Hz. İbrahim ve İsmail kıssası
Sevgim sizlere torunlarım. Bugün sizlere İbrahim ve İsmail peygamberin hikayesini anlatacağım.
İbrahim (a.s.) insanlara Allahın güzel davranışlarını ve kudretini göstermek üzere peygamber olarak gönderilmişti. Ve ateşe atıldığı zaman, imanının, kararlılığının ve gayretinin kuvvetini insanlara, meleklere ve diğer peygamberlere göstermişti.
Sonra bir gün Allah ona İsmail adında bir evlat verdi. İbrahim oğluna çok alaka ve sevgi gösterdi ve ona olan bağlılığı zamanla artmaya başladı.
Allah bu bağlılığa baktı ve dedi ki, İbrahim, oğlunu bana kurban etmelisin. Sana bunu nasıl yapman gerektiğini anlatacağım. Gözlerin kıpırdamamalı, bedenin titrememeli ve kalbin tereddüt etmemeli. Burnun ve gözlerin nemlenmemeli bile. Yüzün bitkin görünmemeli. Bu kurbanı tebessüm eden bir çehreyle yapmalısın. Oğlunun yüzüne doğrudan bakmalısın ve o da senin yüzüne bakmalı. Önce üzerine bir miktar su serp ve Bismillahirrahmanirrahim de: Sen yaratansın, koruyansın ve besleyensin. Sonra, oğlunun gözle-rine bakarken bıçağı almalı, onu boğazına yerleştirmeli ve boğazına üç kere sürmelisin.
Bıçağı kullanırken elin sallanmamalı, parmakların titrememeli ve destek almak için hiç bir yere tutunmamalısın. Kalbinin atışı hızlanmamalı. Yüzünde mutluluk ifadesi olmalı ve oğlunu öldürmelisin. Allah tüm bu sebat edilmesi gereken şartları ona bildirdi ve dedi ki, İbrahim, oğlunu bu şekilde Bana kurban etmelisin ve bu kurbanın manasını anlamalısın.
İbrahim (a.s.), yapmak zorunda olduğu şeyi düşündükçe cesareti kırıldı fakat oğlu dedi ki, Ey babacığım, ne kadar yaşadığım önemli değil, Allahın beni kabul edeceği bir hale asla gelemeyebilirim. Eğer beni çağırdığı anda Ona gidemezsem, bir daha böyle bir şans elde edemeyebilirim. Bu sebeple, kederini bir tarafa koy ve Allahın emrettiği şekilde beni kurban et. Eğer sen yapmazsan ben kendimi Ona kurban edeceğim. İsmailin (a.s.) babasına söyledikleri bunlardı.
İbrahim oğlunun kalbindeki bu imanı ve kararlılığı görünce dedi ki, Pekala İsmail. Allahın murad ettiği şekilde seni kurban edeceğim. Kurban etmemi buyurduğu dağa çıkalım Ve birlikte dağa tırmandılar.
Sonra şeytan yanlarında beliriverdi. İbrahim, sen bir insan değil misin? Sen bir baba değil misin? Hiç merhametin yok mu? Allah, Allah olabilir fakat bu çocuk senin öz evladın. Onu nasıl öldüreceksin? Hiç mi acıman yok? Hangi Tanrı böyle bir şey isteyebilir?
İbrahim bağırdı, Defol git şeytan! Ve ona bir taş fırlattı. Fakat şeytan geri geldi ve İbrahim ona bir taş daha attı. Sonra üçünü defa geri gelince İbrahim ona tekrar bir taş attı ve Defol git şeytan! diye haykırdı.
Sonra, Allahın emrettiği gibi oğlunun üzerine su serpti ve gülümseyen bir yüz ile onu kurban etmeye hazırladı. Birden bire Allahın emri yankılandı, Dur İbrahim! Şimdi senin oğlun İsmaili kabul ettim. Onun yerine kurban etmen için sana bir koyun gönderiyorum. Ve böylece İbrahim oğlu yerine koyunu kurban etmiş oldu.
Sevgili torunlarım, bu hikayede anlatılmak istenileni kavramalıyız. Bu olay hakkında Kurandan, hadislerden ve İncilden okuyabilirsiniz. Fakat bunlar sadece dış manalardır. Daha derinliğe inmek zorundayız. Allahın neden İbrahim peygamberden oğlunu kurban etmesini istediğini anlamak zorundayız. Bunu Allahın zenginliği olan ilim ile anlamak zorundayız. İlmin içindeki ilim ile ve irfanın içindeki irfanla bunu idrak etmeliyiz. Bu içsel (enfüsi) manaları anlamak zorundayız. Allah insanı anlayabilme kapasitesiyle en şerefli varlık olarak yarattı. Meleklerin bile bilmedikleri şeyleri insanın bileceğini söyledi. Ve çünkü bu irfan ihsan edildiği için, insan her zaman iç manaları da araştırmalıdır.
Sevgili yavrularım, bu hikayeye irfanınızla bakın ve daha derinlemesine düşünmeye çalışın. Allah bir zalim yahut katil mi? İnsan kurban edilmesini ister mi? Bize hiç başkalarının hayatlarını kurban etmemizi söylemiş midir? Hayır, Allah bir katil değildir. Kurban kabul etmek Onun görevi değildir. Tüm hayatlardaki hayat Odur. Tüm irfanlardaki irfan ve tüm sevgilerdeki sevgi de Odur. O merhametteki merhamettir. Tüm varlık-ları koruyan yaratıcıdır.
Bismillahirrahmanirrahim: Yaratır, korur ve besler. Bu Onun görevidir. Tüm hayatlarda yaşayan Odur. Tüm canlarda can olan katil olabilir mi? Eğer öyle olsaydı, kendisini öldürüyor olacaktı çünkü gerçekte hayat sahibi olan Odur. Allah intihar mı edecek? Hayır. Bu yalnızca bir hikaye, dışsal bir örnek. İç manası çok farklı.
Eğer irfanımızla düşünürsek anlarız ki, İbrahim (a.s.) Allahın peygamberidir, yeryüzündeki temsilcisidir. O zamanda yeryüzünde başka peygamber yoktu. Allah tüm yönlerdeki kulları için bu tek peygamberi göndermişti. Ve hepsinin peygamberi olarak, adalet için tüm varlıkları kendi canı gibi görmesi önemliydi. Tüm hayat sahiplerini kendi hayatı gibi sevmek zorundaydı, tüm açlıkları kendi açlığı gibi hissetmesi, tüm hastalıklara kendisininki gibi muamele etmesi ve tüm dertleri kendi derdi gibi bilmesi gerekiyordu. Allahın sevgi ve adaletini hepsine eşit olarak verebilmek zorundaydı.
Fakat İbrahim oğluna fazla bağlandı, hatta Allahtan bile fazla. Bu bencilce bağlılığı geliştirdi ve bundan dolayı birisi oğluyla boğuştuğunda yahut ona düşman olduğunda tarafsız kalamadı. Böyle bir mücadele karşısında gerçek bir adaletle duramadı. Oğlunu o kadar çok sevdi ki, tüm hayatları eşit düşünmeyi başaramadı. Diğerlerini İsmailden daha az değerli gördü. Başka hayatların değer ve zenginliğini göremedi ve Allahı artık gerektiği biçimde sevmeyi başaramadı. Böylece başkalarına olan adalet, sevgi, güzel amel ve eşitlik duyguları azalmaya başladı.
Oğluna olan bağlılığıyla, İbrahim (a.s.) dünyayla ve vehimle bir bağ kurmaya başlamıştı. Yanılsama ve kan bağları onu değiştirmeye başlamıştı, bu sebeple artık Allahın vasıflarına ve adaletine uygun davranamıyordu. İşte bu sebeple Allah İbrahimden kurban kesmesini istedi. Fakat gerçekte öldürülmesi gereken oğlu değildi, bağlılığıydı. Ey İbrahim, dedi Allah, başkalarının sıkıntılarını kendininki gibi görmedin. Ben seni peygamberim olarak gönderdim fakat buna rağmen oğlunla olan münasebetini, cahil bir insanın oğluyla olan münasebetinden farklı bulmadım. Bu aşırılıktan dolayı adaletten sapacaksın. İşte bu sebeple Benim emirlerim geldi, senin bencil sevgini kesmek için. Adaleti ancak Allahtan başkasına bağlanmadığın zaman gösterebilirsin.
Sevgili torunlarım, eğer Allahın sıfatlarına sahipseniz ve herkesi eşit seviyorsanız, tüm varlıklara adil olabilirsiniz. Fakat eğer kan bağlarınız varsa, adil olamazsınız. Bu sebeple Allah, İbrahimden oğlunu kurban etmesini istedi. İbrahim gönüllü/ hazır olunca Allah dedi ki, Ey İbrahim, oğlunu kabul ediyorum. Sana bağlılıklarınla yeryüzünde toplamış olduğun neşe ve kederleri temsil eden bir koyun gönderiyorum. Bunlar senin önünden gitmiş ve seni mahşer gününde bekliyor olacaklar fakat Ben onları sana bu koyun suretinde gönderiyorum. Şimdi bu sevinçleri ve kederleri kurban et. Hazır ol!
Böylece, onu düzeltmek ve adaletini, eşitliğini, huzurunu ve sıfatlarını tekrar peygamberinde tesis etmek üzere, Allah İbrahime bağlılıklarını, karmasını, kan bağlarını, sevgisini ve bencilliğini kesmesini istedi. Ancak o zaman tüm varlıklara eşitlik gösterebileceği bir huzur haline erişebilecekti.
Bu hikaye hakkında düşünmelisiniz sevgili yavrularım. Eğer bencil bağlılık halindeyseniz, her durumda kararınız adalete ters düşecektir. Eğer bir hakim olsanız ve karınız komşunun karısıyla kavga etmiş olsa, hep karınızın tarafında olacaksınız. Eğer çocuğunuz komşunun çocuğuyla kavga etse, kararınız çocuğunuzdan taraf olacaktır. Annenizle başkasının annesi arasındaki bir ihtilafta bu adalet kılıcını kullanamayacaksınız. Böyle bağlılıklarınız olduğu sürece, nasıl bir durum ortaya çıkarsa çıksın adil olamayacaksınız.
İşte bu sebeple İbrahim (a.s.) bu dersi öğrenmiş oldu. Ona gerçekte İsmaili değil, kendi bağlılıklarını kurban etmesi söylendi. Bunu yapınca da Allah, mükemmel bir dere-ceye erişmiş olan İsmaili kabul etti.
Bu hikaye gerçek adaleti açıklamaktadır. Bir peygamber için adaletsiz olmak düşünülebilir mi? Bir peygamberin davranışlarına bu durum ters düşmez mi? Allahın bir peygamber aşırılık gösterebilir mi? Eğer böyle yapmışsa başkasından ne farkı kalır? Allahın adaletiyle nasıl davranılır? Allahın sevgisi nasıl olur? İnsanlara Allahın sıfatları nasıl verilir? Bunu gerçekten düşünmek zorundayız. Bu hikayedeki manaları anlamak zorundayız. Bu durum İbrahim peygamberin başına, bir şeyi kesip uzaklaştırmak ve ötesine götürmek için geldi. Doğru olanı almalı ve yanlış olanı uzaklaştırmalıydı.
Torunlarım, bu durum bir hakim, alelade bir insan, bir bilge ve herkes için doğrudur. Bu hikaye size kendi hatalarınızı kesmeyi öğretebilir, böylece bulunduğunuz durumdan daha yüksek bir hale geçebilirsiniz. Böylesi bir hikayenin dersi budur.
Sevgili torunlarım, bir kere Allahın emirlerini ve peygamberlerin davranışlarını anladık mı, Hakkın seviyesine yükselmeye çalışmalıyız. Bunun gibi, kamil bir insanın sözlerini anlamaya başladığımızda da, onun içinde bulunduğu hali görmeli ve ona ulaşmaya çalışmalıyız. Aynı halde kaldığımız sürece, gün doğumundan gün batımına kadar herşeyi biliyor olsak da, hiçbir şeyi tam olarak anlamamış olacağız. Onun halinde olma-dığımız sürece, onun konuştuğu zamana ve ortama kendimizi götürmeli ve şartları dikkatle düşünmeliyiz. O zaman mana bize gelmeye başlar. İşte kutsal ilmi bu şekilde çalışmalıyız. Bunları yapmadan, kamil bir insanın sözlerini anlayamayacağız.
Sevgim sizlere yavrularım. Bunu anlamalıyız. Peygamberlere olan şeyler hakkında dünyanın pek çok farklı görüşleri vardır. Ve bazı insanlar bu yorumlar yüzünden peygamberlere olan inançlarını kaybetmişlerdir. Peygamberlerin ve Allahımızın sözlerini, konuşulduğu zaman ve yer düşünülerek ve nasıl bir ortamda cereyan ettiği anlaşılarak değerlendirilmelidir. Kendimizi gerçekten oraya koymalı ve iç manasını bulmaya çalışmalıyız. Başka türlü anlayamayız. Sevgili yavrularım, Allah size güzel vasıflar ve irfan versin.
Bawa Muhyiddin Hz.
Ceviren: Emre Yaşar
Konu ile ilgili ayetler:
[SÂFFÂT 37]
100. Rabbım! bana salihînden ihsan buyur
101.Biz de ona uslu bir oğul müjdeledik
102.Vakta ki yanında koşmak çağına erdi, ey yavrum! dedi ben menamda görüyorum ki ben seni boğazlıyorum, artık bak ne görüyorsun! ey babacığım dedi: ne emrolunuyorsan yap! beni inşaallah sabirînden bulacaksın
103.Vaktâ ki bu suretle ikisi de teslim oldular ve onu tuttu şakağına yıktı
104.Ve şöyle ona nida ettik: ya İbrahim!
105.Ru'yayı gerçek tasdık eyledin, biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere
106.Şübhesiz ki bu açık bir ibtilâ, kat'î bir imtihan
107.Dedik ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik
108.Namına da bıraktık sonrakiler içinde
109.Selâm İbrahime
110.Böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere
Elmalili Hamdi Yazir Meali kullanilmistir.
www.muhammedinur.com
Hz. İbrahim ve İsmail kıssası
- Gariban
- Moderatör
- Mesajlar: 2834
- Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
İbrahim (as) in gözünden İsmail (as) seven de Allah tı (cc)
O nun kendisine kurban edilmesini isterken
Kurban da kurbiyet yakınlık anlamı vardır
Fe lev la nesarahumullezinettehazu min dunillahi kurbanen aliheh, bel dallu anhum, ve zalike ifkuhum ve ma kanu yefterûn.
Allahı bırakıp Ona yakınlık sağlamaları için edindikleri ilâhlar kendilerine yardım etseydi ya!? Aksine onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kayboldular. Bu, onların yalanı ve uydurmakta oldukları şeydir. (AHKAF Suresi 46/28)
Allah cc. İbrahim(as) a
O nu sana seni bana yaklaştırsın diye verdim Benden uzaklaştırsın diye değil
Onun sevgisi senin şükrünü ve bana yakınlığını arttırmalı mı diyordu
O nu kendinden çok bana yaklaştır mı diyordu
O bana senden daha yakındır mı diyordu
Yoksa; Ben O na senden daha yakınım Sen O nu benim sana verdiğim sevgi ile sevdiğini anla mı diyordu
Bunu düşünmelisiniz çocuklarım diyor ya Bawa Babamız
Düşünsek daha neler neler vardır
En doğrusunu Allah cc. bilir
O nun kendisine kurban edilmesini isterken
Kurban da kurbiyet yakınlık anlamı vardır
Fe lev la nesarahumullezinettehazu min dunillahi kurbanen aliheh, bel dallu anhum, ve zalike ifkuhum ve ma kanu yefterûn.
Allahı bırakıp Ona yakınlık sağlamaları için edindikleri ilâhlar kendilerine yardım etseydi ya!? Aksine onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kayboldular. Bu, onların yalanı ve uydurmakta oldukları şeydir. (AHKAF Suresi 46/28)
Allah cc. İbrahim(as) a
O nu sana seni bana yaklaştırsın diye verdim Benden uzaklaştırsın diye değil
Onun sevgisi senin şükrünü ve bana yakınlığını arttırmalı mı diyordu
O nu kendinden çok bana yaklaştır mı diyordu
O bana senden daha yakındır mı diyordu
Yoksa; Ben O na senden daha yakınım Sen O nu benim sana verdiğim sevgi ile sevdiğini anla mı diyordu
Bunu düşünmelisiniz çocuklarım diyor ya Bawa Babamız
Düşünsek daha neler neler vardır
En doğrusunu Allah cc. bilir
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- meryemnur
- Özel Üye
- Mesajlar: 943
- Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00
ALLAH razı olsun sevgili Gariban kardeşim, Bawa hz.leri ne güzel anlatmış, Mevlam şu mübarek günlerde hepimizi O'nun sevgisinden uzaklaştıran bağlılıklarımızdan kurtarsın ve bizleri yakınlığıyla lütuflandırsın. Bizleri Kendisi için ve dilediği ölçüler içerisinde seven, sevilen ve yaşayanlardan eylesin İNŞAALLAH.Gariban yazdı:
Allahın sevgi ve adaletini hepsine eşit olarak verebilmek zorundaydı.
Fakat İbrahim oğluna fazla bağlandı, hatta Allahtan bile fazla. Bu bencilce bağlılığı geliştirdi ve bundan dolayı birisi oğluyla boğuştuğunda yahut ona düşman olduğunda tarafsız kalamadı. Böyle bir mücadele karşısında gerçek bir adaletle duramadı. Oğlunu o kadar çok sevdi ki, tüm hayatları eşit düşünmeyi başaramadı. Diğerlerini İsmailden daha az değerli gördü. Başka hayatların değer ve zenginliğini göremedi ve Allahı artık gerektiği biçimde sevmeyi başaramadı. Böylece başkalarına olan adalet, sevgi, güzel amel ve eşitlik duyguları azalmaya başladı.
Oğluna olan bağlılığıyla, İbrahim (a.s.) dünyayla ve vehimle bir bağ kurmaya başlamıştı. Yanılsama ve kan bağları onu değiştirmeye başlamıştı, bu sebeple artık Allahın vasıflarına ve adaletine uygun davranamıyordu. İşte bu sebeple Allah İbrahimden kurban kesmesini istedi. Fakat gerçekte öldürülmesi gereken oğlu değildi, bağlılığıydı. Ey İbrahim, dedi Allah, başkalarının sıkıntılarını kendininki gibi görmedin. Ben seni peygamberim olarak gönderdim fakat buna rağmen oğlunla olan münasebetini, cahil bir insanın oğluyla olan münasebetinden farklı bulmadım. Bu aşırılıktan dolayı adaletten sapacaksın. İşte bu sebeple Benim emirlerim geldi, senin bencil sevgini kesmek için. Adaleti ancak Allahtan başkasına bağlanmadığın zaman gösterebilirsin.
Sevgili torunlarım, eğer Allahın sıfatlarına sahipseniz ve herkesi eşit seviyorsanız, tüm varlıklara adil olabilirsiniz. Fakat eğer kan bağlarınız varsa, adil olamazsınız. Bu sebeple Allah, İbrahimden oğlunu kurban etmesini istedi. İbrahim gönüllü/ hazır olunca Allah dedi ki, Ey İbrahim, oğlunu kabul ediyorum. Sana bağlılıklarınla yeryüzünde toplamış olduğun neşe ve kederleri temsil eden bir koyun gönderiyorum. Bunlar senin önünden gitmiş ve seni mahşer gününde bekliyor olacaklar fakat Ben onları sana bu koyun suretinde gönderiyorum. Şimdi bu sevinçleri ve kederleri kurban et. Hazır ol!
Böylece, onu düzeltmek ve adaletini, eşitliğini, huzurunu ve sıfatlarını tekrar peygamberinde tesis etmek üzere, Allah İbrahime bağlılıklarını, karmasını, kan bağlarını, sevgisini ve bencilliğini kesmesini istedi. Ancak o zaman tüm varlıklara eşitlik gösterebileceği bir huzur haline erişebilecekti.
Abdulkadir Geyalni hz.lerinin duası geldi şimdi gönlüme:
Allahım, bizi Tevhid nuru ile hoş et. Halktan kurtulmak hâli ile kokula. Senden gayri cümle varlıktan kurtulmakla ruhumuza buhur saç...
Aminn...
sevgi ve dua ile..
- Hilmi
- Dost Üye
- Mesajlar: 95
- Kayıt: 07 Mar 2008, 02:00
Ali Seriati mealen diyorki; Her nefs Ismail ini bulup basini tasa dayayip bogazina surecegi bicagi hazirlamalidir.herkes kendi Ismailini kendi arayip bulmalidir.bu is,para,aile,kariyer seni O'ndan alikoyan hersey olabilir.sen onu bul ve Allah'in huzurunda bicagi bogazina daya.eger Allah sana bir koc yani bir mukafat gonderirse gonderir. Ama sen bir sey umma. Sozu Fethullah Gulen'in soyledigini duydugum bir sozle bitireyim. SENI SEVDIGINDEN ALIKOYAN NE ISE ASIL SEVDIGIN ODUR.Allah bize yolumuzu sasirtmasin.Amin
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: Hz. İbrahim ve İsmail kıssası
Bawa Babamızın HİMMETi daim üzerimizde olsun إِن شَاء اللَّهُGariban yazdı:Hz. İbrahim ve İsmail kıssası
Sevgili yavrularım, Allah size güzel vasıflar ve irfan versin.
Bawa Muhyiddin Hz.
http://www.muhammedinur.com
- simurg
- Özel Üye
- Mesajlar: 928
- Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00
Re:
Sevinçlerimiz de kederlerimizde bizim bağlılıklarımız. yani bizim nefsimizi meşgul eden şeylerimiz. Ve Allah c.c. İle aramıza koyduğumuz engeller ve perdeler. Kurban ise Fıtratımıza, Allah c.c. ın bizim için murad etmiş olduğu, asıl olmamız gereken halimize dönmemiz için bir fırsat ve dönüm noktamız. Yine rahmet. Yine merhamet. Yine nimet ve lutuf. Bütün ibadetlerde olduğu gibi. Herşey muhabbetten ve muhabbet için. Bu sene bambaşka bir bayram oldu bana. Çok şükür etmem gerekiyor çok.
*
*
- Gariban
- Moderatör
- Mesajlar: 2834
- Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00
Re: Hz. İbrahim ve İsmail kıssası
Amin Ecmain nur-ye ablam. Simurg Can mesajını kaçırmısım çok güzel ifade etmişsin Allah razı olsun, dediklerine candan katılmaktayım. Bağlar içinde olmak! Kapadokyada balonlar vardır bilirsin, yere bağlarlar kaçmasın diye, kenarlarındada ağırlıklar vardır dengeleyici işte öyle bir balon gibi insanoğlu, dünyayı sepetinin içine doldurur, nefsindende 360 derecede yere kazıkla yeni ipler bağlar durur. Dediğin gibi kurban kesmek bu bağları koparıp durmak. İşin garibi insan kopardıkça yeni bağlar bağlanmakta sepete. Bir kalkış yapsa SAVin BIZlik ve BIRlik yüreğine konsa ne güzel olacak inşaALLAH.
Es-Selam ve Sevgiyle
GaribÂN
Es-Selam ve Sevgiyle
GaribÂN