İhyâ-i Ulûm-id-din

Yazar: İmâm-ı Gazalî

Konu: ÖLÜME HAZIRLANAN KİŞİNİN O HALDE MÜSTEHAB(İYİ) OLAN DURUMU



Bil ki ölüm anında, ölüme hazırlananın sûretinden iyi olanı, sakin oluşudur. Lisanından iyi olan hâl, şehadet kelimesini söyleyici oluşudur. Kalbinden mahbub olanı, Allah hakkında güzel zanlı oluşudur.

Sûrete gelince: Resûlüllah (s.a.v)’dan rivayet ediliyor:
” Üç şey nezdinde ölüyü murâkabe ediniz: a) Alnı terlediği, b) Göz yaşı döktüğü, c) İki dudağı kuruduğu zaman. Bu durum Allah’ın onun hakkında inmiş rahmetindendir. Boğulan bir kimse gibi hırıltı çıkardığı, rengi morlaştığı, dudakları pas bağladığında, bu , Allah’ın azabındandır ki, onun üzerine inivermiştir. (El Hâkim et Tirmizî Nevadirü’l-Usûlde.)

Lisanın şehadet kelimesini söylemesine gelince: Bu, hayr alâmetidir. Ebu Saîd el Hudrî buyurdu ki, Resulullah (s.a.v): “ Ölmek üzere olan kimselerinize “Lâ ilâhe illâllah”ı telkin ediniz.” buyurmuştur. (İbn-i Hibban)

Huzeyfe’nin rivayetinde “ Çünkü “Lâ ilâhe illâllah” kendisinden evvel meydana gelen günahları yıkar."

Hz. Osman (r.a.) buyuruyor ki, Resûlüllah (s.a.v) buyurdu: “Kim ki Allah’tan başka mâbud olmadığını bildiği halde ölürse cennet dahil olur.”(Ahmed, Müslim, Nesai, İbn-i Hibban ve İbn-i Hüzeyme)

Ebu Ubeyde dedi ki:” Allah’ın hak olduğuna şahitlik ettiği halde...(bu kelimeyi söylerse cennete girecektir.)

Hz. Osman:Ölüme hazırlanana “Lâ ilâhe illâllah”ı telkin ediniz! “Ölüm anında, nefesleri “Lâ ilâhe illâllah” sonuçlanan her kul için bu kelime cennete gitmeye azığı olur.” dedi.

Hz. Ömer (r.a.) buyurdu: Ölmek üzere olan (sekeratta bulunan)yakınlarınızın yanında hazır bulununuz! Onlara Allah’ı hatırlatınız. Çünki sizin görmediğinizi onlar görürler. Onlara “Lâ ilâhe illâllah”ı telkin ediniz.

Ebu Hureyre (r.a.) der ki: Resûlüllah (s.a.v)’den dinledim. “Ölüm meleği ölmek üzere olan bir kişinin yanına vardı. Kalbine baktı. Orada bir şey bulamadı. Bunun üzerine iki çenesini açıp baktı ki, lisanın ucu ağzının tavanına yapışık olduğu halde “Lâ ilâhe illâllah” diyor. Bunun üzerine ihlas kelimesi mefhumu sayesinde o kimse afvolundu.”(Taberâni)
Telkin eden bir kimse için en uygunu, telkin husunda fazla ilhah ve ısrar e tmemektir. Ancak lûtufkâr davranacaktır. Çünki çoğu kes hastanın lisanı konuşamaz hale geliyor. Dolayısıyla bu durum ona ağır olur. Ve bu da telkinden ürkmesine sirayet edip kelime-i tevhidden hoşlanmamasına sebep olabilir. Bu hoşlanmamanın da su’i hâtimenin sebebi olmasından korkulur. Bu kelimenin manası, ancak şu demektir:”kişinin kalbinde Allah’tan başka hiçbir şey olmadığı halde ölmesi! Ne zaman ki , hak olan “BİR”den başka kişinin her hangi bir mahbubu kalmadıysa, ölümle mahbubunun huzuruna varması, onun için, en büyük ni’met olur. Eğer kalp dünya ile meşgul, dünyaya mültefit, lezzetlerine ünsiyet verici, kelime-i şehadette sadece lisanda bulunup, kalp onun tahkikına intibak etmiyorsa, bu taktirde, durum meşietin tehlikesine girmiş oluyor. Çünkü mücerred lisan hareketi az faide verir.Ancak Cenâb-ı Hak kabul etmekle fazilette bulnursa o zaman mes’ele hallolunmuş demektir.


Hüsn-i zanna gelince: Bu durum sekerat anında müstehabdır. Biz bunu “ÜMİT”bahsinde zikrettik. Allah hakkındaki hüsn-i zan mevzuunda hadisler varid olmuştur.: El-Eskaı’n oğlu Vasile (r.a.) bir hastanın yanına vararak buyurdu: Allah hakkındaki zannının nasıl olduğunu bana haber ver? Hasta: Günahlarım beni gark edip, helaka yaklaşmışım. Fakat (buna rağmen) Rabbimin rahmetini umarım!”
Bunu dinleyen Vasile hazretleri sevincinden tekbir getirdiler. Vasile dedi ki: Allahu Ekber! Resûlüllah(s.a.v)’dan dinledim. Buyuruyordu:

“Cenâb-ı Hakk (C.C.) buyuruyor: (Hadis-i Kudside): Ben kulumun hakkındaki zannının yanındayım. Binâenaleyh kulum benim hakkımda dilediğini zannetsin.”( İbn-i Hibban)

Resûlüllah(s.a.v) ölüm halinde olan bir gencin yanına varıp sordu:”Kendini nasıl hissediyorsun?” Genç: Allah’tan ümidimi kesmiyor ve günahımdan korkuyorum!. Bunun üzerine Resûlüllah(s.a.v) buyurdu: Bu gibi yerde bu iki haslet herhangi bir kulun kalbinde bir araya gelmez.. Ancak geldikleri takdirde Allah o kula ümid ettiğini verir, korktuğundan da onu emin kılar.”

Sâbit el Bennâni(Tabiîndendir r.a.) buyurdu.” Oyuna fazlasıyla meyleden ve ona çokça va’zeden bir annesi vardı. Annesi kendisine derdi ki: Ey oğul! Senin için bir gün vardır. Binâenaleyh o günü hatırla! O gencin üzerine Allah’ın emri indiğinde, annesi üzerine kapanıp ona şöyle dedi: Ey oğul! Seni işte bu felaketinden sakındırıyor diyordum ki: Senin bir günün vardır. Bunun üzerine, genç: “Ey anne! Benim, iyiliği çok olan bir Rabbim vardır. Muhakkak ben ümid ederim ki, bugün beni iyiliklerinin bazısından mahrum etmez.

Sâbit(r.a.) der ki: Cenâb-ı Hakk (C.C.) o kulunun Rabbi hakkındaki güzel zannından ötürü ona rahmet etti.

Bir göçebe hasta düştü. Kendisine denildi: Muhakkak öleceksin!Bunun üzerine göçebe sordu: Öldüğüm taktirde nereye götürüleceğim? Dediler ki: Allah (ın meşietin)e götürüleceksin!

Göçebe dedi ki: Öyleyse, kendisinden hayırdan başka bir şey görülmeyenin yanına götürülmemden hoşlanmaz mıyım?

Ebu Mutemer bin Süleyman buyurdu: Babam ölüme hazırlandığında bana dedi ki: Ey Mu’temer! Bana ruhsattan bahset!Umulur ki, ben hüsn-i zan sahibi olduğum halde Allah'ıma mülaki olmuş olayım!

Selef, ölüm anında, kula, amellerinin güzellerini söylemeyi, dolayısıyla Allah hakkındaki hüsn-i zannını sağlamayı müstehab görürlerdi.
Resim
Cevapla

“►İmam-ı Gazali◄” sayfasına dön