Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Muhammed Rahim Bawa Muhyiddin (k.s.) hazretlerinin hayatı ve eserleri.
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Resim

Soru: Allah bizim iyi olmamızı istiyorsa neden şeytanı yarattı?

Bawa: Gerçekte, Allah şeytanı iyi olarak yarattı. Cennette cinlerin yöneticisiydi. Fakat Allah Adem’i yaratınca, insanı övünce, şeytan bunu kıskandı. Adem topraktan ve şeytan da ateşten yaratılmıştı. Bu yüzden öfkeliydi ve sinirlenince şeytana dönüştü. Öfke, kıskançlık ve intikam hisleriyle doldu. Önce kızgınlık geldi, sonra kıskançlık ve sonra şüphe bulaştı; düşünmeye başladı. ‘Ben ateşten, Adem ise topraktan yaratıldı. Şu halde O nasıl benden üstün olabilir?’ O bunları düşünene kadar insandan üstündü, fakat gururla doldu ve iyice ısındı. İşte bundan sonra şeytanlaştı. Allah onu şeytan olarak yaratmadı. Sıfatları değişince Allah ona ‘Sen melunsun, doğru yoldan çıkanlardansın’ dedi ve onu cennetten çıkarıp cehenneme attı.

Anlıyor musunuz? Allah şeytanı bu halindeyken yaratmadı. Şeytan kendisini bu hale dönüştürdü. Kötü huylar şeytandır. Eğer o, bu kötü huylarını bırakırsa şeytan olarak kalmaz. Herhangi bir cin olur. İnsanlar için de böyledir. Bu kötü huyları edinirse, onlar da şeytan olur. Fakat eğer gurur, öfke, haset, şüphe, kin, yalan, vefasızlık (ihanet), hile ve bencillik yoksa, bulunmazsa o zaman insan olabilir. Eğer şeytan bunları bırakırsa, o da tekrar cin olabilir. Bir kişi şeytanın vasıflarına sahip olursa o şeytan olur fakat tüm bu kötü huyları bırakırsa, Allah’ın bir temsilcisi olur. Evet; anladık mı? Allah her varlığı güzel yarattı, herkes istediğini seçebilir. Eğer bir insan kötü olanı seçiyorsa, bu onu kötü bir insana çevirir ve o da kötü işler yapmaya başlar.

Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Resim

Soru: Allah eğer tek ise, nasıl oluyor da herkesin kalbinde olabiliyor?

Bawa: Çok güzel bir soru, gözümün nurları sevgim size.
Bu odadaki lambayı görebiliyorsun değil mi? Keza sokaktaki lambaları ve evindeki lambaları da görüyorsun.
Nerede bir lambayı yaksan ışık geliyor. Işık ışıktır. Burada yahut evinde, nerede olursa olsun ışık aynıdır.
Aynı şekilde tek bir kudret vardır ki o da Allah’tır. O motor gibidir. Tüm ruhlar bu motordan gelir, O’nun mucizesinden.
Ruhlar ışığın ışınları gibidir, yanan ampuller gibi. Allah da güçtür ve tüm ışıklar ondan gelir.
Akımın bütün tellerden geçmesi gibi, Allah’ın kudreti de keza her yere gider.
Fakat siz ışığın gelmesi için lambayı açmak zorundasınız.

Bunun gibi; Allah’ın sıfatlarını, irfanı, davranışlarını ve hakikati de içinizde bulmalısınız.
Ondan sonradır ki, O’nun ışığı sizde parıldar. Her evin ampulü vardır ve elektrik akımı her yere gider fakat lambayı açmak size kalmıştır.
O zaman evde ışık olur. Buna benzer biçimde herkes Allah’ın vasıflarını aksiyona, ortaya koyan lambayı yakarsa,
kendi içlerinde Allah’ın ışığına sahip olabilirler…

Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Soru: İnsanların ne düşündüklerini nasıl bilebiliyorsunuz?

Bawa: Saçını taradığın yahut pudra sürdüğün zaman aynada kendine bakıyorsun değil mi?
Bunu sen mi görüyorsun yoksa ayna mı görüyor?
Bunun gibi; eğer bir bilgeye, rehbere gidersen sen onu, o da seni görecektir.
Sana hatalarını gösterecek ve sen de onları düzelteceksin. O bir aynadır.
Sana birşeyler gösterir, böylece kendini düzeltir ve daha iyi olmaya çalışırsın.
Aynanın karşısında durduğun zaman, kendine baktığında ayna sana saçının neresini taraman gerektiğini
yahut gömleğinin neresini düzeltmen gerektiğini söyler. Bilge bir insana gittiğinde de böyledir.
Senin içinde olanları sana gösterir. Sana ’Bu kısmı tara, bu şekilde değil de şöyle davran’ der.
Keşfetmeniz gereken budur. İrfan sahibi bir kimse için kalbiniz bir ayna gibidir ve o burada herşeyi görür.

Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Resim

Soru: Mekke’ye nasıl gidebilirim?

Bawa: Bu seyahate parasız gidilmez yavrum. Mekke’ye hac zamanı gitmek zorunda değilsin.
Bir yol senin Mekke’ye gitmen ve diğer yol da Mekke’nin sana gelmesi.
Mekke’ye gitmek istersen para harcamak zorundasın, fakat Mekke sana gelirse paraya ihtiyacın olmayacak.
Çok gayret edersen, Mekke sana gelebilir.
Bu şekilde Mekke’ye gitmek için irfana, imana ve Allah sevgisine ihtiyacın var.
Eğer bunları yaparsan, dua ve ibadetlerini bu şekilde yaparsan, Mekke sana gelebilir.
Evet, hayattayken yapman gereken bir hac var. Gidebilirsin.
Nerede olursak olalım, Allah’ı arayalım. Yapmanız gereken budur.
Mekke’ye gittiğin yahut orada doğduğun için cennete girmeyeceksin.
Ebu Cehil ve daha pek çok kötü kimse de orada doğmuştu fakat cennete gitmediler.
Ancak iman sahibi, inanmanın zenginliğine ermiş birisi cennete gidecektir.
O yüzden bunları kuvvetlendirmeye bakın.

***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Soru: Dediniz ki ‘Allah’ın her dileği muhakkak yerini bulur’ Eğer Allah’ın isteği şeytanın kötü olmasıysa ve bizim de cennete girmemiz ve kendisiyle olmamızsa; eğer Allah dilemeseydi, o şeytan olmayacaktı. Neden onun kötü olmasını diledi?

Bawa: Allah asla bunu söylemedi. O bize iyiyi ve kötüyü gösterdi. Birisinin bir taraf ve diğerinin de öbür taraf olduğunu söyledi. İyi tarafa giderseniz, alacağınız da budur; fakat kötü tarafa giderseniz de alacağınız odur. Dilediğinizi seçin ‘Mülkün sahibi benim ve ne dilerseniz onu vereceğim. Eğer iyilik dilerseniz onu alacaksınız. Şayet kötülük isterseniz, onu alacaksınız.’ Allah başlangıçta böyle söyledi.

ResimBize her iki tarafı da gösterdi ve seçim yapmamızı istedi. Dedi ki ‘Size herşeyi verdim. Ne istediğinizi bilmelisiniz. Bir şeyi yapmadan önce onun doğru mu yanlış mı, iyi mi kötü mü olduğunu bulmalısınız. Sizi seçtiğiniz yola göre yargılayacağım.’ Anladınız mı? İçinizde iyilik var ve bu Allah’tan geliyor. Fakat kötülük de var. Allah size ikisini de verdi. Size hem bu dünyayı ve hem de diğerini; cenneti ve cehennemi verdi. Seçeceğiniz taraf, alacağınızdır. Elde edeceğiniz iyi yahut kötü, sizin seçiminize bağlıdır. Sevgili yavrularım, Allah sizi doğru yoldan ayırmasın.

Hayat diye bilinen büyük bir gizem var. Bir cin şişeye sıkıştığında, kendisine ait bir yaşamı olmaz. Yaşamı bu şişenin içinde hapsolmuştur ve kıymeti, kuvveti ve mucizevi güçleri de kaybolmuştur. İnsan hayatı da böyledir. Değeri beş element/duyu şişesinde hapsolmuştur. Şeytani sıfatlar insanın iyiliğini yakalar ve şişede hapseder. Bu olduğunda kıymeti, irfanının değeri, zenginliği ve özgürlüğü harap olmuştur. Huzurlu hayatı mahvolmuştur. Şeytanın vasıfları insanı yakalar ve beş duyu şişesine hapseder ve tüm bir yaşamı perişan olur. Özgürlüğü, kuvveti, güzelliği, gençliği, neşesi ve Tanrısal idealleri-o ışık, bunların hepsi onu terk eder. Allah’ın sıfatlarının gizemleri ve gücü azalır. Beş duyusunun kendisine getirdiği düşüncelerin esiri olur. Şeytan, onu bu şişede hapseder. Özgürlüğünü kaybeder ve yaşamı harab olur. Bu insanın tekrar özgür olabilmesi için, arif bir kimsenin gelip onu şişeden kurtarması gerekir…

Arif kişi, Allah’tan, O’nun elçisi gibi gelir. Eğer şeytan sizi hapsetmişse ve acı çekiyorsanız, yalnızca bilge bir kişi elindeki anahtarla şişenin kapağını kaldırabilir. Sonra özgür kalırsınız. İşte bu yüzden bir rehbere, kamil bir insana ihtiyaç duyarsınız. O, şeytanı yenip kovalayabilecek bir rehber olmalıdır. O, kendisine şeytanın erişemediği, cinlerin yaklaşıp yakamayacağı kimsedir. Ancak böyle bir rehber şişenizin kapağını açabilir ve hayatınızı kurtarabilir.

Bir kere kurtuldunuz mu artık değişmeli ve kötü huy ve davranışlarınıza son vermelisiniz. Allah’a yönelmelisiniz. Şeytanın gidemeyeceği, hakikatin ve Allah’ın varolduğu yere gitmelisiniz. Yaparsanız, zaferi kazanırsınız. Özgür olursunuz. Bu yüzden sizi şişeden çıkaracak bir kamil insana ihtiyacınız vardır. Onu açabilecek yegane kişi odur. Bunu tüm inancınız ve güveninizle düşünmelisiniz. Şüpheye, önyargıya ve öfkeye kapılmamalısınız. Çok sıkı çalışmalısınız. Kalbinizi samimiyetle açmalı ve Allah’ın dosdoğru yoluna dönerek O’na gitmelisiniz. Bu size mutlak huzuru sağlayacaktır. Eğer imanınız, kararlılığınız ve inancınız varsa; irfan size doğru yolu gösterecek ve yaşamınızda huzuru bulacaksınız. Bu yolda yürümelisiniz. Allah size yardım ve lütuflarda bulunsun.

Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Resim


BÖLÜM 7


Soru: Bawa bana özel bir dua öğretebilir mi acaba?

Bawa: Size ağır ve üst seviye dualardan veremem çünkü hala küçüksünüz.
Öğrenmen gereken daha çok şeyler var.
Yavaş başlamalı ve tekamül kaydettikçe daha da ilerlemelisin.


İlk duamız La ilahe illallah, Muhammeden Rasulallah’ Bunu özel duan olarak alabilirsin.

La ilahe: Senden başka bir şey yok.

İllallah: Yani sen Allah’sın. Sana denk yahut mukayese edilebilir bir tanrı yok.
Tüm kudret senindir. Sen, tek olansın.
Sen, kendinden gayrı bulunmayan teksin. Tüm varlıkları yaratan teksin.
Her varlığı besleyen teksin.
Tüm hayatları koruyan yaratıcısın, herşeyi yaratan ve koruyan ve varlıklarını devam ettiren teksin.
Hayatlara ölümü tattıran ve sonrasında tekrar can verensin.
Sen, işlediğimiz doğru ve yanlışlarla ilgili, bizi hesap gününde sorgulayacak teksin.
Sen, bizi sonrasında yargılayacak olan teksin. Sen teksin ve ortağın yoktur…
İşte bu duanın kısa bir açıklaması, mealidir.


İllallah: Sen Allah’sın.

Muhammedur Rasulallah: Muhammed senin temsilcindir, saltanatının elçisidir.
Senin tüm lütuf saltanatının temsilcisidir.
O resuldür, kamil insandır.
Senin tüm yaratmış oldukların içinde, Sen O’nu irfanınla resul yaptın.
İrfanını O’nun şeklinde gösterdin.
O senin irfanının şeklidir ve bu iman, inanç, kararlılık ve azme ışıktır.
Sana inananlara ve iman sahiplerine O bir ışıktır.
Bu ışıkla seni bilmemizi ve görmemizi sağlar.
Muhammed senin resulün, kulun ve temsilcindir.
Senin kudret ve irfanındır.


La ilahe İllallah, Muhammeder Rasulallah; Ben senin gönderdiğin peygamberine inanır ve takip ederim.
Bu iman ve saf hakikatını kabul ediyorum. Seni kabul ettiğim gibi elçini de kabul ediyorum ve sana ulaşmayı diliyor, azmediyorum…

***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Resim

BÖLÜM 8

Soru: Dünya neden bu kadar zor?
Bawa: Bunun sebebi her ikimizin de olgunlaşıyor olması.
Sen ve ben irfan olarak olgunlaşıyoruz.
Dünya, bilimde geliştikçe, bireysel akıl da Allah’tan ve hakikatten uzaklaşıyor.
İnsanlar iyi şeyler yapmalıyken kötülük yapıyor.
Gerçek bir insan gibi yaşaması gerekirken, hayvan gibi yaşamaya yeltenen insanlar var.
İnsanlar Allah’a olan inançlarını kaybettiler.
Bu nesil, gerçek birlik halinde yaşayan insanlar gibi değiller.
Sevgiyle yaşamıyorlar.
Başka canlıları kendileri gibi değerli görmüyor ve zor zamanlarında yardım etmiyorlar.
İnsan bir şey yapacağı zaman, bu gibi iyi düşüncelerini unutuyor.
Bu yüzden de dünya zorluklarla dolu.

Bu zorluğu insanda tecrübe eden akıldır.
Dünya sadece seyrediyor.
İnsanın içinde barındırdığı dünya ona zorluk çıkartıyor.
Her insan içinde taşıdığı dünyasını zor olarak buluyor.
Fakat eğer insan içinde iyi hazineyi ve iyi dünyayı korursa, onu kolay olarak bulacaktır…



Soru: Omzumuzdaki melekleri neden göremiyoruz?
Bawa: Bir şeyin iyi mi, kötü mü olduğunu gördüğümüzde, onları görebiliriz.
İyi ve kötüyü anladığımızda ve kötü olanı uzaklaştırıp, iyi olanı yaptığımızda onları görebiliriz.

***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

BÖLÜM 9

Soru: Birisi bana dinimi sorduğunda ne söylemeliyim?
Bawa: Çok iyi, Onlara ‘ben hinduyum’de. Eğer sana ne demek olduğunu sorarlarsa ‘Hindu saflıktır’ dersin. Ve sonra ‘Ben hristiyanım’ de. Sana onun ne olduğunu sorarlarsa ‘ben saf olan ruhu takip ediyorum’ dersin. Ve onlara ‘ben museviyim’ de. Ne demek istediğini sorduklarında ‘hayatımda kölelikten kurtuluşu bulmak demektir’ dersin. Musa peygamber de köleleri serbest bırakmak için gelmişti. Bu, belirli birisinden özgürlüğü elde etmek anlamına gelmiyor, fakat hayatımızda bizi köleleştiren her şeyden özgürleşmeye ve saf olan ruha ulaşma anlamına geliyor. Ve sonra ‘ben İslamım’ de. Sana İslamın ne olduğunu sorduklarında ise ‘İslam birliktir. Allah’tan başka tanrı yoktur, yalnızca Sensin Allah’ım, La ilahe illallah’ . Tek Tanrı olduğunu tasdikliyor ve O’na tam bir iman ediyorsun.
Onlara de ki ‘Davud peygamberle, Allah dört dini birledi. Nuh ile hayvanlar arasında birlik sağladı. Balinanın karnındaki kırk gün boyunca Yunus’a öğretti. İbrahim’le kendisine olan imanı kuvvetlendirdi. İsmail’le kendilerini çevreleyen bağları ve arzuları kurban etme hissinde kurbanı verdi. Hayatlarındaki kölelikten kurtarmak için ve hepsini bir aile yapmak için Musa’yı gönderdi. Benim dinim saflıktır. Özgür olmak ve İslam’da tek bir aile olmaktır. Tüm bu dört din anlayan için İslam’dır.

‘Bir insan çalışarak düzgün bir biçimde bu dört dinin herbirini anlayabilir. Zebur(hinduizm), Tevrat(ateşperestlik), İncil(hristiyanlık) ve Furkan(islam). Eğer eski menkıbelere, İncil, Tevrat ve Kuran’a bakarsanız; herşeyin Tek’te olduğunu görürsünüz. Yalnız, bir tek Tanrı vardır ve herşey bu noktaya yönlendirmek içindir. Farklı noktalar yoktur. Eğer bu dört kutsal yazıtı okursanız, hepsinin aynı şeyden bahsettiğini görürsünüz ve bu tek şey de en sonda kalandır. İnsanlar bunu anlayamadıkları için ‘Bu benim dinim, bu senin dinin’ diyorlar. Fakat Muhammed peygamber, birşeyi almak için beş parmağın birleşmesi gerektiğinden bahsetti. Takipçileri kardeştiler. Onlara deki: ‘Ben herkesi birlik haline, bir araya toplayan bir gruptayım. Allah dedi ki, ‘hepiniz bana tek bir fert olarak gelin.’ Ben de herkesi birleyen bir guruptayım. Kendini tanımak, Rabbini tanımaktır. İrfanım arttıkça bu hale ulaşacağım.’


Soru: Allah bizi cennet veya cehennemine nasıl koyacak?
Bawa: Bir elma yahut portakalı yerden topladığında yemek istersin değil mi? Fakat eğer meyve çürükse ne yaparsınız? Onu fırlatıp atarsınız değil mi? Onu yemek istemezsiniz.
İşte bunun gibi, iyi işler, iyi huylar ve iyi irfan çok tatlıdır ve bu cennettir. Fakat kötü huylar, kötü niyetler ve kötü konuşmak tatlı değildir. Bunları fırlatıp atarsanız, cennette olursunuz. Cehennem gider, onu göndermiş olursunuz öyle değil mi? O halde gözüne, diline ve irfanına ne hoş gelmiyorsa at onları. Sadece iyi ve güzel olan şeyleri ye.



Soru: Allah ilk insana nasıl hayat verdi?
Bawa: Bu sorunu hadi sen büyüyene kadar erteleyelim. Önce çok çalışmalısın. Sonra evlenirsin ve çocukların olur değil mi? İşte o zaman bu soruna cevap verebiliriz. Kendi çocuklarını doğurduğun zaman bunu sana açıklarız. Fakat şimdilik sana şunu söyleyeyim. Her durumda, Allah ne dilerse onu yapar. Örneğin İsa peygamberi babasız dünyaya getirdi. Annesi Meryem’in kocası yoktu. Allah ilk insan olan Adem’i anne ve babası olmadan yarattı. Onu topraktan yarattı. Karısı Havva’yı da onun kaburgasından yarattı. Onu bir kadın doğurmadı. Bu şekilde Allah pek çok şekilde önceden varolmayan birşeyi varetme gücüne sahiptir ve varolanı da yok etme gücüne. Bunu yapabilir.

Aynı şekilde, bir şeye niyetlendiğinizde, Allah onu yapandır. Bir şey istediğinizde onu size verecektir. Aklınıza huzr veren odur. Sizin birşeye üzüldüğünüzü gördüğünde, O sizi görür ve ‘Sevgili yavrum, Bawa’ya git ve onunla konuş’ der. Siz de buraya gelirsiniz ve çikolatanızı alırsınız. Sonra size sevgimi veririm ve size oaln sevgimi kelimelere dökünce üzüntü haliniz geçiverir. Öyle değil mi? İşte Allah da aynı şekilde ihtiyacımız olan herşeyi verir. Ona gittiğimizde, bizi kucaklar ve rahatlatır.

***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen simurg »


Öfkelenince neden bağırırız?

Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken
Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş.
Öğrencilerine dönüp
“insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş.
Öğrencilerden biri
“çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş
“ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız?
O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş.

Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:
“İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır.
Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar.
Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”

“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur?
Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar,
çünkü kalpleri birbirine yakındır,
mesafe ya yoktur ya da çok azdır.

Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur?
Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar
çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır.
Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz,
sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur.
İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”

Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş:
“Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin.
Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun.
Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”
Resim
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

BÖLÜM 10
Resim

Bawa: Euzu billahimineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim.
(Şeytandan Allah’a sığınırım. Bağışlayan ve merhamet sahibi olan Allah’ın ismiyle) Rabbimiz kudret sahibidir.
Kalbinizde ve heryerde olan O Tek, sizi korusun, size hayat versin, ihtiyacınız olan irfanı ve kabiliyetleri bağışlasın.
Sevgili çocuklarım, Hakk’ın çocukları olun ve O’nun isimlerini okuyun.
Böylece sesi anlar ve onunla aynı rezonansa girersiniz, yaratanınızın rezonansına.
İyi bir yere ve hale gelmek için hayatınıza gerekli olan saflığı dahil etmeli ve esas hazineyi bulmalısınız.
Bunu yapabilmek için irfana, o irfanı kullanma kabiliyetine ve güzel vasıflara ihtiyacınız var.

***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Resim

[tab=30]Soru: Şeytan ona tükürdüğünde/dalaştığında Adem ne yaptı?

[tab=30]Bawa: Yavrucuğum, şeytanın Adem’e tükürdüğü kendi kötü sıfatlarıydı, kötü düşünceleri, gururu, kıskançlığı, kini, hilesi, ‘ben’ kibri ve ‘sadece ben varım, Tanrı benim’ demesi. Şeytan bu tür kibirli düşüncelere sahiptir ve bu düşünceler onun cehennemidir. Bunlar onun fena düşüncelerinin akıp geldiği kaynaktır. Bu cehennemin en kötüsüdür ve şeytan bu zehirli cehennemi Adem’e bulaştırmıştır. Şimdi, insanı bir yılan ısırdığında, zehir süratle ona yayılır. Şeytanın kötü sıfatlarının zehiri de Ademin göbeğine düştüğünde, aynı şey olmuştu. Süratle onun toprak bedenine yayılmıştı. Bugün dahi şeytanın kötü sıfatları içimizde Allah’ın sıfatlarından daha hızlı gelişmektedir. Bu sıfatlar Adem yaratıldığından beri bize zarar vermektedir. İşte bu yüzden kötü hep yolumuza çıkmakta ve azıcık iyilik yapmak istesek bile onun zehirli düşünceleri içimize doğmaktadır.

Şeytan Adem’e kötü düşüncelerini bulaştırdığında, Allah hemen Cebrail’i çağırdı ve zehiri çıkarmasını söyledi. Cebrail Adem’e gitti ve iki parmağıyla tükrüğü olduğu yerden çıkardı. Uzaklaştırılıp atılmasına rağmen, bazı sıfatları Adem’e bulaşmıştı ve Adem’den de bize geçti. Evladım, birisini vurup dövmek istediğimizi ve yapamadığımızı düşün. İçimizdeki kötü niyet hala ona zarar vermek, saldırmak ve yok etmek isteyecek, deneyecek. Aynı zamanda bu bizi de yok edecek. Birisine kızdığımızda, ona bağırıp saldırdığımızda, yahut kıskandığımızda, zarar gören, yaralanan taraf biz oluyoruz. Kendi içimizde var olan niyetlerimiz, düşünce ve fikirlerimizin zehirinden zarar görüyoruz. Böyle düşünceler insanı mahveder. Şeytan cehenneme bu tür düşüncelerinden dolayı gönderildi. Bu kötülükten dolayı çok acı çekti. Bu huylar ve düşüncelerdir ki insanı cehenneme, günaha, kötülüğe ve acıya sürükler, yöneltir.

Bu kötü düşünceleri değiştirmeli ve Allah’ın sıfatlarını, fiillerini, güzelliğini, aşkını ve gerçeğini elde etmeli, ona ulaşmalıyız. Bize peygamberler gönderdi. Aynı zamanda sevgili kullarını, O’na güvenen ve inanan, Allah’ın ışığı olan insanlar da gönderdi ki; irfanla şeytanın bu kötü sıfatlarını kesip atalım ve güzel sıfatları elde edip onlara göre davranalım. Allah peygamberleri gönderdi ki, şeytanın acısına katlanmayalım ve Adem’in kederini çekmeyelim, bu şekilde bunlardan kurtulalım. Allah’a inanarak ve O’na ibadet ederek peygamberlerin söylediklerini dinlemeliyiz. İrfanı dinlemeli, onu elde etmeye çalışmalı ve saflığa ulaşmalıyız. Ancak sonra hayatımızdaki huzuru bilebiliriz. Başkalarına sevgimizi verebilme imkanı sağlayan huzura kavuşuruz. Küçük bir soruydu fakat cevabı büyük oldu
.

***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Soru: Bazı kimseler doğdukları zaman ölüyorlar. Onlar cennete mi yoksa cehenneme mi gidecekler?

Bawa: Eğer küçük bebekler yahut ergenliğe ulaşamamış çocuklar ölürlerse, onlar huri(semavi varlık) oluyorlar. Yedi ila on yaşa kadar eğer günahlar veya genetik kötülükler ve dünyanın hayali henüz onlara dokunmamışsa, eğer kötü düşünceler onlara dokunmamışsa, cennete giderler. Bu halde ölen çocuklara huriler denir. Onlar ahirette cennetteki varlıklara ve tüm iyi insanlara hizmet edeceklerdir. Cennette olduğu gibi bu dünyada da görevlerini yerine getirecekler. Onlar iyi hal üzere ölenlerdir. Kız da olsalar, erkek de olsalar bu mertebede olacaklardır. Bu iyi bir ölümdür.
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Soru: Allah’a nasıl gidilir?
Bawa: Çok kolay. Tiyatro veya drama gördünüz değil mi?
Hinduizm inanışında, tanrılarının önünde tütsü yakıp meyveler koyarlar.
Kafur ağacı ve tütsü yakarak Tanrı heykellerinin önünde yukarı aşağı sallarlar.
Tıpkı hıristiyanların İsa heykeli önünde mum yakması gibi.
Hinduların keza çeşitli tapınma ritüelleri vardır.
Onlar da yağ lambası yakar ve tanrılarının önünde sallarlar.
Bu tanrılarına ışık vermek için yapılmaz fakat kendi kalplerini aydınlatmak için yapılır.
Onlar tanrılarına ‘Kalbimi bir nurdan taç yap’ derler.
Düşünceleri budur.

Onlara göre, tanrıları önünde tuttukları alev gerçek bir ateş değildir ve öyle görülmemelidir.
O kişinin güveni, sadakati, sevgisi, teslimiyeti ve Tanrısına dua ve ibadeti gibi görülmelidir.
Kişinin yoğunlaştığı şey bu teslimiyet, güven ve sevgisidir.
Ateş kalpte görünen şeylerden ziyade saf bir kalp ve güzel sıfatlar demektir.
Tanrının gördüğü budur.
Dolayısıyla elindeki alevle puta tapan kişi gerçekte ateş istemiyor,
gönlünü öneriyor ve işte bu kalptir ki Tanrı görmektedir.

Bunun gibi biz de Allah’ımızın nazar etmesi için kalbimizi sunmalıyız.
Eğer bu şekilde kalbinizi sunarsanız Allah’ı görürsünüz.
Kalbindeki dünyaya bakmazsan, onları kalbinden uzaklaştırır va kalbini açarsan,
o zaman sadece Allah’ı görürsün ve eğer bu iman, güven ve aşk sende gelişirse,
o zaman Allah’a ulaşırsın.

Mesela bir örümceği düşünelim yavrum.
Dişi örümcek ipliğinin ucuyla ağını örer ve bunu gördüğünde erkek ondan etkilenir ve onu arzular.
Dişi de keza erkekten etkilenir.
Dans eder ve oturup erkeğini bekler.
Erkek de bir oraya bir buraya koşturur ve sonunda dişinin yanına gider.
Sonra çiftleşirler ve bittiği zaman, erkek gitmeden önce dişi onu yakalar,
ağla etrafını sarar ve onu öldürüp yer.
Kurtulma imkanı yoktur.
Bu dişiyle birlikte olunca ölür.
Dişisi gerçekten de onu yakalar ve yer.
Örümceğin yaptığı budur.

Bunun gibi bu dünya da bize yiyecek ve giyecek sağlıyor.
Fakat sonra hayal(maya) geliyor ve etrafımızı doluyor.
Milyonlarca günah ve enerjiler gelip bizi esir ediyor ve bir kere yakaladılar mı
bizden beslenerek günden güne büyüyorlar.
Kanımızı emip kemiklerimizi, dokularımızı ve derimizi zayıflatıyorlar.
Gücümüz ve kuvvetimiz azalıyor.
Gitgide zayıflıyoruz.
En sonunda tıpkı dişi örümceğin eşini tüketmesi gibi,
dünya ve hayal bizi tüketiyor ve tamamen buruştuğumuzda,
sinir ve kemiklerimiz zayıfladığında ve tüm kuvvetimizi kaybettiğimizde, bizi fırlatıp atıyorlar.
En sonunda da dişinin bıraktığı eşinin leşi gibi hiçbir işe yaramaz hale geliyoruz.

Günahlardan kurtulmalıyız.
Dünya ve örümcek aynı.
Hayal ve örümcek tamamen aynı.
Örümcek eşini yer, İllüzyon ve kötü huylar da bizi esir alıp yutar.
Tüm kötü sıfatlar, öfke, acelecilik ve kıskançlık bizi tüketir.
Onlardan kurtulmalıyız.
Sonumuz örümceğinki gibi olmamalı.
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Soru: Allah’ı gördüğümüzde O’nu bu gözlerle mi göreceğiz?

Bawa: Allah’ı ancak Allah görür. Sen O olmadan O’nu göremezsin.
Sevgili yavrum eğer bir portakal olmak istiyorsan, içindeki su/özüt olmalısın.
Ancak o zaman tadını bilebilirsin. Eğer içinde hiç tat yoksa ona portakal diyebilir misin?
Portakalın içinde özütü olduğunda, birisi yediği zaman ‘Bu bir portakal, tatlı ve lezzetli’ der.
Bunun gibi sen de Hakta olursan, anlayabilecek olan anlar.
Görebilen görür ve der ki ‘İşte bu özütü/suyu’ Allah’ı görmek isteyen biri O’na dönüşmelidir.
O’nun sıfatlarına dönüşmelidir.
Allah’ın davranış ve fiillerine dönüşmelidir.
O’nun sözlerine dönüşmelidir.
O’nun güzel düşüncelerine dönüşmelidir.
Bu fikrin peşine düşmeli ve O’na dönüşmeli.

Allahta bir ışık gibi kaybolursak, portakalın sıvısı gibi oluruz.
Işığı, o göz alıcı sonsuzluğu görebiliriz.
O kendisini görür.
Portakalı gören sıvısı ve sıvısını gören portakal gibi olur.
Işık ışığı görür, Allah kendini görür.
İşte bu hale geldiğinde O’nu görebilirsin.
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Soru: Şeytanı nasıl yok edeceğiz?

Bawa: Şeytan ateşten korkar.
O kendisi de ateştedir fakat kendi ateşinden korkmaz.
O, gerçek ateşten korkar.
Allah şeytan ve cinleri yarattığında, onları ateş dışında yarattı.
Şeytan içindeki ateşi başkalarını yakmak ve korkutmak için kullanır.
Fakat şeytanın ateşi, hakikat ateşinden korkar.
Allah’ın nurundan ve hakikat nurundan korkar.
İşte siz de irfan ateşine ulaşırsanız, Allah’a imanın nuruna;
O’nun güzel sıfatları sizde belirmeye başlar.
Ve ateşin bu kudreti sizde belirince de şeytanı yok edebilirsiniz.
Onu yakıp kovalayabilirsiniz çünkü bundan korkar.
Hakikat içinizde doğduğu zaman ve gerçeği konuştuğunuzda, şeytan korkar.
Hakikat bakışına sahip olduğunuzda ve hakikate göre davrandığınızda, şeytan korku içinde kaçar.
Anladık mı?

***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Soru: Allah şeytanı nasıl cezalandırıyor?
Allah kendi ateşiyle mi onu cezalandıracak yoksa şeytanın kendi ateşiyle mi olacak bu?

[hr]
Bawa: Şeytanın korkuya sebep oluşu ve cezası şeytanın kendi ateşiyledir.
Şeytanın ateşi sahtelik/yanlışlıktır.
Allah’ın ateşi hakikattir.
Kötü olan herşeyi yakacaktır.
Allah hakikattir ve kötü olan herşey hakikatten korkar.
Hakikat gelince şeytan gider.
Yanar.

***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Soru: Şeytana ceza verilince ne olur?

Bawa: Köpek pislik yer çünkü ondan hoşlanır.
Pisliğin tadı hoşuna gider.
Onu yediğinde tecrübe ettiği nedir?
O tadı sever.
Onu yemekten keyif alır.
Aynı şekilde şeytan da kendi yaptığından hoşlanır, tüm kötülükler ona hoş gelir.
Şeytan cezalandırıldığında, cehennemin tüm işkencelerine malzeme olur.
Onun evi cehennemdir ve orada tadacağı acılar sonsuza kadar sürecektir.
Eğer sen kendin bundan kurtulabilirsen, bu yeterlidir.
Kurtuluş yolunu bulmak zorundasın.
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Soru: Ölünce ne oluyor?
Bawa: Öldükten sonra ne olduğu, bizim buradayken yapmış olduğumuz iyi ve kötü şeylere bağlıdır.
Burada her ne günah işlemişsek, doğru ceza ve acıyla karşılaşacağız.
Eğer iyi şeyler yapmışsak, melekler ve semavi varlıklar bizim için gelecek ve altından arabalarla bizi götürecekler.
Eğer kötü yaşamışsak, öldükten sonra cehennem melekleri, büyük dişli ve boynuzlu zebaniler bizim için gelip bizi cezalandıracaklar.
Bizi tartaklayıp bağlayacaklar ve ateşle yakacaklar ve sürükleyecekler.
Oradaki neticeyi buradaki yapılanlar belirleyecektir.
Hayatımızı her zaman iyi şeyler yapmaya hazır olarak yaşamalıyız.

***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Soru: Şeytan bizi cehenneme götürür mü?

Bawa: Evet, yaşadığı yer orasıdır.
Kötü sıfatlara sahip olanlar cehennemde yaşar ve şeytan orada olacaktır.
Eğer birisi de güzel sıfatlara sahipse, cennet ve Allah oradadır.
Eğer içinizde güzel huyların gelişmesini sağlarsanız, siz de cennette olacaksınız.

Sevgili yavrularım; yaşamımızda, içeride ve dışarıda yüzbinlerce çocuk doğurduk.
Aklımız bunun farkına varmasa da, zihnimiz balıkların yavrularını yumurtlaması gibi düşüncelerimizi doğuruyor.
Her bir düşüncemiz bir yumurtadır.
Balıkların binlerce yumurta bırakması gibi zihnimiz de binlerce düşünce bırakır:
dünya bağları, kötülükler, her bir fikir ve niyetimiz ve bağlılıklarımızdan oluşan pek çok diğer düşünce.
Yumurtlarlar ve tıpkı yavru balıkların yüzüp okyanusta oynaması gibi bu düşüncelerimiz de aklımızda,
hayal okyanusunda oynar ve merak edip dururlar.
Okyanusta büyük balık küçük balığı yutar.
Biri diğerini yakalar ve yer.
Tıpkı bunun gibi hayatta da, bir grup diğerinden daha büyürse, diğerini esir eder ve tüketir.
Bir ırk büyürse, küçük olanı tüketiyor.

Hayatın hayal okyanusunda, zihin değişik düşüncelerle pek çok bebek balık yumurtlar.
Arapçadaki mim harfini düşünün.
İnsan mim’den yaratılmıştır.
Sonra insanın zihni hayal ve uyuşukluk yumurtlar ve bunlar da diğerini yakalar ve yerler.
Bu yakalama ve yemelerin sonunda insanoğlu yok olur ve bu tüm dünyanın yok oluşuna değin sürer.
Cehennem büyüyor ve cennet küçülüyor.
İyilik küçülüyor ve kötülük büyüyor.
Milyonlarca bebek balık zihin tarafından doğuyor.

Dil, din ve mezhep farklılıkları yüzünden ve akraba, arkadaş, konum ve başka bağlılıklar yüzünden,
bu büyük olan şeyler küçük olanları yok etmeye çalışıyor.
Zengin fakiri yok etmeye çalışıyor.
Herkes diğerini yakalayıp bitirmeye uğraşıyor.
İnsan, zihninde olan koca hayal dünyasında bu düşüncelerini doğuruyor.
Bu düşüncelerini besleyerek günah ve cinayetler işler hale geliyor.
Bu düşüncelerini çeşitli dinlere, ırklara, felsefelere tatbik ediyor ve
onları değerli yahut değersiz olarak tasnif ediyor.
Fakat bu düzeyi dikkatle incelediğimiz zaman göreceğiz ki;
balıkların denizde birbirlerini yakalayıp yemesi gibi, insanlar da dost ve akrabaları kalabalıklaştıkça,
kimin kim olduğunu bilmeden yakalayıp yok etmeye uğraşıyor.
İnsanın ve Allah’ın ne olduğunu bilmeden, hepimizin bütün bir aile olduğunu bilmeden,
tek Tanrılı tek bir grup olduğunu anlamadan, bir kişi diğerini yakalayıp yiyor.
Birbirimizi anlamadan, bir grup diğerini tutsak alıp, zarar verip, öldürüp yok ediyor.
Bu, hayal dünyasında yaşayanların davranış şeklidir. İnsanlar bunu anlamalıdırlar.

Hayatımızı anlamalıyız. İrfanımızı kullanmalıyız.
Kendimizin ve yaratıcımızın kim olduğunu bilmeliyiz.
O’nun huzur veren vasıflarını içimize çekmeli ve o şekilde yaşamalıyız.
Huzur dolu bir hayatı kucaklamalıyız.
Kalbimizde ve düşüncelerimizde günah ateşini teşhir etmektense,
Allah’ın huzur veren sıfatlarını göstermeli ve tatlı kelimeler söylemeliyiz.
O’nun eşitlik ve adaletini davranışlarımızda göstermeliyiz.
O zaman Allah’ın saltanatı bizim olur ve huzura ulaştıran yolu başkalarına gösterme imkanımız olur.

Bunu iyice düşünmeliyiz ve her çocuğum bu hedefe dikkatini vermeli.
Eğer hayatımızı dikkatle incelersek, her kişi bu huzuru bilebilir.
Sükunete kavuşur ve yaşamımızı huzur içinde geçiririz.
Bu huzur evine ulaşır ve Allah’ın lütuf saltanatına varırız.
Günahları ve cehennemi yok eder ve O’nun kutsaması ve lütfuyla Allah durağına varırız.
O’nun saltanatı olan huzur ve kalbiselimi ve aklıselimi biliriz.
Her çocuğum bunu gerçekleştirebilmek için çok gayretli olmalı.
Sadece çok çabalamak yetmez, sözlerimiz, davranışlarımız ve fiillerimizi de düzeltmeliyiz.
Her çocuk bu huzura ve aklıselime yaklaşmalı.
Tüm zaferlerin zaferi ve çocuklarımın ulaşması gereken budur.
Bu hal bize huzuru getirecektir.
Buna güvenelim.
Hepimiz birlik içinde biraraya gelelim.amin.

***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

BÖLÜM 11

Sevgili kardeşlerim, evlatlarım, torunlarım. Sevgim size. Bizi yaşatan Allah hepimizi korusun.
Hepimize hayat veren o Tek olan, bize rahatlik versin ve rahmet etsin.

Gözümün nurları, hayat çok ince bir şey. Küçük bür insanın hayatı yahut ruhuyla, büyüğünki arasında fark yoktur. Küçük bir çocuk ile yetişkin birisinin ruhları aynıdır. Örneğin bir ampulün içindeki tellerin cinsine göre beşyüz, bin, yirmibeş yahut daha başka Watta sahip olabilir. Bunun gibi bir insanın da vücudu küçük yahut büyük olabilir. Fakat gencin de yaşlı olanın da ruhları aynıdır. O halde irfanın sadece yetişkinlere yahut çocuklara ait oluşundan bahsedemeyiz.
Büyük bir yırtık küçük bir iğneyle dikilebilir.

Hayatımızdaki asıl olay, irfanımızla ne kadar dikkatli ve incelikle birşeyleri absorbe ettiğimiz, içimize çektiğimizdir. Nasıl ki bedenimizin gelişmesi için besin alıyorsak, irfanımızı da geliştirmek için beslemek zorundayız. Tüm incelikleri öğrenmeli ve bunun için çaba sarfetmeliyiz. İrfanımızın gelişmesi için pek çok zorluklarları aşmalıyız. Bir meyve ağacı ektiğinizi farzedin. Eğer meyveyi yemek istiyorsanız, bu ağacın bakımında karşılaşacağınız tüm zorlukları yenmelisiniz ki düzgün gelişsin. Önce yetişmeli, sonra çiçeklenmeli, sonra meyve olgunlaşmalı. Ancak ondan sonradır ki meyveyi kopartıp yiyebilirsiniz. Ondan sonra tadını alabilirsiniz. Fakat bu ağaca çok dikkat etmeli ve bakmak için çok çalışmalıyız. Eğer bunu yapmazsak, ondan bir fayda sağlayamayız.

Buna benzer biçimde, bedenimiz de küçük bir damlacıktan, mim’ den hasıl olmuştur. Bu zerrede tüm bir dünya, cehennem, gerçek, yanlış ve iyi hepsi vardır. Bu küçük atomun içinde pek çok safha/suret vardır. Bütün bunların anlayış sahiline varmak istiyorsak, yaşamımızda çok dikkatli ve yoğun çalışmalıyız. Önemli olan, bize sonrasında fayda sağlayacak olan şeyleri bulmaktır. Daha sonra bu şeyleri dikmeli ve çok çalışmalıyız. İrfan yetiştirmeli, sevgi ve uyanıklık halinde gayret etmeliyiz. Ancak o zaman faydalanabiliriz.

Bir ağacı yetiştirirken, onu gübrelemek yerine sadece sularsak, bize faydası olmaz. Ona dikkatle davrandığımız zaman meyvelerine sahip olabiliriz. Bunun gibi yaşamımıza da dikkat etmeliyiz ki faydalarını ve iyiliklerini toplayabilelim. Hakk’a ulaşmak için çok gayretli olmalıyız. Herkese iyilik yapmak ve yardımcı olmak için çok çalışmalıyız. İyi düşüncelere sahip olmalı, görevimizi yerine getirmeli ve diğer yaşamlara faydalı olmalıyız. Bunu yapabilmek için çok uğraşmalı ve çok çalışmalıyız. İrfanımızda faydalı mahsüller toplamalı ve hayatımızda güzel huylarla yaşamalıyız. Allah’ın her bir sıfatını ve 99 kudretini, velayetini içimizde ekmeli, yetiştirmeli ve olgunlaşıp meyve vermesi için gayret etmeliyiz. Ancak ondan sonradır ki bu hayatın yararlarını ve mahsülünü toplayabiliriz.

Hayatta gayemiz, olabilecek en büyük faydalara erişmek ve elde etmek olmalıdır. Fakat öncelikle ağacı dikmeli, bakmalı ve korumalıyız. Hayat çok naziktir. Allah’ın tüm yarattıkları arasında, insan olarak yaratılan biziz ve insanoğlu olarak, mutlak bir zenginliği elde etmeliyiz. Rahmet, irfan, ruh, aşk ve Allah’ın lütuf zenginliğini... Çok çalışmalı ve güzel ahlaklı olmalıyız. Allah’ın 99 sıfatını kalbimize ekmeli ve mahsüle dikkat etmeli, böylece içimizde yetiştirmeliyiz. Ancak sonradır ki gerçek faydaya ve zenginliğe ulaşabiliiriz.

Yaşamınızdaki yırtıkları dikecek olan şey irfanınızdır. Başınıza herhangi kötü şeyler geldiğinde, ince irfanınız ve güzel sıfatlarınızla onu onarabilirsiniz. Fakat öncelikle size faydalı olacak bu inceliği keşfetmelisiniz.

Dünyaya baktığımızda bize çok hoş gözüküyor ve ona hayran oluyoruz. Gözlerimiz ne görse, onu çok güzel ve keyif alabilecek bir şey olarak buluyor. Aklımız daha sonra o güzelliği bize getiriyor ve zihin, gördüğü bu hatıraya yapışıyor. Yüzümüz gülümsüyor ve gülüyoruz. Bedenimiz keyif alıyor. Bu haldeyken, akıl dünyaya bakıyor ve gördüklerini hafızaya kaydediyor. Her ne zaman baksa, bu sefer aynı şeyleri, aynı ışıltıları görüyor. Sürekli gelip gidiyorlar. Bu bitmeyen bir hikaye gibi. Gözler bu hikayeye bakıyor ve zihin bu tükenmez hatıraları depoluyor ve onları özlüyor. Aynı şeyler tekrar tekrar gelip gidiyor. Bunlarla rahatlamak mümkün değildir. Bunu düşünmeliyiz.

Güzel bir çiçek açtığında güzelliği kısa bir süreliğinedir. Eğer onu koparırsak, çok daha az bir zaman sürecektir. Onu koklarız, keyfini çıkartırız ve bir müddet sonra ölür. Eğer çiçek ağaçtaysa, önce kokusunu yayar ve sonra güzelliği gider. Bu güzellik ‘gel’ diye çağırır. Ağaçtaki çiçeğin güzelliği de kısa bir müddet sürer ve sonra ölür. Bir kişi onu koparsa, o da sonunu yaşar. Eğer zihin gidip onu kaparsa, onu ezer.

Bir çiçek ne yapar? Bize güzelliğini gösterir ve kokusunu verir. Herşey bize bu şekilde el sallar. Herşey bizi büyüler, tahrik eder ve kapmaya çalışır ve sonra hemencecik bizi çarpar. Tıpkı bir çiçeği kaptığınızda eziliyorsa, dünyanın hayali zevkleri de bizi kapar ve iyi düşünce ve hallerimizi ezer, mahveder. Peki bundan sonra ne olur? Zorluklarla karşılaşırız. Güzel düşünceler bizi terkedince, kötü düşünceler gelir ve acı çekmeye başlarız.

Hayatta gördüklerimiz başlangıçta güzel gözükür, fakat biz onu güzel düşünmemeliyiz. O, sinekkağıdı üzerindeki mürekkep gibidir. Sinekler, sinekkağıdı üzerindeki parlaklıktan etkilenip ona doğru yönelirler. Fakat kondukları vakit, yapışıp kalırlar. Bunun gibi, tüm dünya da mürekkeple kaplanmıştır. Bir şey görüp onu almaya yeltendiğimizde, ona yapışıveriyoruz. Sonra kendimizi ondan kurtaramıyoruz. Gün be gün bizi baştan çıkartıyor. Zamanla bizi etkiliyor ve sonunda bizi perişan ediyor. Bunun üzerinde düşünmeliyiz.

Göze güzel gelen irfana tehlikeli olabilir. İrfan bakıp analiz ederse diyecektir ki ‘Oh, bu iyi değil’. O halde irfan kazanmaya çalışmalıyız. Buraya neden geldik? Buraya irfan öğrenmeye ve güzel ahlak kazanmaya geldik. Bu son derece önemlidir. Güzel düşüncelerin, sıfatların ve irfanın değerini anlamalı ve Allah’ın zenginlik ve saltanatına ermek için bunları kullanmalıyız. Buraya bu dersi öğrenmeye geldik. Buraya dünyayı analiz etmeye gelmedik, fakat içinde iyi olanın özünü almaya geldik. Buraya insanı analiz etmeye değil fakat kendisi için iyi ve faydalı olanı bulmak için geldik.

Müzik dinlediğimizde, neden dinleriz? Hoş gelir ve beğenir, takdir eder ‘Ne güzel bir melodi’ deriz. Bunun gibi yemeklerde ne ararız? Lezzet ararız. Dünyada ne ararız? Gözlerimizle, onun harikalarını seyrederiz. Her birimiz farklı şeyler ararız. Fakat içimizdekini bulmak zorundayız. İçimizdeki dünya ne yapıyor? İçimizdeki sıfatlar ne yapıyor? Önce bunları incelemeli ve onlardan kendimizi kurtarmak için bu dersleri öğrenmeliyiz. Ancak bu şekilde çalışırsak, hayatta başarılı olabiliriz. Sadece hayatımızda başarılı olmakla kalmayacak, aynı zamanda diğerlerini de koruyup yardım edebileceğiz. Allah’ın temsilcileri olabileceğiz. Tüm varlığa kardeş olacak ve onlara hizmet edeceğiz.

Bunun gibi her evladım açıkça ne yapması gerektiğini bilmeli. Her duruma ve olaya iyilikle bakmalısınız. Bunu yapmak çok zordur. Buna çok iyi çalışmalısınız.
Birşeyin güzel olduğunu düşünüp ona dokunabilirsiniz. Örneğin bir yılanın vücudu güzeldir, fakat ağzında zehiri vardır. Güzellik sergileyen bir şey zehir de verebilir. Bir güzelliğe el attığınızda, sonrasında bir tehlike tecrübe edebilirsiniz. Bilmeden ayak bastığımız yollarda tehlike her zaman pusuda bekliyor. Bu sebeple düşünmek zorundasınız. Hayatı anlamaya çalışmalı ve saflığı elde edebilmek için çok çalışmalısınız. Ebeveynlerinizi dinlemeli ve onlara uymalısınız. Gelişmek için gerçeği analiz etmeli ve güzel sıfatları öğrenerek onları pratik etmelisiniz.

Yalnızca okul çalışmalarınızı değil, onlarda yaşamınızdaki çalışmaların bağlantısını bulmalısınız. Aynı zamanda Allah’ın öğretilerini de çalışmalısınız. Allah’a hürmet edip saygı göstermelisiniz. O’nun kutsal yoluna boyun eğmeli ve ibadet etmelisiniz ve O’nu bilmeye başlamalısınız. Bu sizin gerçek zaferiniz olacak gözümün nurları.

Evet, eğer içinizde herhangi bir şüphe yahut sorunuz varsa, söyleyin lütfen. Anlamadığınız yahut açıklığa kavuşmasını istediğiniz bir şey var mı?

***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Soru: Bir yere gittiğimizde selamun aleykum deriz ve diğer kişilerde aleykum selam derler.

Bawa: Evet bu; ben saf bir varlığım, islamım, İslam demek saflık demektir manasında söylenir.
Ben bir adem oğluyum ve Allah’ın kuluyum.
Sen ve ben aynıyız.
Birbirimize sevgi ve muhabbet yağdırıyoruz.
Birbirimizi selamlıyor, memnun ediyor ve birbirimizin yüzüne sevgiyle bakıyoruz.
Bu selamlamayı, diğerimizi gördüğümüzde neşemizi ifade etmek için söylüyoruz.
'Esselamu aleykum' Onun ve senin aynı olduğunuzu idrak ederek ve onu sevgiyle kucaklayarak.
'Ve aleykumselam' derken de ‘Ben de sen gibiyim, hepimiz aynı ailenin çocuklarıyız, hepimiz kardeşiz’ anlamında söyleriz.
Bunu söyler ve birbirimizi sevgiyle kucaklarız.
Bu selamlaşmanın manası budur.
Allah bize lütfunu versin ve bu şekilde olalım, tek bir aile gibi, hiçbir ayırım olmadan..
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Soru: Şeytan kötülüğü, ifritleri nasıl oluşturuyor?
Bawa: Bu çok büyük bir soru. Bu sorunun cevabı yok. Evladım, Allah milyarlarca varlık yarattı. Karıncaları, böcekleri, insanları, eşekleri, maymunları ve atları yarattı. Herbirinin farklı sıfatları var. Allah ayrıca melekleri, evliyaları, cinleri ve perileri yarattı.

Allah cennette cinleri yarattığında, Azazil onların lideri oldu. Bir zaman sonra Adem’i yaratmayı murad etti. Tüm melekleri çağırdı ve kendi gözalıcı nurunu gösterdi. Sonra sordu ‘Bu nuru kim kabul edecek?’ Allah’ın gösterdiği nur öylesine parlaktı ki, diğer tüm varlıkların nurlarını yuttu. Bu göz kamaştıran ışık hepsininkinden parlaktı.

Bu nurun kendi ışıklarını gölgede bıraktığını gören melekler: ‘Böylesi bir ışığı nasıl kabul ederiz? Bizim nurumuzu perdeledi’ diye düşündüler. Böylece Allah’a ‘Bu nuru kabul edemeyiz, o bizim ışığımızı yuttu, madem ki bu nur senin kudretindir, onu altedemeyiz. Onu korumalı/muhafaza etmelisin’ dediler. Diğerleri böyle söyleyince toprak aniden kalktı ve dedi ki ‘Ben bu nuru kabul ediyorum!’

Bu ilk kararı onaylayarak, Allah toprağa döndü ve dedi ki ‘Ey toprak, kendi belanı aradın. Bu nur şüphesiz saftır. Asla hata veya kusur barındırmaz. Fakat sen pek çok eksikliğe sahipsin ve onu kabul etmekte kararlı duruyorsun. Eğer öyle olursa, onu bana aldığın gibi geri getirmelisin. Ondan elde ettiğin kazançları tutabilirsin fakat sermayesini bana getirmelisin Bu gizemi gerçekten anlamadan bu seçimi yaptın ve bu seni sıkıntıya sokacak.’ Fakat sonra Allah dedi ki ‘Peki, onu sana bahşediyorum’

Sonra bu gözalıcı nur hava, ateş, su, toprak ve esir(boşluk)un, kelimeyi(La ilahe İllallah, Muhammed Resulallah) kabul edip tekrarlamaları için gönderildi. Böyle yaparak hepsinin kibri kontrol edilmiş oldu. İşte Nur-u muhammed denilen bu ışığın kudretiyle, hepsi de o kelimeyi ve Allah’ın birliğini ve yüceliğini takdis ettiler. Bundan önce hepsi ‘en büyük benim, ben, ben!’ diye bağrışıyorlardı. Fakat bu nur onlara Allah’ın hepsinden üstün olduğunu ispatladı ve onları bunu kabul etme durumunda bıraktı.

Bu çok geniş bir hikaye. Dolayısıyla sizlere sadece belli kısımlardan bahsedeceğim. Bundan bir vakit sonra Adem’i yaratmaya koyuldu. Dört meleği; Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail’i bir miktar toprak getirmeleri için gönderdi. İlk üç melek geldiğinde dünya, irfana ulaşmış bir halde ve gerçeğe ererek dedi ki ‘Allah’ın adıyla, benden toprak almayın!’ Böylece ilk üç melek toprak almadan döndüler. Sonra Allah Azrail’i dünyanın dört bir köşesinden; doğu, batı, kuzey ve güneyden bir avuç toprak alması için gönderdi. Azrail toprak almaya gittiğinde, dünya ona ‘Allah’ın adına, benden toprak alma’ dedi. Azrail; ‘İsmiyle and içtiğin o Tek olan, beni bu toprağı almam için gönderdi. Eğer kabul etmiyorsan, bunu O’nunla konuşmalısın. Ben yapmak için gönderildiğim işi yapmak zorundayım’ dedi. Sonra Allah dünyayla konuştu ve bundan sonra Azrail bir miktar toprak aldı ve O’na getirdi. Dedi ki ‘Yarabbi bunu nereye koyayım?’ Allah ‘Onu Kerbela denilen yere koy.’buyurdu.

Her bir insan için kerbela kendi kalbidir. İnsanın kendi kalbinde olan niyaz yeridir. Tapınılan yerdir. Keza orası Kabe’dir. Aynı zamanda savaşmanız gereken yer olan dünyadır. Bunların hepsi bir yerdedir. Böylece Allah Azrail’e ‘O bir avuç toprağı oraya koy’ buyurdu. Şimdi, bugün dünyada Cidde denilen bir yer vardır. Haritada Mekke yakınlarındadır. Fakat bahsettiğim yer burası değildir. Her insanın içinde bu cidde vardır.

Sonra Allah dedi ki ‘Ey Azrail; bu bir avuç toprak haricinde, tüm canlıları yaratacağım ve onları bana geri getirme görevi de senin olacaktır. Ve sonunda, kendi canını da bana geri getireceksin.’

Bu bir avuç toprak, bu yerde uzun yıllar boyunca kaldı. Uygun kıvama gelene kadar Allah üzerine yağmur yağdırdı. Bunlar çok ama çok uzun yıllar sürdü. Sonra Allah bu topraktan Adem’i şekillendirdi ve Adem’in alnına o gözalıcı nuru (önceden zuhur eden) mühürledi. Bu nurun damgalandığı yer kürsü (irfan gözü) olarak bilinir. Bu göz her zaman oradadır ve açıldığında dünyayı (alem), ruhlar alemini (ervah) ve herşeyi görebilirsiniz. İşte Allah’ın bu nuru yerleştirdiği yer insanın alnının ortasıdır. İnsanın güzelliği ve yüzünün aydınlığı budur.

Adem topraktan yaratılınca Azazil; cennetteki cinlerin lideri, Adem’i kıskandı. Bu onu şeytana çevirdi. Kendisi gibi bin tane ateş bedenli canlı topladı ve onlara dedi ki ‘Adem yaratıldı, hadi gidip izleyelim. ‘Şeytan, kötü düşüncelerin eşliğinde, Adem’in şekline baktı ve dedi ki ‘Eğer benden aşağıda olur ve söylediklerime uyarsan, her şekilde sana yardım ederim. Fakat eğer Allah seni benden üstün tutarsa, sana olabilecek her durumda zarar vereceğim’

Şeytan Adem’in şekline baktığında, Adem’in alnındaki nur da şeytana baktı. Sonra cinlerin lideri ‘sen hala toprak yapıdasın ve bana kuvvetle bakmaya curet edebiliyorsun’ dedi. Bu şeytanı o kadar öfkelendirdi ki; Adem’e tükürdü ve tükrüğündeki zehir bu saf bedenin her yerine yayıldı. Başta, Allah Cebrail’i onu çıkarması için gönderdi. Cebrail geldi, iki parmağıyla bu noktayı sıktı ve tükrüğü uzaklaştırdı. Burası zehirli göbek kordonunun bulunduğu yer olan göbek oldu. Ve bugün, bu kordonu ne kadar kestiğimiz önemli değil, onunla vücudumuza giren kötülük halen durmaktadır.

Şimdi; Allah Adem’i yarattıktan sonra, herkese ona secde etmesini istedi. Fakat şeytan itiraz etti. ‘Onu sadece topraktan yarattın, bense ateşten yaratıldım, neden ona secde edecekmişim?’

Sonra Allah dedi ki ‘Ben Adem’e tapınmanızı söylemedim. Onu senden üstün kıldığımı söyledim. Tapınma yalnız banadır. Sen bana tapacaksın’
‘Sana nasıl tapacağımı biliyorum ey Allah’ım’ dedi şeytan; ‘ve asla da sana tapınmak için Adem’in arkasında durmayacağım’

‘Ey melun, iyi yoldan sapıp lanetlenmiş olan, Bana Adem’in arkasında durarak tapınmalısın’ diye Allah ısrar etti fakat şeytan da reddetmeye devam etti. Sonra Allah onu azarladı ve ‘Doğru yoldan çıktığındandır ki, burada sana yer yok’ Ve onu cennetten dışarı çıkardı ve ‘seni takip edenler, Beni takip etmeyeceklerdir. Ve beni takip edenler, seni takip etmeyecektir.’

Böylece cinlerin başı ve bin takipçisi cennetten çıkarıldılar. Sonradan şeytan olarak bilindi. Şeytan nedir? Gerçekte şeytan, kötü sıfatlardır. Milyonlarca kötü sıfat; öfke, uyuşturucu kullanımı, kibir, karma, maya(vehim), kıskançlık, yalan, kin, başkasına zarar verme, başkasını aldatma ve başkasına kara büyü yapma hep şeytandır. Şeytana tapan dörtyüz trilyon onbin ruhsal kötülük formları vardır. Şeytan diye isimlenen işte bu kötü sıfatlardır.

Şimdi şeytanın ne olduğunu anladınız mı? Şeytan işte tüm bu kötü şeylerdir. Sizde bu vasıfların bir damlası varsa, bu şeytandır. İçinde bunları barındıran her kimse, o şeytanlaşır.

Eğer bir yılan insanı bir yerinden sokarsa, zehiri tüm vücuda yayılır ve ölür. Bunun gibi, bir insan şeytanın sıfatlarından bir zerreye sahipse, bu onun heryerine yayılacaktır. Nefret, kıskançlık, ırk ayırımı, din ayırımı, sınıf ve dil ayırımı şeytan sıfatlarıdır. Şeytanı göremezsiniz, bir şekli yoktur. Fakat sıfatlarını her insanda görebilirsiniz.

Herkeste şeytani vasıflar mevcuttur. Allah’ın hakiki sıfatlarına boyanmış olanlar müstesna. Eğer kötü huylarınız varsa şeytanisiniz. Eğer bu kötü vasıflara galip gelirseniz nuranisiniz. Eğer tamamen bu sıfatlardan kurtulur ve Allah’ın vasıflarına erişirseniz, o zaman Hak ile hak olursunuz. Hak insanda, insan haktadır. Allah kendinde insana, insan kendinde Allah’a sahiptir. İşte yaşamanız gereken hal budur. Eğer kötü sıfatlarımızı yok edebilirsek, o zaman bizi Allah dostu diye çağırabilirler. Fakat kendimizi bu huylardan sakındırmadığımız sürece, şeytan oluruz. Şeytanın sıfatlarına sahip oluruz.

Siz ve ben değişmek zorundayız. Her çocuğum değişmeli. Güzel ameller, davranışlar ve sevgiye sahip olmalıyız. Bu sıfatları bulmalı ve onlarla amel etmeli, tüm canlılara nazik olmalıyız. Bu iyi olur. Sabır, şükür, tevekkül ve hamd edici olmalısınız. Onun tüm sıfatları parlar ve göz alıcıdır. Şeytanın tüm sıfatlarıysa karanlık ve uyuşukluk içerir.

***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »


Soru: Tanrı melekleri nasıl yarattı?

Bawa: Seni yarattığı gibi. Sen bir meleksin. Şimdi bir insansın, fakat eğer huylarını değiştirirsen, bir melek olursun. İyi düşünce, iyi vasıflara sahip olur ve Allah anlayışına yaklaşırsan, bir melek olursun.

Melekler ateş ve nurdan yaratıldılar ve cinler de ateşten yaratıldılar. Fakat sen nurdan yaratıldın. Allah meleklere, cennet ehlinin bilmediği şeyleri insanın bilebileceğini söyledi. Cennet varlıkları otuzaltı potansiyele sahiptir. İnsanda doksanaltı tanedir. İşte gerçek bir insan olma haline erişirseniz, onlardan daha kutsal/şerefli olursunuz.

***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Soru: Eğer Allah tekse, herkesin kalbinde birden nasıl oluyor?

Bawa: Pekala; nehirden su akıyor ve hepimiz bu sudan içiyoruz. Öyleyse hepinizin içinde bu sudan vardır. Öyle değil mi? Bir nehir var ve oradan gelen aynı suyu hepimiz içiyoruz. Sadece bir güneş var fakat herkes onu görebiliyor. Bir tane ay var ve onu da herkes görebiliyor. Eğer bunların hepsi bu şekilde görülebiliyorsa, Allah nasıl görülür? O herkestedir. O çok derindir..
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hayattan Sualler ve İrfandan Yanıtlar - Bawa Muhyiddin

Mesaj gönderen Ahmed »

Soru: İnsanların ne düşündüklerini nasıl bilebiliyorsunuz?

Bawa: Saçını taradığın yahut pudra sürdüğün zaman aynada kendine bakıyorsun değil mi? Bunu sen mi görüyorsun yoksa ayna mı görüyor? Bunun gibi; eğer bir bilgeye, rehbere gidersen sen onu, o da seni görecektir. Sana hatalarını gösterecek ve sen de onları düzelteceksin. O bir aynadır. Sana birşeyler gösterir, böylece kendini düzeltir ve daha iyi olmaya çalışırsın. Aynanın karşısında durduğun zaman, kendine baktığında ayna sana saçının neresini taraman gerektiğini yahut gömleğinin neresini düzeltmen gerektiğini söyler. Bilge bir insana gittiğinde de böyledir. Senin içinde olanları sana gösterir. Sana ’Bu kısmı tara, bu şekilde değil de şöyle davran’ der. Keşfetmeniz gereken budur. İrfan sahibi bir kimse için kalbiniz bir ayna gibidir ve o burada herşeyi görür.
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Cevapla

“►Bawa Muhyiddin◄” sayfasına dön