KURAN OKUMAK MI YAŞAMAK MI NE İÇİN İNDİ

Cevapla
Kullanıcı avatarı
aldemira
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 13
Kayıt: 05 Tem 2013, 16:26

KURAN OKUMAK MI YAŞAMAK MI NE İÇİN İNDİ

Mesaj gönderen aldemira »

KURAN OKUMAK MI YAŞAMAK MI NE İÇİN İNDİ
neden kuran gönderildi, telaffuz etmek için mi.

okumak, telaffuz yani kelimeleri tekrar etmek mi, yoksa .......................
Kullanıcı avatarı
YA HAY
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 70
Kayıt: 18 Eyl 2011, 08:15

Re: KURAN OKUMAK MI YAŞAMAK MI NE İÇİN İNDİ

Mesaj gönderen YA HAY »

Rabbül Alemin her ayeti her harfi hazmetmeyi, açılmasını ihsan etsin inşaah...

Kur-An?????

Bir saat gibi aksayan bozulan geride kalan biz-i her AN yeniden KUR sun inşallah...
Ey gönül! Ne tuhaf değil mi? Bir ömür, şah damarından daha yakın bir Sevgiliyi aramakla geçiyor.
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KURAN OKUMAK MI YAŞAMAK MI NE İÇİN İNDİ

Mesaj gönderen Hakan »

Allah cc beni bana okutuyor. Ruhlar aleminden, halk edilişinden, dünya hayatından, mana aleminden, letaiflerden Lehf-u Mahfuzdan, baki alemdeki hallerinden ve bu okumanın kendini mi bildin yoksa başka bir şeyi mi diye...

Sonunda verdiğin Elesti bi rabbikum sözüne karşılık verilen Bela sözüne ne kadar sadık kaldın diye ölüm anında sözüne şehadetini soruyor. Eğer Eşhedu enla ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Rasuluhu dersen ne mutlu sana. Diyemezsen yan ağla dön ağla, gitti de gider ki ne biçim.

Bunları tek tek bana benim Kuranı Kerimim anlatıyor... Her an yağmur gibi inen Hayy Kuranı Kerim...

Es Selam...
Resim
Kullanıcı avatarı
nurluabdullah
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 2
Kayıt: 16 Mar 2009, 02:00

Re: KURAN OKUMAK MI YAŞAMAK MI NE İÇİN İNDİ

Mesaj gönderen nurluabdullah »

SAVRB Sevgili Kardeşlerim,

Kuran-ı Kerim'i ezberlemeyi marifet sananlar var ne yazık ki. Ezberlemek sorun değil. Papağan da kelimeleri ezberliyor ya, ne dediğini biliyor mu?

Asıl olan yaşamak değil midir Kuran'ı? Yaşamadıktan sonra ne yazar ezberleyip beynine zulm etmesi insanın...

ONLARIN KİTAP YÜKLÜ EŞEKTEN FARKLARI NEDİR?

"OKU!" DEMİŞ YÜCE RABBİM. "OKU!"... Oku, anla ve yaşa!...

NEFSİMİ ELİNDE TUTAN YÜCE ALLAH'IM KURAN'I HER HARFİYLE ANLAYIP YAŞAYANLARDAN EYLESİN İNŞALLAH...

AMİN.
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: KURAN OKUMAK MI YAŞAMAK MI NE İÇİN İNDİ

Mesaj gönderen gullale »

Resim

Kurân-ı Kerîm'imizin A'rabca lisânı ile indirilişine dikkat çekilen âyetlere bakalım..

EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM

BİSMİLLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM...


نَّا أَنزَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَّعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Muhakkak ki Biz, O'nu A'rabca Kur'ân olarak indirdik. Akıl edesiniz diye!
(Yusuf 12/2)



وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّهُمْ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌ لِّسَانُ الَّذِي يُلْحِدُونَ إِلَيْهِ أَعْجَمِيٌّ وَهَذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُّبِينٌ

Ve andolsun ki Biz, onların: “Fakat O'nu (Kur'ân-ı Kerim'i), ona şüphesiz bir beşer (insan) öğretiyor.” dediğini biliyoruz. Ona isnad ettikleri kişinin lisanı acemidir. Bu Kur'ân-ı Kerim lisânı ise apaçık A'rapca'dır.
(Nahl 16/103)


وَكَذَلِكَ أَنزَلْنَاهُ حُكْمًا عَرَبِيًّا وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ وَاقٍ

Ve böylece biz onu A'rapca bir hüküm (hikmetli bir söz) olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden sonra, onların arzularına uyarsan, (işte o zaman) ALLAH tarafından senin ne bir dostun ne de koruyucun vardır.
(Ra'd 13/37)


وَكَذَلِكَ أَنزَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا وَصَرَّفْنَا فِيهِ مِنَ الْوَعِيدِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ أَوْ يُحْدِثُ لَهُمْ ذِكْرًا
(Rasûlum!) Biz onu böylece A'rabca bir Kur'an olarak indirdik ve onda ikazları tekrar tekrar açıkladık. Umulur ki onlar (bu sayede günahtan) korunurlar; yahut da o (Kur'an) kendileri için bir ibret ortaya koyar.
(Tâhâ 20/113)



نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ

عَلَى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنذِرِينَ

بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُّبِينٍ


(Rasûlum!) Onu Rûhu'l-emîn uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arab diliyle, senin kalbine indirmiştir.
(Şuara 26/195)


قُرآنًا عَرَبِيًّا غَيْرَ ذِي عِوَجٍ لَّعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ

Korunsunlar diye, pürüzsüz Arabca bir Kur'an indirdik.
(Zümer 37/28)


كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

(Bu,) bilen bir kavim için, âyetleri Arabca okunarak açıklanmış bir kitaptır.
(Fussilet 41/3)


وَلَوْ جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا أَعْجَمِيًّا لَّقَالُوا لَوْلَا فُصِّلَتْ آيَاتُهُ أَأَعْجَمِيٌّ وَعَرَبِيٌّ قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ آمَنُوا هُدًى وَشِفَاء وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ فِي آذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًى أُوْلَئِكَ يُنَادَوْنَ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ
Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur'an kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab'a yabancı dilden (kitap) olur mu? De ki: O, inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalıdır. (Sanki) onlara uzak bir yerden bağırılıyor (da Kur'an'da ne söylendiğini anlamıyorlar.)
(Fussilet 41/44)


وَكَذَلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّتُنذِرَ أُمَّ الْقُرَى وَمَنْ حَوْلَهَا وَتُنذِرَ يَوْمَ الْجَمْعِ لَا رَيْبَ فِيهِ فَرِيقٌ فِي الْجَنَّةِ وَفَرِيقٌ فِي السَّعِيرِ
Şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle Arabca bir Kur'an vahyettik. (İnsanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir.
(Şûrâ 42/7)


وَمِن قَبْلِهِ كِتَابُ مُوسَى إِمَامًا وَرَحْمَةً وَهَذَا كِتَابٌ مُّصَدِّقٌ لِّسَانًا عَرَبِيًّا لِّيُنذِرَ الَّذِينَ ظَلَمُوا وَبُشْرَى لِلْمُحْسِنِينَ

Ondan önce de bir rahmet ve rehber olarak Musa'nın kitabı vardır. Bu (Kur'an) da, zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arab lisanıyla indirilmiş, doğrulayıcı bir kitaptır.
(Ahkaf 46/12)

Tabi, Kurân-ı Kerîm'in Lisânı A'rabca olmasına rağmen bizim gibi farklı ülkelerin insanlarının lisanı maalesef A'rabca olmadığından, ya A'rabca lisanını öğrenmemiz ya da Kurân-ı Kerîm'i ASLına en uygun mânâ ile A'rabca'nın özelliklerine vâkıf insanların tefsir ve tercümelerinden yararlanmamız gerekiyor.

Bu konuyu İlme'l-Yakîn anlamamız için Lisanların özelliklerine, lisanların kullanıldığı bölgenin coğrafyanın özelliklerine ve lisanı kullanan insanların genetik özelliklerine de vâkıf olmak gerekir. Bunlardan hâli olarak yalın olarak kelime anlamı ile ve hadi biraz daha gayret ile gelenek ve göreneklerin etkisine maruz anlamları ile anlamaya anlatmaya çalıştığımız tercümeler Hakîkatine ne kadar olabilirse o kadar yaklaşmakta... Kat'a aynını bulamamakta...

Hele söz konusu olan Kurân-ı Kerîm olunca RABB SÖZü olunca, bunu kelime karşılığı ile, tarihi dil yapısına vakıf olmakla, A'rab halkının karakteristik özelliklerine sâhip olmakla dahi kuşatmak, keşfetmek, bütünleşmek çok çok daha zor... Ancak, iyi bir A'rabca bilgisi ve Bâtınî ilim ile nasiblenmiş, Ledünnden beslenen Zât'ların ANlatımından, tercümesinden, tefsirinden OKUmaya, ANlamaya mecbur, mutac ve mahkûmuz!!!

Zîra A'rabca lisanı RABB tarafından özellikle seçilmiş olmakla taşıdığı hâvi olduğu özellikleri tanımamız gerekir. A'rabca harfler HÂMİL olup içinde harfler kümesi taşır. Her harfin ise tek başına MÂNÂsı vardır.. Kurân-ı Kerîm âyetlerinde Muhkem ve Muteşâbih âyetler olduğu belirtilmektedir. Hurufu Mukatta'alar bunun açık misâlidir. Neden Sûre başlarında verilmiştir? Ne belirtilmektedir? Eğer sâdece anlayarak tâbi' olabileceksek Kurân-ı Kerîm'e bu âyetleri anlayan beri gelsin??? Kurân-ı Kerîm söz konusu olunca
" kesin söylem " içine girmek mümkün değil. Bir deryâ ki İÇ İÇe geçmiş mânâlar taşır. Yine âyetlerdeki ifâde ile " O'nu ancak RÂSİHÛNE Fİ'L-'İLM ve 'ULU'L-EL-BÂB " anlayacaktır. Yâni her A'rabca bilen, sözlük çalışması yapan, AKIL sâhibi olan, TEFSİRlerden, kaynaklardan yararlanarak anlam bulmaya çalışan vâkıf olamayacak. Peki kimler olabilir bu belirtilenler? Bu soruyu hep berâber düşünelim ve bulmaya çalışalım in şâe ALLAH!

Lâtin alfa be'sinde harfler sesli ve sessiz olarak belirlenir ve sessiz harfler sesli harflerden yardım alır. Her harf kendi sesini verir. Harflerin kendilerine âit anlamı bulunmamakla berâber harfler nokta yardımı ile kısaltma olarak kullanılarak ifâde bulmaya çalışır. Oysa A'rab harfleri;


Resim

ELİF=E sesi ile berâber LÂM dolayısı ile +MİM+FE harflerini hâmil bir harftir. Âdetâ ELİF derken E-LE-ME-FE demekteyiz.
BE
TE
SE
CİM=Kendi sesi ile berâber +MİM harfini hâmildir.
HA
HI
DAL=Kendi sesi ile berâber LÂM harfini dolayısı ile +MİM harfini hâmildir.(DE-LE-ME)
ZEL=Kendi sesi ile berâber LÂM harfini dolayısı ile +MÎM harfini hâizdir.(ZE-LE-ME)
RA
ZE
SİN=Kendi sesi ile berâber +NÛN harfini hâmildir.
ŞIN=Kendi sesi ile berâber +NÛN harfini hâmildir.
SAD=Kendi sesi ile berâber +DEL harfini dolayısı ile +LÂM harfini dolayısı ile +MÎM harfini hâmildir.(SA-DE-LE-ME)
DAT=Kendi sesi ile berâber +TE harfini hâmildir.
TI
ZI
AYN=Kendi sesi ile berâber YÂ+NÛN harfini hâmildir.
GAYN=Kendi sesi ile berâber YÂ+NÛN harfini hâmildir.
FE
KAF=Kendi sesi ile berâber +FE harfini hâmildir.
KEF=Kendi sesi ile berâber +FE harfini hâmildir.
LAM=Kendi sesi ile berâber +MÎM harfini hâmildir.
MİM=Kendi sesi ile berâber sonsuz döngü içinde kendini doğuran harftir.
NUN=Kendi sesi ile berâber sonsuz döngü içinde kendini doğuran harftir.
VAV=Kendi sesi ile berâber sonsuz döngü içinde kendini doğuran harftir.
HE


Harflerinin bu özelliklerinin yanısıra, A'rabca okunmak için hareke kullanır. Bu kelimelerin mânâlarını katmerleştiren bir durumdur. Harfleri okutan harekeler; üstün-esre-ötre-şedde-cezm olarak öne çıkmaktadır. Üstün dediğimiz hareke ELİF harfinin harflerin üstüne gelerek -e sesivermek amaçlı hizmeti vardır. Esra denilen hareke harflerin altına gelen harfidir ki -i sesiile okunmasına vesîledir. Ötre harflerin üstüne gelen VAV harfidir ki o harfi -u sesiile okutur. Bu harfler aynı zamanda MED harfleridir ki yanına eklendiği harfi kendi sesinde uzatarak okutur. Bu hareke harflerinin bâtınî hizmetlerini ise burada zikretmeyeceğim. Bu konunun daha derin ve ciddi yönüdür ki önce girişin anlaşılması gerekir gelişme için...

Şemsî ve Kamerî harfler vardır ki bunlar;
Şemsî harfler; te-se-del-zel-ra-ze-sin-şın-sad-dat-tı-zı-lâm-nunharfleridir ki başlarına gelen harf-i Ta'rif denilen belirlilik takısının ardından geldiğinde lâm harfini okutmadan kendisinin çift okunmasını gerektirir, şeddeli okunur.
Kamerî harfler; elif-be-cim-ha-hı-ayn-ğayn-fe-kaf-kef-mîm-vav-he-yâharfleridir ki harf-i Ta'rif dediğimiz elif lâm takısının ardından kendi okunan harflerdir.
Bu konunun da Bâtınî açıklaması ve mânâsı olmakla berâber yine burada zikredilmeyecektir.

Müennes ve Müzekker olmak üzere kelimelerin DİŞİL ya da ERİL ekler alarak muhatablığın açıkça ortaya konması da ayrı bir özelliğidir.

Burada A'rabca'nın muhakkak bilinmesi gerekli özelliklerini ifâde edebilmem ile zikretmediğim etmediğim pek çok özelliğini de bulunmaktadır. Ehli zâten bilir...

Burada özellikle;
" KURÂN-I KERÎM ANLAŞILMADAN OKUNAN HATİMLER GEREKSİZdir ya da BOŞtur ya da HİZMETİ yoktur " şeklindeki düşüncenin yanlış olduğunun, eksik olduğunun ve hattâ zarârlı olduğunun özellikle altını çizmek istiyorum.

Bu öyle bir tehlike ki samîmî ihlaslı Müslüman kardeşlerimiz hiç farketmeden bu tuzağa düşebilmekte, ASLINDA DOĞRUYU dile getirirken çok büyük bir yanlışı da yapmak gafletinde olmalarıdır. Bir zamanlar ülkemizde Türkçe ezan okutarak A'rabca ezanın yasaklandığı, okuyanın hapse atıldığı dönem olmuştur. Ve yine yakın zamanlarda Namazların Türkçe kılınmasının ne dediğini bilmeden kılmaktan ehven olduğu dillendirildi, hadisler
"uydurma hadisler" bahanesi ile tamamen görmezden gelinmek istendi ve insanların mânevî hayatlarında ağır yaralar açtı, boşluklar oluşturdu... Ki zâten maksad buydu... Bunların maalesef Siyâsî emelleri hedefleri sonuçları vardır ki yine burası bunun zikredilmesi için uygun başlık değildir. Ancak dolaylı olarak etkisini ifâde etmekten geri duramadım.

EÛZUBİLLÂHİMİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM

BİSMİLLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM


Dediğimizde zâhiren bu sesi ve sözü ifâde ederken Bâtınen saklı pekçok harfi de zikretmiş oluyoruz peşînen. Ve ilâ âhir âyetlerde durum böyledir. Her âyet BÂTINında zikredilen harflerle BİLE olarak harf kümesi taşır!!!

Ana hatlarıyla giriş yaptıktan sonra, Kurân-ı Kerîm'i Azîmu'ş-Şân'ı ANlamak, OKUmak, YAŞAmak için A'rabca lisanından kopmak, A'rabca olarak OKUmanın anlamsızlığı-gereksizliği, yararsızlığı gibi bir yanlışa düşmek ise Ayakları kötürüm olan insanın, ANA araçlarından biri âtıl duruma gelmiş, ELi kolu ile yaşamını idâme ettirmeye çalışması gibi zorluk darlık durumu gibidir.

İşte bu nedenlerle ve burada zikredemediğim AKLımın ERMEdiği nedenlerle dillendiremediğim pekçok sebebler yumağı nedeniyle KURÂN-I KERÎM'e her yönüne derin saygı-icâbet ve îmân gerekir. OKU manın IKRA'nın gerekli olduğu, boş olmadığı, boşa gitmediği apaçıktır!!!

EVET KURÂN-I KERÎM ANLAŞILMALIDIR, ANLAYARAK OKUNMALIDIR VE YAŞANMALIDIR İN ŞÂE ALLAH.

Yine üstüne bastırarak tekrarlıyorum ki; burada zikrettiğim ifâdelerle, KURÂN-I KERÎM ANLAMAK için OKUNMAMALI demek istemiyorum, bilâkis elbette ANLAŞILARAK OKUNMALI ve ANCAK;


aldemira yazdı:NE GÜZEL,
BUNLARI UNUTTU MU BU TOPLUM,
lafızların anlamadan tekrarıyla, KURANın bitirilmesine,hatim diyerek,
yapılanlara ne demeli,
Bu ifâdelerin hatâlı olduğunu, Kurân-ı Kerîm'in HATMİnin, telaffuzunun, tekrarının asla ve asla göz ardı edilemeyecek önemlerinin olduğunu dosdoğru olarak anlatmak istiyorum.

ÖZET OLARAK;
Kurân-ı Kerîm A'rabca ASLı ile OKUnmalı+EZBERLENMELİ+HATMEDİLMELİ+ MAALESEF ANA DİLİMİZİN A'RABCA OLMAMASI nedeniyle ANLAMının EHİL kişilerce yapılmış açıklamalarının OKUnmalı-IKRA edilmeli ve uygulama sahâsına geçirilmelidir, YAŞAnmalıdır.

KURÂN-I KERÎM'in orjinal her HARFi her KELİMEsi her ÂYETi ŞİFÂ-HAYIR ve İHTİYACtır!

ANlatmak istediklerimin doğru olarak, niyetimin hâlisliği oranında anlaşılabilmesini ve eksiklerim varsa yanlış anlama söz konusu ise helâllik dâiresinde düzeltilmesini temenni ederim.

MuhaMMedî MuHABBEtlerimle......

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
aldemira
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 13
Kayıt: 05 Tem 2013, 16:26

Re: KURAN OKUMAK MI YAŞAMAK MI NE İÇİN İNDİ

Mesaj gönderen aldemira »

gullale yazdı:Resim

Kurân-ı Kerîm'imizde 11 ayette Arabca olarak indirildiği belirtilerek A'rabca indirilişine dikkat çekilmektedir..

نَّا أَنزَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَّعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Muhakkak ki Biz, O'nu A'rabca Kur'ân olarak indirdik. Akıl edesiniz diye!
(Yusuf 12/2)



وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّهُمْ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌ لِّسَانُ الَّذِي يُلْحِدُونَ إِلَيْهِ أَعْجَمِيٌّ وَهَذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُّبِينٌ

Ve andolsun ki Biz, onların: “Fakat O'nu (Kur'ân-ı Kerim'i), ona şüphesiz bir beşer (insan) öğretiyor.” dediğini biliyoruz. Ona isnad ettikleri kişinin lisanı acemidir. Bu Kur'ân-ı Kerim lisânı ise apaçık A'rapca'dır.
(Nahl 16/103)


وَكَذَلِكَ أَنزَلْنَاهُ حُكْمًا عَرَبِيًّا وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ وَاقٍ

Ve böylece biz onu A'rapca bir hüküm (hikmetli bir söz) olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden sonra, onların arzularına uyarsan, (işte o zaman) ALLAH tarafından senin ne bir dostun ne de koruyucun vardır.
(Ra'd 13/37)


وَكَذَلِكَ أَنزَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا وَصَرَّفْنَا فِيهِ مِنَ الْوَعِيدِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ أَوْ يُحْدِثُ لَهُمْ ذِكْرًا
(Rasûlum!) Biz onu böylece A'rabca bir Kur'an olarak indirdik ve onda ikazları tekrar tekrar açıkladık. Umulur ki onlar (bu sayede günahtan) korunurlar; yahut da o (Kur'an) kendileri için bir ibret ortaya koyar.
(Tâhâ 20/113)



نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ

عَلَى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنذِرِينَ

بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُّبِينٍ


(Rasûlum!) Onu Rûhu'l-emîn uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arab diliyle, senin kalbine indirmiştir.
(Şuara 26/195)


قُرآنًا عَرَبِيًّا غَيْرَ ذِي عِوَجٍ لَّعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ

Korunsunlar diye, pürüzsüz Arabca bir Kur'an indirdik.
(Zümer 37/28)


كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

(Bu,) bilen bir kavim için, âyetleri Arabca okunarak açıklanmış bir kitaptır.
(Fussilet 41/3)


وَلَوْ جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا أَعْجَمِيًّا لَّقَالُوا لَوْلَا فُصِّلَتْ آيَاتُهُ أَأَعْجَمِيٌّ وَعَرَبِيٌّ قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ آمَنُوا هُدًى وَشِفَاء وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ فِي آذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًى أُوْلَئِكَ يُنَادَوْنَ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ
Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur'an kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab'a yabancı dilden (kitap) olur mu? De ki: O, inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalıdır. (Sanki) onlara uzak bir yerden bağırılıyor (da Kur'an'da ne söylendiğini anlamıyorlar.)
(Fussilet 41/44)


وَكَذَلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّتُنذِرَ أُمَّ الْقُرَى وَمَنْ حَوْلَهَا وَتُنذِرَ يَوْمَ الْجَمْعِ لَا رَيْبَ فِيهِ فَرِيقٌ فِي الْجَنَّةِ وَفَرِيقٌ فِي السَّعِيرِ
Şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle Arabca bir Kur'an vahyettik. (İnsanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir.
(Şûrâ 42/7)


وَمِن قَبْلِهِ كِتَابُ مُوسَى إِمَامًا وَرَحْمَةً وَهَذَا كِتَابٌ مُّصَدِّقٌ لِّسَانًا عَرَبِيًّا لِّيُنذِرَ الَّذِينَ ظَلَمُوا وَبُشْرَى لِلْمُحْسِنِينَ

Ondan önce de bir rahmet ve rehber olarak Musa'nın kitabı vardır. Bu (Kur'an) da, zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arab lisanıyla indirilmiş, doğrulayıcı bir kitaptır.
(Ahkaf 46/12)




Bazı peygamberlere gönderildiği gibi,
ibranice veya başka dilde gönderilmedi de

niye arapça indirilmiştir, KURAN.


o dillerde böyle ......... bahsettiğiniz gibi /denildiği gibi özelliklerde olmadığı için mi, vazgeçilip Arapçaya geçildi!
bu arapçanın üstünlüğü sonradan mı anlaşıldı da Arapça KURAN indirildi!

..................
sn gullale

öncelikle alıntı yapılan ayetleri ister arapça, ister anlamı/meali, ister ruhuyla ister başka ......irdeleyesin,
bunun için

KURAN ın
emri olan

İKRA
TİLAVET
TERTİL
TEDEBBÜR


Okumasını
ve

Beş yüzden ziyade kelime ve türevleriyle .

Yine
DÜŞÜNENLER İÇİN İBRETLER VARDIR
HALA AKLETMEYECEKMİSİNİZ
......
gibi
onlarca ayetle de

emredilen düşünmeyi


uygulaya ki
konu algılanabilsin.

Diğer
İKRA
TİLAVET
TERTİL
TEDEBBÜR

okumasını bırakalım,

sadece ikra yapılsın,

İKRA, kitabı kainatı, ve kuranı; okumayı, anlamayı, düşünmeyi, ibret almayı, ders çıkarmayı, yaşamayı, anlatmayı
gerçekleştirilsin
de,

alıntı ayetleri,
müzakare edelim,

olur,
olmalı, değil mi.

alıntı yapıldığına göre,
artık olmak zorunda,
değil mi.
Kullanıcı avatarı
nafile
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 169
Kayıt: 02 Kas 2008, 02:00

Re: KURAN OKUMAK MI YAŞAMAK MI NE İÇİN İNDİ

Mesaj gönderen nafile »

Bir de bu var: Zuhruf Suresi

Bismillahirrahmanirrahim
1. Hâ. Mîm.
2. Apaçık Kitab'a andolsun ki ,
3. Biz, anlayıp düşünmeniz için onu Arapça bir Kur'an kıldık.
4. O, katımızda bulunan Ana Kitap'ta (levh-i mahfuzda) mevcut, yüce ve hikmetle dolu bir kitaptır.


Şimdi Ha nedir Mim nedir. Kitap nasıl apaçıktır. Kitaba and olsun nedir. Düşünmek nasıldır. Arapça nasıldır. Bunları hep nasıl anlayacağız hocam? Sınırlı ve ilme, terbiyeye muhtaç AKLımızın hep eksikleri ve kusurları olacak. Herkes nasip edildiğince, aklı erdiğince gönlü yettiğince inanıyor, anlamaya çalışıyor, dili döndüğünce anlatıyor ve Rabbi izin verdiğince anlaşılabiliyor.

"Allah c.c seçtiyse hikmeti vardır." deyip, amel edip üzerinde düşünmek işin kolay yolunu da tutmak olur. Şimdi laf edecek kadar aklım da naklim de yok biliyorm ama mesela "gece yürüyüşü, gece namazı " Hikmetlerini ve faydalarını keşfedip öğrenmenin en kestirme yolu gece yürüyüşüne çıkmak ve gece namazına devam etmekledir. Yolların yürünerek bittiğine ŞAHİT olur insan. GECEnin bir gül gibi açıldığını fark eder. Bir de aklıma "Tesettür" geliyor. Hikmetleri ve faydaları çok. Aklıma oturtayım, ölçeyim tartayım diyene kadar, Rabbim istemişse vardır hikmeti diyerek BAŞLAyınca gerisi gelmiştir her zaman, Rabbi KULunu yalnız bırakmıyor, ona zorluklar içinde kolaylıklar gösteriyor, ona hikmetleri faydaları gören göz kulak kalp veriyor... Aynı şey Arapça Kur'an okumak için de geçerlidir herhalde. Önce bir okuyayım . Kalbim huzur bulsun, gözüm nurlansın, aklım bilincimin üstü altı O'nun kelamıyla bir neşelensin dese insan, Sırf Rabbinin hatırına, samimiyetle yaratan Rabbinin adıylabaşlasa ve İlahi kelamını anlamaya ve onunla ahlaklanmaya niyet etse Rabbi onu yalnız bırakmaz yaHu. Ona bilmediklerini de öğretir. Arapça ya da anladığımız dil. Ayırmaya, bölmeye, ayrı gayrı tek tek düşünmeye hiç gerek yok :) müzakere edilsin sonra, sorgulansın, sorulsun, yanlış da anlaşılsın ama samimiyetle olsun. Allah kulunu yalnız bırakmaz. Kurana GÖNÜL verecek insan da, Rabbi onu yalnız bırakacak he? İsteyenin isteğine cevap verir Mevla
HAYYatta hiçbir şey nafile değildir.
Her şey ama her şey NÂFİdir,
BİR HİKMET'e tâbidir...
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: KURAN OKUMAK MI YAŞAMAK MI NE İÇİN İNDİ

Mesaj gönderen gullale »

Resim
Aldemira kardeşim, sizinle ayrı gibi görünen husus şu ki; ANLAMını-MÂNÂsını ANlayalım ve YAŞAyalım inşallah evet ANCAK, telaffuz-hatim-tekrar etmek olarak belirlediğiniz hususlar göz ardı edilmesin inşallah! yukarıda belirtilen hususlar ve yazılmamış, hâlâ anlayış sahâsına çıkmamış olan nedenlerden dolayı.... Konu bundan ibâret.

Sizin belirttiğiniz;
aldemira yazdı:


Bazı peygamberlere gönderildiği gibi,
ibranice veya başka dilde gönderilmedi de

niye arapça indirilmiştir, KURAN.


o dillerde böyle ......... bahsettiğiniz gibi /denildiği gibi özelliklerde olmadığı için mi, vazgeçilip Arapçaya geçildi!
bu arapçanın üstünlüğü sonradan mı anlaşıldı da Arapça KURAN indirildi!

..................
sn gullale

öncelikle alıntı yapılan ayetleri ister arapça, ister anlamı/meali, ister ruhuyla ister başka ......irdeleyesin,
bunun için

KURAN ın
emri olan

İKRA
TİLAVET
TERTİL
TEDEBBÜR


Okumasını
ve

Beş yüzden ziyade kelime ve türevleriyle .

Yine
DÜŞÜNENLER İÇİN İBRETLER VARDIR
HALA AKLETMEYECEKMİSİNİZ
......
gibi
onlarca ayetle de

emredilen düşünmeyi


uygulaya ki
konu algılanabilsin.

Diğer
İKRA
TİLAVET
TERTİL
TEDEBBÜR

okumasını bırakalım,

sadece ikra yapılsın,

İKRA, kitabı kainatı, ve kuranı; okumayı, anlamayı, düşünmeyi, ibret almayı, ders çıkarmayı, yaşamayı, anlatmayı
gerçekleştirilsin
de,

alıntı ayetleri,
müzakare edelim,

olur,
olmalı, değil mi.

alıntı yapıldığına göre,
artık olmak zorunda,
değil mi.
SÂDECE İKRA' YAPALIM Cümlenizi açıklayarak, anlamama ve yapabilmeme vesîle olursanız memnun olurum. Bu cümleden kasdınız nedir? Nasıl sâdece İKRA' yaparım? "ben" nasıl yaparım? "İKRA'" nedir? Bu soruları cevaplarsanız sanırım daha iyi anlayacağım.... Bunu sağladıktan sonra alıntı âyetlere AYNı NOKTAdan bakabilmemiz ve ANlamaya çalışmamız, verimli olacaktır in şâe ALLAH...

MuhaMMedî MuHABBEtlerimle...

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
YA HAY
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 70
Kayıt: 18 Eyl 2011, 08:15

Re: KURAN OKUMAK MI YAŞAMAK MI NE İÇİN İNDİ

Mesaj gönderen YA HAY »

Seni soruyorlar heryerde
Herkesin sevdiği aradığı sevgili
Her dildesin her gönülden geçiyorsun mutlaka
Senden sana bir yol olmadan
Biçare kalıyor yalvarışlar
Neydi aleme anlattığın
Neydiki derdin kimseler hakkıyla anlayamadı seni
La ilahe illallah dedin;birde muhammeden resulullah
Birkaç cümle içinde neydi cihanı savuran sırların
Ali yi kör kuyulara haykırtan neydi ey sevgili
Nedendi Fatmayı her gördüğünde ayağa kalkışın
Nedendi yemendeki dizinin dibinde,dizinin dibindeki yemende sırrı
Uyku yarım ölüm dedin, ölünce uyanacaksınız dedin
beni gören hakkı görmüştür dedidin ey sevgili
alem yana yana hak arar, sabah akşam hak der
bir alem var, bir diyen var bir denen var ya sevgili
la ilaheyi geçemiyoruz, var oğlu varlardayız ey sevgili
Muhammedi güneşimiz doğunca anlarmıyız seni
Senin dediğin gibi okurmuyuz alemi okuma yazma bilmesekde
Gökten bir iplik düşse kimin üzerine düşermiş ya sevgili
Bestaminin cübbesinin altında ne vardı ya sevgili
Varlığın yokluğunu nasıl biliriz
Senden sana nasıl varırız ey sevgili
Ben sen oyununu bitirip, hayali cihanda
Her zerrede seni her zerre hakkı nasıl severiz,nasıl öğreniriz ya sevgili
Seni anıyor tüm diller; bir anan var birde sen varsın
Herşey nurundan halkedilmişken; nasıl derim ben diye ya sevgili
Neydi anlattığın, neydi ümmetine bıraktığın
Bendeki sen güneşi doğunca, bendeki ben güneşi nasılda batar ya sevgili
Doğu batı birbirine karışır;gece gündüz bir olur
Seni senden başkası nasıl görsün
Seni senden başkası nasıl bilsinki
Ben benden vazgeçmeden,bendeki ben ölmeden
Ben sen olmadan, seni nasıl severim nasıl bilirim ya sevgili
Habibime mazhar olan sevgili
Neydi alemin emaneti; neydi bu dayanılmaz yük
Dağların taşıyamadığı neydi
Koca cihana sığmayan azimüşşan nasıl sığar bir sineye ya sevgili
Okuyabilirmiyiz seni; elimizdeki kitapları atabilirmiyiz
Bir tek seni sevip, birtek sende ölüp birtek seninle varolabilirmiyiz ya sevgili
Neyimiz varki neyimizi verelim, neyi kurban edelim
Sadece sevebiliyoruz seni, sadece hasretin yakıyor sinelerimizi
Elimizi uzatıyoruz, senden uzanan ele
Yetişemiyoruz ya sevgili; ak pak olmadan bu sine uzanamıyor ellerimiz
Okuyamıyoruz seni, Adını Adının yanına yazana
Adımı Adının yanına yazması için;
Cennetine alemi doldurup zevki sefa sürerken
Cehenneminde yanmaya razıyım ey sevgili
Senin için böyle yanarken; cehennem ateşinden utanır belki
Sensizliğin fani cennetini istemiyorum;
Senin sevgin sinemde; cehenneminde yanıyorum ya sevgili

Kitapları yaktım; tüm bildiklerimi unuttum;
Alem sen kesildi; alemde senden başka birşey kalmadı ya sevgili
Seni senden seninle dileniyor
Seni sende seninle seviyorum ya sevgili
Sen olmasan, ne ben seni severdim, nede sevmek diye birşey olurdu
Sen sana seni anlatmak içindin
Sen cihana sendeki seni idrak ettirmek içindin ya sevgili
Sen sende seni gizledin
Sen sende seni buldun
Sen sende seni bildin
Sen sende seni sevdin ya sevgili......

YA HAY
Ey gönül! Ne tuhaf değil mi? Bir ömür, şah damarından daha yakın bir Sevgiliyi aramakla geçiyor.
Cevapla

“Serbest Kürsü” sayfasına dön