Cuneyd

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Hilmi
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 95
Kayıt: 07 Mar 2008, 02:00

Cuneyd

Mesaj gönderen Hilmi »

Resim

Cüneyd

bakanlar bana
gövdemi görürler

ben başka yerdeyim

gömenler beni
gövdemi gömerler

ben başka yerdeyim

aç cübbeni cüneyd

ne görüyorsun

görünmeyeni

cüneyd nerede
cüneyd ne oldu

sana bana olan
ona da oldu

kendi cübbesi altında
cüneyd yok oldu


Asaf Halet Çelebi
Kullanıcı avatarı
Hilmi
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 95
Kayıt: 07 Mar 2008, 02:00

Re: Cuneyd

Mesaj gönderen Hilmi »

Resim

Kabir Taşım*

Bir gövde borcum var toprağa

Verdim borcumu.

Ruhumun toprağa borcu yok benim.

Arama toprakta beni, ben başka yerdeyim.

Toprağım temizdi, temiz teslim ettim borcumu.

Bu kabir ruhumla gövdemin ayrılış yeri.

Burada arama, burda değilim.

Azapta değil, narda değilim.



Sıkıntım kalmadı artık, aç ve yoksul değilim.

Dünyada haksızlık, sefalet, açlık, sıkıntı,

dertlerle arkadaş yaşadım.

Şikayet etmedim Rabb’imden, bu nedir diye

Kırklar, yediler, dörtler, üçlerle arkadaş idim.

Hızır’la buluştum, konuştum, dertleştim,

dünya yüzünde...

Şikayet etmedim kendi halimden.



Nefsinle uğraşma bu savaş değildir.

Kabirde azabın esası budur.

Bırak nefsini kendi haline.

Uğraşma onunla yakışmaz sana.

Gövde, nefis, ruh başka başkadır.

Yekdiğerine karıştırıp çengelleme onları.

Nefis dünyada kalır, gövde toprakta

Ruh gider aslı olan Rab’bine




Nefsinle uğraşma bu savaş değildir.

Kabirde azabın esası budur.

Bırak nefsini kendi haline.

Uğraşma onunla yakışmaz sana.

Gövde, nefis, ruh başka başkadır.

Yekdiğerine karıştırıp çengelleme onları.

Nefis dünyada kalır, gövde toprakta

Ruh gider aslı olan Rab’bine



Burada arama burda değilim.

Azapta değil, narda değilim.

Sıkıntım kalmadı, aç ve yoksul değilim.

Gövdemi verdim toprağa borçlu değilim.

Nefsimin de derdi dünyada kaldı.

Üzme kendini, ben de senin gibiyim.

Rabb’imin yanında uçar gibiyim.


Dr. Münir Derman (K.A.)
Kullanıcı avatarı
Hilmi
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 95
Kayıt: 07 Mar 2008, 02:00

Re: Cuneyd

Mesaj gönderen Hilmi »

ResimÂsaf Hâlet Çelebi

Âsaf Hâlet Çelebi, “Cüneyd” şiiri, tasavvufun mühim simâlarından, Cüneyd-i Bağdadi’nin: “Leyse fî cübbeti sivallah / (Cübbemin altında Allah’tan gayrı bir şey yok)” tarihî sözünün Arap harfleriyle epigraf olarak verilmesiyle başlar. Bu şiir yazıldığı dönemde yürürlükte olan şiir anlayışına ters bir şiirdir. Çözümleyici, yorumlayıcı, eleştirel bir yaklaşımla şiire bakıldığında şiir yoktan var olan insanın ilk haline dönüşünü sorgular. Son nedir? “Sülûk” bağlamında ele alınacak olursa, “son” başlangıçtaki hâle dönmektir.[6] Bu dönüş yani “yok oluş” şiirde bir sebebe dayanmaktadır. Bu da (tasavvufta) bir kusur olarak kabul edilen ve “Bilen söylemez, söyleyen bilmez” sözünden kaynaklanan; “Hakikati ifşâ etme”dir. Hallac-ı Mansûr’un da düştüğü bu hata, bazı mutasavvıflar kabul etmese de[7] kişiyi fâniliğe indirgeyen bir hatadır:

“(…)
aç cübbeni cüneyd
ne görüyorsun
görünmeyeni
cüneyd nerde
cüneyd ne oldu

sana bana olan
ona da oldu

kendi cübbesi altında
cüneyd yok oldu”

(Çelebi, 1993, s. 7)

Şairin bu şiirde kurgulamaya çalıştığı ‘hâl’i, “Fenâ” kavramı çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Buna göre: “Fenâ”, kulun nefsanî haz ve arzulardan fâni olması, temyiz kabiliyetini kaybetmesi, sürekli olarak benliğini kendisinde yok ettiği varlıkla meşgul olduğu için eşyadan da fâni olmasıdır. Bekâ ise, kulun nefsine ait şeylerden fâni, Hakk’a ait olan şeylerle bâki olmasıdır. Fena ilmi dünyanın fâni olduğunu bilmek, bekâ ilme de ahiretin bâki olduğunu, Allah Teâlâ’nın zat ve sıfatları ile ezeli ve ebedi olduğunu bilmektir. Sûfilerin fenâdan kasıtları, iyi ve övülen vasıfların elde edilmesi için kötü sıfatların yok edilmesidir. Yoksa varlığın, cevherin yok olması, fena bulması değildir.”[8]

“Cüneyd” şiirinde de görüldüğü üzere sufilerin fenâ makamına erişmeleri esnasında “şathiye” adı verilen ve dinî açıdan tasvip edilmeyen sözler söylemeleri medrese ehliyle, tekke ehlini karşı karşıya getirir.[9] Bu anlayışı eleştiren yalnız medrese ehli değil; İbnü’l – Arabî[10] başta olmak üzere tasavvuf ehlinden bazıları da bu anlayışa karşı çıkar ve bu anlayışın İslâm’ın özüne aykırı olduğunu belirtir.
O, vecd halindeki kişinin; “ben O’yum” demesini hatalı bulur ve O ve “ben o’ndayım” demesinin doğru olduğunu söyler. Hallac gibi “Ene’l-Hak” demek yanlıştır. İnsan vahdetin bir mazharı olduğu için hakikat değil, fakat hakikatlerden bir hakikattir. Mevlânâ ise vecd anında semâ’ yapar ve bunu ilahi aşkın bir neticesi olarak görür.
[11] Asaf Hâlet Çelebi, bu şiirinde görünür / maddi olanın ardından mutlak hakikatin olduğunu ve bakanların yanılgıya düştüklerini vurgular:
“bakanlar bana gövdemi görürler/ ben başka yerdeyim/ gömenler beni gövdemi gömerler/ ben başka yerdeyim / aç cübbeni cüneyd/ ne görüyorsun/ görünmeyeni …” dizelerinde mutlak hakikatin tüm âlemi kuşatarak görünür olanı aşkınlaştırdığı savunulmaktadır. Gördüğünü sananlar mutlak bir yanılgı içindedirler. İnsan, O’nun aşkıyla dolunca onun ruhunda yok olarak özüne kavuşacaktır. Asaf Hâlet Çelebi, Cüneyd-i Bağdadi’nin tasavvufu tarif ederken söylediği, “Hakk’ın seni senden gidermesi ve kendisiyle ihyâ etmesidir.”[12] sözünde açığa çıkan ve kulun kendi beşeri varlığını unutarak Hakk’ın varlığında fenâ olmasını[13] bu şiirde en güzel biçimde dile getirir. Bu anlayış, ittihâd ve hulûl kavramlarıyla gerek edebiyat ve gerekse tasavvuf çevrelerinde tartışılagelmiş, tasavvuf içerikli eserlerde “vahdet” teriminin farklı yorumlanması biçiminde varlığını sürdürmüştür.[14]
Cevapla

“Serbest Kürsü” sayfasına dön